Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 KASIM 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
HakTürbanlı
öğrencileri
koruyup kollamak YÖK
Başkanlığı şansını
arttırıyorsa Ankara
Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Günay
Akbay'ın karşısında
Gazi Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Enver
Hasanoğlu'nun daha
güçlii bir aday
olduğunu söylemişti
Ankara'daki kimi
öğretim üyeleri.
Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'in
işini kolaylaştırmak
için bir öneri daha
getirdi Gazi
Universitesi'ndeki
öğretim üyeleri:
"Hasanoğlu YÖK
Başkanlığı'na
getirilirse boşalan
rektörlük koltuğu Gazi
Eğitim Fakürtesi
Dekanı Prof. Dr.
Mustafa Tan'in
hakkıdır. Çünkü
Mustafa Tan
öğrencilerin türbanla
derse girmelerini
'kazanılmış bir hak'
olarak görüyor."
Efektronik posta: somftaosta.cumhuriyeLcom.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Halk, deprem dilini
öğrenmiş...
"Korkudan dili tutularak!"
ilim dünyasınıntemeli "yayırTadayanır. Bi-
lim insanlarının ve bilim kurumlarının et-
kinliği ve saygıntığı, yaptıkları "yayın"larla
ölçülür. Ölçülürken de "yayın"ın uluslara-
rası düzeyde kabul görmesi ve başkalan tarafından
alıntı konusu yapılıyor olması esas alınır. Bu bir tür
"reyting"tir, yani uluslararası düzeyde başka bilim
adamları tarafından da değer görülüp izleniyor ol-
maktır. Şimdi buyrun, Körfez Depremi'nden sonra
televizyon ekranlarından tanıdığımız bilimadamları-
nın yaptıkları "yayın"larla 1991-1999 yılları arasın-
da "Science Citation lndex" kapsamında nasıl
izlendiğine bakalım. Yani tüm dünyada dağıtılan ha-
kemli bilim dergilerinde başka bilim insanları tara-
fından ne kadar atıf konusu olduklanna ve dolayı-
sıyla dünyada ne kadar tanındıklarına... Istanbul
Teknik Üniversitesi'nden biraraştırma görevlisi dos-
tumuzun katkısıyla bizim televizyonlardaki bilimadam-
lannın uluslararası bilim ortamında 1991 -1999 arası
Karne
kaç kez anıldıklanna ve nasıl tanındıklarına bakar-
ken, bağlı olduklan kurum ve uzmanlık alanlannı da
anımsayalım... Sıralamada bir haksızlık yapmamak
için de adlarına göre alfabetik sıra izleyelim:
Ahmet Ercan (Istanbul Teknik Üniversitesi / Uy-
gulamalı Jeofizik): 0 kez. Ahmet Mete Işıkara (Bo-
ğaziçi Üniversitesi / Jeomanyetizma): 9 kez. Ali
Koçyiğit (Orta Doğu Teknik Üniversitesi /Tektonik):
98 kez. Aral Okay (Istanbul Teknik Üniversitesi / Mi-
neroloji - Yapısal Jeoloji): 379 kez. Atilla Uluğ (Do-
kuz Eylül Üniversitesi / Jeofizik): 8 kez. Aykut Bar-
ka (Istanbul Teknik Üniversitesi / Yapısal Jeoloji - Ak-
tif Tektonik): 230 kez. Celal Şengör (Istanbul Tek-
nik Üniversitesi / Tektonik - Yapısal Jeoloji): 1.359
kez. Haluk Eyidoğan (Istanbul Teknik Üniversitesi
/ Sismoloji): 88 kez. Naci Görür (Istanbul Teknik Üni-
versitesi / Sedimantoloji - Deniz Jeolojisi): 124 kez.
Oğuz Gündogdu (Istanbul Üniversitesi / Sismolo-
ji): 2 kez. Okan Tüysüz (Istanbul Teknik Üniversite-
si / Genel Jeplolji - Tektonik): 38 kez. Önder Öztu-
nalı (Kültür Üniversitesi / Maden Yataklan): 4 kez.
Simav Bargu (Istanbul Üniversitesi / Genel Jeoloji
- Stratigrafi): 2 kez. Şener Üşümezsoy (Istanbul Üni-
versitesi / Metamorfik Petroloji): 4 kez. Şükrü Er-
soy (Istanbul Üniversitesi / Genel Jeoloji - Tektonik):
7 kez. Tuncay Taymaz (Istanbul Teknik Üniversite-
si / Sismoloji): 211 kez. Ülben Ezen (Istanbul Tek-
nik Üniversitesi'nden emekli / Sismoloji): 7 kez.
Bu rakamlar son sekiz yılın toplamı. Yerbiliminde
uluslararası ortamda yılda 10-30 arası atıf almak
"normal" sayılıyor. Yılda 30'dan fazlası "çok iyi"ye
giriyor. Yılda 10O'ün üzerindeki atıflar ise o bilim in-
sanının alanında "olağanüstü başarılı" çalışmalar
yaptığını gösteriyor. Karne böyle!
Sela10 Kasım saat 09.05'te
Atatürk'ün anmak için
tüm yurtta sirenler
çalarken Samsun'un
Çarşamba ilçesinde
tören alanına en yakın
Abdullah Paşa
Camisi'nin
\ hoparlörierinden
yükselen "sela"
neydi?
Bakü-Ceyhan boru hat-
tıanlaşması ŞehirHatla-
n Işletmesi'nin "Fahri Ko-
rutürk" yolcu gemisinde imzaJa-
nacaktı.
Hava muhalefeti nedeniyie
imza töreni Çırağan Sarayt'nda
yapıldı ve televizyonlar ''Fah-
ri Korutürk Yatı"ndaki törenin
, iptal edildiğini duyurdu.
Genellikle Karaköy-Kadıköy
hattında çalışan gemi bir anda
"yat" oluverdi. Belliki, liderierka-
nepelere oturup antaşmayı dizte-
ri ûzerinde imzalamayacaklanna
göre gemide önemli tadilatiar ya-
pıldı.
Gemi, şimdi normal seferteri
için eski haline getiritecek,
Acaba imza töreni için hazıria-
nan gösterişlimobiiyalarsabltp pa-
rasıyla Düzce 'dekı depremzede-
ler için çadır alınabilir mi!
i ı n . * * •• Izmir'de Oikö
U I K U C I I OcaktanÇamdi-
biŞubesi Başka-
nı ve başkanın dernektekı ülkû-
cü arkadaşlan bir işadamından
haraç alırken polis tarafından su-
çûstü yakalanıyor.
Görûlüyor ki, Ülkü Ocaklan
Çamdibi Şubesi bir "haraç çete-
si" gibi çalışıyor.
Sonra, Ulkü Ocaklan Izmir ll
Başkanı, bir basın toplantısı dû-
zenleyip, haraç alırken suçüstü
yakalanan ülkücülerin "ca-
mia"dan ihraç edildiğini
açıklıyor ve "Ûlkûcüden
mafya, mafyadan ülkücû
olmaz" diyor.
Bu özlû sözû aslında şöyte dü-
zettmek gerekiyor
"Suçüstü yapılıncaya kadar ül-
kücüden mafya, mafyadan ülkü-
cü olmaz!"
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Minik Erkan, Clinton'ın burnunu tutup meşhur oldu;
Monica da tuttugu ile meşhur olmuştu!
İskenderun Gökmeydan'daki dosya25 Ağustos'ta "depreme selam ka-
çak yapıya devam" demiştik. Içişleri
Bakanlığı'ndan açıklama geldi:
"İskenderun Gökmeydan belediye
stnırlan içindeki Akdeniz Tatil Köyü
Yapı Kooperatifi'nde bulunan 1082-
1083 nolu parsellerde ayn ayn ruhsat-
lı yapıların mevcut olduğu, daha son-
ra mülk sahiplerinin isteği üzerine bu
parsellerin 29.6.1999 gün ve 19 sa-
yılı encümen kararı ile tevhid edilip
2588 nolu parsel olarâk Mete Aslan
ve Zübeyde Aslan adlarına tapuda
kaydedilmiştir. Parsel üzerindeki es-
ki yapılar yıkılarak Gökmeydan Bele-
diyesi'nce verilen imar çapına göre
mimari proje düzenlenerek 13.7.1997
tarihinde inşaat ruhsatı akabinde de
16.8.1999 tarihinde yapı kullanmaiz-
ni verildiği anlaşılmıştır."
Iskenderun'un ANAP'lı Belediye
Başkanı Mete Aslan' ın ve eşi Zübey-
de Aslan'ın adının geçtiği konu için
tekrarGökmeydan'adöndük... Bele-
diyedeki dosyada, ruhsat için başvu-
ru yok, projede bir mimann imzası var
ama mimann fenni mesuliyet taah-
hütü yok, belediyenin imar çapı yok,
belediyenin verdiği inşaat ruhsatı ya
da yapı kullanma belgesi yok...
Ama bir şey var:
İskenderun Belediyesi'nin
Gökmeydan'a verdiği asfalt
yardımı sözü!
Rüşvet çekirdek gibidir, yedikçe insanın yiyesi getiri \ Banş Ertürk
ÇED KOŞESt
OKTAY EKINCI
Derbent'te hukuk sınavı
Bizde "gecekondu yıkımf de-
mek, gazetelere ve televizyonla-
ra yansıyan kavgalı, dövüşlü, dra-
matik "direniş görüntüleri" de-
mektir.
Örneğin, kaçak binasını dozer-
lerden kurtarmak için çocuğunu
|NMg*maiıpdamaçıka*ve "Eğer
yıkarsanız öldürürüm" diyecek
kadar da kendinden geçercesine in-
sanlık dışı davranışlar sergileyen
çılgın babanın fotoğraflan yıllar-
dır akıllardan çıkmaz.
Ancak yasadışı yapılaşmanın
"toplumsal haklan gasp ettiği"
ve kent halkının şehircilik ilkele-
rine saygih bir yerleşmede yaşa-
ması olanağını da "yok ettiği"
gerçeği ise -akıllarda kalması şöy-
le dursun- aynı "olaylı yıkımla-
nn" bol fotoğraflı habermetinle-
rinde bile yer almaz.
Depremlerin ardından kamu-
oyunun bu kez "> aşamsal bir bi-
linç" içinde yasadışı yapılaşma-
ya karşı yüksek düzeyde "has-
saslaştığı" şu günlerde gecekon-
du yıkımianndaki geleneksel gö-
rüntülerin bir kez daha yaşanma-
sı tehlikesi var.
"Tehlikesi" diyorum, çünkü
bu ülke sanki hiç deprem dersi ya-
şamamış gibi "eski başıboş emir
alışkanlannı" sürdürürse bu ar-
mücadele eden kooperatif, aynı
imar planlanna "aykın" ve baş-
kasına ait arsalarda yasadışı yer-
leşenleri kendi gücüyle buradan çı-
kartamadığı için "14 yıldır huku-
ku bekliyorJ"
O kadar ki gecekonduculara
"nuğdttriyetlerMİ''4!}gkknnek
ıçm "ödeme yapmayı" bile öne-
ren, ancak "refiize" edilen arsa sa-
hibi kooperatif yöneticileri, yine
bu süre içinde siyasilenn yasalar-
dan yana değil, hep "işgalcüerden
yana" davranmalannı da dehşet-
le izliyorlar.
Sonunda yine "yargı" üzerine
düşeni yapvyor ve arazinin yasal
sahiplerine mahkeme eliyle bo-
şaltılarak
u
icra memurlannca tes-
lim edilmesi"karara bağlanıyor.
Şimdi, belkı de şu birkaç gün
içinde, işte bu yargı karannın "uy-
gulanması" gerilimi yaşanacak.
Arazilerinden bellı bir bölümü
ımar planında "kent halkına ait
yeşil alan" olarak da aynlmış olan
kooperatif üyeleri, kendi tapulu
arsalannda planlı ve yasal biryer-
leşme kurabilmek için yasadışı iş-
galcilerin "icra memurlarına da
direneceklerF'kuşkusu içindeler.
Bakalım basınımız ve tv kanal-
lanmız, bu olayı da haber yapar-
larken olası direniş eylemleri ye-
Derbent'deki gecekondular. arsa
bile geri çevirdiler...
tık gerçekten hepimızin geleceği
için en ciddi "tehdit" demektir.
Özellikle Istanbul'da yaşanan
"paniğin" temelinde de bu ken-
ti tutsak alan ve milyonlarca insa-
nın barındığı "denetimsiz" ve
"imar kurallarına aykın" ya-
pılaşmanın deprem karşısındakı
"çaresizliği'' yatarken böylesi bir
sonucu daha da "vahim"kılacak
yeni aymazlıklar bir anlamda ar-
tık "topyekün inrihar" demek
değil midir?
•••
tşte bu tehlikemn sanki kendi-
sıni göstermeye başladıgı yer ise
Sarıyer sınırlan içindeki "Der-
bent" denilen ve gecekondulann
yaygınlaştığı iskân bölgesi.
Daha doğrusu, yıllardır kaçak
yapılaşmayla "işgal edilmiş" olan
ve mülkiyetinin de S.S. Oto Sa-
natkârları Yapı Kooperatiff ne
ait olduğu mahkeme kararlanyla
da kanıtlanmış bulunan "illegal
yerleşme" altındakı 220 bin m2'lik
arazi...
Tapuda 61 pafta, 386 ada, 2 par-
seldeki bu arazisinde 1985 'den bu
yana "imar planlanna uygun
konut yerleşimi" yapmak için
sahiplerinin "para tekliflerini"
rine "hukukun ve şehirciliğin
beklentilerini" de artık kamu-
oyuna duyuracaklar mı?
Koç Üniversitesi'nin
"açıhşı"
Sanyer'in Derbent'inde yasa-
dışı gecekondu işgaline yargı ka-
ranyla son verilmeye çalışılırken
yine Sanyer'in Mavromoloz Or-
manlan'ndaki hukuk dışı Koç Üni-
versitesi inşaatına da aynı yargı-
nın durdurma ve iptal kararlan
dinlenmeden hızla devam edildi ve
sonunda "törenle açıbş" aşama-
sına bile getirildi.
ÇED Köşesi, Bakanlar Kuru-
lu'nun 1992'deki orman arazisi
tahsisisini yasalara aykın bula-
rak iptal eden Danıştay Dava
Daireleri Genel Kurulu'na ait
"kesinleşmiş yargı kararının"
bir kopyasının "rektörlük bi-
nası girişine" asılmasını tavsi-
ye ediyor.
Türkiye'nın 2000'li yıllara
"hangi hukukla" girdiğinin Koç
Üniversitesi "ndaki öğrencılerce
de öğrenilip, yeni yüzyılda "iş"le-
rini yasalara değil yine siyasilere
dayanarak yürütmeleri için...
KİM KİME DUM DLMA BEHÎÇAK behicak(n turk.net
ÇtZGİLİK KÂMİL MASAR.İCI
HARBİ SEMtH POROY
BULUT BEBEK NVRAYÇİFTÇİ
EVDEN ÇWP, KKİA ZEMİNU
fATMR, HAYAT1M f
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 21 Kasım
VOLTAIRE
4694-' 7E ,
ÇA6I* MlfiJ Ö*JCÜL£*İNI>EN
SİLE tCAnLMfYOBUM, AMA
LSMe HfAKKfM/Z/ Öc&A/£ DEĞİKI
CAĞIM" oiyeu roırAt/ee, çEK
OÜÇÜAJCE ÖZGÜ&LÜĞU /ÇİAJ OMfUJ ŞO-
YUNCA MÜCAOeLE E71UiŞn. MESL£G'UİAJJ
PÜÇÜNDÜ6ÜNÜ SÖYLeMEK OLPUĞUAIU
8EURTEN FfLOZOFj 8Ü
99 CİLDİ SULAAJ YAPIT VEGMİŞTİ.
8 8İNİ GeçSAJ SAVfDAKİ MEKTUP-
LAfÜ BUMUM p/Ş/AJ£>AyZ>t.
VE DÛSÜHCE ÖZGÜRLÜĞÜ..
VOL7A/&E ÇOK EfZICEM ÜKILENMİŞTİ AMA,
SAAJSÛR. V£ HAPfS DE PEÇİUİ BIBAKA4A -
MlfTT. HEMEH HSMEN HEtZ Kİ7ASI YASAK-
LAUMIŞ,OYUHLAW DUSOUieuiMtUÇTV..
VOLTAI&g'lN PÛÇÜKICELBISJ yAÇAMDAAİ
KAVkSAKLAU<YO(ZDU. ONA <SÖee, Ö2GÜH
PiİfÜMCE AYA/t ZAMAklDA AHLJÂKIH 7E"-
MeUYDİ- VOLTAIRE, SACAJAZ MRİ&TirAM
ANLAY/ÇIMA DA HA&Ç' ÇHCARAK "DiAJS/2"
AMAS/N/ GÖZ£- AlMfŞn. "BEMİM Gİ-
Bİ DİİÇÜNÛN, YOKSA T*M£I SlZİ LA~
NETLEft " ŞAA/rAJ-IMA &OXUA/ EĞ~
A*£AAİÇTİ. ÖLDÜĞÜAIDE, K/USE,[>İNÎ
TĞ&EN V4PM4Y/ GeDE&EGEK OM-
PAU IUTİKAM ALACAKr/f.
PANO
DENtZ KAVUKÇLOGHJ
Sahi, Neden?.••
1971 yılının sonbaharında A.T.Cİ tanıdığımda
22, bilmediğiniz 23 yaşında olmalıydı... Bir gün ön-
ce, Nürnberg'deki evime telefon etmiş, karşısında-
kinin "oen" olduğuna emin olduktan sonra, ürkek
bir sesle, "Sizinle görüşmeliyim!" demişti. Bu tele-
fonu bir süreden beri bekliyorum. Ortak arkadaşla-
nmız, onun "yolda"olduğunu, Almanya'yagelir gel-
mez beni arayacağını, A.T.C. için mutlak "bir şey-
ler" yapmamı söylemişlerdi.
Ertesi gün akşam üzeri onu sokak kapısında kar-
şılamıştım. Dört kat merdiveni, değil tek başına çık-
mak, destek olmaksızın sokakta yürüyecek durum-
da değildi. Devam ettiği istanbul Teknik Üniversite-
si'nde beş yıl arka arkaya okul birinciliğini kimseye
kaptırmadığı söylenen bu çalışkan, kararlı; gür si-
yah saçlı, yakışıklı delikanlıyı o halde görmek yüre-
ğimi burkmuştu...
"Beni sınav kapısında aldılar..." diye anlatırken
gözlerinden yaşlarsüzülüyordu. "Tekdersim kalmış-
tı... Düşünebiliyor musunuz?.. Izin verseler şimdi
yüksek mühendistim..." Izin vermemişlerdi. Yalvar-
malan, yakarmalan boşa çıkmıştı. Bir ihbar sonucu
gözaltına alınmış, arama yapılan evinde "suç deli-
li" olarak buluna buluna, gazete bayilerinde ser-
bestçe satılan haftalık dergilerden biri bulunmuştu.
A.T.C.'ye, ne söyletmek istediklerini bile bilmeden,
kırk sekiz saat aralıksız işkence yapmışlardı. "Ço^f
cahıl ve çokbeceriksizdıler..." diyordu. Elektrigi.be-
denini ıslatıp ayak parmağından verecekleri yerde,
teli kuru ayak bileğine sarıp bir de voltajın ölçüsü-
nü kaçınnca, etleri parçalanmış, kemikleri yanmış-
tı. Sol ayağını yere basamıyordu. O "korku ayla-
n"nda Istanbul'da başvurduğu hiçbir hastane onu
kabul etmemişti. Ayak bileğindeki yara birtüriü ka-
panmıyordu. Haftalar sonra umutlan tümüyle tüke-
nince sahte bir pasaportla komşu ülkelerden birine
geçmiş, oradan da Almanya'ya gelmişti...
Nümberg Şehir Hastanesi'nde A.T.C.'nin ayağı-
nı muayene eden doktorlardan utanmıştık. "Bunu
devletımızın memurian yaptılar!" demek bize ağır ge-
liyordu. "Başka bir neden uyduralım..." diye düşün-
dük. Ama olmadı. A.T.C. giysilerini çıkanrken, dok-
torlar vücundaki sigara yanıklarını görmüşler, neler •
olup bittiğini anlayıp, hiçbir şey sormamışlardı...
A.T.C., hemen ameliyata alındı. Kangrenleşen sol
ayağı bileğinden kesildi... Sonuç raporunun "ne-
den" bölümüne bir not düşüldü: "Dış müdahale."
A.T.C., geleceğe ait düşleri, umutlan üniversite ka-
:
pılarında kalmış 12 Mart kurbanı binlerce gençten
biriydi... Bıraksalar, Sayın Süleyman Demirel'in Sa-
yın Turgut Özal'ın, Sayın Necmettin Erbakan'ın,
Sayın Recai Kutan'ın da bir zamanlar sıralarını pay-'
laştığı Istanbul Teknik Üniversıtesi'ni birincilikle bi-,
tirecekti... Onun tek suçu dünyayı, Türkiye'nın siya-
sal yaşamınayıllardır yön veren "ünlü" okul büyük-;
lerinden dahafarklı algılamasıydı. O, demokratik, ba-
ğımsız, özgür; sanayileşmiş, gelişmiş, uygar; daya-
nışmacılığın, paylaşımcılığın, sosyal adaletin egemen
olduğu bir Türkiye düşlüyordu. Devletlerarası ilişki-'
lerde karşılıklı saygının, eşitliğin; halklararası ilişki-
lerde kardeşliğın geçerli olduğu, barışçı bir dünya-
nın özlemini çekıyordu. Bu düşleri, bu özlemleri dil-.
lendirip yazıya döken bir haftalık derginin okuru ol-
manın bedelini kesHen ayağı ve küçük bir Alrhan ka-
1
',
' sabasında bir sandviç büfesinin tezgâhı arkasındâ"
yaşam boyu çekeceği kahırta ödeyecekti.
12 Mart'ın cezaevleriyle, işkenceleriyle, baskıla-'
nyla şimdi 50'li yaşlannı süren kimbilir kaç bin siya-
sal bilgiler, hukuk, iktisat, sosyoloji, felsefe, edebi-
yat, fen bilimleri oğrencisinin "yaşam hedefieri" yön
değiştirmek zorunda kaldı? Bugün yazılı basında yö-
netici, gazeteci, köşe yazarı olarak çalışan, televiz-
yon kanallarında genel yayın yönetmeni, program-
cı, haberci, sunucu olarak karşımıza çıkan; büyük
özel sektörkuruluşlanndayöneticilikyapan; iletişim
kurumlarında, reklam, tanıtım, halkla ilişkiler kuru-
luşlannda söz sahibi olan ya da dönüp dolaşıp işa-
damlığında karar kılan binlerce insanın tümünün
gençlikyıllarındakendileri için öngördükleri yaşam-
la şimdi sürdükleri yaşam acaba örtüşüyor mu? Yok
edilenler, yaşamın dışına itilenler, yaşamdan soyut-
lananlar bir yana, gençlik yıllarında okudukları okul-
ların bu en çalışkan, en bilgili, en yaratıcı öğrenci-
leri niçin politikaya atılmayı düşünmediler? Niçin si-
yasal yaşamımızda doğrudan söz sahibi değiller?
Ya on yıl sonra gelen ve öncekinden çok daha ilkel,
çok daha acımasız olan ve yüzde 9O'ı 25 yaşın al-
tında 650 bin kişiyi gözaltından, cezaevinden, işken-
ceden geçiren 12 Eylül kıyımı?..
Ertuğrul Özkök geçen salı Hürriyet'teki koşesin-
de, Clinton'ın TBMM'deki konuşmasına övgüler.
düzdükten sonra soruyordu..." Clinton 50yaşlann-
da. Bu konuşmayı dinledikten sonra hissiyatınız ne-
dir? Yoksa siz de benim gibi mi düşündünüz: Bizim
orta yaş kuşağımız neden hâlâ böyle bir lider çıka-
ramadı..."
Sahi, neden?
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7
1/ Kenarlan sa- ..
çakhbırçeşitba-
şörtüsü... Yete- 2
neğı ve saygınlı-
ğıyla ünlü kadın 3
şarkıcılara veri- A
len ad. 2/ Yaba-
ni elma... Çıkar
yol,çare.3/Efe-
lekde denilen ve
yaprakları seb-
ze olarak kulla-
nılan bitki...
Şöhret. 4/ Bir
pamuk cinsı...
Verme, ödeme. 5/ " —
Gökçe": Karikatür sa- -|
natçımız. 6/ Üstü kapa- „
lı olarak anlatma... Tro-
pikal Afrika'da yetışen 3
bir ağaç. 7/ Bizmut ele- 4
mentinin simgesi... 5
Akarsukıyılanndakiça- „
lı ve ağaççıklann üze-
rindedeyaşayabılenbir ^
balık. 8/ Bir kimseye ça- 8
lıştığı yerce verilen ta- g
til... "— ömür biter bir
uzun sonbahar olur" (Yahya Kemal). 9/ Düğün armağa-
nı... Cerahat.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bez parçalanndan dokunan basit kilim... Leyleğe ben-
zer bir kuş. II Taş ya da maden çıkanlan yer... Kumarda
ortaya sürülen para.3/Çuhadan yapılmış, dılimlı birbaş-
lık... Dolma yapmak ıçın hazırlanan karışım. 4/ Bilgiç- •
lik taslayan kımse... Yaşanmış olaylann anlatıldığı yazı
türü. 5/ Birçok bedensel özelliğıyle fıle benzeyen, tav-
şan irılığınde memeli hayvan. 6/ Tann'ya yalvarma... •
Göreceli. 7/ Parola... Hava basınçlan eşıt olan yeryüzü '
noktalan. 8/ Bir ışj yenne getinmek için verilen söz... Ku-
rucu. 9/ Yere dikilen işaret çubuğu... lçe doğmayla akla
gelen yaratıcı duygu.