22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 4 MAYIS 1998 PA2AR CUMHURİYET SAYFA 15 Asya'nın değerleri - Asya'nm krizleri J992yılındayazdığı 'Tarihin Sonu ' isimli kitabıyla ciddi tartışmalam yol açan Japon fcökenli Amerikalı siyaset profesörü Francis Fukuyama, Virginia Üniversitesi 'nde siyaset i)ilimi dersleri verivor. Özetini sunduğnmıız son çalışmasında ^imerikanın, Asya nın politik ve ekonomik gelişmesine yönelik değerlendirmelerinin vanlış oldıığıınu ortaya koyan Fukuyama, Asya gerçeğinin göründüğünden çok daha karmaşık sorunları içerdiğini açıklıyor. Çeviri Servisi - Amerikan hüküme- tı. daha on yıl kadar önce Asya modeli kalkınmayı ö\er ve önenrken bölgenin ekonomik başansının, insanlannm kül- türel degerlerinden kaynaklandıgına ina- nıyordu. Amerikalılara göre modeldeki anahtar sdzcükler üretım etiğı. topluma \e otoriteye sayg\ \e Uzakdogu hükü- metlennin tav ızsız tutumuydu. Uzakdo- ğu ülkelennin bugiin içine düştüklen kriz karşısında ise Amerikalılar. başka bir tez oluşturmak zorunda kaldılar ve bu yeni teze göre de Asya'nın kültürel değerlen hükümetlenn kredı dağıtımın- daöncelıkleyakınçevrelerınıgözetme- lerine. devletın müdahalecı bır tutum ız- lemesıne ve para pıyasalarının şeffaf- laşmasının engellenmesine yol açmıştı. Oysa bu iki tezin de hiçbir geçerlilığı yok- tu. Asya'daki çok kültürlülük zengınlik yenne çatışmalara gebeydı Kültür ya- pılan sadece ülkeden ülkeye değıl, Ma- lezya ve Sıngapur'da olduğu gıbi ülke ıçındekı farklı etnık gruplar arasında da değişiyordu. Ahlaki değeTİerk ekonomik kalkınma arasında iddia edilen baglan- Lndonezya'da Suharto'nun başkanlığı bırakmasından sonra başkent Cakarta varalarını sarmaya başladı. tı da bu nedenle havada kalıyordu; çün- kü çalışmaya \e kazanmaya bakış açı- lan farkiıydı. Kârı \e kazancı aşagıla- \an geleneklervardı. L'zakdoğuülkek- rınin ekonomik kalkınmaya geçişleri. geleneklennden vazgeçmelerı oranında mümkün olmuştu. Onlan çalışkan \e başanlı kılan gele- neksel değerleri degıl, Konfüçyus felse- fesinin disıpliniydi. Ancakbudisiplın ya- şamın her alanında \ardı ve bıri içın di- ğennden \azgeçme\ı engellerken de\- letı de otonter kılıvordu. Otorıter dev letlenn ekonomik kalkın- mayı gerçekleştıreme\ecekleri şekhn- dekı teoriler ıse tartı^ılabılır. Sıngapur \e Güney Kore ömeklerindeki otorite kal- kınmav ı teş\ ık edebılmıştı ama 70"lı yıl- larda Brezılya \e Peru'da olumsuz etki- ler verdi. Kriz^UzakdoğuVu kapsıyor Otontelerın nıteliklerı çok önemli Devletın politik ve ekonomik kontrolü- nün olmadığı verde. kavnaklann >atınm- lara yöneltilme olasılığı potitıkacıtarm ceplerıne akma olasılığı kadar büyük. Bu krızın kökenlerinı. tüm Uzakdo- ğu ülkelerını kapsamakla beraber. Ja- ponya \c Güne> Kore"de aramak daha doğru Bu ulkelerın ne pahasına olursa olsun yabancı rekabet karşısında yerlı ya- tırımcıları desiekleme polıtıkaları. so- nunda endüstm ı devletlestirdı Uzakdoğu'da bu Mstemın devletı bir rüşvet muessesesı halıne getirdıgi ıddi- alan ıse sadece Filipinler. Endonezya ve Çin ıçin geçerli Dığer ülkeleri de bu genelleme ıçıne almak. sorunutespU et- mede yanıltıcı olur. Sonunda bankalann da sistemm ıçıne çektlmes\\le üretim halindekı bırçok ışletmenin kredı alma yollan tıkandı \ e kapanma aşamasına gel- dıler. Bu knzın olu^masında bölgelerarası farklılık gözetmeyen tek faktör. ekono- miyi kışisel ilışkilerın vönlendirmesi. Amerikalılann de> imiyle 'kuzenler eko- nomisi" oldu. Tiearı kararlar bu bölge- de pazarın koşullarına göre alınmadı. Kişiselılışkilerkararlardaen önemli et- ken haline geldı. Ancak burada Batı'nın yanılgısı.bunlarıçıkarılı^kilerisanmak oldu Asya gelişmeyi yakalayacak Ovsa Dogu felsefesi gereği. çıkarred- dedılse de mınnet. acıma. sorumluluk gi- bı duygular vani 'sos\al ilişkiler' eko- nomınin yönlenmesinde başrolü oyna- dı. Doğu ülkelerinde insanlar doğduk- ları andan ıtıbaren dığerlerıne bır so- rumluluk duvgusu içinde yetişir ve bu sorumluluk ağı genişleyerek onlann sos- yal çevresını oluşturur Bu ağ ıçınde ya- şayan insanın. yaşam alanlarını birbi- rinden ayırma>ı ve Batılının iş hayatın- da gösterdiğı kesın tavn göstermesi ko- lay değildi. Doğunun bir sorunu da top- lumlarının kadın yansını -gelenekleri \e aile gıbi toplumsal değerleri koru- mak, sosyal parçalanmayı engellemek adına- üretımden uzak tutmak oldu. Ancak Asya ülkeleri çok hızlı olma- sa da gelişme trendıni tekrar yakala- v acaknr. Bu knzle birlıkte özgün ve böl- gesel yöntemleri de iflas edecek. ekono- mik ve politik müesseseleri global yön- temlere kan,ı daha fazla direnemeyecek \e beraberınde sosyal değışimi de zor- layarak kendıne yenı bır \ol çızeeektir. Sosyal değişım ıse polıtıkanın kuralla- nnı zorlayarak bu ülkelerin en büyük sorunu olan doğal demokratikleşme sü- recine girmelerine katkıda bulunacaktır. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Müzeler Haftası ve Osman Hamdi Bey... U 4Osman Hamdi Bev'in büstü mü- ze girişinde ko- nukları karşılar. Her yıl 18-24Mayıs günlerinde kutladıgımız 'Mfeeler • Haftası' bu- gün sona en- yor. Hafta boyunca müzecilığı- mizin \e müzelenmi- zin sorunlannı tartıştık; dünya uy- garlıklar coğrafyasmtn en birikım- li ülkesindeki kültür zenginlıgıni yetennce koruyup koruyamadığı- rruzı sorguladık; sıyasibaskılardan ve 'oyunlardan' artık bunalma- yabaşlayan özvenli müzecilerimı- zin dertlennı paylaştık; bunları yaparken. gurur kaynağımız olan müzelerimızı de tanıtan ve y ürek- lendıren yayınlar. konuşmalar yap- tık... Peki. bütün bu etkinlıkleri \e eylemleri ardı ardına sıralarken acabaçağdaş müzecıliğimızin 'ön- Osman Hamdi Bey'ın bugün Eskihisar'daki müzesınde kendı el yazısıyladüzenlediğı ılkşekli ser- gilenen 'Asar-i Atika Nizamna- mesi' >884'te yürürkiğe gırınce- ye kadar. Anadolu uygarhklannın ' yağmalanarak \ urtdışına çıkartıl- masına karşı hiçbir cıddi yasal ön- lem yoktu. Bugünkü Mimar Si- nan Lni\ersitesi olan ve bızlerın 'Güzel Sanatlar Akademisi" > ıl- lannda öğrencısı olduğumuz Sa- nayii Nefıse Mektebi de yıne Os- man Hamdi Bev tarafindan 1882'de kuruluncaya kadaf Osmanlı Tür- kıyesi bilimsel bır kültür ve sanat eğitımiyle tamşmamıştı.. Bir 'arkeolog' olarak yıne o ytl- larda Nemrut, Sidon, Boğazkö\. Alacahöyükgibi kazılan gerçek- leştirip müzelerimize ilk eserleri kazandıran Osman Hamdi Bey, bugün övüncümüz olan ve bu ne- denle 'dikkatle izlediğimiz" tstan- bul Arkeolojı Müzeleri'nin teme- lini de 1891'de atmıştı. Bır 'res- sam" olarak da ilk kez akademik Eskihisar'daki Osman Hamdi Bey Müzesi, kendi zarifliğini de yansıtıyor. (OKTAY EKİN Cl) cüsü' olan ve daha 1880'lerin Os- manlı ortamında eski eserlerimi- zin korunmasına yönelik ilk hukuk kurallannı geliştiren Osman Ham- di Bey'i yetennce andık mı? Onun anılannı \e çabalannı banndıran Osman Hamdi Bey Mfizesi'ni de ziyaret edıp teşekkürlerimizi ve saygılanmızı sunduk mu?.. Belki biraz geç oldu ama: bu- gün hem pazar hem de Müzeler Haftası' nın son gunü olduğundan. zamanı ve olanağı bulunanların Eskihisar'a uğrayıp Osman Ham- di Bey Müzesi"ni de ziyaret etme- lenni anımsatmak için bu değerh kültür insammrzı tanıtmak istiyo- nım. tzmit K.örfezi'ni feribotla ge- çenler birkaç vapur sonraya kala- rak bu zıyaretı gerçekleştirebile- ceklen gibi. yine Izmit-lstanbul yolunda seyTedenlerde Danca'dan saparak aynı duyguyu paylaşabı- lirler... Sanatta bilimsel adımlar... 1842-1910 yıllannda yaşayan Osman Hamdi Bey, sadrazam Ed- hem Paşa'nın oğluydu. 1850'ler- de Paris'teki hukuk eğitimini bı- rakarak Gerome \e Boulonger gıbi ünlü ressamlann atölyelenne devam etti. Yurda dönünce de ken- d sinı müzecilığe \e kültür değer- knmızın korunmasına adadı. resım çalışmalannı başlatmış ve Osmanlı tutuculugundan "aydın- lanmaya' geçişte çağdaş resım sa- natımızın önderi olmuştu... Yolmmzu gözlüyor tşte bu değerli insanın alçakgö- nüllü müzesi. kendisimn de 26 yıl boyunca yaz aylannı geçirdiği ve 19. yüzyıl sonlannm mimari anı- lannı taşıyan tarihi bir miras ola- fak. eski adt Nikitijatos olan ye- şil vadidekı Eskihisar'da hemen her gün yolunuzu gözlüyor. Köşkün resimhanesi ve kayık- hanesiyle birlıkte mimari tasanmı- nı da 1884 yılında Osman Hamdi Bey yapmış. Bınnci Dünya Sava- şı'nda karargâh olarak kullanılan köşk ve korulugun 1933'te Ata- türk tarafindan "korunması" ıs- tendiği halde restorasyon çalış- ması ancak 1980'lerde yapılabil- mış... 1987'den bu yana Osman Ham- di Bey'i \e çabalannı tüm yönle- riyle tanıtma hizmetı veren sev im- li müzeyi görmeye gıderseniz. 1910*da öldüğünde yıne Eskihi- sar'daki aynı çamlığa gömulen bü- yük müzecımizi de belki mutlu etmış olursunuz... Tüm tanh ve uygarlık dostlan- nın Müzecilık Haftası'nı kutluyo- rum... HAYYANLAR tsmlL CCLGEÇ KİM KİME DL3I DLMA BFHİÇAK behicak'ı turk.net ÇİZGİLİK KİMİL MASARUI HARBİ SEMİU POROY TARİHTE BUGÜN wi MTAZ ARIKAS 24 Mayıs ÛNLÛ BİR KADIN PİLOTI. İ930'OA BUGÜN, /A16tLIZ MAvACıSt AMY JOHUSOM (EMı <ZANSlM')lTEK SAŞlUA AVISUPA'OAN **l— KJP,UÇAKLA AVUSTtZALYA'yA Ul/lfAfi/ lUC KA- D'N PİLOT O/Ml/fTV? £ MAYfSTA LOAIDI&'DAN HAVALAUAM AMY JCMUSOU, TEK MOrZ>£t-U UAV/LUMD MOTH UÇAĞJYLA; TÛ&CİYe, ÜS774MBURMA ÜZ£JSÎMC>eiU AVU£T<£ LAR. Gigl KAIZŞtLAA/AAI AMV ^TomlSON'ükl BU AVA yot-CUU/ĞU 19 GÜA1 SÜKMÜfTÜ- KADttJ PiLUT, 8AŞAGIS/YLA', S//S AM0A, StfJBM/i YIL- -. - . ÜMB ~~' Saâda, /4*»a J'oUnsoı» 'u E>arvvin y\a ivıdiğı sırada ğârüy PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU 'Büyük Buluşma' Türkıye yine bır "büyük t>u/uşma"ya tanık olu- yor... Gazetesayfaları.televizyonlann beyazcam- ları günlerdir bu "büyükbuluşma''nın haberleriy- le dolu... Binlerce insan ilende, "O büyük buluş- mada ben de vardım" diyebilmek için ülkenin dört bir yanından Ankara'ya akmış. Çoğu "sıra- dan", sizin benim gıbi insanlar. Ama ıçlerinde ki- mileri ilk bakışta "fark ediliyor". Insana, "Işte, bu da onlardan bin" dedirtıyor. Kim "politikacı", kim değil, hemen belli oluyor. Ingiliz yazarı Peter Mandelson'a göre. "Poli- tika acımasız bir uğraş, başınızı siperden çıkartr çıkarmaz size ateş ediyorlar, hep bunu bekliyor- sunuz!..." Herhalde bu nedenle "onlar", yaşam- ları rastlantısal bir "başlangıç" ile mutlak bir "son" arasında, büyük önemlertaşımayan, bildık ıniş çı- kışlarla süregiden olağan insanlardan farklı, ba- zı "refleksler" edinmişler. Çünkü hep tetikteler. Her zaman bir ceylan kadar çevik, bir kaplan kadar yırtıcı olmak zorundalar. Sürekli "teyakkuz" du- rumu "politikacılar"\ bızlerden farklı kılıyor. Günlerdir "onlar"\ izhyorum... "L/der"lerini din- liyorum... Aynı korunma refleksi "onlar"daözgün bir "lider bağı" geliştirmiş. Afrika ormanlarmda ya- şayan büyük "kaplan a/te/eri"nın üyeleri, aılenin soyunu sürdüren, kolonyal şapkalı beyaz avcıla- ra karşı kendilerinı koruyan "erkek kaplan"a na- sıl bağlılarsa, "on/ar"da "//der"lerine öyle bağ- lanmışlar. Okyanuslarda seyreden dev transatlan- tiklerin pervane suyuna kapılan balıklar gibi bir gün "lider"\n karızmasına kapılmışlar. Ne olduğunu anlayamadan kendilerinı onun pervane suyunda, beyaz köpüklenn arasında bulmuşlar. Sonra bı- linçlı olarak kendilerinı "ıkincileştırip", siyasal var- lıklarını "lider"\n kişıliğine koşullandırmışlar. Ad- lan artık "lider"\r\ sıfatlaşmış adıyla anılır olmuş. Bundan gözle görülür bir rahathk duyuyorlar. Türkiye'nin siyasal tarihinde özgun bir konum- ları var. Ne düşünüyorlar, neye inanıyorlar kimse pek bilemıyor. Kendilerinden başka hıç kimsenin bilemeyeceği, çözemeyeceğı ilişkiler zemininde bir "itttfak" oluşturmuşlar. Ne kuramsal, ne dü- şünsel, ne de siyasal olarak tarifi mümkün olma- yan bu "ittıfak"\n gücüyle aıt oldukları siyasal ya- pılanmada ";Mdar"olmuşlar. Fakat "muhalefet" gıbi davranıyorlar. Bu bağlamda, dışarıdan bakıl- dığında anlaşılması kolay olmayan bir "ilk"\ ser- gılıyorlar. Çok "önemli" insanlar olduklarına inanıyorlar. Çevrenin kendilerine yüklediği "önem"i önceleri yadırgamış, sonra da benimsemişler. Şimdi Tür- kıye ıçin "vazgeçilmez" olduklarını düşünüyorlar. Her zaman "dolu" bir çevreleri var. Çorak dağ ya- maçlannda yetışen bodur ağaçların çevresini "sü- pürge otları" nasıl sararsa. "on/ar"ın da çevresi süpürge otunu andıran "ot-insanlar" tarafindan sanlmış. Bundan gizlı bir hoşnutluk duyuyorlar. "Kalabalık" gözükmenın kendilerine "prestıj" sağ- layacağını düşünüyorlar. Sürekli üreyen ot-insan- ların varlığı "onlar"\ biryandan kalabalık kılarken, öte yandan da "düşünmek zahmeiı "nden kurta- rıyor. Çevre kalabalığı var olduğu sürece yeni şey- ler düşünmelerıne, okumalanna, öğrenmelerine gerek olmadığına inanıyorlar. Çünkü ne söylese- ler dinleniyor, ne önerseler onaylanıyor, ne konuş- salar alkışlanıyor. Yakın kalabalık onlardan "yeni şeyler" beklemiyor. Bunu çok rahatlatıcı buluyor- lar. En iyi terzılerden, en pahalı butiklerden giyini- yorlar. Şışen omuzlarını. kabaran göğüslerini en iyi gösteren modellerı, renklerı seçıyorlar. "Lıder" ne zaman. ne için nerede oluyorsa, onlar da en şık giysileriyle o zaman, onun içın, orada oluyor- lar. En ön sıralarda oturuyorlar. Göz göze gelme- ye olabıldiğince tıtiz. göze girmeye olabıldiğince kararlı bir bıçimde '7/der"lerını alkışlıyorlar. Son- ra ot-ınsanlara geri dönüyorlar. Gecenin ilerle- miş saatlerinde evlerine gidip, yatıyorlar. Fakat ya- tağa girmeden önce mutlaka televizyona bir göz atıyorlar Son haberlerde kendilerini izleyip "mut- lu" oluyorlar. Insani bakımdan anlaşılabilır duygularla bu mut- luluğu yitirmekten korkuyorlar. Çok küçük bir ola- sılık da olsa, bir daha "seçı/ememek" korkusu, dav- ranışlarına kimi zaman aldatıcı bir "alçakgönül- lülük" olarak, kimi zaman ise abartılı bir "erk gös- terisi" biçiminde yansıyor. "Büyük buluşma"nın, ilk günü bayraklarla, şarkılarla, alkışlarla iyi bir "başlangıç" yaptılar. Bugün de birbirlerıni seçe- cekler. Mutlulukları bundan böyle de sürecek. Ne var ki, "onlar"\r\ mutluluğu sürdükçe, Türkiye'de hiçbir şey değişmeyecek. Öyle değil mi? {Faks: 0.216-418 84 10) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAG.A: l/Varsayımsal. 2/ Pirınç ve şe- ' kerkamış.ından 2 elde edilen bir türrakı... lyıni- " telikleri olma- yan, kötü. 3/ "Egil bir — öpeyim / Ay ka- ranlık görmez- ler" (Türku)... Islam dinine göre ölüleri me- zarında sorgu- ya çekecek olan ıki me- lekten biri. 4/ tki tarla arasındakı sınır... Posta paketi. 5/ lzmir'ın bır ılçesi... Yanağınaltkıs- 3 mı. 6/ Bir meyve..." Ba- 4 şını taştan taşa urup ge- zer avare —•" (Fuzu- h). II Halk dılinde ba- deme verilen ad... En- gel 8/Bırelektroliza>- 8 gıtındaki artı kutup... 9 Maksim Gorki'nin bir romanı. 9/ Yazın giyilen astarsız hafif ceket. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Genelhkle köy \e ka-< saba evlerinde. üstü kapalı. bir >a da birkaç yanı açık- sota... Temız. 2/ Edebıy atta etkiyı çoğaltmak içın bir şe-j» vin tersini söyleyerek edilen alay... Temel, esas. 3/ Bir,, cıns güvercin... Bir magazanın valnız bir tiir eşya satı- v lan bölümü. 4/ Yahva Kemal'in hece ölçüsüyle yazdı3 ğı tek şiiri... Ayakkabı çekeceği. 5/ Japon lirık dramı...'/ Parola. 6/ Labada da denılen ve yaprakları sebze ola-Dl rak kullanılan bıtki... Eski ve bilinmeyen birtarıhı an-- latmakta kullanılan deyim sözü. II Bo^, içinde kimse^ bulunmayan... Küçük körfez. 8/ Küçük erkek kardeş...-"; Mantık. 9/ Bir \agis, şeklı. . Bü\ük pulluk. P '
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear