Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA
10 KULTUR
'Cumhuriyet' filmi Atatürk'ün asker kimliğinin yanı sıra özel yaşammı da anlatıyor
Devrim mücadelesi beyazperdede
Zha Öztan'ın yönettiğifilmdeAtatürk'ü Rutkay Aziz oynuyor.
BAHAR TANRISEVER
ANKARA - TRT'nin yapımı-
nı sürdürdügü "Cumhuriyet" fil-
mi, Atatürkdevrimlerinin müca-
delesini perdeye taşıyor. Ata-
türk'ün asker kimliğinin yanı sı-
ra özel yaşamını da tüm aynntı-
lanyla işleyetı film, "Cumhuri-
\etin ilk yıUannda despot bir yö-
netim izlendiği, Kemalizmin
halktan kopukolduğu" gibi iddı-
alara da açıklık getirmeye hazır-
lanıyor.
Birinci Meclis Binası'nda çe-
kimlerine başlanan "Cumhuri-
yet" filminin yapımı Çanka-
ya'daki eski köşkte sürüyor. Yö-
netmenliğini Ziya Oztan'ın üst-
lendi&i filmde Atatürk'ü Rutkay
Aziz, IsmetPaşa'yı da SavaşDin-
çel canlandınyor. Kurtuluş Sava-
şı'nı belgelere dayanarak ele alan
ve Mudanya Mütarekesi'nin im-
zalanmasıyla sona eren "Kurtu-
luş" dizisinin devamı niteliğinde
tasarlanan "Cumhuriyet"in se-
naryosu Turgut Özakman'a ait.
Filmin Genel Sanat Yönetmenli-
âini Metin Deniz, Sanat Danış-
manlığını da Prof. Dr. Metin Sö-
zen üstlendı.
Cumhuriyetin ilk 10 yılını ve
Atatürk devrimlerini konu alan
filmde, 1922 ile 1933 yıllan ara-
sında gelişen siyasal ve sosyal
olaylar belgelere dayalı biçimde
• Film, "Cumhuriyetin ilk yıllannda despot bir
yönetim izlendiği, Kemalizmin halktan kopuk olduğu"
gibi iddialara da açıklık getirmeye hazırlanıyor.
Yönetmen Ziya Öztan, cumhuriyetin kuruluşunda
karşılaşılan güçlükler, ilkeler ve devrimler ile çağdaş
dünyaya olan rotanın nasıl konulduğunu anlattıklannı
belirtirken, "Bu eğer bir mesaj ise, film baştan sona
mesajla dolu" diyor.
işleniyor. 29 Ekim'de gösterime
girmesi planlanan "Cumhuri-
yet"in irdeleyeceği olgular şöyle
sıralanıyor
Lozan Konferansı, saltanatm
kaldınlması, Padişah Vahdet-
tin'in kaçışı, yeni halife, devrim-
lere hazırlık, Ali Şûkrü Bey'in
öldürülmesi, işgalcilerin îstan-
bul'u boşaltmalan, Ankara'nm
başkent olması, Cumhuriyetin
ilanı, Halifeliğin kaldınlması, Te-
rakkiperver Parti'nin kapatılma-
sı, şapka devrimi, tekkelerin ka-
patılması, saat ve takvim deği-
şikliği. Medeni Kanun'un kabu-
lü, Izmir suikastı, Atatürk'ün Nu-
tuk'u yazması ve okuması, ana-
yasadan 'Devletin dini, din-i ts-
lamdır' fıkrasının çıkanlması,
Eğitim Birliği Yasası'nın kabulü,
yazı devrimi, millet mektepleri-
nin açılması, kadınlara seçme ve
seçilme hakkının tanınması, Ata-
türk'ün çok partili hayata geçişi
bir daha denemesi, Serbest Fır-
ka'nın kuruluşu, Menemen ola-
yı, uluslararası ölçülerin kabulü,
Halkevlerinin, Dil ve Tarih ku-
rumlannın kuruluşlan ve 10. Yıl
Söylevi.
Filmde, Atatürk'ün annesinin
ölümü, Latife Hanım'la evlenip
aynlması, Fîkriye Hanım, Sabiha
Gökçen'i evlat edinmesi, hastalı-
ğı, okumaya düşkünlüğü, muzip-
likleri, merhameti, dostluklan,
incelikleri, vefası, ulusal gurura
ve demokrasiye tutkunluğu da
ele alınacak.
Olabildiğince gerçek mekân-
larda çekilen film için Çanka-
ya'daki eski köşkün dışı, Atatürk
Orman Çiftliği Köşkü ve 1922
yılı Zafer Meydanı Istanbul'da
askeri bir arazide yeniden kuru-
lacak. Cumhuriyet dönemi An-
karası'nın, Türkocağı ve Etnoğ-
rafya müzelerinin maketleri ya-
pıhrken, kostümler ve aksesuar-
lar aynı malzemeler kullanılarak
üretildi.
Pina Bausch, 10. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'ne katılacak
Dansın sınırlarını aşan öykülerKûltûrServisi- Uluslarası Istanbul Ti-
yatro Festivali, bu yıl 'modem dansın
taçsız krabçesi' olarak adlandınlan Pina
Bausch'un Tanztheater NVupperhaD ad-
h topluluğunu ağırlayacak. Günümüzün
en etkili koreograflanndan biri olarak gö-
rülen Bausch'un dans tiyatrosu Avrupa,
Asya, Avustralya ve Latin Amerika'da
kitleleri kendisine hayran bırakırken
uluslararası alanda gördükleri ilgi sonu-
cunda topluluğun 2000 yılınm sonuna
kadarki programı dolmuş durumda.
10. Uluslararası Istanbul Tiyatro Fes-
tiyali'nde Almanya'nın en önemli çağdaş
koreografı olarak kabul edilen Pina Ba-
usch'un en yeni çahşması 'Cam Tentiz-
leykisi' sunulacak. Pina Bausch'un ken-
di kurduğu VVuppertal Dans Tiyatro-
su'nun bu son çahşması, sanatçının zen-
gin düş gücünü, üstün tekniğini ve dans-
çılann kusursuz profesyonelliğini sergi-
lemekte. Üç saatlik bu şölen; sahnede bir
solukta eserken, binlerce parlayan saten
gülden oluşan dev bir tepe, Peter Pab-
st'ın düzenlediği sahnenin fonuna yansı-
tılan etkileyici projeksiyon görüntüleri,
çarpıcı ışık tasanmı ve büyüleyici müzi-
ğiyle Pina Bausch, 'ortak yapımeısı'
Hong Kong'un alan ve zaman kavramla-
nnı konu alıyor.
Havada uçuşanlan topluyorum
1940 yılında Almanya Solingen'de
dünyaya gelen Bausch, dansa 14 yaşın-
dayken Alman dansının öncülerinden
Kurt Jooss'la birlikte çalıştığı Folkwang
Okulu'nda başladı. Okulda balenin yanı
sıra modern dans, folklor ve çok degişik
tekniklerin eğitimini almış olması sana-
tındaki zenginlikle gösteriyor kendisini.
Sanatçı 1958'de Amerika Birleşik Dev-
letleri'ne giderek Juilliard Okulu'nda
eğitim gördü, New York'ta Paul Sana-
sardo ve Danya Feuer Dans Topluğu,The
New American Ballet ve Metropolitan
Operası ile çalıştı. 1962'de ülkesine dön-
düğünde yeni kurulan Folkvvang Bale-
si'nin baş dansçısı oldu, 1968'de de top-
luluk için koreografı yapmaya başladı.
Pina Bausch, Tanztheater VVuppertal'i
1973 yılında kurdu. Şu anda sanat yönet-
menliğini yürüttüğü Wuppertal için bu-
güne kadar 30 uzun yapıt üretti. 1983-88
arasında Folkwang Lisesi Dans Bölümü
başkanlığını yürüten sanatçı 1993'te de
Folkwang Dans Stüdyosuna sanat yönet-
meni olarak atandı.
Bausch'un yapıtlan geleneksel dansın
sınırlannı aşıyor. Dans tiyatrosu olarak
adlandınlan danslar anlattıklan öyküye
derinden bağlılar. Oykü odaklı nitelikle-
rünümüzün en etkili
ve en tartışmalı
koreografı olarak
görülen ve îstanbul'da
son çahşması sunulacak
olan Pina Bausch,
'Antenlerim sürekli
açıktır' diyor. Bütün
' t
danslan gerçek aşk
arayışı, cinsiyetler
arasındaki savaş ve
bireyin öteki bireyle ve
toplumla arasındaki
ilişkisini konu alıyor.
ri nedeniyle performanslar dans me-
raklılan dışındaki izleyicilerden de bü-
yük ilgi görüyor. Öte yandan yapıtın de-
rinlerinde sadece deneyimli izleyicilerin
kavrayabileceği bir zenginlik gizli.
"Antenlerim sürekli açıkür" diyor Pi-
na Bausch, "Havada uçuşan bir şeyler
var ve ben onlan topluyorum. Bir parça
üzerinde çalışırken her an izlemek zorun-
da olduğunuzu hissettiğiniz bir şey yaka-
layabilirsiniz. Belki si/in planlarınıza uy-
maz ama sizi çok farklı yeriere sürükler-
ler."
Danslar genellikle ilişkileri özellikle
de kadın erkek ilişkilerini irdeliyor. Ki-
mi zaman trajik, kimi zaman da komik
türlere yönelen danslar, izleyicileri
bir dakika içinde
kahkahadan göz-
yaşlanna sürükle-
yen bir duygu zen-
ginliği içeriyor. Ba--
usch danslannı ta-
nımlarken ince, yu-
muşak gibi sıfatlan
tercih etmesine kar-
şın yapıtlannda fi-
ziksel ve duygusal
bir şiddet de hâkim.
Danslarda tekrarlara
geniş yer aynldığı
için şiddet öğesinin
etkisi de her geçen
dakika artıyor. Öte
yandan Bausch'un
yapıtlan aydınlığın
karanlık karşısındaki
zaferini kutluyor.
Mutlu sona ulaşılma-
sa bile yapıtlann son
sözü hep umut oluyor.
Bausch, kendi konulan üzerine çö-
zümleme yapmaktan pek hoşlanmıyor:
"Tek bir görüş savunmuyorum ben. Sı-
nırlar çok açık. tnsanlar arasında çeşitli
çdişkiler var elbette, ama bunlaraçokde-
ğişik açüardan bakılabiür."
Bausch yirmi yıl içinde modern dan-
sın en etkili ve en tartışmalı koreografi
olarak görülmeye başladı. 1960 ve
70'lerde modern dansta hâkim olan mi-
nimalizme karşı bir zafer kazandı, dan-
sın merkezini New York'tan Avrupa'ya
kaydırdı. Mikhail Banşnikov ve Rudolf
Nureyev'i kendisine hayran bırakan Ba-
uch, dansından çok etkilenen FeUini'den
de bir rol teklifi al-
mıştı.
Bugünlerezorbir
sürecin ardından u-
laştı Bausch. Wup-
pertal'daki ilk gün-
İerinde gösterileri
tutucu kasabalılar
tarafından boykot
ediliyor, hiç kimse
tarafından anlaşıl-
mıyordu. Çok az
kişinin bir anlam
çıkarabildiği dans-
lar nedeniyle kına-
ma ve nefret mek-
tuplan alıyordu.
Anlama çabası
gösterenler de ka-
ramsar ve müs-
tehcen buluyor-
lardı sahnede
gördüklerini.
Bu zor günleri
çok gerilerde bıraktı Pina Bausch. Ken-
disi gibi koreograf olan Carotyn Carlson
"Pina'nın bütün işlerini seviyorum. Da-
hi olan herkes gibi eşi benzeri yok" diyor.
Fransa eski Kültür Bakanı JackLang ıse
Baush'un danslannı 'güçlü,keskinvedu-
ru' sıfatlanyla niteliyor. Pina Bausch
kendi yapıtlannı ne klasik ne de modern
dans olarak görüyor. Bazı parçalarda hiç
dans bile yok. Tiyatro tanımına da tam
olarak uymuyor. Öykü bir kurgu içinde
değil de duygularla ve tekrarlarla anlatı-
lıyor. Pina Bausch'un dansının kökenle-
ri Bertott Brecht'in yabancılaşmış tiyat-
rosunda ve MaryVVıgman'ın dışavurum-
cu dansında bulunabilir.
Bu danslardaki çok çeşitli, toplama un-
surlan bir araya getiren şey, Bausch'un
birkaç tema üzerine yoğunlaşmış olma-
sı. Bütün danslan gerçek aşk arayışı, cin-
siyetler arasındaki savaş ve bireyin öte-
ki bireyler ve toplumla arasındaki ilişki-
sini konu alıyor.
Uzun bir doğaçlama süreci
Kendisi için çok önemli bir unsur olan
nezaketi yapıtlannda bencillik, çıkarcı-
lık ve yanlış anlamalarla törpülüyor Ba-
usch. Erkekler, kadmlarla alay ediyor.
onlara saldınyor, hatta tecavüz ediyor;
kadınlarsa flört ediyor ya da erkekleri
dövüyor. Bausch'un kadınlan ve erkek-
leri kendi içlerindeki büyüyü kendileri
bozuyor, toplum ise çok daha büyük bir
nefret ekiyor içlerine ve bireyleri sevgi-
siz robotlara dönüştürüyor.
Wuppertal Dans Tiyatrosu'nda her
parçanın koreografısi uzun bir doğaçla-
ma sürecinin ardından çıkıyor. Pina Ba-
ucsh, grup terapisi olarak nitelediği ça-
lışmalarda bir dizi soru yöneltiyor önce
dansçılanna, kmk birşeyi, bir bütünü an-
latmalannı, utandıklan bir şeyi tanımla-
malannı istiyor. Bu çalışmalar sonrasın-
da da her biri birbirinden farklı parçalar
doğuyor.
Başlangıçta Gluck, Stravinski, Purcell
ve KurtVVeflTın müziklerini kullanan sa-
natçı, 1980'lerden bu yana çeşitli müzik
rürlerini birleştiriyor, sessizlikten ve doğ-
rudan müzik enstrümanlanndan yararla-
nıyor. Dekorda da yenilikçi tercihleri
olan sanatçı, yapraklar, çiçekler ve subi-
rikintileriyle süslüyor sahneyi.
Antenlerinin sürekli açık olduğunu be-
lirten Pina Bausch'un yapıtlannda turne
için gittiği yerlerin etkisi de büyük. Çe-
şitli şehirlerle buluştuktan sonra o bölge
için bir yapıt sahneleyen sanatçının il-
ham perileri mayıs ayında Istanbul'la
beslenecek.
Ankara, Istanbul, tzmir, Bursa,
Eskişehir, Afyon, Kastamonu ve
Aydın illerinde yaklaşık 100 me-
kânda çekimleri tamamlanacak
olan filmde 300 oyuncu ve
1000'den fazla fıgüran rol alıyor.
Türk sinema tarihinin en pahalı
yapımı olmaya aday "Cumhuri-
yetin tahmini bütçesi 500 milyar
lira.
'Baştan sona mesaj veriliyor'
Yönetmen Ziya Öztan, cum-
huriyetin ilk yıllanndaki siyaset
ile Atatürk'ün özel yaşamını bir
bütün olarak vermeye çalıştıkla-
ruu söylüyor. Türk devriminin te-
mel yapısının 1933'e kadar ku-
rulmuş olması nedeniyle bu 11
yıllık sürecin dikkate alındığmı
belirten Öztan, "Devrimler ta-
mamlanmış oluyor ve cumhuri-
yet açısından bir dönemeç nokta-
sı vurgulanmış oluyor" diyor.
Filmin çekimleri sırasmda çok
fazla ve değişik giysi sorunuyla
karşılaştıklanna işaret eden Oz-
tan, şöyle konuşuyor:
"Kostüm ve dekorlar özel ola-
rak hazırlandı. 'Kurtuluş' sıra-
smdadahabeürgin birdönemial-
mışük. 1921-1922 yularıydL Kos-
tümde belirti bir tutarhhk vardı.
Aynı kostümler giyiliyordu. Bura-
da, Türkiye büyük bir sıçrama
yapıyor. Kabuk değiştiriyor. Bü-
tün yaşanunda değişiklik oluyor.
Yaşamdaki degişikhk yal-
mzca kostüme değil, bütün
çevre düzenine her şeye
yansıyor. Fesler, kalpaklar
atıldu başka gi>silergiyildi.
Bu nedenle yüzlerce, bin-
lerce yeni kostüm yapddı."
Filmin bütçesinin içeri-
ğine oranla düşük olduğu-
nu vurgulayan Öztan, az
maliyetin oyunculann öz-
verisinden kaynaklandığı-
nı söylüyor. Türkiye'de mi-
mari dokunun tahrip edil-
diğini, tarihe çok fazla say-
gı gösterilmediğini vurgu-
layan öztan, şu görüşleri
dile getiriyor:
"Her şeyi yeniden yap-
mak zorundayız. Beyoğ-
lu'nu yeniden kuruyoruz.
Ama Lozan'da her şeyi ha-
zır bulduk. Sadece tnö-
nü'nün kaldıgı otelde oda-
sı restoreedilmiştL Hemen,
eski haline getirdiler. Ama
tzmir'de özelbirlisenin de-
netiminde olan Latife Ha-
nım'ın köşküne giremedik.
Köşkte her şey tahrip edil-
miş. Çe\resi çirkin yapılar-
la çevrilmiş bir halde du-
ruyor. Bu nedenle sinema
yapmakistediğimizzaman
her şeyi yeniden biz üret-
mek durumunda kalıyo-
ruz."
Duygusal zenginlik
Öztan, cumhuriyetin ku-
ruluşunda karşılaşılan güç-
lükler, ilkeler ve devrimler
ile çağdaş dünyaya olan ro-
tanın nasıl konulduğunu
anlattıklannı belirtirken,
"Bu eğer bir mesaj ise, film
baştan sona mesajla dolu"
diyor.
Filmde, Atatürk'ü can-
landıran Rutkay Aziz de.
"Cumhuriyet"in. Türkiye
açısından oldukça önemli
bir dönemi içine aldığını
belirtiyor. Cumhuriyeti
kurma ve yaşatma doğrul-
tusunda yeni bir savaş baş-
latıldığını anlatan Aziz. bu
süreci "Çağdaşlaşma ve
uygarlaşma yolunda özgür
insanı yaratma" diye nite-
liyor. Filmde, Atatürk'ün
daha farklı duygusal zen-
ginliklerinin olduğu özel
yaşamına da girildiğini
kaydeden Aziz, "Tabii ki
her rol insanı korkutur, he-
yecanlandınr. Ama bu kez
Mustafa Kemal rolü, ken-
di içinde farkhlıklar taşı-
yan bir rol. Korku boyutla-
n böyle bir rolde daha da
büyüyor" diye konuşuyor.
îsveç Film Günü 'ne katılan kadın yönetmen Djamila Sahraoui ülkesindeki durumdan kaygılı
'Cezayirli kadınlan ancak gerçek demokrasi kurtanr'
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - Isveç'te her
yıl kutlanan Îsveç Film Günü'ne
katılmak üzere Stockhohn'e ge-
len Cezayirli kadın yönetmen Dja-
mila Sahraoui, ülkesindeki du-
rumdan çok kaygılı. "AUah'ın
Gökyüzünün Arka Yüzü" adlı fıl-
miyle şu sıralar adından çok söz
ettiren Sahraoui, Islamcılarla reji-
min tek ortak yanınrn kadınlan ez-
mek olduğunu söyledi:
"Bizi vebayla kolera arasında
birtercih yapmaya zorluyoıiar. A-
ma bizûn, Cezayirli kadınlann bir
daha kandınlmaya hiç niyetimiz
yok. Biz bir üçüncü terdhten yana-
\TZ; demokrasiden. Güçlerimizibu
yolda uğraş vcrmek için birteştiri-
yoruz."
Altı yıl önce köktendinci parti-
nin iktidara gelmesinde kadın oy-
lannın en önemli rolü olduğunu
unutmamış, biliyor. Ancak şimdi
durumun farklı olduğuna inanı-
yor:
"tslamcı FIS partisi. 1989 ve
1990 seçünlerinde kadınlann oyla-
nna, o zamanki rejimin çürük ve
çirkin yapısma bir karşı tepld ola-
rak aldL Ama arnk îslamcılar da
hertürlü güv«niMrliği >itirdiler. Fıl-
mimde, 'ılımlı Islamcı' di>«birşe-
yin olmadığını göstermek istiyo-
rum. tslamcılar. polhikayı din kis-
• Kadınlann gerçek dünyasını olduğu gibi
beyazperdeye aktardığını belirten Sahraoui, "Bizi
vebayla kolera arasında bir tercih yapmaya zorluyorlar.
Ama bir daha kandınlmaya niyetimiz yok" diyor.
vesi altmda yürüten ve halkuı din-
sdinancuuistismaredenldşflerdir.
Dımhsı da aşınsı da aynı kaprya çı-
kar. Bunu Cezayir halkı arbk çok
iyi biüyw."
"Alİah'uı Gökyüzünün Arka
Yüzü"nde Cezayirli kadınlann so-
kulmak istendiği çıkmaz işleniyor.
Kurtuluş Savaşfnda Fransızlara
karşı erkeklerle omuz omuza sa-
vaşmış kadınlann, büyük zaferden
sonra mutfağa, ocak başına gön-
derilişlerinin öyküsü anlatılıyor.
Karar verici makamlara kendileri-
ni uygun gören erkekler, kadınla-
n halen Islamcılann uygun gördü-
ğü yere koyuyorlar. Oysa ulusal
kurtuluş savaşı sırasmda yeni do-
ğacak olan cumhuriyetten kadın-
lann beklenrisi bu değildi. Djami-
la Sahraoui, yine de kötümser bir
film yaptığı görüşünde değil:
"Kadının gerçek dünyasınıolduğu
gibi beyazperdeye aktardınT di-
yor. "Cezayirtikadınlannen temel
haklannı elde ermek için son dere-
ce kararlı olduklannı göstermeye
çalıştım. Hiçbirzaman azalmayan,
bölünmeyen bir cesaret söz konu-
su. Yeni nesiller, Cezayir'in eski,
nasuiaşnuş yaralannı, eski nesille
birlikte geçmişe gikneceklerdir."
Djamila Sahraoui uzun süredir
Paris'te yaşıyor. Filmin çekimi
için hükümetten, devlet arşivleri-
ni kanşnrmak için izin almış. Çe-
kim sırasmda sürekli olarak polis-
lerce "korunma amnda tutul-
muş". Şöyle açıklıyor:
"Kadın olduğum ve saçunı giz-
lemediğim için başnna bir şey ge-
Brdiyebeni koruduklannı söyledi-
ler. Ancak bu düpedüz bir baha-
neydi. Bugünkü rejim, bireylerin
can güvenliğiyte zırnık ilgUenmi-
yor. Önemli olan rejimi sürdüren-
lerinçıkariaruunkorunması\t ik-
tidardan düşmemeleri."
Dış dünyanın Cezayir halkını
yalnız bırakmamasının önemini
sürekli vurguluyor. Israrla lafı dö-
nüp dolaşıp aynı noktaya getiri-
yor:
"Halkın kurtuluşu ne bu rejim-
le olacaktır, ne de İslamcüarla.
Çağdaş insanlann biıieşmesiyle
demokrasi ülkembe girecek. akan
kan duracak vehalkın çıkannı ko-
ruyan bir hükümet başa geçecek-
tir; er ya da geç."
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
Çok Tiıhaf Soruşturma
Edebiyat dünyasında son yirmi yıldır dillendi-
rilen bir görüş var: 1980'den bu yana ülkemiz-
de yaşanan alt- üst oluş süreci, özellikle roman
sanatı bakımından benzersizzenginlikte birge-
reç oluşturmasına karşın, yazarlarımız bunu ye-
terince değerlendiremiyorlar.
Sanki her şey olduğundan farklı biryapıya bü-
rünmüş. Gazete, gazete değil dükkân olmuş;
cezaevi, cezaevi olmaktan çıkıp orada yatanla-
raokul olmuş; okul, eğitim veren kurum olmak-
tan çıkmış siyasal örgütlenme alanı olmuş; mah-
keme, önündeki dosyayı okuyacak zamanı bi-
le bulamayan iş yoğunluğuna bulanmış; polis
suçluyu yakalayacak yerde, yakaladığına suçu
kabul ettirme gibi bir yöntem benimsemiş vb...
Işte böylesi bir gereçten Ferhan Şensoy, o
kendine özgü mizahıyla yepyeni bir oyun çıkar-
mış: Çok Tuhaf Soruşturma.
Geç yaşta askere gitmiş Ibrahim'in (Ferhan
Şensoy) Burdur'daki eğitiminden sonra Siirt'e
yeni kıtasına giderken Ankara'daki arkadaşı Mu-
zaffer'e (Rasim Öztekin) uğramak istemesiyle
başhyor olaylar. Bir polisin otogarda kendisin-
den kuşkulanmasıyla bir anda emniyette sorgu-
da buluyor kendini. Ardından arkadaşı Muzaf-
fer ve "örgüt"ün tamamlanabilmesi için Kızı-
lay'da büfecilik yapan bir başka arkadaşlan Ay-
dın (Ali Çatalbaş) gözaltına alınıyor.
Taksi gasp etmek, molotofkokteyli atmak, si-
lahlı soygun vb. suçlan kimi güzellikle, kimi "mo-
dern " işkencelerle kabul ederek yargı önüne çı-
kanlıyoriar.
Yargıda suçsuzluklannın anlaşılıp serbest bı-
rakılmayı uman üçlü, kendilerini yirmi dört yıl
yemiş olarak cezaevinde buluyoeiar...
Oyunun konusu günümüzde ülkemizin belki
de en sorunlu kurumlarını, hukuk devletinin te-
mel dayanaklan, adaleti gerçekleştirmekle gö-
revli emniyet, yargı ve cezaevi üçlüsünü ele al-
masıyla özel bir önem taşıyor. Her gün gazete-
lere konu olan sıradan diyebileceğimiz olaylar,
Ferhan Şensoy'un kalemi ve yönetmenliğiyle
canlı, dipdiri, her sahnesinde gülmekten (diler-
seniz ağlayabilirsiniz de) gözlerinizden yaşlar
fışkıran bir sahne yapıtına dönüşmüş.
Oyunun metni kadar sahnelenişi de son de-
rece başanlı. Hızlı, akıcı, aksamayan bir sahne
düzeni oluşturulmuş. Gölge oyunlan ve efekt-
ler de bu akışla son derece uyumlu ve etkileyi-
ci kullanılmış.
Doğrusu tek tek oyuncular da rollerinde çok
başanlı, ancak Rasim Öztekin'in Muzaffer tip-
lemesinde meslek hayatının en başarılı oyunla-
nndan birini çıkardığı rahatlıkla söylenebilir.
Oyunun belki de en sevindirici yanı ise yıllar-
dıryurtdışında, aralarında 1986 Berlin Film Fes-
tivali En iyi Erkek Oyuncu Ödülü de bulunan sa-
yısız başannın sahibi Tuncel Kurtîz'i yeniden
sahnelerimize kazandırmış olması. İlk perdede
sorgu amiri, ikinci perdede cezaevi müdürü rol-
lerinde bu ünlö oyuncumuzu seyre doyum öl-
muyor. Oyunun yayımlanan prova notlanndan
öğrendiğimize göre, Tuncel Kurtiz'in sahnele-
mede de önemli katkılan olmuş.
Çok Tuhaf Soruşturma, artık her hali kara mi-
zah olan ülkemizin günlük hayatındaki mizahıy-
la, Ferhan Şensoy'un zeka dolu yazarlık miza-
hını birleştiren çok önemli bir oyun. Bu yanıyla
sanatçının ülkesine bakışı üstüne de düşünme-
ye, tartışmaya çağıran bir yapıt.
Oyunun bttiminde, seyircilerden birinin "8u
oyunu bütün polislere izlettirmek gerek" dedi-
ğini duydum. Gerçekten klasik müzik dinleme-
ye başlayan emniyet görevlilerinin kendilerini
hem eğlendirecek, hem de meslekleri üstüne
düşündürecek bu oyunu izlemelerinde büyük
yarar var. Yalnız onlann da değil elbet! Yargıçla-
nn da, savcılann da, herkesin izlemesi gerek.
Böylelikle belki Manisa davası gibi kamu vic-
danındayaralaraçan kimi hukuksal süreçleri de
daha iyi anlayabiliriz.
Yakında bu oyuna yer bulabilmek sanınm çok
güçleşecek. lyisi mi siz bu oyunu şu günlerde
görmeye bakın. Ferhan Şensoy gibi bir sanat-
çıylaaynı ülkede yaşamaktan guoır duyacaksı-
nız.
Deep Pupple tstanbul Açıkhava
Tıyatposu'nda
• Kültür servisi - Deep Purple 16 Mayıs'ta çıkacak
yeni albümü 'Abandon'un Dünya turnesi
programına Istanbul'dan başlayacak. 1 ve 2
Haziran'da Açıkhava Tiyatrosun'da gerçekleşecek
konserin biletleri mayıs ayında satışa
sunulacak.(256 75 60-61)
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K A M 1 L M 4 S A R A C I
r .
r