Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 1998 PERŞEMBt
12 KULTUR
Ender Güzey, gerçekleştireceği anıt projesiyle geçmişi, bugünü ve geleceği buluşturacak
Bu kez îstanbuFa 'dokunacak'GÜLERÇETİN
Yaşamını uzun yıllardır Münih'te sürdüren ressam
Ender Güzey, 1993 yılında 'boğaza dokunduğu' ve
yurtiçınde \e yurtdışında büyük ilgi uyandıran
Nuh'un 1993 Gemisi projesinin ardından bu kez ka-
lıcı projeyle Istanbul'a 'dokunacak'. Amt projesi-
nin adı Konstantinopl'dan İstanbıü'a. Güzey, 1200
metreyi kapsayan biryol iizenndeyerle$tirilecek26
bronz heykelle Fatih Sultan Mehmet'in 1453 yılın-
da tstanbuFun fethı sırasmda Osmanlı savaş gemi-
lerini karadan çektiği tarihsel yolu vurgulayacak.
Sanatçı tarihe görsellik kazandırdığı bu projede ay-
nı zamanda geçmişle bugünü de buluşturmayı amaç-
lıyor. Sanatçıyla 1999 yılında gerçekleştireceği pro-
je üzerine söyleştik.
Şehrime dokunma ihtiyacı duyuyorum
- İstanbulda bir amt projesi oluşturma diişünce-
sinin çıkış noktası nedir?
Ben îstanbulluyum. Kendi şehrime bir şekilde
dokunma. ona bir biçim verme ihtiyacı duyuyorum.
Kalıcı bir şeyler bırakmak ıstiyorum kente. Bu pro-
jenin oluşumunda lstanbuTun kendi özellikleri de
çok belirleyicı oldu. Dolu dolu kültür taşıyan, tarih
taşıyan. dünya ıçin bile çok önemli olan bir nokta
lstanbul. Ancak çok olumsuz bir yönde değışiyor.
Benim çocukluğumda İstanbul bir kent kültürüne sa-
hipti, bu anlayış hızla yok oldu. Batı'da çok yakın
tarihlerde büyük savaşlar geçirmiş şehirler bile do-
kulannı tstanbul'dan daha iyi koruyabilmişler. Bu
projenin amacı da tanhı kitaptan çıkanp yaşanır ha-
le sokmak. Aynca Istanbul'un fethi gibi tarihi birola-
yı vurgulamak. bu metropole çağdaş formasyonda
heykel vermek bir ihriyaçtır.
- Anıt projesinin yapısını anlaor mısııuz bize?
Toplam 26 bronz heykelden oluşacak proje. Bu
heykeller Fatih Sultan Mehmet'in Konstantinopl'u
fethi sırasında Osmanlı savaş gemilerini karadan
çektiği tarihsel yolu görsel bir şekilde vurgulayacak-
lar. Üç ana heykel var projede. llk iki parça bir ka-
dırganın baş ve kıç kısımlan. Kadırganın kıç kısmı
gemilerin karaya çıkanldığı nokta olan Tophane'ye
yerleştin'lecek. Denize iniş yeri olan Kasımpaşa'ya
da baş kısmı oriırtacağız. Öna noktada da 16 met-
relik bir bronz heykel yere gömülecek. Bu heykelin
üzerinde güzergâhın topoğrafyası yer alacak. Izle-
yiciler bu güzergâhı yüriirken o plakanın üzerinde
izlerini bırakacaklar. Geçmiş, bugün ve geleceği bu-
a
luşturacak bu proje. Bu üç ana parçanın bağlantısı
23 tane kütük biçimınde heykelle sağlanacak. Bun-
lar ise teknelerin aktanmında kullanılan kızaklan sem-
bolize edecek.
- İstanbul'a bir anıt bırakmak isterken neden özek
likle İstanbul'un fethini vurgulamak istediniz?
Öncelikle tarihe önyargısız bakmamız gerek di-
ye düşünüyorum. Her çağın kendine göre dogrula-
rı. yanlışlan var. Istanbul'un fethi konusunda en
önemli nokta yenı bir çağın başlamtş olması. Fatih
bu dönemde askerliğinı. yönetıciliğinı bilim adam-
lığmı. kâşifliğini birleştirerek şaşırtıcı biryöntem de-
niyor ve başanlı oluyor. Yurtdışında da büyük tak-
dir topluyor bu olay. Projemı ögrenen Batılı basın
mensuplan gelip mekânı görmek ıstıyorlar. Bu ne-
'üzey, 1200
metrelik yol
üzerine
yerleştirilecek 26
bronz heykelle
Fatih Sultan
Mehmet'in 1453
yılında
Istanbul'un fethi
sırasında Osmanlı
savaş gemilerini
karadan çektiği
tarihsel yolu
vurgulayacak.
Sanatçı, 1999'da
gerçekleştireceği
anıt projeyle yeni
çağın başlangıcı
olan bu dönemin
önemini
vurgulamak
istediğini
belirtiyor.
denle bu önemli dönemi vurgulamak ıstedim.
- Çakşntalannız ne zaman başlayacak ve projeyi
ne zaman tamamlayacaksııuz?
Maddi olanaklar saglandıgı takdirde 1999 başın-
da başlayıp yıl sonuna kadar tamamlanacak proje.
Üç ana heykel aşağı yukan üç dört aylık bir zaman
diliminde oluşacak. Öteki heykellerin oluşumu se-
ne sonuna kadar zaman alır sanıyorum. Ancak üç
ana heykelden biri tamamlanıp yerine konduğunda
bir açılış yapılacak. Bu ilk açılış sırasında bir per-
formans gösterisi de gerçekleştireceğim.
- Projenin maliyeti ne kadar tutacak ve bu maii-
yeti nasıl karşılayacaksınız?
Elbette çok yüklü bir malıyet, ancak tam rakam
veremiyorıjm. Bana sağlanacak olanaklar doğrultu-
sunda projenin masraflan da değişecek çünkü. Ör-
negin gerekli olanaklara kavuşamazsak ara heykel-
lerin sayısı değişebilır. Şu ana kadar pek çok kurum
ve kuruluşla görüştüm. Manevı açıdan büyük des-
tek görüyor proje. Maddi destek görüşmeleri de sü-
rüyor. Bir sanatçı olarak görüşeceğim ilk yerin Kül-
tür Bakanlığı olduğunu düşündüğümden ilk olarak
bakanJıktan gerekli ızınleri ve maddi destek sözü-
nü aldım. Aynca projeye bir heykelcik edisyonuyla
başlamak istiyorum. Bronz kütüklerin bir tanesini
model edisyon haiine getirerek 29 Ekim'de Bilim Ga-
lerisi'nde açılacak olan karma sergide gösterece-
ğim. Projenin ilk adımlan bile maddi olanaklar ge-
rektiriyor. Bu heykelin satışı da projenin başlangıç
aşamasını destekleyecek.
YolcuJuklar ufkumu çok genişletiyor
- Son dönemlerde renkü ve büyük projelere yöne-
liyorsunuz „.
Çerçeveler yetmiyor bana. SürekJi fantezilerimi
daha yaşanır birbiçime sokma çabasındayım. Bu ne-
denle öteki sanat dallannda üriin veren sanatçılarla
çalışmayı da çok sevivorum. Sarunm bütün bunlar-
da doğu, batı, güney arasında sürüklenen bir gez-
gin olmamın da bir etkisi var. Özellikle çıktığım
tekne yolculuklan ufkumu çok genişletiyor. Bu da
yaptığım işlerde yansımasını buluyor doğal olarak.
- Çeşitli dönemlerde farkh kurumlarda egitmen-
lik yapünız. Türkiye'de sanat eğitimini değerlen-
dirir misinjz?
Amatörce işlereyaklaşamıyorum ben. Türkiye'deki
şartlar ne yazık ki benım profesyonel düşünceme uy-
gun değil. Sanat, bilim kadar ciddi bir olay. Bir
donanım, bir ekipman gerektiyor. Para \arken bile Tür-
kiye'de bu paranın öğrenciler için kullanılması düşünül-
müyor. Hocalara baktığımız zaman idealist bir ülke
Türkiye. Ancak insan gerçekten maksimumu düş-
lemeli ve onu yapmaya çalışmalı. Bu projeye bakacak
olursak ben de sıfirdan başhyorum. Bronza param yet-
mez alçıdan yapayım ya da bronz görünümü veren
daha ucuz malzemeler bulayım demıyorum. Bronz
olacak diyorum. Türkiye'de işe başlanırken idealist
oluyor herkes ama çok çabuk tav ız veriliyor. Hocalar
bildiklerini paylaşmaktan çekinmiyorlar ama yeter-
siz kaldıklan noktada daha fazlasını araştırmıyorlar.
O noktada birlikte çahşma, paylaşma, araştırma ve
asıl eğitim başlamah aslında. Biz ise öğrencileri yeni
değerler ofarak görüp onlan değerlendirmeyi t»il-
mıyoruz. Böyle bir anlayış farkı var.
Jacqueline du Pre, hakkında yazılan kitaplann yanı sıra yaşamını konu alanfilmle de gündemde
'O hâlâ müziğinde yaşıyor...'
KültürServisi- Büyük Jacqu-
elinedu Pre'yi nasıl hatırlamalı-
yız? Sanatçırun dul eşi, müzisyen,
tanınrruş figürlerin şüphesiz en
suskun olanı Daniel Barenboim.
bu konuda çok kesin konuşuyor:
"Bir özel havat. özeldir. Duygu-
lanm. ancak mü/ik yoluyla hal-
ka Uetilebilir, hakkınıda öyküler
anlatarak degiL BizJer, Jaccjueli-
ne'in miiziğiyle ilgili birçok bel-
geyıesahipoldugumuziçin gerçek-
ten şanslıyız. O, müziğinde y aşa-
mayı sürdürüyor ve kendisini biz-
lere bıraktığı haliyle yaşatılmayı
hak edivor, başka biri y a da ken-
di versiyonlan araeılığryladeğiL"
Son dönemlerde du Pre'nin
birçok versiyonu çıktı ortaya. Ai-
lesi ve arkadaşlan, sanatçının
ışıltıh ve kederli yaşamı üzerine
yazılanlan okumak için sıraya
girdiler. Bu versiyonlann sonun-
cusu ise du Pre ile kızkardeşi ara-
sındaki ilişkıyi anlatan 'Hiiary ve
Jackie' isimli filmle gündeme
geldi. Geçen günlerde Venedik
Film Festıvali'nde gösterilen film,
The Guardian gazetesi yazarla-
nndan DerekMakolm tarafindan
hem 'etkili', hemde oyunculann
performansı açısından 'dikkat
çekici' olarak nitelendirildi. Ba-
zılan ise du Pre'nin kız kardeşı
ile erkek kardeşi tarafindan ya-
zılan ve filme esin kaynağı olan
kitabı eleştirdikJeri gibi. saygın
biryaşarru yağmaladığı gerekçe-
siyle film üzerine de ağır eleşti-
rilerde bulundular. Söylentılere
göre Barenboim. filmın Fran-
sa'da gösterilmesini engellemek
için çalışmalara başladı. Kendi-
si ise "Bunu yapüğıını da söyle-
miyorum,yapmadığunıda_" söz-
leriyle, konuya ilişkin bir yorum
getirmemeyi yeğliyor.
28 yaşında hastalandı
Barenboim. genç yaşta yitirdi-
ği eşi hakkında konuşmamakta
direniyor. Bozulmaz suskunlu-
ğuyla o. müzik dünyasının Ted
Hughes'u. Ve mezanndayken bi-
le belleklerden silinmeyen du
Pre, adeta SyhiaPlath'ın Ingiliz
versiyonu.
Du Pre, tombul dizleriyle biz-
lere Elgar'ı sevmeyi öğreten ve
çelloyu bir tutku objesine dönüş-
türen mucizevi çocuktu. Göz ka-
maştıncı Barenboim ile 1967 yı-
lında ev lenerek altın bir çift oluş-
turdular. Bizleri, müzik yapma-
nın içgüdüsel ve denetimi olma-
yan bir şey olduğunu düşünme-
ye teşvik etti. Barenboim, 'A Li-
fe in Music1
isimli kitabında eşi-
ni şöyle anlatıyordu: "Ona bah-
şedilen şeyler sayesinde, çaldığı
miiziği aym anda kendisi beste-
Hyormuş hissini veriyordu insa-
nâ."
Du Pre, çellosu olmadan kaba
ve çelimsiz, çellosuna sanldığın-
da ise vahşi ve kendınden emın
bir hal alır, müzik. vücudundan
geçerek yayılırdı çevTeye. Onu ül-
kenin yetıştirdiği en büyük çel-
locu olarak nitelendiren eleştir-
menler, çügın Ophelia'ya da eş
tutarlardı. lstikrarsızlığm verdi-
ği bir çekicilik vardı onda. Zaten
Hiiary ve Jackie adlı film de ışıl-
tılı ve hasar görmüş A\ıısturya-
lı pıyanist David Helfgott'un öy-
küsünü anlatan "Shine'ın izinden
gidiyor.
Çello, Du Pre'nin sesi. hattata
kendisiydi. 28 yaşındayken kat-
merli doku sertleşmesi, sinir kı-
hflannın zamanla büzüşmesi ve
bunun sonucunda vücut hareket-
lerinin gittikçe kısıtlanması ve
hareketlerin denetimi-
nin zorlaşması anlamı-
na gelert multiple scle-
rosis hastalığına yaka-
landı. Sinirlerinden yok-
sun parmaklan. çello-
sunu kavrayamaz oldu-
lar. Sesiylebirlikte, ken-
disini de yitirmışri ar-
tık. Yaşamının geri ka-
lan 14 yılını öfkeli ve
asık suratlı sessizliği
içinde. tekerlekli san-
dalyede geçirdi. Baren-
boim. onu profesyonel
yardım alabileceği özel
bir kliniğe yarırdı ve her
hafta sonu ziyaret ettı.
Ancak kendisi. yaşamı-
nı Helena Bashİdrov ile
birlikte Paris'te sürdür-
dü ve iki çocuk sahibi
oldu. Du Pre, ölene dek
yalnız ve unutulmuştu.
Belleklere genç. öf-
keli ve coşkulu haliyle
yer eden du Pre, 1987 'Hilary
yılında öldü. Kısa ömriinde ya-
rattığı efsane, ölümünden sonra
anlatılan öykülerle. özellikJe de
kardeşjeri Hilary ve Piers du Pre
tarafindan geçen yıl yayımlanan
kitabın etkisiyle daha da büyü-
dü.
Kızkardeşlerin ilişkisi
'A Geniusin the Famfly\ Chris-
topher Nupen'in 1969 yılında
yayımlanan Omnibus'unda an-
latılan canlı, gençlik \e kev if do-
lu İngiliz kızından çok farklı bir
du Pre'yi gözler önüne seriyor-
du. Kitapta, neşeli aile tablosuy-
la yakıcı bir intikam öyküsü yan
yana getirilmişti. Hilary de çok
başanlı bir müzisyendi, ancak
r
aniel
Barenboim, genç
yaşta yitirdiği eşi
hakkında
konuşmamakta
direniyor.
Bozulmaz
suskunluğuyla o,
müzik
dünyasının Ted
Hughes'u. Ve
mezanndayken
bile belleklerden
silinmeyen
Jacqueline du
Pre, adeta Sylvia
Plath'ın îngiliz
versiyonu.
ailenin merkezi haiine gelen kap-
risli, talepkâr ve mucizevi küçük
Jacqueline'in ardında kalmıştı
hep. Kitabın satırlan arasında
adeta Hilary'nin "Ben de, ben
de!" dediği hissediliyordu.
Kitap, kardeşlerinin du Pre'yi
ıslah etmek. 'sevgi ve dürüstlük
adına' gerçek yüzünü göstermek
çabalannın bir ürünü. Kitapta.
du Pre'nin sadece birdeha değil,
aynı zamanda insanlan kullanan
ve cinsel açıdan doyumsuz bir
kadın olduğu, son yıllannda ise
iyice kaba ve acımasız bir kişi-
liğebüründügüanlatıhyor. Kita-
bın en büyük sürprizi ise. du
Pre'nin, Hilary''nin kocası Chris-
topher Finzi ile, hem de Hi-
ve Jackie' adlı filmde Emily \Vatson ile Rachel Grilîîths rol alıyor.
lary'nın teşvikiyle kurduğu iliş-
kinin açıklanması. Hilary, bu ko-
nuda kız kardeşiyle aralannda
hiçbir kıskançhk ya da anlaş-
mazlık yaşanmadığını belirtiyor:
" Jacqueline'i iyi tanıyor, ne den-
b* ionlgan olduğunu. nasıl en yük-
seklerde ve aynı zamanda da kor-
kutucudermklderdeyaşadığmıbi-
üyurdum.Ona yardımcıobnakve
onunla her şeyimi pay laşmak be-
nim için otomatikbir hareket ha-
lini alîmştı. Hepimiz onu seviyor-
duk. Zaten onunla karşüaşan her-
kes ona âşık olur ve ona y^ardım
etmek isterdi."
Hilary. yönetmenliğini Anand
Tucker' ın yaptığı Hilary ve Jac-
kie filmine hayran kaldığını be-
lirtiyor. Filmde du
Pre'yi canlandıran
EmilyNVatson. sanat-
çının tekniğini taklit
edebılmek için gün-
de 9 saat. parmaklan
kanayıncaya dek çahş-
mış. Film, iki kızkar-
deşin ilişkileri üzerin-
de yoğunlaşıyor.
Kendisini Rachel
GriffioVın canlandır-
dığı filmi 'Gerçekçi
ve duyariı' sözleriyle
nitelendiriyor Hilary.
Barenboim ise filme
ilişkin duygularını
şöyle dıle getiriyor:
"Ben ölünceye dek
bekleyemezler miy-
dL.."
Du Pre'nin yaşamı-
nı konu aian yeni bir
kitap önümüzdeki ay
yayımlanıyor. Kitabın
yazanEIizabethVVft-
son da bir çello sanat-
çısı ve zamanında Rostropoviç'irı
öğrencisi olarak du Pre ile birlik-
te çalışmış. Du Pre'yle ilgili tüm
yayın haklanna sahip olan Baren-
boim, daha önce de Şostakoviç'in
biyografisini kaleme alan Wil-
son'ın kıtabınıonaylıyor. Yayın-
cısı Ion Trewin ise kitabın kesin
olarak A Genius in the Family'ye
yanıt ya da düzeltme getirmek gi-
bi bir amaç taşımadığını belirti-
yor u
Bu. şahsuıa nıünhasır bir
yapıt Her şey den önce du Pre'yi
başanlı bir müzisyen yapan nite-
likleri üzerineyoğunlaşmışciddi
bir bryografı."
Korkutucu biçimde carüı
Hilary, yine de hiçbir versiyo-
nunun, ^30106^' olarak söz et-
tiği kardeşi denli gerçek olama-
yacağını söylüyor. "Ben en ba-
şmdan sonuna dek orada. onun-
lay dım. Jackie benim kardeşim
olduğu için şanshdeğil miyim siz-
ce?" diyor ve kitabın ortaya çı-.
kış sürecini şöyle özetliyor: "Hiç-
bir zamanbu khabıyazarken ağ-
ladığım kadar çok ağlamanıış-
tım. Ancak bunlar acuıın değil,
heyecamn gözyaşlanydı. Yazar-
ken yaşadığını her anı sevdim,
kendüni Jackie'ye. anneme, ba-
bama ve çocukluğuma inamlmaz
yakın hissettim. Geriye dönüp,
eski günierin içine bir yürüyüş
yaptun. Düriistçeyazdım,bu yüz-
ilen de kolay oldu."
Barenboim ise ısrannı sürdü-
rüyor ve du Pre'nin yaşamını ve
ruhunu kitaplarda ya da filmler-
de değil. kendisini bulduğu, öz-
deşleştiği ve ardında bıraktığı
müzikte aramaya çağınyor her-
kesi: "O,müz@ndeyaşıyorve hâ-
lâ korkutucu biçimde canlı..."
IŞDLDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Bakanlığın Saçmalığı!
Kültür Bakanlığı'nın saçmalığı sürüyor! Konu
şu: ileri sürülen sava göre kaçak basımı ve kor-
san yayıncılığı önleyeceği varsayılan bitmez tü-
kenmez bandrol meselesi. Bir kez daha kısaca
özetlemek gerek:
Bandrolün kitaplarda 1 Temmuz 1998'de uy-
gulanması gerekıyordu. Ancak birtakım tepkiler,
çıkarılan yönetmeliğin "sansürcü" niteliğinin am-
nı çizdi. Bunun üzerine bakan bir adım geri ata-
rak, yönetmelikte değişiklik yaptı. Bu değişiklik
bandrol adının "güvenlikhologramı" olmasından
öteye gitmiyordu. Bir de topu taca atarak, bu uy-
gulamayı 31.3.1999 tarihine kadar "isteğe bağ-
lı" bırakıyordu.
llgilenenler anımsayacaktır; geçen aylarda,
"bandrol meselesi" basında, birazcık da televiz-
yonlarda yer aldı. Konu daha çok, yazarlar band-
rol istiyor, yayıncılar istemiyor; birbirlerine düştü-
ler diye verildi.
Oysaki bandrol uygulamasını isteyen, sayılan
az da olsa birtakım yayıncılar olduğu gibi, band-
rol uygulamasının günümüze yakışmayan dene-
timci, sansürcü bir uygulama olduğunu ileri sü-
ren yazarlar da vardı.
Nitekim, seksen yedi imzalık bir basın duyuru-
suyla da bu görüşler dile geldi. Haziran ayının
sonundaki bu bildiride şöyle deniyordu:
"Bandrolnasılaçıklanırsa açıklansın, Anayasa'nın
29. maddesine aykındır.
Her ne gerekçeyle olursa olsun, kültür ve ya-
yın hayatının devlet denetimine girmesine ve si-
yasiyönetime sansür hakkı tanımasına karşıyız.
Hükümeti ve Kültür Bakanı'nı bu denetimci ve
sansürcüzihniyetten bir an önce vazgeçmeye ça-
ğınyoruz."
Ancak bakan, bu seksen yedi imzaya -ki ara-
lannda uzun yıllarTürk edebiyatına gönül vermiş,
emeğini vermiş, kitaplarıyla, düşünceleriyle mah-
kemelerde sürünmüş yazarlar, çevirmenler de
vardı- ve onların isteklerine kulaklannı tıkadı. Bu
yazarfarı görmezden geldi!
Öncelikle bu sorunda şunun altını bir kez daha
çizmek isterim. Bakanın görüştüğü yazarlar ken-
dilerini temsil ediyorlar. Bu da onlann doğal hak-
kı; istedikleri gibi bakanla görüşürler Bakan da
onlarla görüşür. Ancak Türk yazannı temsil etmi-
yorlar. Zaten çoğu da var olan yazar örgütlerinin
üyesi değil.
Türk yazannı, edebiyatçısını uzun birzamandır
temsil etme yeteneğini yitirmiş olan yazar örgüt-
leri de bu konuda bakanla uzlaşıp beş bağımsız
yazann ardından gittiğinden; seksen yedi yazar
ve çevirmen de -inanıyorum ki bugün bu sayı da-
ha fazla olacaktır- tepkisini dile getirdi.
Ancak anladığım kadanyla, bakanın böylesine
bir derdi yok! Alışık oldugumuz üzere, popülerolan-
dan yana. Eh, bu da olabilir.
Olabilir, ama zaten "yaşama veda"etmek üze-
re olan ya da başka bir deyişle yeri "popülizm"
tarafindan gasp edilen "Türk edebiyatını" bir de
onun bıçaklaması gerekmezdi-
Aynca sosyal demokrat olduğunu ileri süren
bir partinin bakanı olarak, 12 Eylül Anayasası'nda
bile yer alan "yayımlama hakkı" ile çelişmesi de
oldukça düşündürücü...
Kültür Bakanı, yayıncılara ve yazarlara gönder-
diği mektupla (22 Temmuz 1998 tarihli), dokuz ay
ertelenen ve isteğe bağlı kılınan "güvenlikholog-
ram/"nın bu geçici dönemde, -Türk kültürüne kat-
kıda bulunmak adına- gönüllü olarak uygulan-
masını "tavsiye" ediyor.
Bir kez daha vurgulamakta yarar var. (Nitekim
karşı sayfa komşum, yılların yazar ve çevirmeni
Ahmet Cemal de defalarca bunu vurguladı.)
Bandrol ya da güvenlik hologramı, -bu uygu-
lama biçimiyle- yazann özgürce hiçbiryerden izin
almadan kitap yayımlama hakkını ortadan kaldı-
ran ve düşünce özgürlüğüne karşı olan, "sansür-
cü" bir uygulamadır!
Bu "bandrol meselesi"n\, -ne kaçak yayını ne
de korsanı önleyecektir- önümüzdeki hafta da
ele alacağım. Aslında konunun peşini hiç bırak-
mayacağım!
Bulgar yazardan Atatürk kitabı
• SOFYA (AA) - Mustafa Kemal Atatürk'ün, 1913-
1914 yıllannda, Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da
askeri ataşelik görevinde bulunduğu dönemde,
Bulgaristan Savunma Bakanı'nın kızıyla olan aşkı
kitap haiine getirildi, Bulgaristanlı yazar
Lilyana Serafîmova'nın, yıllarca süren araştırmalar
sonunda tamamladığı, belgesel nitelik taşıyan kitabı,
Atatürk'ün Dimitrina Koveçeva ile yaşadığı aşkı
anlatıyor. Serafımova, kitabını yazmadan
önce olaya tanık olan yüzlerce kişiyle
konuştuğunu, aynca resmi belgelerden de
yararlandığını .söylüyor. Kitap, gelecek ay içinde
hem Bulgarca hem de Türkçe olarak
yayımlanacak.
Gültekin Çizgen'in sergisi
• Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Gültekin
Çizgen'in 40. sanat yılı dolayısıyla düzenlenen
etkinlikler kapsamında yer alan 'Doğa
Çeşitlemeleri' konulu 'Özgün Baskılar' sergisi
bugün Artisan Sanat Galerisi'nde açılıyor.
Tımıır Selçuk Ankara'da
• Kültür Servisi. Besteci ve yorumcu Timur
Selçuk 3 Ekim Cumartesi akşamı. Barmek Inşaat'ın
sponsorluğunda Ankara 'Angora Evleri'nde özel bir
konser verecek. Sanatçı, konserde Türk müziği
sanatçısı ve besteci olan babası Münir Nurettin
Selçuk'un yapıtlannı ve 'Dünden Bugüne Timur
Selçuk' şarkılannı seslendirecek.
d Kültür Servisi - lstanbul Büyükşehir Belediyesi
Kültür Işleri Daıre Başkanlığı'nın "Günümüzde
Haliç ve Çevresf konulu geleneksel fotoğraf
yanşmasımn 8.\i sonuçlandı. Toplam 810 eserin
katıldığı yanşma ile Türkiye'de ilk kez 'dijital-
deneysel' fotoğraflar ayn bir ödül kategorisinde
değerlendirildi. Renkli baskı dalında Engin
Kaban'ın 'Bir Kış Vakti' adlı eseri, siyah-beyaz
baskı dalında Strkan Emiroğlu'nun İsimsiz' adlı
eseri, dijital-dereysel baskı dalında Servet Sezgin'in
'Her Şeye Rağnıe
n' adlı eseri birincilik ödülü
kazandı. Yanşmamn ödül töreni ve dereceye giren,
satın alınan ve tergılenmeye layık görülen
eşerlerden oluş^ak serginin açılış töreni 1 Ekim
1998 Perşembe günü saat 18.00'de Taksim Sanat
Galerisi'nde getçekleştirilecek.