01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 1998 PA2ARTE OLAYLAR VE GORUŞLER IMF îzlenceli Yeni İktisadi Programa 'Hayır' İZZET ÇETİN T. Harb-İş Sendikası Genel Baskam B ılındığı üzere. Devlet Ba- kanı Güneş Taner'in yap- tığı görüşmelerin ardın- dan, hükümet. 30 Hazi- ran'da geçmiş ıcraatını değerlendirdiği\el999 sonuna değın sürdüreceğı politikalan özetledıği bırprogramı "EkonomikPo- litikalar Büdirgesi" başlıklı bır açıkla- mayla kamuoy una sunmuştur. Söz konu- su program IMF izlenceli bir iktisadi program nitelığınde .. Çünkü programın uygulanışı IMF'ninanlaşmamaddeleri- nin 4. maddesı uvannca örgüt uzmanla- nnca hcr üç ayda bir yapılacak incele- me gezileriyle masaya yatınlacak (*). Gerek hükümetm açıkladığı program metni. gerekse IMF ile anlaşmaya van- lan metin ıncelendığınde, hükümet ıle IMF'nın ekonomi politikalan yaklasım- lannın tam bır uyum ıçerisınde olduğu görülmekte. Hükümet. stand-by anlaş- malannın kamuoyunda yarattığı olum- suz etkidenolsa gerek. vanlananlaşma- yı "stand-by" anlaşması olarak nitelen- dirmekten kaçınırken, IMFdeyine imaj tazeleme kaygısına dayanarak, ızleme faaliyetini 4. madde uyannca yürütme yo- lunagitmişbulunuyor. Hükümetin inkâ- n ve aldatmacasına karşın gerçeğin sak- lanması mümkün değil. Anlaşma metni incelendiğınde bunun örtülü bir stand- by olduğu açıkça görülmektedir (**). Ülkemiz. bu yabancı sözcügün (stand- by) hiç de yabancısı değıldir. Bu yaban- cı sözcükle tanimlanan her bır anlaşma- nın ardından açılan "istikrar paketle- ri"nin kendisinden neleralıp götürdüğü- JIÜ de çok ıyı bılmektedır "Bu sefer ol- madı, bir dahaki sefere" denılerek, son on yedi yıllık dönemde. 1980. 83. 84 ve 94 yıllannda olmak üzere, dört kez stand- by anlaşmasına gidilerek Türkiye. birçok az gelişmiş ülkede olduğu gıbi IMF'nın başansız deneylerinin laboratuvan ola- rak kullanılmıştır. Başansızlıklan. ge- rek Türki>e. gerekse yakın zamanda Meksika'dan Endonezya">a başka pek çok ülkede defalarca kanıtlanmış olan bu programlann şimdi başka bir isımle pa- zarlanıyorolması ve bunun hükümet ta- rafından bır "Kurtuluş Programr ola- rak benimsenmesı. hükümet açısından bü- yük bır talıhsizlık olsa gerektir. Yfcni dı- ye yutturulmaya çalışilan bu programın hiçbir "yeni" yönü bulunmamaktadır. Hükümetin IMF ile birlikte olu^turdu- ğu bu program. 24 Ocak 1980 tarihli Ekonomik Istikrar ve Yapısal Uyum Ka- rarlan"nı çağrıştıran, 5 Nı^an 1994 ta- rihli EkonomikOnlemlerL'ygulanıaPla- nı ile de tümüyle çakı^an çızgılere sahıp- tir. Şöyle kı: 1. Temel sorunun. Ekonomik Önlem- ler Uygulama Planı ile benzer şekilde, yüksek enflasyona yol açan kaınu açık- lan ve borçlan olduğu tespiti vapılmak- tadır. Ancak, kamu açıklan, kamu kesi- mindeki satın alnıa gücündeki kayıplan gidermey e ve satın alm;» gücünü \ ükselt- meyedönük"aşın" ücrettaleplerinebağ- lanmaktadır. Fnflas\onun nedenleri ara- sında, ne bütçenin yansını yutan fai/ öde- meieri, ne de aşın >üksek tekelci kârla- nn sözü edilmektedir. 2. Buna uygun olarak, istikran sağla- mak üzere, bütçenin yansını yutan faiz ödemelerinde kısınüya gitmek yerine, re- el ücretve maaşı bulunduğu yoksulluk dü- zeyinden daha da aşağıya çekmek ve sos- yal gü\enlik harcamalam la diğer hiz- metlerde kısınrna gitmek \olu seçilmek- tedir. Bu da emek geürierini düşürmeye dayalı bir istikrar anlav ı>ını lxııiınsemiş olan 24 Ocak ve 5 Nisan geleneğine bağ- lı kaundığını göstermektedir. 3. Ccretlerin geçmiş enflasyon yerine hedeflenen enflasyona göre beürlenme- si yoluyla. Ekonomik Önlemler Uygula- ma Planı ve ertesindeki stand-b> anlaş- ması dahilinde toplu pazariık sistemine v urulmuş darbeleredevam edilmesi plan- lanmaktadır. Bunun ilk ayağı, memur maaşlannııı > üzde 2U'lik bir arüşla da- ha da düşürülmesi iken, ikinci ayağı da. önünıü/deki \ ılın kamu kesimi toplu pa- zariıklannda hükümetin önereceği bi- rinci yıl için yüzde 20'lik bir ücret artış oraru teklifidir. (Hükümetin, 1999 için hedeflediği (Aralık-Arahk) tüketki fîyat artış oranı yüzde 20'dir.) 4. Mne IM Ftelkinleriyie tümüyleuyıım- lu bir şekilde hükümet, sosyal güvenlik sistemini,emeklilik yaşı\ç asgari prim öde- me süresini yükselterek, sağhk hizmcbe- rini ise piyasalaştırarak asknda pratikte tasfiye etmeye niyetlenmektedir. 5. Hükümet. bu katıksız emek ale\ h- tan neo-liberal ekonomi programını, iş- çi konfederasyonlannın ESK'deki \arlı- ğını vurgulayarak meşrulaştırmaya ça- lışmaktadır. 6. IMF, ö/elleştirme konusundaki hu- kuki ve düzenleyici geliştirme çabasına ağıriık verilmesini telkin ederek, iç huku- kun atlanacağı. neo-kapitülasyonist ulus- lararası tahkimi (ve büyük olasılıkla çok taraflı yatınm anlaşmasını) dayatmakta \e yargı Uzerindeki siyasi baskı ve müda- halelere yeşil ışık yakılmaktadır. Böyle- ce 24 Ocak ile dışa açık büyüme adı al- tında başlahlmış olan serbestleşme siire- ci de nihai ve mantıki sonucuna vardınl- ma>a çalışılmaktadır. 7. Özelleştirme geürlerinin, kamu borç- lannı karşılamak üzere kullanılması plan- lanmakta. Bö\lece, sıllann birikimini içeren kamu varlıklan, bütçenin yansı- na yakın bir kısmı kendilerine transfer edUerek hoşnut tutulan faiz geliri sahip- lerini daha da nıutlu kılmak üzere haraç- mezat ekien çıkanlmakta, faiz ödemele- rine ek olarak ikinci bir kay nak aktarım mekanizması devreye sokulmaktadır. lşte ">eni"sıtatıylapazarlanmayaça- lışılan programın özü bundan ibarettir. Bu. örtülü bir istikrar ve yeniden yapı- landırma programından başka bir şey değıldir. Bilindiği üzere yapısal uyum olarak ad- landınlan bu politikalarla. ekonomi gi- derek liberalize edilirken. mali istikra- nn da sağlanması öngörülmekte. Mali is- tikrar sağlansın ki, söz konusu ülke, ıçe- riden ve dışandan yaptığı borçlanmanın ana para ve faizödemesi taahhütlerini ke- sintısiz bir şekilde yenne getirebilsin. Önemli ve gerekli olan böylesi bır ko- numdaki ülkelerin kesintisiz iç ve dış borç senisi yapabilmesi \e ekonomik dengelerini yeniden kurabilmesidir. IMF ve Dünya Bankası için bu tür önlemler sonucu gelir bölüşümü ve bir dizi sos- yal ilişkinin bozulacak olması hiç önem- li değildir. Nitekim. bütçelerimizin "kamu hizme- ti" ve "sosyal hizmet" üretememe nok- tasına gelmesı bu kuruluşlan hiç ilgi- lendırmemekte. Yeter ki, bütçeler "borç ödeme" bütçesi işlevlerini sürdürebil- sin. IMF ile vanlan anlaşmada "faizöde- meleri yükünü karşılamak için faiz-dışı bütçenin fazla vermesi gerekir" biçimin- de biröneriye yer verilmesi, bu niyeti açık- ça sergilemektedir. Hükümetin, IMF ile ilişkilerdeki bir- kaç yıldır süregıden belirsizliğe son ve- rerek bir anlaşmaya varmış olması ve IMF'nin de bu tür bır programı destek- lemeye nza göstennesi Türkiye'nin si- yasal ıçenkli bir ekonomik bağımlılık iliş- kisine "gönüllüce" boyun eğdiğini ve Türkiye ekonomisindeki sorunlann ağır- lığını ve yeni bir mali bunalım riskinin büyüklüğünü göstermektedir. Hükümet. hoş görünme zorunluluğunu geride bı- raktığını düşündüğü ılk fırsatta, daraltı- cı önlemlere başvurmakta ve bu uğurda IMF ıle bir bağımlılık ilişkisinegirmek- te hiçbir beis görmemektedir. Böyle dü- şünenlere, emek, gerekli yanıtı kısa sü- rede verecek ve kendileri elbette ki ya- nıldıklannı kavTayacaklardır. Kimseeme- ğin ve temsilcisı sendikalann çalışanla- ra büyük acılar getirecek bu programa "evet"demesini beklemesin. Sosyal dev- letın topyekûn imhası anlamına gelen bu anlaşmaya. politikalannda sosyal dev- letı temel aldığını söyleyenlerin destek vermesi büyük bir çelişkidir. ESK içe- risınde yer alan konfederasyonlann prog- rama karşı sessiz kalmalan, işçılerin ve sendıkalannın da sessiz kalacağı anlamı- na gelmemelidır. Ve kımse. toplumun yüzde 20'lik var- lıklı azınlığının mılli gelirin yüzde 55'inı aldığı; buna karşılık en yoksul yüzde 20'lik kesimin ise yüzde 5 ile yetindiği bu şiddetle çarpık bölüşüm tablosu orta yerde dururken emeğin ve sendikalann "fedakârlık" yapacağı yanılgısına ken- disini kaptırmasın... (*) Bu madde uyannca, IMFpersone- lisöz konusu ülkeyı ztvaret ederek, iktisa- di ve mali verileri lopluvor ve resmı yet- kililerle ülkenın iktisadi gelişımi ve polı- tikalarım tartısıyor Dönüşü'nde, Yürütme Kurulu 'na sunulacak bir raporu hazırlı- yor ve Yürütme Kurulu söz konusu rapor temelinde vürüttüğü tartışmavla bır or- takgörüs belırleverek ülke vetkılılennesu- nuyor. Bilindiğigibı, stand-by düzenleme- si (anlaşması) dış ödeme güçlüğüne dü- şen IMF üyesı ülkelere. IMF kaynakları- m. uvgulanacak istikrar programlarına baglı olarak ve belırlenmış, birtafo'imegö- re aktarmak amacıyla IMF ile üye ülke- leramsında imzalanan bir sözleşmedir. Sü- reç şövle işler Kredı talep eden ülke ön- ce IMF ye bır nıyet mektubu hazııiayıp ve- rır. Bu belgede borçlandığı sürece izleye- ceğı ıktisatpohtikalannı ve alacağı istik- rar önlemlerim açıklar. Mektupta yer alan bupolitika ve önlemler IMFyönetımince yermdebulunursa. IMF tarafından açıla- cak krediler bir takvime dökülür. Zamanı gelmış kredilerin sırasıyla serbest bıra- kılması. nıyet mektubunda laahhüt edilen önlemlerın lam ve kesintisiz olarak uygu- lanmasına bağlıdır ARADABİR YUSUF ZİYA BAHADINLI Kaynağına Bakın Bir Köy Enstitülennı brtınp de köye öğretmen olarak dön- düğümuzde köylünün "cehalet"\ ve "sefalet"\ karşısın- da düşünmememız, sorgulamamamız, elımizden ne ge- liyorsa yapmamamız olamazdı. Ama her seferinde go- recektik: toprak ağalan, şeyhler, çok uluslu şırket sahıp- leri, büyük bürokratlar ve bunların meclısteki vekillen karşımızdaydı. Bıze ancak beş attı yıl dayandılar. Auikara-Hasanoğlan Yüksek Köy Enstrtüsü öğrenci- lerinden bır bölümü bizler. bir gece sabaha karşı, daha uykumuza kanmadan yataklanmızdan kaldınlıp cem- seterie Ankara tren tstasyonuna götürülduğumüzde (sü- rülüyorduk) tarih 1947 idı ve iktidarda CHP, Inönü cum- hurbaşkanı, muhalefette ise DP var ıdı. C>Tce Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmıştı. Hükümet ka- rarını verdıkten sonra bir de Meclis başkanı yerinde gör- mek isternış ve Hasanoğlan'da ilk karşısına çıkan ku- çük smrflardan bir öğrenciye: "Yurtseverlik ne demek- tir çocuğum?" diye sormuştu. "Ağaç dikmektir efendim, kendi işini kendin yapmak demektır; yani okulunun duvannı..." "Kes!" demıştı, okulu terketmiştı ve giderken başkan Karabekır, yanındakı milletvekillenne: "Vatan için ölürüm" demiyor, demiştı. Ellı yıl önce vatan ıçın ölendı yurtse- verlik! Kimi sözcükler, elli yıl içinde nasıl da anlam de- ğiştinmiş! Sözümona vatan için öldürenlerden gurur du- yuyor şımdilerde Türkiye! Elli yıl bır ömür demektır, yazık ettıler ömrümüze. 1970'lerde gerçekten yurtsever ve idealist birkaç yüz genç, "kırdan kente" yurümek için dağlara çıktığında on- lardan çok önce devlet, hükümetıyle, Meclisiyle, paşa- sıyla, toprak ağası, tankat şeyhı, büyük zenginı, büyük bürokratıyla Köy Enstitülen yenne kurduğu Imam-Ha- tıp kökenlı gençlerle "kırdan kente" yürümüştü. Imam-Hatip okullan yurdun dört biryanını sanmış, bır fabnka ivecenliğıyle şenat ondusuna durmadan asker üre- tıyordu. Köy Enstrtüleri ders programının ıçeriğinde "Üre- tim içinde, işe ve beceriye dayalı eğıtim ve öğretim fel- sefesı" vardı. Bu yöntemle öğretmen adaylannda, yurt ve ulus sevgisının sözden çok yaparak yaratılması iste- niyordu: ogrencıleri, soru sormak, doğruları-gerçekleri akıl yoluyla buldurmak gibı bilimsel düşünmeye yönlen- dırmek ısteniyordu. Yazık ettiler bızlere, ülkeye yazık oldu. Artık bılmeyen yoktur. Köy Enstitülen"ne giden yok- sul köylü çocuklan bugün Imam-Hatip okullanna devam etmekte Burada yetişen yüz bınlerce genç, mılletveki- li olup meclisı doldurmuyor sadece; vali, kaymakam, sav- cı, yargıç, öğretmen değıl sadece; holdıngler, fabrikalar, partiler kurmalanna da bır diyeceğimız yok; yerel yöne- timler de onlarda; Çorum'da, Maraş'ta yüzterce Alevi'yi ökjürenlerte bır ikgimiz yok diyeceklenni sanmıyorum; he- le Sıvasta 37 kişinin diri diri yakılması! Artık ne yapıyor- lar, ne yapabılirler bılıyoruz. Ama şunu çok iyi bilmeli- yiz: 1920lerden 1946'lara kadar yirmi beş yıl içinde olu- şan hava'içinde özgürleşen, kendini insan gören, düşü- nen; iradesıne, kışilığıne yeteneğine, kısacası kendine guvenen; dogayı, yaşamayı seven insan sayısı günden _güne azalmaktadır. Özgür insan yerine kul! tradesi, k i ^ şilıgı, yeteneği, kısacası tüm geleceği daha ana rahmi- ne clüşmeden yok olan milyonlar geziyor aramızda, bey- nı çıkanlmış kuşlar benzen! Elli yıl bır ömürdür. Daha ni- ce ömürtere kıymak istenmiyorsa. müzık, fızik dersle- rinde Atatürkçülüğü kurtarma yenne, cıddi ve korkusuz- ca ışın aslını aramak gerekmez mı, Atatürkçülüğü ger- çek kurtaracaksak... Sular neden bulanık akıyor elli yıl- dır. kaynağına bakmak kimsenin aklına gelmıyor mu? TEŞEKKUR Ailemizin can daman, değerli büyüğümüz HUSEYIN SİMUR'un vefatı nedeniyle cenaze törenine iştirak eden, çelenk gönderen, hayır kurumlanna bağışta bulunan, telefon eden ve evimize gelerek acımızı paylaşan tüm sevenlerine teşekkür ederiz. AİLESt Anıt Mezar'm Mimarisi DOGAN HASOL B ır süre önce. eskı cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın anıt mezannın açı- lışı vapıldı. Bır mezann açılışı ne denıekse... Gazeteler bovle yazdı- lar. tele\tzyonlar bövle sö\lediler. tstanbul'da yapılan anıt mezar. ha- berlere göre. 50 günde tamamlanmi!). 35 m. yük- sekliğindekı anıt mezar. Turgut Özal'ın ıdeali olan Türk-Islam sentezıv le Batı uygarlıklarının bağdaş- masını sımgeliyormu>. Özal'ın mezanna 80 ılden toprak getırılmış. Anıt mezann bakır kaplamalan ' Almanya'dan. kabloları lngiltere'den. ağaçiarı İtal- 1 'ya'dan. granifW rrtenfıerlerf ise öbür A\ rupa ülke- lerinden.. (1) Görüldüğü gibi. yalnızca, verılen ve serilen top- rak bızden: gerisı ithal... Toprak bizden de. niçin Ankara'da degıl de tstanbul'da? Ölen cumhurbaş.- kanlan, y ürürlüktekı kurallara göre Ankara'da Anıt- kabir'de, devlet büvüklerine ayrılmıt} olan yere gö- mülürler. Rahmetli Ismet İnönü ıle daha sonraki cum- hurbaşkanlanndan üçü orada yatmaktadırlar. Aca- ba Turgut Özal. niçın Cumhurıyet'in başkentme değil de Osmanlfnın başkentıne gömülnıüştür' Bence, sorulacak bırinci soru budıır. Özal, Vatan Caddesı ba^langıcında. Adnan Men- deres için daha önce ınşa ediîmış olan anıt meza- nn yakınında bır >ere gömülmü^tü. Şitndı 5 yıl sonra mezann üzerıne bır anıt ın^a edılmış bulu- nuyor. Anıt mezann >apımını Bavındırlık Bakan- lığı üstlenmiş ve gerçekleştıımış. İkinci soru bura- da yatıyor. Niçin Bayındıriık Bakanlığı? Bu ış, kurallar içinde Ankara"da gerçekleşseydi bu soru gereksiz olurdu. Ama tstanbul'da özel İco- şullarda olunca, sorulması gereki>or: Bayındıriık Bakanlığı bu işi niçin üstlenir? Özal ailesinin böy- le istemiş olması ya da kurduğu partinin iktidarda bulunması geçerli nedenler olamaz. Nitekim daha sonra. bu prosedürdeki çarpıklık anlaşılmış ve anıt mezann giderlerinin ANAP tarafından Bayındıriık Bakanlığı'na ödeneceği bizzat Başbakan Mesut Yıtaıaz tarafından belirtilmiştir. Ancak bugüne ka- dar bu konuda da olumlu bir gelişme olmadığı, gi- derleri şimdilik halkımızın ödediğı vergıden kar- şıladığımız bılinıyor. Üçüncü sorum şudur: Bayındıriık Bakanlığı - üstüne vazife olmasa da. üstlendiğine göre- anıt mezann proje işini nasıl ihale etmiştir? Yoksa. iha- le etmeden Ozal ailesinin ısteğı doğrultusunda mı mımar seçmıştir' Bütün bu sorular sorulur. ama kurallar yerine keyfılığın geçerli olduğu ortamlarda havada kalma- ya da mahkûm olur. Şımdı gelelim anıt mezann nıimarisine.. Yapı- lan. aslında bir türbedir. Istanbul'daOsmanlıdöne- minden kalmış çok sayıda türbe vardır. Bunlar ta- rıhsel mırasınııza katkılar getırmış, tutarlı miman- leri mütevazı boyutlanyla kültürel geçmişımızere- ferans vcrçbılccck ciddi yapılardır. Osmanlı sultanlarının çoğu. kendi adlanna ya- > pılmış küllıyenın ıçindekı türbelennde gömülüdür. Türbelerin simgesel yapılar olduklan kuşkusuz- dur, ama Osmanlı türbelerınden hıçbıri 35 m. yük- seklıkte değıldir, yani sımgesellıği yükseklıkteara- mamışlardır. Görkemleri, ağırbaşlı sadelikte gizli- dır. Gazetecı Güneri Cı\aoğlu anıt mezann mimarı Yılmaz Sanlı ile olan görüşmesını hem televızyon- da hem de gazetede (2) açıkladı. Sanlı projesinı şöy- le anlatmış: "Projeyi çizmeve başlamadan önce aileyi dinle- dim. Mcrhum Özal'ın vasiyeti, dört sürun üzerin- de jükselen bir küre ve tepesinde akm (hilal) olma- snmış. Dört sürun, Anavatan kurulurken Özal'ın -bir- leşdrdik-dive açıkladığı, I ürkive'deki dörtegilimin simgesiymiş. ^ani... AP. CHP, MHP, MSP... Küre, Özal'ın benimsediği globalleşme, vani küreselleşme sürecini vansıtı>urmuş. Hilal ise Islanıın simgesi." Cıvaoğlu devam edıyor: Yılmaz Sanlı dört egilimin yerine, 1998 Türkiye- si'nde çok daha fazla savıda egilimin var olduğu gö- rüşünde. Vani... Bugünlerin deiörmeolmava başlavan mo- zaik devimini üreten oluşum... O nedenle, çoğuku- luğun simgesi olarak dört değil, sekiz sürun çizmiş. Öte yandan_ Ozal, 8. Cumhurbaşkani— 8 sütunu bövle de yorumluyor. Özal'ın vakınlanna şu güvenceyi vermiş: "Ancak... Hangi açıdan bakarsanız bakın sade- ce dört sütun göreceksiniz." Birkaç ayımı gcçirdiğim Edirne'den anımsanm_ Yanılmıvorsam, Selimive Camisi de 4 minareJi- dir, ama hangi açıdan bakarsanız bakın 2 minareü görürsünüz. Yılmaz'ın anlatnklannı sürdürelim. "Kürevi, 8 sütunun tepede birleştikJeri noktaya oturtmuş. Ustüne, aynen vasivetteki gibi hilali kov- muş." Oykünün gerisi aynntılarla ilgili.. Önemli gör- düğüm için yukandakı satırlan olduğu gibi bura- ya aktardım. Özal'ın vasiyeti. dört sütun üzerinde yükselen bır küre ve tepesinde bir alem imiş. Mi- mar Sanlı bunu biraz değiştırerek uygulamış: Dört sütun yerine sekız ayak.. Ama Sanh'nın dediğine göre. hangı açıdan bakılırsa bakılsın sadece dört sü- tun görülecekrmş. Cıvaoğlu'nun yorumuyla, tıpkı Sinan'ın Sçlımıyesi'nin minarelerinde olduğu gi- bi... Cıvaoğlu, "Yanılmıyorsam SeümiyeCamiside dört minareüdir, ama hangi açıdan bakarsanız ba- kın iki minare görürsünüz" diyor. Burada hemen belirtelim: Bu doğru değil. Cıvaoğlu, minare sayı- sında yaniImıyor, ama görünen minare sayısında ya- nılıyor. Selimiye'nin böyle olmadığını göımek için Edirne'ye gitmeye gerek yok, fotoğraflanna bak- mak yeter. Kaldı ki, Sinan Selimiye'yi iki minare- li olarak görmek isteseydi herhalde dört minareli olarak inşa ermezdı. 8 sütunu 4 göstermek biraz, Özal'ın "bir koyup üç almak" sloganını anımsatır gibi olmuyor mu? A>nca, Yılmaz Sanlıya göre artık ülkedeki siya- sal eğılımler dördü aşmış.. Bunu belki kabul ede- biliriz ama, sekiz olduğunu kim söylüyor? Özal'ın sekizinci cumhurbaşkanı olmasının simgelenme- si, egilim sayısı yerine belki daha tutarlı bir açık- lama. Ama bu kez de akla hemen başka bir soru gelıyor: O dıreklerden hangisi Atatürk'ü, hangisi Inönü'yü sımgeliyor? Bütün bu sorulann yani sıra anıt mezann biçi- mine ılişkın bazı düşüncelerimizi aynntılara girme- den kısaca söyleyelim. Anıt mezarçevresiyle uyum içinde değil. 35 m. yüksekliğiyle sivriliyor. Öyle ol- ması istenmiş olabilir, ama bu boyutuyla, hemen yakınındaki Menderes'in anıt mezannı ezmiyor mu? Menderes'le dünya görüşü bakımından bir an- layış birliktel iği içinde olan, öbür dünyadada kom- şu olmayı seçen Özal'ın anıt mezannın Mende- res'inki ile biçimsel bir diyalog içinde olması ge- rekmez miydi? (1) Uılliyet Gazelesı, 1K.4 199H, s.6. (21 G. Cıvaoğlu, a.g.v Sütun. Küre. Hilal. s. 19. CUMHURİYETTEr OKURLARA ORHAN ERtNÇ Genei Yayın Yönetmenımiz Orhan Erinç yıllık izni kullandığından yazısına ara vermiştir. BAŞSAGLIGI Sevgili dostumuz. ağabeyimiz, yeri doldurulamaz insan BEKİR SITKI COŞKUN'u yitirmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Ailesinin, tüm dostlarının başı sağolsun. S. Kemal Atakaıı, Faruk Oğrük, Metin Kaya, Erdal B. Ozkan, Raif Türkınen, Hüsejin Kiraz m MÜZİĞİN î I USTALARINDAN İCD DÜŞÜN DÜNYASINDAN 2KİTAPDEVRİMCİNİNTAKVİMİ (Paul Dumont/George Duhamel) YENİTLRKİYE BİR BATI DEVLETİ (George Duhamel) 700.000 TL Cumhurtyrt _ kitap kulübü TdtSM Serm Salomj Istıklol Coddesı (Usonot Korsısı) Tel 252 38 81/82 f Wgi Solonu M«oj)ı Cıtddesi Wo 39/41 Tel 514 0196 ÇAĞDAŞ ^ ^ YAYINLARI Gazi M. Kemal Atatürk SÖYLEV1-2 GAZİ M. KEMAL ATATÜRK SOYLEVCİLTI-II Söylev, 1919-1927 donenunde. Ataturk'un kendı kaleminden çıkmış bir özyaşam öyküsüdür Söylev, Ulusal Kunuluş Savaşı'nın ve Türk Devrımı aşamalarının üst düzeyde, ilk elden tutulmuş bir guncesi nıteliğindedir. Cumhuriyet ^ kitap kulübü Coâ Pozarlama A.J. Tûrkocoğı (ad. No:39/41 (34334)Coğoloğlu-lstanbul Tel:(212)514 01 96 ÇAĞDAŞ YAYINLARI Toktamış Ateş TOPLUMLARIN BELLEĞI VE MEDYA TOKTAMIŞ ATEŞ TOPLUMLARIN BELLEĞİ . VE MEDYA I Bu kitaptakı yazılar; genellıkle toplumumuzun belleğuıı "diri tutma" çabasının urünü. Bırtakım "güçlenn" unutturmaya çabaladıklarını, unutturmama gauetıyle kaleme alınmış vazdar bunlar. Cumhuriyet kitap kulübü Çoğ Pozorlflmo A.Ş. Tûrkocoğı Cod. No:39/41 (34334)Coğaloğ!u islonbulTel:(212)514 0196 BEYOĞLU 1. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN 19% 862 Davacı Mehmet Arslan tarafından davalılar Esat Gül, Emı- ne Tepe. Rıza Karagöklü aleyhıne açılan tapu ıptalı davasında. Davalı Rıza Karagoklü'nün Dereboyu Cad. No. 17 Kasımpaşa Istanbul adresine tebligat yapılamadığı \e adresi araştınldığı halde tespit edılemedıginden, davalıya ılanen tebligat yapılma- sına karar venlmıştır. Bu nedenle duruşma günu olan 1.10.1998 günü saat 10.00'da mahkememızde hazır bulunma- nız. bulunmadığınız \eya bır \ekıl tarafından temsil edilmedı- gınız takdirde HUMK'nun 213 maddesi geregınce duru^ma- nın yokluğunuzda devam edıleceğı hususu da\a dılekçesı teb- liği yenne geçmek üzere ılan olunur. 14 7 1998 Basin 34563 t
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear