25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 NİSAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 rekstil kotalarmda iyüeşme • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı tekstil kotalannda yüzde 18'lik bir iyileştirme sağlandığını bildirdi. Müsteşarhktan yapılan açıklamada, 24 Nisan'da Cenevre'de düzenlenen tekstil kotalanna ilişkin toplantı sonucunda ABD hükümeti adına Tekstil Başmüzakerecisi Don Jonhson ile Türk hükümeti adına Dış Ticaret Müsteşan Dr. Yavuz Ege arasında imzalanan Mutabakat Zaptı'yla sağlanan yüzde 18'lik artışm, 1998 yılı ıçin yaklaşık 80 milyon dolarlık ihracat imkânı sağlayacağı kaydedildı. İlaç fiyatlarına zam yapıldı • Ekonomi Servtsi - tlaç fiyatlan, yurt çapında ortalama yüzde 20 oranında zamlandı. Bu yılm ikincisi olan zam karan. geçen yıl olduğu gibi nisan ayında alındı. THY'ye iş Bankası modeli • ANKARA (AA) - Başbakan Mesut Yılmaz başkanhğmda yapılan Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) toplantısında, halka arz suretiyle özelleştirilmesi kararlaştınlan Türk Hava YoHan'nın hisse satışlannın bir yı\ içinde tamamlanacağı ifade edildi. THY hisselerinin halka arzında tş Bankası modeli izleneceğini kaydeden ÖlB yetkilileri, hisselerin yüzde 25"inin yurtiçi ve yurtdışı arza sunulacağını bildirdiler. I Moskovada • tSTANBUL(AA)- tstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu, haziran ay\ içinde Moskova'da toplanacak. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettın Kavi, Yönetim Kurulu toplantılannı belli aralıklarla lstanbul'dan dışan taşıma karan ald\klannı belirtti. Bektrikihtiyacı • ANKARA (AA) - Türkiye'nin, elektrik enerjisi talebinin giderek artan bir seyir izleyerek 2020 yılınd'a 547.1 milyar kilovatsaate ulaşacağı bildirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkililen, doğalgaza aşın bağımlılığı azaltmak için, ithal kömür ve nükleer santrallann da planlamaya dahil edildîğini belirttiler. GAP'la katma değer artışı • ŞANLIURFA(AA)- GAP'la, katma değerin yüzde 276 oranında artacağı ve 3.5 milyon kişiye iş imkânı sağlanacağı bildirildi. Yetkililer, işletmelerin sayısınm 2000 yılına kadar 1500'e, fabrika sayısının da Diyarbakır'da 250, Şanlıurfa'da 230. Gaziantep'te 600'e yükseleceğinin tahmin edildîğini ifade ettiler. Vergi tahsilatuıda Tnakya önde • ÇORLU (Cumhuriyet) - Trakya illeri vergı ödemede ve toplamada örnek illerin başında geliyor. Maliye Bakanlığı İl Defterdarlığı yetkilileri, Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli'nde beyan edilen vergilerin yüzde 93'ünün tahsil edildiğini bildirdiler. Sosyal güvenlik • ANKARA (AA)- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan. İş ve Işçi Bulma Kurumu'nun yönetiminde. işçi ve işveren kesimlerinin de söz sahibi olacağını söyledi. Italya'da yapılan OECD Çalışma Bakanlan Konferansı'ndan dönen Çağan. konferansta iş kurumlan yönetiminde yerel ve bölgesel otoritelere ağırlık verilmesi konulannın ele alındığını biidırdi. Türkiye, dünya rekabet sıralamasmda yükselirken kamu hizmetleri geriledi KüreseDeşhJfienkamııyuımuttukANKARA (AA)- Dünya reka- ^ ııralamasında 5 basamak atla- >'ar; ık 38'mcılikten. 33'üncülüğe yükselen Türkiye: küreselleşme. bilim ve teknoloji, >önetım hizmet- lerindeki rekabette üst sıralara çı- karken iç ekonomi. kamu hizmet- •en. altyapı hizmetleri ile finans kotıulanndaki rekabette geriledi. Merkezi İsviçre'debulunan İda- ri KaUanma İçin Uluslararası Ens- tittjsü (IMD) tarafmdan her yıl ya- yımlanan "Dünya RekabetYıftiğf raporuna göre Türkiye. dünya re- kabet sıralamasında bu yıl. geçen yıla göre 5 basamakyükselerek 33. olurken 8 kıstastan dördünde ko- numunu koruvamadı. • Isviçre'deki Uluslararasi Kalkınma Enstitü'nün hazırladığı dünya rekabet sıralamasında ise Türkiye küreselleşme, bilim ve teknolojideki yerini yükseltirken kamu hizmetleri ve altyapı yatınmlan sıralamasında geriledi. Türkiye, iç ekonomide görülen rekabet. kamu hizmetleri, altyapı yatınmlan ve finans sıralamasın- da gerileme. küreselleşme. yöne- tim. bilim \e teknoloji sıralama- sında yükselme yaşadı. Türki- ye'nin iç ekonomi bakımmdan re- kabetçı konumu bu yıl. geçen yı- la göre üç basamak gerileyerek 35. sıradan 38. sıraya düşerken kamu hızmetlerinde görülen geri- leme 5 basamak birden yaşandı \e 33. sıradan 38. sıraya indi. Altyapı hizmetleri bakımmdan 1994 yılında 26. olan Türkiye, 1998 yılında 39. sıraya düştü. Tür- kiye. finans bakımmdan da geçen yıla göre bir basamak düşerek 25. sıradan 26. sıraya geriledi. Bilim sıralamasında 35. Türkiye, bilim ve teknoloji sı- ralamasında 1995 yılından itiba- ren sürekli yükseliş trendi içine girdi. 1995 yılında bilim ve tek- noloji açısından 43. olan Türkiye. bu yıl 35. sıraya yükseldi. Dünya Bankasf nca yayımla- nan "Küresd KalkmmadaFinans" isimli raporda Türkıye. 6 yılda gerçekleştirdigi 3 milyar 135 mil- yon dolar tutarındaki özelleştir- me ile Orta Asya ve Doğu Avru- pa ülkeleri arasında, en fazla özel- leştirme gerçekleştırilen ülkeler sıralamasında 3. olarak gösterildi. Raporda, Doğu A\rupa ve Or- ta Asya bölgesinde 1990- 1996 yıllan arasında30 milyar 591 mil- yon dolar tutannda özelleştirme gerçekleştirildiği belirtilerek en fazla özelleştirmenin 10 milyar 185 milyon dolar ile Macaristan'da yapıldığı kaydedildi. Macaristan'ı Polonya'nın izlediği belirtilen ra- porda, üçüncü olan Türkiye'yi, Rusya'nın izlediği kaydedildi. Raporda, Türkiye, Rusya ve Uk- rayna'nın kamu açıklannın yük- sek olduğu, bu ülkelerin kısa va- deli ihtiyaçlan için özel yabancı fonlara güvendiği kaydedildi. Gelişmekte olan ülkeler arasın- da, uluslararası piyasada bono ve tahvil borçlanması sıralamasında Türkiye 4. oldu. Yerel bono ve tah- villerimilli gelirin yüzde 10.9'nu, toplam iç-dış bono ve tahvillerin değeri de milli gelirin yüzde 17.2"sinikapsıyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLULONDRA Geçen hafta, Alman Parlamentosu, Av- rupa Ortak Para Binmi'ne (OPB) geçişi kabul edince Euro'nun gerçekleşmesinin önündeki son yasal engel de kalkmış ol- du. 1 -3 Mayıs'ta yapılacak zırvede 11 Av- rupa ülkesi dövızlennı, hangı orandan Eu- ro'yla değiştıreceklerıni saptayacaklar. 1 Ocak 1999'da da Euro'ya geçilecek. Dünyaekonomısinde bu yüzyıhn en bü- yük ekonomik macerasının başlaması için son hazırlıklar da hızla tamamlanıyor. Bu maceranın sonunun nasıl bıteceğı konu- sundayorumlarfarktı.amahemenherkes sonucun, çıkacak faturayı ışçilenn kabul etmesine bağlı olduğunda anlaşıyor. Büyük macera Avrupa'da 11 ülkenin ulusal egemen- liklerınin önemli bir parçasından vazgeçe- rek bir OPB'yı benimsemesiyle başlaya- cak süreç iki açıdan büyük bir macera. Bi- rincisi; dünya ekonomısinde çok büyük bir yeni ekonomik birım, ABD Dolan'nın ya- nında yer almaya hatta yerine geçmeye aday ikinci bir para oluşuyor. İkincisi; bu OPB'ye geçiş sürecinde o kadarbüyük ger- ginlık noktalan yadafay kmkları var ki, sü- recin bunlara rağmen sürmesi imkânsız ol- masa bıle çok düşük bir olasılık. Avrupa OPB'ye geçildiği takdirde, or- taya 290 milyon nüfuslu bir pazar çıkıyor, Bu, 268 milyonlukABD pazanndan büyük. AB'nin 15 üyesi birlikte göz önüne atındı- ğında, toplam dünya ticaretı içındeki pa- yı yüzde 20.9 ile ABD'ninkinden (yüzde 19.6) büyük. Haten, bu bölgenın en büyük uluslararası parası olan DM'nin uluslara- rası işlemler içindeki payı yüzde 15.5. Bu, toplam dolar ışlemlerinin yaklaşık yüzde 3Q'unaeşit. Euro'ya geçildikten sonra böl- genin uluslararası döviz piyasalanndaki payının hızla artması bekteniyor. Euro böl- gesi dövizlerinin ise dünyanm toplam dö- Eupo'nun Faturasını İşçiler mi Ödeyecek? vız rezervlen içindeki payı halen yüzde 20'nin üzennde (Intemational Herald Tri- bune, 20/04/98). Böyle geniş, derin bir birieşik iç paza- ra dayanacak Avrupa sermayesının hem ekonomik hem de siyasi açıdan küresel sistemde konumunun güçlenmesi doğal. Yenı Euro bölgesinde, şirketler arası bo- no piyasasının hacminin, gelecek bırkaç yıl içinde 160 milyar dolardan 800 milyar dolar düzeyine çıkması bekleniyor (Busi- ness Week, 27/04/98). Bu sırada ABD ve Asya'dan bölgeye kayacak olan ser- mayenin yerel büyüme hızlannda, (örne- ğin ABD'de yüzde 0.5 dolayında) gerile- me yaratacağı öngörülüyor. Ancak bu kadar büyük, bölgesel olarak önemli farklılıklar taşıyan bir ekonomik bi- rim içinde sermaye hareketlennin hızian- masınıntehlikelı sonuçlaryaratacağını dü- şünenler de var Daha önce aktarmıştım. Avrupa'da Almanya, Fransa gibı merkez ülkelerle, tspanya, Portekiz, Yunanis- tan hatta Italya arasında, sermaye hare- ketlerıni etkıleyecek kadar önemli farklar var. Çevre ülkelerde hem ekonomik bu- yüme hem de faiz oranları halen merkez ülkelerden daha yüksek. Avrupa çapında tek bir faiz oranı uygulanmaya başlandı- ğında, faiz oranlannın çevre ülkelerde dü- şerken merkez ülkelerde az da olsa yük- seleceği hesaplanıyor. Bu koşullarda, çev- re ülkeler, sermaye piyasaları ıçın çok da- ha çekici bir alan oluşturuyorlar. Lond- ra'da bulunan Cross Border Capitals yatırım şırketinin genel mudürü Micheal Howell'e göre daha şimdiden bu çevre ül- kelerınde spekülatıf bir köpük oluşmaya başlamış. Sermaye hareketlenndeki hız- lanma. bölgesel farklar, önümüzdeki dö- nemde bu köpüğün büyümesine yol aça- cak (Wall StreetJournal, 24/04/98). Ho- vvell'e göre. Euro bölgesi gelecekte şıd- detlı devrevı dalgalanmatara(boom-bust- cycles) gebe. Bu senaryoyu izlersek görürüz ki "bo- om" döneminde, merkez ülkelerden kay- naklanan ucuz kredi olanaklanyla ekono- mik olarak genişleyen bölgeler, anı daral- ma, "bust" dönemlennde ciddi batık borç- lar yaratabiliyoriar. Bu senaryonun Asya krızi içinde Japonya'yla Güney Asya ül- keleri arasındakı ılışkıyı anımsattığını sız de fark etmışsinızdır. Bırçok yorumcu, Avru- pa'yı etkileyen ekonomik büyümenin OPB sürecınin pürüzlerinı yumuşattığını. ancak ekonomik büyümenin gerilemeye, hatta resesyona dönüşmesı halinde Euro'nun za- aflannm ortaya çıkacağını düşünüyor. Sermayeye yeni olanaklar Avrupa'dakı ekonomiktoparianma ağır- lıklı olarakdışetkentere. ıhracatadayalı ola- rak yaşanıyor. Asya knzının olası etkılen ve ABD ekonomısindeki bir yavaşlamanın ih- racat üzerindeki olumsuz basıncı, bu dış etkenlerin ortadan kalkmasına yol açarak Euro'yu yaşatan sürecı aksatabilecek. Bu- nu daha iyi görebılmek ıçın sürecın ışçi ha- reketini ilgılendiren yanına bakmak gerek. Euro, sermayeye birçokyeni olanak ge- tiriyor. Sermaye. para birimi ortak olduğu ıçın kârlılık beklentilerıne bağlı olarak böl- geler arasında kolaylıkla dolaşabilecek. Ancak aynı olanak emekçiler ıçin yok. Al- man sermayesı daha düşük ücret bölge- sine gidebilecek, ama Portekizli işçi da- ha yüksek ücretli bölgeye gidemeyecek. Ayrıca Almanya'da işini kaybeden ışçi kendi şırketinin peşinden de gidemeyecek. 'de BUGÜN TELEVİZYON S İ N E Bu, teknık, ekonomik ve kültürel olarak he- nüz mümkün değil. İkincisi, devalüasyon ve faiz oranlarını ayarlama gibi enstrümanlan kaybeden hükümetlerin ellerınde, kendı bölgelerine sermayeyi çekebilmek ya da ekonomik dalgalanmalara karşı sadece üç araç ka- lıyor. Emek pazannın esnekliğini arttırmak (ucuz, kolayca işe alınır bir emek gücü sunmak); sermayeye uygulanan vergile- rin düşürülmesi; yasal çerçevenin senna- yeyı memnun edecek bir şekilde düzen- lenmesi... Ek olarak hükümetler, Istikrar Paktı gereğınce, Euro içinde kalabilmek ıçın sıkı bütçe politikası uygulamak zo- runda kalacaklar: vergilerin düşürüldüğü bir ortamda, harcamalan azaltmak için kamu harcamalanna yüklenecekler. Euro'ya geçilmesıyle biriikte işsızlikte de ani bir artış olması bekleniyor. Euro ile oluşacak yeni piyasa koşullanna uyum sağlayabılmek için Avrupa şirketleri ara- lannda birteşiyorlar. Geçen sene şirket bir- leşmeleri bir öncekı yıla göre yüzde 48 artmış, artmaya da devem edıyor. Ancak bu birleşmelerden sonra gereklı firma içi düzenlemeler çoğu kez, birleşmeler ace- leyle gerçekleştiği ıçin erteleniyor. Bu dü- zenlemeler önümüzdeki dönemde hızla devreye girecek. Business VVeek'in ak- tardığına göre bu düzenlemelerin etkisiy- le sanayi sektöründe işçilenn yüzde 5'i işıni kaybedecek. Bankacılık sektörünün de şiddetle et- kilenmesi bekleniyor. Örneğin Avrupa'da- ki 166.000 banka şubesının en az yarısı- nın kapanması söz konusu. Bu, bankacı- lık sektöründe on binlerce kışının işten çı- kanlması anlamına geliyor. Tüm bunlar, aslında serbest piyasa re- formlan uygulanabılseydi olması bekle- nen gelışmelerdi. Ancak ışçıler Avrupa'da bu reformlara direndıler. Reformlajrla öz- deşleşmiş muhafazakâr hüküfnetler birbi- ri ardına seçımlen kaybet- tiler. Şımdı Euro, reform- lann başka bir adla uygu- lanmasına zemın haartıyor. Menil Lynch'ten DavW Boweı J e gore, ışte bu yüz- den Euro aslında reform- culann (neo- liberalizmin) bir Tnıva Atı. Truva Atı gi- bi savaşa ilişkin bir meta- forun kullanılmasından da anlaşılacağı üzere Euro'ya geçışle biriikte çok sert bir ekonomik vesiyasi or- tamagirilmesi olasılıgı yük- sek. Bu ortam ekonomik yavaşlama, Avrupaçapın- da bir işçı/kamuoyu mu- halefeti, bu muhalefete uymaya çalışacak olan sağ milliyetçi bir basınç- la (başka ülkenin yoksu- luna biz neden bakalım vb...)oluşacaksiyasi istik- rarsızlık, bazı hükümetle- ri Euro'ya uyum koşulla- nna, ömeğin IstikrarPak- tı 'na uymamaya zorlaya- rak bu büyük maceranın sonunun bir fra/ed/yte bit- mesine yol açabilir. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Sosyal Bilimlerde Neler Oluyop? Geçen pazartesi OECD'nin Bilim ve Teknoloji Polrti- kalan Komitesi'nin düzenledigi sosya/ bilimler çalışma- sı yapıldı. OECD üyesi 29 ülkenin bilim insanları ve uz- manlannın katıldığı dört oturumda, sosyal bilimlerde ge- nel eğilimler; ulusal polrtikalar bağlamında sosyal bilim- ler; bunlann kimi uygulamalan ile sosyal bilimler ve ye- ni sorunlar, sunulan bildiriler çerçevesınde, bir gun sü- reyle tartışıldı. Toplantıya Ahmet Acar ve ben ODTÜ'den, MuratSertel de Boğaziçi Üniversitesı'nden olmak üze- re, ülkemizden üç kişi katıldık. • • * Genellikle benimsenen, sosyal bilimlerin bir büyük değişim geçirdiği ve önemlerinin arttığıdır. Özellikle son on yıl boyunca bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler- le biriikte, sosyal bilimlerin de tüm kuram ve varsayım- larını sorguladıkları, bunların pek çoğunu bir yana bırak- tıkları ya da yeniden tanımladıklan görülüyor. Sosyal bi- limlerin hemen her birinde uygun deyişiyle çok köklü bir egemen görüş değişimi geçeriidir. Orneğin ekonomide üretim etmenlerinin getirisi ya da toplumbilimde bir ko- nuyu açıklamada kullanılan örnek sayısı konularmda on yıllardır geçeıii olan varsayımlar bir yana bırakılıyor. Üre- tim etmenlerinin, özellikle de işgücünün, niteliksel geli- şimine koşut artan getirisi olduğu görüşü benimseniyor; toplumbilimde, az sayıda örnekle hızlı ve kesin sonuç- lara ulaşmanın anlamsızlığının altı çiziliyor. Sosyal bilim- lerin inceleme konusu insandır. Insanın öbür nesneler- den farklı olarak görüş yüklü özelliğı vardır. Toplumsal ya da genel sonuç çıkanlabilmesi için incelemenın da- ha çok sayıda insan üzerinde yapılması gerekir. Gelişen sosyal bilimlerin, toplumların sorunlarının çö- zümünde ya da uygulama aracı olarak daha çok kulla- nıldıklan, kısaca daha ı'şe yarar bir konuma ulaştıklan ve bu nedenle de önemlerinin arttığı ulaşılan ortak görüş- lerden biridir. Bu genel çerçeve içinde üç alt öğenin sosyal bilimle- rin gelişmesinde büyük önem taşıdıkları üzennde görüş biriiği oluşuyor. Birincisi altyapıdır. Sosyal bilimlerin gelişmesinde alt- yapının olmazsa olmaz özellik taşıdığı açıktır. Altyapı denilince yalnız. başta bilgisayar olmak uzere araç-ge- reç donanımı algılanmamalıdır. Bunlar ölçusünde önem- li olan bir konu daha var: doğru ve güvenilir sayısal ve- riler. Doğru ve güvenilir sayısal veriter olmadıkça, sos- yal bilimlerin gelişmeyeceğine, özellikle de bunların po- litika ya da uygulama yönlerinin çok zayrf kalacağına, ke- sin gözüyle bakılıyor. İkinci çok önemli nokta, sosyal bilimlerin giderek ar- tan bir ölçüde bilimlerarası bir özellik kazandığıdır. Sos- yal bilimler, yalnız kendileri iç içe geçmekle kalmıyor, do- ğa ve mühendislik bilimlerinden de giderek genişleyen ölçüdeyararlanıyor. Örneğin evrim kuramı, biyoloji ile eko- nomiyi olağanüstü bir biçımde yakınlaştınyor; matema- tik, fizik ve kimya tüm sosyal bilımlerle iç içelik kazan- mış bulunuyor. Burada sözü edilen bilımlerarasılık yal- nızca bunlara ilişkin değil. Çok daha önemli olarak bi- limsel araştırmalar, çokdeğiştk bilim dallannda çalışan- (arın bı'raraya gelmelerini gerektinyor. Günumüzde, ni- telikli bilimsel üretim için, değışik bılım dallannda uzman- laşmış olanlann biriikte çalışmaları gerektiğı benimse- nen bir görüştür. Kısaca, bireysel değil takım çalışması giderek yaygınlaşıyor; zorunlu sayılıyor. Üçüncü ana öğe kurumlaşmadır. Gerek altyapı, ge- rekse ortak bilimsel çalışma konularmda Türkiye'nin çok büyük eksikleri bulunuyor. Ancak kurumlaşma yetersiz- liği, bilimsel araştırmalann ortaklaşa yaprfabitdiği bir or- tamda ve ivedilikle tartışılması ve çözümu gereklı bir so- rundur. Çünkü Türkiye'de olabildıği kadarıyla da bilim- sel çaltşmalann biriikte yapılmasını sağlayacak kurum yapılanmalan, biriikte çalışma süreçleri yok denecek kadar azdır. Yanlış anlaşılmamalı; kuşkusuz bilimsel üre- tim en yetenekli bireylerin çabalarıyla elde edilir, nıtelıği gereğı bireyseldir. Fakat bizde olan, bunun ötesindeki dar bireyselliktir. Türkiye'de bilim insanının çalışmalan- nı, önce, çevresiyle paylaşması, üretim sürecıni salt kendisine bağlı olmaktan çıkararak öbur bilim dallann- dan olan kişilerle işbirliği yapması sağlanamıyor. Böyle olunca da güçlü bilim ağaçlannın bile kalıcılaştınlması yoluna gidilemiyor. Kısaca, bizde bilimsel üretimin birey- sellikten kurumsallığa evrimı sağlanamıyor. Böyle olunca da bilim alanındaki başarılar, yanıp sö- nen yıldızlan andınyor; bir ışık kümesine dönüşemiyor. OECD ülkelerinin büyük çoğunluğu ise asıriık bırikımi olan kurumlannın değişime uyumu, daha doğrusu de- ğişime nasıl öncülük edeceğini inceliyor. Üniversiteler ve bağlı birimleri, kamu ve özel araştırma geliştirme ku- rum, kuruluş ve laboratuvarlan başta olmak üzere bilim üretim odaklannın güçlendirilmesinin yol ve yöntemle- ri ele alınıyor. Bilimsel çalışmalann kişiye bağlı özelliği giderek geçmişte kalıyor. Kurumlann, işlevlerini nasıl ye- rine getirecekleri; esnek, devıngen ve üretken özellikler taşımaları için neler yapılması gerektiği, enine-boyuna tartışılıyor. 2OOO'lı yıllann bilgı çağı üniversitesi konusu, sosyal bilimlerin gelışmesı açısından dayaşamsal önem taşıyor. Bunlann en azından ilgilı çevrelerce tartışılması ve sağlıklı gelişme yollannın açılması gerekıyor. dİTETMEN Ândrew Gallerani OYUNCULAR Sherilyn Fenn Jeremy Piven r > = « <* nyazOtobüs şoförü Harold, yeni tamştığı aktrist Amanda Clark'ın kaJbini kazanabilmek için yazar olmaya çahşıyor... Başarabilecek mi dersiniz?... kaiıteU fdmier için hoğru ekranbasınız ••;;•• P a r a n ı z â yon veren dergı HER PAZAR BAYİNİZOEN ALMAYI UNUTMAYINIZ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear