23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA EKONOMI Türkiye, 2000'li yıllarda rekabet ve kalitenin hâkim olacağı pazarda düşük bir performansla koşuyor 'Rekabet gücümüzü artbrnıahyız9 HAZAL ATES CAKIR'NURSEL KARSAVURAN Türkiye'nin ekonomik dunımu ve he- deflerine ilişkin sorulanmızı yanıtlayan Tüıkiye Işveren Sendikalan Konfederas- yonu (TİSK) Başkanı Refik Baydur, yak- laşık 20 yıldır ekonomi ve sosyal hayatın kronik yüksek enflasyon ile tahrip olduğu- nu, bunun önüne ancak ciddi bir ulusal plan ile geçilebileceğini anlanyor. Rant ekonomisinin kamunun yûksek borçlanma talebi ile artışına dikkat çeken Baydur. "Sosyal güvenKk, vergi reformu, genişkapsamhözeDeştirmeie tanmsaldes- teklemesisteminin yenflenmea gibi yapısal tedbirter bütûnü vedddi bir istikrar prog- ramıflemümkünolabi- Br" görüşünde. Baydur küreselleş- menin bizim gibi orta halli toplumlann gele- ceği açısından büyük bir atılım fırsatı olabi- leceği gibi, geri kalrraş- lık sonucunun da doğa- bileceği kanaatinde. Baydur küreselleşme- nin üretimci, yatınmcı özelliğinden, büyüme- ye ivme kazandıncı yö- nûnden yararlanmamız gerektiğini belirtiyor. Ulusal rekabet gü- cü politikasını uygulamak zorunda oldu- ğunu da sözlerine ekliyor. Tûridye birinci ligde mi? Türkiye'nin, 2000'li yıllarda rekabet ve kalitenin hâkim olacağı dünya pazannda düşûk bir performansla koştuğunu söyle- yen Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) Başkanı Erdoğan Karakoyunlu, ülkelerin güçlerine göre liglere aynlacagı- nı dile getiriyor. MESS'in yaptığı araştırmayı anımsa- tan Karakoyunlu. Türkiye'nin rekabet gü- cübakımından ileri sıralarda olmadığıru an- latıyor. Bunun nedenlerinin çok iyi analiz edilmesini öneren Karakoyunlu. topluma. kamu kurum ve kuruluşlanna, sivil toplum örgütlerine kendi ölçülerinde görev düştü- ğü görüşünde. Bağunsız mali kurullar Eski Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı AU thsan Karacan sözlerine, mali piyasa- larda bütünleşmeye gidildiğini, Hazine. Merkez Bankası ve sermaye piyasasına ilişkin kararlann bağımsız bir kurul tara- fmdan yürütülmesi görüşünü anlatarak başlıyor. Türkiye'deki mali piyasayı tren kom- partımarılanna benzeten Karacan, dünya- daki gelişimlerin ise tam tersi bir yönde ol- duğu görüşünde. Karacan sermaye piya- sası ve araçlannın dünyadaki sınırlarla bir- likte değiştiğini anımsatarak düzenleme- ler yapılırken bunlann göz önünde bulun- durulmasını istiyor. Merkez Bankasf nın para politikası ile enflasyonun aşılamayacağını savlayan Ka- racan, bu süreçte mali sektörü kavTayacak şekilde düzenleme ve denetim yapacak ikinci bir düzenleyici otorite olarak "ma- li piyasalar kurulu" oluşturulmasını ön- görüyor. Türkiye'de sermaye piyasasının geliştirilmesi için kurumsal yatınmcılann mutlaka borsaya yönlendirilmesini savla- yan Karacan, bunun için de sosyal güven- lik reformunun yapılmasını öngörüyor. Türkiye'nin birçok politikasmdadayan- dığı Amerikancı tavnnı eleştiren Karacan, özellikle Anglosakson ülkelerin sosyal gü- venlik uygulamalannın ömek alınmasını istiyor. Toprakbank Genel Müdür Yardımcısı Ender Par, Türkiye'nin Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip olduğunu ve gelişi- mrn bu nüfusu en iyi şekilde eğitmek, he- defleri iyi koyup herkes tarafından benim- senmesini sağlamak ve buhedeflere odak- lanmaktan geçtiğini kaydediyor. Par, Türk bankacıhğının 2000'li yıllara gıderken küçümsenmeyecek birnoktada ol- duğu özellikle teknoloji ve sistem kulla- nımı açısından dünyadaki pek çok banka- dan ileri olduğu görüşünde. Irtka önûmûzû hkryor Türkiye'nin ihracat politikalannı belir- leyen kurumlann başında gelen Türkiye th- racatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Okan Oğuz'u bir toplantı çıkışında yakalıyoruz. Ve 2000'li yıllarda Türkiye ekonomisini uz- Kuzey'de eşitsiz gelişme, Güney'de umutsuûuk var MUTLUDEMİRKAN Ikibinli yıllarda dünya ekonomi- sine yön veren para birimi hangisi olacak? Birçok uzman 20 yıl için- de etrafinda bütünleşmenin sağla- nacagı 'egemen' para biriminin ABD Dolan olacağını tahmin ederken, pürüzlerin giderilmesi halinde Av- rupa Para Birliği adı altında yeni bir siyasi-ekonomik politikayı başla- tacak olan Avrupa ülkelerinin kul- lanacağı 'Euro'nun dolann en güç- lü rakibi olabüecegi de sıkça dile ge- tiriliyor. Avrupa: Euro'hı yıHar 2000Ti yıllarda Avrupa ekonomi- si için en belirleyici öge, ortak pa- ra mekanizması olacak. Para Birli- ği aynı zamanda üye ülkelerin pa- ra politikalannı ve kamu harcama- lan gibi enstrümanlan da kapsaya- cağı için siyasi uyumun sağlanma- ması halinde sorun çıkması bekle- niyor. Para politikasını, üye ülkelerin temsilcilerinin yer alacağı Avrupa Merkez Bankası belirleyecek. Ul- ke düzeyinde devalüasyon yapma olanağı kalmayacak. Kur ve faiz dalgalanmalan sona erecek. Tek bir faiz oranı belirlenecek. Buna göre bazı ülkelerde, örneğmFransaveAl- manya'da faizler şimdiki düzeyin üzerineçıkarken, bazılannda ör- neğin Italya, Ispanya, Portekiz ve lrlanda'da bugünkü dü- zeyinin altına in- mek zorunda kalacak. Bunun faiz- lerin şu an düşük olduğu ülkelerde işsizliğin azaltılması için yapılan yaönmlan caydırması, yüksek olan ülkelerde ise enflasyonist baskı yap- ması bekleniyor. Birçok uzman, Para Birliği'ne geçiş için henüz erken olduğunu düşünse de gelecek ay yapılacak toplantıyla ilk etapta para meka- nizmasına dahil olacak ülkeler be- lirlenecek ve 1 Ocak 1999'daEuro takvimi tam anlamıyla işlemeye başlayacak. 4 Alman ekonomistin geçen ay- larda Anayasa Mahkemesi'ne sun- duğu raporda, para birliğinin böl- genin en güçlü ekonomisi du- rumundaki Almanya'nın zarannaolacağı görüşü di- le getiriliyor. Almanya kı- tanın en güçlü ekonomisi konumunda. Yüzde 11 'e varan işsizlik dışında görü- nürde fazla önernli bir sorunu yok. Ekonomi yavaş ama kararlı bir büyüme rotası izliyor. 1 Ocak 1999'da nekr olacak? Bu yıl, 2 Mayıs'ta ilk etapta pa- ra birliğine dahil olacak üfkeler be- lirlendikten sonra, gelecek yılın ba- şında bu ülkeler çift para birimi kul- lanmaya başlayacaklar. Kurlar kilitlenecek, faiz oranla- nnı AMB belirlemeye başlayacak. Kurlann dengelenmesi ve Merkez Bankası'nın para politikasında tek otorite olarak istikran sağlaması- nın ardından 2002 yılında Euro ka- ğıt ve bozuk paralan kullanıma gi- recek. Ulusal paralar tedavülden kalkacak. Aynı yıl ikinci aşamada katıhmı planlanan ülkeler birliğe alınacak. Belirlenen takvimde Euro'nun başanlı bir biçimde uygulanması halinde bir süre değer kazanımı yü- zünden rekabet gücünü yitiren AB ülkelerinin ekonomik durumunun, Euro'nun değer yitirmeye başlama- sı ile eski düzeyine döneceği tahmin ediliyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa'da Para Birliği ile birlikte mali ve piyasa reformu ya- pıldığı ve yapılmadığı durumlara göre sistemin içeriye ve dışanya et- kisini inceleyen bir çalışma yap- mış. Reformlann yapıldığı senaryo- ya göre Para Birliği sonrası Avru- pa'nın GSYÎH'si genel olarak 2000 yılında yüzde 0.2,2002 yılında yüz- de 1 ve 2010 yılında da yüzde 2.9 artacak. Çahşmada reformlann ya- pılmadığı durum- daisesözkonu- su rakamda 2010 yılında yüzde 2.5'a '• varan bir oran- daazalmahesap- lanıyor. ABD: Geleceği partak (mı?j~ Son yıllarda ABD ekonomisine ilişkin açıklanan rakamlarda sürek- li bir iyileşme egilimi var. Sanayi- de büyüme ve satışlarda artış eği- limi, işsizlik oranındaki azalma eği- limi ile birleşince Amerikan ekono- misi için kısa vadede olumlu bir tablo ortaya çıkıyor. Dolar, Japon Ye- ni karşısında son bir yıl içindeki avantajlı konumunu Japonya'daki mali krizle birlikte pekiştirdi. Amerika'nın dış ticaret açığı bü- yüme eğiliminde ve bunda en önern- li etken de ülkeye pek çok olumlu etkisi görülen Asya krizi. ABD'nin Japonya üe olan ticaret acığı kriz son- rası daha da arttı. Kriz, ABD'nin dünyanın geri kalan ülkeleriyle olan ticaret fazla- smın da azalmasına yol açtı. Bu du- rum bugün ABD ekonomisinin üze- rinde dolaşan beyaz bulutlann gi- derek koyulaşacağının ipuçlannı veriyor. Amerika kıtasının 'gelişmekte olan' ekonomileri, Brezilya ve Mek- sika ise kriz sonrası 1990'lann ilk yansında yaşadıklan mali krizin ar- dından düşen enflasyon, göreceli olarak istikrar kazanan ekonomik durumlanna karşın krizden kurtul- mak için uyguladıklan 'aa reçete- lerin' faturasını görmeye başladılar. 2000'li yıllarda kıtanın güneyinde, bozulan gelir dağılımı ve sağlıksız büyümenin ortaya çıkaracağı sorunlarla mücadele edile- cek gibi görünüyor. 21. yüzyılda konumla- nnın ne olacağı henüz pek belirginleşmeyen ülkeler var. Hindistan, Rusya Fede- rasyonu ve başta petrol ve doğalgaz olmak üzere toprakla- nndaki doğal kaynaklan değerlen- dirmeye başlayan Orta Asya cum- huriyetleri bunlann başında geli- yor. Akılcı stratejilerle bu ülkelerin ekonomik durumlannı düzeltip si- yasi istikran da sağlayarak geliş- mişlik açısından 'bir üst' statüye geçmeleri olası görünüyor. Madalyonun paslı yûzû Dünyanın diğer bir ucunda da ekonomik kalkınmanın adını bile unutmuş, sorunlar yumağını nasıl çözeceğini bilemeyen, kaynaklan ta geçen yüzyılda kurutulmuş bir4. dünya var. Kişi başına ulusal gelir ortalaması 1980'li yıllarda ortala- ma yüzde 1 oranında gerileyen Or- ta Afrika'da, 199O'lı yıllann sonla- nnda bu oranın daha da artacağı hesaplanıyor. Ekonomilerini düzel- tecek yeni kaynaklann bulunama- dığı ve hâlâ açlıkla pençeleşen Af- rika kıtası, 2000'li yıllara olabildi- ğince umutsuz bakıyor. Türtaye'de kara ekonommtn GSYlH'ye orann<n%40-60 araiığnta olduğu tahmin edüiyor. manlarla görüştüğümüzü söyleyip, kendi- sinden de bir değerlendirme alıyoruz. Az önce bir gazetecinin kendisine 27 Mart'ta yapılacak Milli Güvenlik Konse- yi Toplantısı'ndan çıkacak sonuçlan sor- duğunu anlatıyor Oğuz. Diyor ki "İld gûn sonrasuusoruyorlar,sizde bana200()'li yü- lan". 2000'lere hazırlık yapılmadığını anlatan Oğuz," 12 Eylül sonrası orta>a çıkan den- geazsiyaâtabtonun uzunsüredirkmSama- yan terör ve ürmanan gerici akunlann" yeni bir, bin yıla hazırlanmanın önündeki sorunlar olduğunu söylüyor. Ekonomist Prof. Dr. Gülten Kazgan'ın "Türkiye dokuma kriane gJrecek" görü- şüne katılan, eski bankacı Türkiye Giyün Sanayicileri Demeği (GSD) Başkanı tanet Ozcan tekstil yatınmlannda arz fazlası bu- lunduğu görüşünü anlatarak başladı söz- lerine. "Türkhe'nin sana>i \-apisim sil baştan değiştirnıesi gereki>or. Ben. sektörüme kla- sikyaanından uzakdurmayıönemorum"" diyen Özcan, 2000 yılını karşılarken yeni teknoloji kullanarak verimliliğin yakalan- ması gerektiğini anlatıyor. Türkiye'nin 2005 yılına kadar gelişmiş ülkeler arasında yerini almasının zorimlu olduğuna dikkat çeken Özcan. bunun ne- denini de dünyanın tek pazar olma yolu- na gitmesiyle açıklıyor. Atatürk stratejisi Işadamı tbrahim Bodur, "Ekonomikso- runlar birök v« beraberlik. asgari müşte- rekte birkşerek çözümlenebilir w Türki- yeAtarürk'ün çizdiği stratejhi benimseme- F diyor. tşadamı Erdal Bahçr>an ise 2000'li yıllara hazırlanabilmek için öncelikle enf- lasyon sorununun çözümlenmesi geTekti- ğini belirtiyor. Bilsar Tekstil Sanayi ve Dış Ticaret AŞ'nin üçüncükuşak yönetıcisi Sdman Bi- lal ise geleceğin. bilgi teknolojisinde oldu- ğunun altını çiziyor. Genç yönetici Bilal, şirketinde yaptığı teknolojik yatınmlarla Avrupalı rakiplerini şimdiden geçtiğini an- latıyor Sadece gömlek üreten Bilsar için internette sayfa açan ve bir adım daha gi- derek sanal alışverişe de geçen Bilal, "Tûr- kiye'de sadece birkaç şirketten biriyiz" diyor. Sürecek 6 Faîz gelirine mecburuz' tstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Hüsamettin Kavi, büt- çe açıklan kapanmadığı sürece paradan para kazanmanın bit- meyeceğini söyledi. Kavi, sa- nayicilerin üretim geliri yerine, faaliyet dışı gelirlere yönelme- lerinin bir zorunluluk olduğunu vurguluyor. Kavi'nin sorulanmı- za verdiği yanıtlar şöyle: -2000'li yıllara girerken Tür- khe'nin ihriyacı olan degişime nasıl başlamah? - Değişime, önce Meclis'in kararvermesi gerekiyor. Sonra taban bunu oya oya işlemeli. -Türkiye'nin en önemB soru- nu sizce nedir? - Bir numaralı sorun enflas- yondur. Enflasyon devlet ve hü- kümetin kendisidir. - Üretime ihth'aç var, ama sa- na>icikr üretim yerine faiz ge- lirineyöndiyorlar. Bu çelişki de- ğü mi? - Bu böyle olmaya mecbur. Faiz gelirindeki para çıktı. Ne- reye yatırdık, üretime. Mali sis- tem sizden para isterken tasar- ruflannızı çekerseniz, faiz yüz- 'Sahteîsviçreleşme süreci'Bilkent Üniversitesi Öğ- retim Oyesi Doç. Dr. Erinç YeMan, Türk ekonomisinin 90 sonrası yaşadığı "sahte İsviçreleşme'' sürecinin ikti- sadi önceliklerin, üretken re- el sektörlerden ve birikim- den uzaklaşarak spekülatif, rantiyer kesimlere yönelme- sine yol açtığı görüşünü di- le getirdi. Yeldan, büyüme hızının da konjonktürel olaylara bağım- lı hale geldiğine dikkatleri- mizi çekti. Yeldan. ekonominin 15 yıl- lık yapısal uyum deneyimin- den sonra, 20001i yıllara dal- galanmaya açık, değişken büyüme hızlan, üretken sek- törlere yetersiz kalan sabit sermaye yatınmlan ile gir- mek zorunda kaldığına işa- retetti. Yeldan, finansal serbest- leşme, dışa açık piyasa eko- nomisi ve küreselleşme gibi içeriği belli olmayan slogan- larda ifadesini bulduğunu be- lirterek, Türkiye'nin son 10 yıllık gelişme sürecinde po- tansiyel büyüme hızında önemli kayıplar, dış ticaret açıklan, makro ekonomik dengesızlik olmadığını söy- ledi. Yeldan. "Büyüme kaynak- lannın yurtdışından spekü- latif sermaye hareketlerine, yurtiçi tasarruflara dayan- dırüması ve birikimter reel sektörlere kullandınlarak, kaynaklann verimli dağıül- ması prensibine dayandınl- ması gerektyor" dedi de 140'tan yüzde 280'eçıkar. Bi- risi gider parasını faize yatınr. Çıkış, bütçe açığını yok etmek- ten geçiyor. - Sanaykinin faiz gelirine yö- ndmesi, smıfsal varlığınızı ten- ditetmiyor mu? - Aynen öyle. Biz bu müca- deleyi dolaylı olarak hepimiz yapıyoruz. Bu sanal ortamın sürdürülmesi imkânsız. Ben mü- hendisim ama faizin tanımını öğrendim. Faiz, hammaddenin, kaynaklann üretim aracı kulla- narak, insan bilgisini üzerine ekleyerek, daha üst düzeye çı- karmak. Aradaki farkın adı kat- ma değer. -Peldneyapdmah? - Biz bunun mücadelesini ya- pıyoruz. Sanayi şirketleri bu- gün üretimle para kazanmıyor. Kârlann önemli bölümü faali- yet dışı kazanç. -Yanhşpotirjkatarhangi nok- tada başladı? - 80'lerin ortasında, süratle ekonomiye geriye dönecek bir yatınm anlayışını hayata geçi- rebilseydik, bugünkü enflasyon daolmazdı. SÖYLEŞİLER KORKUT BORATAV Yasuyuki Yoşizavva Yasuyuki Yoşizavva 42 yaşında. Japon bürokrasinin en seçkin kadrolannı yetiştirmekle ünlü Tokyo Üniver- sitesi'nden mezun. Meslek sınavlarının en çetinlerinden birini kazanıp Japon Merkez Bankası'na uzman yar- dımcısı olarak girmiş. Bankada çalışkanlığı, bilgisi be- cerisi ile kısa zamanda bir "yükselen yıldız" olarak par- lamış; Japon koşullannda çok genç sayılacak bir yaş- ta, daha 38 yaşında iken Sermaye Piyasalan Dairesi'nin başına getırilmiş. Çevresi, onu, yakın bir geleceğin Mer- kez Bankası genel müdürlerinden biri olarak görmekte imiş. Ne var ki Yoşizawa'nın da "hayatın nimetleri'nden fazlasıyla hoşlanan bir kişiliği olduğu anlaşılıyor Bunlar da pek abartıh zevkler değil. Golf meraklısı, eğlenmeyi, lüks lokantalarda yemeyi, içmeyi seviyor. Ancak, uz- man maaşı ile golf kulüplerine üye olması, gönlünce para harcaması mümkün değil. Fırsat doğuyor. Japon- ya'nın en büyük bankalanndan ikisi, Japon Sanayi Ban- kası ile Sanwa Bank, kendisine kanca atıyor. Yoşiza- vva'dan, Merkez Bankası'nın günlük para piyasası işlem- leri üzerinde kendilerine ön-bilgi aktarmasını istiyorlar. Karşılığında, golf kulüplerinde, lokantalarda, eğlence yerlerinde Yoşizavva'yı ağırlıyorlar. 1993'ten bu yana, yani beş yıl boyunca Yoşizawa'ya 33.000 dolarlık mas- raf yapıyorlar. Durum gün ışığına çıkıyor. Müfettişler Merkez Ban- kası'na ani bir baskın düzenliyortar. Bu baskının "tö- rense/".diyebileceğimiz görüntülerini ben de TV'de iz- ledim: Üçer kişilik saflardan oluşan seksen kişilik bir müfettişler ordusu, uygun adımlarla Merkez Banka- sı'nın giriş kapısına dogru huruç etmekte iken, üçün- cü sırada tek bir kadın müfettiş, bu "erkek-egemen" dünyaya ters düşen bir istisna olarak goze çarpmakta idi. Japon kamuoyu şaşkın. Zira, bu tür bir soruştur- ma, lekesiz bir geçmişe sahip olan Japon Merkez Bankası'nın başına ilk kez gelmekte. Haber, mali pi- yasalan allak bullak ediyor. Bir mini-kriz doguyor ve yen hızla değer yitiriyor. Şimdi, Merkez Bankası Baş- kanı Matsuşita istifa etmek üzere. Yoşizavva da hap- se girerken hiç beklemediği bir şöhrete ulaşıyor. • • • Japonya'yı sarsan bu yolsuzluk skandalında "rûş- vet" diye ortada dönen rakamlarda bir tuhaflık var. Beş yıl boyunca iki bankanın Yoşizavva için yaptığı "ağırlama giderieri" ayda ortalama beş yüz dolar ci- vannda kalmış ve hiç nakit dönmemiş. Türkiye koşul- lannda bu yöntem ve rakamlann "rûşvef" sayılması, hatta bunlardan hareketle bir yolsuzluk soruşturması- nın başlatılması pek mümkün göaılmüyor. Üstelik, bu tuhaflık Yoşizavva'nın "ucuz" bir müşteri olmasıyla da ilgili değil. Zira, kısa bir süre önce Maliye Bakanlı- ğı'nda dört bürokratın tutuklanmasına, bir başkasının intihanna, bakanın istifasına yol açan yolsuzluk skan- dalında da dağıtılan "rüşvet" bu tür ağırlama giderle- rinden oluşuyordu. Işte siyaset bilimciler ve iktisatçılar için ilginç bir bilmece: Ekonomiyi yöneten kamu kuru- luşlanndan "rant yaratıcı" bilgileri edinmenin "fiyatı" bizde niçin astronomik boyutlara ulaşmakta; zengin Japonya'da ise gülünç düzeylerde kalmaktadır? "Seröest piyasa ekonomisi" olan Türkiye'de rantlar, "müdahaleci" Japonya'dan çok daha fazla olduğu için mi? Yoksa, Türkiye'de talep çok yüksek, arz dü- şük olduğu için mi? Yani rant arayışı özel sektörde çok yaygın; ekonomik bürokrasi ise çok namuslu ol- duğu için mi? • • • Bu olayın bize hatırlatması gereken başka bir şey daha var: Monetarizmin egemen olduğu neo-liberal bir dünyada, rant yaratan kamu kuruluşlan listesinde en ön sıraya merkez bankalan geçer. Bretton VVoods sisteminin egemen olduğu 1980 öncesinde dövız kur- larının sabit olduğunu, faiz hadlerinin de hükümetçe saptandığını hatırlayalım. Ve merkez bankalannın o tarihlerdeki rollerini, döviz ve para piyasalannı günlük işlemlerle düzenleyen bugünkü işlevleriyle karşılaştı- ralım. Şimdiki koşullarda merkez bankalannın para ve kambiyo piyasalarıyla uğraşan birimlerine veya üst yönetime iki üç tane Yoşizavva yerleştirin. Bunlann bil- gilerine günü gününe ve önceden ulaşmanın özel bankalara ve spekülatörlere sağlayacağı rantlann bo- yutlannı düşünebiliyor musunuz? Şunu da hatırlata- lım. Yoşizavva'nın bankalara sattığı bılgıler döviz piya- salannı kapsamıyordu. Zira Japonya'da döviz piyasa- larının tam serbestleşmesi 1 Nisan'da gerçekleşti. Özel aktörierin kısıtsızca döviz işlemleri yapabildiği, merkez bankasının her gün milyonlarca dolar alıp sat- tığı ve günlük dalgalanmalann çok daha oynak oldu- ğu bizim gibi ülkelerde, potansiyel rantlann boyutlan daha da artacaktır. "LJberal monetarist" dönemlerde merkez taankala- nnın "temiz ellerde" olmasının önemi, bu yüzden da- ha da artıyor. Aynca toplumsal yozlaşmanın çok yay- gınlaştığı ülkelerde merkez bankalan bu ortamdan kendisini soyutlayabilir mi? Bu koşullarda bir de mer- kez bankalanna tam özerklik verilmesi, yani onlann si- yasi iktidardan tamamen bağımsızlaşması ne derece- de savunulabilir? Bu soruları tartışmadan önce iki so- ruyu daha yanıtlamak gerekir. Birincisi şu: Rant yarat- ma olanağı artan merkez bankalan, özerk bir yapı içinde bu olanağı daha fazla mı kullanacaklardır? İkin- ci soru ise politik boyutludur. Para ve kambiyo politi- kalannı tamamen özerkleşen kuruluşlara (ve halka he- sap verme sorumluluğu taşımayan teknokratlara) devretmek ve bunları siyasi iktidardan bağımsız kıl- mak, özünde antidemokratik bir yöneliş değil midir? 'jfeükrara çete engeli'Yabancı Sermaye Derneği Genel Sekreteri Abdurrahman Anman'a göre 2000'li yıllarda Türkiye'nin çıkış noktalanndan birisini yabancı sermaye yatınmlan oluşturuyor. Anman, siyasi ve ekonomik istikrar sağlanmadan yabancı sermayenin yatınm yapmayacağını belirtiyor ve Türkiye'deki çetelerin istikran engellediğini söylüyor. - Türkiye ile benzer yapıdaki ülkelere giden yabancı sermaye miktannı karşdaşnrdığmızda görünen tablo nedir? - 1987'den beri ülkemize gelen yabancı sermaye 220 milyon dolar sınınnı ancak aşrruş. 1990'dan bu yana 1 milyar dolarlık yatınm yapılmış. Brezilya ve Endonezya'da aynı yıl birer milyar dolar, Çin ise 3 milyar dolar yabancı sermaye çekmiş. 1996'da Çin 42 milyar dolar, Brezilya 10. Endonezya 8 milyar dolar ve Türkiye 1 milyar dolar. - Ekonomideki canübğa rağmen yabancı sermayenin geunemesini nasıl açıkuyorsunıız? - lstikrarsızlık nedeniyle gelmiyor. tstikrarsızlık ülkeyi her gün batağa götürüyor. Yasadışı âlem mensuplan köşeyi dönüyor. Eroin. silah, kumar ticareti varmış, çeteler kuruluyor, ama bunlar bütçe açığını kapatmaya yaramıyor. Güneydoğu'daki savaşın ne kadar para çektiği ortada. Devlet de bir şeyleri yasadışı şeylerle finanse ediyor, bu beni hiç ilgilendirmiyor. - İstikrann sağlanması için neden adım aülmıyor? - Yasadışı sektörler bloke ediyorlar. İstikrar olunca, kara para aklama, yasadışı işler bitecek. 200 milyar dolarlık Türkiye ekonomisi kadar bir miktar yasadışı kesimin kontrolünde. Türkiye'nin ağzını açıp konuşacak hali bile kalmamış. - Ne yapmak gerekir? - Bu kilit böyle giderse sokakta çözülür. Eğer yönetenler sistemin kilidini açma yönünde kendi üstüne düşeni yapmazlarsa sonunda patlar. Halil Sarıaslan 'Enflasyonlu günler sürecek' TOBB Başkanhk Danışmanı AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Halil Sanaslan. Türkîye'nin ekonomik durumu ve hedeflerine ilişkin sorulanıruzı yanıtladı. Prof. Dr. Sanaslan, vergi reformu, özelleştirme, sosyal güvenlik reformu, tanmı destekleme programı gibi bir dizi konuda yapısal değişikliğin zorunluîuğuna dikkat çekti. Türkiye'nin 2000'li yıllara yüksek enflasyonla girmesinin kaçınılmaz olduğunu dile getiren Sanaslan, reformlan gerçekleştirebilecek siyasal gücün bulunmadığını söyledi. Sanaslan de\amla, "Her hükümet. özelleştirmeyi bütçe açıklarmı kapatmak için bir amaç olarak gönnektedir. Çünkü yapacak başka gücü, vizyonu bulunmamaktadır" dedi. Prof. Dr. Sanaslan, Türkiye'de sanayi atıhmı için tüm kurum ve kurullan ile işleyen rekabetçi piyasa ekonomisinin oluşturulması kaydetti. Esbank Kredi Kartları Sınırlarınızı genişletin.. Esbank Visa ve Esbank MasterCard sıze mümkün olan en yüksek lımrtı sağlar. Üstelik kartınızın lımıtını aştıginızda, eğer ıstersenız Esbank ın sıze özel hızmetı "geçıcı lımrt" devreye gırer Genek nakrt çektığinızde, gerekse alışyenşlennızde benzersız bir olanak sunar. Sız de Esbank'a gelın, bu ayncalıktan yararianın. BankaH ESBANK Ayrıntılı bilgi: ESBANK KREDİ KARTLARI MÜDÜRLUĞU (0-212) 251 72 70 ve tüm Esbank 5 ut«hnnde.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear