22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 MART 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Gereği neyse o yapılmalıDamştay 10. Dairesi. Radyo ve Televizyonlann Kuruluş ve Yayınlan Haklandaki Yasa uyannca medya holdinglerinin içinde bulunduğu 6 enerji ihalesi hakkında yürütmeyi durdurma karan verdi. Arkadaşımız Banu Salman Damştay 'ın karan üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri ile görüştü. Bakanhk yetkililerinin görüşleri şöyle özetlenebilir: "Danıştay ihaleyle ilgili . tamamen yürütmeyi durdurma karan mı verdi, yoksa Medya kuruluşlan ihalenin dışma çıkarılsın' mı dedi, medya kuruluşlarındaki paylarını bırakmalarını mı istedi, belli değiV Anlaşılan bakanhk yetkilileri, Danıştay 'ın karan konusunda ikircikliler. Oysa, Danıştay ın yürütmeyi durdurma karanna davanak vaptığı RTÜK Yasası. çok'açık: "Belirli bir özel radyo ve televizyon kuruluşunda yüzde 10'danfazia hissesi olanlar devletten, diğer kamu tüzelkişilerinden ve bunlarm doğrudan veya dolaylı olarak katıİdıkları teşebbüs ve ortaklıklardan herhangi bir taahhüt işini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kabul edemezler ve menkul kıymetler borsalarında muamelede bulunamazlar." Bu maddeden hareket eden hukukçular. idare hukukımda işlemin yapıldığı tarihte yasaya aykınlık saptanırsa, söz konusu işlemin tûmüyle kaldınlacağını savunuyorlar. Kaldı ki, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş ile bundan yaklaşık bir ay önce yaptığımız söyleşide, kendisi bize konuyla ilgili olarak aynen şunlan söylemişti: "Allak 'tan o konuda Danıştay var. Danıştay, gerçekten zorunlu bir konumda. Orada kalmalu Konu RTÜK ile, Danıştay ile ilgili. O incelemeler yapılır, sonuca bağlanır, o zaman bakanlığa gelir, ben bakan olarak gereği neyse onu yaparım. İnamn atacağım ve attığım adımlarda, gelişmeler ülkenin, halkın yararma ise, evet dedim ve diyeceğim. Ama kuşkularım var ise, durduracağım veya yapmayacağım." Danıştay 'ın karan ortada. Enerji Bakanlığı 'na da, Ziya Aktaş 'ın ifade ettiği gibi "gereği neyse onu yapmak " düşüyor Ne Oluyonuz Birader?KüskünlerMeclis 'itopladı. FPNec- mettin Erbakan 'ın siyasiyasaklılığım kaldırmak için TCK'nin 312. maddesi- ni kaldırma çabasında. Seçimin erte- lenmesigündemde. Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel, "Seçimlerin ertelen- mesi, dünyanın sonu olmaz"dedi. Ge- nelkurmay Başkam Orgeneral Hüse- yin Kıvnkoğlu, Hürriyet tenSedat Ergin'in soruları üzerine, 312. maddenin kaldırılmasına ve seçi- min ertelenmesine karşı oldulda- nnı açıkladı. Kısacası, "Ne oluyoruz bira- der? "dedirtecek türden gelişmeler. Siyaset bilimcilerle, siyasetçiler- le görüştük. Yorumlanm derledik topladıkşu sonuçlar çıktı: KÜSKÜNLER: TBMM'nin top- lanmasına neden olan "küskün- ler " diye adlandırılan milletvekil- leri, "dağınık" biryapı. Birtekku- manda altında hareket elmivorlar. Çoğunluğunu kendisini siyasette çaresiz hissedenlerin oluşturduğu bu grup, istemeye islemeye de ol- sa FP ile işbirliğiyapmak zorunda kaldı. Grubun asıl amacı, seçimle- ri eneletmek. FP'LİLER: Eski RP Başkam Necmettin Erbakan 'm vönlendir- diği FP nin hedefi ise, seçimierte- letmeden Erbakan 'ın siyaset yasa- ğım kaldırmak. Dolayısıyla FP 'li- ler küskünler grubuna: küskünler de FP \e kazık atmava çaîışıvor. CUMHURBAŞKANI DEMİREL: Süreç boyunca ortaya konuştu, duruma göre kendisini kolladı. "Seçimlerin er- telenmeü dünyanın sonu olmaz " sö- zünden anlaşılacağı üzere. seçimin er- telenmesinden yanaydı. Bundanfarklı bir tutum izleyerek, küskünler içinde yeralan İlhan Kesicigibi, Demokratik Türkiye Partililergibi kendi etkisi altın- da olan milletvekillerini karşısına almak istemedi. Bir yandan küskünlerin sü- rükle)icisi olmadığı izlenimini verir- ken, bir yandan bu hareketi söz konu- su isimlerle kontrol etmeye çalıştı. Bu yüzden kararlı bir çıkış yapmadı, TBMM'deki gelişmeler nastl sonuçla- nırsa sonuçlansın kendisini emniyete almaya çaba gösterdi. Ama, milletve- kiliseçiminin ertelenmesini istediği ke- sindi. KIVRIKOGLU'NUNAÇIKLAMA- SI: TSK'nin, epeybirsüredirgenelse- çimlerin erkenyapılmasına karşı oldu- ğubiliniyordu. Ancak, özellikleApo'nun ele geçirilmesinden sonra DSP'nin oy oranlanndayükselişgöstergeleri ve se- çim sonrası FP 'vi iktidar dışı bıraka- bilecek bir Meclis tablosunun ortaya çıkma olasılığı, ordunun doruk nokta- larındaki seçimin ertelenmesi düşün- cesini değiştirdi. Ancak TBMM'deki küskünler hareketinin, FP nin güdü- münegirmesive Erbakan ınyasak- lanmn kaldırılmasına yönelmesi TSK'de rahatsızlıgayolaçtı ve Or- general Kıvnkoğlu 'nun bir açıkla- mayapmasına neden oldu. Elbette ordunun siyasi gelişmelere doğru- dan müdahale etmesi hoş bir olay değil. Ancak yeniden cumhurbaşkanı seçilmeyeya da başkanlık sistemi- ne geçilmesini sağlamaya dönük istemleriolduğubilinen Demirel 'in, izlediği tutum ile böylesi bir müda- haleye en azından ortam hazırladı- ğı yadsınamaz. Oysa Demirel 'in; hükümetin, hü- kümete destek veren, seçime gidil- mesine önayak olmuş partilerin ve kimi konularda hassas olduğu bili- nen ordunun görüşleri çerçevesin- degerekliçağnlan zamamndayap- ması, gelinen noktaya izin verme- mesigerekiyordu. Demirel, iş işten geçtikten sonra yaptığı değerlen- dirmelerleyine vaziyete ayak uydur- muş oldu. Cumhurbaşkanlığı makamınm; Çan- kaya Köşkü'nün bahçesini fırmalara vermeyi önerme, kendisine yakın işa- damlanmn işyerierinin açılışına katıl- ma, TBMM açılış konuşmasında ana- yasada devletin temel nitelikleri ara- sında sayılan "sosyal"lik ilkesini es geçme dışında çok önemli işlevleri ol- duğu aktldan çıkanlmamalı. KurtarıcıCavitÇağlar, TBMM Genel Kurul Salonu 'ndan eski Istanbul Belediye Başkam Recep Tayyip Erdoğan 'ı aramış. gönlünü almış: "312'yi kaldıracağız. Dayan Tayyip, seni kurtarıyoruz," Deneyim konuşuyordu tabii. Cavit Çağlar dayanmış, batırdığı bankası Interbank 'ın trilyonluk borçlarını kamuya yüklemiş, kurtulmuştu. Antalya kurultayı Müdafaa-i Hukuk dergisini çıkartan Prof. Dr. Çetin Yetkin in çabalarıyla düzenlenen "Müdafaa-i Hukuk Kurultayı" bugün Antalya Müzesi Salonu nda başlayacak. Prof. Dr. Çetin Yetkin, altını çizerek vurguluyor: "Kurultay, bir muhalefet girişimi değil, ülkeye sahip çıkma girişimi. Yanıtını aradığımız soru şu: Tam bağımsızltkçı, ulusal, laik, çağdaş toplumcu bir Türkiye 'ye nasıl ulaşılır? Sayın Yekta Güngör Özden 'in deyişiyle 'Müdafaa-i Hukuk sürecini bitmiş sanmak, yeni Sevrciler karşısında bitmek demektir.' Amacımız, Müdafaa-i Hukuku günümüze uyarlayarak yaşatmaktır." ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Bir 'Karşılıksız' Sayıklama! Tartışmak faydalıdır. Insan tartışırken karşısın- dakiyle biıiikte kendini de din- ler. Aslında daha çok kendini dinler. Çünkü karşınızdaki ko- nuşurken, siz onun söyledik- lerini algılamaktan çok, vere- ceğuitz. yaoıti ya da açacağı- nız yeni paragrafı düşünürsü- . nüz. O da aynısını yapar. Böy- lelikle diyalog adı altında iki adet monolog yaşanır. Tartış- ma sonucunda fikri değişen yok gibidir. Bununla birlikte tartışmak faydalıdır. , Çünkü tartışma sırasında, normal zamanda ve günlük hengâme içinde kendi kendi- nize ulaşamadığınız birtakım sıkı, ileridedekullanılabilirka- lıp cümlelere kestirmeden ula- şabilirsiniz. Bu spot cümle veya cüm- lecikler, bir başka tartışma, yani ikili monolog durumunda işe yarar, gizli kalmış yeni ka- lıplariçin 'ön konuşma'göre- vi yapar. Yine de tartışmak faydalı- dır. Bu biraz da hayatımızda- ki faydasız durumlann fazla- lığından kaynaklanır. Örneğin, tartışmak, hertür- lü geyik muhabbetinden da- ha faydalıdır. Tüm kısırdön- güsüne ve sonuçsuzluğuna rağmen tartışmak, içinde bir iddiayı, dolayısıyla bir ideali ve geleceğe dönük bir tasa- rımı barındırır. Geyik muhab- beti ise zamanın durduruldu- ğu andır. Tartışma ile geyik muhabbeti arasında ince bir çizgi vardır. Ne zaman ki tartışmacılar- dan biri konuşurken diğeri onu dinlemek ve sırası gelince söy- leyeceklerini kafasında dön- dürmek yerine, konuya dalar ve böylece iki kişi de atılgan gibi konuşmaya başlar, işte o an tartışmanın yerini geyik mu- habbeti almaya başlamıştır. Elbette tek fark bu değildir. İçerik olarak en başından ge- yik muhabbeti olacağı anlaşı- lan diyaloglar da vardır ki bun- larda her kafadan bir ses çık- ması gerekmez. Bu konuşmalar genellikle 'Kadınlar, güldüren erkekle- ri daha çok sever', 'Italyan- lar, Türklere çok benziyor' ya da geçen hafta bahsettiğim 'Japonlar çok çalışkan' gibi, tamamen zaman kaybetti- ren konular üzerine kurul- muştur. Geyik muhabbeti, sosyal hayatımıza (daha doğrusu asosyal hayatımıza) 12 Ey- lül'ün armağan ettiği bir 'ka- yıt dışı' kahramandır. Politika- dan silah zoruyla uzaklaştırı- lan halkın günlük hayatına damgasını vurmakla kalma- mış, 'azman geyik arenası' medyadan beslenerek kap- sama alanını her an genişle- ten, varlığını her geçen gün çoğaltarak sürdüren bir 'yenil- mez armada' konumuna de- mir atmıştır. Medya için 'mafya-siyaset- etpniyet' üçgeni ile 'Şibel Can- Hakan Ural-SeTçuk ÜraP üç- geni arasında pek bir fark yok- tur ve hatta ikincisi popüler- likaçısından 'reytinggetirebi- tesi' daha yüksek bir olgudur. Radyo-televizyon sunucu- lan ile köşe yazariannın büyük çoğunluğu da 'profesyonel geyik muhabbetçilen" olarak hayatımıza girme gayreti için- dedir. Geyik muhabbeti kendini de aşarak, ATakımı'na foımat' olmayı başarmış, politikadan uzaklaştırılmış ve bundan da rahatsızlık duymayacak ka- dar bilinci sersemlemiş kitle- nin gözleri önünde bayrağını, bir sosyal zirveye dikmiştir. Yine de sızlanmak için ace- leetmeyelim, biz 'hedefkitle- yi' daha nelerin beklediğini bilmiyoruz! Biz yine tartışmaya dönelim. Ekranlarda tartışmacıların sarf ettiği 'klişe cümleleri' kol- lamaktan, tartışma programı izleyemez oldum. Acaba han- gi klişeyi, kim ne zaman kul- lanacak diye beklemekten hiç- bir tartışmanın özüne inemi- yorum, tadına varamıyorum! Mağdurum. Aşağıda sıralayacağım klı- şelerin yasaklanmasını, bu cümleleri kullanan konuşma- cılann 'şoMaraA/arfa'susturul- masını talep ediyorum! 1- Ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin! (E, sonradan ba- şa kakacaksan niye dinledin kardeşim? Taksaydın walk- man'ini!) 2- Hep aynı kişiler konuşu- yor, bize ne zaman sıra gele- cek? (Demek ki onlar mevzu- ya daha vakıf ya da daha gi- rişken! Çalışıp, konsantre olup gelseydin!) 3- Aslında ikimiz de aynı şe- yi söylüyonız! (O zaman benim vaktimi niye aldınız? Ben sizi tartışıyor sanarak izliyordum!) 4- Altını çizerek söyiüyorum! (Hiçbir şey demiyorum!) 5- Gecenin bu saatinde bâ- lâbiziizleyenlervarsa... (Keş- ' ke izlemeseydim. Bu kadar kaygıyla ne konuşacaksın ba- kalım sen?) 6- Elmalaria armutları karış- tırmayalım! (Bıktım! Başka iki şey kullanın artık karıştırma durumları için. Yeter!) 7- Önce dinlemeyi öğrenin! (Ama sen oraya 'azariama ge- reksinimini' karşılamak için çıkmışsın, çok fena anlaşıldı durum. Sen de sakin olmayı öğren!) "Bir şeyi ktrk kere söylersen olurmuş kampanyası "-19 Susuıiuk çetesi cezalandırılsın! HAYYANLAR İSMAIL GÜLGEÇ ',** KİM KİME DUM DLMA BEHİÇAK behicak(a turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl HARBİ SEMtH POROY TARİHTE BUGUN MÜJMTAZ ARIKAN 20 Mart KORKÜSUNDAN F£TM VERMÎ$L 8U6ÜM, 8UK&4U BSİftf MBHMET eF£MOl, OLAtUŞTV. ŞEYHÜLİSLAM, A İSMA4 nuta/teu ( F ) i ŞILD/CIAJPA, ÖZELLIKCC£ ŞE&İAT/CO^/aSUAJP^ OLUMtt/ Y* c* otMAjfGcjz *FEn*4" VE&L*£ S'HPEKJ tdşıVDİ. 16. YÜZrflA 0EĞ/AI, PAOffAHA 8ı- <S£L£S'LEM 8ü MAK4A4 SORUMUIOVZl, SAĞPUYUPAN U24t£L/1fMtşrt'. SADRAZ4M KÖPeÜLÜ MEHMETfl4f/4WA/ OLÛMÛ- NÜU J/eP/MDAM, >E?Wf GeÇEN OBCU f*2fl AH- MET PJŞA'YA, ŞA&4S/H(H <C4MDÖtOJCÛUteÛUP£ SÖZ EÇ>£H ESİei MeHMET£-/=ewOİ P£ Ğ GÖRÜŞ Dr. HAYRİ DAVAS Toplum Odemi Insanın yadsınamaz üç temel hakkı vardır: Sağlıklı yaşamak, öğrenmek ve güvencede ol- mak... Bunlar arasında sağlığın önceliği vardır. Çün- kü sağlığı olmayanın öğrenme gücü olamaz. Sa- dece hastalıklann sağaltılmasıyla sağlıklı bir top- lum oluşacağının sanılması, büyük biryanılgıdır. Hastalık, insanın çevreyle etkileşimi sonucu olu- şan kapsamlı bir olgudur. Biyolojik, sosyal, kül- türel, ekonomik ve çevresel etkenlerin ortak ürü- nüdür. Sağlıklı beslenme, barınma, giyinme ve kiriiliklerden arınmış çevre, sağlığın vazgeçilmez koşullandır. Koruyucu ve sağaltıcı hekimliğia bu kadar ge- lişmesine rağmen hâlâ ölüm oranının yüksek dü- zeyde olması bunun kanıtı değil midir? Nedeni de yeşil alanların azalması, verimli topraklara beton yığınlarının sıralanması, suların kirletilme- si, tanmsal ve hayvansal ürünlerin azalması; bu- na karşın nüfusun hızla artmasıdır. Sağlıklı top- lum, ancak bu olumsuzluklara dur demekle olu- şabilir. Savsaklama sürdükçe, nüfus planlama- sını, doğanın yapacağı unutulmamalıdtr. Ben bu işte bir tek sorun ve birçok sorumlu ol- duğuna inanmaktayım. Nedeni de hekim sorun- lanyla sağlık sorunlarının çakıştığı kanısındayım. Bunun için çözümde ortak paydalann çok oldu- ğunu düşünüyorum. Çünkü hekimlerin en büyük sorunu, iyi hekimlik yapamamaktır. Hastaların yakınmaları da aynı yönde değil mi? Durum böyle olunca, sıra sorumlulan arama- ya geliyor. İşe, her olayın suç kahramanı hekim- le başlayalım. Hekim, altyapısı ve bilimsel donanımı homo- jen olmayan tıp fakültelerinden homojen öğre- nim alamıyor. Nitelik karmaşasının peşinden çağ- daş olmayan çalışma koşullarıyla karşılaşıyor. Araç, gereç, personel ve teknik donanım yoksun- luğu yetmiyormuş gibi, bir hekime düşen hasta sayısı hasta haklarıyla bağdaşamayacak kadar çok oluyor. Bu durumda hastaya yeterince va- kit ayıramıyor ve gereken özeni gösteremiyor. llaç ve ameliyat hastayı fiziksel yönden sa- ğaltsa da ruhsal yönden doyumsatamaz. Bu olumsuz sağlık sisteminin suçu da hastayla yüz yüze olan hekime yüklenir ve hep ondan hesap sorulur. Böylece aynı şeyden yakınan iki suçsuz kesim olan hekimle hasta arasında, zaman za- man medyaya yansıyacak kadar tatsız olaylar ya- şanır. Nedenin sağlık politikalarından kaynaklandığı herkesçe bilindiği halde, neyin nasıl çözüleceği birtürlü belirginleşmez. Ve dert ortağı hekimler- le hastaların bitmeyen çilesi yıllar yılı sürüp gi- der. Çalışması kadar hekimin, ekonomik durumu da çağdaş değildir. örneğin bir Türk hekimi ay- da, bir Ingiliz meslektaşının aldığının ancak on beşte birini alabilmektedir. Bu nedenle ya ik«oci bir iş tutmakta, ya muayenehane açmakta veya özel kuruluşlarda çalışmayı yeğlemektedir. Ma- teryalist düzende paranın etkisi yadsınamaz. An- cak heryanlışın suçlusu da para olamaz. Çözüm için, herkesin payına düşen sorumluluğu üst- lenmesi gerekir. Medya ve politika, hiç değilse bu konuda, po- pülist olmamalı. Her ikisi de sağlık konularını doğru kaynaklardan öğrenmeli ve ağırlığını eleş- tiriden değil de çözümden yana koymalıdır. Çözüme, aile hekimliği sistemiyle, hastanele- ri poliklinik yükünden kurtararak başlamalı. Ka- mu ve özel sağlık kuruluşlarına standardizas- yon getirilmeli. Teknoloji kazanç aracı değil, ta- nı yöntemi olmalı. Homojen ve nitelikli sağlık ele- manları yetiştirilmeli. Sağlık ordusunun çalışma ortamı, çalışma koşulları ve ekonomik durumla- rı çağdaşlaştınlmalı. Bütçeden sağlığa aynlan pay, en azından Afrika ülkelerinin düzeyini geç- meli. Hasta olan ve olmayan her vatandaş, sağ- lık haklarını kimden ve nasıl isteyeceğini öğren- meli. Sonuç olarak biz hekimler; demokratik, laik ve insan haklarına saygılı bir ortamda, hekimli- ği en üst düzeyde bizi ve hastalarımızı mutlu edecek biçimde uygulamak istiyoruz. Her mes- lek gibi tıp da evrensel ilkelere bağlı ve etik de- ğerlere saygılı olmak zorundadır. Sağlıklı toplum özleminin dindiği aydınlıkgün- ler dilerim. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3SOLDA.N SAĞA: 1/ Tokat yöre- sinde yetişen ve yüksek kaliteli sarap veren, be- yaz üzüm çeşi- di.2/Bulaşıkyı- 4 kanan musluk teknesL.Hazır- lanan çayın renk 6 ve koku bakı- -, mından isteni- len durumu. 3/ 8 Japon lirik dra- g mı... Pasaklı, kı- lıksız. 4/ Afrika'da bir ülke. 5/Birçalgı... Ke- miklerin yuvarlak ucu... Kumarda, kimi alışve- riş işlerinde para yerine kullanılan pul ve benze- 4 ri şey. 6/ Canlılan ben- 5 zerlik ve farklılıklanna göre smıflandıran bi- lim. II Sergen... Doğu Anadolu'da bir göl. 8/ Derinliği aynı olan sığ 9 su alanı... Kayak. 9/ Gümüsbalığı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türkiye'nin en büyük krater gölü... Bir nota. 2/ Ev- cil olmayan hayvanlan vurma ya da yakalama işi... Mer- kiir gezegenine verilen bir başka ad. 3/ Sıcak ve ılık denizlerde yaşayan bir balık... " Yâr dediğin demir - - - / Ya alınır ya alınmaz" (Karacaoğlan). 4/ Yeryüzü- nün yakiaşık 80 km üstünden başlayan armosfer kat- manı. 5/ Bir soru sözü... Devlet dairelerinin gereksi- nimlerini sağlayan kuruluşumuzun kısa yazılışı... Bo- ru sesi. 6/ Bir nota... Olumsuzluk belirten bir önek. II Tokyo'nun eski adı... Eskiden gemilerde kürek çeken tutsak ya da hükümlü kimse. 8/ Yağı alınmış sütten ya- pılan peynir. 9/ Ostü kapalı olarak anlatma... Sekiz ki- İoluk tahıl ölçeği.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear