23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 1998 CUMA HABERLER * *UfLU SAVÂ$•Î*N HAZIRLADIÖI S'IİS Ü*tiTlTlfeAPOR«• Nll(• ¥*!» M f t H f ? - 1«f ' ' Devleti temsil eden aşiret: Bucaldarucak aşireti hakkındaki bıl- giler aşağıda takdim edil- mektedır. Ancak bu bilgile- ri rapor haline getiren kamu görevlilennin çok dıkkatli ve itinalı bir üslup kullandıklan dikkat- ten uzak tutulmamalıdır. Köken olarak Diyarbakırli olan Bu- caklar, 2 yüzyıl kadar önce Diyarba- kır'dan Siverek e gelmışlerdir. Cumhuri- yetin kuruluşundan sonra Şeyh Sait isya- nı sırasında cumhuriyetten yana tavır al- rruş ve isyancılara karşı savaşmışlardır. Bucaldar 3 kez (Atatflrk zamanında, İsmet İnönü zamanında ve 27 Mayıs'tan sonra) süriilmekten kurtulamamışlardır. Ancak Şeyh Sait isyarandan bu yana dev- letin yanında yer almışlardır. 27 Mayıs'tan sonra aşiretin lıderi Ce- lal Bucak ve Sedat Bucak'ın babası Hak- kı BucakYassıada'da bir süre tutuklu kal- malanna rağmen Siverek'tekı ıktıdarla- nnı muhafaza etmişlerdir. Şanlıurfa/Siverek ılçesinde 1980 yılı öncesinde de aşiretler arası çatışmalann yaşandığı bilinmektedir. Dolayısıyla Si- verek, PKK ve KUK gibi 2 Kürtçü örgü- tün aşıretlen yanlanna alarak olaylan tır- mandırmaya çalıştıklan bır yöredir. Bucak aşıretı "Zaza" olup, Demokrat Partı zamanından bu yana TBMM'de temsilcı bulundurmaktadır. Sedat Bucak, amcası Mehmet Celal Bucak'ın ölümünden sonra Bucak, aşire- ti reisı olmuştur. Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bu- cak'ın liderliğini yaptığı "Bucak aşireti", Siverek ve Hilvan ilçelerinde büyük öl- çüde hâkim olup, aşiret içinde kayda de- ğer bir aynlık-hizıp bulunmamaktadır. Bucaklar sllahlanıyor PKK'nin Şanlıurfa/Sıverek'e verdiği önem ve bu alanda hâkimiyet sağlama arayışlanna paralel olarak 1993 Eylül ayından itibaren Bucak aşıretinın de 350- 400 civannda mensubunu sılahlandırdı- ğı bilinmektedir. PKK'ye karşı sürdürülen mücadelede Eylül 1993 yılından ıtıbaren tamamen devlet yanında yer alan aşiretın, Siverek ve Hilvan'da 1000 civannda korucusu bulunmakta olup, bunlardan 350 kadan devletten maaş alan "geçki köy korucu- su" statüsündedır. Çoğunlukta olan ve devletin ızni ile si- lah taşıyıp. görev yapan korucular ise, "gönüllü köy korucusu" olarak smıflan- dınlmaktadırlar. Aynca, aşiretin özel ko- ruma olarak adlandınlan silahlı mensup- lan da bulunmaktadır. Özel koruma ve gönüllü korucular devletten maaş alma- maktadırlar. (Yörede uzun yıllar çalış- mış bir hukukçu, Bucaklar'ın emrindeki lcöruculânn sayısının 20 feih olduğunu, '-adam bası 10milyon ödensfr; bukaynai-' ğın nereden geldiğınin sorulması gerek- tiğine işaret etmektedir.) Sedat Bucak'ın 1993 Eylül ayından iti- baren Siverek'e bağlı köyleri tek tek ge- zerek, PKK mensuplannı banndırmama- lan uyansında bulunduğu, yöredekı ıkın- ci büyük aşiret olan Izol aşıretinın de Bu- caklar'ın karannı benimseyerek, sılah- landıklan mevcut bılgilerdendir. Bucak aşıretı Iıderlıgınde başlatılan bahse konu çatışmalar, bölge halkında, aşiret mensuplannm güvenlik kuvvetle- rinın kontrolü dışında hareket edebilece- ğı endışesını doğurmuştur. Bazı eski suç- lu ve ışsizlenn Bucak grubuna sızdığı id- dıalan, zaman zaman bazı mahallere ge- reksiz yere ateş açılması, halk üzennde korku ve panik yaratmıştır. S. Bucak, devlet güvenlik güçleriyle yakın işbırlıği içinde aşiretini sılahlandır- mış, muhtelif tarihlerde Siverek'teki evınde yetkililerle toplantılar gerçekleş- tirmiştir. Korttut Eken'e brfflng Aralık 1993 ayında yıne Siverek'tekı evde yapılan bır toplantıda; S. Bucak, Korkut Eken'e kısa bır brifıng vererek, devletten özellikle roketatar ve benzeri güçte silah ıstediğini dile getirmıştır. Ke- za, S. Bucak tl J.A.K. Alb. Seral Sa- ral'dan da Jandarma Bölgesi'nde "ülegal adam alma ¥61103!" istemiştir. Arulan toplanuda, aynca PKK faaliyetlerinin Di- yarbakır-Çennık'te yoğunlaştığı, Çer- mik'e de müdahale etmek istediklerini, ancak Çennik J. Blg. Komutanlığı'nın Bucaklara zorluk çıkardığını, benzer olumsuzlukların Viranşehir ilçe, J. Blg. Komutanlığı ıle de yaşandığını belirtmiş- tır. Bunun üzenne Albay S. Saral ve K. Eken bu olumsuzluklann süratle hallı ıçın gınşımde bulunacaklannı taahhüt et- mişlerdir. Mezkür dönemı müteakip Siverek ve çevresinde PKK'ye önemli darbeler vu- rulmuştur. Ancak, bölgede mahalli gü- venlik güçlerinın, operasyonlan tama- men Bucak aşiretıne devTetme eğılimine gırmesi, operasyonlann aşiret ileri ge- lenlennce planlanması ve uygulanması, bölgede devlet kontrolünün zayıflamak- ta olduğunu da ortaya koymuştur. Bilahare, aşiret mensuplarınca, ilçe merkezinde gelişıgüzel ateş açılması, ba- zı şahıslann güvenlik güçlerinin bilgisi dışında evlennden alınıp. sorgulanmala- n, 29.11. 1993 tarihinde Siverek'te bazı işyerlennın Bucakhlar tarafindan taran- ması, 7.12. 1993 günü Siverek yakınla- nnda 2 teröristın ölü ele geçtiği olayda yakalanan ve yer göstermesi gereken Ha- tun Taşkaya adlı milisin, Bucaklar'ın oto- sunda trafik kazası sonucunda 3 aşiret mensubuyla birlikte ölmesi, Bucak aşi- retinin bölgedekı Kırvar, Karakeçili gibi aşiretleri de hâkimiyeti altına alma giri- şunlen, Bucak aşiretinın kontrol dışı ge- lişimini ortaya koyar mahiyettedir. Aşiretin Siverek bölgesinde PKK'ye karşı etkın olması, aşirete bazı ayncalık- lann tanınmasını beraberinde getirmiştir. Kaçakçılığa adı kanşanlara, müsamaha- lı davranılmış, silah taleplen büyük ölçü- de yerine getinlmiş, hatta havaya ateş ederek yaptıklan gövde göstenlen hoş- görüyle karşılanmıştır. Keza, Bucak-devlet ılışkileri mahalli üst düzey temaslarla sınırlı kalmamış, za- manm Emnıyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve OHAL Valisi ÜnalErkan ile çok samımı ılışkıler geliştirilmiştir. (Aşiret reısınin sıyası ılişkıleri nedense zikredil- memektedir.) Diğer taraftan, aşıret mensuplanndan, uyuşturucu ve silah kaçakçılığına adı ka- nşanlann sayısal olarak fazlalığı dıkkat çekmektedir. Dönem ıçensınde, Bucak aşıretinın korucu başlanndan Adil Akpirinç adlı şahsın, Şanlıurfa Emniyet Müdürlügü Narkotik Şubesı ekiplerince yûkJü mik- tarda eroinle yakalandığı öğrenilmiştir. (17.11.1997 Radikal) Ancak tüm yakalanmalarda, konu aşı- retten uzak tutulmakta, bireysel faaliyet olarak yansıtılmaktadır. Esasen, bu tav- nn dışına, aşiret yapısı itibanyla çıkmak mümkün olmamaktadır. Aşiret ile PKK arasında husumet doğ- ması ve çatışma çıkmasının ideolojik ol- maktan zıyade, PKK'nin aşiret dokusu- nu bozar tarzda propagandaya yönelme- si ve aşiretten "vergi'' adı altında yüksek miktarlarda para talep edilmesinden kay- naklandığı belırtılebilecektir. Kırcı Bucaklar'da salclandı Bucak aşıretı koruculan, 1993 son dö- nemi itibanyla polıs ve jandarma ıle pu- su faaliyetlerine kaülmaya başlamıştır. Aynca aşıret mensuplan, kendi aralann- da haberieşmeyı sağlamak amacıyla mer- kezi Sedat Edip Bucak'ın evi olmak üze- re telsiz sistemı oluşturmuşlardır. "'• Bucak aşıreii korucubaşı Bedir Yiğjt- bay'ın Ocak 1997 ayı itibanyla çevresin- de yaptığı konuşmalarda,"Bucaklar dev- lettir, devlet onlara hiçbir şe> yapamıyor. Aşiretin himayesindeki iki kişi Srverek- ÇaylarbaşHSusık (Bükeç09-72) köyünde bulunmaktadır. Devlet soruşturması da bir şey yapamaz" şeklınde beyanda bu- lunduğu yolunda duyumlar alınmıştır. Aynca, Siverek'teki Kejan aşıretinın reisi Ahmet Kıranın Bahçelievler kat- lıamı ve Topalcınayetine adı kanşan Ha- lukKıra'nın Sedat Bucak'ın evinde sak- landığını ve kendısine yeni bır kimlik ha- zırlandığını açıklaması (21.10.1997 Ra- dikal) üzerine evinın bir bölümü DYP Si- verek Beledıyesi'nce yıktmlmıştır. (1.11.1997 MilliyetKKejan aşiretinin Kırvar aşıretı, Ahmet Kıran'ın da Ahmet Kırvarolduğu değerlendinlmektedır.) Bu durum. aşırette yer alan şahıslann kendilerinı ayncalıklı gördüklerinin bir göstergesi olarak belirtilmektedir. öte yandan Bucak aşireti ileri gelen- lennin devletten toplu veya aylık para al- dıklan hakkında bir belirlememiz mev- cut değildır. Gönüllü korucular da aşi- retten para aldıklannı kesinlikle beyan etmemektedırler. Ancak, aşiretin gelirlerinin özel ve gö- nüllü koruculann istihdammda kullanıl- dığı bir vakıadır. Başka bır deyışle, aşi- ret varlığını ve yapısını muhafaza etmek için PKİCyle yaptığı silahlı mücadeleyi de\ lete çok ıyi pazarlayabilmiş, yasadı- şı davranışlannı da bu sayede örtebilmiş- tır. Susurluk olayını müteakip devlet ku- ruluşlan içindeki itiban bir ölçüde sarsı- lan Bucak camıası ile yöresel ilişkilerin daha ihtiyatlı sürdürüldüğü gözlenmek- tedir. Bunun yanı sıra. Güneydoğu Anado- lu Projesf nin (GAP) devTeye girmesi ıle birlikte toprak ağalığından vazgeçmek ısteyen bölgedekı aşıret reısleri, artık sa- nayi tesısleri kurma yanşına gırmışlerdir. GAP. bölgedekı aşiretlenn toplumsal rolünü de değıştirmeye başlamış, aşiret- ler ve reısleri artık sahip olduklan köy sa- yısı ve arazılennin büyüklüğü ıle değil, kurduklan sanayı tesisi sayısı ıle yanşır duruma gelmişlerdir. Bucak aşiretinin reisi mflletvekili Sedat Edip Bucak. Bucak aşireti reisi ve DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın karde- şı Murat Bucak da özelleştinlen bir te- neke fabnkasını satm alarak, sanayicili- ğe başlamıştır. Bu durum, yüzyıllardır bölgede bir- den fazla köye ve on binlerce dönüm ara- zıye sahıp olarak bilınen bazı aşıret reıs- lerimn, yatınmlar nedenıyle köylennı terk ederek, "ağatakUnna" son verip, çe- şitli merkezlere yerleşmelerine neden ol- muştur. Devlet İçinde çete Sonuç olarak, bölgesel nıtehkte de ol- sa, aşiretin ve silahlı mensuplannm "dev- let içinde deviet" görünümünden süratle uzaklaştınlmalan, ancak iyileştirme gı- rişimleri müddetınce gönüllü koruculan dağıtma veya silahlannı kısa zamanda toplama gibi aşireti PKK'ye yakınlaştı- ncı radikal uygulamalardan kaçınılması- nın yararlı olacağı mütalaa edılmektedir. Yukandaki satırlarda; "Devletten ma- aş alan 350-400 geçici köy korucusu, dev- letin izniyle silah taşr>an gönüllü köy ko- rucusu, aynca aşiretin özel koruma ola- rak adlandınlan silahlı mensuplan ibare- leri ile ' Sedat Bucak II Jandarma Alay Komutanı AJbay Seral Saral'dan Jandar- ma Bölgesi'nde 'iBegal adam alma yet- kisi' istemiştir" cümlesi. bölgede güvenlik güçlerinin opera.s\onlan tamamen Bu- cak aşiretûıe de\Tetme > t etkisine girmesi, operasyonlann aşiret ileri gelenlerince planlanması ve uygulanması. Bucak aşi- retinin bölgedeki kırvar, Karakeçili gibi aşiretleri de hâkimheti albna alma giri- şimleri, kaçakçılığa adı kanşanlara mü- samahalı da> ranılmasu silah takplerinin büyük ölçüde >erine getirilmesi, aşiret mensuplannm uyuşturucu ve silah ka- çakçılığına adı kanşanlann sayısal ola- rak fazJalıgı, korucubaşı Adil Akpirinc'in yüklü miktardaeroinle yakalanması'' gı- bı ıfadeler Bucak aşiretinin durumunu yansıtmaktadır. "Aşiretile PKK arasında husumetdog- mas ve çaüşma çıkmasının, ideolojik ol- maktan ziyade. PKK'nin aşiret dokusu- nu bozar tarzda propaganda>a >önelme- si ve' vergı' adı altında >üksek miktarlar- da para talepetmesinden kavnaklandığı'1 şeklindeki değerlendirme özellikle Sa- yın Başbakan'm dıkkatıne sunulmahdır. Bılhassa "Aşiret varhğuu ve yapısını muhafaza için PKK ile yapögı süahb mü- cadelevi devlete çok iyi pazarlayabilmiş, yasadışı dav ranışlannı da bu sayede örte- bilmiştir" yorumu dikkate değer bır ifa- dededır. Sonuç olarak da aşiretin ve si- lahlı mensuplarmın, "devlet içinde dev- let" görünümünden süratle uzaklaştınl- malan, ancak aşireti PKK'ye yakınlaştı- ncı radikal uygulamalardan kaçımlması gerekrjği aşikârdır. Aşıretin, aşiret yönetıcilerinin devlet- le ilişkilerinin gözden geçirilmesi, yasa- dışı tüm iş ve işlemlennin özel bir çahş- mayla ortaya konması gerektiği düşünül- mektedır. Kamuoyunun gündemine ge- len çeşitli çeteler oluşmuştur. Bunlardan Kocaeli çetesi (Hadi Ozcan). Söylemez- ler çetesi ve Yüksekova çetesi dıkkatleri çok fazla çekmıştır. Her üç çete oluşumu da yargıya inti- kal etmiştir. Ancak olaylar bitmemiştir. Hadi Özcan'ın tutuklanması ve çete re- isi olduğu iddialan ve yapılan yayınlar kendisinin önemiru ortaya çıkarmış, ha- pishanede otaıası bile haber gönderip, adamlan vasıtasıyla haraç toplamasrnı ve Alaaddin Çakm gibi gücünü arttırması- nı engellememıştır. Hadi Özcan gibi ga- np ve hasta ruhlu bir kişinin bu duruma gelmesi ilgi çekicidir. Emniyetin de, MlT'ten Eymürgrubunun da,jandarma- nın da adı geçenle ilişkıleri ve irtibatlan vardır. Kocaeli Emniyet Müdür Muavini Cemal Şencan'ın dosyası incelendiğinde olaylann kamufle edilmesi için Cemal Şencan'ın kurban seçildiği ortaya çıka- caktır. şeytan iıçgenl Aiğanistan ve Iran üzerinden yurda gi- ren ve Adapazan-Bolu-tstanbul üçgenın- de işlendikten sonra mamul olarak Avru- pa'ya göndenlen uyuşturucu trağinde ge- çiş noktası olan Koceli'de çetelerin orta- ya çıkışı. aynca Jandarma Alay Komu- tanı Veli Küçflk, Emniyet Müdürü Nihat Camadan ve AfTan Keçeci'nin adlannın çeşitli olaylara kanştınlmış olması, yo- rum ve spekülasyonlan arttırmış, bölge- nın şeytan üçgeni olarak adlandınlması- na sebep olmuştur. Bölgeyle ilgili olarak kapsamlı değer- lendirmelere başvurulmaması, adı çeşit- li iddialara kanştrnlmış görevliler hak- kında tatmınkâr açıklamalann ve soruş- tunnalann yapılmaması, çetenm varlığı- nın ve devamının en büyük delıli olarak algılanmasına yol açmıştır. Yabancı pa- saportlu olmalan sebebıyle Yabancı Ser- maye Daıresı'nın verdiği izinle Türki- ye'de çalışan ve failı meçhul bır cınaye- te kurban giden Asgar Smitko ve Lazem Esmaeili'nin durumu da çeşitli istifham- lara yol açmaktadır. Her ıkisi de kumarhaneden çıkıp gece 03.40'ta 34 RZU 47 no'lu Mercedes'e binmişlerdir. Ataköy'de tepe lambası ya- nan bir polis otosu tarafindan durdurul- muş,*öîwo1 edilmiş, araç Yeşiryurt-De- mıryolû köprüsü altında boş olarak bu- lunmuştur. MİT kolaylık gdsterlyor Adı geçenlerin 1989'dan beri uyuştu- rucu tıcareti yaptıklan, sahte pasaport düzenlemekten yakalandıklan, emniyet- çe müteaddit kereler ülkeden çıkanlmak istendikleri, herdefasında MtT'in müda- halesiyle ikametlerinm uzatıldığı, aynı aıleye mensup Ahmad Esmaeili'nin "uyuşturucu kaçakçıhğmı üst düzeyde yürüten kişileıie birlikte olduğu" ve va- tandaşlığa alınmasının sakıncalı bulun- duğu emniyet dosyalanndan elde ettiği- miz bilgilerdir. Her ikisinin kayıp olma- sından sonra fakat öldürülmelerinden ön- ce ailenin Yeşfl'e haraç ödediği de hatır- latılmalıdır. Asgar Smitko, emniyet ıstıhbaratının yazılanna ve tespitlerine göre birçok ya- sadışı faaliyetin yanı sıra Iran'ın Humey- nirejıminden o günün şartlanna göre çok büyük meblağ ile çok miktarda silah al- mış, lstanbul'daki rejım muhalıflennı Iran Gizli Servisi'ne haber vererek, öl- dürtmüştür. Bu bilgiler üzenne, emniyet, adı geçen kişiyi bulunduğu yerden der- hal sınırdışı etmek istemiş, tüm valilik- lere çekilen faksla bu emir bildirilmiş ol- masına karşm MÎT Müsteşarlığı bu giri- şimlere, kendisinden istifade edildiği ge- rekçesiyle. 5-6 yıl devamlı yazışmalarla engel olmuştur, ama Ocak 1995'te kaçı- nlması ve öldürülmesine kimse engel ol- mamış veya olamamıştır. Bu tespitler, Sayın Başbakan'a yorum- suz sunulacak kadar açıktır. Söylemezler çetesıyle ilgili gelişmeler daha ilgi çekicidir. Söylemezler ve M. SenaSöylemez, Bucak aşireti ileri gelen- lerinden Osman Bucak'ı öldürmek ama- cıyla, berabennde Siırt tl Jandarma Ko- mutanlığı'nda görevli Osteğmen Can Köksal ve tetıkçı Fevzi Şahin olduğu hal- de Mersm'e gıderken, 11. 06.1996'da Adana-Pozantı mevkıinde. tstanbul ve Adana Emniyet müdürlükleri ekıpleny- le girdikleri silahlı çatışma sonucunda yakalanmışlardır. SÜRECEK UZYAZIIORHAN BİRGİT Rizeliler, hemşerileri Mesut Yılmaz ile övünmekte yerden göğe haklılar. Yılmaz, 1983'ten beri ilini onuria ve yetkinlikle temsil eden bir siyaset ada- mı. Dahası, artık bir devlet adamı da. Ama Rizeliler, son seyahatinde Yıl- maz'dan, illerinde, üstelik başbaka- nın adını ve soyadını taşıyan bir üni- versite açılmasını istemekle ne kadar doğru bir görevi yerine getirmiş olu- yoriar? Hele böyle bir öneriyi yapar- ken, Cumhurbaşkanı'nın başbakan olduğu sırada, Isparta'da "Süleyman Demirel Üniversitesi"rim açılmasını sağlamış olmasını niçin örnek seçi- yorlar? Popülizm, "Onda olan elbette ben- de de olsun" kuralını işletirse, Türki- ye'de attyapısı bulunsun bulunmasın, her ile bir üniversitenin levhasının asıl- ması, her ilçede fakülte ya da yükse- kokul gerçekleştirilemezse de, en Bir Mühür, Bir Müdür! azından bir meslek okulu açıldığının haber büttenlerine geçmesini sağlar. Geçen yıl Bayburt'ta, ilin çok de- ğerli valisi Ali Haydar Öner kentin yüksek birtepesinden bana "Şu bina da meslek okulu" demişti. Okulun müdürü o tarihte ayın belli günlerinde Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki asıl görevinden aynlıp gelebiliyormuş. ••• Üniversite furyamız böyle. Peki ya ortaöğretim kurumlan? He- le o yabancı dil ile eğitim yaparak yük- seköğrenime anadilleri yanında en az bir yabancı dil bilen gençlerin yetişti- rilmesi amacı ile açılan Anadolu lıse- leri? Birkaç gün önce, bir gazetemiz- de bu liselerin durumunun hiç de iç açtcı olmadığını ortaya koyan küçük bir haber, beni Milli Eğitim Bakanı Hik- met Uluğbay'dan ne olup, ne bittiği- ni öğrenmeye yöneltti. Anadolu lisesi levhasını taşıyan or- taöğretim kurumunun sayısı, 1997 yı- lının son gününe kadar 391. Bu yıl, yabancı dil ağıriıklı programla öğre- nim yapan 15 lise de, bu okullann lis- tesine eklenmiş. 1998 yılının ikinci ayında, Anadolu liselerinde matematik, fen, fizik ve kimya eğitimi veren öğretmen sayısı 2 bin 224. Bu 2 bin 224 öğretmen içinde, ya- bancı dil ile eğitim veren "ODTÜ, Ege Üniversitesi, Hacettepe, Marmara, Bilkent" üniversitelerinin fakültelerin- den diploma almış olanlar 617 kişi. 1507 öğretmen başka fakültelerde Türkçe öğrenim göımüş, ama daha sonra yabancı dil kurslannı bitirmişler Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı'nın asıl amacı yeni Anadolu lisesi levha- lan, yeni müdürier ve mühürier değil, bu kurumlarda öğrenim görecekler için anadili gibi yabancı dil bilen öğ- retmenlerin açığını kapatmak. Anadolu liselerinin mantar gibi yer- den bitme hızlan, elbette yeterli öğret- men bulunmasını zorlaştırmış. 1982 yılında 25 Anadolu lisesi açıl- mış, 1991'de bu sayı 160 olmuş. 1997'de ise 391. Uluğbay, yeni Ana- dolu Isesi açmayı düşünmüyor. 391 sayısını, yukanda belirttiğim 15 lisenin eklenmesi ile 406 olarak dondurmak, kalifiye öğretmen, yani yabancı dil ile öğrenim yapmış öğretmen sayısını gi- derek arttırmayı amaçlıyor. Bu yıl bakanlığına alacağı 155 bin öğretmen kadrosunun içinden, bu li- selerin gereksinmelerini karşılamak istiyor. 2000 yılına kadar, bir o kadar öğretmen kadrosu daha sağlanabilir- se, ortaöğrenimde sınıflardaki öğren- ci sayısını küçülterek kalrteyi yüksett- me, ANASOL-D hükümetinin Milli Eğitim Bakanı'nın uykulannı kaçırta- cak kadar uğraştığı bir hedef. ••• Evet. Kalitesiz ya da yeterli kalitesi sağlanmamış bir eğitimin kimseye ya- ran olmadığı ortada. Bence Rizeliler de, hemşerileri başbakan gibi mezun yetiştireceğine güvenmeden, illerine üniversite istemekten; hele bu üniver- sitenin levhasına Mesut Yılmaz adını yazdırmaktan vazgeçmelidirler. Olacaksa, Rize'nin çayı gibi bir üni- versite olsun. BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Bilim, Din ve Eğitim Üstüne... Dünyaca ünlü matematikçimiz Cahit An"ın ar- kasından, sanki sıraya girmiş gibi, Adnan Benk, Ali Utvi Ersoy, Özer Kabaş, "Elveda dünya, mer- haba kâinat" dediler. Bilimin, kültürün ve sanatın başı sağ olsun! Biz arkada kalanlara "bahçemizi işlemeyi sürdürmek" düşüyor. Ne var bahçemizde bugün? Şu aramızdan aynlan dört aydın insanın dördü de, bilimin ayncalığına inanan, eğitimin insanı ya- ratmada oynadığı rolü bilen, laik bir dünya görü- şüne sahip kişilerdi. Yeni okuyup bitirdiğim bir ki- taptan söz ederken, dolayısıyla onları da anmış olacağım. Krtap, Hüseyin Batuhan'ın Yapı Kredi Yayınla- n'nda çıkan Bilim, Din ve Eğitim Ûzerine Düşûn- ceter'i. Yazan, hele Cumhuriyet okurianna aynca tanıtmanın anlamı yok. Gazetemizde seyrek de olsa yayımladığı yazılannı ilgiyle okuduğumuz bir kalem; nadir düşünürlerimizden de biri. Birkaç yıl önce çıkardığı Bilim ve Şariatanlık'm arkasından şu son kitabı daha da can alıcı konulann üstüne eğiliyor. • Bilim, din, eğitim; gazetelerde, dergilerde, bu arada televizyonlarda durup durup tazelenen ko- nulardır; onlara demokrasiyi, laikliği ve özgüriüğü de eklemelisiniz. Ne var ki hepsi de çarpıtılarak ele alınır; yazar ya da konuşmacı, mezhebine ve meş- rebine göre yaklaşır bu kavramlara. Bilim adına şariatanlık yapar çoğu kez; din adına dinciliğe so- yunur; eğitim derken de, yığınlara götürülmesini is- tediği kendi kafasındaki çarpıklıklar, dayanaksız ve dayanıksız bilgilerdir. Niçin öyle olur? Çünkü, kavram terbiyesinden geçmemiş kafa- lardır ortada dolaşan; felsefeyle ilişki kuramamış, tarih bilincine sahip olmayan, çağının anlamına varamamış insanlardır. Toplum olarak da söyten- ce meraklısı, masal düşkünüyüzdür; buğulu ve belirsizden hoşlanınz. Hüseyin Batuhan, kjtabında bilim, din ve eğitim konulanna, felsefeci olmasının tutarlılığı, disiplini, giderek cesaretiyle eğiliyor; öyle olduğu için de kül yutmuyor, dobra dobra konuşuyor. Yanıtını aradığı can alıcı sorular toplumumuz için. Buyurunuz birkaçını! Türkiye'nin bir bilim politikası var mı? Yoksa ne- den? Osmanlı Türklerinin, "bilgiüretimi" hevesine ka- pılmamış olmalarının nedenleri nelerdir? Tarihsel bakımdan felsefe ve bilim ilişkisi bize ne- ter gösteriyor? Demokrasi ve laiklik derken ne anlamalı? Zorun- lu din dersleri, aslında hangi amaçlara dönüktür ve laiklikle bağdaşabilir mi? Aynca, neler öğretili- yor bu derslerde? Toplumumuzda hoşgörüsüzlüğün "yaylım ateş "çileri kimlerdir? Fikir düşmanlığının kaynakları nelerdir? "Fikir suçu" kavrarrHnın altında nasıl bir çarpıklık yatı- yor? • • ' Islam ve bilim ilişkisihi nasıl anlamalı? '"' '*•" Demokrasi için eğitim neolmalı veeğitimdena-• sıl bir reforma gidilmeli? Inanma sorumluluğu ya da şüphe etme yüküm- lülüğü nedir? Bilim eğitimi hangi amaçlara yönelik olmalı? Eğitimin özgüriükle ilişkisi nedir? Bir demokra- side eğitimin görevleri nelerdir? Bu sorulan yanıtlamaya kalkarken, yazar, dışan- da ve bizde bütün bir tarihsel deneyimi ve güncel gelişmeleri gözler önüne seriyor. Onu okurken, şu ya da bu dar görüşün dışına çıkıyor, ufkunuz ge- nişliyor; öyle olunca da çarpıklıklar, hele bizdeki- ler bütün çıplaklıklarıyla sıntıyor. Hüseyin Batuhan için önemil olan, doğrularm kendisi! Onlann arasında, elbette bizim çağdaş tarihimi- zin doğrulan da var: 1923 Devrimi'yle "çağdaş uy- gartık" yoluna gelip girmişken, yan yoldan geriye dönülmüştür. En acı saptırma da, Cumhuriyet'i ayakta tutacak "aydın" ve "özgür" insanlar yetiş- tirme davasına ihanetle olmuştur. Türkiye'de de- mokrasinin sadece "lafzı"na kapılıp onu sıradan bir "seçim " oyunu olarak tezgâhlayıp sürdürenler- dir işlerin soaımlusu da. Yazar, kitabının sonuna koyduğu Demokrasi mi, Uygartık mı? adlı yazısın- da bu çarpıklığı bütün çıplaklığıyla sergiliyor ve düşünmeye çağınyor insanlan. Hüseyin Batuhan'ın kitabı, bizde 21. yüzyılın eşi- ğinde yazılmış en önemli birkaç eserden biridir. Onu yer yer kötümser bulacaklar çıkabilir. Ama her şeyin berbat hale getirildiği bir toplumda, nasıl iyimser olabilirdi ki yazanmız? Devlet Bakanı Yıldırım ' Susurluk'ta en büyük karargâh Güneydoğu' ANKARA (Cumhuri- yet Bûrosu) - GAP'tan so- rumlu Devlet Bakanı, ANAP Diyarbakır Millet- vekili Saüh Yıknnm, Su- surluk'un en önemli ka- rargâhının Güneydoğu ol- duğunu, terörün durması- nı "bölgedeki çaöşmalar- dan rantsağlayan çevrele- rin" engellediğini söyle- di. Yıldınm, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi pek çok yasadışı eyleme bulaştıklan saptanan aşi- retlerin, 1993 yılından başlayarak Ankara'nın et- kisiyle DYP'lileştirildiği- ni iddia etti. Devlet Bakanı Salih Yıldınm, Cumhurryet'e yaptığı açıklamada, Baş- bakanhk Teftiş Kuru- tu'nca hazırlanan Susur- luk raporunu "sansürlıi" bölümleri dışında okudu- ğunu bildirdi. Yöredeki baskı gruplanrun 1993-% yıllan arasında etkin rol oynadığını söyleyen Yıl- dınm, "Yoksa, o yörede DYP'B olan aşiret, olma- yan aşiret di>e bir şe> yok. Balun şündi DYP'K olarak düşünülen aşiretlerin bü- yük bir kKinı ANAP'h gi- bi göriinüyor. Bu, onlan kuilanan pek çok kişiyi, enstrümanı, kunımu da kullamtığı gibi o insanlan da kuilanan buradaki (Ankara'dald) hatah poli- tikanın, kafanın ve mann- ğm ürünüdür. Susurluk'u deşifre ederseniz, dokü- mante ederseniz, onJann hepsi tek tek dökülecek- tir." Hükümetlerin, Susur- luk'ta ortaya çıkan man- zaranın dışında tutulama- yacağını vurgulayan Yıl- dınm. bu kadar yasadışı eylemin belirli kaynakla- nn desteği olmadan sür- dürülemeyeceğini kaydet- ti. "Susurtuk'la aiakah en büyük karargâh Güney- doğu" diyen Yıldınm, Güneydoğu'nun uyuştu- rucu ve silah kaçakçılığı- nın merkezi olduğunu, bölgede son 3 yıl içinde de 2 bin 49 failı meçhul cina- yet işlendiğıni kaydetti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear