22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 1996 PERŞI OLAYLAR VE GORUŞLER Liberalciliğin Geri Dönüşü ve ^feni Kurumlan Prof. Dr. CAHİT TALAS • <§ zeilıkie seksctıli yıilar- O dan bu v ana \ e Prof Mil- tonFriedman'ın liberal- cihğe vekapıtalistdüze- ne öv gülerle dolu düşün- celerinin dünyada yeni- den yaygınlığa \e oldukça gemş bir onaya ulaşmasından sonra. şimdiler- de birgerı dönüşe ve bır yeni liberal- cılık olav ına tanık olmaktayız l930'ia- rın ba^larında dorıığa çıkan büyük ekonomık bunalımın özellikle geliş- mış üikelerde her alanda görülen yı- kımları. kapitalızmin sonuna gelindı- ğı düşüncelerine yaygınlık kazandır- mıştı. Keynes'ın ünlü yapıtı Genel Ku- ram. 1936 > ılında yayımlanmasından sonra kapıtalist dünya yenı bır yola girmiş. nefes aîmiş ve dev letin ekono- ıni içindeki yerine venıden önemli bir ağırlık getırmıştı. Refah de\Jeti ılke- sine de özellıkle gelişmış üikelerde yaygınlık kazandınlarak kapıtalizmin dengesizliklen daha sağlıklı politika- lara dönüşmüştü. Eğer Keynes'in Ge- nd Kuram'ı kapıtalızmin dengesız- liklerinı sağlıklı yenı gelişmelere çek- meye yctışme.seydı. faşizmin ve Na- ziznıin daha da yayılması tehlikesi tünı kapıtaJist toplunılann önüne ge- lebilırdı. Günümüzde. özellikle sanayileşmi^ \e gelışmiş üikelerde yeni liberalcilik -adı altında. de\ letın ekonomideki ağır- lığını veetkinliğinienazınaçekmeça- balan olanca hızı ıle sürdürülmekte ve azgclı.^mı.şler de bu modeli uygula- maya /orlanmaktadırlar. Örneğin: I) De\ letin hedetlerinın veetkinlik alan- larının Mnırlandırılmasj gerekir. 2) De\ letın başlıca işlevi. özgürlükleri- mizı dü.şiııanlanna karşı korumak ol- jnalıdır. 3) Adaletın ve iç düzenin sü- reklilığmı ;>ağlamalıdır. 4) Rekabetçi 'piyasalargüçlendirilmelıdir. Prof. Fri- edman, lıberalcıliğe ilişkin son birde- ğeriendırmesinde. özgürlüklere dunna- dan müdahale eden devleti sakmcalı görmektedir. Bu son derece tartışmalı düşünce- lerin ardından dünya 1930'luyıllardan sonra bir Keynes çağı yaşadı. Adam Smith'in ve sonra gelen liberalcilerin düşünceleri. 1929 yılında Birleşik Amerika'daoiuşupyayılanekonomik bunalım ve işsizliğin süreklilik ka- zanması ile liberal devlet ve liberal ekonomi, halkların nezdinde geçerli- liğini yıtirdi. Devletin ekonomik ya- şamda etkin bir rol üstlenmesi, esnek ve demokratik bır plancılık ve işsiz- lıkle savaşım için dev letin önemlı so- rumluluklar alması ve yatırımcıhğa dönük yeni politikalar izlemesi. 1980'Iİ yıllann başına kadar sürdü. 1970'li yılların hemen başında ortaya çıkan durgunluk içinde enflasyon ıse uzun sürmedi. Taın istihdam durumu aşa- ğı yukan devam etti. Böyle olınakla birîikte. yeniden liberal devlet ve li- beral ekonomi düşüncelerinin bir ge- ri dönüş yaptıklanna tanık oluyoruz. Keynesçı düşünce itibardan düştü, li- beral politikalar yeniden topluma ve devleteegeınen olmaya başladı. Böy- lece "Bırakınız yapsıncı - Bırakınız geçsinci" düşünce yeniden güç kaza- narak devlet ve devletin yerı ve rolü her alanda küçülme süreci içıne gir- di. Yeni teknolojilere dayanan verim artışlan. devlete ait bircok kurum ve kuruluşun el değiştirmesı, yani birbö- lüm kamu hizmetınin bundan böyle dev let dışında yerine getirilmesi gibi yeni bir düzenin oluşup gelişmeye başlaması ve özel kesıme aktarılan kuruluşlarda bir bölüm çalışanın ışten çıkanlması olav ı. varolan işsizliği art- tırdı. Kamu malıyesı zayıfladı ve büt- çe açıkları doğal olarak bû'vüdü. Enf- lasyonla savaşmakta klasık yollardan biri olan işsizliğin büyümesi olayına da göz yumuldu. BÖylece toplumun bir kesiminin. yani işçilerin, çalışanlann bolluk için- de daha dayoksullaştinlması toplum- lann önünegeldi. Liberalciliğin bütün olumsuz yanlan ile bu geri dönüşü doğal olarak Keynes'in öngörülenni ve dengeli bir toplum için devletin ekonomik yaşamda bir rolü olduğu düşüncelerini yeniden güncelliğe ulaş- tırdi. Günümüz liberalcilığinin iki ye- ni kurumunu. y ani özeUeştirmeve kü- reselleştirme'y ı tartışma gereğıni top- lumların önüne getirdi. 1. Özelleştirme Fızyokratlar ve Adam Smith ile baş- layıp oluşan Birinci Dönem Liberal- ciliği'nin u Bırakmı/\aps»nJar, bırakı- nız geçsinler" diye ifade olunan ikı ünlü deyimi oluşmuştu. Bunların ye- rini günümüzdeki yeni liberal akımla özelleştirme ve küreselleşme deyim- len aldı. Özelleştirme ile devletin eko- nomik ve toplumsal yaşamdaki yeri ve önemi en azına indirilmekte. küçültül- ınekte, küreselleşme ile de kapılar açılmakta, gümrükler kalkmakta ya da asgari düzeylere çekilmektedir. Ulusal devletlerin yerini Avrupa Bir- liği gibi çok uluslu topluluklar almak- tadır. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere üçüncü sanayi devrimi- nı yaşamakta olan gelişmiş ülkelerin dünyaya sundukları bu yeni oluşum v e değişim ile bır yeni sömürgecılik dö- neminegelinmektedirdenilebilir. Çün- kü, özelleştirme ve küreselleşme ile de ekonomisi savunma gücünden yok- sun bırakılmakta. yani serbest rekabe- tin egemen kıhnması ile gelişme yol- lan iyice tıkanmaktadır. Devletin katkılan ve esnek bir eko- nomik plancılığın destekleri olmaksı- zın kalkınmak, gelişmek son derece güçtür. Uygulanagelmekteki bu yeni oluşum döneminde zengin ülkelerin da- ha zengın, yoksul ve gelişmiş ülkele- rin de daha yoksullaştırıcı oluşumlar ıçine girdikleri çok açık olarak orta- ya çıktı. Ozelleştirme ile özellikle gelişen ülkelerde birçok önemli sakıncalar toplumların önüne gelir. Bilindiği gi- bi gelişen ülkelerde eğitim düzeyleri genellikle yetersizdir. Bu nedenle özel kesime aktarılan her alandaki işfet- meleri verimli ve sağlıklı olarak yö- netecek kadrolar kıttır. Yenı ışveren ço- ğu kez bir bölüm işçiyi işten çıkara- rak yola çıkmayı denemekte, eğer te- kelleşme durumu varsa, bunu sonuna kadar kullanmakta bir sakınca gör- memekte ve genel olarak gelişmekte olan ülkelerde trajik boyutlara ulaşmış olan işsizlik durumuna iki yoldan olumsuz doğrultularda etkili olmak- tadır. Önce bir böiüm işçi işten çıka- nlmaktadır. Sermayevi veni istihdam yaratacak yatınmlara v öneltmek ye- rine var olan durumu büedaraltmayo- luna girilmektedir. Bu önemli olum- suzluğun yanında kimi durumlarda tekelleryaratılmakta, fiyatlaryüksel- tilmekte ve genellikle de üretim kali- tesi düşme eğilimi içine girmektedir. Türkiye'deki özelleşrirmelerin çoğu trajik durumlar içinde oluşmaktadır. Özelleştirilen sınai, ticari ve hizmet sağlav an birimlerin önemli birbölümü değerierinden düşük fıvadarla eiden ÇH kanlmaktadır. Genelde bu durum, bü- tün gelişen ülkelerde açık olarak or- taya çıkmaktadır. Özelİeştirme ve kü- reselleşmeler, devleti küçültmek ve etkisizleştirmek yolu ile kalkınmada devletin gücünü zayıflatmakta ve bu yoldan gelişmiş ülkelere bağımlılığı da arttırmaktadır. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kal- kınma Konferansı'nın -UNCTAD- 1997 raporu dünyanm zengin ülkele- rinde kişi başına düşen ortalama ge- lirin, en yoksul ülkelerdekinin yakla- şık 30 katı fazla olduğuna dikkat çe- kiyor. 1965-1995 arasmda Afrika'da kişi başına düşen ortalama gelir, sa- nayileşmiş ülkelerdeki kişi başına dü- şen gelırinyüzde I4'ündenyüzde7'si- ne düştü. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın raporla- rı bu oluşumu açık olarak ortaya ko- yuyor. Yeni liberalciliğin yeni kurum- İan olan özelleştirme ve küreselleşme akımlanna çok dikkatle yaklaşmak gerekir. Bunun sayısız zararlara yol açacağı, zaman içinde daha iyi anla- şılmaya başlanmıştır. UNCTAD-Bir- leşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın raporunda da ekono- mide liberalleşmenin önemli olduğu, fakat hızlı liberalleşmenin gelir dağı- lımını bozduğu açıklanıyor. Bu boz- manın yalnız kişiler bakımından de- ğil, ülkeler ve bölgeler bakımından da söz konusu olduğu açıktır. Küreselleşme ve özelleştirme, ge- nelde Birleşmiş Milletler Dünya Tica- ret ve Kalkınma Konferansfnın ra- porlarına göre şu adaletsizliklere ne- den oluyor: • Dünya ekonomisi çok yavaş bü- yüyor. Bunun sonucu olarak da glo- bal yoksulluk giderilemiyor. • Kuzey ile Güney yanmküre ara- sındaki gelir dağılımı farkı gittikçe açılıyor. • Orta kesimin gelir durumu, herül- kede gittikçe bozuluyor ve dünya ge- nelinde rant gelirleri artıyor; büyü- meyi ve istihdam sağlayıcı reel yatı- nmları engelliyor. • Üretim faktörü olarak sermaye emeğe oranla daha çok pay alıyor. • istihdam yapısının bozulması so- nucu iş güvencesi tehdit altına giriyor. Ücret düzeyleri arasındaki eşitsizlik- ler de böyüyor. Konuya kimi değişik açıklamalar getirmekte aynca yarar var. Gördük ki özelleştirme, yani devleti ekonomik ya- şamdan dışlama geçmişteki "Bırakı- nız yapsıncıLğın". küreselleşme ise "Bırakınız geçsinciiiğin" yeni adları- dır. Her ikisi bir araya gelince devleti güçsüzleştirmek ve bu yoldan geliş- mekte olan ülkeleri gelişme çabaTann- da engellemek, yani olduklan gibi kal- malannı istemek anlamına gelmekte- dir. Liberalciliğin her yani ile devlet- çiliğin yıkılmasını istemesi anlamına da gelmektedir. Gelişmekte olan ülke- lerin bu tuzağa düşmemeleri gerekir. ARADABİR OZGUN OZGUR r»,,*öğretmeni IVIîna Urgan'ı Tanımak... Zevktı! Adını ılk kez. açlık grevi yapan mahkûmlara des- tek amacıyla. Aziz Nesin, Mehmet AJi Aybar, Rasih Nuri ileri, Emil Galip Sandalcı ile gerçek- leştirdıkleri eyternle duydum. Bu beş aydın, kırk sekız saatlik bır açlık grevine gitmişlerdi. Böylesi bir eyleme gınşenlerden birınin kadın olması ho- şuma gıtmiştı. (Çünkü bu kadın, Atatürk'ün Ay- dınlanma Devrımı'nın coşkulu, bilinçlı bırsavunu- cusu, uygulayıcısı, geliştincisi olmaya yaşamını koy- muştu. Bunu daha sonra anılarından öğrenecek- tim.) Sonra.. bırgün. birtelevizyonkanalındayeniya- yınlar tanıtılırken bır yapıtın adı ekranı aydınlattı: Bir Dınozorun Anılan. Yazan: Mîna Urgan. Ken- di kendıme: "Okunası bıryapıt olmalı, ben de bir dinozor olduğuma göre bu yapıtı okumalıyım" dedım. Birkaç hafta sonra Hulki Cevizoğlu'nun "Ce- viz Kabuğu" izlencesınde, karşımda Mîna Urgan. konuşuyor. Öyle sevindımki, bıt/nceyedek izledim coşkuyla... Böylesine güzel bır ızlenceyi neden çok geç saate koyduklarını da anlayamadım! Mîna Hanım dıngın (sakin), kararlı, güvenli ko- nuşurken bır ozellığı daha dikkatimi çekti: Sesin- de çocuksu bır sıcaklık vardı... Bu onu daha da tatlı yapıyordu! Bu yurtsever aydın, yapımcının ve telefonla katılanlann sorularına, o tatlı ses tonuy- la sağlıklı. ödünsüz yanftlar veriyordu. Gerçek bir aydın olmanın bütünsel güzelliğiyle... (insanlığı sosyalizm kurtaracak Mîna Hanım, kaygılanma- yın.) Anılarını öyle güzel, akıcı bir biçemle (üslupla) kalerne almış ki ehnizden tutup, sizi alıp götürü- yor... Onunla birîikte düşünüyor, kızıyor, gülüyor, sevınıyorsunuz, öğrenıyorsunuz... Prof. Dr. Mîna Urgan Öğretmen'in güzel kişifi- ğinin bir ürünü bu yapıt. Mîna Urganlar çoğalmalı! Böylesi duyarlı, insan sıcağına sahip. umutlu. dirençli, dayançlı, özgür düşüncelı gençler yetiştirmeliyiz. Mîna Urgan bir genç! Pırıl pırıl düşünceleri, kişiliği ile 82 yaşında gencecık bir oğretmen... Yapıtının "Sonsöz"ünde sağlıklı olanak tanıdı- ğı sürece, yazmak ıstediğı başka şeyler olduğu- nu da ımlıyor. Beklıyoruz... lyı kı varsmız Mîna Hanım! Bilinci, yüreği insa- nın ınsaniaşmasından yana güzel insan. iyikıdinozorlarvar...Türkıyesizlerleyaşanası... Çağdaşlaşmanın Temel Ölçütleri R U H İ M U T L U Emeklı Felsefc Öğretmeni \ e kmir Külııır Mıuliırü agdaş sözcüğü. adlara (daş) ekiy- le yapılan (v urttaş) fvatandaş) tü- ründen bır sözcük değıldır. Aynı vurttavaşavan insanlaryurttaş(va- tandaş) olabilirler. ama aynı za- man dilimi'ndc >aşayan insanlar M£?:H aimayabilırler. Örneğin 1998 yılındaçagdaşiığın binlerceyıl gerisinde.yaşayan kapalı toplumlar vardır. TVde- kı belgesellerde sık sık böyle toplumlardan ör- neklergörüvoruz. Avustralya'da. Afrika'da. As- ya'da. Günev Amerika'da. Amazonlar'da. ku- tuplarda. laik olmavan çevredev letlerinde çağ- daşsayılmasıolanaksız toplumlar vardır. Günü- müzde bile çagdaijlaşnia siirecine girmiş. çağ- daslıkla nıtelenenövle topluluklar \ar ki içinde çağdışı. ınsanlıkdı^ı ya^am koşullannı (sıyasal) vöntemleri de ta^ımaktadır. Çaödaşlaşma. genel anlamda acı çekeıı ın- sanlara umut getıren. yenı mutluluk oianaklan saglavan. hem yaratıcı. hem y ıkıcı bır »üreçtır. Çağda^laşma kavramı. 1) Toplumun değiştı- rilmesi gerektıği ı dev nmle. ev nmle dönüşerek), 2) Toplumun değı^tirilebıleceği. 3) Değışimin güzel ve yararlı olacağı gorüşünden doğmuştur. Bu açıdiii çağda^la^ma. var olan sosyal ku- rumlanıı. insan-doğa ilışkilenndeki hızlı değı- şinılere. bılıınsel dev rimlere uyarlanma süreci- dır Bu nedenle >ıiee Atatiirk, geleneksel Os- nıanlı ümnıt't toplumu'ndan ulustoplumuyara- tabilmek ıçm çağdaşlaşma, çaödaş uygarlık ül- kulerıni (ıdejllerını) laiklik ilke.sinden aynlmaz bır kav raın olarak siyasal savaşımının temeline koymuştur. Atatürk'ün şu sozleri onun devinim noktası- nı açıkça belırlemektedir: "Yapöğımız ve ynp- nıakta olduğumuz devrinılerin amacL Tiirkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlaın \e biçinıleriv İe uygar bir toplumsal kuru- luş haiine getirmektir. Gücümüz geçmişin gev- şetici zihniyetine göredeğiL, çağınuzın sürat veha- reket kav ramlanna göre döşünülmeUdir." Atarürk. çağdaş uygarlığm v e bunu gerçekleş- tirecek çağdaşlaşma atıfımlannın temeline po- zitivist göriisü. bilim ve laiklik kavramını koy- duğunu açıkça belirtmiş ve bu temelden ödün \ermemiştir. Ona göre çağdaş uygarlık pozitif bilimlere dayanmakta. hem de yaşam ve güç kaynağı olan bilimleri yaşatacak. geliştirecekaraçları. koşul- ları yaratmaktadır. Bu nedenle füın devrimciler. aydın düşünce dostları. Atatürk'ün şu sözlerini dünya görüşle- rine \e eylemlerine temel ilke yapmalıdır: "Dün- yada her şeyiçin; uygarlık için, yaşam için en ger- çek u»l gösterict bilimdir. (ekniktir. Bilim ve tek- niğin dışında yol göstcrici aramak a> nıa/lık. bü- gisizlik ve sapkınlıknr." Aslında tam teokratik olmayan, gelenekçi. despotik monarşi olan Osmanlı Imparatorlu- ğu'nda (bilimCden yalnızca (lslami bilgiler) fı- kıh. hadis, kelâm vb. anlaşılıyordu. Atartirk'ün gerçekleştirmeyi düşündüöü şey- leri ve yapabildiklerini daha iyi anlayabilmek için "çağdaşlaşmanın temel ölçütlerT'ni şöyle ozet- leyebiliriz: - Gelişmiş bir konuşma ve yazı dılı. - Bilim ve teknolojide iist düzeyde olmak. - Düşünsel etkiııliğın bütün alanlarında hızlı dönüşümlere yol açabilmek için fizıksel doğa olaylannda ussal (akılcı) açıklama yoluııun be- nimsenmesi, - Uluslararası bilime katkıda ön sıralarda bu- lunma (Atarürk"ten 60 y ıl sonra bugün 43. sıra- da, Mısır ve Pakistan düzeyındeyiz), - Halkın bilim ve teknolojiden yararlanma düzeyi. - Üretim, dağıtım. tüketim, ulaşım, iletişim ola- naklarındaki düzey. - Eğitim, besin, barınma. sağlık hizmetlerinin yaygınlığı. bu hizmetler için dev let bütçesinden aynlan ödenek oranı. - Okur. yazar. doğum öiüm oranlan ile ilgili göstergeler, - İşsizliğin ve yoksulJuğun ortadan kaldırıl- ması için gerekli projelerin, planlann yapılma- sı ve uygulanmasındaki başan düzeyi. - Üretimin. nüfus artışının gerisinde kalıp kal- madığını gösteren yaşam düzeyi, - Kadın ve erkeğe eşit sosyal, siyasal hakla- nn sağlanması, - Güzel sanatlann herdalında gelişme düze- ni. - Laik, bağımsız, bireylere haklar veren ve herkesin bu haklardan yararlanabilmesi için eşit fırsat ve olanaklan sağlayan. sosyal, ekonomik, politik bir sistemle yönetilmek (demokrasi). Özetle belirtebildiğimiz bu temel ölçütler ışı- ğında. çağaaşlaşmanın koşullannı birbütün ola- rak değerlendirmek gerekiyor. Liberal sistemlerin ezme ve ezilmeyi eşitle- yen etik anlayışı yerine. Atatürk'ün de her de- mokratik yolu denedikten sonra uygulamak zo- runda kaldığı devrinıci otoritersistemlerin, çağ- daşlaşma göstergesine olumlu dönüşümler ge- tirdıği de yadsınamaz. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1931 yıllan- na kadarsüren iç isyanlann, şeriatçı ayaklanma- lann, sokak ortasında öğretmen, subay kesme- nin, suikastların görüldüğü koşullardaki dev- nmci diktatörlüğü, demokrasi karşıtı göstererek Atatiirk "e saldıranlar. ancak şeriatçı- taşist, 2. cum- huriyefçi. bağımsızlık karşıtı. neoliberal yeni dünya düzeninin, küreselleşmeci uşaklan olabi- hr. Atatürk. çağdaşlaşmanın rüm temel gösterge- lenni göz önüne alarak özetle şugirişimlerin li- deri oldu: - Saltanat ve hilafet kaldınldı - Okumayazma seferberlıği, harf devrimi ya- pılarak kolaylaştınldı. elli yaşında bır vatanda- şın bile doğru okuyamadıgı Arap harfleri yeri- ne, 5 yaşında birçocuğun bıie okuyabildiği La- tin harflan ile yazı devrimi yapıldı. - Dil ve Tarih Kurumlan, Halkevlen. çağdaş üniversitelerkuruldu. Yüz yıllarca önce bile Yu- nus Emre'lerin Karacaoglan'ların Pir Sultan .Vbdal'lann kullandıgı an Türkçe yaygınlaşan res- mı dil oldu. Atatürk an dille ilk geometri kita- bımızı dayazdı. - Teknık üniversiteler, teknik yüksek okullar, sanat okullan, çırak okullan kuruldu. Yurdun her yanını demiryolu ağı iledonatma seferberliğı baş- latıldı. Yabancı devletler elindeki demiryollan ve madenler kamulaştınldı. - Sanayi dallannda geniş ölçüde gerçekleşti- rilen 5 yıllık planlar uygulandı. - Dokuma, kâğıt, maden, porselen, cam. şe- ker, kimya sanayilennde ekonomi savaşı yürü- tüldü. Biryandansavaşyaralan sanldı.biryan- dan Osmanlı devletinin yabancıya borçlan öden- di. - Köy Enstitülerinin esın \e kültür kaynakla- n yaratıldı. Sağcı siyasal kulvarda olmasına kar- şın Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli'nin yaptığj araş- tırmalar: 1923-1932 yıllan arasında halkımızın ulusal gelir içindeki payının en yüksek düzey - de olduğunu göstermiştir. Ne yazık ki Atatürk. ulusal demokratik devrim tamamlanmadan öl- dü. Bu devrimbugüne kadar da tamamfanama- dı. 60 yıl sonra bugün, üniversitelerinde şeriat- çı faşist mitinglerin yapıldığı, 12 Eylül hıyane- ti ile imamlık öğretiminden gelip valilik. kay- makamlık, hâkimlik, savcılık, emniyet makam- lanna oturanlann görev yaptığı, tarikatlara öz- gürlük isteyen, bağımsızlık düşmanı sahte sol- culann türediği, enflasyon ve iç, dış borç bata- ğında debelenirken şeriat baronlannın elinden ödül alan özelleştirme yağmacılannın devleti ele geçirdıği bir Türkiye'de yaşıyoruz. Bu kor- kunç kaostan kurtulmak için Atarürkçü düşün- ce etrafında toplanan: asker, işçi, köylü, aydın. gençlik kitleleri ile devrimci güç birliği oluştur- mak gereği apaçık ortadadır. "Açar mı btıgıın dört balıardır kanayan çiçek?" Yedıverenıııı.. Bedenım. Karanhktadırşinıdı Kalbını. çarpıp durur -boöulurcaMna- 23.7.1968= 6.8.1993 Gözlerım. yıldızlardagözlenni arar Vebirakgüvercın. Yırtıpgelir karaıılığı. Ağzındabîrçıçek. Konarkalbımirı ö.stûııe Bu çueğı taıııdını... Bu ^ P M I I . Benım yedıverenim... A. Haldun Demireli "Açarnıı bugün dört balıardır kanayan çıçek?'" Kadri\e- E«. N'uretfin Demireli Füsun Güldiken - Esin (Akyüz) Demireli ÇANAKKALE ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ DosyaNo: 1997.399 Davacı: Bag-KurGenei Müdürlüğü-Ankara Vekili. A\ A. Feryal Karaaba-Çsnakkale Davalılar: 1- Şaban Şahın. Cevarpaşa Mah. Geniş Sok. No: lOÇaııakkale 2- Yıldızoğlu in^aat San. ve Tıc. Ltd. Ştı. Arda Mah. \enıçeşnıe Sok. No- 23 1 Manisa Dava: Rücuan alacak Davatanru: 1.9.1997 Duru^nıa günü: 18.9.1998 Duru^na sajtı: 09.00 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafından davalı Şaban Şahın ve Yıldızoğlu Inşaat San. ve Tıc. Ltd. Ştı aleyhıne rücuan alacak davaM açılmı? ıse de davalı şırket adına çıkartılan duru>.ma gününü bıldırır meşruat- lı daveiıve tünı araştırmalara rağmen adresi tespıt edıle- medığınden teblığ edilememıştır. '"Muavyen gün ve saarte duruşmaya gelmenız, maze- ret veya delıllerınızı ıbraz etmeniz. gelmedığınız takdır- de duruşmanın HLMK'nun 509 ve 510. maddelen uya- rmca gıyabmızda vapılıp karar venleceğı" hususu davalı Yıldızoğlu Inşaat San. ve Tic. Ltd. Ştı'ne teblıgat yerine kaım olmak üzere ılanen tebljg olunur. Basın: 28074 KARTAL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1996/712 Davacı Güven Sigorta TAŞ vekili tarafından davalılarFehmi Özipek ile Mustafa Kar- deş aleyhine açılan tazminat davasında, Davalılardan Mustafa Kardeş'ın Gazi Süleymanpaşa Umurbey Yolu No. 216 Geyve adresinde bulunamadığından zabıta tahkikatı yapılmış, tebligata yarar açık adresi bulu- namamıştır. Yukarıda adı ve adresi yaz/lı davalı Mustafa Kardeş'ın duruşmamız olan 8.9.1998 gü- nü saat 09.30'da duruşmada hazır bulunması, bulunmadığı takdırde HUMK/ nun 213 ve 377. maddelen gereğince gıyabınızda karar verıleceği hususu ılanen dava dılekçesi yenne kaim olmak üzere teblıg olunur. 30.6.1998 Basın: 36875 PENCERE Süleymancı... Kanuni Suttan Süteyman, Hürrem Suttan'; kundu, sevdasını 'Muhibbi' mahlasıyla (ta adıyla) yazdığı bir şiirde dile getiriyor; hem d€ sıl: Hayatım, hasıl-ı ömrüm, şarab-ı kevserim, nîm Bahanm, behçetim, ruzum, nigânm, vird-ih danım Sıtanbul'um, Karaman'ım, diyan-ı mill Rum'um Bedehşanım-ü kıpçağım-ü Bağdat'ım, Hc san'ım Vay.. vay.. vay.. Koskoca Sultan Süleyman, sevdiğini mülkü özdeşleştiriyor. Peki, bu hesaba göre dar gelirli küçük men sevgilisine şiir yazsa ne söyleyebilir?.. Hayatım, canım, vakt-ikerahatte mezem rak Maaşırn, kirada oturduğum evim, bakkala bi cum Acımasız kasabım, veresiye aşkım, sultamrr, Herkes Sultan Süleyman olamaz... Olsa olsa Süleymancı olabilir. • Ulaştırma Bakanı Süleymancı imiş... Türkçe'de 'cı' eki önemlidir. Makaracı, demirc dızdızcı, üçkâğıtçı, ablacı, solcu, sagcı, kavgac şakacı, modacı.. Nurcu.. Ne anlama geliyor Nurcu?.. Meşhur yobaz Sa id-i Nursi'nin müridine Nurcu deniyor; Süley man'ın müridi de Süleymancı diye anılıyor. Ama bu Süleyman hangi Süleyman?.. Hazreti Süteyman mı, Kanuni Süleyman mı, Ber bat Süleyman mı, Süleyman Bey m'û.. Hiçbiri değil... Romanya'dan Türkiye'ye göçen Süleyman Hil' mi Tunahan adında biri, Nakşıbendi tarikatının biı kolunu kurmuş, "Efendi Hazretleri"n\n müritleri- ne Süleymancı deniyor. Süleymancılık, bağlandı- ğı Nakşibendilik'ten bile daha geri içerik taşıyor. Süleyman Hilmi Tunahan'ın damadı Kemal Ka- çar da 'tarikat- siyaset-ticaret' üçgeninin po/itika köşesinde sivrilerek 1970'li yıllarda üç kez Adalet Partisi milletvekili sıfatıyla Meclis koltuklarında oturuyor; Avrupa Konseyi'ne temsilci diye gönde- riliyor. Tekkenin müritleri, şeyhin damadını milletvekili yapıyortar. Demokrasicilik oynuyoruz. • Islam tarihinde mezhep ve tarikatiann kökeni geç- miş yüzyıllara dayanır. O çağlarda Kuran'ı basacak matbaa yok... Halkta okuma-yazma yok... Keramet şeyhlerden menkul olduğu için cahil halk kesiminin gözünde evliya mertebesine ulaşan ta- rikat reisleri türüyoriar; bunların arasında bilgelik- leriyle seçkinleşenler de var; ama, çoğunun öğ- retisi ipe sapa gelmez uydurmalardan oluşuyor; "bid'at" içeriği taşıyor Geldik mi 20'nci yüzyıla?.. Kuran, matbaalarda basılıyor, herkese ulaşıyor, okuma-yazma bilenler çogalıyor; aklı başında yurt- taş, şeyhin müridi olabilir mi?.. Olamaz... Peki, Türkiye'deki üniversitede profesör paye- sine ulaştıktan sonra Amerika'da tezgâh kurup tarikat propagandası türetan kişiye ne demeli?.. • Ulaştırma Bakanlığı'na oturtulan Ahmet Arif Denizolgun seçim döneminde tarafsız olabilir mı?.. Particiliği bir yana bıraktık; sayın bakan şeyhi- nin müridi mi olacak, yoksa laik cumhuriyetin anayasasına mı uyacak?.. Türkiye'ye yeni ve birikimli yazarlar kazandırmayı hedefllyoruz. îyi yazarlar, ülkelerini yarınlara hazırlar... İlkini 1996 yılında düzenlediğimiz "Yazarhk Seminerlerimize" bu yıl da Ekim ayından başlayarak devam edeceğiz. Ancak, bu yıl. seminerlerin kapsamını biraz daha genişlettik: • Yazarlığa Hazırlık Semineri • Lvgulamafı Yazarlık Semineri • Radyo-T\' Metin Yazarlığı Semineri • Uygulamaft Senarvo Yazaıitğı Semineri • Oyun Yazarlığı Semineri Her biri kendi alanuıda uzman hocalarla, metinier arasında meraklı bir yolculuğa çıkmak ve yazı dünyasında yeni ufuklara yelken açmak istiyorsanız, başvuru tarihi 15 Eylül 1998 günü sona erecek olan seminerlerle ilgili daha geniş bilgiyi Vakfımızdan edinebilirsiniz. um:ag UĞUR MUMCU ARAŞTIRMACI GAZETECİÜK VAKR Parla CMdttl No 14 IKS4O K»v»»lı6«f« ANKARA T»|- (03IJ) <17 77 20 p«I F.HJ: (0312M17 57 46 MARMARA ADASl Ûzel koy. Doğa ıle başba^a. Denıze sıfır DENİZ OTEL Nefıs yemekler TP. 0266 88S 58 28 0266 885 S0 32
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear