25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 1999 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER 'Bursa Kestaneleri Hayrat!' Prof.Dr.EDİPÇELIK U zun süredir yazmıyor- dum. Daha doğrusu yaz- dıklanmı yayımlamaya cesaret edemiyordum. Önce ılerleyen yaşım nedeniyle çağın gerisin- de kaldığım korkusu vardı içimde. Öy- le ya bizim gibılere "dinozor" denilmi- yor muydu? Saçmalarsam, kendime olan güvenimi ve saygımı yitırebilirdim. Ya- nılmış olduğumu anladım. Öyle haber- ler yazıp öyle yazılar okudum, ipe sa- pagelmeyenöyledemeçlerdinledimki kendi kendime "Ben ne yapsam bu ka- dar saçmalayamam'" kanısına vardım. Saçmalamalardan ve bilgisizlikler- den örnekler vermeye geçmeden önce şunu açıklamalıyım ki, zamanım. geli- rim v e de sabnm ülkemizdeki bütün ya- ymlan izlememe olanak vermediği ıçin örnekler denizde bır damla ölçüsünü geçemevecek... Kaldı ki bunlann tûmü- nü, sız değerli okurlar, zaten biliyorsu- nuz. Benim yaptığım içimi dökmek... Bu arada ılgınç bulduğum bir öykü- yü anımsadun: Osmanlı devletinin ku- ruluş döneminde, Bursa'da bir yoldan ge- çerken ağaçlardaki kestaneleri içi çe- ken bir kişi ceplerini dolduracak kadar kestane koparırken yakalanmış ve hır- sızlık suçundan kadı önüne çıkanlmış. Kadı adamın falakaya yatınlıp ayakla- nnın yüz kere değnekle dövülmesine karar vermiş. Karar uygulanırken her değnek darbesinden sonra adamcağız "Ah! Bir dakika sultan olsaydım'" diye inliyormuş. Öykü bu ya, adama, ne ya- pacağı merak edildiğinden bir dakika sû- reli sultan yetkileri tanınmış. Gariban anında günümüze değin yürürlükte ol- duğu söylenilen kuralını koymuş: "Bur- sa kestaneleri hayrat!.." Ben bu kısa öykünün son tümcesini yazıma neden başlık yaptım? Bu soru- nun yanmnı yazıyı sonuna kadar oku- maya direnebilirseniz. son paragrafta bulacaksınız. Direnemezseniz yazının sonuna göz atmanız sizi meraktan kur- taracak sanırım.. Saçmalamalardan, bilgisizlikten ve- receğım ömeklerin çok smırlı olacağı- nı söylemiştim. Bu nedenle "anayasa- yı bir kere delmekle bir şey olmaz", "de- miryollan komünist işidir", "asmaya- hm da besleyelim mi?", "önce asker son- ra doktorsunuz" gıbi ülkemizin gülme- ce yazınının "kara mizah" türûne yer- leşmiş deyışlerden söz etmeyeceğim. Ama seçimlerin 18 Nisan'da yenilen- mesi karannın alındığı ve seçim orta- mma girildiği bu dönemde Sayın Cum- hurbaşkanı Demirel'in, Ankara Ticaret Odası'nın ödül töreninde yaptığı ko- nuşma üzerinde -gecikmiş olsa da gün- celliğini sürdürdüğü için- dikkatle du- rulması gerektiği kanısındayım. Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında yadsınılamayacak bır gerçeğe parmak basmış ve bunu konuşmasının ağırlık noktası yapmiştır. Gerçekten de Cum- hurbaşkanı "siyasi parrüerin yûzde 5 fle 20-21 oranında o> aldığı ortamda tek başına hiikiimet çıkarmanın ve istikrar sağiamanın olanakiı olmadığına" ışaret etmıştır (Cumhuriyet. 12 Ocak 1999, s.5). Yanhş anlamadıysam Sayın Demi- rel'in düşüncesinde istikran sağlamanın tek yolu ve koşulu "tek başına hükü- met"tir; başka bir deyişle tek parti ikti- dandır. Bir politikacı, hele Cumhurbaşkanı ise ortaya koyduğu sorunun nasıl onanla- bileceğini de açıklamalıdır. Sayın De- mirel bunu da yapmış: bu onanmı "hal- kın yapacağuu" söylemiş ve bunun da (kimileri için kapalı, benim gibiler için ise açık bir biçimde) "seçim sandığın- da gerçekleşeceği görüşünü1 " öne sür- müştür. Sayın Demirel kendi düşüncesi açı- sından önemli bir noktanm daha altını çiziyor: "Seçim kanunu, partiler kanu- nu, şu kanunları değiştirin, şö\ le böyle yapın, bunun içinden istikan çıkarın şekJindeki bir tavsiyenin geçerliliği yok- rur." Cumhurbaşkanrnın endişesini paylaş- mamak olanaksız. Ne var ki Sayın De- mirel yenilenen toplantı salonunun lüks koltuklannda oturan (arada bir de bır- birlerine ve hatta Başkanlık kürsüsüne saldıran) Meclis üyelerinden umudunu kesmiş kı "Bunu bu ülkenin vatandaşı düzeftecek" tanısını koymaktadır. Ger- çekten demokratik bir toplumda vatan- daşın özgür istencine ınanmaktan ve dayanmaktan büyük bir güven kaynağı yoktur. Sayın Demirel de bunun bilin- cinde. Ne var ki, sorun vatandaşm bunu na- sıl gerçekleştirilebileceği noktasında düğümlenmektedir. Yürürlükte olan anayasa ile mı, siyasal partiler yasası ile mi? Bugün yürürlükte olan seçim sistemiy- le ulusal ıstencin (iradenin) oluşabile- ceği öne sürülebilirmi? Örneğin ben va- tandaş ve seçmen olarak bugünkü par- ti başkanlanndan birinin TBMM üye- hğine seçilmesini istemıyorsam (ashn- da hiçbirinin seçilmesini istemiyorum) bunu ben ve benim gibi düşünenler na- sıl başarabileceğiz? Öyle bir sistem ki, adaylan parti başkanlan kendileri seçi- yorlar. Seçmene de, güvendiği kişilere değil, "ehven-i şer" saydığı bir partiye oy vermekten başka çözge (çare) kalmı- yor. Sayın Demirel, koalisyon hükümet- leriyle istikrar kurulabileceğine pek ina- nır görünmüyor. Oysa tek parti çoğun- luğunun ülkemizdeki uygulamalannın parti diktatörlüğüne -hatta kişi dikta- törlüğüne- götürdüğü; örneğin Mende- res'in "odunu aday göstersem seçilir" de- yişi acaba unutuldu mu? Sayın Cumhur- başkanrnın çok hakh olarak özlemini çektiği istikrar, doğaldir ki seçmenin özgür istenciyle TBMM üyeliğine se- çılecek demokrasiye gerçekten inanmış kişilerin oluşturacağı parlamento ve bu parlamentonun çıkaracağı hükümetler tarafından yaşama geçirilebilecektir. Böyle bir parlamento ortamından çıka- cak olan koalisyonlardan ürkmemek ge- rekir. Fransa, ttalya ve Almanya gibi gelışmişülkeleryıüardanberi koalisyon hükümetleriyle yönetilmekte... Acaba bu ülkelerde demokrasi ve "istikrar" yok mu? Uzun lafın kısası; ülkemizin içine düştüğü bu bozuk düzeni seçmen değil, parti liderlerinin oluşturduğu listelerde yer alacak sayın kişiler mi düzeltecek? Yürürlükteki anayasa ve seçim yasa- sı bu düzenin değiştirilmesine en büyük engel... 18 Nisan seçimleri sonucunda oluşacak parlamentonun bugünkünden farklı olabileceğini düşünebiliyor mu- sunuz? Ülkemizde, yazık ki, TBMM üyeli- ği "Deviet mennırtuğu" niteliğine dö- nüştürülmüş; üstelik ayncalığı, dokunul- mazhğı ve inanılmaz özlük haklan olan bir deviet memurlugu!.. Hep aklıma kestane hırsızlığından yüz değnek cezasına çarptırılan gan- ban geliyor. Çağın gelişımine, deviet kavramına, demokrasiye her açıdan ters de düşse, riiyalann, hayallerin sınırla- nnı da aşsa, anayasal kural koymak yet- kısine sadece bir dakika sahip olsam, en başta koyacağım kural şu olurdu: "Bu- güne kadar TBMM üyesi olmuş kişile- rin tûmünün seçme ve seçilme haklan süresiz kaldınlmıştır.1 " Doğaldır kı bu gerçekleşmesi olanak- sız bir rüya... Ancak, günün birinde par- lamentoda sağdu>oı egemen olur, parti başkanlan dikta eğilimlerinden kurtu- labilirlerse anayasa da, seçim yasalan da çağın gelişmelerine uygun biçime sokulabilir ve ülkemizde hem gerçek demokrasi yerleşirhem de "istikrar"öz- lem olmaktan çıkar. "Yazın ilk önce kendimizi tanımamıza, ken- dimizi tanıtmamıza, geniş insanlıkla ortak bir duyarlık bağı kurmamıza, iletişim sağlamamı- za yarar. Duyarlık yoğunlaşıp bilince dönüştü mü insanı da değiştirebilir. Gücü buradadır." (C. A. Kansu) Yaşasa seksen yaşında olacaktı. Bugün An- kara'da Kültür Bakanlığı ile Edebiyatçılar Der- neği'nin düzenledıği 'Şiır Buluşması'nda Kan- su'nun kişiliği ve sanatı konulannda görüşüle- cek. konuşulacak. Ceyhun Atuf Kansu, apayn bir kişiliktir. Şiiriy- le, yazılarıyla, hekimligiyle, Atatürk devrimine candan bağlılığıyla... Bu toplantıdaonun cum- huriyete ve devrimlere bakışı, şiirindeki Anado- lu gerçeği, yapısal özellikleri, köy öğretmenle- riyle buluşması, çocuklara olan sevgisi üzerin- de durulacak. 1979'da Cumhuriyet'te çıkan bir konuşma- mızda 'Edebiyat neye yarar' diye sormuştum. Aldığım yanıtta şunlan söylemişti? "Dilin, sözcüklerin, konuşmanın yerine, in- san yapısj gereği, senin deyiminle 'bir baş- ka şeye' geçemeyeceğine göre, insanoğkı susmayacağına göre, yazın, insan sesinin EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ceyhun Atuf Kansu İçin... yazılı yansıması olacaktır." Arrton Çehov "Üç Kız Kardeş" oyunundaya- şamanın anlamını soran birine şu yanıtı verir: "Yaşamın anlamı mı, işte kar yağıyor, bunun ne anlamı var." Kansu'ya da aynı soruyu sor- muştum. Verdiği yanıtı birlikte okumak isterim: "Yaşamın anlamı kendisidir, var olmamız- dır. Özdeklerden, kimyadan, amino asitler- den bir bileşimle, bir değişimle yaşam do- ğuyor. Yaşamın anlamı bu var olmayı sür- dürmek, yeni varlıklar yaratmak. Yaşamın anlamı, var olmanın koşullannı içeriyor böy- lece. Savaşım ve sevgi." Ceyhun Atuf Kansu kendini 'insan'a adamış bir şairdi. Yalnız şiire değil, inşana, emeğiyle var olan, vartığını sürdüren, çevresine ışık saçan in- sanoğluna... Şiirleri özgün bir kişiliği yansıtır. Al- çakgönüllü, içtenlikliL Bir gün birkaç arkadaş oturmuş konuşuyorlaımış. "Şairierimizdenya- nnlara kim kalır, kaç şiir kalır" diye... Kansu çevresindekılere sormuş: "Benden kaç şiir kalır? Dört beş şiir kalır dediler gönlümü almak için. Bilmiyorum, yanna, hele yüzyıllara benden ne kalır? Be- nim şiirierimde biçimden çok öz ağır basar. Şiiri de yıllara en çok biçim taşır. Örneğin 'Kızamuk Ağıdf en yaygın şiirimdir benim, ama bir gün, bir güzel sağlıklı düzende kızamık- tan ölen cocuklar olmazsa, hangi duyariı- ğa seslenebilir bu şiirim, o zaman işlevini yitirmiş sayılmaz mı?" Ama Kansu sözünü şöyle bitirmiş: "Şiirim kalacağına, kızamuk ölümünün kalmamasını dilerim yine de." .,,., Ben bugünkü toplantıda olsaydım sevgili Ceyhun'un "Taşlama"sını okurdum: "Diren tutan, tornada işbaşında / Çapa- sında düveninde tezgâhında / Senin alın te- rindir ekmeği aziz kılan / Ellerinle birlesme- yen ellere yuh olsun. Dağ başısın yücelerde güneşlisin / Ama derindedir asıl cevherin / Işletmeyen cev- herini, ışıtmayan kaderini / Zalimliğe, geri- liğe, karanlığa yuh olsun. Çarşı kahvesi esnaf kahvesi balıkçı kah- vesi / Bunca uyuşturduğun kana / El değ- mediğin topraklara, madenlere / Koyverdi- ğin bunca boş zamana yuh olsun. Halk dedim, sözümün iptidasında / Ne varsa yeryüzünde sana kul yazdım / Hürri- yetini verirsen yanılıp şaha / Şaha da, sana da, bana da hepten yuh olsun." O konuşmamızın sonundaen büyük özlemi- ni şöyle belirtmişti: "Ölmeden önce gelişmiş, özgür, aydınlık, güzel ustamız Mustafa Kemal'in deyimiyle 'tam bağımsız' bir Türkiye görmek isterim. Bir ohh çekeyim, şu güzel insanca düzen- de benim de bir katkım oldu diyeyim." PENCERE Babam ve Ben.. llkokuldayım. Güneşli bir gün. Babam elim- âen tutmuş. Yan yana yürüyoruz. Sıkıldım. Eli- mi kurtardım. Başladım koşmaya. Babam ardım- dan bağırdr. - Duroğlum, nereye?.. Çevre kalabalık. Kaldırımlar dopdolu. Tram- vaylar çan çan. Yürüyen büyüklerin gölgeleri üstümden geçtikçe şaşınyorum. Güneşi bir gö- rüyorum, biryıtiriyorum. Başım döndü. Korktum. Babam yetişti. Elimi tuttu: - Bir daha bırakma!.. • i üseye gidiyorum. Bir ilkyaz günü. Okul yolunda iki sıra ağaç. Güneş bir görü- nüyor, ağaçların ardında, bir saklanıyor, benim- le saklambaç oynuyor. Çiçek kokusu duydum birden. Genzime doldu. Başım döndü. Koşma- ya başladım. Nereye? Çantayı yere vurmak, okulu asmak, yerlerde yatıp yuvarlanmak geli- yor içimden... Bir ses duyar gibi oldum. Döndüm baktım, kimse yok. Babam sanki elimi tuttu: - Duroğlum, nereye?.. Kendime geldim, okul yolunda yürümeye baş- ladım, düzenli adımlarla.. • Sanık sandalyesinde oturuyorum. Tam karşımda bir yargıç, emir kulu, dargelir- li, bürokrat, emiralmış, biliyorum mahkûm ede- cek beni, birden tepem attı: Kalk ulan ayağa, şu herifin ne aşağılık bir hamamboceği olduğunu suratına haykır... Tam ayağa kalkacakken arkadan birisi omuz- larıma bastırıp seslendi: - Duroğlum, nereye?.. Arkama dönüyorum. Babam!.. Peki, babam uzun yıllar önce ölmedi mi?.. Aldanmışım, arkamda kimse yok... • Uzun yıllar önce öldü babam, ama, ne zaman bir çocukluk yapmaya kalksam, yetişiyor. Ba- na yetişip kimi zaman elimden tutan, kimi za- man omzumdan bastıran, kimi zaman beni uya- ran, belki babam değil, benim; içimdeki ikinci ben... Büyüdükten sonra benliğimde baba-oğul bir- likte yaşamaya başladık. Oğul ne zaman bir ya- ramazlık yapmaya kalksa, baba işe karışıyor: - Dur bakalım!.. O zaman babamın elinden tutuyorum, yanın- da tıpış tıpış yürümeye başlıyorum. Ben yaşlandıkça, babam daha çok üstüme ge- liyor... Bıktım babamdan. "^Mt urkıye # çocuklara siddet i ıçermeye özel ilk televizyon R A K S & N A R A C A H pMedya Reblani Pazarlamu Hizni. ve Yay. A.Ş r c k I a m r -.; ı o ı v a -i y o n t «; I : ( 0 l 1 l ) 2 ; S 6 6 7 7 u I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear