14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 1999 SAU HABERLER Turizmcüer çevre mahkemesi önerdiYUSUFÖZKAN İZMİR - TÜTkiye turizmınin geliş- mesmin korunmuş. bır çevrede müm- kün olabileceği vurgulanarak tıırızm mahkemeîeraunkurulması ıstendi. Tür- kiye SeyahatAcentalan Bıriıği (TÜR- SAB) tarafmdan hazırlanan raporda, sûrdûrülebilir turizmın gerçekleştirü- mesi içjn yatınmlann çevre korunma- sma uygun olarak yerine getıribnesi gerektiğı bıldinldı Tunzmciler, yatı- ran ve çevre ilişkılennm bırbırierine za- rar vermeden ya da en az zararla var- lıklannı süniürebilmelerinın yöntem- lenni tartışıyor. Yatınmlann plarüan- ması aşamasında diğer faktörlenn de gözetilmesı gerektiğini belirtenturizra- ciler, kalıcı bir turizm yatınmpolitika- sının oluşturulması gerektiğini söylü- yorlar. TÜRSAB Doğa Turızmi ve Çevre Komısyonutarafmdan hazırlanan "Tu- rizm Cst Yapı Yatirunlannın Sorunla- n" adlı rapordada sürdurülebılırtunzm için çeşitli öneriler sıralandı. Enerji, su, sağlık, anklar gibi kaynaklannçev- re sorunlan doğuracağının anımsatıl- dığıraporda."Yatınmlarherzamançev- re, orada yaşayan yerel halk ve kesün- ter arası eşgüdüm dikkate alınarakger- çekleştiritmelidir. Bunların bir tanesi- nin bfle haklı itira/j gözardıedilmeme- Udir" denıldı. Raporda. çevre korun- ması için turizm mahkemeleruvin mut- laka kurulması gerektiğı vurgulanarak "2000'liyıllarda olmaolasılığı çokolan çevre suçlanna ve anlaşmazlıklanna şimdiden hanrkklı obnak son derece önemlidir. Hatta ca>dıncıhk fonksryo- nunu işletmek açısından tanımlama- lar,yani çevre hukuku \e çe\re nıahke- melerinin de gündeme gelmesi gerek- mektedir" görüşüne yer verildi. Raporda, turizm ve ulaşım ilişkile- riyle ilgili konulara da değınılerek şun- lar vurgulandr. "KannoUaruun stan- dartlan her antamda yetersizdir. Her gün katliam şeklindeki kazalarturizm sektörünüolumsıuetkilemektedir.Her yere yol açümamah, mevcut standart- lar yükseltUmelidir. Demirvoiu ve de- nizyolu ulaşımı yeniienmeli \e en yük- sek düze>de varartandmabdır. Sağlık unitekrine ulaşımda bütün ulaşım sis- temlerinin en üst düzeyde kuilanılma- s gerekmektedir. Her şeyden önce en küçük turizm biriminde de bir saghk ânitesi ohnalıdır." 'Kurul kararhmm çiğneyene ceza verilsin' İZMtR(Cumhuri\etBürosu)-Yerel korumakurullannın, yetkilerinı kendi- leri dogrultusunda kullanabilmeleri için çeşitli güvencelennsağlanması ve özerkleştirılmesi gerektiği bıldirildi. Prof. Dr. Büge Umar. Anıtlar Yüksek Kurulu ve yerel kuruHara siyası baskı yapılabildiğini anımsatarak "Kurulka- rarlannı çiğneyen yöneticiler hakkın- da yasanın gereklerini yerine getirme- me uygulamasma sonverümelidir" de- di. Kültür ve Tabiat Varhklannı Koru- ma Kanunu'nun (KTVK), 2863 sayı- lı yasayla 1983 yılında çıkanldığını belirten PTof. Dr. Bilge Umar, "Yasa- da 76 madde vardır. Yasa. kültürve ta- biat varhklan denen ka\ rama, çok ilc- ri ölçüde toplumcu, devletçi bakış açj- sryta bakmakta ve çözünüerine bu ba- kis. açısını temel edinmektedir" diye konuştu. Umar, yasanın 1906'danberi sürege- kn geieneksel sistemine göre. gerekta- şıntr gerek taşınmaz 'korunmaya de- ğer kültür varhklan Ue tabiat varukla- n'nın ılke olarak devlet mah olduğu- nu vurgulayarak şunlan söyledi: "Yasa sisteminde en çok eteştirflen özeilikbudur.Oysa devletin,korunma- 9 gerekli taşınmaz kültür varbğı sayı- lan nesnelerin her birinin malikine, onun mülkiyet hakkına getirttmiş SH nırlamalar. örneğin eski evi yıkıp yeri- ne iş hanı >apmasına izin verilmemesi yüzünden kaçtrdığı muazzam kazanç nedeniyte tazminat ödemesine, devlet olanaklan kesinlikle izin vermez. Ayn- ca, yeter yetmez sorunu bir yana, böy- te birtazminatverihnesimantok,vkdan veadaktönündegerekir mi sorusu,tek başma ele almacak bir soru değOdirr Yasanın ılke kararlan alma yetkisi- ni Ankara'daki Yüksek Kurul'a, uy- gulamaya ilişkin karar alma yetkisini de yerel koruma kurullanna verdigini anımsatan Umar, Yüksek KuruTun ar- tık yerelkorumakurullanmn aldığı ka- rara karşı bir başvuru yeri olmadığını belirtti. Umar, koruma kurullanna ve- rilen yetkinin kamu çıkarlanna uygun doğrultuda kullanılması için, kurulla- ra siyasi baskı yapılmaması gerektiği- ne dikkat çekerek "Yerel koruma ku- rullarmın kendi mkileriniyalnızçıka- nnı düşünerek kuilanabymeleri için, onlann tıpkı yargıçlar gibi çe^tU gfi- vencelerinin sağlanması \e özerklejtt- ribnesi gerekir1 " dıye konuştu. c'umhuriyetin 75 yılı, on bin yıllık Anadolu uygarlıklannın Anadolu insanı tarafmdan 'öğrenilmeye başlandığı' bir dönem. Aydınlanmanın bu kazanımım 75. yıla armağan eden yayınlar arasında Mardin kitabı ise tarihi sevgi ve şiirle kucaklamanın duygulu bir örneği... Mardin çailar boy.mce hep kültûrlerin «tarihsel dostluUann gizemli kenti otaasr.la tamnm^.. Mardin evleri. dışıylakente kimBkverirken,içiyte de sahipterine tarihin kültür birUdmini sunuyor— Kent Gda'mn destegiyle hazrfanan kitap Tarih Vakfı'nca yaymüandı 4 Taşın ve inancm şâxi: Mardnı...OKTAY EKİNCİ Cumhunyet'in 75. yılı nedenıyle yayımlanan kı- taplar arasında tanhi kentlerimizı tanıtan çahşma- lann ayn bir anlamı var. Çünkü bu kentlenrruzın her bin en az bırkaç bin yaşında 75 yıllık bır dönem ise bu bınlerce yıllık geçmişin. zaman açısından çok önemsız bır dılımi. Anadolu kentlen, kımbılır kaç 75 yil yaşadılar ve yme kimbılir bu 75 yıllarda baş- lanna neler geldi, neler görüp geçirdiler... Tanhm matematik zincin böyle olsa bıle, 'akıl zincirinin" halkalan hıç de eşıt değil Denebılırki bu halkalarbırbırierini sıray la izleseler bile bu- öncekı- ne göre hep daha kalınlaşıyorlar. Çünkü geçmişin 'birikimlerini' de devralıyorlar ve bir sonraki halka- ya kendı bınkımleriyle bırlikte aktanyorlar. Böylece, Nâam'ın da dediğı gibi, örneğin baba- lar kendı babalanndan daha ilen. ama çocuklann- dan daha geri oluyorlar. Ilerlemeden korkan gerici- lenn. tanhin tekerleğinı durdurmak için gosterdik- lerı. ama bır türlü sonuç alamadıklan 'muhafazakâr' (tutucu') davtanışlannın temelinde de ışte bu çocuk- lann ve gençlenn daha ılen olmalanndan ötürfl duy'- duklan 'korku' yatmıyor mu?. Nitekım, Cumhuriyetın şu geçen 75 yılı da 10 bin yıllık Anadolu uygarhklan tanhının bılmem kaçta biri olsa bıle Anadolu msanının böylesı bır tanhe sa- hip olduğunun 'farkına vardığı'bır 75 yıl oldu. Cumhunyet. bu bere- ketli topraklann ınsan- lanyla *a>dınlanma dev- rimini'tanıştırdı. Daha- sı, yıne Anadolu'nun kendı uygarhk bınkım- lerinden gelen aydınlık ve insan sevgısiyle yük- lü düşünce ve felsefe ta- rihıni 'gün ışığına' çı- kardı. Çünkü aydınlanma de\nmi, 'insan aklını' ve 'akhn yaratıcı gücü- nü' kendıne rehber ala- rak, hep 'daha Ueri' gıt- menın düşünseltemelle- rini oluşturdu. Bunun için de geçmişı öğren- mek \e yaratıcılığın 'kültür kazanımlannr koruyup gelıştırmek. Anadolu gıbı bır kültür- ler hazinesınm bıle an- cak Cumhunyet devn- miyle kavuştuğu çağdaş bir insanhk erdemı ola- rak 75 yıla 'uygarhkde- ğerini' kazandırdı... Iştebunedenle 75. yı- lın anısı için tarihsel kentlerin geçmişlerini ve kültürlerini belgele- yen kitaplann anlamı çok büyük. Bu kıtaplar, sadece okente olan bağ- lılığı, sevgıyı \e sorum- lulukları da yansıtmış olmakla kalmıyorlar, Cumhunyetın tarih biUndni' de belgelıyor, bu bılmci uygarhk zincırinın daha ile- n halkalanna armağan edıyorlar... Tıpkı, KentGıdaAŞ'nın girişimi ve sponsorluğuy- la Tarih Vakfı'nca yayıma hazırlanan 'Mardin' ki- tabı gibi... Bınlerce yıllık dolu dolu yaşanmış ve yaratılmış soylubır geçmişin kültür yoğunlaşmasını Refık Dur- baş'ın şiırsel ve duygulu anlatımıyla güçlü bir bel- araştırmayla böylesi bir kitaba sığdınlmasında ge- niş ve özvenlı çabasını esırgemeyen Tarih Vakfı da. "20.yüzyü biterken poz vermeye ikna etdğüniz" de- diğı Mardın ıçın kıtabın önsözünde şunlan diyor: "Ajnacımız. kenderin kaybolmakta olan tarihlerini ve kültürel değerierinibelgetemek. arşrv lemekve ko- ruma altına almaktır-." Mardın ise, kitabı bir büyük 'kent kühürü desta- nına dönüştüren' Refık Durbaş'ın hıslennı ve kale- *3üryani dilinde kaleler anlamına gelen 'Marde'den türemiş kentin adı. Burası Mezopotamya ve burada tarih bir arada yaşanmış. Refık Durbaş'ın Mardin kitabı bir kent kültürü destanma dönüşmüş. gesele dönüştüren kıtap, 'Taşm vetnancın Şiiri Mar- din' adıyla bızlere ve gelecek kuşaklara kazandınl- dı. KentGıda Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Tahin- cioğlu,kitabı armağan ederken ilıştırdığı duygulu me- sajında diyor kv. ".-emsalsiz kültür ve tabiat varhk- lannın beşiği aziz yurdumuzun bu varlıklannın bir bölümünü yansıtmış olmanın kıvancı içindeyim.J' Y'urdumuzun bu 'bir bölümünün'1 kapsamlı bir mini aracı kılarak dostlannave sevenlenne şöyle ses- lenıyor: "Yüzümün bir yani safran kokrt»1 D^yrUbâfâ^' " ran'drr. bir vanı minaresini asma dallanndan ördü- ğüm Llu Cami... Hamurumu kavimler. etnik grup- lar, dinsel cemaatier yoğurmuştur... Beru bedenini kaleler üzre bina etmiş Mardin kenti.J" Rıvayete göre, Mardinadı da Süryanidılındekı 'ka- leler' anlamına gelen 'Marde'yle akraba... Bu tanh- Refîk Durbaş'ı kendine sözcü seçen Mardin, kitabm derinliklerinde tarihsel dostu ve komşusu Hasankejf için de ağıflar y^kıyor... sel hısımlığın \arattığı eşsiz ve zengin mimariyle be- zelı şiırsel kent dokusu ise tüm yaşam aynntılan ve anıtsal sımgelerıyle. Bünyad Dinç'ın ustalık ürünü fotoğraflannda sergılenıyor. Tasanmını Bilge Barhana'nın, sanat yönetmenlı- ğım Bütent Erkmen'ın yaptığı_kitap tlhami Mısu-n- oğlu'nun edıtörluğü ve Aylüı Örnek'ın de proje ko- ordinatörlüğüyle gerçekleşmış Taşın ve ınancın şi- ınne danışmanlık yapanlar ise Süavi Aydın, Oktay ÖzeL, İCudret Emiroğlu, Süha Cnsal.. Bütün bu kültür emekçılen, Mardın'le birlikte bu gizetn dolu kentin 'kadim komşulanm'da unutmu- yor ve bir 'vefa' örneği sergılıyorlar... Sankı Mardın'ın o insanı sarmalayan taş sokak- lannda ve evlenndeymışsmiz gıbı kitabın sayfala- nnda Anadolu'yu yaşarken, birden rüyadaymış gi- bi Nusaybin'ı de görüyor, ardmdan Kara Dara'nın kara mağaralanyla buluşarak oradan Midyat'a ge- çiyorsunuz... 'tbadetin Aynası Midyat', 10 9. yüzyıldaki, yani 'g'üriüfhüzderi'Tieredeyşf: 3000 yıl önceki Asur.mb-, letlennâe ^miğara keBti" anlamına gelen 'Mntiste' sözcüğüyle ne kadar yakınsa, Farsça, Arapça ve Sür- yanice'dekı 'ayna' anlamına gelen 'Midyat* sözcü- ğüyle de o kadar yakın. Çünkü burası Mezopotam- ya ve burada tanh. sanıldığı gıbı sırayla değıl sankı 'bir arada' yaşanmış Hele. yine kitabın sayfalanna kapılarak ulaştığınız, boy- nu bükük Hasankeyf de... Pekı. aynı tanhı sürek- h 'başkent' olarakbezeyen Hasankeyf, bır gün gele- cek, şu vefasız insanoğ- luna 'boynubükük' yalva- racağı günlen de yaşaya- cağını acaba hiç tahmin edebilir miydi9 Ya insa- noğlu'... Bu. su ve sanat kentinm 'enerji' adına göz- den çıkartılabıleceğını dü- şünebıhr mıydi? Sözüyine taşın ve inan- cın şiirine bırakmak en ıyisı. Refik Durbaş, Mar- dın' e bu kezdostu Hasan- keyf için tercüman olu- yor: "Dide, en uzun molası- nı Hasankeyfköprüsünün kollan arasında verir» („.) O Hasankeyf ki, şimdi- ye kadar suyun aksinde yansıvan hayatı, su tara- fmdan ölüme nakledüe- cektir^" Hasankeyf susmuş ar- tık... Mardın konuşuyor elde kalan son gücüyle... Ne dersiniz, taşın ve inan- cın bu şiirini şu GAP yö- netıcilerine de gönderse- ler, acaba -okusalar bile- duyabilirlermi?.. Üstelik, tarıhimizi keşfettiğimiz bir75 yılınanısınavecoş- kusunayazıbnışbir şiiri... SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR "Yol" filminin çekiminden 18 yıl sonraTürkiye'de gösterime girmesi, uzun bir tarih yolculu- ğunun sınema ekranlannayan- sıması olarak da kabul editebi- lir. "Yol kimindi?" tartışmasını çokanlamsızbuluyorum. "Yol" öncelikle Yılmaz Güney'indi. Zaten Yılmaz Güney, tilmin çe- kildiği yıllarda Türkiye'de bir si- nema akımmın tartışılmaz on- deriydi. Sınema dehasıyla, ıs- yancı kişiliğiyle, dırenen ve ya- ratan tüm sinemacıların sim- gesi ve yol göstericisiydi. "Yb/"u birkaç kez seyrettım. Orada Yılmaz Güney sinema- sı zirveye çıkmıştı. Oyle oldu- ğu için de dünyanın en büyük filmleri arasındaki yerini aldı. "Yol"tabii ki yalneca Yılmaz Gü- ney'ın değildi. Yol, yüreği heye- canla çarpan sınema oyuncu- larının, Halil Ergün'lerin, Ta- 'Yol'un Kaderi, Türkiye'nin Kaderi nk Akan'ların, Şertf Sezer'le- rin fılmiydı. Ve elbette Yol, Yıl- maz Güney'in yanında yetiş- miş, onu iyı anlayan Şerif Gö- ren'in fılmiydi. Yol filmiyfe bir kez daha Yıl- maz Güney'in büyük sınema dehasına tanık olacağız. Son günlerde bazı tartışmalarda, Yılmaz Güney'in sinemacılığıy- la siyasi kimtiği arasına bir çız- gi çekiliyor ve ıkisı ayn değer- lendirilmelıdir, deniyor. Böyle deniyor, amaonun 12 Eylül'de 102 filmıni yok eden cuntacı- lar böyle düşünmüyorlardı. ön- ceki gece Kanal 6'daki prog- rama davetsiz konuk olan isim- siz kışi, Yılmaz Güney'in sine- masıyla siyasi kımliği arasında kopmaz bir bağ olduğuna dik- kat çekiyordu. Ismini söyle- mekten kaçınan bu kişi, 12 Ey- lül yöneticilerinin üslubuyla ko- nuşuyordu. Bellı ki yıllarca Yıl- maz Güney'in peşine düşen bağnaz anlay»şı resmi bir ifadey- le dile getirıyordu. Korkutuyor ve tehdit ediyordu. Belli ki "Yb/"un vizyona gir- mesiyle bu tartışmalar yeniden başlayacak. Bildiğimiz isımler, bildiğimız tavırlarını ortaya ko- yacaklar. Kanal 6'ya gelen res- mi ağızlı telefon bunu haber veriyordu. Yol'un kimin filmi ol- duğu tartışması yerine bunu tartışmalıyız. Asıl felaketolan bu. Yılmaz Güney bır sinema de- hasıydı, ama ona bu özelliğı kazandıran; yoksulun gündelik dramını, devrimci birduyarlılık- la sinemaya aktarabilmesiydi. Sinemayı, bu toplumdaki hak- sızlıklara öfke duyan insanın sesi haline getirebilmesiydi. Onun sanatçı duyarlılığıyla si- yasi duruşuyan yana gekdigı için bu kadar kalıcı eserler yarata- bilmişti. Yol tartışmalan sırasında şu gerçeğı de belirtmek gereki- yor: Yılmaz Güney'in filmlerinin bir kısmının bugün gösterile- biliyor olmasındaki en büyük pay, şüphesiz ki Fatoş Gü- ney'in direnişidir. Onun, bütün koşulları zorlayarak bu büyük sinema ustasını yeni kuşakla- ra aktarma gayreti olmasaydı^ bu olanaklan elde edemeye- cektik. Fatoş Güney'in çabala- rına bire bir tanık olduğum için bunu rahatlıkla söyleyebiliyo- rum. • • • Türkiye, 18 yıl sonra Yol'la buluşuyor. Ancak bu, hüzünlü bir buluşma... Henüz Yılmaz Güney'in kaybolan 102 filminin izini bulabılmiş değiliz. Yılmaz'ın yaşamını adadığı özgürlük ve eşitlik ıdealinin henüz kuyru- ğunu bile yakalayabılmiş de- ğiliz. Yol, bıze bir sinema lez- zetini uzun yıllar sonra tattırır- ken büyük bir hüznü, sanatı paletlerin altında ezilmiş bir top- lumun dramını da hatııiatıyor. Yönetmen Şerif Gören'i, Yol'un oyuncularından Halil Er- gün'u, Tarık Akan'ı, dinlerken 12 Eylül günlerine yeniden dönü- yoruz. Yarattıkları film, dünya çapında bir olay yaratırken on- lar pasaport alıp yurtdışına çı- kamadılar. Bu film nedeniyle elde edebilecekleri uluslarara- sı olanaklan elde edemediler. Türkiye'ye kazandırabilecek- leri evrensel bırer sanat temsil- cisi olma olanağını belki de yi- tirip gittiler. Yol, büyük bir hüznün, büyük bir acımasızlığın uzun mace- rasının sonucu vizyona giriyor. Bu gösterim bize, sinemamızın büyük yaratıcılannın en büyük ve en kolektif ürunlerinden bi- rinin başından geçenleri anım- satıyor. Yol'un kaderi, Yılmaz Gü- ney'in kaderi, aslında Türki- ye'nin kaderi. Bu fılmle büyük bir sinema olayı yaşarken yrtir- diklenmizın hüznünü de bir kez daha anımsayacağız. Hepinize iyi seyirler diliyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear