29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 EYLÜL 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kapatılan RP'nin lideri, Bingöl'de yaptığı bir konuşma nedeniyle 1 yıldan 4.5 yıla kadar hapis istemiyle DGM'de yargılanıyorErbakaıı duruşmaya gehnedî• Diyarbakır DGM tarafından halkı din ve ırk aynmı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek iddiasıyla hakkında dava açılan Necmettin Erbakan, ilk duruşmya mazeret bildirerek katılmadı. DİYARBAKIR (Cumhuri>et Biirosu) - Kapatılan Refah Partısf nın Genel Başka- nı Necmettin Erbakan, "Halkı din ve ırk a\ nmı gözeterek kin ve düşmanlığa açık- ça tahrik ettiği" iddıasıylavargılandığı Di- yarbakır 1 No'lu DGM'deki davanın ılk duruşmasına mazeret dilekçesi göndere- rek katılmadı. Erbakan. kendisinden talimatla ıstenen ıfadesini Ankara 1 No'lu DGM'ye \ere- ceğını bildirdı. Necmettin Erbakan'ın Di- yarbakır 1 No'lu DGM'de dün görülen du- ruşmasında, DGM Başsavcısı Nihat Ça- kartarafından hazırlanan iddianameokun- du. Iddianamede, Erbakan'ın. 25 Şubat 1994 tarıhınde Bıngöl'de halka hitaben yaptığı konuşmada, "Halkı din ve ırk ay- nmı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" ıleri sürülerek, hakkında TCK'nın 312/2 maddesi gereğince 1 yıl- dan 4.5 yıla kadar ağır hapis cezası isten- di. Erbakan'ın Bingöl'de yaptığı konuşma- nın bantlarının da suç delilleri arasında yer aldığının belirtildiği iddianamede. "Bu konuş- ma>i fildr ve düşünceleri, siyasi kanaatleri, ifade ve dini kav ramlan açıklama hürriyeti içerisinde yo- rumlamanın mümkün oV- majacağj" kaydedıldi. İddianame IstanbulBamsu'ndan Çrûd'yetiyarettstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman ve Baro Yönetim Kurulu üveleri. adli yılın başlaması nedeni) le dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici'yi zi>aret etti. Başsavcı Çitid. Yargıtav Başkanı Mehmet l \«un'un vargjnın sonınlamla ilgili sövlediği her şeye katıldığını ifade ederek bu adli >ilda yargının sorunlanna çare bulunacağını umut ertiğini söyledi. Çitici'nin, yargının sorunlannın Vargıtay Başkanı Mehmet l vgun tarafından "bürün çıplaklığıyla dile getirildiğini'" smlemesi üzerine. adlivedeki basın toplannsı bir bankazedenin "M)\unmasıyla" bölündü ve Baro Başkanı N ücel Sayman'ın "Ha>ır. asıl bütün çıplaklığıyla biz dile getirdik" diyerek söz konusu olavı anımsatması toplannva kaülanlann kahkalanna neden oldu. Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu'nun vargı reformu niteliğinde daha önce verilen 10 adet vasa teklifınin vasalaşması için ga>ret edeceğini sövlediğini anımsatan (, irici, bunlann içerisinde >argıç ve hâkimlerin ii/lük haklanvla ilgili bir refornıun olmadtğını söyledi. Savman davargıcvesavcılann aldığı ücretlerin yargının bağımsızlığ) açısından son derece önemli olduğunu belirterek "İstanbul gibi kültürel faaliyederin voğıın olduğu bir kentte maddi vetersklik nedeniyie ti>arn>\a. sinemava gidemeven, kitap alamavan vargıçlann görev vaphgı mahkemelerden sağlıklı kararların çıkması çok zor" dedi. (Fotoğraf. İPEK YEZJMNİ) İddianamede Erbakan'- ın şu sözlerine yer verildi: "Terörü ortadan kal- dırmanın birinci şartı İs- lam kardeşliğinin icrası- dır. Bunu siz yapamazsı- nız. Bu ülkenin evlatlan asırlar boyu mektebe baş- larken besmeleyle başlar. Siz gekiiniz, siz besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine?... 'Türk'üm, doğruyum, çalışkanım.' S«n bunlan söyleyince öbür taraftan da kürt kökenli bir Müs- lüman evladı Yaa öyle mi, ben de Kürt'üm, daha doğruyum, daha çalışka- nım' deme hakkını kaza- nır. Ve böylece bu ülkenin insanlarını birbirinden yabancılaştırdınız. O Meclis yarın inananlann eiine geçecek-." Daha sonra, Erbakan tarafından gönderilen di- lekçeyi okuyan mahkeme heyeti, Erbakan'ın Anka- ra 1 No'lu DGM'ye tali- matla vereceği bildirilen ıfadesınin beklenmesıne karar vererek, duruşmayı erteledi. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Ne Istiyorlar? (2) Geçen yazımda Türkiye'de siyasal is- lamın devlete sızma sürecini ana hatfa- nyla özetlemeye çalışmış ve 12 Eylül'ün sahte Atatürkçülerinin "şehatçı güçle- rin" önünü açtığını vurgulayarak yazımı noktalamıştım. Gerçekten, 12 Eylül yönetimi, belkı de silahlı kuvvetler içindeki Atatürkçü un- surlann gözlerini boyamak için "şeriatçı" güçlere karşı da mücadele edilecegin- den söz etmekle birlikte, akılları sıra "so/1a mücadele etmek için bu güçlere olmadık ödünler verdiler. Doğu ve Güneydoğu'da Hz. Peygam- ber'in hadisleriyle ulusal bırliği sağlaya- biieceklennı sanmak aymazlığına düşen 12 Eylül yöneticileri, tarikatlarla da iyi ge- çinme yolunu seçtiler. Örneğın Nakşı- bendilerin büyük şeyhine Suleymaniye Camii'nin bahçesinegömülebilmesi için, Bakanlar Kurulu'ndan özel izin çıkarttı- lar. 0 zamanlar bu tür davranışlan degil eleştirmek, dile getirmek bile suçtu. 1983 seçımleri, demokrasi adına tam bir "kepazelık"t\. Eski CHP'lilerin duş- turduklan SODER eski AP'lilenn oluştur- duklan DYP ve eski MSP'lilerin oluştur- duklan RP'nin yanı sıra eski MHP'lilerin oluşturdukları parti ve sol gruplann par- tileri tümüyle seçım dışı tutulduklan gibi, seçimlere girmesine izin verilen üç par- tinin adayları da ciddı bir biçimde veto edilmişlerdi. Ve bu vetonun en ağır be- delini Turgut Sunalp ödedi. "Lokomo- tif olabilecek tüm adaylan veto edilen Sunalp, oynanan oyunu sezmiş, ama geç kalmıştı. Ve böylece "ıktıdar", kendisi de bir Nakşıbendi tarikatı üyesı olan Turgut Özal'a altın bir tepsı içinde sunuldu. Emekli General Kenan Evren şimdi, "Biz bunu bilmiyorduk" diyor. Canı isteyen bu yalana inansın. O günlerin ANAP'ı, sözde "dört eğili- mi" bünyesınde toplamıştı. Ama ağırlık eski MHP ve MSP'lilerde idi. S/yasa) is- iamın devlet içinde en ciddı örgütlenme- si o dönemde oldu. Zaten düzen, sade- ce adı demokrasi olan bir düzendi. 12 Eylül, Türk siyasal yaşamının hemen tüm liderlerine yasak getırmışti. Ve bunun ya- nı sıra 12 Eylül'ün tüm baskıcı yasalan yürüriükteydı. Ne sendikalann, ne de- mokratik derneklerin, ne meslek örgüt- lerinin, ne basının, ne de üniversıtelerin sesi çıkabiliyordu. Yani, "dıkensizbirgül bahçesinde" canlannın istediği gibi at koşturdular ve "şenatçı güçlerln devlet içinde örgütlenmesi tüm hızıyla devam etti. 1987'de yapılan referandum, eski si- yasetçilenn önünü açtı. Ama partilen çok kan yrtırmişt. Buna rağmen SODER baş- ta büyük kentler olmak üzere yerel yö- netim seçımlerinde büyük bir başan sağ- ladı. Ancak yönetim zaaflan, bu başan- lannı, bir güvensizliğe dönüştürdü. 1991 seçimlerinden SHP- DYP koalis- yonu çıkt. Ancak Demirel hükümeti, Sü- leyman Demirel in Çankaya'ya çıkma- sıyla fiılen sona ermişti. Kurultay Başba- kanı Tansu Çiller, Türkiye'nin sorunian konusunda öylesine bilgisizdi ki, Erdal Inönü'nün buna katlanması mümkün değildı. Ve halk merkez sağ ve merkez soldan umudunu kesince, müthiş gereksinimi olan "degışımi", siyasal islamın partisi olan Refah Partisi'nde aramaya yöneldi. RP'nin yuzde 7'lerde olan oy oranı, yüz- de 20'lenn üzerine çıktı. Tansu Çiller'in günahlannı aklama kar- şılığında, RP'nin ve dolayısıyla "siyasal lslam"m önü tumüyle açılmıştı. Fakat toplumdaki "antişenatçı" güçlerbirölçü- de toparlanmıştı. Kendinı "ıktıdar" sa- nan Refahlıların kontrolsüz ve aşın çıkış- ları da bu toparlanmayı hızlandırmıştı. Fakat "gıdişatı" asıl degiştiren şey, si- lahlı kuvvetlenn de sabnnın tükenmesi oldu. 28 Şubat 1997 MGK toplantısında di- le getirilen ve bir tur "ültımatom" biçimin- de açıklanan talepler, aslında seçımle gelmiş bir hukumet açısından "yenır-yu- tulur" şeyler değildı. Ancak bu kararlarm altında imzası olan Erbakan ve Çiller, sankı hıçbir şey olmamışçasına ve görül- memış birpışkinlikle, ışı "zamanayaymâ-x ya" çabalayınca, ışın sonu göründü. REFAHYOL'un sona ermesi ve RP'nhj kapatılmasıyla Turkiyedenn bir nefes al? dı. Ancak Mesut Yılmaz hükümeti djş, gereken kararlılığı gösteremedığı git)ij ekonomik alanda da başansız olunca, "değışım" umudu ile RP'ye yakınlaşan insanları, yenıden kazanmak mümkün olmadı. Fazilet Partisi'nin yaşananlardan bir ders alıp almadığını, tam olarak sapta- mak mümkün değil. Ancak doğrusun^ ıstersenız, ışaretler pek umut verici gö- runmüyor. Başörtüsü konusundaki zor- lamalan desteklemesı, Necmettin Erba- kan'ı yenıden sıyaset sahnesine çıkarma konusundaki çabalan vb. düşünüldüğü zaman, "bu adamlargeçmışten hiç ders almadılar" gibi görünüyor. Geçen yazımın başında dile getirdik- lerimi, yenıden dile getirmek istiyorum. Hiçbır demokraside demokrasıyi yok ef- me özgürluğü yoktur. Bu konudaki ça'- balan demokrasi mücadelesi olarak gör- mek, çirkın bir aldatmacadır. Kimi "süper zekâlı" demokratlar ak- sini düşünseler bile... !>• l l l l l l l TITIÎA • L • D III* tli «1 II l{12 1«S I * Zl 16 supap, 110 PS, EFi motor. .. •"•-.* Haytr. Yalnızca performanstan değil, C|lllf © l H l l C T C I l bahsediyoruz. Performans ve güvenlığın aynı anda, aynı şeyı ifade ettiği durumlar vardır: Örneğın, uzun yoldasınız, onünüzdekı aracı geçmek ıçın harekete geçıyor, hemen ardından, otomobılınızın bu macerayı kaldırabileceğınden şüphe duyup, vazgeçıyorsunuz... Corolla 99 bu gıbı durumlarda sızı rahatlatacak bir performansa sahıp 1.6 litre, 110 PS ya da 1.3 litre. 86 PS, 16 supap EFi motor sayesınde her koşulda ustun bir guç Duşuk ve orta hızlarda bile yuksek motor torku, hava/yakıt oranını optımıze eden motor tasarımı Yakıt tuketımınde buyuk bir tutumluluk ve çevreye saygı Performansi yalnızca bir keyıf aracı değıl, sızı zor durumlardan kurtaracak bir güvenlık onlemı olarak duşunüyorsanız, Corolla 99 tam sıze gore . Motor seçenekleri: *1.3 litre, 75 PS • 1.3 litre, 86 PS, enjeksiyonlu • 1.6 litre, 110 PS, enjeksiyonlu T0Y0TVSABANC1OTOMOniVSAN VE TİC. A.Ş. Corolla 99. * O varsa, sorun yok/ ® TOYOTA Kalite hayatınızı değiştirir! S A
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear