25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 MART1999PAZAR HABERLER BYDK'nin raporunda, Ziraat Bankası'nda usulsüz harcamalar yapıldığı belirtildi 'Banka 20 yıl deneüenmedi'CELAL VTLMAZ İZMİR - Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun (BYDK) raporlannda, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü'nün 20 yılı aşkın süredir banka içi müfettişlerce denetlenmediği. tıilyonlara ulaşan usulsüz harcamalann tam bir talana dönüştüğü belirtilerek "tera'ş ettirilmeUdir" uyansına karşın yöneticıler hakkında yasal hiçbir işlem yapılmadığı öne sürülüyor. BYDK'nin 1995 yılı raporunda. bankanın 9 ayhk reklam harcamasına eşıt bir meblağın "sadece dört günde" harcandiğına dıkkat çekilerek "Banka. ülkemizde geçimini hayvancılık, seracıbk ve bitkisei iiretimle sağlayan çiftçiye ulaşmayı hedefleyen bir reklam kampanyasına, acilhet gerekçesiyie reklam konusunda faaliyct gösteren firmalardan teküf almadan sadece bir firrTianın (Mozaik Reklamcüık Danışmanhk \e Ticaret \Ş) maliyet üzcrinden teklifi dikkate alınarak başlamıştır. Maü portesi 100 milyar liraya ulaşan ve bankanın 1995 yıh ilk dokuz aylık reklam harcamalanna ulaşan bir meblağ 9 Aralık 1995 ile 13 • Başbakanhk Yüksek Denetleme Kurulu'nun (BYDK) raporlannda, trilyonlara ulaşan usulsüz harcamalann tam bir talana dönüştüğü belirtilerek "teftiş ettirilmelidir" uyansına karşın yöneticiler hakİtında yasal hiçbir işlem yapılmadığı öne sürülüyor. Aralık 1995 tarihleri arasında sarf edflmiştir" saptamasına yer veriliyor. Uzmanlar, "bedelsiz oto ithalaü" soruşturması kapsamında BYDK'nin 1998 Aralık ayında savcılığa suç duyurusunda bulunulması önerisini anımsatarak, Cihan Paçacı'nın DYP'den mılletvekılı olduğu 1995 seçimleri ve daha önceki yıllara ait usulsüzlüklere ilişkin "dlkkatü olunması temenni olur" tavnna dikkat çekıyorlar. BYDK'nin raporu BYDK"nin raporlannda usulsüz harcamalara ilişkin şu saptamalara yer veriliyor: • Bankanın 1996yılındaHBB Televizyonu'na 3 ay süreli, haftada bir gün yayımlanmak koşuluyla "Tanm Programı" hazırlatılması sözleşmesı yapılmıştır. Ödeme konusunda yetki venlen genel müdürlük, Başbakanlık'tan 25.01.1996 tarihinde aldığı sponsorluk izninin hemen 4 gün sonrasında, 29.01.1996 tarihinde televizyona peşin ödeme yapılmıştır Program hazirlanması ve yayımlanması fikri yıne banka dışından gelmiş ve bankaca, bu tür bir program hazırlanması için başka firmalarla temasa geçilmemiştir. Fikrin bankada oluşması. yıllık reklam programına alınması ve daha sonra uygulamaya konması gerekirdi. • Başak Çocuk dergisinin, her ay 150 bin adet olmak üzere 1995 Klasım aymdan başlamak ve 1996 Ekim ayında sona ermek üzere yıllık 1 milyon 800 bin adet sabit birim fiyatla 15 bin 500 lıradan (KDV hariç) toplam 27.9 milyar lıra karşılığında, yine her ay 150 bin adet olmak üzere 1996 Kasım ayından başlamak ve 1997 Ekim'de sona ermek üzere yıllık 1 milyon 800 bin adet sabit birim fıyatla 27 bin 300 liradan toplam 49 milyar 140 milyon lira karşılığında 'Aydın Doğan Yayıncılık Anonim Şirketi'ne bastınlarak dağıttınlması kararlaştınlmıştır. Uygulama sürdürülmektedir. Dergi konusunda 1994 yıh içindeki harcama ise 11.2 milyar lira idi. Görüleceği gibi, Başak Çocuk dergisinin harcamalan yıldan yıla artmakta olup, 1996-1997 için yıllık 49.1 milyara yükselmiştir. Başbakanlıgın tasarruf tedbirlerine ilişkin genelgeleri gözönünde bulundurularak gerektığinde her yıl bastınlacak dergi sayısmda indirime gidılerek tasarruflu olunması temenni olunur. 'Uyanlar dikkate alınmadı 5 • Formalannda banka reklamına yer verilmek üzere Bankaspor Kulübü'ne 1995 yilmda üç kez toplam 18.1 milyar, 1996yılında inceleme tarihine kadar (Ekim/1996 sonu) dört defada 44 milyar lira reklam ödemesinde bulunulmuştur. BYDK'nin raporlannda. Ekim 1997'deyapılan incelemede daha önceki yıllara ilişkin "teföş uyanlan"nın dikkate alınmadığı vurgulanarak şöyle deniliyor: Plansız reklam harcamalan "TC Ziraat Bankasf nın 1994 \e 1995 faaliyerJerine ilişkin raporlannda, bu yıllar ile 1996 yılındaki bazı reklam harcamalannda tasarrufa gereken önemin \erilmedigi. bu işler için bir plan. program \e politikanın bulunmadığı. Başbakanlık limitinin dışına çıkıldığı. rakip firmalardan tekBf ahnmadığL, gerekli kararlaruı harcama sonrası ahndıgL hizmetin yürütülmesinde çeşitii aksakhklara neden olunduğuna aynntılı şekilde yer verilerek konunun banka tefliş kunılnnca denetlenmesi temenni edilmişti. Ancak, inceleme tarihi itibariyle (Ekiın/1997) bu tefüşlerin yapılmadığı saptandıgmdan, daha da geciktirilmeden bu yıllara ait reklam faaliyet ve işlemlerinde gprülen aksaklık ve noksanlıklar ik geieceğe yönelik önerilerin betirlenmesi amacıyla Halkla İlişkiler Müdüıiüğü reklam faalivetkrinin teftiş ettirilmesi temenni olunur.*1 Eski Dff'Iİ Güneş'e dava • ANKARA (Cunthuriyet Bürosu) - Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, 1991-1992-1994 yıllannda yaptığı ba.sın açıklamalannda bölücülük propagandası yaptığı ve PKK üyesi olduğu gerekçesiyle eski DEP milletvekili Naıf Güneş hakkında dava açtı. Savcılık iddıanamesin^e Güneş'in diğer arkadaşlany la 1991 'de TBMM'dc yapılacak yemin törenine. "yakalarına san. kırmızı ve yeşil renkte mendil takarak girmelen ve Kürtçe konuşmalan" vönünde Abdullah Ocalan'dan talimat aldıklan savunuldu. Güneş, 15 yıldan 22 >ıl 6 aya kadar hapis istemiyle yargılanacak. 'I.Müdafaa-i Hukuk Kuruttayı' • ANTALYA(AA)- "Müdafaa-i Hukuk" dergisi tarafından düzenlenen " 1 . Müdafaa-i Hukuk Kurultayı," Antalya Müzesi salonundabaşladı. Kurultayın açılışuıda konuşan emekli Orgeneral Kemal Yavuz, Türk îoplunıunun: ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda hızla yozlaştınldığını, kişiliksiz ve kimlıksiz bir yığın halıne getirilmeye çalışıldığını belirterek •'Toplumumuz. kendisine layık görülen bu seviyesizlığe nza göstermeyecektir" dedı. Ya\uz, devletin ve toplumun içine çekilmeye çalışılan bu dıırumdan, ancak "'Atatürkçü ulusal güçbırliği" oluşturularak çıkabileceğini sözlerıne ekledı. Med-TV sıkıntısi • BRLKSEL(A4)-TerÖr örgütü yandaşı Med-TV'nin Belçıka'daki stüdyolanndan yayın yapması nedeniyle, bazı Türk televizyon kanallannın ve gazetelerinin çağnsı üzenne, binlerce Türkün iki bakanlığa fakslar çekerek, BrüksePin gevşek tavnnı protesto ettikleri bilJırıldi. "Bir faks terörü vaşıyoruz" diyen Belçıka Içişleri ve Dışişleri bakanlıklan yetkilileri. Türkiye'nin Brükse! Büyükelçisi Güner Öztek'ten jardım ıstediler. Büyükelçi Öztek'ın, "Türk toplumunun ve basınınm haklı tepkısi karşısında yapabilecek bir şeyi olmadığını" bildirdiği, Bclçika'nm, Ankara'dakı dıplomatik temsilcilikleri aracılığıyla soruna çözüm arayacağı öğrenildi. Terön konferansı • Ml'Ş (AA) - Muş Emniyet Müdürlüğü tarafından okul müdürlerine terör ve uyuşturucu konusunda konferans verildı. Muş Emniyet Müdürü Dursun Erdoğan, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü toplantı salonunda düzenlenen konferansta, terör örgütleri ve uyuşturucu satıcılannın. kendilenne hedef kitle olarak öncelikle öğrencileri seçtıklerine dıkkati çekti. Erdogan. öğrencilen bu tehlıkelerden koruma konusunda öğretmenlere önemli görev düştüğünü belirterek "Öğrencılerinize salııp çıkın. Onların. terör örgütlen ya da uyuşturucu tacirlennin eline düşmesine fırsat vermeyin" dedı. TÜRSAB'ın Genişletilmiş Bölgesel Yürütme Kurullan Toplantısı Kütahya'da yapıldı 6 Turizmde sıkınüyı Ingiltere yarattı' • Turizm Bakanı Ahmet Tan, Avrupa'daki bazı ajanslann mikrofonlannı ve kameralannı terör örgütünün destekleyicilerine yönelttiklerini söyledi. Tek yanlı haberleri eleştiren Bakan Tan. tanıtım çahşmalannın başladığını belirtti. BAHARTANRISEVER KÜTAHYA - Tunzm Bakanı Ahmet Tan, şıddet eylemleri nedeniyle bazı ülkelerde Türk tunzmine karşı başlayan olumsuz tavn değerlendirirken, "Kaynak fngiltere oldu. Terör örgütüne gösterdikieri destek oldu. Doğrudan doğrma dışişleri bakanlıklan yürütüyor bu savaşı" dedi. Türkıye Seyahat Acentelen Birliği'nin (TÜRSAB) 19.99 Genişletilmiş Bölgesel Yürütme Kurullan 1. Toplantısı, çini zanaatınm merkezi Kütahya'da yapıldı. Toplantının açıhşında konuşan Türizm Bakanı Ahmet Tan. özellikle Avrupa'daki bazı ajanslann mikrofonlannı ve kameralannı terör örgütünün ÖLGESEL URULLARİ YÜR bir anlamda canına ve ekonomisine yönelmiş bir savaştır. Doğrudan doğruya dışişleri bakanlıklan yürütüyor bu savaşı. Türkiye'ye gidilmemesini telkin ediyorlar. Moralimizin hiç bozulmaması gerekiyor." Önlemler konusunda tek başına bakanlığın yeterli olamayacağını vurgulayan Tan, "Medyaya karşı deyim yerindeyse saldın gerekiyor. İlk önce yapılması gereken siyasi çahşmayı tanıtmada 15 milyon dolar arrönma gidiidi. tşin alevinin yavaşiamasuun beklenmesi gerekiyor" dedi. Tan, Dışişleri Bakanlığı'nın tanıtım çalışmalanna başladığını belirterek "Siyaserin önü \nkara'daki küskünlere ve miskinlere rağmen açüacak" diye konuştu. Turizm Bakanı Tan, dış tanıüiHa 15 milyon dokı t * ka> nak aynldığınj açıkbıdı. Millervekillerine eleştiri TOPLANTISI destekleyicilerine yönelttiklerini söyledi. Tek yanlı haberlerle terörün, can korkusu salma amacının bu tür basın organlan eliyle gerçekleştirilmeye çalışıldığını anlatan Tan, bu konuda sürekli dışanyla temas halinde olduklannı söyledi. Türkiye'de tatil yapan 40 bin tngilizden hiçbirinin yayinlara karşın tatilini kesip gitmediğini belirten Tan, şunlan söyledi: "tngiltere'de turizm rezervasyonu iptali yok. Kendi vatandaşlanna kulak vermeleri için onlara bu adresleri göndereceğim. Türkiye'ye son 5 yılda İngiltere'den 4 milyon turist geldi. Türkiye've karşı bu M CevdetAnday'ın sağlık durumu iyi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakühesi Hastanesi'nde tedavisi süren ünlü şair Melih Ce*def .4nda\. Kardivoloji Klinjği'nden Göğiis Hastahklan Senisi'ne alındı. kalp tetkikleri yapüan ve bu konuda bir sorunu otmadığı belirtilen şairin, akciğerkrn le ilgili rahatsızhğının tedavisüıe başlandı. Bodrum'da rahatsızlandıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne kalduılan Anday'ın, konuşma güçlüğüne yol açan beyin damarlanndaki tikanıkbğuun tedavisinde önemli ölçüde başan sağlandığı bildirildi. 84 vaşındaki şairin, ait solunum yolu enfcksiyonu hastalığıyla ilgili tetkikleri sürerken tedavisine de başlandığı öğrenildi. \akınlannın verdiği bügiye göre, tedaviye olumlu yanıt veren Anda> 'm bakımını ve tedavisini üstknen ekipte psikologlar da görev abyor. Anday'ın, bir hafta daha hastanede kalacağı, konuşma bozukluğunun ise birkaç gün içinde tamanıen ortadan kalkacağı belirtildi TÜRSAB Başkanı Talha Çamaş ise toplantılann kamuoyunca turizm meclisi olarak tanımlandığına işaret ederken, ancak bunun "kişisel çıkarlannı ülke sonınlannın önüne geçirerek, Türkiye'vi maceraya sürüklemek isteyenlerin bugünlerde sergiledikleri oyunlann sahneye konduğu bir meclis olmadığını" söyledi. Bu sözleri alkışlarla karşılanan Çamaş, Abdullah Öcalan'ın yakalanarak Türkiye'ye getirilmesinin ardından turizmin sıkıntılı bir sürece gırdiğini belirtti. 'Tanıfamlar artmah' Çamaş, şöyle konuştu: "Sorun. en önemli pazanmız olan ülkelerdeki daha çok tatilci tüketkilerin gazete, televizyon ve diğer basın yayın organlannda yer alan Türkiye aleyhindeki haberleri okuyup dinkmesi ve>a televizyonlardan izlemesinden duyulan endişenin üriinüdür. Türkiye'de halen yaşanmakta olan olaylann çok geçmeden etkisini yitireceğine ve bepimizin karşı olduğu terörün hızla ortadan kalkacağına inanıyorum. Öcalan'ın yakalanarak yargı önüne çıkanlmasryla başlayan yeni sürecin beklendiğinin tersine yeni bir terör dalgası yaratmayacağını partneıierimize anlatmalıyız.*' Talha Çamaş, bu ortamda yapıtabilecek en büyük hatanın ileriye yönelik plan ve programlann yanlış değerlendirme sonucu değiştirilmesi olacağını vurgularken, böyle bir yanlıştan herkesin zarar göreceğine dikkat çekti. TI&NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Türkiye, çok partili sısteme ilk adımı- nı 1946 yılında attı. Bu yıllarda anti-ko- münizm yükseldıği için, sistem, sola ka- palı bir çok partililik olarak başladı. Tür- kiye'de 1960 yılına kadar iki partili bir sistemden söz edebilinz. Bu iki parti, egemen sınıflar içindeki iki eğilimi tem- sil ediyordu: Birisi daha devletçi, diğe- n daha popülist. Ancak her iki siyasi çizginin birleştiği temel, demokrasi kar- şıtlığı idi. 1950-1960 arasında Demokrat Parti iktidan döneminde, çoğunluk diktatör- lüğü söz konusuydu. Yıllarca Türki- ye'nin kaderine yön vermiş Cumhuriyet Halk Partisi, muhalefette olmanın, azın- lık olmanın sıkıntısını yaşıyordu. Işte o zaman muhaliflerin haklarının korun- ması gerektiği düşüncesı "devletin par- tisi" CHP içinde olgunlaşmaya başla- dı. 27 Mayıs 1960 müdahalesi, Mec- lis'teki çoğunluk egemenliğini kırmak, azınlıkta olan diğer seslerin de ortaya çıkması için olanak hazırlamak gereği- ni duydu. Aynca, yargının, askerin ve bürokrasinin Meclis'e karşı bir denge sağlaması düşüncesi de yeni hazırla- nan Anayasa'ya ve yasalara yerleştiril- di. Çok Partili Sistem ve Demokrasi Meclis içinde, çoğunluğa karşı den- ge kurmayı amaçlayan önlemler, Se- çim Kanunu'nda da ifadesinı buldu. Milli Bakiye sistemi, her partiye aldığı oy kadar Meclis'te temsil olanağı getirdi. 1965 seçimlerınde yüzde 2.8 oy alan Türkiye Işçi Partisi bu yasadan yararla- narak 15 milletvekiliyle Pariamento'ya girdi. Meclis'in çalışmalanna Anayasa Mahkemesi denetimi getirildi. Milli Gü- venlik Kurulu yoluyla askerlerin temel kararlara ortak olması sağlandı. Türkiye, 27 Mayıs Anayasası'yla bir- likte bir yandan özgürlüklere doğru yol alırken, öte yandan Meclis'in gücünü sı- nırlayabilecek önlemler almıştı. Popü- list sağın temsilcisı Adalet Partisi ve o- nun liden Süleyman Demirel, 27 Ma- yıs Anayasası'nın özgürlüklere açık yönlerine sürekli itiraz etti. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü alanında Anaya- sa'nın sağladığı olanaklar, Demirel'in temel hedefleri arasındaydı. Eline ge- çen ilk fırsatta bunlan ortadan kaldır- mak ıstiyordu. Demırel'in eline bu fırsat, 12 Mart 1971 askeri darbesi sayesinde geçti. Her ne kadar kendisi iktidardan uzak- laştırılsa da, darbecilerle aralannda De- nizGezmiş'lerinidamından, 1961 Ana- yasası'nın özgürlükçü hükümlerinin bu- danmasına kadar uzanan geniş bir itti- fak oluştu. 12 Mart 1971 askeri darbe- si sırasında Anayasa'nın özgürlüğe açık uçlan büyük ölçüde budandı. 1961 Anayasası'nın özgürlükçü hü- kümleri budanırken, Genelkurmay'ın ve Anayasa Mahkemesi'nin etkinliği sür- dürüldü. Hatta, 1980 Anayasası, Ge- nelkurmay'ın Milli Güventik Kurulu için- deki ağırlığını siviller aleyhine iyice ar- tırdı. Parlamentonun harekât alanı da- raltıldı. Toplumun çeşitli kesimlerinin Meclis'te temsiline olanak tanıyan ka- nunlar birer birer değiştirildi. Sonuçta, ordu, büyük partiler, ve yargı arasında- ki dengeye dayalı, çok partili olduğu söylenen bir sistem oluştu. Bu sistem, bütün bu kurumlan yaratırken, özgür- lük alanını da giderek daralttı. 1982 Anayasası ve 12 Eylül döneminde ge- liştirilen seçim kanunları, yüzde onluk barajlar, sistemi kilitleyecek engeller ha- linö dönüştü. Genelkurmay Başkanı Kıvnkoğ- lu'nun demeciyle bir kez daha ortaya çıktı ki: Türkiye'deki çok partili parla- menter sistem hâlâ çok kınlgan. Henüz Meclis egemenliğine dayalı, toplumun bütün kesimlerinin kendisini bu Mec- lis'te ifade edebildiği bir sistem yaratı- labilmiş değil. Yani açıkçası, bir ülkede çok partili rejimden söz edilmesi, o sis- temin demokrat olduğunu söylemek için yeterli değil. Parlamentonun ve partilerin olması tek başına demokrasi anlamına gelmi- yor. Bir rejimin demokrat olabilmesi için, onu oluşturan kuoımlann ve partilerin demokrasiyi içlerine sindiren bir olgun- luk kazanması gerekiyor. Devletin, ka- nun devleti olmaktan çıkıp bir hukuk devleti haline dönüşmesi gerekiyor. Ay- nca, devletin kendi kanunlanna uyma- sı gerekiyor. Türkiye'de, yargısız infaz yasak, iş- kence yasak. Imzalanan uluslararası sözleşmeler düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü teminat altına almayı şart koşuyor. Türkiye'de parlamenter bir sistem ol- duğu doğru. Ama bunun demokratik olduğu çok tartışmalı. Belki de biz bu kadanna layıkız... Kimbilir. HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI TJüyük Dilsiz' Niçin I Konuştu? Fransızlar için ordu "Büyük Dilsiz"d\r. Konuşmaz! ' Çünkü Fransa'nm demokrasısi oturmuştur. Ordu- ya "havale edilmiş" yaşamsal sorunlan yoktur. Ülke ne bölünme ne de ortaçağ karanlığına geri dönme gi- bi bir kaygı içindedir. Enönemliside... . • '•••• Fransız halkının gözünde en saygın ve güvenilir ku- rum ordu değildir... En az güvenilen kesimlerin başın- da da sıyasetçiler gelmemektedir. • • • Orgeneral Kıvnkoğlu konuşmalı mıydı, konuşma- malı mıydı? Olay iki açıdan ele alınabılir. .- ; • .-• Biçim olarak.. Ve ıçerik olarak. Demokrasilerde elbette ki Genelkurmay başkanla- rının ortaya çıkıp... "Seçimlerertelenmemelidir, falan- ca yasa maddesi kalkmamalıdır" diye demeç verme- si olağan bir şey değildir. Bizde de ordu temsılcilennin görüşlerini açıklaya- caklan iki yol vardır. Komutanlar düşünceterini ve silahlı kuvvetlerdeki eğilimleri ya Milli Güvenlik Kurulu'nda dile getırırler... Ya da -MGK toplantısına çok varsa- Genelkurmay başkanı aracılığıyla, cumhurbaşkanına ifetirter. Eğer cumhurbaşkanı çıkıp da onlann eğilimlerine ta- mamen ters bir tavır takınırsa ne yaparlar? Ya susartar... ya da konuyu yaşamsal sayıyoriarsa, düşüncelerini "testı kınlmadan önce" doğrudan ka- muoyuna iletme yolunu seçerter. Geçmişte orduyu temsil edenler bu yolu daha az seçiyoriardı. Ve dışa vurulmayan birikim, günün birin- de bir patlamaya dönüşüyordu. • • • Sayın Cumhurbaşkanı, ta Özbekistan'dan ne bu- yurdu? - Seçimin ertelenmesi dünyanın sonu olmaz!.. Ben girişimin ne yanında ne defcarşısındayım..Vetomu kullanmam... Bu, FP'nin denetimine girmış küskünlerı yüreklen- dirmek değil de nedir? Eğer Sayın Demirel öyle konuşmamış olsaydı, aca- ba Sayın Kıvnkoğlu o demecı vermek gereğini duyar mıydı? özellikle bu gibi olaylarda "öz", olayın "biçim"\n- den çok daha önemlıdir. Bir kamuoyu yoklaması yapılsa, halk acaba ne der- di? Acaba halkın kaçta kaçı böyle bir demece karşı çıkar, ne kadan canı gönülden onay verirdı?.. Eğer halktakı eğilimleri siviller değil de askerter da- hadoğru yansrtıyoriarsa, ortada çok cıddı bir "çarpık- lık" var demektir. Bir düşüncenin doğruluğu ya da yanlışlığını, kımın ağzından çıktığı belıriemez. "Sivil söylerse doğru, as- kersöylerse yanlış" demenin de demokratik düşün- ce ile uzaktan yakından bir ılişkısi yoktur. Özellikle de, siviller demokrasiyi yozlaştınrken as- ker yozlaşmaya karşı çıkıyorsa... Ve toplum ıkıncilere daha fazla güven duyuyorsa... ' PKK ile savaş; büyOk ölçüde'^kerin Sırfıhtfâ1 .!. Hatta "irtica" ile savaşım büyük ötçüde askerin sır- tında... Ülke yaşamsal sorunlarla karşı karşıya... Ama siya- set sahnesinde kendi kişisel çıkarlannı Erbakan'ın- kiyle uzlaştırmaya çalışan bir surü sivıl... Yozlaşma batağı dız boyu. Ama Sayın Cumhurbaş- kanı net birtutum takınmaktan kaçınıyor.. Ta ki etkili bir ses, Çankaya'yı atlayarak doğrudan halkın önüne çıkmak zorunda kalıncaya kadar! Bu köşede, günahlan çok olan eski Demirel ile "sağ- duyunun sesi" Çankaya'dakı Demirel'i ayınmaya hep özen gösterdik. Sayın Demirel, eskiyi anımsatmak zo- runda kalan bazı köşe yazarlan hakkında dava üstü- nedavaaçtırmakıçın ugraşacağına, sağduyusunu yi- tirmemeye özen göstermelidir. Türk demokrasısınin, ancak böyle bir Demırel'e, Çankaya'yı terk ettikten sonra da gereksinmesi ola- bılır... Eylemcilerin paraları geri ödenecek NECATİAYGCV İZMİR - Sendikal et- kinliklere katıldıklan sa- vıyla 25-30 milyon lira arasında değişen maaş kesme cezası alan, Deviet Demiryollan'nda örgütlü Birleşik Taşımacılık Sen- dikasf nın (BTS) 200 yö- netici ve üyesinin açtığı "iptal" davalan sonuçlan- maya başladı. İzmır 3. ldare Mahkemesi, etkin- liğe katılan sendika yöne- tici ve uyelerinin eylemı- ni, Türkiye'nin de imza- ladığı "ILO Sözleşme- si'nden doğan anayasal bir hak" olarak değerlen- direrek idarenin 16 kışiye verdiği cezayı iptal etti. Mahkeme, idarenin sen- dıkacılardan kestiğı para- yı yasa] faiziyle birlıkte geri ödenmesini karara bağladı. Kamu Emekçileri Sen- dikalan Konfederasyonu (KESK) memur maaşla- nna yapılan zamlan pro- testo etmek ve grevli top- lusözleşmeli sendikal hakkın verilmesi için Türkiye genelinde 4-5 Mart 1998 tarihinde iki günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirmişti. •KESK'in bueylemine Iz- mir TCDD Bölge Müdür- lüğü'ne bağlı işyerlerin- de örgütlü BTS üyeleri de destek vermışti. Etkinli- gin ardından, Ulaştırma Bakanlığrnınemnyle lz- mir, Denızli ve Bursa'da, aralannda sendika yöne- ticilennin de bulunduğu 200 kişi hakkında idari soruşturma başlatılmış ve etkinliğe katılanlara maaş kesme cezası verilmişti. Cezalann, Türkiye'nin de imzaladığı ILO Söz- leşmesi'ne göre anayasa- ya aykın olduğu savıvla BTS yönetici ve üyeleri idarenin verdiği karann iptali için lzmir, 1,2,3 ve 4. ldare Mahkemesi'nde davalar açtılar. Bu dava- lardan 16'sı sonuçlandı. Sendikacılann eylemleri- nin yasal olduğu görüşü- ne varan mahkeme. idare aleyhine verdiği kararda şu görüşlere yer verdi: "Davacı, uluslararası anlaşmalann kanun hük- mündc olduğu, Anaya- sa'nın 90. maddesinde be- lirtildiği gibi örgütlenme ve toplu pazarhk hakları- nın korunmasına yönelik, 98sayıh,sendika özgürlü- ğüne ve örgütlenme hak- kının korunmasına yöne- lik 87 sayıh ve kamu hiz- metlerinde örgütienme hakkının korunması ve is- tihdanı koşullannın belir- lenmesi yöntemlerine yö- nelik 151 sayılı İLOsözleş- mclcri gibi uluslararası sözleşmelerle sendikal haklar güvence altına ahnmışnr. Sözleşmenin yürürlüğe girmesi nede- niyle kamu çahşanlannın sendika kurma ve sendi- kal faaliyette bulunma haklannın mevcut oldu- ğu kuşkusuz olup, mes.ru bir hakkın kullanılması sonucunda bir suçun olu- şamayacağı da tahii oldu- ğundan ortada bir disip- lin suçu bulunmadığı so- nuç \e kanaatinevanlmış- ür. Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin ipta- line, tazminat isteminin kabulü üe davacıdan kesi- len miktarın başMiru tari- hinden itibaren yasal fa- iziyle birlikte davacıya ödenmesine oybirligi ile karar verildi."'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear