Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA
HABERLER
Taslağa göre belediyeler bakanlık politikalarına' da uymak zorunda
Politika merkezden, hizmet yerelden
7
erel yönetimlerde "re-
form" söylemiyle dü-
zenlenen yasa taslağı-
nm belediyeleri etkin ve özerk
kılmak yerine, il örgütlenmele-
ri kanalıyla yine "merkezi yö-
netimin gücünü yaygınlaşnr-
mayı" hedeflemesi. aslmda sa-
dece valüiklere ve il özel ida-
relerine tarunan yetki ve kay-
naklarla da sınırlı değil.
Yasa taslağında merkezi ve
yerel yönetimlere ait "temel
kurallar" belirlenirken de
özellikle belediyelerin üstle-
necekleri hizmetlerde "hükü-
met poitikalanna uygun dav-
ranmalannı" öngören hü-
kümler yer alıyor. Yani, sade-
ceyönetsel ilişkiler ve parasal
yüİcümlülükler açısından de-
ğil, "hizmet poKtikalan"bakı-
nundan da merkezi yönetimin
belirlediği ilkelere açık bir
"bağımlılık" getırilmek iste-
niyor.
Böylece yine reform söy-
lemlerinde sürekli altı çizilen
"yerel özerkük" ve "yerel de-
mokrasT gibi çağdaş kavram-
lann tam tersi bir vesayet an-
layışı, üstelik bu kez "siyasal
tağınüınğa" varacak düzey-
deki yasa yönlendirmeleriyle
yaşama geçirilmeye çalışılı-
yor.
Polltik vesayet'
Örneğin, Bakanlar Kuru-
U
" %
elediyeler yıllardır "idari
vesayetten" yakmıyorlar. Ancak reform
taslağı yürürlüğe girerse, buna bir de
siyasal vesayet" eklenecek...
elediye meclislerinde meslek
odalan, uzmanlık kurumlan ve kente
karşı duyarh kuruluşlar yerine sadece
"muhtarlar" temsil edilecekler...
na gönderilen son taslağ;
maddesinde, "mahalli idare-
lere ait esaslann ilk koşulu" şöyle belirleniyor:
"(mahalli idareler) görev vesorumluluk alanlan-
na giren hiznıeüeri mevzuata. kalkınma planlaruun
Uke ve hedeflerine ve bakanhklarca belirlenecek po-
litika vestandarttara uygun olarak yürütmekzorun-
dadır-."
Madde bu şekliyle yürürlüğe girdiği takdirde, be-
lediyeler sadece yasalara ve kalkınma planlanna
değil, (ki bunlara uymak zaten hukuk devletınde ka-
çınılmazdır) aynı zamanda "bakanlık politikalan-
na" da "uymak zorunda" kalacaklardır. Bakanlık-
lann sözgelimi yerel halkın çıkarlannı ve yöresel
değerleri korumak ve gözetmek yerine, bu çıkarlar
ve değerlerle çelişen ve hatta onlara zarar veren ki-
mi politik kararlanna haklı olarak karşı çıkabilecek
belediyelerin ise özerk ve toplum yaranna davranış-
lan, yine bu maddeyle etkisiz hale getirilebilecek-
tir.
Yönetsel vesayeti "siyasaltutsakhğa" dek tırman-
dırmaya aday olan bu anlayışın, özellikle "imar,
çevre, ptanlama" gibi konularda yine merkezi hü-
kümetin bu kez böylesi bir açık yasal tanımlamay-
la da çok daha etkin olarak "yerel süreçlere müda-
halesini" yaygınlaştıracağını şimdıden görmek zor
değil.
Örneğin, bugüne dek diğer bazı yasalarla ger-
çekleşen ve kentlerin kendi özgün kültür kimlikle-
rini, doğa değerlerini ve altyapı dengelerini "tah-
rip edkâ" imar izinlerini sağlayan "turizm merke-
zi" kararlan; ya da 1. derece tanm alanlanna fabri-
Yerel yönetimlerde "reform" denilirken, kentleri beton yığınına çeviren imar u\ gulamalanna karşı hemen hiçbir önlem yok.
Tam tersine bu görüntüleri yaratan imar planlannda artık "belediye meclisi üyesi olan muhtariann" da onayı bulunacak.
ka kuruhnası, ormanlık alanlann üniversite kampus
inşaatlanna açılması, kamu mülkiyetindeki kent içi
arazilerin topluma hizmet alanı yapılması yerine
"özefleştinne" adı altmda yüksek imar haklan ve-
rilerek satışa çıkartılması vb. gibi birçok uygulama-
lar hep "bakanhklarca belirlenen politika ve stan-
dardarla" gerçekleştiğinden, yerel yönetim reform
taslağı eğer yürürlüğe girerse, artık yerel yönetim-
lerin bu tür "kente karşı suç" niteliği bile taşıyan ka-
rarlara "itiraz haklan" da "yasal nedeıderle" olma-
yacaktır.
Benzer şekilde, taslaktaki aynı madde ve buna
bağh diğer düzenlemeler, söz gelimi "imar affl",
"hazinearazüerinin tşgaki kaçakyapı sahiplerinesa-
üşı", "SİT alarüannın daralühnası", "belediye sınır-
lannda değtşiklik" (ıktıdar partisınden belediyele-
re arazi desteği) vb. gibi yine son yıllarda sıkça göz-
lenen merkezi yönetim politikalannı da bu kez "re-
form" gibi "devrinıd"(!) bir söylemle belediyele-
re dayatmayı hedefliyor.
Yani bir anlamda yetkiler yerine "merkezi siya-
setinyereDeşmesi" amaçlanıyor. Nitekım, aynı ama-
cın "a^mokraö^birkenMdireniştekarsılaşrnarna-
sı" için de özellikle belediye meclislennin yeni ya-
pılanmasında "kamuyarannıgözetenmeskkkunı-
hışlan ve bilimsel organlar" yine devre dışında ve
"etkisiz" bırakılıyorlar...
Reform taslağının yerel yönetimlerle ilgili 4/B
maddesindeki son fıkra şöyle-
"(mahalli idareler) hizmetkre itişkin kararlann
abnması, uygulanması ve denedenmesi süreçlerin-
de açıkhk vc kabhmı sağlayıcı her türlü tedbiri a(-
makla mükeOeftir (yükümlüdür)."
Taslağın sadece bu fıkrasını okuyanlar, yukarda
dile getirdiğimiz kaygı ve eleştirilerin "yersiz" ol-
duğunu sanabilirler. Bu yasa yürürlüğe girerse ar-
tık belediyelerin kendi başlanna değil, diğer ilgili
ve uzman demokratik ve bilimsel kuruluşlar ve si-
vil toplum örgütleriyle de birlikte karar ve politika
üretmekle "yükümİü" olacaklannı varsayarak "tş-
te yerel demokrasigeByor"diyedesevinebilirler...
Ne var ki taslaktaki 413 maddesinin bu "umut
verid" (d) fıkrasını yaşama geçirebilmek için, be-
lediyelerin en yetkili "karar organı" olan "beledi-
ye mecKslerinin" de aynı fikradaki ilkelere uygun bir
yapılanma içerisinde olması ve çalışması gerekiyor.
Oysa, reform taslağının bu konuyla ilgili 16. ve 20.
maddelerinde getirilen yeni düzenlemlerde ise be-
lediye hizmetlerindeki karar ve uygulamalann "de-
nedenmesi" bir yana, bu süreçlerde "açıklık ve ka-
tüımı sağlavKi" bir yapılanma da yine yer almıyor.
Hem demokratik denetleme süreçlerinde, hem de
kararlara katılım konusunda artık devreye girmele-
ri özlenen meslek odalan, bilimsel kurumlar ve si-
vil toplum örgütlerine aynı taslak maddelerde sade-
ce "damşma" anlamında bir misyon yüklenerek,
bu gibi kuruluşlann "olabfldiğince etkisiz bir şekil-
de" söz sahibi olmalan yönünde hükümler öngörü-
lüyor... Örneğin 16. maddede tanımlanan "Gönül-
lü Kuruluşlar Meclisi" yine aynı maddeye göre he-
DeğişiMik
öngörülenyasalar
/
çişîeri BakanlığVnca son şekli verilerek
Bakanlar Kurulu'oca da "benimsendiği*'
açıklanan •Yerel Yöaetim Reformu Yasa
Tasb^" il özel idarekrindenbelediyelere, çev-
renin korunmasından imar ve ihale işlemleri-
ne kadar hemen tüm karar. hizmet ve yatınm
süreçlerini düzenleyen toplam "14 yasada"
değişiklik öngörüyor ve ek maddeler tanımh-
yor. Taslagm gerekçe bölümündede siralanan
bu kanunlar şunlar:
1.3360 sayıh U Özel Idaresi Kanunu,
2. 3030 sayıh Büyükşehir Belediye Kanu-
nu (küçük çapta),
3.1580 sayıh Belediye Kanunu,
4.2464 sayıh Belediye Gelirleri Kanunu,
5.2380 sayıh İl özel Idarelerine ve Beledi-
yelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verihnesi Hakkmda Kanun,
6.6831 sayıh Orman Kanunu,
7.2872 sayıh Çevre Kanunu,
8. 2972 sayıh Mahalli Idareler ve Mahalle
Muhtarlıklan ve îhö'yar Heyetleri Seçimi Hak-
kmda Kanun,
9.657 sayıh Devlet Memurlan Kanunu,
10. 5682 sayıh Pasaport Kanunu,
11.5434 sayıh Emekli Sandığı Kanunu,
12.3194 sayıh imar Kanunu,
13.1050 sayıh Muhasebe-i Umumtye Ka-
nunu,
14.2886 sayıh Devlet Ihale Kanunu.
Taslak aynca 8 kanun ve kararnamenin de
bazı hükümlerini kaldınrken, birçok yasa ve
kararnamenin bu taslağa aykınhk taşıyan
maddelen için de "uygulanamaz" kuralı ge-
tiriyor.
men hiçbiryetkisi ve yaptınm gücü olmayan. bele-
diye yönetiminin sadece "görûş ve öneri almak"
için toplayacağı geniş katılımlı bir kurul. Bu mec-
lisin "belediye olağan medislerinden bir ay önce"
(yani yılda 4 kez) toplanmasmı hükme bağlayan
16. madde, aynı meclisin "kiınlerden oluşacâgı7
* ve
"tıasü çalışacağı" konulannda bile beledıyeyı özgür
bırakmıyor ve buna yönelik "6585181™" da îçişleri
Bakanlığı'ncaçıkartılacakbir''merkeziyönetıneli-
ğe" göre belirleneceği koşulunu getiriyor.
Demokratik denetimin, açıklığın ve katıhmın te-
mel unsurlannı oluşturan demekler, vakıflar, mes-
lek odalan, sendikalar vb. kuruluşlar işte böylesi bir
"işlevsizHk" içinde sadece danışma meclislerinde,
deyim yerindeyse "göstermeHk" olarak temsil edi-
lirken, belediye meclıslennde ise yme aynı taslağa
göre "hic otanayacaklar"_
İşte böylesi bir katılım anlayışı, kent ve toplum
yarannı gerçekten bilimsel ilkelerie; uzrnanca ve'"'
"stvflduyartahk" ekseninde savunabilecek ve koru-
yabilecek kesimlerin bir kez daha "dışlandıgıw
sü-
reçleri tanımlayarak siyasal ve ekonomik beklenti-
lerin yine egemen olacaklan bir yerel yönetim dü-
zenini öngörüyor. Bu tür bir yerel yönetim erki üze-
rinde üstelik bir de "merkezi yönetim polhikalan-
na uyma zorunluluğu" getirilerek, reform söylem
adındaki "karşı-devriınin'' yeni yasal ve kurumsal
yapılanması hedefleniyor...
Sürecek
B e l e d i y e b a ş k a n l a r ı n e d i y o r ?
Doğan Taşdelen: Yerel demokrasi valilere bağlanıyor
DOĞANTAŞDELEN
Çankaya (Ankara) Belediye Başkam
O
zerk, güçlü ve demokratik bele-
diye yapılarmın kurulması, an-
cak ve ancak idari ve mali ve-
sayetlerin kaldınlması ile mümkündür.
Belediye meclisleri, kent parlarnentosu-
kent meclisi durumuna getirihneHdir.
Seçimle gelen yerel yöneticiler ve kent
meclisleri haiktan aldıklan bu güçle gö-
re\;
yapmaözgürlüğune kavTişturulmalı-
dır. Oy'sa ki bu yasa taslağında İl Özel
tdareleri güçlendirilip yetkileri arttınlır-
ken, yerel yönetimlerin en önemlisi olan
belediyelerin yeterince güçlendinlmedi-
ği görülmektedir.
Eğitim, sağlık ve sosyal yardan,genç-
lik ve spor, kültür ve turizm, tanm ve
hayvancılık, çevre, orman ve ağaçlan-
dırma, imar, bayındırlık ve altyapı, eko-
nomi ve ticarethizmetlerine ait görevler
il özel idarelerine verilmektedir.
Hazırlanan yasa. Avrupa Yerel Yöne-
timler ve özerklik Şartı'nın ruhuna uy-
gun hazırlanmamışür. Vali. kaymakam,
il özel idare teşkilatı, merkezi yönetimin
ildeki tesjkilat bütünlüğü içmdeki birim-
lerin demokratik ve özerk olduğu kabul
edilemez. Çağdaş, demokrarik, özerk
yerel yönetimbirimleri tüm dün>'adabe-
lediyelerdir. Merkezi yönetimin uzantı-
lan olan bu yapılann genel bütçeden al-
dıklan yüzde 1.70 pay bu taslakta yüz-
de 20'ye çıkanhrken belediyelerimizin
genel bütçeden aldıklan yüzde 6'lık pay
sadece yüzde 15'e çıkanlmaktadır.
Böylece merkezi yönetimin görev ve
yetkileri belediyelere değil, merkezi yö-
netimin bir uzanüsı durumunda olan il
özel idarelerine bırakılmakta ve mali
kaynaklar il özel idarelerine aktanlmak-
tadır. Büyükşehir belediyeleri ve ilçe be-
lediyeleri arasında önemli bir sorun, il
merkezinde toplanan vergilerin tümü-
nün büyükşehir belediyelerine gidip il-
çe belediyelerine kaynaktan pay veril-
memesidir. Biündiği gibi büyükşehir be-
lediye yasasında ihtiyacı olan belediye-
lere yardım yapılacağı belirtilmiştir. Bu-
na göre büyükşehir belediye başkanlan
istediği ilçe belediyesine yardım etmek-
te, istemediğine etmemektedir.
Bu yasa tasansında bu konuda da bir
hüküm getirilmediği gibi ü bazında top-
lanan vergi gelirleri ilçe belediyelerine
(metropol ilçeler hariç) dağıtilması hü-
küm altına almarak. eşitsizlik getiril-
mektedir. Belediyeler üzerinde merkezi
yönetimin idari ve mali vesayeti devam
etnrilmektedir. Daha öncebelediye mec-
lisi kararlannın bazılan (1580 sayıh ya-
sanın 71. maddesinde)mülki arnirin ona-
yına giderken söz konusu değişiklikle
tüm kararlar mülki arnire gönderilmek-
tedir.
Hazine arazilerinin ve mücavir alan
sınırlan içindeki arazilerin belediyelere
devri konusunda getirilen değişiklikte
ise imarlı parsellerin ve arazilerin bele-
diyelere devredihnesi hususu yer alma-
mış, sadece ranta dönük değerlendirme
manOğı ile bakdmıştır. Bu, kent toprak-
lannın yagmalanmasını beraberinde ge-
tirecektir. Yasadakent suçu ve kente kar-
şı suç kavramlan yer almadığı gibi buna
dönük yaptınmlann da olmaması önem-
li bir eksÛctir.
Demokratik geleneklerimizde yer al-
mayan iki turiubir seçim sistemi dekent-
lerde yaşayanları bloklaşmaya ve kutup-
laşrnaya götürecektir. Budurumdemok-
rasinin gelişmesini de engelleyecektir.
Aynca bu yaklaşımm, ülkemizde 1974
ve 1989 sonrası yerel yönetim bilincini
topluma yerlestiren, bu alanda reform
niteliğinde hizmetlerüreten, demokratik
katıhmcı bir anlayışın ömeklerini veren
sosyal demokratlann yerel yönetimler-
deki etkinlığini kırmaya yönelik olduğu
düşünülmektedir.
IFltNOKTASI/ ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
Kanat Güner'i artık hepimiz tanı-
yoaız. O, bir dönem gençliğinin acı-
lannın sembolü gibi. Çıkış yolu bu-
lamayan, hayatın tadını birtürtü ala-
mayan, sıkışmış, acı içindeki birtop-
lumun kefaretini ödemiş bir çocuk-
tu o. '68 olaylarının 30. yılındayız.
Bundan 30 yıl öncesinin gençliğinin
ideallerini ve hayallerini tartışıyor, o
günleri yeniden masaya yatınyoruz.
Kanat Güner, 1980 sonrasının acı-
lı kuşağındandı. Onlar, her gün da-
ha çok sıkışan bircenderenin umırt-
suz çocuklanydılar. Onlara, üniver-
sitede okumak, ezbeıiemek ve dü-
zene teslim olmak şeklinde öğretil-
di. Boynu bükük, soru sormayan,
yalnızca büyüklerinin sınıriannı çiz-
diği bir yaşama mahkûm edilmişîer-
di.
Gençliğin birkesimi, bu düzeni is-
temese de kabullendi, bir kesimi bu
düzenden nemalanarak, kendisine
rahat bir yaşam kurmayı seçti. Öz-
gürlük isteklerini içlerine bastırdılar,
kendilerini ikna ettiler ve denileni
Kanat Güner'in Ölümü...
yaptılar. Bir kısmı, çaresizliğini dine
sanlmakta buldu, türbanlara bürün-
dü. Bir kısmı, radikal tepkilerle, öf-
keyle ölüme yürüdü. Dağlarda, ce-
zaevlerinde yaşamın acılarını be-
denlerine yüklediler.
Son 35-40 yılını altüst oluşlar için-
de yaşadığımız bu ülkede, her za-
man en büyük acılan gençler üstlen-
diler. En büyük tepkileri onlar gös-
terdiler, en büyük cezalar onlara ve-
rildi. Kanat Güner, bu köhne ve çü-
rümüş sistemi anlayabilecek kadar
duyarlı ve kınlgan bir genç kızdı. Öf-
kelerini, hayal kınklıklannı nasıl dışa
vuracağını bilemiyordu. Çareyi
uyuşturucuda buldu. Uyuşturucu-
nun kendisini nasıl uyuşturduğunu
ve sorunlardan uzaklaştırdığını kita-
btnda ne güzel anlatmıştı.
1968 gençliğinin idealleri ve ha-
yallen vardı. Dünyayı değiştirme gü-
cünü yüreklerinde duyuyoriardı. On-
lar için okumak ve öğrenmek, dün-
yayı değiştirmek için bir olanaktı.
Delidoluydular, heyecanlıydılar, pay-
laşımcıydılar. Birlikte bir şeyler ya-
pacak enerjileri ve bilinçleri onlan
harekete geçiriyordu. Kanat Güner
öyle bir kuşağın içinde olsaydı, kim-
bilir neler yapmazdı? Hem doya do-
ya yaşar, hem de her türlü öfkesini
özgürce dile getirirdi.
Bizim kuşakta çok Kanat Güner
olduğunu biliyorum. Onlann da bir
kısmı yaşamlannı yitirdiler. ölümleri
hiçbir zaman Kanat gibi trajik ve u-
mut kıncı olmadı. Bugün bile o ar-
kadaşlarımızı anarken yüreğimiz
sevgi ve heyecanla doluyor. Kanat
Güner'in kuşağına ise çok ağır yük-
ler yüklendi. Üniversiteye bakın, 12
Eylül düzeni bu kurumlan ortaçağ
medreselerine çevirdi. Oralarda bi-
lim değil, otorite egemen. Araştırma
değil, her şeyi olduğu gibi kabul et-
me yürürtükte.
Kanat Güner'i ölüme mahkûm e-
den bu kahrolası düzendi. Uyuştu-
rucu, eroin diyoruz. Kimler getirip
pazarlıyor bunlan? Hiç bu düzenin,
zehir tüccarlanndan hesap sordu-
ğunu duydunuz mu? İşte Susuriuk,
Susurluk'un her tarafı uyuşturucu
dolu. Devlet görevlileri, uyuşturucu
tüccarları haline gelmişler. Yeşil pa-
saportlu katillere bakın, hepsi uyuş-
turucu kaçakçısı. Susuriukdosyala-
rını karıştmn, bu işe bulaşmayan
yok. Peki ya sonuç? Şu andaSusur-
luk davasında tutûklu kalmadı.
En üst düzeydeki uyuşturucu tüc-
carları sokaklarda cirit atıyorlar.
Ceplerinden dolarlar dökülüyor. Ki-
misi partilere genel başkan adayı,
kimisi futbol takımlanna. Kanat da
bütün gençler gibi bu gerçeği görü-
yor ve biliyordu. Çaresizlik içinde,
kendisini yalnız hissediyor, bir toplu
karşı koyuş kültürü içinde de bulun-
madığı için kapanıyor, acı çekiyordu.
Kanat bu toplumun günahlannı öde-
yerek yaşama veda etti. O hepimizi
protesto ederek, sessiz bir direniş
gösterdi. Kendini yakarak, kendini
harcayarak, önemli mesajlar verdi.
Unutmayın, bu ülkede uyuşturu-
cu tüccarlan hâlâ etkili yerlerdeler.
Görevlerine devam ediyorlar. Uyuş-
turucu, milyonlarca dolartık bir güç
olarak aramızda dolaşıyor, çocuk-
lanmızı birer birer pençesine düşü-
rüyor. Kanat Güner, bu alçaklığa alı-
şıkolmadığımız birtepki göstererek
ölümün üzerine yürüdü. Öleceğini
biliyordu, bu ülkede yaşanan alçak-
lıklan biliyordu.
Kanat Güner'in ölümü, belki de bir
çaresizliğin isyanı. Yeter artık, sizin
bu çürümüş, iki yüzlü dünyanızda
yaşamak istemiyorum, dedi. Keşke
yaşasaydı, onunla birlikte bu pisliğe
karşı koyabilseydik. Kanat Güner bi-
ze çok şeyler söyledi, keşke anlaya-
bilsek.
îşkence aletine
poHs savunmasu
Tuvaletaçıyoruz
• TBMM İnsan Haklan Komisyonu'nun
Güneydoğu gezisi sırasında sorgu odalannda
bulduğu işkence aletlerine emniyet
görevlilerinin getirdiği açıklamalar,
komisyon üyelerini güldürdü. işkence
aletlerine Emniyet'in yanıtlan:
• Sopalar için: 'Tuvalet açmakta
kullanıyoruz.'
• Elektrik veren özel bir alet için:
'Mahkûmlan dinlemek için özel bir alet.'
• Kamyon lastikleri için: 'Bizim arabalann
lastikleri.'
ANKARA (ANKA) - TBMM İnsan Haklan
Komisyonu"nun Güneydoğu gezisi sırasında sorgu
odalannda bulduğu işkence aletlerine Emniyet
görevlilerinin getirdiği açıklamalar üyeleri
güldürdü. TBMM tnsan Haklan Komisyonu
Başkam Sema Pişkinsüt başkanlığında bir hafta
boyunca Güneydoğu"da cezaevleri sorgu odalan,
nezarethaneler ve karakollarla adli tıp kurumlannda
inceleme yapan heyet, gezı boyunca
geleceklerinden haberdar olan yetkililerin özel
olarak temizlettiği ortamlarla karşılaştı.
Çalışmalanna cezaevlerinde cezae\i yöneticilerinin
bulunmadığı mekânlarda tutuklu ve hükümlülerle
görüşerek başlayan heyet sabahlara kadar süren bu
görüşmeler sırasında tutuklu ve hükümlülerin
işkence öykülerini dinledi. Buralarda işkence
yapılan mekânlara ve yöntemlere ilişkin detaylı
bilgi alan heyette bulunan Pişkinsüt dahil üç
doktor, "tepesi aşağı tavandan sarkıtlarak beton
zemine bırakılma yöntemiyle kafasında morluk ve
şisük oluşan, elleri ve ayak bileklerinde askı izleri
bulunan" mahkûmlan saptadı. Daha sonra sorgu
odalannı inceleyen heyet, yeni badana yapılmış ve
temizlenmiş mekânlarla ve bir gece önce yapılan
operasyonlarda toplanmış Hizbullahçı samklarla
karşılaştı. Buna karşın işkence gördüğünü
söyleyenlerin tariflerinden yola çıkan heyet, ilk
olarak işkence görenlerin tarif ettiği beton zeminler
yerine hah kaplı zeminlerle karşılaştı. "Sorguyu
nasıl yapıyorsunuz" sorusuna yetkililer, "Burâda
masalara oturup insan haklanna saygıh biçimde,
suçu işieyip işlemediğini sonıyoruz" karşıhğını
verdiler. Bunun üzerine heyet başkanının isteğiyle
sorgu odalanndaki halılar kaldınldı ve altlannda
elektrik ve telefon kablolan bulunduğu saptandı.
Sorgu odalanna yakın yerlerde merdiven altlannda
depo olarak kullanılan küçük odalann kapılannı da
açtıran heyet buralarda sopa ve kamyon lastiği gibi
işkencelerde kullanıldığı söylenen aletlerle
karşılaştılar. Komisyon tarafından fotoğraflanan bu
görüntüler karşısında Emniyet yetkililerinin
tutanaklara geçen açıklamaları şöyle:
Sopalar: Sorgu odalannm yakmlannda bulunan
sopalar için, "Tuvalette kullanıyoruz" açıklaması
getirildi. Komisyon üyeleri sopalann temiz
olduğuna dikkat çekti.
Kamyon lastikleri: Koridorlarda ve merdiven
altlannda bulunan kamyon lastikleri için, "Bizim
"" ' araçlann lastikJcri" açıklaması getirild). Komisyon
üyeleri lastiklerin yıkanmış olduğuna dikkat
çekerek, "Neden ıslak" diye sordular. Yetkililer,
"Yağdır efendim" diyerek geçiştirdi.
Elektrik cihan: Sorgu odalannm birinde bir dolabın
üzerinde küçük bir akım düzenleyici alet bulundu.
Yetkililerden biri fısıltıyla heyet üyelerine, "Biz
sorguya ahnanlan gizlice dinlemek için
kullanıyoruz. Çok pahalı bir alettir" açıklamasında
bulundu. Aralannda elektronik ve elektrik uzmanı
bulunan heyet, aletin insan vücuduna elektrik
vermek için kullanılan bir akım düzenleyici
olduğunu saptadı.
Askı borulan: Tavanda özel olarak askı amacıyla
kullanılmak üzere başka hiçbir işlevi bulunmayan
borulan yetkililer. "su borusu" dıye açıkladı.
Ancak komisyon. borulann diğer odalarda devam
etmediğinı saptayınca yetkililer, "Öyle mi, devam
etmiyor mu? Neden acaba" diyerek olayı
geçiştirdiler. Komisyon neden sorguda bayan polis
bulunmadığını sorunca bir Emniyet yetkilisi,
"Çocuğu olan hiç kimse bu sorgulara dayanamaz"
açıklaması getirerek sorgunun ağırlığı konusunda
komisyona fikir verdi. Sorguya alınan kişilerle
ilgili bir liste tutulup tutulmadığını soran üyelere
sadece mahkemeye çıkanlanlann hstesinin
tutulduğu bıldırilırken. "Adam edip
gönderdiklerinizi kaydetmiyor musunuz" sorusuna
karşıhk alınamadı.
îşkencemağduru
ölümeterkedildi
KEREMILGAZ
Gözaltında gördüğü işkence sonucu 1.5 aylık
- bebeğını düşüren Devrim Öktem için tutuklu
bulunduğu cezaevinm doktorunun, acil tedavi
edilmesi gerektiği yönünde verdiği rapor, Adalet
Bakanhğı tarafından 4 aydır bekletiliyor. Öktem'in
ilik kanserine yakalanabileceği belirtiliyor.
Kamuoyunda '2. Manisa davası' olarak bilinen
davanın mağdurlanndan ve lstanbul DGM'de
görülen yasadışı TKEP-L örgütü sanıklanndan
Devrim Oktem, cezaevinde ölümle yüz yüze
yaşıyor. Aralannda lise öğrencilerinin de bulunduğu
davada, TKEP-L örgütüne üye olduğu iddiasıyla
lstanbul 5 No'lu DGM'de yargılanan Devnm
Öktem'e, tutuklu bulunduğu Gebze Cezaevi
doktoru tarafından belinde meydana gelen omurilik
açılması ve kan zehirlenmesı nedeniyle acıl sevk
raporu verildi. Bunun üzerine cezaevi görevlileri
tarafından Gebze Devlet Hastanesi'ne görürülen
Öktem'in tedavisi, burada tutuklu bölümü
bulunmadığı için yapılamadı. Bunun üzerine Gebze
Cezaevi Müdürlüğü bir yazıyla cezaevindeki
olanaklann zorlanmasma karşın Öktem'in
tedavisinin gerçekleştirilemediğini Adalet
Bakanhğı'na bildirdi. Öktem'in tedavisi için
Bayrampaşa Cezaevi'ne naklinin istendiği bu yazıya
Adalet Bakanlığı 4 aydır yanıt vermedi. Gözaltında
kaldığı sürede işkence gördüğünü iddia eden ve 1.5
aylık bebeğini düşüren Öktem'e savcılık doktoru
tarafından işkence raporu verildiğini anımsatan
avukatı Gülizar Tuncer, "\'apüan işkence. Devrim'in
şu anki durumuyla kanıdanrruş oluyor" dedi.
Cezaevi doktoru tarafından Öktem'e verilen raporda
sinir uçlan açılması, omuriliğinde iltihaplaruna gibi
hastalıklann bsa sürede tedavi edilmemesı halinde
ilik kanseri ve kan zehirlenmesi sonucu febe
dönüşebileceği belirtiliyor. Öktem ile birlitte
TKEP-L sanıklanna işkence yaptıklan idda edilen
polisler hakkında lstanbul 6. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde 20 yıla kadar hapis istemiyle dava
açıhnıştı.