Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 1999 SAU
HABERLER
Turizmcüer
çevre
mahkemesi
önerdiYUSUFÖZKAN
İZMİR - TÜTkiye turizmınin geliş-
mesmin korunmuş. bır çevrede müm-
kün olabileceği vurgulanarak tıırızm
mahkemeîeraunkurulması ıstendi. Tür-
kiye SeyahatAcentalan Bıriıği (TÜR-
SAB) tarafmdan hazırlanan raporda,
sûrdûrülebilir turizmın gerçekleştirü-
mesi içjn yatınmlann çevre korunma-
sma uygun olarak yerine getıribnesi
gerektiğı bıldinldı Tunzmciler, yatı-
ran ve çevre ilişkılennm bırbırierine za-
rar vermeden ya da en az zararla var-
lıklannı süniürebilmelerinın yöntem-
lenni tartışıyor. Yatınmlann plarüan-
ması aşamasında diğer faktörlenn de
gözetilmesı gerektiğini belirtenturizra-
ciler, kalıcı bir turizm yatınmpolitika-
sının oluşturulması gerektiğini söylü-
yorlar.
TÜRSAB Doğa Turızmi ve Çevre
Komısyonutarafmdan hazırlanan "Tu-
rizm Cst Yapı Yatirunlannın Sorunla-
n" adlı rapordada sürdurülebılırtunzm
için çeşitli öneriler sıralandı. Enerji,
su, sağlık, anklar gibi kaynaklannçev-
re sorunlan doğuracağının anımsatıl-
dığıraporda."Yatınmlarherzamançev-
re, orada yaşayan yerel halk ve kesün-
ter arası eşgüdüm dikkate alınarakger-
çekleştiritmelidir. Bunların bir tanesi-
nin bfle haklı itira/j gözardıedilmeme-
Udir" denıldı. Raporda. çevre korun-
ması için turizm mahkemeleruvin mut-
laka kurulması gerektiğı vurgulanarak
"2000'liyıllarda olmaolasılığı çokolan
çevre suçlanna ve anlaşmazlıklanna
şimdiden hanrkklı obnak son derece
önemlidir. Hatta ca>dıncıhk fonksryo-
nunu işletmek açısından tanımlama-
lar,yani çevre hukuku \e çe\re nıahke-
melerinin de gündeme gelmesi gerek-
mektedir" görüşüne yer verildi.
Raporda, turizm ve ulaşım ilişkile-
riyle ilgili konulara da değınılerek şun-
lar vurgulandr. "KannoUaruun stan-
dartlan her antamda yetersizdir. Her
gün katliam şeklindeki kazalarturizm
sektörünüolumsıuetkilemektedir.Her
yere yol açümamah, mevcut standart-
lar yükseltUmelidir. Demirvoiu ve de-
nizyolu ulaşımı yeniienmeli \e en yük-
sek düze>de varartandmabdır. Sağlık
unitekrine ulaşımda bütün ulaşım sis-
temlerinin en üst düzeyde kuilanılma-
s gerekmektedir. Her şeyden önce en
küçük turizm biriminde de bir saghk
ânitesi ohnalıdır."
'Kurul
kararhmm
çiğneyene
ceza verilsin'
İZMtR(Cumhuri\etBürosu)-Yerel
korumakurullannın, yetkilerinı kendi-
leri dogrultusunda kullanabilmeleri
için çeşitli güvencelennsağlanması ve
özerkleştirılmesi gerektiği bıldirildi.
Prof. Dr. Büge Umar. Anıtlar Yüksek
Kurulu ve yerel kuruHara siyası baskı
yapılabildiğini anımsatarak "Kurulka-
rarlannı çiğneyen yöneticiler hakkın-
da yasanın gereklerini yerine getirme-
me uygulamasma sonverümelidir" de-
di.
Kültür ve Tabiat Varhklannı Koru-
ma Kanunu'nun (KTVK), 2863 sayı-
lı yasayla 1983 yılında çıkanldığını
belirten PTof. Dr. Bilge Umar, "Yasa-
da 76 madde vardır. Yasa. kültürve ta-
biat varhklan denen ka\ rama, çok ilc-
ri ölçüde toplumcu, devletçi bakış açj-
sryta bakmakta ve çözünüerine bu ba-
kis. açısını temel edinmektedir" diye
konuştu.
Umar, yasanın 1906'danberi sürege-
kn geieneksel sistemine göre. gerekta-
şıntr gerek taşınmaz 'korunmaya de-
ğer kültür varhklan Ue tabiat varukla-
n'nın ılke olarak devlet mah olduğu-
nu vurgulayarak şunlan söyledi:
"Yasa sisteminde en çok eteştirflen
özeilikbudur.Oysa devletin,korunma-
9 gerekli taşınmaz kültür varbğı sayı-
lan nesnelerin her birinin malikine,
onun mülkiyet hakkına getirttmiş SH
nırlamalar. örneğin eski evi yıkıp yeri-
ne iş hanı >apmasına izin verilmemesi
yüzünden kaçtrdığı muazzam kazanç
nedeniyte tazminat ödemesine, devlet
olanaklan kesinlikle izin vermez. Ayn-
ca, yeter yetmez sorunu bir yana, böy-
te birtazminatverihnesimantok,vkdan
veadaktönündegerekir mi sorusu,tek
başma ele almacak bir soru değOdirr
Yasanın ılke kararlan alma yetkisi-
ni Ankara'daki Yüksek Kurul'a, uy-
gulamaya ilişkin karar alma yetkisini
de yerel koruma kurullanna verdigini
anımsatan Umar, Yüksek KuruTun ar-
tık yerelkorumakurullanmn aldığı ka-
rara karşı bir başvuru yeri olmadığını
belirtti. Umar, koruma kurullanna ve-
rilen yetkinin kamu çıkarlanna uygun
doğrultuda kullanılması için, kurulla-
ra siyasi baskı yapılmaması gerektiği-
ne dikkat çekerek "Yerel koruma ku-
rullarmın kendi mkileriniyalnızçıka-
nnı düşünerek kuilanabymeleri için,
onlann tıpkı yargıçlar gibi çe^tU gfi-
vencelerinin sağlanması \e özerklejtt-
ribnesi gerekir1
" dıye konuştu.
c'umhuriyetin
75 yılı, on bin
yıllık Anadolu
uygarlıklannın
Anadolu insanı
tarafmdan
'öğrenilmeye
başlandığı' bir
dönem.
Aydınlanmanın
bu kazanımım
75. yıla
armağan eden
yayınlar
arasında
Mardin kitabı
ise tarihi sevgi
ve şiirle
kucaklamanın
duygulu bir
örneği... Mardin çailar boy.mce hep kültûrlerin «tarihsel dostluUann gizemli kenti otaasr.la tamnm^..
Mardin evleri. dışıylakente kimBkverirken,içiyte de sahipterine
tarihin kültür birUdmini sunuyor—
Kent Gda'mn destegiyle hazrfanan kitap Tarih Vakfı'nca yaymüandı
4
Taşın ve inancm şâxi: Mardnı...OKTAY EKİNCİ
Cumhunyet'in 75. yılı nedenıyle yayımlanan kı-
taplar arasında tanhi kentlerimizı tanıtan çahşma-
lann ayn bir anlamı var. Çünkü bu kentlenrruzın her
bin en az bırkaç bin yaşında 75 yıllık bır dönem ise
bu bınlerce yıllık geçmişin. zaman açısından çok
önemsız bır dılımi. Anadolu kentlen, kımbılır kaç
75 yil yaşadılar ve yme kimbılir bu 75 yıllarda baş-
lanna neler geldi, neler görüp geçirdiler...
Tanhm matematik zincin böyle olsa bıle, 'akıl
zincirinin" halkalan hıç de eşıt değil Denebılırki bu
halkalarbırbırierini sıray la izleseler bile bu- öncekı-
ne göre hep daha kalınlaşıyorlar. Çünkü geçmişin
'birikimlerini' de devralıyorlar ve bir sonraki halka-
ya kendı bınkımleriyle bırlikte aktanyorlar.
Böylece, Nâam'ın da dediğı gibi, örneğin baba-
lar kendı babalanndan daha ilen. ama çocuklann-
dan daha geri oluyorlar. Ilerlemeden korkan gerici-
lenn. tanhin tekerleğinı durdurmak için gosterdik-
lerı. ama bır türlü sonuç alamadıklan 'muhafazakâr'
(tutucu') davtanışlannın temelinde de ışte bu çocuk-
lann ve gençlenn daha ılen olmalanndan ötürfl duy'-
duklan 'korku' yatmıyor mu?.
Nitekım, Cumhuriyetın şu geçen 75 yılı da 10 bin
yıllık Anadolu uygarhklan tanhının bılmem kaçta
biri olsa bıle Anadolu msanının böylesı bır tanhe sa-
hip olduğunun 'farkına
vardığı'bır 75 yıl oldu.
Cumhunyet. bu bere-
ketli topraklann ınsan-
lanyla *a>dınlanma dev-
rimini'tanıştırdı. Daha-
sı, yıne Anadolu'nun
kendı uygarhk bınkım-
lerinden gelen aydınlık
ve insan sevgısiyle yük-
lü düşünce ve felsefe ta-
rihıni 'gün ışığına' çı-
kardı.
Çünkü aydınlanma
de\nmi, 'insan aklını'
ve 'akhn yaratıcı gücü-
nü' kendıne rehber ala-
rak, hep 'daha Ueri' gıt-
menın düşünseltemelle-
rini oluşturdu. Bunun
için de geçmişı öğren-
mek \e yaratıcılığın
'kültür kazanımlannr
koruyup gelıştırmek.
Anadolu gıbı bır kültür-
ler hazinesınm bıle an-
cak Cumhunyet devn-
miyle kavuştuğu çağdaş
bir insanhk erdemı ola-
rak 75 yıla 'uygarhkde-
ğerini' kazandırdı...
Iştebunedenle 75. yı-
lın anısı için tarihsel
kentlerin geçmişlerini
ve kültürlerini belgele-
yen kitaplann anlamı
çok büyük. Bu kıtaplar,
sadece okente olan bağ-
lılığı, sevgıyı \e sorum-
lulukları da yansıtmış
olmakla kalmıyorlar, Cumhunyetın tarih biUndni'
de belgelıyor, bu bılmci uygarhk zincırinın daha ile-
n halkalanna armağan edıyorlar...
Tıpkı, KentGıdaAŞ'nın girişimi ve sponsorluğuy-
la Tarih Vakfı'nca yayıma hazırlanan 'Mardin' ki-
tabı gibi...
Bınlerce yıllık dolu dolu yaşanmış ve yaratılmış
soylubır geçmişin kültür yoğunlaşmasını Refık Dur-
baş'ın şiırsel ve duygulu anlatımıyla güçlü bir bel-
araştırmayla böylesi bir kitaba sığdınlmasında ge-
niş ve özvenlı çabasını esırgemeyen Tarih Vakfı da.
"20.yüzyü biterken poz vermeye ikna etdğüniz" de-
diğı Mardın ıçın kıtabın önsözünde şunlan diyor:
"Ajnacımız. kenderin kaybolmakta olan tarihlerini
ve kültürel değerierinibelgetemek. arşrv lemekve ko-
ruma altına almaktır-."
Mardın ise, kitabı bir büyük 'kent kühürü desta-
nına dönüştüren' Refık Durbaş'ın hıslennı ve kale-
*3üryani dilinde kaleler anlamına gelen 'Marde'den türemiş kentin
adı. Burası Mezopotamya ve burada tarih bir arada yaşanmış. Refık
Durbaş'ın Mardin kitabı bir kent kültürü destanma dönüşmüş.
gesele dönüştüren kıtap, 'Taşm vetnancın Şiiri Mar-
din' adıyla bızlere ve gelecek kuşaklara kazandınl-
dı.
KentGıda Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Tahin-
cioğlu,kitabı armağan ederken ilıştırdığı duygulu me-
sajında diyor kv. ".-emsalsiz kültür ve tabiat varhk-
lannın beşiği aziz yurdumuzun bu varlıklannın bir
bölümünü yansıtmış olmanın kıvancı içindeyim.J'
Y'urdumuzun bu 'bir bölümünün'1
kapsamlı bir
mini aracı kılarak dostlannave sevenlenne şöyle ses-
lenıyor:
"Yüzümün bir yani safran kokrt»1
D^yrUbâfâ^'
" ran'drr. bir vanı minaresini asma dallanndan ördü-
ğüm Llu Cami... Hamurumu kavimler. etnik grup-
lar, dinsel cemaatier yoğurmuştur... Beru bedenini
kaleler üzre bina etmiş Mardin kenti.J"
Rıvayete göre, Mardinadı da Süryanidılındekı 'ka-
leler' anlamına gelen 'Marde'yle akraba... Bu tanh-
Refîk Durbaş'ı kendine sözcü seçen Mardin, kitabm derinliklerinde tarihsel dostu ve komşusu Hasankejf için de ağıflar y^kıyor...
sel hısımlığın \arattığı eşsiz ve zengin mimariyle be-
zelı şiırsel kent dokusu ise tüm yaşam aynntılan ve
anıtsal sımgelerıyle. Bünyad Dinç'ın ustalık ürünü
fotoğraflannda sergılenıyor.
Tasanmını Bilge Barhana'nın, sanat yönetmenlı-
ğım Bütent Erkmen'ın yaptığı_kitap tlhami Mısu-n-
oğlu'nun edıtörluğü ve Aylüı Örnek'ın de proje ko-
ordinatörlüğüyle gerçekleşmış Taşın ve ınancın şi-
ınne danışmanlık yapanlar ise Süavi Aydın, Oktay
ÖzeL, İCudret Emiroğlu, Süha Cnsal..
Bütün bu kültür emekçılen, Mardın'le birlikte bu
gizetn dolu kentin 'kadim komşulanm'da unutmu-
yor ve bir 'vefa' örneği sergılıyorlar...
Sankı Mardın'ın o insanı sarmalayan taş sokak-
lannda ve evlenndeymışsmiz gıbı kitabın sayfala-
nnda Anadolu'yu yaşarken, birden rüyadaymış gi-
bi Nusaybin'ı de görüyor, ardmdan Kara Dara'nın
kara mağaralanyla buluşarak oradan Midyat'a ge-
çiyorsunuz...
'tbadetin Aynası Midyat', 10 9. yüzyıldaki, yani
'g'üriüfhüzderi'Tieredeyşf: 3000 yıl önceki Asur.mb-,
letlennâe ^miğara keBti" anlamına gelen 'Mntiste'
sözcüğüyle ne kadar yakınsa, Farsça, Arapça ve Sür-
yanice'dekı 'ayna' anlamına gelen 'Midyat* sözcü-
ğüyle de o kadar yakın. Çünkü burası Mezopotam-
ya ve burada tanh. sanıldığı gıbı sırayla değıl sankı
'bir arada' yaşanmış Hele. yine kitabın sayfalanna
kapılarak ulaştığınız, boy-
nu bükük Hasankeyf de...
Pekı. aynı tanhı sürek-
h 'başkent' olarakbezeyen
Hasankeyf, bır gün gele-
cek, şu vefasız insanoğ-
luna 'boynubükük' yalva-
racağı günlen de yaşaya-
cağını acaba hiç tahmin
edebilir miydi9
Ya insa-
noğlu'... Bu. su ve sanat
kentinm 'enerji' adına göz-
den çıkartılabıleceğını dü-
şünebıhr mıydi?
Sözüyine taşın ve inan-
cın şiirine bırakmak en
ıyisı. Refik Durbaş, Mar-
dın' e bu kezdostu Hasan-
keyf için tercüman olu-
yor:
"Dide, en uzun molası-
nı Hasankeyfköprüsünün
kollan arasında verir»
(„.)
O Hasankeyf ki, şimdi-
ye kadar suyun aksinde
yansıvan hayatı, su tara-
fmdan ölüme nakledüe-
cektir^"
Hasankeyf susmuş ar-
tık... Mardın konuşuyor
elde kalan son gücüyle...
Ne dersiniz, taşın ve inan-
cın bu şiirini şu GAP yö-
netıcilerine de gönderse-
ler, acaba -okusalar bile-
duyabilirlermi?.. Üstelik,
tarıhimizi keşfettiğimiz
bir75 yılınanısınavecoş-
kusunayazıbnışbir şiiri...
SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR
"Yol" filminin çekiminden 18
yıl sonraTürkiye'de gösterime
girmesi, uzun bir tarih yolculu-
ğunun sınema ekranlannayan-
sıması olarak da kabul editebi-
lir. "Yol kimindi?" tartışmasını
çokanlamsızbuluyorum. "Yol"
öncelikle Yılmaz Güney'indi.
Zaten Yılmaz Güney, tilmin çe-
kildiği yıllarda Türkiye'de bir si-
nema akımmın tartışılmaz on-
deriydi. Sınema dehasıyla, ıs-
yancı kişiliğiyle, dırenen ve ya-
ratan tüm sinemacıların sim-
gesi ve yol göstericisiydi.
"Yb/"u birkaç kez seyrettım.
Orada Yılmaz Güney sinema-
sı zirveye çıkmıştı. Oyle oldu-
ğu için de dünyanın en büyük
filmleri arasındaki yerini aldı.
"Yol"tabii ki yalneca Yılmaz Gü-
ney'ın değildi. Yol, yüreği heye-
canla çarpan sınema oyuncu-
larının, Halil Ergün'lerin, Ta-
'Yol'un Kaderi, Türkiye'nin Kaderi
nk Akan'ların, Şertf Sezer'le-
rin fılmiydı. Ve elbette Yol, Yıl-
maz Güney'in yanında yetiş-
miş, onu iyı anlayan Şerif Gö-
ren'in fılmiydi.
Yol filmiyfe bir kez daha Yıl-
maz Güney'in büyük sınema
dehasına tanık olacağız. Son
günlerde bazı tartışmalarda,
Yılmaz Güney'in sinemacılığıy-
la siyasi kimtiği arasına bir çız-
gi çekiliyor ve ıkisı ayn değer-
lendirilmelıdir, deniyor. Böyle
deniyor, amaonun 12 Eylül'de
102 filmıni yok eden cuntacı-
lar böyle düşünmüyorlardı. ön-
ceki gece Kanal 6'daki prog-
rama davetsiz konuk olan isim-
siz kışi, Yılmaz Güney'in sine-
masıyla siyasi kımliği arasında
kopmaz bir bağ olduğuna dik-
kat çekiyordu. Ismini söyle-
mekten kaçınan bu kişi, 12 Ey-
lül yöneticilerinin üslubuyla ko-
nuşuyordu. Bellı ki yıllarca Yıl-
maz Güney'in peşine düşen
bağnaz anlay»şı resmi bir ifadey-
le dile getirıyordu. Korkutuyor
ve tehdit ediyordu.
Belli ki "Yb/"un vizyona gir-
mesiyle bu tartışmalar yeniden
başlayacak. Bildiğimiz isımler,
bildiğimız tavırlarını ortaya ko-
yacaklar. Kanal 6'ya gelen res-
mi ağızlı telefon bunu haber
veriyordu. Yol'un kimin filmi ol-
duğu tartışması yerine bunu
tartışmalıyız. Asıl felaketolan bu.
Yılmaz Güney bır sinema de-
hasıydı, ama ona bu özelliğı
kazandıran; yoksulun gündelik
dramını, devrimci birduyarlılık-
la sinemaya aktarabilmesiydi.
Sinemayı, bu toplumdaki hak-
sızlıklara öfke duyan insanın
sesi haline getirebilmesiydi.
Onun sanatçı duyarlılığıyla si-
yasi duruşuyan yana gekdigı için
bu kadar kalıcı eserler yarata-
bilmişti.
Yol tartışmalan sırasında şu
gerçeğı de belirtmek gereki-
yor: Yılmaz Güney'in filmlerinin
bir kısmının bugün gösterile-
biliyor olmasındaki en büyük
pay, şüphesiz ki Fatoş Gü-
ney'in direnişidir. Onun, bütün
koşulları zorlayarak bu büyük
sinema ustasını yeni kuşakla-
ra aktarma gayreti olmasaydı^
bu olanaklan elde edemeye-
cektik. Fatoş Güney'in çabala-
rına bire bir tanık olduğum için
bunu rahatlıkla söyleyebiliyo-
rum.
• • •
Türkiye, 18 yıl sonra Yol'la
buluşuyor. Ancak bu, hüzünlü
bir buluşma... Henüz Yılmaz
Güney'in kaybolan 102 filminin
izini bulabılmiş değiliz. Yılmaz'ın
yaşamını adadığı özgürlük ve
eşitlik ıdealinin henüz kuyru-
ğunu bile yakalayabılmiş de-
ğiliz. Yol, bıze bir sinema lez-
zetini uzun yıllar sonra tattırır-
ken büyük bir hüznü, sanatı
paletlerin altında ezilmiş bir top-
lumun dramını da hatııiatıyor.
Yönetmen Şerif Gören'i,
Yol'un oyuncularından Halil Er-
gün'u, Tarık Akan'ı, dinlerken 12
Eylül günlerine yeniden dönü-
yoruz. Yarattıkları film, dünya
çapında bir olay yaratırken on-
lar pasaport alıp yurtdışına çı-
kamadılar. Bu film nedeniyle
elde edebilecekleri uluslarara-
sı olanaklan elde edemediler.
Türkiye'ye kazandırabilecek-
leri evrensel bırer sanat temsil-
cisi olma olanağını belki de yi-
tirip gittiler.
Yol, büyük bir hüznün, büyük
bir acımasızlığın uzun mace-
rasının sonucu vizyona giriyor.
Bu gösterim bize, sinemamızın
büyük yaratıcılannın en büyük
ve en kolektif ürunlerinden bi-
rinin başından geçenleri anım-
satıyor.
Yol'un kaderi, Yılmaz Gü-
ney'in kaderi, aslında Türki-
ye'nin kaderi. Bu fılmle büyük
bir sinema olayı yaşarken yrtir-
diklenmizın hüznünü de bir kez
daha anımsayacağız. Hepinize
iyi seyirler diliyorum.