23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18AĞUSTOS1998S» 12 KULTUR PORTAL DİKMENGÜRÜN Sancttayatınma \wgiindirimiGelir Vergisi Yasası 'nayapılan eklemelerle sponsorların teşvik edilmesiyolunda önemli bir adım atıldı Sanat dünyasından ınsanlar bir araya geldiklerinde sanatsal sohbetlerin yanı sıra yaşanmakta olan maddı sorunlar, çözümlere \onelik öneriler, diger üikelerdekj uvgulamalar bir noktada devTeye girer. Estetık değerler \e maddi kaygılar ister ıstemez aynı noktada buluşuverirler. Bu, salt bize özgü bir durum olmasa gerek, ama burada sorunun boyutlan çok daha geniş. Tiyatroyu ele alacak olursak; yıllardır yönetmelikJerie dönen devlet desteğı çarİu hem saglam bir alryapısı olmadığı, hem de dev letin kültür ve sanata ayırdığı pay çok düşük olduğu için yetersiz. Kaldi ki bu pa\ giderek de azalmakta. "1998 Kültür Bakanhğı bütçesi Gencay Gürün Sanat canlanacak henüz kesinleşmemekle birükte genel bütçeden aldığı pa> bir önceki yıla »ranla yüzde 23 oranında azalmıştır." Kültür Bakanlığı payının 5 yıl öncesı bınde 7'den bu yıl binde 33'e düşmesinin kültür ve sanat yaşamını olumsuz yönde etkilemesi kaçırulmaz. Düşüş gösteren bir grafık Kültür Bakanlığı 'nın sanatsal anlamda temel amaçlanndan biri olan yatay gelişimi nicelik olduğu kadar nıtelik açısından da zorlayacakör, zorlamaktadır. Ote yandan. 1990'lar, özel sektörün kültür \e sanat alanında yaptığı parasal katkılarla varlık göstermeye başladığı yıllardır. Yeterli ya da yetersiz pek çok ticari kuruluş yüzünü yavaş yavaş kültür ve sanat dünyasına çe\ ırmektedir. Temmuz ayı içinde yapılan vergi reformu çalışmalan sonucunda Vergi Yasası'nın 46. maddesı bağlammda Gelır Vergisi Yasası'nm 40. maddesıne yapılan eklemelerle kültür ve sanat alanında sponsorlar tarafindan yapılacak yatınmlann teşvik edilmesi. desteklenmesi yolunda önemli birkararalınmıştır. Yenı düzenlemeye göre soz konusu değışıklikle sinema, tiyatro, opera, bale. konser, Idasik müzik \e klasik Tûrk mü/iğu resim ve plastik sanaüar alanındaki üretim ve etkinliklere maddi destek veren ve aynı şekilde kütüphane, müze, sanat galerisi, kültür merkeri ve sinema,tiyatro,opera, bale ve sanatsal etkinliklerin sağlandığı tesislere veya bu tesislerin inşası için ügiK kuruluşlara ber rürlü hağış \e yardımda bulunan ö/el >e rüzelkişilerin bu harcamalan safi kurum kazancınm tespitinde 0der olarak indirilecek. İndirilecek miktar kurum kazancmın yüzde S'ini (kalkınmada öncefikli iOerde ı üzde 10) asamayacaknr. Kültür Bakanlığı tarafindan desteklenen ııluslararası sanatsal organizasvonlara sponsor olarak yapılan yardımlar da kapsam içine atınıyor. Sanatın pek önemsenmedığı ve özellikle son yıllarda bu alanda ınanılmaz kavram karrnaşalannın yaşandığı bir ortamda böyle bıryasa maddesının Meclis'ten, hem de bütün partilerin onayıyla geçmesi memnuniyet verici. Tasannın yasalaşması için bılfiil çalışan başta Gencay Gürün olmak üzere, Ercan Karakaş, Atiia Sav ve Ydmaz Karakoyunlu'nun yanı sıra Bülent Akarcah. Bülent Tanla, Hakan Tartan, Necmettin Dede, Saflet Ankan Bedük değışikhk önergesinde imzası olan ısimler. Bu yasa değişikliği umalım kı çeşitli sanatsal etkinliklerde adını duyuran kuruluşlara yenilerinin eklenmesi için kapılan biraz daha aralasın. Ve yine umalım ki bu tür girişimler giderek her anlamda daha yerieşsin, otursun, sistemli yaklaşımlann ürünleri olsun ve bu çizgide, yaygmlaşarak kültür/sanat dünyamıza yeni bir soluk kazandırsın. Son yıllarda ülkemizin sa- natsal hayatında meydana gelen erozyon bu konularla ilgili olanlann dikkatini çe- kiyordu. Bu erozyonu önle- menin en etkili yolu tabii milli eğıtım sistemindeydi. Öğrencilerde bir sanat ve kültürgereksinimı yaratmak gerekliydi. Bunun için hem ciddi bir siyasi ırade hem de uzun yıl- lar gerekiyordu. Başbakan, sanatçılan kabul ettiği gün bunu çok güzel dıle getir- miş; "Ben yıllardır Anado- lıı'yu dolaşryorum, halk ben- den yoL, su. fabrika istiyor, t- «na daha sanat ve kultürie Dgili bir istekle karşılaşma- dım" demıştı. Can alıcı noktaaslında bu- dur. Ama, maddı sıkmtılardan ne- fessiz kalmış bir sanata canlılık kazandırmanın bir başka yolu da vergi muafîyfetin- den geçer. ABD'de sade- ce şirketlerin sa- nala katkısı sanı- nm 1 milyar do- lar civanndadır. Biz de bu konu- yu yıllardır gün- deme getirmeye çalışıyor- duk. Meclis'te uzun zaman- dır üzerinde çalışıyorduk. Yeni Vergi Yasası bize bu fir- satı verdi Sanata gerek pro- düksivon gerek bina olarak yardım yapan şirket ve kişi- ler yıllrk kazançlannın yüz- de 5'ini geçmeyen bir mik- tan gider olarak gösterebıle- cekler. Kalkınmada öncelik- lı yöreierde bu miktar yüz- de 10'açıkıyor. Şimdi, kendi ili veya ilçe- sinde ismini kalıcı kılmak isteyenler çok amaçh salon yaptırabilecekler. Bu salon- İar çoğaldıkça hem yerel sa- natsal etkınliklerbaşlayacak hem de büyük şehırlerden o il ve ilçelere tiyatro, opera. bale, konser turnelen >apı- labilecek. Bu. o yörelere ye- ni pencereler açacağı gibi sanat sektörüne bir canlılık ve vergi olarak devlete döne- cek bir para akışı sağlaya- cak. Sinema salonu bile ol- mayan illerimizin sayısı dü- şünülürse bunun önemi da- ha iyi anlaşılır. Büyük kent- lerimizde dahi hem salon sı- kıntısı hem gittikçe artan pro- düksiyon masraflan yüzün- den pek çok sanat ürünü dog- madan ölüyor. Bu kanunun önümüzdeki on yıl içinde gittikçe artan bir biçimde sa- nat hayatımızı canlandıraca- ğına inanıyorum. Bu kanu- nun çıkmasındayardımı olan herkese teşekkür borçluyuz. Sanatçılanmız işlerini bıra- kıp Ankara'ya geldiler. Başta Sayın Başbakan Me- sut Vılmaz. Başbakan Yar- dımcısı Bülent Ecevit, CHP Genel Başka- nı Deniz Bay- kal, DTP Ge- nel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, DYP Genei Başkan Yar- dımcısı SarTet Ankan Bedük sanatçıian çok içten karşıladılar ve gerçek destek verdiler. Meclis'te ka- nun değişikliği önergemizin geçmesi için FP'den Sayın Salih Kapusuz kendi öner- gesinı gen çekmeyi kabul etti ve önümüzü açtı. Meclis'te yardım istediği- miztüm arkadaşlar bize des- tek oldu. Ercan Karakaş, Yılmaz Karakoyunlu ve Atila Sav bilfıil çalıştılar ve bızi en mutlu eden şey ilk defa tüm partiler bu madde için birlikte el kaldırdı. Sa- nat en uzlaşmaz gruplan bi- le bir araya getirmeyi başar- mıştı. Meclis'te bayram ha- vası estı. Bu kanunun canlan- dıracağı sanat etkinlikleri- nin de ülkemiz içinde bir- leştirici ve mutlandıncı biret- kisi olacağına inanıyorum. Yıldız Kenter Yardımı teşvik etmiyor Sponsor kuruluşlara vergi indi- rimi uygulanacağı haberine her- kes gibi ben de önce çok sevin- dim, heyecanlandım, ama sonra. yasayı inceleyince heyecanım ha- yal kınkJığına dönüştü. Burada söz konusuolan sanata destek veren ku- ruluşa kurum kazancınm yüzde 5 'i gibi bir indirimdir. Bu, bence yar- dım edeni teşvik eden bir rakam de- ğil. Daha kapsamh, sponsorlan daha rahatlatıcı bir bek- lenti içindeydim. Sanata yapılan yatınmlarda vergi indi- rimlerimn çok geniş tutulması, bu tür yatınmlann hiç ver- gi kapsarnına alınmaması lazim. Atila sav Göksel Kortay Sanatm önü açılacak Atarürk'ün sanata, sanat- çıya verdiği önem ve ülke- mizde Türk sanatını yücelt- mek için yaptıklan hepimiz- ce bilinmektedir. Onun kur- duğu cumhuriyetın 75. yıl- dönümünü kutladığımız bu yıl, Mesut Yılmaz hüküme- tinin ve TBMM'- nin aldığı bir ka- rarla Türk sanatı- na tanınan olanak- larsanatçılaraade- tabir75.yılarma- ğanı olmuştur. Ye- ni düzenlenen ya- saya göre tiyatro, sinema, opera, ba- le, klasik müzik. plastik sanatlar gibi sanat dallannın gelişimıni sağla- mak üzere katkıda bulunan kurum vekişilerkazançlan- nın yüzde 5'ini buyoldakul- lanabilecekler. Bir sanat kurumuna ya da ürününe verdikleri bu pay vergiden muafkılınacak. Ül- kemizde belli sanat dallan- na katkıda bulunan büyük kuruluşlar zaten vardı. An- cak inanıyorum ki bu yasay- la bu tür kuruluşlann sayıla- n artacak ve 2000'li yıllara girerken Türk sanatmın önü açılmış olacak. Elbette ki devletten, hükü- metten sanat adı- na istediğimiz çe- şitli düzenleme- ler var. Ancak, bu yasa ile çok olumlu bir adım atılmıştır. Deva- mı gelir diyedü- şünüyorum. Ti- yatro Oyuncuia- n Derneği (TODER) Baş- kanı, 56 sanat kurumunu içe- ren Ulusal Sanat Kurumu Gırişım Kurulu Başkanı ve bu ülkenin tiyatro sanatına35 yılını vermış birsanatçı ola- rak bu yasada emeği geçen herkese teşekkürü oorç bilı- yorum. Melih Fereli Doğru yönde bir adım Yeni düzenlemenin yeterli oimamakJa birlikte ülke- mizde sanata desteğin özendirilmesi açısından doğru yön- de atılmış çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Rutkay Azîz Dayanışma gerekli Öncelikle Gelir Vergisi Yasası'ndakı yeni düzenlemeyi ülkemiz adına sanat ve kültür alanında atılmış olumlu bir adım olarak nitelendiriyorum. Başta Gencay Gürün olmak üzere tüm destek verenlere teşekkür ederim. Bu hususta bazı endişelerimi de belirtmek isterim: Dilerim olanaklar doğru ellerde ve doğ- ru olarak kullanılır. Kimi zaman spon- sorlarla girişilen çalışmalar hüzünlü ve olumsuz çabalar doğurmuştur. Bu nedenle, bu alanda ilkeli ve düzgün yaklaşımlann gereğine inanıyorum. Doğru bir te- melde bir dayanışma kurulamazsa ürkeklik doğabilir. Böy- le bir ürkeklik. karşı taraf açısından özendirici olmak yeri- ne kaçıncı olabilir. Haldun Dormen Yeni bir boyut (İstanbul Müzik ve Caz Festivalleri programlanndaki Brookiyıı Funk Essentials l)ve KathJen Batle(2) konserleri. evlülde Istanbul'da sahnelenecek olan Red Gisele adlı bale (3X Avcı adlı fi!m(4) \e Balkon adlı oyun (5) sponsor destekli etkinlikler arasmda j er alıyor. Böyle bir yasanm çıkma- sı Türk kültür ve sanat yaşa- mına yepyeni boyutlar geti- recek ve olağanüstü bir can- lılık kazandıra- caktır. Bugüne dek, çoğunlukla hatır gönül için yerine getirilen "sponsor"luk kavramı kendine olumlu bir çıkış yolu bulacak ve beklenmedikpat- lamalara neden olacaktır. Böylelikle bundan sonra sponsorluk yapmaya kalkan kuruluşlar maddi olarak faz- la bir fedakârlığa girmeden, hem büyük prestij kazana- caklarhem de Türk sanatya- şamına gerekli yardımı yap- mış olacaklardır. Bu yasa her iki ta- raf için de yararlı hem de çok yarar- lı son uçlardoğura- caktır. Başta Gencay Gürün olmak üze- re bu yasanm çık- ması için uğraşan ve çıkmasma yardım eden tüm sanatçılara ve politika- cılara ne kadar teşekkür et- sek azdır. Çağdaş ülkelerde öteden beri uygulanıyor Devletın tiyatroya destek ol- masını, tiyatrolan örgütleyerek . bir sanat etkinliğini yürütmesi- ^nı onun anayasal görevi sayanm. '' Sosyal devlet olmak curnhuri- iyetin nitehklennden biridir. Dev- let; eğınra sağlık hizmetleri ver- digi gibi sanatsal ve kültürel alanlarda da görev yapmakla yûkümlüdür. Bu itibarla devle- tin Devlet Tiyatrolan'nı kur- muş oiması çok yarariı ve verim- .lısonuçlaıdoğurmuştur. Bu ku- .irumun iş!eyişinde tartışılacak !;noktalarclabilir, ama temelde devletin kamu hiz- rneti verroesi açısından yapılan iş doğrudur. Ana- yasanın 64. maddesinde de devlet sanat faaliyet- lerini ve sanatçıvı korur. Bu da o tedbirlerden bi- ridir. Sosyal devlet, kültür ve sanat ala- nında hizmet veren kuruluşlan dolay lı yol- dan da destekleyebilir. Yerel yönetimler tarafindan açılan tiyatrolar bu anlayışın bir parçasıdır. Vergi indirimleri de bir başka yöntemdir. Özel tiyatrolara çeşitli yollardan des- tek verilmesı fikrine her zaman olumlu bakmışımdır. Şimdi de sponsor kuruluş- lardan belli oranda vergi alınmaması, ya- ni sanatsal etkinliklere yapılan parasal yar- dımlann gider olarak gösterilmesi Ver- gi Yasasf nın 46. maddesiyle Gelir Ver- gisi Yasası'nda yapılan bir değişiklikle mümkün oldu. Gelişmiş demokrasilerde. çağdaş- Iıgı yakalamış ülkelerde devlet, sanat ve kültürü hep desteklemiştır. Bu ülkelerde bu tür vergi in- dirimleri öteden beri uygulanan bir sistemdir. Hadi Caman Ülke için büyük katkı ve yarar sağlayacakSon çıkan Vergi Yasası bence TC ta- rihinin en önemli çalışmalanndan biri. Yıllardır söylenildiği halde bir türlü gerçekleştınlemeyen şey. bu hüküme- te kısmet oldu. Umanm ülke için bü- yük katkılar. yararlar sağlar. Bu yasa- nın bir sanat toplumunu ilgilendirenen önemli yanı 46. maddesıne eklenen bö- lümü. Bu maddeyle, her kuruluş, yıllık kazancınm yüzde 5 oranını bir sanatsal eylemeayırabilme olanağına \ebu tu- tan gider olarak gösterebilme hakkına kavuştu. Böy- lece genel bütçesinin binde 3"ünü kültüre ayıra- bilen ülkemiz. bu alanda önemli bir kaynağa ka- vuştu. Her şeyi devletten beklemek gibi birhas- talığa yakalanmış ülkemiz ınsanına güzel bir ör- nek sunulmuş oldu. Sanat gıbı, bir ulusu ulus ya- pan, onu yannlara taşıyacak olan bir yolun, ışık- lanmasına, önünü görmesine, daha ile- riye koşmasına olanak sağlamak çok sevindirici. Aynca, bu işe önderlik eden, par- makla sayılacak sanatsever milletve- killerinin bu çabasına, inanılmaz ve beklenmedik şekilde sahip çıkan TBMM'deki tüm partilere teşekkür ederiz. Artık top, bu işe gönül vere- cek, sanata, sanatçıya sahip çıkacak kişi ya da kuruluşlarda. Ve de bu ola- naklan en iyi, en düzeyli şekilde kullanması ge- reken biz sanatçılarda. Bu olayda en çok emeği ge- çen insanın (Gencay Gürün) içimizden biri olma- sı da birgerçeği vurguluyor bence. biz sanatçıla- nn politikaya soyunmamız ve hem ülkemize hem de kendimize bizzat sahip çıkmamız gerektiği ger- çeğini. YAZI ODASI SELİM İLERİ Ataç'ın Bir Yazısı Nurullah Ataç'ın Karalama Defteri'm yenide okudum. Karalama Defteri Ataç'ın ölümünden (1957) sor ra yayımlanmış (1962). Kitabı yayımlayan Hür Yayır lar bugün yok. Karalama Defteri de yok hemalde Belki yeni basımj yapıldı, ben göremedim. Değerli bir eser Karalama Defteri. Ataç'ın eskidı ğini, görüşlerinin yıprandığını ileri sürenleri dinlemi şimdir; Karalama Defteri o kişilerin yanıldıklannı bi kez daha kanrtlıyor. Ataç, Karalama Defteri'ndeki yazılannın ilkinde: "Ki şileri roman okumayı sevenlerle roman okumay sevmeyenler diye ikiye ayırabiliriz" diyor. Ellili yıllann sonunda roman okumayı sevenlersö; konusu. Bugün de söz konusu, ama acaba kaç ki- şi? Yetmiş milyona varan nüfusuyla Türkiye, en po- püler bir romanı yirmi beş otuz bin adet basımla 'is- raf edebiliyor. Dahası, Ataç'ın ikiye ayırdığı kişilere, bugün bir üçün- cü öbek eklemek gerekir: Hiç roman okumayanlar. Ekinsel ve maddi olanaklan el vermediğinden ro- man okuyamayanlan ise bambaşka bir öbekte de- ğerlendirmek zorundayız. Gelgelelim olanaklan el ver- mesine karşın roman okumayan, hayatında bir kez olsun roman okumamış o kadar çok kişi var ki! Bir şiir, bir öykü okumamış... Denemenin yanından geç- memiş... Ataç roman okumayanlardan hoşlanmadığını söy- lüyor. "Kendilerinden çıkamaz, kendilerini başka kimsenin yerine koyamazlar. Bir tek yaşayışlan var- dır, ömürterine binbir kişininyaşayışını sıkıştıramaz- lar." Roman, yaşamı kavramak açısından yazınsal ve- rimlerin belki de en geniş yelpazelisi. Doğrusu, ro- mansız yaşamayı düşünemem. Bütün yaşam bilgi- mi romanlara, bugüne kadar okuyabildiğim roman- lara borçluyum desem yeridir. Ataç roman okuma, romanı sevme konusunu de- şerken, roman sanatmın duygular çözümleyicisi, duygular aşılayıcısı olduğunu ileri sürüyor. özellik- le acımaduygusu üzerinde duruyor. Roman okuma- yı sevmeyenlerin acıma duygusunu bir türlü yete- rince hissedemeyeceklerini vurguluyor: "Acıdıkları olur, ama acımak da iki türtüdür. Biri üstünlûkten gelen acıma ki gururla, bir çeşit baya- ğı sevinçle kanşıktır; öteki ise karşımızdaki kimse- nin acısını kendimizde imiş gibi duyarak acımak. "Roman okumayı sevmeyenlerde işte bu duygu, karşılanndakinin acılarını paylaşma gücü yoktur. Onların acımalannda bile bir türlü kurtulamayacak- lan bir sertlik sezilir. Bir suçu bağışlayabilirler; ama sevgisizce, anlayışsızca bağışlaıiar; suçunu bağış- ladıkları kimseye yukandan baktıklannı, o suçu kö- tü gördüklerini sezdirmemek ellerinden gelmez." Acıma duygusunu toptan bir üstünlük, başkala- nnı küçümseyiş olarak yorumlayanlardan değilim. Acıma duygusuna hepimizin ihtiyacı olduğuna ina- nıyorum. Gramofon Hâlâ Çalıyor'üa anlatmaya çalıştığım bir kimlikti 'Alafranga Selma Hanım'. Gerçeklikten aşırmıştım onu. Evliyken genç bir deniz subayını seviyor; çevresince aşağılanıyordu. Çocukluğumun o günlerinde Alafranga Selma Hanım'ı aşağılama- yan, aşkını saygıyla karşılayan kimseler de vardı. Ataç'ı haklı çıkanyoriar: Roman okumuş kimselerdi hep- si. Anna Karenina'yı okumuşlar mıydı bilmiyorum, ama ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrûkesi'ni okudukla- nnı açık seçik hatırtıyorum. Roman sanatmın gerçeğin çok yüzlülüğünü gös- terdiğine de inanabilir miyiz? Yazıdan iz sürelim: "Roman okumayı sevmeyenlergerçeğe bakmak- tan kaçınırlar demeyeceğim; çoğu ancak gerçeğe ilgi gösterdikleri için romanlan sevmediklerini söy- leher. Ancak onların ilgi gösterdikleri gerçek yalnız kendi gerçekleridir, yalnız kendileridir. "Onlariçin gerçeğin, doğrunun tekbiryüzû var- dır, onu görmek, onu bilmek yeter onlara. Gerçe- ğin daha birçok yüzleri olabileceğini düşünmek bi- le akıllanndan geçmez." Roman okumayanlar, bir bakıma hayata yalınkat bakmaya, hayatlannda sığ kalmaya yargılı kişilerdir, diyebilir miyiz? Bizi sanp sarmalayan o, akıllara dur- gunluk verici sığlığa bakıldığında, gönül rahatlığıy- ladiyebiliriz... Takvimde İz Bırakan: "Her sonbaharda birbiri üzerine dökülen ağaç yapraklan gibi insanlarda birbiherinin ardından top- rağa yatarak yok oluyorlar. Bu değiştirilemeyen, umumîbirkanun.. Neden tasalanmalı? Şu dünya- da erilen başka ne var?" Hüseyin Rahmi Gürpı- nar (Zahir Güvemli sadeleştirmesi). Kuyruklu Yıl- dızAltında BirEvlenme (1910), Atlas Kitabevi, 1965. StPindberg'in oyunu kilisede sahneye konuluyor • STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Her yıl sonbaharda düzenlenen geleneksel Strindberg Festivali bu yıl ilginç bir sahnede başlıyor. Stockholm'ün en görkemli kiliselerinden Storkyrka'da yazann ünlü yapıtı Master Olof (Olof Usta) Mathias Lofolies tarafindan yeni bir yorumla sahneye konuluyor. Oyun, 21 Ağustos-15 Eylül tarihleri arasında izlenebilecek. Oa Vinci'nin ilk resmi bulundu • Kültür Senisi- Londra Ulusal Galerisi'nde bulunan ve Andrea del Verrocchio'ya ithafen yapıldığı bilinen 'Tobias ve Melek' (Tobias and the Angel) isimli tablonun, Verrocchio'nun en ünlü öğrencisi Leonardo Da Vinci'ye ait olduğu açıklandı. The Times gazetesinde yer alan haberde, Washington Ulusal Galerisi'nin ftalyan Rönesansı Resimleri Küratörü Dawid Brovvn, tablonun Da Vinci'ye ait olduğu konusunda otoritelerle hemfikir olduklannı belirtti. Brovvn. Tobias ve Melek'in. Da Vinci'nin ilk tablosu olduğunu da sözlerine ekledi. Da Vinci, henüz 14 yaşındayken ilk yapıtlanm Verrocchio'nun yanında gerçekleştirmiştı. Tablonun 1867 yılında Milano'dan alınıp Londra'ya götürüldüğü biliniyor. Edinburg Festivairnde iki Türk • Kültür Servisi - Bu yıl 52 'ncisi düzenlenen Edinburg Sanat Festıvalf nde ülkemizi iki yönetmen temsil etti. 'The Busker' (Dilenci Müzisyen)adlı kısa fılmin yönetmeni Mehmet Yılmaz ve 'Durgun Hayat' adlı oyunun yönetmeni Mehmet Ergen, Edinburg Sanat Festivali'nde yer aldı. 9 dakikalık kısa metrajlı 'Dilenci Müzisyen'. Yılmaz'ın iki şiirinden esinlenerek gerçekleştirilmiş. Mehmet Ergen'in tek kişilik oyunu 'Durgun Hayat' ise Polonyalı yazar Danussia Ivvaszako tarafindan kaleme alınmış.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear