23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
TEMMUZ 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 4armara Üniversitesi GSF öğrencilerinin sergisi Borusan Sanat Galerisi'nde yer alıyor Gençlerden yeni önermeler • 'Yeni Öneriler/ Yeni >nermeler' başlıkh ve ilk rubunda Canan Şenol, îürdal Yücel, Simge Jygur ve Ünsal Bahtiyar'ın apıtlannın yer aldığı bu ergi 15 Ağustos'a dek ürecek. Bu dört sanatçının Ttak kaygısı çalışmalannın myargısız olarak leğerlendirilmesi. :SRA ALİÇAV UŞOĞLU Yaz sezonunun başlamasıyla birlikte dinlenmeye' çekilen galeriler şu günler- e hayli sakin günler geçiriyor. Öte yan- lan kapılarını genç yeteneklere açan ga- :riler de var. Böylelikle yaz sezonunun aşlamasıyla meydanın genç sanatçılara .aldığı da söylenebilir. Sezonu hayli iddialı Man Rav sergisiy- e açan \ e izleyiciden olumlu tepkiler alan îorusan Sanat Galerisi. Marmara Üni- -ersitesi Gûzel Sanatlar Fakültesi öğren- :ilerinin katıldığı 'Yeni Öneriler / Yeni 3nermeler' başlıkh sergi ileyazsezonun- iada izleyıcilere ulaşmayı amaçlıyor. Ser- gi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve öğretım görevlileri le Borusan Sanat Galerisi yetkililerinden jluşan bır kurulun belirlediği genç sanat- çılann yapıtlanndan oluşuyor. Iki grup olarak gerçekleştırilecek olan sergi. 19 Eylül tarihine dek sürecek. Ca- nan Şenol Gürdal YüceL Simge L'ygur ve Ünsal Bahtiyar'ın >apıtlannın yer aldığı ilk grup sergisi 15 Ağustos tarihine dek izlenebilecek. 'Yeni Öneriler/ Yeni Öner- meler' sergisiyle Borusan Sanat Galerisi Türk sanat ortamında kendine yer edinme- ye çalışan genç sanatçılara olanak ta- nımayı ve onlan desteklemeyi amaç- lıyor. Cnsal Bahtiyar'ın 'Sınır' başlık- lı v ideo enstalasyonu toplumsal ya- şamda etkisini hissettiğımız ola\. nesne ve kavramlar üzerine yoğun- laşıyor. Bütün vücudunu sokakta görmeye alıştığımız bantlarla saran sanatçı, kişiyle dış dünya arasında- ki smırlan iyıce belirginleştiriyor bu işinde. Kendi vücudunu malze- me olarak kullanan Ünsal Bahtiyar tuval üzerine yaptığı çalışmayla da video enstalasvonuna göndermeler yapıyor. 'Düşündüğüm bana ait de- ğD. Ben ona ait değiüm'. 'Bu yurt ba- na ait degjl. Ben ona ait değilim" gi- bı önermelerle de bireyin tüm dış- lanmışlığını gözler önüne serıyor genç sanatçı. Kendi vücudunu malzeme olarak kul- lanan bir diğer sanatçı da Canan Senol. 'Odabk' başiıkh işinde sanatçı. kadının yüz- yıllardır süren cinsel kimliğini sorguluyor. Saydam bir odanın içinde devinen kadın figürleri olarak karştmıza çıkan çalışma vüzvıllardır kadın üzerinde kurulan bas- kınm bir yansıması olarak da nıtelendiri- lebılir. Simge Uygur'un İsimsiz' yapıtı ise formları inceliyor. Sanatçı yapıtını şöyle tanımlıyor:"Kare kutulann katı ve sert yapılan. elips boşluklar içine yetieştirilen reçineden, organik ve yan geçirgen form- laria uyumlu bir vapı sergilerken tezat bir biıiiktelik de oluşturur. Her bir re- çineformu:biçim, hareket. ışık, de- rinlik ve bıraknğı boşlukla içinde bu- lunduğu kutuv la farklı bir birlikte- lik kurar. Tekrarlanan her bir ku- tunun statikliğine ve aynılığına bu, farklüık,çeşitlilikgetirir; kutulann rengu reçinenin organikliği ve for- mu, karenjn yapısıyla gerilim yara- ür." Fotoğrafınbelgesel niteliğini ön plana çıkararak ana malzeme ola- rak kullanan Gürdal Yücel, bilim ile sanat arasmdaki benzerliklerin altmı çıziyor bu işinde. Genç Etkinlik ve lstanbul Tri- aneline de katılan Simge Uygur, özellikle belli kavramlar üzerinde çalışmıyor. Bu sergideki işınin ön- ceki işlerinin birdevamı olduğunu söyleyen sanatçı. çalışmalannı sisteme sokmaya çalıştığıru ve modüler sistemi ele almaya başladığını vurguluyor. Sergi- ye katılan genç sanatçılann hepsi sanat ortamındaki sınırlann kalkmasından ya- na. Gençler, özgürlüğün onlann araştırma- cı yanlannı daha ön plana çıkardığını dü- şünüyorlar. Daha önceki işlerinde de şid- det kavramını kullanan Canan Şenol. za- mana, mekâna ve özellikle bedene uygu- lanan şiddet üzerinde yoğunlaşıyor. "Bun- dan önceki işlerimde de şiddet kavranunı sıkça kullandım. Çünkü özellikle kadına uygulanan şiddetdikkat çekici. OdalıkOs- manlılardöneminde tele-kadınlara verilen bir isim. Günümüze baknğımızda odalık kavrarrunın çok değiştiğini düşünmüyo- rum. Belki resmi bir şey yok aına. pek çok kadın odalık kavramına yakın bir biçiııı- de yaşıyor." Sanatla bilimin benzeriiği 'Otopsi' adlı işinde objelerin yüzeyler üzerinde yarattığı deformasyonlardan yo- la çıkan Gürdal Yücel. insan vücudunda- kı bu deformasyonların yapılan iş sonu- cunda bırakılan izin objenin niteliğini be- lirlediğıni söylüyor. "Adli üpgörevlisinin yaptığı iş tam da bu... Burada bir biçim di- li söz konusu ve o göreviinin yaptığı iş de bu dili okumak. Bu benzerliği göstermek istedim işimde. Sanatla bilimin benzerli- ğini çok net görebilivoruz böylece. Fotoğ- raflarda şiddet ön plana çıkıyor gibi görü- nüyor. Ama amacım şiddeti ve gerilimi or- taya çıkarmak değildi.'' Dört sanatçının da ortak kaygısı yaptık- lan çalışmalann önyargısız bir biçimde değerlendirilmesi. Gençlere tanınan ola- naklann çok sınırlı olduğunu söyleyen sa- natçılar yaptıklan işlen beğenen galeri sa- hiplerinin dahi kendi pazarlannı tehlike- ye atmak istemedıklerini ifade ediyorlar. Hiçbiri çalışmalanndan ödün vermek is- temiyor... İş para kazanmaya geldiğinde en azından yeni çalışmalara olanak sağ- layacak maddi imkânı kendi kendilerine sağlamayı istiyorlar. Bundan sonra ne mi yapacaklar? Canan Şenol ve Gürdal Yü- cel in işleri Beral Madra'nm küratörlüğü- nü yaptığı Almanya'dakı 'LabirenteYoku- luk' adlı sergiye almdı bile. Ahmet UysaVın, Ceyhun AtufKansu Ödüllü 'Suyla Sınanmış Şiirler'i kitaplaştı 'İmgeçok işlevlieriyikolmahdırşiirde y AHMET ÖZER Ahmet Uysal, 1938 Balıkesir doğumlu. Savaştepe-lUJöğıtefmen Okulu'nu, Gazi Eğitim Enstitüsü EğitimBölümü'nübitirdi(1968). tlkokul \e liselerdeöğretmenlik, Bursa Eğitim Enstitüsü'nde yöne- ticilik, bazı illerde ilköğretim mü- fettişliği yaptı. İlk şiirİerini, 60'h yıllarda Şa- irler Yaprağı. Demet, Imece, Var- lık gibi dergilerde yayımlayan Uysal. 1975'te Çocuklara Öykü adlı bir dergiyi dört sayı çıkardı. Türkiye Yazılan. Dönemeç, Dö- nem, Türk Dili... gibi dergilerde şiirler, değiniler, eleştiri ve öykü- ler yayımlayan Uysal. çocuk ya- zınında pek çok yapıtın sahibi. 12. Antalya Film Festivali Öy- kü Yanşmasfnda mansiyon (1975) Damar Edebiyat Dergisi / Çankaya Belediyesi Cocuk Şiir- leri Yanşması'nda ikincilik (1992), Kırmızı Fare çocuk dergisinin öy- kü yarışmasında başarı (1992) ödülü bulunan Ahmet Uysal. Bur- sa'da yayımlanan Düşlem dergi- sinin kuruculanndan. 1994'te, ilk şiir kitabı'Sularla' adıyla yayımlanan Ahmet Uysal. saydam bır şiirden yana. Sözü, imgeyle yeniden yaratırcasına di- zelere nakışlayan uysal. insanın iç coğrafyasıyla hayatın coğrafya- sını bir potada eritmesini bilen ustalıkla şiirler yazıyor. "Suyla Sınanmış Şiirler" adlı dosyasıyla 1998 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'nü alan Uy- sal'laödül alan yapıtı çerçevesin- de konuştuk. - Sevgili Uysal, 1998 Kansu Şi- ir Ödülü'nü "Suyla Sınanmış Şi- irler" dosyaıuzla kazandınız. Dos- yanız " Uzak Yazlarda " adıyla ki- taplaşn. Şiirinj Anadolu bozkınn- dan, o toprağm insan ve doğasın- dan danutan,yaşamının belirieyi- ci etkeni yurtseverlik olan bir şa- irle. o toprağın insanına eğitim ve • Şiirimde imge bir eriyik olmahdır diye düşünüyorum. Lirizmi, iç ahengi, dil tadını ' bozmaym Göse-batHîayan. İnce bir ya&~*m» bürümcüğü. tnsanın o büyük yalnızlığına kanşan şiirimi koruyan tılsımın parçalandır. hep irkiltmişn'r beni. Şiire ara ver- diğim yıllann üzüncü hiç azal- madı. Yatağı değiştirilmiş bir in- ydu da, ianlcta eski akışjmı mayan. İnce bir yaz bürümcüğü. Şimdi batıda zeytin dallan altın- da. Ege'nin kıyılarında yaşıyo- sanat alanında omuz veren bir şa- irin kesişme noktası üzerine neler söylemek istersiniz? Sevgili Ahmet Özer. Ali Cen- gizkanın ctv adına yaptığı söy- leşide, Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'nün sanki Hititlerden be- ri verildiği gibi bir sanıya kapıl- dığımı söylemiştim. Oan, gözle- rimin önünden uçsuz bucaksız bozkırlar. bozkır geceleri geçi- yordu. Kuruyan otlann sesini. ko- kusunu duyuyordum. Kansu'dan bana bozkır imgesi ve bir kınk testi kalmış gibiydi. Bunlar Ana- dolu'nun bin yıllık simgesiydi. Her şey bana "Uzak Y'azlarda"n sızarak eelivordu sanki. Cevhun babaylabirıssızlıkta,saklıbirsu- da buluşmuştuk. Bu bir kesişme değil. bir eriyik olma halidir. Su- yun ve şiirin hallenni yaşamadır. "Kırgın Günler GöçebesP - Yıllardır vazmanın dayanıl- maz coşkusu içinde, değişik tür- lerde pek çok ürün yayımlamanı- za karşın. şiir alanında iki kitabı- ıuzm oiduğunu bühoruz.(İlki 1994 tarihini taşıyor) Bir verde gerçek şüri bulmak için bunca yıl bekle- mek mi gerekivor? \oksa sanatın çekim merkezi oiarak bilintn alan- lardan uzakta yaşamanın olumsuz etkisi mi söz konusu? Şıirlerimi bir kitapta toplamak anyordum. "KırgmGünlerGöce- besi" adlı şiirimde şöyle söyle- mem boşuna değildi: "Islakbirçiz- givdin / Kuşlann geceye çizdiği / Acı sulannda çığlıklar / Kırk yıl eğirdin ipliğini/ Kırkıncı Şürinin." Ne var ki hep genç ve yeni şiirin yanında görüyorum kendimi. Siz- İerin Ahmet abisi olsam da... - Şiirinizde dizelere emiştirilen yoğun bir imge bov utu, lirizmi yii- reğe nakışlayan bir büyü, olağa- nüstü yalınhk ve kendi coğrafya- nızta bütünkşmeyetanıkohıyoruz. Bu noktada "Ahmet Uysal Şi- iri" nin izleği ve bu izieğin iç doku- su üzerine neler söylemek istersi- niz? Şiirimde imge bir eriyik olma- hdır diye düşünüyorum. Cok iş- levli bir eriyik. Lirizmi, iç ahen- gi, dil tadını bozmavan. Göze bat- Sinema yazan Mehmet Açar'ın 'Anarşik Rehavet' adlı öykü kitabı yayımlandı Rüya üzerine bir düşünce egzersizi... FECİRALPTEKtN Sinema yazan Mehmet Açar'ın ilk kita- bı yayımlandı. 'AnarşikRehavet', Açar'ın 'uyku' ve 'rüya' ana izlekleri üzerine kur- duğu öykülennden oluşuyor. Fantastik edebiyat, polisiye ve bilimkur- gu arasında gidip gelen kitapta Açar, fal- cılanyla ünlü bir Hüsran kentinden dalgın yağmurlar mevsimine. Gaip'te işlenen ci- nayetlerden kristal çağının ışıklanna uza- "nan dûşlerihe ortak ediyor okuru. Sadece düşlerinden yola çıkarak oluşturduğu öy- külerinin en önemli ortak noktası ise 'rii- yalar' Kitabı 'rüya üzerine bir düşüneeeg- zersizi' olarak da değerlendirebileceğimi- zi belirtiyor Açar. - İngiliz Dili ve Edebiyan bölümünü bi- tirdikten sonra sinema üzerine master yap- tınız. Aldığınız eğitim, yazın sürecinizde na- sıl bir rol oynadı? Daha önceleri de ilerki bir tarihte yaz- maya başlayacagımı biliyordum. O zaman- lar Shakespeare, James Joyce ve Vlrginia VVootf'a hayrandım. Üniversiteye girip İn- giliz edebiyatının kaynaklarına indiğimde ise, düşündüğümden çok farklı bir âlemle karşılaştım. Edebiyat eğitimi beni umdu- ğumdan çok etkiledi. Öte yandan. sinema- nın yazdıklanm üzerinde hemen hemen hiçbir etkisi olmadığını söyleyebilirim. Si- nema ve edebiyat. birbirinden kesin çizgi- lerle ayırmak istediğim iki ayn sanat. Be- nim öykülerimde sadece taşıdığım sinema sevgisinin bir yansıması var. Ömeğin sine- mase\er kahramanlar yaratıyorum. Tamamen koptuk rüyalanmızdan - Kcndinizi ifade etme biçimi olarak öy- küvü seçmenizin nedeni neydi? Roman benim hayalımdeki tür, ama öy- küyü çok seviyorum. Öyküde yoğunlaşma kurabiliyorum. Okuduğum romanlarda - büyük ustalann yapıtlannın dışında-, özel- likle de Amerikan bilimkurgu romanlann- da fark ettiğim bir şey var. Konu. sadece ro- man olsun diye genişletilebiliyor. Oysa ben bir romana konu olabilecek yoğunluktaki malzemeyi bir öyküye sıkıştırmak istiyo- rum. Fazla vakit kaybetmeyi sevmiyorum. Amacım, doğrudan hedefe yönelmek. - Bir öyküyü yazmaya başlarken neler- den yola çıkryorsunuz? Masa başı benim için ikinci planda ka- lıyor. Önce hayalini kuruyorum, kafamda dolaştınyorum öykülerimi. Örneğin 'İZ Oteö' adlı öyküm kafamda birbuçuk yıl do- laşmıştırsamnm. Birde'Cresville','Anar- şik Rehavet' gibi kendimi dile kaptınp gi- derek yazdığım öyküler var. - Kahramanlann rüyalan, öykülerinizin oel kemiğini oluşturuyor. Sizce rüyalann yaşamımızdaki ve bilincimizdeki yeri ne- dir? Eski toplumlarda rüyalardaha çok önem- seniyordu. Biz tamamen koptuk rüyalan- mızdan. Örneğin ben gündelik hayatımda önemli bir işim olduğu zaman, yoğun ya- izi anlatan şeyler. Zihnin kişi için hazırladığı bir film gibi. Hiç beklenmedik- bir anda insana kendi hayatıyla ilgili resimler sunabiliyorlar. şadığım dönemlerde değil detatile çıktığım, rahatlayıp kendimle baş başa kaldığım gün- lerde riiyalanmı hatırlanm. Unutup gidiyo- ruz rüyalanmızı. Oysa ki ortalama sekiz sa- atlik uyku sürecimizinbirkaç saatini alan rüyalanmız. kendimizle ilgili çok önemli ipuçları sunuyorbize. Dünyaya atılmışlık hali... - İnsanın bütün hayatı hafızasından iba- rettir" diyorsunuz kitapta. O halde rüyalar da gerçekliğin sınırlan içinde yer almıyor mu? Rüyalar bizi anlatan şeyler. Zihnin kişi için hazırladığı bir film gibi. Hiç beklen- medik bır anda insana kendi hayatıyla il- gili resimler sunabiliyorlar. Insan bilinçli olarak da dolaşabiliyor hafızasında. ama bu gezinti aklın rehberliğinde gerçekleşiyor. Oysa rüyalarda kişinin hiçbir rehberi yok. - Kitapta sizinde dilegetirdiğinizgibi, tüm kahramanlannızda varoluşçuların insan için söyledikleri bir 'dünyaya aülmışlık' du- runıu var. Kişiyi rüyalannı bu denli önem- semeve iten. bilinç sınuian dahilindeki ya- şamından bıkmışhk hali mi? E\et öyle. Ömeğin ben de kahramanla- nm gibi Türkiye ve dünya gündemini izle- yen. gazete okuyan, etrafımda olup biten- İerin farkında olan bir insanım. Türkiye ya da dünya gündeminde de insanı çok ferah- latacak'şeyler yok açıkçası. Bu nedenle kahramanlarımda bir dünyaya atılmışlık hali var. Pek inanarak. hırsla. ihtirasla ha- yata bağlanan. dünyayla çok iyi uyum sağ- lamış. rasyonel, nerde ne yapacağmı bilen ve kazanan insanlar değiller. 90'lara uy- muyorlar kısacası. - Sizi bilimkurgu, polisiye ve fantastik edebiyat türünde üriinler vermeye iten ne- den neydi acaba? Beni bu türde yazmaya iten tek neden. çağdaş bilimkurgu edebiyatına duyduğum ilgi değildi. Çocukluğumdan bu yana po- lisiye ve bilimkurgu türünde kitaplar okur- dum zaten. Romanın primitif aşamalann- daki destanlar. efsaneler. serüven roman- lan, İngiliz edebiyatının ilk dönemleri, Don Kişot'un, Güliver'in etkileri de hayal kur- mayı seven yanımla birleşince ortaya bu öy- küler çıktı. Ne anlatmak istediğimi zaten biliyordum. sözünü ettiğim birikimler ba- na kurgu aşamasında yardımcı oldu. - Öykülerinizde Borges'in etkisi de his- sediüyor.. Büyük bir zevkle klasikleri okuyup mo- dernist edebiyatla tanıştıktan sonra kitlenip kaldım. Modem roman başyapıtlannı ver- mişti ve kendime başka bir çıkış yolu bul- mam gerekiyordu. Borges'i okuduktan son- ra tüm metinlerin eşdeğer olduğu fikri uyan- dı kafamda. Tüm edebiyat tarihine farklı bir gözle bakmaya başladım. Ben Borges okur- ken sadece Borges'den değil. onun edebi- yat tarihini okuyuşundan da etkilendim. Borges'i okuduktan sonra Kafka'dan yarar- lanmayı öğrendim. Borges kafamı açtı be- nim. g rinde duruyor. Hüzünlü kadınlar, kırgın çocuklar, suları elinden alınmış turaçlar... insanın o büyük yalnızlığına kanşan gece, rüzgâr, yıldızlar, yağmurlar, benim şiiri- mi koruyan tılsımın parçalandır. - Kimi sözcükleri, kimi tamla- malan, kimi çağnşımlan ısrarla kullanıvorsunuz. Ot kokusu, ku- ru otlar, rüzgâr, su, ipek, ay ışığı... şiir kiliminLrin argaç ve erişinde motifler oluşturuyor. Anlamı açık bu kavramlann sizde oluşturdu- ğu yaşamsal boyut ne olsa gerek? lşte o tılsım yüzünden bütün bunlar. Şiirimden ot kokusunu, sulan kuruyan otlann sesini, ay ışı- ğını...çekipalırsanız tılsım bozu- lur. Ben artık insanlara şu söz- lerle esenlik dilemeliyim: Kaz- dağı'nda oğul otu olacağım gün- lerin güzelliği üzerinize olsun! - "Uzak Yazlarda"nın 39. ~ sayfasında yer alan " Yanm Kaldı Son Serüven" adhşi- irinizin bestelenmesini hiç düşündünuz mü? Buradan hareket ederek, şiirin beste- lenmesi şaire katkı mı yok- saşiirin du> arlık boyutunun erivip gitmesi midir? Bu şiirimi Metin Ahıok'un ölümünden etkilenerek yaz- mıştım. Bestelense. bir çal- gının tellerinde aksa gitse, sevgili şairimize ulaşırmı? Sanınm benim gibi Metin de sevinirdi buna. - Kimi şfirlerinizeşairdost- lannızı konuk ediyorsunuz. Bu şairlerin yaşam karşısın- daki tavnnı şiire döküyor- sunuz. Bunun > anında şiiri- nûzin kimi ustalann»"Evvel Zaman Şairleri" olarak ni- teleyip onlann damarına bağlanmayı önemsiyorsu- nuz. Şairin şaire olan gönül bağını, düşüncenizin, düşle- rinizin neresine oturtuyor- sunuz? Şiirimin şairlerle var oldu- ğunun bilincindeyim. O ev- vel zaman şairleri olmasay- dı benim şiirim de olmazdı. Karacaoğlan'ın. Yunus'un, Nedim'in, Cahit Külebi'nin aktığı sulara kanşmak, on- lann kan akışını duyaımsa- mak çok önemli benim için. Bir de günümüzde şiirini sevdiğim şairlerim var. On- lardan rüzgâr alıyorum, yağ- murlar gönderiyorum onla- ra. - "Aşk" "ödül", "şiir", "antoloji"', "Ahmet Uysal" sözcüklerine nasıl karşılık vermek istersiniz? Aşk: Uçurumda kum ol- mak sevgilimle. Ödül: Ke- kik kokusuna bürünmek şi- iristanda. Antoloji: Gecele- ri sulamak gülleri. Ahmet Uysal: Şiir sapağını arayan derviş... BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Umarsızlıklarımızdan Biri: Beklemek Beklemeyi insanoğlunun umarsızlıklanndan biri olarak tanımlamak, gerçeğe aykırı görünmüyor ba- na. Dünyayı algılama bütünselliği kazanmadan ana- mızın göğüslerinde açlığımızın giderilmesini bekle- meye alışıyoruz. Analar bile o mutlu ana ağlama- dan kavuşturmuyor bizi. Sonra yaşam boyu beklemenin görünür görün- mez gereklerine boyun egmeler... Ders sonu zilinin çalmasını beklemekle başlayan bu zorunluluklar yumağında alışkanlık kazandıkça toplumsal araç durumuna geliyor insan. Askere "terhis tezkeresi"n\, hamile kadına doğu- racağı anı, memura ay başında alacağı maaşı, ha- pisteki adama "tahliye" gününü bekleme sabrı ve- ren bir dünya bu. Aksi gibi doğa yasalanyla toplumsal yasalann, ço- ğun, birbirini tamamladığını görüyoruz bu dünya- da. (Doğa yasalannın başında ölüm geliyor, ölümü bek- lemek geliyor.) Biri bir yanından alıp götürmüş insanı, öteki bir yanından. Yaşımız ne olursa olsun, anımsadığımız nice bek- leyiş var yaşam serüvenimizde. Yalnızca buluşma yerine geç gelen sevgıliler mi yordu bizi beklemekten. Yalnız sınav sonuçlarını beklerken mi içimiz içimize sığmadı. Yetiştiğim yıllar beklentilerim arasında ilk sırayı alan düşün ve edebiyat dergilerine bakıyorum, yaşam tanığı gibi geliyor bugün de bana. Ulusal Kurtuluş Savaşımıza ilışkin belgeler, yazı- laria tarih bilinci kazandıran lstanbul... Her on beş gün Nâzım Hikmet'in şıirlerini kcrkusuzca okuma olanağı bulduğum Yığın... Sabahattin Eyuboğlu, Abidin Dino, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli, Ok- tay Rrfat gibi öncülenn dergisi Yaprak. Dogrusu yıpratıcı bir yanı yoktu o dergileri bek-. lemenin. Hangi genç şair içine düşmedi kı bu yol verici. ye- ni ufuklar açıcı merakın. Bir de merakı "meraklanmalara" dönüştüren zo- runlu beklemeler var. Dayanması güç korkulan be- raberinde getiren. : Olasılıklan düşündükçe içini titretir insanın. Kardeşinizi, evladınızı, eşinizi alıp götürmüşlerse saatler nasıl geçer beklemenin yarattığı zindanda. Şakaklardaki hangi işkence aracından çıktığı bilin- meyen sorularla nasıl sabahı bulur o geceler. - Söyledikleri gün gelince bırakırlar mı ki? - Başka şeyler gelir mi başına? - İşkence mi görür, yargısız infaza mı götürürier? Ya her soluk alıp verişte ateşi ve kanı iliklerinde duyarak savaşın bitmesini bekleyen Türkiyeli yüz- binlerce ananın soruları... Hangimiz payımıza düşeni alabiliyoruz o sorular- dan. Bulduğumuzu sandığımız yanıtlar ne verebiliyor sormak zorunda kalanlara. Onlargibi mi bekliyoruz doğan günü. Akşam sa- bah haberlerini... Çeviri Bülteni • Kültür Servisi - Bir uzmanlık alanı olarak çevirmenlik mesleği ve çev iri% i özendirmek. mesleğin saygınlığınm vaygınlaşmasına ortam hazırlamak ve ünnersitelerin çeviri. mütercim tercümanlık bölümü öğrencilerine profesyonel ipuçlan \ermek amacıyla Çe\ iri Bülteni adlı yeni bir dergi yayımlanıyor. Ticaret ve Sanayi Odalanna. üniversitelere. kurum ve kuruluşlara ücretsiz olarak ulaştınlacak olan Çev iri Bülteni iki ayda bir yayımlanacak. Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali Ankara'da I Kültür Servisi - İnsan Haklan E\ rensel Beyannamesi'nin kabul edilişinin 50. yılı olan 1998'de. insan haklan kavTamının çağdaş demokrasilerdeki önemini vurgulamak ve sinema aracılığıyla konunun evrensel boyutlannı gündeme getirmek. toplumun tüm kesimlerinde insan haklan bilincini yaratmak amacıyla 10-17 Aralık tarihleri arasında tnsan Haklan Film Festivali düzenleniyor. Bu yıl Ankara'da düzenlenecek olan festivalin her yıl aynı tarihlerde ülkemizin farklı kentlerinde gerçekleştirilmesi planlanıyor. Festival kapsamında kısa ve uzun metrajlı film gösterimlerinin yanı sıra İnsan Haklan ve Kadın". İnsan Haklan ve Sinema' konulu paneller gerçekleştirilecek. Festival boyunca İnsan Haklan' konulu fotoğraf sergisi de izleyicilerin beğenisine sunulacak. İnönü ailesinin anıları yok satıyop • Kültür Servisi-Erdal İnönü'nün anılannı kaleme aldığı ve Idea Yayınlan'ndan pivasaya sürülen "'Anılar ve Düşünceler II" kitap listelerinde birinci sırada yer alırken. İnönü'nün yeğeni Gülsün Bilgehan'ın anneannesini anlattığı "Mevhibe II- Çankaya'nın Hanımefendisı" 6.5 milyon satışa ! ulaştı. Bilgi Yayınlan'ndan kitapseverlerle buluşan ' kitap, en çok satanlar listesinde Erdal İnönü'nün kitabının ardından ikinci sırada bulunuyor. Orteon Oda Korosu'nun başarısı • Kültür Servisi - Orfeon Oda Korosu. Macaristan'ın Debrecen kentinde düzenlenen 18. Bela Bartok Uluslararası Koro Yanşması'nda Macaristan Kültür Bakanlığı'nın "Yabancı Şef En İyi Yorum Ödülü"nü aldı. Yanşmada aynca oda p korolan kategorisinde de altıncılığı elde eden | Orfeon Oda Korosu, 1999 yılında Avustralya. ; Belçika ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nde düzenlenecek koro festivalleri için de da\et aldı. Henry Bauchau, Türkçede • Kültür Servisi - Belçikalı yazar Henry Bauchau'nun 'Oıdipus Yollarda' adlı kitabı Metis Yayınlan tarafından Türkçeye kazandınldı. Edebiyatın yanı sıra psikanalizle de yakından ! ilgilenen, psikanaliz ve sanat üzerine seminerler düzenleyen Bauchau, "Oidipus Yollarda' adlı romanında, çağdaş kültürün en çok başvurulan, en sık gönderme yapılan temalanndan biri olan Oidipus'un trajedisi üzerine eğiliyor. Kitapta, Oidipus'un kendi kendini kör etmesinden sonra başına gelenler anlatılıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear