Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA
EKONOMI
Türkiye, 2000'li yıllarda rekabet ve kalitenin hâkim olacağı pazarda düşük bir performansla koşuyor
'Rekabet gücümüzü artbrnıahyız9
HAZAL ATES CAKIR'NURSEL KARSAVURAN
Türkiye'nin ekonomik dunımu ve he-
deflerine ilişkin sorulanmızı yanıtlayan
Tüıkiye Işveren Sendikalan Konfederas-
yonu (TİSK) Başkanı Refik Baydur, yak-
laşık 20 yıldır ekonomi ve sosyal hayatın
kronik yüksek enflasyon ile tahrip olduğu-
nu, bunun önüne ancak ciddi bir ulusal
plan ile geçilebileceğini anlanyor.
Rant ekonomisinin kamunun yûksek
borçlanma talebi ile artışına dikkat çeken
Baydur. "Sosyal güvenKk, vergi reformu,
genişkapsamhözeDeştirmeie tanmsaldes-
teklemesisteminin yenflenmea gibi yapısal
tedbirter bütûnü vedddi bir istikrar prog-
ramıflemümkünolabi-
Br" görüşünde.
Baydur küreselleş-
menin bizim gibi orta
halli toplumlann gele-
ceği açısından büyük
bir atılım fırsatı olabi-
leceği gibi, geri kalrraş-
lık sonucunun da doğa-
bileceği kanaatinde.
Baydur küreselleşme-
nin üretimci, yatınmcı
özelliğinden, büyüme-
ye ivme kazandıncı yö-
nûnden yararlanmamız
gerektiğini belirtiyor. Ulusal rekabet gü-
cü politikasını uygulamak zorunda oldu-
ğunu da sözlerine ekliyor.
Tûridye birinci ligde mi?
Türkiye'nin, 2000'li yıllarda rekabet ve
kalitenin hâkim olacağı dünya pazannda
düşûk bir performansla koştuğunu söyle-
yen Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası
(MESS) Başkanı Erdoğan Karakoyunlu,
ülkelerin güçlerine göre liglere aynlacagı-
nı dile getiriyor.
MESS'in yaptığı araştırmayı anımsa-
tan Karakoyunlu. Türkiye'nin rekabet gü-
cübakımından ileri sıralarda olmadığıru an-
latıyor. Bunun nedenlerinin çok iyi analiz
edilmesini öneren Karakoyunlu. topluma.
kamu kurum ve kuruluşlanna, sivil toplum
örgütlerine kendi ölçülerinde görev düştü-
ğü görüşünde.
Bağunsız mali kurullar
Eski Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı
AU thsan Karacan sözlerine, mali piyasa-
larda bütünleşmeye gidildiğini, Hazine.
Merkez Bankası ve sermaye piyasasına
ilişkin kararlann bağımsız bir kurul tara-
fmdan yürütülmesi görüşünü anlatarak
başlıyor.
Türkiye'deki mali piyasayı tren kom-
partımarılanna benzeten Karacan, dünya-
daki gelişimlerin ise tam tersi bir yönde ol-
duğu görüşünde. Karacan sermaye piya-
sası ve araçlannın dünyadaki sınırlarla bir-
likte değiştiğini anımsatarak düzenleme-
ler yapılırken bunlann göz önünde bulun-
durulmasını istiyor.
Merkez Bankasf nın para politikası ile
enflasyonun aşılamayacağını savlayan Ka-
racan, bu süreçte mali sektörü kavTayacak
şekilde düzenleme ve denetim yapacak
ikinci bir düzenleyici otorite olarak "ma-
li piyasalar kurulu" oluşturulmasını ön-
görüyor. Türkiye'de sermaye piyasasının
geliştirilmesi için kurumsal yatınmcılann
mutlaka borsaya yönlendirilmesini savla-
yan Karacan, bunun için de sosyal güven-
lik reformunun yapılmasını öngörüyor.
Türkiye'nin birçok politikasmdadayan-
dığı Amerikancı tavnnı eleştiren Karacan,
özellikle Anglosakson ülkelerin sosyal gü-
venlik uygulamalannın ömek alınmasını
istiyor.
Toprakbank Genel Müdür Yardımcısı
Ender Par, Türkiye'nin Avrupa'nın en
genç nüfusuna sahip olduğunu ve gelişi-
mrn bu nüfusu en iyi şekilde eğitmek, he-
defleri iyi koyup herkes tarafından benim-
senmesini sağlamak ve buhedeflere odak-
lanmaktan geçtiğini kaydediyor.
Par, Türk bankacıhğının 2000'li yıllara
gıderken küçümsenmeyecek birnoktada ol-
duğu özellikle teknoloji ve sistem kulla-
nımı açısından dünyadaki pek çok banka-
dan ileri olduğu görüşünde.
Irtka önûmûzû hkryor
Türkiye'nin ihracat politikalannı belir-
leyen kurumlann başında gelen Türkiye th-
racatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Okan
Oğuz'u bir toplantı çıkışında yakalıyoruz.
Ve 2000'li yıllarda Türkiye ekonomisini uz-
Kuzey'de eşitsiz
gelişme, Güney'de
umutsuûuk var
MUTLUDEMİRKAN
Ikibinli yıllarda dünya ekonomi-
sine yön veren para birimi hangisi
olacak? Birçok uzman 20 yıl için-
de etrafinda bütünleşmenin sağla-
nacagı 'egemen' para biriminin ABD
Dolan olacağını tahmin ederken,
pürüzlerin giderilmesi halinde Av-
rupa Para Birliği adı altında yeni bir
siyasi-ekonomik politikayı başla-
tacak olan Avrupa ülkelerinin kul-
lanacağı 'Euro'nun dolann en güç-
lü rakibi olabüecegi de sıkça dile ge-
tiriliyor.
Avrupa: Euro'hı yıHar
2000Ti yıllarda Avrupa ekonomi-
si için en belirleyici öge, ortak pa-
ra mekanizması olacak. Para Birli-
ği aynı zamanda üye ülkelerin pa-
ra politikalannı ve kamu harcama-
lan gibi enstrümanlan da kapsaya-
cağı için siyasi uyumun sağlanma-
ması halinde sorun çıkması bekle-
niyor.
Para politikasını, üye ülkelerin
temsilcilerinin yer alacağı Avrupa
Merkez Bankası belirleyecek. Ul-
ke düzeyinde devalüasyon yapma
olanağı kalmayacak. Kur ve faiz
dalgalanmalan sona erecek. Tek bir
faiz oranı belirlenecek. Buna göre
bazı ülkelerde, örneğmFransaveAl-
manya'da faizler şimdiki düzeyin
üzerineçıkarken,
bazılannda ör-
neğin Italya,
Ispanya,
Portekiz ve
lrlanda'da
bugünkü dü-
zeyinin altına in-
mek zorunda kalacak. Bunun faiz-
lerin şu an düşük olduğu ülkelerde
işsizliğin azaltılması için yapılan
yaönmlan caydırması, yüksek olan
ülkelerde ise enflasyonist baskı yap-
ması bekleniyor.
Birçok uzman, Para Birliği'ne
geçiş için henüz erken olduğunu
düşünse de gelecek ay yapılacak
toplantıyla ilk etapta para meka-
nizmasına dahil olacak ülkeler be-
lirlenecek ve 1 Ocak 1999'daEuro
takvimi tam anlamıyla işlemeye
başlayacak.
4 Alman ekonomistin geçen ay-
larda Anayasa Mahkemesi'ne sun-
duğu raporda, para birliğinin böl-
genin en güçlü ekonomisi du-
rumundaki Almanya'nın
zarannaolacağı görüşü di-
le getiriliyor. Almanya kı-
tanın en güçlü ekonomisi
konumunda. Yüzde 11 'e
varan işsizlik dışında görü-
nürde fazla önernli bir sorunu
yok. Ekonomi yavaş ama kararlı bir
büyüme rotası izliyor.
1 Ocak 1999'da nekr olacak?
Bu yıl, 2 Mayıs'ta ilk etapta pa-
ra birliğine dahil olacak üfkeler be-
lirlendikten sonra, gelecek yılın ba-
şında bu ülkeler çift para birimi kul-
lanmaya başlayacaklar.
Kurlar kilitlenecek, faiz oranla-
nnı AMB belirlemeye başlayacak.
Kurlann dengelenmesi ve Merkez
Bankası'nın para politikasında tek
otorite olarak istikran sağlaması-
nın ardından 2002 yılında Euro ka-
ğıt ve bozuk paralan kullanıma gi-
recek. Ulusal paralar tedavülden
kalkacak. Aynı yıl ikinci aşamada
katıhmı planlanan ülkeler birliğe
alınacak.
Belirlenen takvimde Euro'nun
başanlı bir biçimde uygulanması
halinde bir süre değer kazanımı yü-
zünden rekabet gücünü yitiren AB
ülkelerinin ekonomik durumunun,
Euro'nun değer yitirmeye başlama-
sı ile eski düzeyine döneceği tahmin
ediliyor. Uluslararası Para Fonu
(IMF), Avrupa'da Para Birliği ile
birlikte mali ve piyasa reformu ya-
pıldığı ve yapılmadığı durumlara
göre sistemin içeriye ve dışanya et-
kisini inceleyen bir çalışma yap-
mış. Reformlann yapıldığı senaryo-
ya göre Para Birliği sonrası Avru-
pa'nın GSYÎH'si genel olarak 2000
yılında yüzde 0.2,2002 yılında yüz-
de 1 ve 2010 yılında da yüzde 2.9
artacak. Çahşmada reformlann ya-
pılmadığı durum-
daisesözkonu-
su rakamda
2010 yılında
yüzde 2.5'a '•
varan bir oran-
daazalmahesap-
lanıyor.
ABD: Geleceği partak (mı?j~
Son yıllarda ABD ekonomisine
ilişkin açıklanan rakamlarda sürek-
li bir iyileşme egilimi var. Sanayi-
de büyüme ve satışlarda artış eği-
limi, işsizlik oranındaki azalma eği-
limi ile birleşince Amerikan ekono-
misi için kısa vadede olumlu bir
tablo ortaya çıkıyor. Dolar, Japon Ye-
ni karşısında son bir yıl içindeki
avantajlı konumunu Japonya'daki
mali krizle birlikte pekiştirdi.
Amerika'nın dış ticaret açığı bü-
yüme eğiliminde ve bunda en önern-
li etken de ülkeye pek çok olumlu
etkisi görülen Asya krizi. ABD'nin
Japonya üe olan ticaret acığı kriz son-
rası daha da arttı.
Kriz, ABD'nin dünyanın geri
kalan ülkeleriyle olan ticaret fazla-
smın da azalmasına yol açtı. Bu du-
rum bugün ABD ekonomisinin üze-
rinde dolaşan beyaz bulutlann gi-
derek koyulaşacağının ipuçlannı
veriyor.
Amerika kıtasının 'gelişmekte
olan' ekonomileri, Brezilya ve Mek-
sika ise kriz sonrası 1990'lann ilk
yansında yaşadıklan mali krizin ar-
dından düşen enflasyon, göreceli
olarak istikrar kazanan ekonomik
durumlanna karşın krizden kurtul-
mak için uyguladıklan 'aa reçete-
lerin' faturasını görmeye başladılar.
2000'li yıllarda kıtanın güneyinde,
bozulan gelir dağılımı ve sağlıksız
büyümenin ortaya çıkaracağı
sorunlarla mücadele edile-
cek gibi görünüyor.
21. yüzyılda konumla-
nnın ne olacağı henüz pek
belirginleşmeyen ülkeler
var. Hindistan, Rusya Fede-
rasyonu ve başta petrol ve
doğalgaz olmak üzere toprakla-
nndaki doğal kaynaklan değerlen-
dirmeye başlayan Orta Asya cum-
huriyetleri bunlann başında geli-
yor. Akılcı stratejilerle bu ülkelerin
ekonomik durumlannı düzeltip si-
yasi istikran da sağlayarak geliş-
mişlik açısından 'bir üst' statüye
geçmeleri olası görünüyor.
Madalyonun paslı yûzû
Dünyanın diğer bir ucunda da
ekonomik kalkınmanın adını bile
unutmuş, sorunlar yumağını nasıl
çözeceğini bilemeyen, kaynaklan
ta geçen yüzyılda kurutulmuş bir4.
dünya var. Kişi başına ulusal gelir
ortalaması 1980'li yıllarda ortala-
ma yüzde 1 oranında gerileyen Or-
ta Afrika'da, 199O'lı yıllann sonla-
nnda bu oranın daha da artacağı
hesaplanıyor. Ekonomilerini düzel-
tecek yeni kaynaklann bulunama-
dığı ve hâlâ açlıkla pençeleşen Af-
rika kıtası, 2000'li yıllara olabildi-
ğince umutsuz bakıyor.
Türtaye'de kara
ekonommtn GSYlH'ye
orann<n%40-60
araiığnta olduğu tahmin
edüiyor.
manlarla görüştüğümüzü söyleyip, kendi-
sinden de bir değerlendirme alıyoruz.
Az önce bir gazetecinin kendisine 27
Mart'ta yapılacak Milli Güvenlik Konse-
yi Toplantısı'ndan çıkacak sonuçlan sor-
duğunu anlatıyor Oğuz. Diyor ki "İld gûn
sonrasuusoruyorlar,sizde bana200()'li yü-
lan".
2000'lere hazırlık yapılmadığını anlatan
Oğuz," 12 Eylül sonrası orta>a çıkan den-
geazsiyaâtabtonun uzunsüredirkmSama-
yan terör ve ürmanan gerici akunlann"
yeni bir, bin yıla hazırlanmanın önündeki
sorunlar olduğunu söylüyor.
Ekonomist Prof. Dr. Gülten Kazgan'ın
"Türkiye dokuma kriane gJrecek" görü-
şüne katılan, eski bankacı Türkiye Giyün
Sanayicileri Demeği (GSD) Başkanı tanet
Ozcan tekstil yatınmlannda arz fazlası bu-
lunduğu görüşünü anlatarak başladı söz-
lerine.
"Türkhe'nin sana>i \-apisim sil baştan
değiştirnıesi gereki>or. Ben. sektörüme kla-
sikyaanından uzakdurmayıönemorum""
diyen Özcan, 2000 yılını karşılarken yeni
teknoloji kullanarak verimliliğin yakalan-
ması gerektiğini anlatıyor.
Türkiye'nin 2005 yılına kadar gelişmiş
ülkeler arasında yerini almasının zorimlu
olduğuna dikkat çeken Özcan. bunun ne-
denini de dünyanın tek pazar olma yolu-
na gitmesiyle açıklıyor.
Atatürk stratejisi
Işadamı tbrahim Bodur, "Ekonomikso-
runlar birök v« beraberlik. asgari müşte-
rekte birkşerek çözümlenebilir w Türki-
yeAtarürk'ün çizdiği stratejhi benimseme-
F diyor. tşadamı Erdal Bahçr>an ise 2000'li
yıllara hazırlanabilmek için öncelikle enf-
lasyon sorununun çözümlenmesi geTekti-
ğini belirtiyor.
Bilsar Tekstil Sanayi ve Dış Ticaret
AŞ'nin üçüncükuşak yönetıcisi Sdman Bi-
lal ise geleceğin. bilgi teknolojisinde oldu-
ğunun altını çiziyor. Genç yönetici Bilal,
şirketinde yaptığı teknolojik yatınmlarla
Avrupalı rakiplerini şimdiden geçtiğini an-
latıyor Sadece gömlek üreten Bilsar için
internette sayfa açan ve bir adım daha gi-
derek sanal alışverişe de geçen Bilal, "Tûr-
kiye'de sadece birkaç şirketten biriyiz"
diyor.
Sürecek
6
Faîz gelirine mecburuz'
tstanbul Sanayi Odası (İSO)
Başkanı Hüsamettin Kavi, büt-
çe açıklan kapanmadığı sürece
paradan para kazanmanın bit-
meyeceğini söyledi. Kavi, sa-
nayicilerin üretim geliri yerine,
faaliyet dışı gelirlere yönelme-
lerinin bir zorunluluk olduğunu
vurguluyor. Kavi'nin sorulanmı-
za verdiği yanıtlar şöyle:
-2000'li yıllara girerken Tür-
khe'nin ihriyacı olan degişime
nasıl başlamah?
- Değişime, önce Meclis'in
kararvermesi gerekiyor. Sonra
taban bunu oya oya işlemeli.
-Türkiye'nin en önemB soru-
nu sizce nedir?
- Bir numaralı sorun enflas-
yondur. Enflasyon devlet ve hü-
kümetin kendisidir.
- Üretime ihth'aç var, ama sa-
na>icikr üretim yerine faiz ge-
lirineyöndiyorlar. Bu çelişki de-
ğü mi?
- Bu böyle olmaya mecbur.
Faiz gelirindeki para çıktı. Ne-
reye yatırdık, üretime. Mali sis-
tem sizden para isterken tasar-
ruflannızı çekerseniz, faiz yüz-
'Sahteîsviçreleşme süreci'Bilkent Üniversitesi Öğ-
retim Oyesi Doç. Dr. Erinç
YeMan, Türk ekonomisinin
90 sonrası yaşadığı "sahte
İsviçreleşme'' sürecinin ikti-
sadi önceliklerin, üretken re-
el sektörlerden ve birikim-
den uzaklaşarak spekülatif,
rantiyer kesimlere yönelme-
sine yol açtığı görüşünü di-
le getirdi.
Yeldan, büyüme hızının da
konjonktürel olaylara bağım-
lı hale geldiğine dikkatleri-
mizi çekti.
Yeldan. ekonominin 15 yıl-
lık yapısal uyum deneyimin-
den sonra, 20001i yıllara dal-
galanmaya açık, değişken
büyüme hızlan, üretken sek-
törlere yetersiz kalan sabit
sermaye yatınmlan ile gir-
mek zorunda kaldığına işa-
retetti.
Yeldan, finansal serbest-
leşme, dışa açık piyasa eko-
nomisi ve küreselleşme gibi
içeriği belli olmayan slogan-
larda ifadesini bulduğunu be-
lirterek, Türkiye'nin son 10
yıllık gelişme sürecinde po-
tansiyel büyüme hızında
önemli kayıplar, dış ticaret
açıklan, makro ekonomik
dengesızlik olmadığını söy-
ledi.
Yeldan. "Büyüme kaynak-
lannın yurtdışından spekü-
latif sermaye hareketlerine,
yurtiçi tasarruflara dayan-
dırüması ve birikimter reel
sektörlere kullandınlarak,
kaynaklann verimli dağıül-
ması prensibine dayandınl-
ması gerektyor" dedi
de 140'tan yüzde 280'eçıkar. Bi-
risi gider parasını faize yatınr.
Çıkış, bütçe açığını yok etmek-
ten geçiyor.
- Sanaykinin faiz gelirine yö-
ndmesi, smıfsal varlığınızı ten-
ditetmiyor mu?
- Aynen öyle. Biz bu müca-
deleyi dolaylı olarak hepimiz
yapıyoruz. Bu sanal ortamın
sürdürülmesi imkânsız. Ben mü-
hendisim ama faizin tanımını
öğrendim. Faiz, hammaddenin,
kaynaklann üretim aracı kulla-
narak, insan bilgisini üzerine
ekleyerek, daha üst düzeye çı-
karmak. Aradaki farkın adı kat-
ma değer.
-Peldneyapdmah?
- Biz bunun mücadelesini ya-
pıyoruz. Sanayi şirketleri bu-
gün üretimle para kazanmıyor.
Kârlann önemli bölümü faali-
yet dışı kazanç.
-Yanhşpotirjkatarhangi nok-
tada başladı?
- 80'lerin ortasında, süratle
ekonomiye geriye dönecek bir
yatınm anlayışını hayata geçi-
rebilseydik, bugünkü enflasyon
daolmazdı.
SÖYLEŞİLER
KORKUT BORATAV
Yasuyuki Yoşizavva
Yasuyuki Yoşizavva 42 yaşında. Japon bürokrasinin
en seçkin kadrolannı yetiştirmekle ünlü Tokyo Üniver-
sitesi'nden mezun. Meslek sınavlarının en çetinlerinden
birini kazanıp Japon Merkez Bankası'na uzman yar-
dımcısı olarak girmiş. Bankada çalışkanlığı, bilgisi be-
cerisi ile kısa zamanda bir "yükselen yıldız" olarak par-
lamış; Japon koşullannda çok genç sayılacak bir yaş-
ta, daha 38 yaşında iken Sermaye Piyasalan Dairesi'nin
başına getırilmiş. Çevresi, onu, yakın bir geleceğin Mer-
kez Bankası genel müdürlerinden biri olarak görmekte
imiş. Ne var ki Yoşizawa'nın da "hayatın nimetleri'nden
fazlasıyla hoşlanan bir kişiliği olduğu anlaşılıyor Bunlar
da pek abartıh zevkler değil. Golf meraklısı, eğlenmeyi,
lüks lokantalarda yemeyi, içmeyi seviyor. Ancak, uz-
man maaşı ile golf kulüplerine üye olması, gönlünce
para harcaması mümkün değil. Fırsat doğuyor. Japon-
ya'nın en büyük bankalanndan ikisi, Japon Sanayi Ban-
kası ile Sanwa Bank, kendisine kanca atıyor. Yoşiza-
vva'dan, Merkez Bankası'nın günlük para piyasası işlem-
leri üzerinde kendilerine ön-bilgi aktarmasını istiyorlar.
Karşılığında, golf kulüplerinde, lokantalarda, eğlence
yerlerinde Yoşizavva'yı ağırlıyorlar. 1993'ten bu yana,
yani beş yıl boyunca Yoşizawa'ya 33.000 dolarlık mas-
raf yapıyorlar.
Durum gün ışığına çıkıyor. Müfettişler Merkez Ban-
kası'na ani bir baskın düzenliyortar. Bu baskının "tö-
rense/".diyebileceğimiz görüntülerini ben de TV'de iz-
ledim: Üçer kişilik saflardan oluşan seksen kişilik bir
müfettişler ordusu, uygun adımlarla Merkez Banka-
sı'nın giriş kapısına dogru huruç etmekte iken, üçün-
cü sırada tek bir kadın müfettiş, bu "erkek-egemen"
dünyaya ters düşen bir istisna olarak goze çarpmakta
idi. Japon kamuoyu şaşkın. Zira, bu tür bir soruştur-
ma, lekesiz bir geçmişe sahip olan Japon Merkez
Bankası'nın başına ilk kez gelmekte. Haber, mali pi-
yasalan allak bullak ediyor. Bir mini-kriz doguyor ve
yen hızla değer yitiriyor. Şimdi, Merkez Bankası Baş-
kanı Matsuşita istifa etmek üzere. Yoşizavva da hap-
se girerken hiç beklemediği bir şöhrete ulaşıyor.
• • •
Japonya'yı sarsan bu yolsuzluk skandalında "rûş-
vet" diye ortada dönen rakamlarda bir tuhaflık var.
Beş yıl boyunca iki bankanın Yoşizavva için yaptığı
"ağırlama giderieri" ayda ortalama beş yüz dolar ci-
vannda kalmış ve hiç nakit dönmemiş. Türkiye koşul-
lannda bu yöntem ve rakamlann "rûşvef" sayılması,
hatta bunlardan hareketle bir yolsuzluk soruşturması-
nın başlatılması pek mümkün göaılmüyor. Üstelik, bu
tuhaflık Yoşizavva'nın "ucuz" bir müşteri olmasıyla da
ilgili değil. Zira, kısa bir süre önce Maliye Bakanlı-
ğı'nda dört bürokratın tutuklanmasına, bir başkasının
intihanna, bakanın istifasına yol açan yolsuzluk skan-
dalında da dağıtılan "rüşvet" bu tür ağırlama giderle-
rinden oluşuyordu. Işte siyaset bilimciler ve iktisatçılar
için ilginç bir bilmece: Ekonomiyi yöneten kamu kuru-
luşlanndan "rant yaratıcı" bilgileri edinmenin "fiyatı"
bizde niçin astronomik boyutlara ulaşmakta; zengin
Japonya'da ise gülünç düzeylerde kalmaktadır?
"Seröest piyasa ekonomisi" olan Türkiye'de rantlar,
"müdahaleci" Japonya'dan çok daha fazla olduğu
için mi? Yoksa, Türkiye'de talep çok yüksek, arz dü-
şük olduğu için mi? Yani rant arayışı özel sektörde
çok yaygın; ekonomik bürokrasi ise çok namuslu ol-
duğu için mi?
• • •
Bu olayın bize hatırlatması gereken başka bir şey
daha var: Monetarizmin egemen olduğu neo-liberal
bir dünyada, rant yaratan kamu kuruluşlan listesinde
en ön sıraya merkez bankalan geçer. Bretton VVoods
sisteminin egemen olduğu 1980 öncesinde dövız kur-
larının sabit olduğunu, faiz hadlerinin de hükümetçe
saptandığını hatırlayalım. Ve merkez bankalannın o
tarihlerdeki rollerini, döviz ve para piyasalannı günlük
işlemlerle düzenleyen bugünkü işlevleriyle karşılaştı-
ralım. Şimdiki koşullarda merkez bankalannın para ve
kambiyo piyasalarıyla uğraşan birimlerine veya üst
yönetime iki üç tane Yoşizavva yerleştirin. Bunlann bil-
gilerine günü gününe ve önceden ulaşmanın özel
bankalara ve spekülatörlere sağlayacağı rantlann bo-
yutlannı düşünebiliyor musunuz? Şunu da hatırlata-
lım. Yoşizavva'nın bankalara sattığı bılgıler döviz piya-
salannı kapsamıyordu. Zira Japonya'da döviz piyasa-
larının tam serbestleşmesi 1 Nisan'da gerçekleşti.
Özel aktörierin kısıtsızca döviz işlemleri yapabildiği,
merkez bankasının her gün milyonlarca dolar alıp sat-
tığı ve günlük dalgalanmalann çok daha oynak oldu-
ğu bizim gibi ülkelerde, potansiyel rantlann boyutlan
daha da artacaktır.
"LJberal monetarist" dönemlerde merkez taankala-
nnın "temiz ellerde" olmasının önemi, bu yüzden da-
ha da artıyor. Aynca toplumsal yozlaşmanın çok yay-
gınlaştığı ülkelerde merkez bankalan bu ortamdan
kendisini soyutlayabilir mi? Bu koşullarda bir de mer-
kez bankalanna tam özerklik verilmesi, yani onlann si-
yasi iktidardan tamamen bağımsızlaşması ne derece-
de savunulabilir? Bu soruları tartışmadan önce iki so-
ruyu daha yanıtlamak gerekir. Birincisi şu: Rant yarat-
ma olanağı artan merkez bankalan, özerk bir yapı
içinde bu olanağı daha fazla mı kullanacaklardır? İkin-
ci soru ise politik boyutludur. Para ve kambiyo politi-
kalannı tamamen özerkleşen kuruluşlara (ve halka he-
sap verme sorumluluğu taşımayan teknokratlara)
devretmek ve bunları siyasi iktidardan bağımsız kıl-
mak, özünde antidemokratik bir yöneliş değil midir?
'jfeükrara çete engeli'Yabancı Sermaye
Derneği Genel Sekreteri
Abdurrahman Anman'a
göre 2000'li yıllarda
Türkiye'nin çıkış
noktalanndan birisini
yabancı sermaye
yatınmlan oluşturuyor.
Anman, siyasi ve
ekonomik istikrar
sağlanmadan yabancı
sermayenin yatınm
yapmayacağını belirtiyor
ve Türkiye'deki çetelerin
istikran engellediğini
söylüyor.
- Türkiye ile benzer
yapıdaki ülkelere giden
yabancı sermaye
miktannı
karşdaşnrdığmızda
görünen tablo nedir?
- 1987'den beri ülkemize
gelen yabancı sermaye
220 milyon dolar sınınnı
ancak aşrruş. 1990'dan bu
yana 1 milyar dolarlık
yatınm yapılmış.
Brezilya ve
Endonezya'da aynı yıl
birer milyar dolar, Çin ise
3 milyar dolar yabancı
sermaye çekmiş. 1996'da
Çin 42 milyar dolar,
Brezilya 10. Endonezya 8
milyar dolar ve Türkiye 1
milyar dolar.
- Ekonomideki canübğa
rağmen yabancı
sermayenin geunemesini
nasıl açıkuyorsunıız?
- lstikrarsızlık nedeniyle
gelmiyor. tstikrarsızlık
ülkeyi her gün batağa
götürüyor. Yasadışı âlem
mensuplan köşeyi
dönüyor. Eroin. silah,
kumar ticareti varmış,
çeteler kuruluyor, ama
bunlar bütçe açığını
kapatmaya yaramıyor.
Güneydoğu'daki savaşın
ne kadar para çektiği
ortada. Devlet de bir
şeyleri yasadışı şeylerle
finanse ediyor, bu beni
hiç ilgilendirmiyor.
- İstikrann sağlanması
için neden adım
aülmıyor?
- Yasadışı sektörler bloke
ediyorlar. İstikrar olunca,
kara para aklama,
yasadışı işler bitecek. 200
milyar dolarlık Türkiye
ekonomisi kadar bir
miktar yasadışı kesimin
kontrolünde. Türkiye'nin
ağzını açıp konuşacak
hali bile kalmamış.
- Ne yapmak gerekir?
- Bu kilit böyle giderse
sokakta çözülür. Eğer
yönetenler sistemin
kilidini açma yönünde
kendi üstüne düşeni
yapmazlarsa sonunda
patlar.
Halil Sarıaslan
'Enflasyonlu
günler sürecek'
TOBB Başkanhk Danışmanı AÜ
Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim
üyesi Prof. Dr. Halil Sanaslan.
Türkîye'nin ekonomik durumu ve
hedeflerine ilişkin sorulanıruzı
yanıtladı.
Prof. Dr. Sanaslan, vergi reformu,
özelleştirme, sosyal güvenlik
reformu, tanmı destekleme
programı gibi bir dizi konuda
yapısal değişikliğin zorunluîuğuna
dikkat çekti. Türkiye'nin 2000'li
yıllara yüksek enflasyonla
girmesinin kaçınılmaz olduğunu
dile getiren Sanaslan,
reformlan gerçekleştirebilecek
siyasal gücün bulunmadığını
söyledi. Sanaslan de\amla,
"Her hükümet. özelleştirmeyi
bütçe açıklarmı kapatmak
için bir amaç olarak
gönnektedir. Çünkü yapacak
başka gücü, vizyonu
bulunmamaktadır" dedi.
Prof. Dr. Sanaslan, Türkiye'de
sanayi atıhmı için tüm kurum ve
kurullan ile işleyen rekabetçi
piyasa ekonomisinin oluşturulması
kaydetti.
Esbank Kredi Kartları
Sınırlarınızı
genişletin..
Esbank Visa ve Esbank MasterCard sıze mümkün olan en yüksek
lımrtı sağlar. Üstelik kartınızın lımıtını aştıginızda, eğer ıstersenız
Esbank ın sıze özel hızmetı "geçıcı lımrt" devreye gırer Genek nakrt
çektığinızde, gerekse alışyenşlennızde benzersız bir olanak sunar.
Sız de Esbank'a gelın, bu ayncalıktan yararianın.
BankaH ESBANK
Ayrıntılı bilgi: ESBANK KREDİ KARTLARI MÜDÜRLUĞU (0-212) 251 72 70 ve tüm Esbank 5
ut«hnnde.