25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 1999 ÇARŞAMBA 14 J V L J L J A U i l . kultur@cumhuriyet.com.tr İki yıl önce yitirdiğimiz genç sopranoyu anma gecesine Katia Ricciarelli katılıyor DmısıZehm YûchziçinsoyieyecekKûhür Senisi - 1997 yılında genç yaşta yitirdiğimiz soprano Zehra Yü- dız, ölüm yıldönümü olan 10 Arahk'ta dünyaca ünlü soprano Katia Ricciarel- li'mn konuk olarak katılacağı, Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın katkılany- la Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfi tarafindan gerçekleştirilecek bir konser- le anılacak. Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek konserde Ricciarelli'ye şef Renginı Gökmen yönetimindeki Is- tanbul De\ let Opera ve Bale Orkestra- sı eşlık edecek. Katia Ricciarelli kon- serde Verdi, Puccini, Cilea, Massenet ve Rossini gıbı bestecilerin yapıtlannı ses- lendırecek. Cumhunyet Gazetesi, îtal- yan Kültür Merkezı. Türk Hava Yolla- n, The Marmara Oteli ve Özelites'in desteğiyle gerçekleşen gecede aynca, Zehra Yıldız ıle ilgi- li bir mültvvızyon göstensı sunulacak. Konserin bıletlen Atatürk Kültür Merkezi'nde ve Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfi'nda satışa sunuldu. Zehra Yıldız Vakfi, Zehra Yıldız'ın adını ve sa- natını genç yeteneklenmizin başanlannda yaşa- tabılmek, opera. bale, dans , çokseslı müzik ve benzerı görsel-işitsel sanatlann yurtiçinde ve dı- şında tanıtılmasını veyaygınlaştınlmasını destek- lemek içın kuruldu. Vakfın amaçlan arasındabaş- ta şan olmak üzere çeşitli dallardakı yetenekli müzik öğrencılerine yurtiçınde ve dışmda öğre- nim olanaklan sağlamak; yanşma, konser, festi- val gıbı etkınlikler düzenlemek; genç sanatçıla- nn uluslararası sanat merkezinde tanıtımını sağ- lamak ve onlann sanatlannı sergileyebilecekleri olanaklar yaratabümek yer alıyor. Genç Yetenekler Şan Yanşması Vakfın ilk etkinligı, Zehra Yıldız'm ikıncı ölüm yıldönümü olan 10 Aralık 1999 tanhinde düzen- İenecek Zehra Yıldız Gecesi olacak. Geleneksel bir biçimde. her yıl düzenlenecek olan Zehra Yıl- dız Gecesi. önümüzdeki yıldan itibaren, çeşitli sa- nat ve kültür etkınliklerinin yer alacağı, bir haf- ta sürecek Sanat Günlen'ne dönüşecek. Vakfın kısa \adede gerçekleştirmeyi hedefledıği diğer et- kınlikler arasında da Zehra Yıldız Genç Yetenek- ler Şan Yanşmasf nın düzenlenmesı ve Zehra Yıldız Müzik Kütüphanesı'ninkurulması yer alı- yor. 10 Aralık'takı konserle ilgili olarak düzenlenen toplantıda söz alan Sûha Yıldız. iki yıl önce Zeh- ra Yıldız'ı kaybetmenın acısıyla onun adını ya- şatacak bir vakıf kurmaya karar verdiklerini be- lırterek. vakfın bütün üyelenne bugüne dek gös- terdiklen çabalardan dolayı şahsı ve Zehra Yıl- dız adına teşekkür etti. Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfi Mütevelli Heyeti Başkanı Erdal İnönü de Zehra Yıldız gi- bı sanatçılann yetenekleri, ıradeleri ve çalışkan- lıklanyla ülkemn kültüryaşamı için büyük önern' Evin ttyasoğlu, Zetıra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfi Mütevelli Heyeti Başkanı Erdal İnönü. Süha Yıldız ve Rengim Gökmen. X l/Aralık'ta Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek gecenin solisti Katia Ricciarelli. îstanbul Devlet Opera ve Bale Orkestrasf m şef Rengim Gökmen yönetecek. Zehra Yıldız ile ilgili bir mültivizyon gösterisi sunulacak. taşıdığını, ancak onlan kaybettıkten sonra gen- de kalanlara da büyük görevler düştüğünü belırt- tı. Evin byasoğiu birincil amaçlannın genç yete- " nekler keşfetmeksolduğunu Ve keşfettıkleri yete- neklere bursun yanı sıra Zehra Yıldız'ın sanat di- siplinini de aşılamak olduğunu söylerken, Ren- ghn Gökmen 10 Aralık'ta yöneteceği konserin ken- Zehra Yıldız'ın daha öğrencilik yıl- lannda sahnede ızlediğı ve etkilendi- ği ustalardan biri olan Katia Ricci- arelli. ftarya'nın Rovigo kentinde dün- yaya geldi. Venedik'teki Benedetto Marcello Konservatuan'ndan mezun oldu. llkkez 1969 yılında Puccini'nin La Boheme operasında sahneye çıktı ve 1970'te Vferdi'nin II Travatore ope- rasıyla büyük başan kazandı. 1971 yılında RAI tarafindan düzenlenen Verdi Sesleri yanşmasını kazanarak bü- tün dikkatleri üzerine çeken sanatçı, özellikle ltalyan operalan için dünya- nın önemli opera merkezlerinde en çok aranan isimlerden biri oldu. Ka- tia Ricciarelli. aralanndaLucianoPa- varotti, Jose Carreras, Placido Domingo ve Mar- tina Arroyo'nun da olduğu ünlü seslerle bırlıkte söyledı: HerbertvonKarajanlCoHnDa\is,Janıes Levine, Claudk» Abbado, Ricardo Muti ve Zubin Mehta gibi ünlü şefierle birlıkte temsil verdi, ka- yıtlar yaptı. Pariak kariyeri genç yaşta sona erdi Kısa yaşamına karşm dinleyicilerin gönlünde taht kuran Zehra Yıldız, ilk kez 1982 yılında Jo- hann Strauss'un'Venedik'te Bir Gece' opereti ıle Istanbul'da sahneye çıktı. 1984*te Italya'ya gitti, Uluslararası La Boheme Operası Yanşması'nda Mimi rolü ile ilk beş soprano arasında girdi. Zeh- ra Yıldız, 1987'de Uluslararası Verdi Yanşması'nda finale kalarak Parma Carole Verdi Akademi- sı'nde master hakkını kazandı. Bir yıl sonra ka- tıldığı Uluslararası Ettore Bastiannini Şan Yanş- ması'nda gümüş madalya aldı. Konser ve TV programlan yapö. Madame Butterfly, Hoffrnann'ın Masallan, Maskeli Balo, Aida operalannda 'prima donna' olarak aldığı rollerle sanatseverlerin büyük beğe- nısıni kazandı. 1994-95 sezonunda Kültür Bakan- lığı tarafindan Yılın En Başanlı Kadın Opera Sa- natçısı unvanına değer bulundu. Yurtiçi ve yurtdışmda oynadığı Uçan Hollan- dah, Salome, Elektra. Fideho ve Tosca operala- nndaki yorumlanyla sanat eleştirmenlerinin ve sanatseverlerin belleklerine kazındı. 1995-96 se- zonunda Almanya'da oynadığı Wagner'in Uçan Hollandah operasındaki Senta rolü ile ünlü Opern Welt dergisi tarafindan yılın en başanlı sanatçı- lan arasında gösterildi. Son olarak 2 Aralık 1997'de Tosca rolü ile Îs- tanbul izleyicısinin karşısına çıktı. 5 Arahk'ta Salome, 9 Arahk'ta Fidelio rollerini üstlendikten sonra geçirdiğı beyin kanaması sonucu sahneye ve yaşama Heidelberg'de veda etti. Zehra Yıldız genç yaşta kesintiye uğrayan pariak opera kari- yenni Düsseldorf, Chemitz, Kopenhag, Darrns- disi için her zamanki konserlerden çok daha ozel tad ve Denver gibi dünyanm önemli opera mer- "bifanla^taşfdt^nl'vuriul'âaı"" 1 " ' kezlerİnde" sÜrdürecelrti. " " " Cuma Ocaklı'nın'Duruşlar' başlıklı sergisi Aksanat'ta sürüyor Bir serüvenin tutanaldarı MÜMTAZSAĞLAM Ressam Cuma Ocaklı. 'Duruş- lar' adını verdığı sergisıyle tstan- bullu izleyıcılenn karşısında. Akbank Sanat Merkez\"nde (Aksanat) 25 Kasım-20 Aralık tanhleri arasında açık kalacak olan sergi: dış gözlem- le ıçsel olanın bıleşiminden türeyen bir resim serüveninin tutanaklannı sunuyoröncelıkle. Cuma Ocaklı, her şeyden önce fıgüratif yönsemelı ıfade seçeneğı- nin bir temsilcisıdir. Doğal olarak fı- güratif yapı, kendi önsel bağlamını belırlemektedır burada. Ancak ilk payda da kavradığırruz öyküleme'nın düzeyi, bir ilk okumadan öteye ge- çemez. Ocaklı, tıpkı bir ikon ressa- mı gibi. fıgürün betımleyıci değil de temsılı işlevıni öne çıkaran bir an- latıma yönelmiştir. Fıgür burada şeklı ve cmsıyeti belırgin bir figü- rana. daha doğrusu, bir beklenti, düş ve se\ı nesnesme dönüşmektedır hiç ku^kusuz. Bu kımlıksız beden- ler. öznel kaygılann, gerilim. coşku ve veya esnmenın gösterenidır açık- ça. Dolayısıyla Ocak- h"nın figürlenni. ya- ratıcı süreçtekı sanat- çı duyarhgımn bölük pörçük halinin, öte- ki'ne (kadın'a)yansı- tılan ve tanımsız bıra- kılanportreleri olarak görmek mümkündür. Toparlarsak: Cuma Ocaklı, modemizm sonrası sürecin bıçım- lediğı "birey" kavra- mını, resim sanatının geleneksel ve güncel açılımlan itıbanylabireysel olduğu kadar, sosyal ve kültürel yor- damalarla da plastik dilin sınırlan içınde ifade etmeye çahşmaktadır. Ayn bir bakışla. Ocaklı'nın re- simleri, sözülmemiş Batıh referans- lann ağırlıgında değil, kendini ve dış dünyayı kuşatan bir algılama doğ- rultusunda gehşim yönünü belirler. Zaten sanatçı baştan bu yana, duy'g/usal olanın ve coşkulanna karşılık gelenin peşinde olmuştur. Böylece sanatçmmresimlerininkö- keninde, varlığa ilişkin tartışmala- n (sözgetimı ben (öz- ne) düşüncesı ya da tüm boyutlanyla se\gi gıbı insanal durumları) bul- gulamak mümkündür. Çoğu kez ifşa etmeye çekindiğimiz ve ıçsel yanımızla ilişkili bu du- rumların. Ocaklı'nın tavnndabukadar önem- senmesi \e yüceltilme- sı şaşırtıcidır. Konunun burada da örneklendıği gibi bireysel ve güncelden tespıtı. söylem ve tekniğe bağlı kaiiteyle anlamını tümleyecektıraslında. Bu açıdan bakıldıgında. Ocaklı'nın de- ğişik dönemlerinde baskın olan ye- rel tat ve coğrafyayla olan ilişkisi, bir yandan da bu resmin yöneldığı kaynak ve konseptin gelişmışlığını gösterir. Görüleceğı üzere restnı. bir ıç dünya gerçekliğınin önsel bır anla- tım aracı olarak kabul edenbu yak- laşım; bıçunsel yapısı gereği, yani dayandığı fıgürasyon aracıhğıyla, dış-dünyaya kement atmakta; mı- metik özlemleri aşan bir dil düze- yinde estetık ve plastik misyonlan- nı yüklenmektedir. Arnk burada res- me form olarak yön veren kadın fi- gürii, kadın olmaktan çıkarak ken- dınden öte bir alana isaret etmekte- dir. Ya da her tuvalde karşımıza çı- kan anlık duruşlar, hareketı sabıtle- yen çizımler, oynak fırça darbelen, yapıntı ölçeğınde anonim bedenin uzay-zaman sürecındeki tespiti olup; iç-uyumsuzluğun, genlim veyaka- os"un ıfadesıne olanak sağlayan me- taforlara dönüşmektedır. Cuma Ocaklı, esas itibanyla ge- leneksel "•pentür"anlayışıyla, yeni ve dınamık bır boyasal Uvnn bile- şimine dayanan ılginç bir üslupla çalışmaktadır. Teknik açıdan da rrial- zememn olanaklannı sürekli zorla- yan, ancak duy/g/usal verilerin kat- kısıyla anlam ve önem kazandıran bir tarzdır öncelikle bu Eteyım ye- rindeyse, Ocaklı adma "tescilleıı- miş" bu boyama'biçımleme yakla- şımı ve konusal açılım, son dönem resmimizde etkıli olmuş bir sahici model dummundadır. Cuma Ocaklı, dış gözlemle içsd olanın bfleşimini sunuyor. îngiltere de yaşayan yönetmen Terry Gilliam, fîlmleriyle dünyayıfarklı göstermek istiyor 6 Bahkçı Kral, insanlara vals yapürdı' Yeni projesi 'The Man Who Kilkd Don Qukhotte'. Kühür Senia- Ülkemizde 'Bahk- çıKral'. '12Ma\Tnun' ve 'Brezüya' adlı fîlmleriyle tanman ABD'li Terry Gilliam, ilk kez 1965'tegeldiğilstan- bul'u Sean Connery'lı James Bond filmlennden binnde görmüş. Istan- bul'u çok sıradışı bulan Gilliam ikin- ci kez eşiyle birlikte gelmiş buraya. "Bu şehirde kuzev- göney, doğu- ba- o bir arada" dıyor. Gilliam'in sinema kanyeri başan- larla dolu. 15 gün sonra ülkemizde de gösterime girecek olan, başrolünde Johnny Depp'in oynadığı 'Fearand Loathing in Las Vegas" ise şu anda ABD'de büyük ılgiyleizleniyor. Min- nesota'nın bir kasabasında dünyaya gelen yönetmen küçük yaşta uzak- tan şöyle bir gördüğü Hollywood'a aşık oldu ve o anda bir film yönetme- ni olmayı aklına koydu. O günlerde karikatür çiziyordu. "Karikatür çiz- mem, benim dddi bir sanatçı olma- ma engel okJu" diyen yönetmen ka- rikatür çizmenin en iyı tarafının üre- tilen iş biterbitmez izleyıcılerden tep- ki alabılmek olduğunu söylüyor: "Si- nemada olduğu gibi bir işi >apüktan sonra oturup \ıllarca anlaşılma\ı bek- lemenize gerek kalmıyorr 27 yaşında, ABD'nin artık hayalin- dekı ülke olmadığını anlayınca tngil- tere'ye göç etti. Bir televizyon kana- lında karikatürist olarak çalışmaya başladı. Programlara katılan konuk- lann karikatürlerini çızerek para ka- zanıyordu: "Bir gün. çizgi film yap- mak istedi0mi sö>ledim. Nasıl çizgi film vapüdığını bilmiyordum. ama oradakUer de benim bilmediğimi bil- mh-ordu.Yapnğım çizgi filmlerçttkb»- şarıh oMu ama benim istediğim yönet- men ounaknT Daha sonra yönetmen Terry Jonesla birlikte 'Tıme Ban- dits'e imza attı. 'Time Bandits'ten önce kafasına koyduğu 'Brazil'i hıç- hır yapım şırketı almak ıstememışti ama 'Time Bandit'ın kazandıgı başa- n 'Brazil'e de kapılan açtı. Bağım- sız sinemadan aynhp bir stüdyo için çektigi ilk film ise Balıkçı Kral'dı. Hollywood'daki stüdyo sistemine göre. bir fılmin en son kopyası yapun- cının onayından geçtikten sonra film gösterime gıriyor. Gilliam ise bu sıs- teme hep karşı çıktığı için yapımcı- larla arası hiçbir zaman iyı olmadı: "Bana daha çok oe yapacaklannı bi- lemedikleri senaryolarla geliyoıiar. Bunlardan biri 12 Maymun'du. Her- kes bu fllmi yapamavacağınu sanı- vordu. \ma film çok başanlı oldu. Bö\lece stüdyolar, kendilerinin hiç- bir şe> bilmediğine inandılar. Zaten stüdyolan bunainandırmak gerekKor. Çünkü ummadıklan başanlar karşı- sında kafaian kanşryor ve siz de böy- lece istediğiniz projevi kabul ettirebi- Uyorsunuz. Biz >önetmenlerin yapb- ğı tek şey, her şeyi hilhormuşuz gibi davranmaknr aslında." Terry Güliam'ın tıcari sinemanm içinde ticari film yapmadan var ola- bılmeyi istiyor. Bunun çok büyük bir sabır gerektirdiğınin de farkında. Yaz- dığı bir sürü senaryo var ama stüdyo- lan razı edemediği için hiçbirini çe- kemiyor. ABD fılmlerinin dünya si- nemasını boyunduruk altına alması onu çok korkutuyor. lngiltere'ye git- mesinin nedenlerinden bui de Holly- wood filmlerinden daha farklı tarz- da işlere imza atmak. Sinemasıyla dünyayı insanlara farklı gösterebil- mek istiyor. öraeğin Balıkçı Kral'ı çe- kerken en büyük arzusu, filmden çı- kan ızleyicilerin New York'u farklı gözlerle görmeleriymiş. Başanlı da olmuş. "OfihndeGrandCentralSta- tion'da gecen bir sahnede insanlaryıJ- başında vals yapıyortardı. Şimdi ba- kıyorum, her yılbaşında orada vals yapıhyorT Gilliam. sıradaki projesi 'TheMan VVlıo KiDed Don Qukhotte' için ha- nl hanl para anyor. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FtŞEKÇt Neruda Pablo Neruda (1904-1973), ülkemizde en çok tanınan yabancı şairlerden, "Halkım ben parmakla sayılmayan" ve "Biz hal- kız I Yeniden doğanz ölümlerde" dizelerinin çok sevilmesi onu yaygın bir üne kavuşturdu. Bu ünde sanınm Antonio Skarmeta'nın önce roman olarak yayımlanan, sonra sahnelenen, son- ra filme çekilen, sonra Postacı adıyla bir daha fil- me çekilen Ateşli Sabır adlı yapıtının da rolü oldu. Bu yapıt Neruda'yı bir sanat yaratısı içinde kendi kişiliğiyle ortaya koyuyordu ve bu yönüyie çok ki- şiyi de etkiledi. Yaşamöyküsü kitaplarının pek satılmamasına karşın, Neruda'nın kendi yaşamöyküsünü kaleme aldığı Yaşadığımı Itiraf Ediyorum adlı kitabı ülke- mizde birkaç basım yaptı. Şu günlerde Neruda üzerine yeni bir yaşamöy- küsü kitabı yayımlandı: Pablo Neruda (Yazan: Vo- lodia Teitelboim, çeviren: Aytekin Karaçoban, Kavram Yayınlan). Kitabın yazan, anlaşılıyor kı, Neruda ileyakından tanışırmış. Onun uzun yıllar çevresinde bulunmuş, ölümünden sonra da eşi Matilde ile dostluklan sür- müş. Dolayısıyla anlatılanlann çoğu binnci elden: "Altmışıncı yaş gününde özlemli ve şen birgülüş- le gözünü kırparak bana, 'Her zaman genç olan ben, şimdi altmış yaşındayım' demişti." (s. 24) Aynntı zengınlikleriyle dolu kitap, Neruda'nın ya- şamındaki olaylan anlatmanın çok ötesine geçe- biliyor: Yaşanılan yerlerin doğası, insanlan, evleri; bütün bunlann şairin hayatını nasıl etkiledikleri; yapıtlarının kaynaklan. kışilıklerı, özelliklen uzun uzun ve okuyanın datat alabtleceği bir biçemle an- iatıltyor. Neruda'nın yaşamı, herhangi bir insanın ya da şairin yaşamının sınırlannın çok ötesine geçebil- mişur. Bu olgunun nedenlerinden biri, ülkesi Şilı'dir. Şili, Avrupa merkezli yeryüzü için, gidilebilecek son noktalardan biridir. Osmaniı'nın Fizan'ı ya da Yemen'i gibi, 16. yüzyılda Madnd sarayında da Şi- li, olabilecek en uzak sürgün yeriydi. Neruda'nın çocukluk yıllannda, "okul arkadaşlan Alman, In- giliz, Fransız, Norveç, Portekiz ve elbette ŞHili ya da Ispanyol soyadlan taşımaktaydılar. Bununla birlikte bu yeni doğan toplumun kendi özellikleri, ilk anda kastların bulunmadığı bir dünya vardır." (s. 19) Gabriela Mistral'ın vahığı ve 1945'te de Nobel Edebiyat ödülü'nü kazanan ilk kadın şair olması Şili'ye dikkatleri çekmişti. Neruda ilk şiirlerini ona gidip gösterir ve "Siz gerçek bir şairsiniz" yanrtı- nı alır. Aradaki büyük uzaklığa karşın 1920'lerde Şili ile Ispanyol edebiyatı arasında derinliğine bir yakın- lık kurulur. Neruda, kitaplannı taşra saydığı Latin Amerika'da değil, Ispanya'da yayımlamaya çalı- şır, 1930'larda Mistral'ın Madrid, Neruda'nın da Bar- seJona konsolosu olarak bu ülkede bulunmalan bağ- ları daha da sıkılaştınr. Lorca onu Madrid Üniver- sitesi'ndeki bir şiir okuma toplantısında, "akıllılık- tan daha çok acıya yakın; mürekkepten daha çok kana yakın bir şair" olarak tanrtır. Bir başka neden Neruda'nın daha yırmiM yaşlaN^ da kendini yeryüzüne savurması, konsolos olarak Uzak Asya'da, Avrupa'da uzun yıllar geçırmesı, yer- yüzünün önde gelen hemen bütün kültür adam- lanyla tanışması, arkadaşlık etmesi; kendini dün- yaya tanıtırken, dünyanın da onu tanımastdır. Üçüncüsü de elbet, sıyasal kişiliğidir. Siyasal mücadelelerin de içinde olan Neruda, ülkesinin cumhurbaşkanı adayı da olmuş, Salvador Allen- de'yi desteklemek için adaylıktan çekilerek, onun seçilmesinı sağlamıştır. ölümü de bütün Şili'yi ka- na boğan 1973 askeri darbesi sırasında olmuştur. Bunca renklere bürünmüş bir kişiliğin yaşamöy- küsü elbette birçok ilginçliklerle doludur. Pablo Neruda kitabı, bu ilginçlikleri alabildiğine okurlar- la paylaşabiliyor. Kitabın kısa yazılmış tam 193 bölümden oluşması da okumayı çok kolaylaştın- yor. Kitaptakı ilginç aynntılardan biri de, Neruda'nın uzun yıllar yaşadığı ünlü Kara Ada'daki evde ba- rın çatısına destek olan kalaslardan birine Nâzım Hikrnet'in adını kazıması: "Hikmet'in büyüklüğün- de Avrupa ve Asya birbirine kavuşuyordu ve ma- vi gözlüydü. Neşeli bir insandı. Bir zekâ ve iyilik şenliğiydi." (s. 436) Neruda'nın yaşamı yalnızca bir şairin yaşamı olarak değil, herhangi bir insanın yaşamı olarak da ilginç. Bu nedenle edebiyata ilgi duyanların yanı sıra, herkesin ılgıyle okuyabileceği bir yaşamöy- küsü olduğunu düşünüyorum, Pablo Neruda'nın. K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear