Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 1999 ÇARŞAMBA
14 KULTÜR
Refik Erduran'ın 'Yemenimin Uçlan' adlı oyununu Gürcü Alexander Kantaria sahneye koydu
Detişiııi8İzlilv ve yabıızkk üzerine
MJRDAN CtHANŞÜMUL
tstanbul Devlet Tiyatrolan,
Refik Erduran'ın yazdığı Yeme-
nimin Uçlan adlı oyununu, Gür-
cü yönetmen Alexander Kanta-
ria'nın rejisiyle sahneliyor.
Oyunda daha iyi olacagı gerek-
çesıyle akıl hastanesine yatın-
lan bir kadinın. psikolojik sorun-
lan çerçevesinde geçmişiyle, ko-
casıvia. çocuklany la, çevresiyle,
toplumla ve kendısiyle iç hesap-
laşması konu ediliyor.
Tıpkı gerçek yaşamda olduğu
gibı bıreyin bir başkasına olan ih-
tiyacının \e bu ilişki kunılama-
dığında bireyin içine düştüğü
yalnızlık ve iç hesaplaşma duru-
munun ön plana çıkanldıgı oyun-
da Bilge Şen, Tuğrul Çetiner,
Mehlika Kaptanlar, Urnut De-
mirdelen ve Ayşe Tunaboylu rol
ahyor. 21 Şubafa dek AKM Oda
Tiyatro^u'nda izleyicilerin be-
ğenısıne sunulacak olan ojaınun
dekor tasanmı Nurettin Ozkö-
nü'ye. kostüm tasanmı Gülhan
Kırçma'ya. ışık tasanmı ise Ö-
han Orhan'a ait.
'Geri adım attim'
Gürcü yönetmen Alexander
Kantaria. Refik Erduran'ın ve
Çvene Bun Gürcistan kültürel
dergisının teklifîyle Istanbul'a
geldi Bir oyunu sahnelemeye
karar vermeden önce temayı be-
nimsemcsi gerektığini belırten
Kantaria'ya göre Yemenimin Uç-
larfnda evrensel tema olan yal-
nızlık ve insanlann birbiriyle an-
laşamaması işleniyor. Oyunda
yer yer Türk motiflerinin de bu-
funduğunu söyleyen Kantaria,
oyun metninde değişikiik yap-
madığını anlatıyor.
Oyunun bir özelliği de kulla-
nılan maskeler. Maskelerin bir
yandan ti>atroyu temsil etme, bir
yandan da 'gerçekleri kapatma'
metaforundan yararlanılıyor.
• Gürcü yönetmen
Alexander
Kantaria'nın yönettiği
oyunda, evrensel tema
olan yalnızlık ve
iletişimsizlik ön
planda. Kullamlan
maskeler hem
tiyatroyu temsil ediyor
hem de 'gerçekleri
kapatıyor'.
İstanbul Devlet rryatrolan 'Yemenimin UçlarTnı 21 Şubat'a dek Atatürk Kültür Merkezi Oda Tîyatrosıı'nda sahneliyor. (Fotoğraflar: UĞUR DEMlR)
Oyunculann belirli bir düz-
lem içinde doğaçlama yapmala-
nna izin veriyor Kantaria: "Do-
ğaçlama oyuncunun anlayışına
bağlı. Eğer belirli bir yol çizmez-
seniz, herkes farklı yönlere gidts
bilir."
İstanbul'da birkaç oyun izledi-
ğini belirten Kantaria, Türkiye'de
yetenekli oyuncular olduğu ka-
nısında.
Türkiye'de rejisörlük okulu-
nun olmamasından dolayı oyun-
cu-yönetmen ilişkilerinin farkJı
olduğunu düşünüyor: "Beürli yaş-
taki ovunculann sistemi farklı.
Genelde bu oyuncularla çahşır-
ken birçok yerde geri adım at-
tun ve buraya u> maya çaiıştun.
Ama bu. kötü bir çalışma oldu an-
lamınagelmiyor. Burada oyuncu-
lar ovunlannı kesmemden çok
fada hoşlaıunıy orlar ve oyuııla-
ruu oynamak istiyoriar. Gürcis-
tan'da ise tam tersL Burada baş-
tan sona kadar oynamayı tercih
ediyorlar. Elbette benün istedi-
ğim şekilde çalışan oyuncular da
var."
Kendisi için önemli olanın sah-
nede gerçeklenn yansıtılması ol-
duğunu dile getiren Kantaria;
Stanislavski ve Çehov sistemi ile
çalışmayı yeğliyor: "Bu tama-
men onların sistemini aldım de-
mek degil. Çahşmalan bu temel-
degerçekleştirdikten sonra oyun-
cular kendi yeteneklerini göste-
recektir. Önemli olan temeli at-
maktır. Binayı kim. nasıl vapar,
orası farklı. Sonrası oyunculara
kalıyor.*'
Tiyatro, sentez sanatıdır'
Oyunculann birbirlennı dinle-
yerek birbirlerinin oyunlanna
saygı duyması gerektiğıni söylü-
yor Alexander Kantaria: 'Tiyat-
ro. sentezsanandır.ÖzellikJe mo-
dem tivatroda oyunculann grup
aniayışı içinde çalışması gerekli"
Gürcü Tiyatrosu'nun tarihinin
eskılere dayandığmı anlatan Kan-
taria'ya göre Rus tıyatrosuyla
olan ilişkiler. Gürcü Tiyatrosu'nu
olumiu yerlere getırdi." Gürcis-
tan'da rejisörlük ve oyunculuk
okuluda var. Yalnızca diptoma an-
lammda değiL herkesin içinde bir
tiyatroculuk var orada. Gürcü
rejisörlerin Rustiyatrosuyla olan
ilişJtisi olumiu etkiler yarartı. Bu,
elbette Rus tiy atrosunu aynen aJ-
dık anlamına gelmiyor."
Türkiye, Gürcistan arasındaki
kültürel ılişkilere ufak da olsa
katkıda bulunmayı isteyen Kan-
tana. şunlan söylüyor: "Kültür
alanında çalısaniar daha kolay
ilişki kurarlar birbirleriyle ve
dostluklan kaheıdır. Politik ihş-
kfler daha zorkurulur vc geckidir.
Poütika bugün neyi gerektiriyor-
sa onu yapar,kültürel dostluklar
kabcıdır.''
Yemenimin Uçlan adlı oyunun
önümüzdeki günlerde özel bir
televizyon kanalı ıçin 6 bolüm-
lük bir dizi haline getirilmesi
planlanıyor.
FIPA-Uluslararası Cörsel-isitsel Filmler Festivali'nden notlar
Karamsar olaylardan
ımıut verici sonuçlar
GÖNÜL DÖNMEZ-COLIN
12 yıldır Fransa'da yapılan 'Görsel-
tşitsel Filmler Festivali'nin, araştırmalar
ve istatistıklerle uğraşmak gibi bir iddi-
ası yok. Bunun yerine dünyanın hemen
her tarafindan gelen filmlerden yapılan
seçrnelerı. daha genış bir perdede sergi-
lenıeyı amaçlıyorbu festival. 62 ülkeden
film gönderıltnış bu yılki festivale (Bu
62 üike arasında Türkıye de var, ama fil-
mı festivale seçılen 40 ülke arasında yok
Türkiye). Ancak Türkıye ile ilgıli bir
film vardı festivalde. Torinolu 2 genç
ttalyan yönetmenın yaptığı, çoğu gizlı ka-
menyla çekilmış bu 35 dakıkalık 'Vatan'
adlı film. Türkiye'nin güneydoğusunda-
ki bir yolculuğun günlüğü' olarak
tanıtılıyordu
Flash TV ile Türkıye'deki Italyan
Konsolosluğu'nun katkılanyla ger-
çekleştirilen 'Vatan'da PKK, sa-
dece televizyon haberlerinde bir
terönst örgüt olarak tanımlanıyor-
du. Cumartesı Anneleri'nden kur-
gulanan görüntülere bir yabancı
gözü\ le baktığınızda sanki bütün
'kaybedilenler' Kürt'müş gibi bir ız-
lenım edınmeniz kaçınılmazdı. Fil-
mm sonundaki istatistikler. hapis-
te olan. ışkence gören politik kişi-
leri \enyordu. 'Vatan'ın Tonnolu
yönetmenleri .4lessandroCocitove
Luca Pastore">di.
'İran Biçimi Boşanma'
Fransa'nın. okyanus kıyısında.
İspanya sınınna bitışik zenginler
kenti Biarritz'de yapılan FIPA-Ulus-
lararası Görsel-îşıtsel Filmler Fes-
tivah'nin ardmdan yerel gazeteler-
den bin "* Festi>al yine iyice karart-
tıiçimizi''di.vordu. Aslmda dünya-
nın durumuna bir göz attığımızda
neşelı bır konu bulmak biraz zor,
ama bu festıvalın yöneticisi Pier-
re-Henri Deleau bıraz da, nerede
kan-re\an varsa üstüne üstüne gitmekle
tanınmışbiri.
Rus yönetmen Alesander Gouönan'ın
bir Rus hapishanesınde geçen 'Üç Gün
ve Bir Daha Hiçbir Zaman' adlı belge-
selı, festıvalin açılış filmıydi. Askerliği-
ni yaparken ırzına geçmek isteyen bir
teğmeni öldürmekten ömür bo>Ti hapse
mahkûm edılmış bir gencin, annesiyle ge-
çirdıği üç gün. fılmde anılar, acılar, so-
rular ve umutlarla göriintüleniyordu olan-
cayalınlıgı>la 'Suharto'nunSonTutuk-
lulan' adlı. Endonezya diktatörü Suhar-
to'nun tahtını kaybetmek üzere olduğu
günleri aktaran bir Fransız filmi de var-
dı festivalde. Faşist Le Pen'm yalnızca
1980'lerin sonunda Fransa'da ortaya çı-
kan bır 'olav' değil, yüzyıh aşkın bir sü-
redır Fransız milli manzarasının birpar-
çası \e katıksız sağ ıdeoloji olduğunu
sergıleyen bir başka Fransız filmi de 'Aşı-
nSağmÖyküsü'ydü. MacArthur'un Fi-
lipin kıyılanna çıkışından Çeçen savaşı-
na dek çeşitlı görüntülen içeren. yine
Fransız yapımı 'Savaş Fotoğrafçüan' ve
Amerikalı kadın yönetmen EDen Bru-
no'nun, Burma'dan satın alınıp Tayland
genelevlenne satılan gencecik kızlann öy-
küsünü anlattığı, oldukça karamsar 'Kö-
leKızlar'da festiv'alin ilginç fılmleri ara-
sındaydı.
Tüm bu karanlık yaşamöyküleri ara-
sında kötü durumlardanbaşlayrp umutve-
nci sonuçlara varan filmler de yok de-
ğildi. Örneğin 'Zhouzhou'nun Dünyası'
adlı bir Çin filmi, Zhouzhou adlı geri
zekâlı bir gencin müzik tutkusunu ele
alıyordu. Zhouzhou için klasik müzik
erner Herzog'un karamsar
oîaylardan aydınlık sonuçlar
çıkarabilen 'Küçük Dieter
Uçmair adlı filmi belgesel
dalında gümüş FIPA ödülü
kazandı.
her derde devaydı. Hele Carmen'ı duy-
duğunda hemen başlıyordu Zhouzhou. or-
kestra şefliğine.
'tran Biçimi Boşanma' genelde, yo-
bazca bir dinsel baskı altında ezilmiş ola-
rak tarudığımız Iranlı kadınlann, bir sav-
cının önüne çıkıp bağıra çağıra haklan-
nı koruyabildiklerini görüntüleyerek bu
ülkenin az bilınen bir yanını gözler önü-
ne seriyordu. Biri Ingiliz, diğeri Iran kö-
kenli iki kadın yönetmen tarafindan ger-
çekleştirilen 'Iran Biçimi Boşsuıma'da
kocasından bosanmak için dava açan üç
ayn kadının öykusü anlatılıyordu. Koca-
sını dayak attığı için cezalandırmak isti-
yen Cemile'ye filmde savcının verdiği
öğütler çok ilginçri "EvKHgni kurtarmak
istiyorsan sen debiraz kendineçekidüzen
ver, makyaj filan yaparak kocanın kar-
şısına çık" diyordu filmde savcı, Cemi-
le'ye. Fihnin öteki kadını Ziba henüz 16
yaşında. akılh, tuttuğunu koparan bir
genç kızdı. Babasının zorla evlendirdi-
ği. nerdeyse babası > aşmdaki kocasıyla
yasamak istemiyor \e başkaldınyordu
Ziba. Bir yandan lafebeliğı yaparak hak-
lanı ararken öbüryandantatlı diliyle ken-
dinden 22 yaş büyük kocasına boşanma
kâğıdını imzalatmaya çalışıyordu Ziba
filmde (Filmin bitiminde de Ziba'nın ko-
casından boşanıpavukat olmak için oku-
la döndüğünü öğrenıvorduk). Filmin
üçüncü kadrnıysa, ikınci bir evlilik yap-
tığı için ilk kocasının, çocuklanm elin-
den almaya çalıştığı Meryem'di. Filmin
en hoş tarafi zor durumlarda büe komik
denılebilecek öğeler sergileyebılmesiy-
di. Özellikle kadınlann savcıyla tartışma-
lan. savcının tepkıleri tıpkı bır 'gül-
dürü oyumT gibiydi. Bu film de
kendi dalında gümüş FIPA ödülü al-
dı.
Yine karamsarolaylardan aydın-
lık sonuçlar çıkarabilen bır başka
film de, Alman usta VVerner Her-
zog'un 'Küçük Dieter Lçnıalı* ad-
lı filmiydı. Çocukluğu Ikincı Dün-
ya Savaşı'nın en karanlık günleri-
ne denk gelen Dieter, evinin tepe-
sine bomba atan Amerikalı pîlot-
lara özenerek uçma aşkıyla Ame-
nka'ya geliyor ve pilotluk düşleri-
ni gerçekleştiriyordu savaştan son-
ra. Ancak uçma tutkusu onu başka
bir savaşın ortasına atıyor ve Viet-
nam'a göndenlen pilot Dieter. da-
ha ılk görevinde Vietkong'a tutsak
düşüyor ve yeni bır karabasan baş-
lıyordu Herzog'un filmınde. (Bu-
gün Kaliforniya'da yüzme havuz-
lu devasa bir villada yaşayan Dieter,
öylesine korkuyonnuş ki aç bıra-
kılmaktan, villasının mahzenini
tonlarca pırinç, şeker, konservey-
le doldurmuş.) Düşlerinin peşme
düşmekten hiçbir zaman çekinme-
yen, 'Frtzcaraldo' gibi müthiş film-
lerin yönetmeni Herzog, Dieter'e
Vietnam'da. yerli oyuncularla birlikte
geçmişıni o>Tiatıyordu bu filmde. Belge-
sel dalında gümüş FIPA ödülü kazandı
Herzog'un 'Küçük Dieter Lçmalı'sı.
Öte yanda tümüyle 'kaçış sinema-
sı'ndan bazı başanlı filmler de yok de-
ğildi programda. Örneğın 19. yüzyıl
tngiliz klasiklerinden, Thackeray uyar-
laması 'Gösteris, Dünyası', son yıllar-
da IngıJtere'de pek moda olan edebiyat
uyarlamalanna ivi birömekti. 50'şerda-
kikalık 6 bölümden oluşan bu dizi ger-
çekten ıyi hazırlanmıştı ve birçok ödül
aldı. Ne var ki •Gösteris Dünyasrnın ya-
ratıcılan, kapamş törenine katımıayın-
ca tüm ödülleri Ingiliz konsolosu yük-
lendi. En azından 5 adet ödül-yontuyu
güç bela taşımaya çalışan konsolosun,
Monry Pyton fîlmlerini andıran komik
halı, festivalin neşelı bir şekilde nok-
talanmasını sağladı.
Friglerin Anadolu
medeniyetine katkısı
Kültür Servisi - Doğdugu topraklar-
daki kültür mirasına sahip çıkmayı gö-
rev edınen Esbank tarafindan yayırrüa-
nan 'Kral Midas'ın Ülkesi Frigya' isim-
li kitap, düzenlenen toplantıyla basına
tanıtıldı. Eskişehir .Anadolu Üniversi-
tesi öğretım görevlisi Dr. Ertuğrul Al-
gan'ın fotoğraf ve metinlerinden olu-
şan kıtabın harita çizimleri, illüstrasyon
ve tasanmı İrfan Ongar'a ait. Kitap. Es-
kişehır, Kütahya.
Afyon üçgeninde
f
- -_
500 yıl yaşamış
olan Frigler'in
Gordioa Frigvazosu, t.Ö. 7001er
kültür hazinelenni ve eserlenni gözler
önüne senyor. Anadolu kültür mirası-
na sahip çıkmak, genç kuşaklara ve ye-
nı yetişen nesillere aktarabilmek ama-
cıyla hazırlanan 212 sayfalık kıtapta
Frig>a uygarlığınm kalıntılannın görün-
tüleri. toplam 200 adet özgün fotoğraf,
çok sayıda rekonstrüktıf illüstrasyon. ge-
zi planı, bölge haritası ve Türkiye mü-
zelerinde bulunan Frig eserleri fotoğ-
rafi yeralıyor.
Türkçe olarak yayımlanan kitabın.
yine Dr. Ertuğrul Algan tarafindan ha-
zırlanan Ingilizce çevirisi de kısa süre
içinde yayımlanacak.
Esbank Koordinatörü No^at Kur-
tulduk. 1927 yılında Atatürk'ün di-
rektifiyle Eskişehir'de kurulan Es-
bank'ın, bölge tarih ve kültür mirası-
nın sergilenmesine katkıda bulunmasın-
dan gurur duyduklannı dile getirdi.
Algan ise konuşmasuıda, Kral Mi-
das'ın Ülkesi Frigya'nın bir arkeoloji
kitabı olmadığını, sinema-tv eğitimı
alan bıri olarak kıtapta Frigya'yabir ile-
tişimcinin gözüyle bakmaya çalıştığı-
nı söyledi: "Kitabın içerik olarak ağır
bir akademik, tarihse) ve arkeolojik an-
latuna kobnca kayabflme >«neticede di-
daktik birçalışma olarak karşımtza çık-
ma eğilimi, çalışmalanmız esnasında
en büyük endişemizi oluşturdu. Bizün
isteğimiz. bir jandan tarihi bilgileri
okuru sıkmadan, kola> \e anlaşıhr bir
dille sunmak, arkeolejik bilgUeri ve-
rirken teknik ve anlaşılır te-
rimlere boğmamak, bir
yandan da o düş-
ler ve gizler
dünyasuun
içine gjrmevi
tolojik havayı
oluşturabilmekti. Kitap, içenüği hari-
ta. gezi planı ve görsel malzemeieriyle,
bir tür turistik tanıtım rehberi olnıa
özelliği de taşunaktadır."
Frigya üzerine bır kitap hazırlamayı
15-20 yıldır düşlediğini söyleyen Al-
ğan, kitabın yaklaşık 2 yılhk bir süreç-
te hazırlandığıru ve Friglerin Anadolu
medeniyetine olan katkılanmn kıtabm
temelini oluşturduğunu belirtti.
PEN Yazarlar Derneği Baskanı Alpay Kabacali:
Maliye, bilim vesanat
düşmanlığıyapmasın
DEFNE GOLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Çocuk Bakışı
"Çocuklar korkunç, Allahım," der Fazıl Hüsnü
Dağlarca, Ilk basımı 1940'ta, kim bilir kaçıncı ba-
sımı 1998'in son aylarında yapılan Çocuk ve Al-
lah adlı kitabında. Sonra da sürdürür: "Elleri, yûz-
leri, saçlan. I Uyurlar bütün gece I Yok sana ihti-
yaçlan."
Oktay Rtfat, bir konuşmasında, "Torvnum Efrf,
en güzel resimlerini üç yaşında yaptı. Yaşı bûyü-
dükçe, resmidebozulmayayüztutuyor. Okuleği-
timi son değerieri de yıkacaktır sanıyorum " diyor.
Çocuğun dünyayı algılayışı, ona anlamlar yük-
leyişi yetişkinlerden çok farklı. Henüz biçimlen-
memiş, saf bir dünya. Bu nedenle Oktay Rifat, şi-
ire en yakın beyin olarak görür çocuk beynini.
1945'te yeni şiiri anlatan bir yazısında, "Yeni sa-
natçı deli değil, olsa olsa bir çocuk, kafası sırasın-
da alabildiğine işleyen, en ufak bir şey önünde hay-
retten hayrete düşen, hayal kurma gücüne erişi-
lemeyen, hazlar, oyunlar, harikalarâşıkıbirçocuk-
tur" der.
Akgün Akova'nın Elimi Tut Yeter (Çınar Yayın-
lan) adlı kitabı da bir çocuğun, küçük oğlu Fıraf ın
üç-dört yaşlannda sorduğu sorulardan yola çıka-
rak yazdığı denemeterden oluşuyor. Kitapta yer alan
on beş denemenin çıkış ya da vanş noktalannda
hep Fırat'ın sorulan var.
"Baba, yumurtalar neden uçmuyor?"
"Vapurlar batınca, denizin canı acırmı?"
"Denrz balıklann evi mi?"
"Ben büyûyûnce Belgin beni nasıl tanıyacak?"
"Baba, ayamca kimin?"
"Ay amca evlerdeki ışıklan yiyor, onun için böy-
le çok ışığı var di mi" vb.
Fırat'ın soruları, babasını nerelere götürüyor?
Aslında temel sorun belki de burada. Dünyayı al-
gılamaya çalışan çocuk, dünyayı tanıyan babası-
nı "fena halde" sıkıştırıyor. Yazarın bu sorular kar-
şısında bir hayli terlediği, zorlandığı belli oluyor. Bu
nedenle baba kendini şiirlerin, denemelerin, roman-
lann, anılann güzelliklerine atarak kurtarabiliyor
ancak. Yılmadan, uğraşıp çalışarak böylesi soru-
lara yazınsal yanıtlar arayıp buluyor. Hem de tek
satırlık sorulara tek satırlık yanıtlar değil, her bin-
ne bir deneme yazacak kadar geniş bir bakışla. Bir
Onat Kırtlar'a gıdıyor, bir Eduardo Galeano ya,
bir Melih Cevdet e bir Gramsci'ye ve daha nıce-
lerine... Hep oğluna yanıtlar bulabilmek, dünyayı
anlatabilmek için.
"Çocuklann sorulan da kuşlara benzerler. On-
laraklı havalandırma hareketleridir. Bu sorular ki-
mi zaman öylesine yükseklerden uçariar ki, bey-
nimizin dağlan, ovalan ve kıvnmlan bile çok aşa-
ğılarda kalır."
"Yeni sorulan yanıtsız bırakmamak için ben de
her gün kendime sorular sorup yanıtlar anyorum.
Ve heryanıt, yeni biryazının parmak ucu oluyor."
Akgün Akova'nın diline bakınca, Saiâh BirseCin
attığı tohumlann tuttuğu düşünülebilir. Denemenin
yazın türleri arasında düşünce üretme yanıyla öne
çıktığını düşünürsek, yazann kıtabını oluştururken
temel yazınsal kaynaklardan önemli destekler al-
dığını söyleyebilıriz. Güzel şiirler, güzel düzyazı
. parçalarıyla kitatun zengin bir özel antoloji fcava-
sına bile girdiği söylenebilir.
Evet, yazınsal güzelliklerle desteklenmiş, yanıt-
lan aranmaya çıkılmış bir "Sorular Kitabı" dene-
bilir, Elimi Tut Yeter için.
"Bir şey mi yitirdin? Neden ağlıyorsun?"
"Gülüşüm düştü baba!"
Adana'da 'V. Frank ya da
Gangsterter Demokrasisr
• Kültür Servisi - Adana Devlet Tıyatrosu, F.
Dürrenmatt'ın yazdığı ve Tahsın Saraç'ın
Türkçeleştirdiğı 'V. Frank ya da Gangsterler
Demokrasisi' adlı oyunu 12. 13, 19. 20, 26 ve 27
Şubat tarihlerinde Tarsus Kültür Merkezi'nde
sahneleyecek. Ayşeni] Şamlıoğlu'nun sahneye
koyduğu oyunda Tayfun Eraslan. S. Devrim Yakut,
Turan Günay, R. Hikmet Çam, Arzu Tan, Zeynep
Hürol. I. Şener Kökkaya, Savaş Özdemir, Funda
Uzun, Halil Akarsu, Cüne>1 Mete. Arif Yavuz, Tolga
Tekin. Otüken Hürmüzlü, Murat Özben. Doğan
Turan, Samet Hafizoğlu, Aysel Çakar Kara. Egemen
Dinçer ve Zafer Çankaya rol alıyor. Grotesk anlatım
biçimiyle. güldürü>ü seyirciyi düşündürmek için bir
tuzak olarak kullanıp, bireyin kendi yaşam gerçeği ile
karşılaşmasını hedefleyen oyunun dekor ve kostüm
tasanmı Gül Emre'ye. ışık tasanmı H. tbrahim
Karahan'a, dans düzeni ise Cihan Yöntem'e ait.
Oyunun müzik direktörü ise Kemal Gününç.
Bilgi Ünivepsiteşi'nde sînema
• Kültür Servisi - Bılgi Üniversıtesi Sinema
Günleri sürüyor. Bilgi Üniversıtesi'nde bugün saat
19.30'da David Lynch'in yönettiği Bill fHıllman,
Patricia Arquette ve John Roselius'un rol aldığı
'Kayıp Otoban' adlı film, yann saat 18.00'de Atıf
YıJmaz'ın yönettiği Ah Belinda adlı film
gösteriliyor. Cumartesi günü saat 16.00'da ve
20.00'de Claude Chabrol'un yönettiği La
Ceremonie, saat 18.00'de Gerard Corbeau'nun
yönettiği Farinelli-il Castrato adlı filmler izlenebilir.
K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
Kültür Servisi - PEN Yazarlar Der-
neği Başkanı AJpay Kabacalı, Maliye
Bakanlığı'nca yazar ve sanatçılara def-
ter tutma >oikümlülüğü getirecek bakan-
lık tebliği hazırlandığı yolundaki haber-
ler üzerine bir açıklama yaptı. Kabaca-
lı, açıklamada, bunun bilimci ve sanat-
çılara sıyasal baskılara yol açabilece-
ğini belirterek "Buteblikeli uygulama-
yı başlatacak olanlar. tarihe bilim ve sa-
nat düşmanı olarak geçerler" dedi.
Kabacalf nın açıklaması şö>le:
"Vazarlar, bilimciler ve sanatçılar
yüzde 26 oranında vergi yükü altında-
dır. Bu Nergi kaynaktan kesilmektedir.
Bununla vrtinilmemiş,Yergi Yasaa'nda-
Id sondegişiklikler strasmda bir DSP mil-
letvekilinin önergesi üzerine, gelirleri
belirli miktan aşan yazar ve sanatçıla-
ra beyan zonınluluğu ve artan oranda
yeni vergi yükümlülüğü getirilmiştir.
Bu kez, Maüye Bakanüğı'nın hazırla-
makta olduğu tebliğin, bütün yazar, bi-
fimci ve sanatçılara defter tutma yü-
kümlülüğü getireceği yolundaki haber-
ler basında yer almaktadır.
Çağdaş uygarhk düzeyine ulaşmış
ülkelerde bilim ve sanatm, vergi bagı-
şıklıklannın yanı sıra, değişik fonlar-
dan sağlanan ödeneklerle "teş\ ik edıl-
dikleri" herkesçebilinmektedir.Oysa söz
konusu tebliğden sonra yiiksek oranda
vergi ödeyegelen sanatçı ve bilimciler def-
ter tutmak, beyanname vermek gibi
külfetkre kananmakzorunda kalacak-
lardır. Bu bir yana, siyasal iktidaıiar
'vergi denetimi' görünümü altında si-
yasal baskı uygulayabileceklerdir.
Türkiye'nin çağdaşlaşıp demokra-
tikleşmesini, ülkemizde sanatm ve bili-
min gelişmesini isteyenk'rin kaçuımala-
n gereken bu tehlikeli uygulamayı baş-
latacak olanlann tarihe bilim ve sanat
düşmanı olarak geçecekkri açıktır."