25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1ONİSAN 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 llekta Kara, Almanya 'nın Chemnüz Operası 'nda 'Nabucco 'yu güncelyorumla sundu Yekta Kara. "Gözlerinden aşın iyilik. dinginlik, hoşgörü ışıkJan saçılan coşku dolu bir kadııT olarak tanınüancfa. îktidar mücadelesi zaman tanımıyor 'Ortak dilimiz Almancaydı ama bizi birleştiren asıl ortak dil müziktL' HANDAN ŞENKÖKEN Sekız ulustan sanatçı bir araya geldi: Amerıkah. Rus. Ukraynalı. Çınli, Iran asıllı Amerikalı, Fransız, Alman ve Türk... Orkestrayı ise bir Fransız şef yönetıvor- du. Provalann başında kendilerinı 'Babil kulesinde gibi' hissediyorlardı, ama ara- lannda Babil kulesinde yaşanan iletişım- sizlik, birbirlerini anlamama gibi bir so- run yoktu. 'Çünkü ortak diDeri Alman- caydı ve onun da ötesinde onlan birleşti- ren asıl ortak dil; miLdkti!' tstanbul Deviet Opera ve Balesi Mü- dürü ve Genel Sanat Yönetmeni Yekta Ka- ra, Almanya'nın Chemnıtz Operası'nda 35 yıllık bıraradan sonra Yerdf nin genç- lik dönemi yapıtlan arasında en önde ge- Ijj&i "Nabucco^yu konutyonstmen ola- ralc sahneledi. Geleneksel olarak Kitab-ı Mukaddes'te yer alan ve Babilliler ile Ibranıler arasın- da din kökenli bir çatışmayı anlatan tari- hi oyunu. Yekta Kara. güncel ve siyasi bir açıdan ele alarak. 'zaman-ötesf bir yorum- la sundu. "2500 yıl önce gerçekleşmiş an- cak bugün degeçertiginivitinTieınişbuola- yı bizim Nabukadnezar olarak bildiğimiz Nabucco ik kızı Abigail arasında din mer- kezli bir çaüşma ya da BabiUer ile İbra- nfler arasında bir kavim çaüşması ounak- tan çok, iktidar hırsının doğasını irdele- • Sekiz ulustan sanatçılann bir araya geldiği'Nabucco'ya güncel ve zaman-dışı bir yorum getiren Yekta Kara, bugün insanlann ve özellikle politikacılann sürekli güçlü olmaya ve böyle görünmeye çabalamalannı. başanya endeksli olmalannı eleştiriyor. "2500 yıl önce gerçekleşmiş ancak bugün de geçerliğini yitirmemiş bu olayı, din merkezli bir çatışma olmaktan çok iktidar hırsının doğasını irdeleyen bir olay olarak gördüm." yen bir olay olarak gördüm." "Nabucco". bütün çatışmalar dinsel farklılıklardan ortaya çıktığı için genel- de dinsel boyutun önde geldiği bir ope- ra olarak algılanır. Ancak iktidar müca- delesinin insanlar var oldukça güncel bir tema olarak kalacagına inanan Yekta Ka- ra, dını boyuttan uzaklaştınp. onun da ötesinde insanı boyutu yakalamaya çalış- mış Verdi'nın klasik operasında. Naböcco'ntm dünyası sadece savaş- mak, yeni ülkeler fethetmek, kan dök- mek, sürekli başan, zafer kazanmak... Baba, sorumluluğundan çok uzaklaş- mış, kızlanna sevgi. şefkat göstermeyen, insanlığını unutmuş, yalruz ve yalnız ba- şanya endekslenen, daima güçlü ohnak zonında kalan bir politikacı!.' Kızı Abigail ise Yekta Kara'nın yoru- munda, asla sadece öfke. kin, nefret sa- çan, insanlann ölümü için çabalayan bir canavar değil. O, günümüzde çok sık gör- düğümüz sevgisiz dünyanın ürünü. Ba- basından sevgi bulamayınca, sevdiği adamdan karşılık göremeyince, çevresi- nin de baskısıyla oluşan hoşgörüsüz ve sevgisiz ortam; Abigail'i hem iktidar mü- cadelesinin içine itiyor. hem de bu denli katı, köşeli, acımasız \e gaddar kılıyor. AbigaiTin trajedisi üzerine... Operadaki tek olumlu karakter, kendi- siyle banşık. dingin, ınsanlan anlamaya çalışan. ama bu gücünü sevgiden. aşktan ilatı Nabucco'nun küçük kızı Fenena... 'Sürekli başanh ohnak zorunluhıgu'. zayıf yönlerini asla göstermemek, hatta kendinden bile saklamak sadece politi- kacılara yönelik degil. aslında hepimiz için geçerlı. Asıl zor ve güzel olan insan ola- bilmek... 'Nabucco'da da herkes kendi kabuğunda. kendi dünyasında yaşıyor. Bir arada ama birbirinden çok uzak. lle- tişimsizlik ve müthiş sevgisizliğin için- de birbirlerini, kendi gibi olmayanlan an- lamak, sevmek, onlara hoşgörüyle yak- laşmak için hiçbir çaba göstermiyorlar. Bu, günümüz için de gecerli. Ama megalomaniye kendini kaptıran Nabucco, operanın sonunda sevmeyi öğ- renince. bu, onun kurtuluşu oluyor. Bu kur- tuluş dinden kaynakJanmıyor, iktıdara kı- zı geçince, kızında aynadaki kendi yan- sımasını görüyor; hatalanru kavnyor, bi- linçleniyor. Nabucco oynadıgı rolün dı- şına çıkıp. kendi rolünde başkasını ızle- yince, yaptığı korkunç hatalan gözlem- liyor. AbigafT yortimûnda Nabucco'dan da- ha önemli Yekta Kara için. "Oyunun baş kişisi benim yorumumda belki de Abiga- 3 idL Bir anlamda Abigail'in trajedisi üze- rine kurdunı bütün Nabucco'yu." tkinci perdedekı aryasında "Bendebirzaman- lar böyle degUdim, yüreğim sevgi doluy- du" diyen adım adım sertleşip, öfke ve nefret saçan bir yaratığa nasıl dönüştü- ğünün nedenlerini göstermeye çahşmış. Nabucco'ya getirdiği yorumla, bugün insanlann ve özellikle politikacılann sü- rekli güçlü olmaya ve böyle görünmeye çabaiamalannı. başanya endeksli olma- Bir döneme damga vuran 60 yıllık emektar yönetmen Muharrem Gürses 86 yaşında öldü Bir halk sinemacısırn yitirdik TURHAN GÜRKAN Sanat dünvamızda Türk sinemasıyla yaşıt ulu bir çı- nar devrildi. Sinemaya 1939'da oyuncu olarak başlayan, 60 yıllık sanat yaşamında yönetmen, yapımcı, öykü ya- zan, senaryocu, kostümcü, dekorcu, makyajcı olarak baş- döndürücü çabukJukla her işi deneyen, başaran ve kendi adını taşıyan bir "ekol" yaratan tiyatro kökenli emektar sınema ustası Muharrem Gürses, hastalıklarla boğuşa- rak 86 yaşında yaşamını yitirdı. Sinemamızda her türde sayısız yapıt verip "Muharrem Gürses Okulu"nun ku- rucusu olan, onu izleyecek bir smemacı kuşağına öncü- lük eden, birçok yönetmen yetiştiren emektar sanatçuun ölümü. ne yazık ki hak ettiği umulan yankıyı bulamadı. Tiyatro alanında yönetmenlik, oyunculuk, yazarlık yapan, sinemada çok yönlü kişiliğiyle bir döneme damgasını vuran bir sanatçı için çok daha etkın bir anma umuyor- du insan. Aydın çevrelerin fılmlerini önemsiz bulup dudak bük- tüğü, gülüp geçtiği Muharrem Gürses. Türk sinemasmı Anadolu izleyıcisinin ayağına götürüp sevdiren. küçüm- senen fılmleri kenar semtlerde, taşra kasabalannda izlen- me rekorlan kıran halkçı bir sinemanın önemli adlann- dan biriydi. Köy fılmlerinı gerçekçi bir eksene oturtarak halka sevdiren Muharrem Gürses. 1969 yılmda yaptığı- mız bir söyleşide "star sistemi"ne başkalduarak şöyle de- mişti: "Ben fümciliğe köy filmleriyle başladım. Bir devir aç- ûm. Hiç olmazsa tümüvle Türk olan yerii tipleri. yerti renkier bdirten eserleri yapmaya çausüm. Yabancı fUm- cidğin asla kopvacısı obnadım. Benim talihsizliğim. var- lıklı firmalann beni anlayamaması. fakir firmalann ka- zanç endişesi. bendeki verli film zihniyetini su yüzüne çı- karamav ışıma neden olmuştur. Ama ilkelerimde dipdiri ve azimtiyim. Bir gün istediğim her vönüyle 'yerlf olan fümi ben yapacağım." Asılünû Yedi Köyfln ZeynepMfihniyle>~apü Bir melodram ustası ve köy Fılmlen önderi olarak anı- lan Muharrem Gürses. 1954"te "Dümbülü Tarzan", "Şar- lo İstanbul'da". "Cureuna" gibi güldürüleri bir vana bı- rakıhrsa. gözyaşı döktüren. silahlann konuştuğu, kan akan köy ve kasaba çevrelerini katı bir gerçekçilikle or- taya koyan dram-trajedi sinemacısı olarak anılır. Ezik, acı- lı, umarsız. yazgıcı ya da kötü, belalı insanlann gelenek- sel seyirlik türünün izlerini taşıyan öyküleri. Gürserin halk- çı çizgisinı öne çıkarmaktadır. Kimi melodramlan ortak noktalany la Arap ve Hint filmlerini çağnştırmaktadır. Ge- rek konu, gerekse anlatım özellılden yönünden ilkellik Muharrem Gürses adımtaşıyan bir'ekoTyaratrnışö. gösteren fıhnleri, mest ettiği Anadolu seyircisi sayesin- de büyük iş sağlamıştır. 22 Âğustos 1913 "te Amasya'da doğan Muharrem Gür- ses ilk ve ortaögrenimini orada yaptıktan sonra geldiği tstanbul'da halkevleri temsil kollannda çalıştı. tstanbul Şehir Tiyatrosu'na girebilmek için 1931 'de öğretmen okulunun üçüncü sınıfından aynldı. Bir süre de resim öğrenimi gördü. Ankara Radyosu Temsil Kolu'nda, ts- tanbul Şehir Tiyatrosu"nda. Ses Tiyatrosu'nda, lzmır Şe- hir Tiyatrosu'nda çalıştı. 1943'te Sezer Sezin ve Hulusi Kentmen'le "Gürses" adlı kendi tiyatrosunu kurdu. ts- mail Dümbüllü topluluğuyla turneiere çıktı. Bu tiyatro- >ıı 1968'de tzmir'de yenıden canlandırmayı denedi. "Oyun- cu", "Köroğlu" gibi oyunlan sahneye koydu. lzmır'de Al- man yönetmen Hörst Kraker'lerenkliNasrettin Hoca Fık- ralan'nı filme aldı. T\' için "Harem" konulu şort fılm- leri çevirdi. Karagöz, ortaoyunu, meddah, tuluat, okul temsilleri denemelerinden sonra sinema yaşamı belirdı. Ankara Radyosu için yazdığı "Köroğlu'1 oyununu 1945'te, Ses Film'in sahibi NedpErses'in önerisiyle se- naryo haline getirip. fılmin yönetmeni Refık Kemal Ar- duman'aasistanlık yaparak sinemaya başladı. 1947-1952 arasında "Bir Dag MasalT, "Sürğün", "Allahtan Bul", "İngifiz Kemal Lavrens'e Karşı" filmlerinde oyunculuk yaparken, kendi romanmdan uyarladığı "KaraEfe-Zey- nep'inGözyaşlarT fılmiyle yönetmenliğe başladı. Uzun metrajlı 82 filmi dışında öbür filmlerinm sayısı 200'ü aş- maktadır. Bunlann arasında ttalya, Fransa, Amerika te- levizyonianna çektiği kısa fılmler de bulunuyor. Muharrem Gürses asıl ününü, Alman tiyatro yazan C^rhardHauptmann ınu RüseBrend"oyunundan 1955'te uyarladığı "Yedi Köyün Zeynep'i" filmiyle yaptı. 1950- 1960 arasında sinemamızda "Gürses raeJodramlan dö- nemi" başladı. Bu aşamada çekilen fılmlerinin çoğunun temelini aile facialan oluştunıyordu. "Düşen Kızlar", "Gülroeyen Yüzler", "Günah Köprüsü", "Sazü Damm Kahpesi", "Yayla Güzeli Gül Ayşe", "^etimler Ahı", "Ceylan Emine". "Dertii Gelin Şirvan". "Yanık Kezban". "YaİTUlanmınKatili". "TalihsizYetime". "TalihsizYav- ru". "Şehvet Lçurumu", "Ve .\llah Aptailan Yarattı" hep melodram döneminin ürünlendir. 1965te "Hazret'i YusuTun Hayaö", "Hak Yohında Hazret-i Yahya" filmleriyle "dinsel fUmler" çığınnı açan Gürses, 1966'da oglunun adını verdiğı Atilla Film'i kur- du. Şimdi TV şovmeni ve komedyeni olan oğlu Atilla Ar- can'ın başrolünü oynadıgı. Anadolu'da büyük iş yapan "Bizans'ıTitreten Âdam". "İmparator Atilla'nın Demir Yumnığu" gibi avantür türünde miğferli, kılıçlı tarihsel kostümlü fılmler yaptı. Muharrem Gürses'in diğer oğlu da karikatürist Kemal Gökhan Gürses'ri. On parmağın- da on hüner olan ender sanatçılardan Gürses, senaryosu- nu yazıp yönettiği, oynadığı bu tarihsel filmlerin kostüm- lerini de kendi hazırlayıp, makyajını kendi yaparak ina- nılması zor bir işi başardı. 1980'li yıllarda 1950'lerin ış yapan filmlerini yeniden perdeye taşıyan ve yeni film çalışmalannı azaltan Gür- ses. bu dönemde "Nemrut". "Mutluluk Haram oldu". ".\kmabr", "Mikrop". "Kara Bahnm Kem Tatihim". "Üa- hi Adalet". "Muhteşem Serseri", "Sahte Ptygamber Es- ved". "Habram Olsun" gibi filmler yaptı. 1989'da "Fa- tih Sultan Mehmet" belgeselini video için gerçekleştir- dikten sonra 1994'te de "Nasrettin Hoca Aramızda" ad- h TV dizisini yönetti. Başlıca fılmleri: Kubilay, Yanık Ömer, thtiras Kurbanlan. Günah Kadını, Bir Şoforün Hayatı. Gül- naz Sultan, Öldürdüğüm Sev gili, Allı Gelin, Tütüncü Kı- zı Emıne. Vıcdan Azabı, Can Mustafa, Yörük Efe, So- kak Şarkıcısı. Oyunlan: Battal Gazi, Hazret-i Yusuf, Cim- rinin Aşkı. Cengiz Han'm Hazinesi. Keloğlan'ın Rüyası, Kadm Taciri, Salla Başını Al Maaşını, Saygıdeğer Yağ- cılar. lannı eleştiriyor Yekta Kara. Siyasi güç sahibi olanlann muhalefette iken söyle- diklerini iktıdara geçer geçmez nasıl unut- tuklannı, çevrelerini ezmeye çahştıklan- nı operanın kişilerinde vurgulayıp, bir kez daha anımsatıyor izleyicilere. 'İnsaniboyut göz ardı ediüypr 1 "Başanya endekslenmiş bir düzende, insani boyut hep göz ardı ediliyor. Oysa bunu sorgulaınaniE gerekir, hepimizm. Bu- na ne yazık ki çok zaman kalmıyor. Bü- tün dünyada, Almanya'da da yabancı ol- mak sorunu hep vaşandı, yasanıyor. Son dönemde Kosova'da > aşanıyor™ Her yer- de kendimiz gibi olmayanı kabullenemi- yoruzbirtiirlü.Onlarlada banş, sevgLdost- İuk içinde yaşamayı ögrenebilmemiz la- zım. Nabucco'da da Babiltiler ile İbrani- ler arasuıdaki çabşma bunun üzerine ku- rulu bence. Başkalannı anlamak için hiç çabagöstermeyen,yaşamalaniçin hiçbir şans tanımayan bu insanlar, iktklarda kal- dıklan sürece dünyamız hep tehlikeierie dolu olacak." Müthiş bir teknik altyapıya sahip, her şeyin bilgisayara yüklendiği Chemnitz Operası'nda, Nabucco'nun dekorunda da hem döner sahneyi, hem de döner sah- nenin içinde var olan sahne asansörle- riyleçeşitli yükseltileroluşturup, bunla- n oyun sırasında çeşitli seviyelerde yük- seltip, alçaltıp iktidar mücadele- sindeki degişkenliği, dengeler değişse de iktıdara gelenin mut- laka acımasız olduğunu 'tahte- revalli'yle vurgulamış Kara. Saksonya'daki üç büyük ope- radan biri olan. köklü bironanm- la uzun sürede yenilenen Chem- nitz Operası'nda, yönetmene çok büyük olanaklar sunan, yeni bo- yutlar açan, çok sağlam altyapı- sında her şeyin son derece pro- fesyonel olduğu tam bir ekip ça- lışması gerçekleştirmiş. Daha önce Bonn Operası'nda Sta- tie'nin 'Sokrates' adlı yapıtmı sahneleyen Yekta Kara, Alman- ya'da eğirim gördüğü için ülke- ye yabancı değil. Alman kültü- rünü, Alman opera coğrafyası- nı biliyor. Ancak yalnız solıstler değil, koro ve yaratıcı kadro da sadece Almanlardan oluşmuyor. Kentin, tiyatronun, seyircinin farklılığına bir de ekibin çok renkliliği ekleniyor; yedi ulusun birbirinden değişik geleneği, ya- pısı, kendini ifade ediş biçimiy- le. "Bir anlamda macera bu... çok hoş, zevkü bir serüven yaşı- yorsunuz, müthiş bir heyecan du- yuyorsunuz, o kısa sürede yılla- nn verdigi denevimle hepsini keş- fediyorsunuz. Hiç bilinmedik dünyalaravelken açmakçokke- yifli. Provadaki konsantrasyo- nu, espri anlayışı...çok farkh... Sahne dilini oluştururken ışığty- la, dekoruyla bir bütün oluştur- manın ötesinde hiç tanımadığı- nız dünyalarla iltşki kuruyorsu- nuz. Ortak bir amaç için birttk- te soluk alıp veriyorsunuz. Bu bana sonsuz heyecan verdL" tlk gece seyircinin 'bravo'la- nyla ve Alman basınında yer alan olumlu eleştirilerle bir ba- şan daha kazandı yurtdışında Yekta Kara. Bir Alman gazete- sinde çıkan yorumda, "Gözle- rinden aşın ivilik. dinginlik. hoş- görü ışıklan saçılan coşku dolu kadın" olarak tanımlanan Yek- ta Kara, tıpkı 1996'da Ameri- ka'da Knoxville Operası'nda sah- nelediği 'LaBoheme'de olduğu gibi, yaşamın tadını çıkararak, küçülen dünyada uluslararası sa- natın evrensel dilini bir kez da- ha "Nabucco"yla en güzel bi- çimde vurguladı. Avustupyalı yazardan NATO'ya protesto I Kültür Servisi - Ünlü Avusturyalı yazar Peter Handke, 1973'te aldığı, Almanya'nın en büyük edebiyat ödülü 'Georg Buechner'i, NATO'nun hava saldınlannı protesto etmek amacıyla geri çevirdi. Yazar, perşembe günleri yayımlanan haftalık Nevvs dergisirun son sayısında yer alan açık mektubunda, ödülü reddetmenin yanı sıra NATO saldınlannı kınamaktan kaçındığı için Katolik Kilisesi'nden de aynldığını açıkladı. 56 yaşmdakı yazar, ' açıklamasında. Papa II. Jean Paul'ün yalnızca kardeş katilini ayıplamakla yerindiğini, 'küçük ve savunmasız' bir ülkeye yöneltilen saldmnm haksızlığına değinmediğini vurguladı. Handke, sert bir üslupla yazdığı mektubunda alaycı bir dille. Papa'nın bu suskunluğunun 'insanlık için büyük bir adım" olduğunu belirtti. Paris'te yaşamını sürdüren yazar, aynca Fransa'nın Cambrai Başpiskoposu Jacques Delaporte'yi de NATO bombardımanını kınamadığı gerekçesiyle sert bir dille eleştirdi. Fransız Katolik Kilisesi'nin banş ve adalet komitesinin başkanlığını da yapan Başpiskopos, 4 Nisan tarihli Le Monde gazetesine verdiği demeçte "Şu durumda, meşru açıdan doğru olan müdahale etmeme ile etnik açıdan gerekli olan müdahale etme arasında seçım yapılmak zorunda" demişti. Annesi Slovenyalı olan yazar Peter Handke, Sırplara verdiği desteği göstermek amacıyla 1 Nisan'da Belgrad'ı ziyaret etmişti. Ceyhun Atıf Kansu Şiir Buluşması • Kültür Servisi - Edebiyatçılar Derneği tarafından Ankara'da düzenlenen 'Ceyhun Atıf Kansu Şiir Buluşması' bugün saat 13.00'te başlayacak ve yann sona erecek. Kavaklıdere'deki Çağdaş, Sanatlar Merkezi'nde yapılacak etkinlik, demek başkanı Şükrü Erbaş ve Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın konuşmalanyla başlayacak. Her iki gün de saat 13.00'te başlayacak etkinliğe Işık Kansu, Engin Tonguç, Emirhan Oğuz, Salih Bolat, Hüseyin Yurttas, Mustafa Ş. Onaran, Müslim Çelik, Ahmet Ada, Ahmet Uysal, Emin Özdemir, Ali Cengizkan, Gültekin Emre, Bahar Gökler. Ufuk Beyazova, Abdülkadir Budak, Talip Apaydm, Hidayet Karakuş, Osman Numan Baranus, Cengiz Bektaş, Remzi tnanç, Ali Püküllüoğlu, Hüseyin Atabaş ve Hicri tzgören konuşmacı olarak katılacak. Ufuk Karakoç-Gülüm Pekcan ikilisinin türkü dinletisi. Ibrahim Demirel'in dia gösterisinin yer alacağı etkinliğin sunuculuğunu tiyatro sanatçısı Nesrin Üstünkanat üstleniyor. Sanatçılardan sanatçılara bakış • Kültür Servisi - Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi, 'Sanatçı Portreleri" başlıklı sergiyi 28 Nisan'a kadar Istanbullu sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi, sanatçının sanatçıya T ü ı ^ a K o r a l ' - F a J u T İ n n i s a Z e i d . ^ kültür ve sanat yaşamında iz bırakmış yüzlerin arasında bir bellek yolculuğuna çıkanyor izleyiciyi. Ibrahim Çallı'nın tuvalinden Cahide Sonku, Nur Koçak'ın gözüyle Ahmet Haşim ve Namık Ismail, Avni Arbaş'ın çizimiyle Âşık Veysel, Mehmet Güleryüz'ün firçasından Sabri Berkel ve başka ressamlann bakışıyla başka sanatçılann portreleri, izleyicinin sanatlar arasındaki köprülere tanıklık etmesini sağlıyor. (280 65 55) Halkbilimi Arşivlepinin Tasnif Somınları' • Kültür Servisi - Halkbilimci Pertev Naili Boratav'ın 70 yılda oluşturduğu ve ölümünden önce çağn yaparak Türkiye'de sahip çıkılmasını istediği 'Halkbilimi Arşivi'nin Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı tarafından yürütülen tasnif çalışmalanna ışık tutmak amacıyla bir dizi atölye çalışması düzenleniyor. Atölyelerin ilki, 'Türkiye'de Halkbilimi Arşivlerinin Tasnif Sorunlan' adıyla bugün vakfın Nişantaşf ndakı binasında gerçekleşecek. Muhsine Helimoğlu Yavuz'un yönetiminde yapılacak atölyeye tlhan Başgöz. Tülin Aren, Azime Çetinkaya, Süleyman Şenel ve M. Sabri Koz katılacak. Basına ve izleyicilere kapalı olarak gerçekleştirilecek atölye çalışmasına Boratav Arşivi Danışma Kunılu üyeleri, Tarih Vakfı yöneticileri ve proje ekibi de katılacak. Çalışma sonunda elde edilen sonuçlar ileriki bir tarihte kamuoyuna duyurulacak. • • Özel Kalaımş Okulları 11. KitapŞenHği bugün • Kültür Servisi - Özel Kalamış Okullan'nın her yıl düzenlediği kitap şenliğinin on birincısi bugün gerçekleşecek. Penguen Kitabevi'nin katkılanyla yapılan şenlik kapsamında bugün saat 14.00'teyeni binada Aytül Akal, Sunay Akın, Ayla Çınaroğlu, Füsun Demirel, Aysel Gürmen, Aydın Hatipoğlu, Feyza Hepçilingirler ve Prof. Dr. Orhan Kural'ın katılacağı 'Cumhuriyetin 75. Yılında Kitaplarla Yolda...' başlıklı bir söyleşi de düzenlenecek. Yabancı dilde eğitim yapan okullann ders kitaplannı tanımalanru ve yabancı yayınevleriyle ilişki kurmalannı sağlamak amacıyla Oxford University Press, Heinemann, Longman, Prentice Hall, Cambridge, Penguin, International Bookhouse ve tber gibi yayınevlerinin temsilcileri de fuara katılacak ve eğitimcilerin sorulannı yanıtlayacak. 11. ULUSLARARASI İSTAIMBUL KISA FİLM GÜNLERİ • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 11.00'de Fransa ve Yunanistan'dan Huguette'nin Küçük Kardesi, Küçük Bahk Katüi. Chips. Kahve ve Küçük PreKidler; saat 14.30'da Almanya'dan Psychic Tequila Tarot, thtiras Feneri. Islak Ölüm Hakkmda: saat 17.00'de Türkiye'den Tahtacı Fatma. Camın Teri; 19.30'da Fransa'dan Le Bell Bo>. Yalnız. Çamaşır Mandallan, Son Bulus, Eski Bariver adlı fılmler gösterilecek. • tTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 11 00'de Almanya'dan Film Öpücüğü, Palermo Yolu. Bisküvi Hırsızı. Hakkutda Konuşulmavan Konular. Villeneuve; 14.30'da Belçıka ve Macaristan'dan Leonie, 6 Haiku 1-2, >Vestern. Hey Sen. Tarihj-Kültüre! Gece Manevrası. 8 Nolu Kapı, Anı. Hamurcuklar; saat 17.00'de Almanya'dan Film Öpücüğü, Palermo Yolu. Bisküvi Hırsızı, Hakkmda Konuşulmavan Konular, Vîlieneuve; saat 19.00'da Hollanda'dan Vemin. Köprüler. On Üçüncü, Bisiklet adlı fılmler izlenebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear