Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 1998 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Umur Turagay, yaşamımızın bir parçasına dönüşen şiddeti artık fark edemediğimizi belirtiyor
'Karışık Pizza' üçüncü sayfa fibnî
ESRA ALtÇAVUŞOĞLU
Türk sinemaii genç yönetmen-
lerin başanlannı konuşadursun,
bu isimlerden birinin daha filmi
göstenme girdi bile. Umur Tura-
gay'ın yönettiği 'Kanşık Pizza'
alışık olmadığımız tempolu sah-
neleri ile aksiyon fılmine ilgi du-
yan izleyiciyi sinemaya çekeceğe
benziyor.
Umur Turagay, uzun metrajh
ilk fılmi olan Kanşık Pizza'nın
yapımcısı ile başrol oyunculann-
dan Cem Ozer arasındaki malum
tartışmanın basına yansımasıyla
pek ilgilenmiyor. Tartışmanın
Cem Ozer tarafindan herkesin
önûnde yapılmasını çok gereksiz
buluyor ve yapımcının da fılmin
para getirmesi için bu tür yollara
başyurabileceğini söylüyor "Ka-
Htesiz ve gereksiz bir tarüşma bu.
Kim takarCem Özer'in ne düşün-
düğünû? Her iki tarafin da birbi-
rine yapüğı haksıziıklar olabilir a-
ma bunu seviyesiz buluyorum. Ya-
pımcı elbette fdmin para getirme-
si için kullanaeaktır bu sahneleri.
Bunun tersini düşünmek a> kın ge-
Byor. Ben yapmazdım ama yadır-
gamıyorum. Biz sanat yapmıyo-
ruz Id mesleğinıizi icra ediyoruz.
Sinemanın sanata ne kadar ait ol-
duğunu tarbşınm, sinema ber şey-
den önce bir sanayi."
Abarü oimah
• Reklam filmi ve videoklip der-
ken uzun metrajh çekme düşünce-
si nasıl oiuştu?
UMURTURAGAY-Birdenbi-
re oldu. Muhakkak uzun metrajlı
bir fılm çekmeliyim diye bir dü-
şüncem yoktu bugüne dek. Fiimin
yapımcısı Faruk Aksoy. geçen yıl
gelip filmin senaryosunu anlaffi-
ğında hoşuma gitti, önûmüzde de
boşluk vardı ve fılmi çektik. Uzun
metrajlı reklam filmi çekmekten
pek farkı yok. Bazı hikâyeler
uzun, bazı hikâyeler ise kısa olu-
• "Filmin
senaryosunun Amerikan
filmi erine
benzetilmesini
dangalaklık olarak
niteliyorum. Türkiye'de
mafyadan
bahsedilemeyecekse ve
bu tip konuda film
çekildiğinde böyle
şeyler yazılacaksa veya
Amerikan sinemasına
atıf olarak
gösterilecekse fazla
söyleyecek bir şey yok.
Türkiye uzun zamandır
çeteyle, mafyayla
boğuşuyor. Hepimiz
aynı dünyada
yaşıyoruz."
Umur Turagay 'm ilk uzun metrajh filmi 'Karışık Pizza'da başroUeri Meltem CumbtıL, Cem Özer ve Olgun Şimşek paylaşıyoriar.
yor.
- Kanşık Pizza'da özellikle şid-
det sahneleri önde. Türk sevirdsi-
nin aksiyon fılmlerine büyük ilgi
gösterdiği düşünülürse, şiddetin
seyird çekmek için özellikle kulla-
nıküğını sövlenebilir nıi ?
Hayır, böyle bir kaygımız ol-
madı. Şiddet zaten hayatımızın bir
parçası halıne geldı. Öyle kı şid-
deti artık fark edemez hale gel-
dık. Nefes almak, yemek yemek
ne kadar doğal geliyorsa, günlük
hayatımızdaki şiddet de o kadar
doğal. Filmde sürekli tabancaları
konuşturmuyoruz. Burada sadece
biraz daha abartılmış üslup var.
Abartının sınemada ya da sanatın
herhangi bir dalında olması ge-
rektiğinı düşünüyorum. Insanlara
her gün yaşadıklan hayatın tıpkı-
sını vermenin anlamı yok. lzleyi-
ci sinemaya gittığınde, yaşadıkla-
nndan farklı şeylerle karşılaşmak
Iran 'ın Salman Rüşdi hakkında çıkardığı ölümfetvasının üzerinden dokuz yıl geçti
Birakın insanlar konuşsun'Kültûr Servisi - tngiltere Başbakanı
Tony Blair ile yazar Salman Rüşdi ara-
sında bir sûredir beklenen görüşme,
Iran'ın Rûşdi hakkında çıkardığı ölûm
fetvasının dokuzuncu yıldönümünde
gerçekleşti. Blair, Salman Rüşdi ilegiz-
li bir mekânda buluştu. Ingiliz hükümet
yetkililerinin verdiği bilgiye göre Tony
Blair, "Şeytan Ayetteri" kıtabında Islam
dınine hakaret ettıgı gerekçesiyle lran
Devlet Başkanı Ayetullah Humeyni'nin
hakkında ölüm fetvası çıkardığı Hint
asıllı Ingiliz yazar Salman Rüşdi'yı des-
teklediğini açıkladı.
Tony Blair'in bujesti, lşçi Partisi'nin
geçen yıl mayıs ayında iktidara gelme-
sinden beri bu buluşmayı bekleyen san-
sür karşıu örgütleri sevindirdi. Blair de.
Rüşdi de Scotland Yard'ın aynı birimi-
ne mensup olan özel koruma bölümün-
ce korunuyor.
Düşünceleri dile getirme özgürlüğü-
nün "söylenmemesi gerekenleri" de kap-
saması gerektığıne ınanan Salman Rüş-
di, "Duymaktan hiç hoşlanmavacağuuz
bir şeyin söyienmesi noktasında başlar
ashnda özgürlük. Bazı şeyteri halının al-
tma süpürmek yerine her şeyin açıkca
söytenebikliği bir toplum düzeni bence
çok daha önemli" dedi.
Ölüm fetvasının ardından Rüşdi 'nm
yaşamı bir kâbusa dönüştü; sürekli sak-
lanarak yaşadığı kent ve ülkeleri değiş-
tirmek zorunda kalıyordu. Şimdilerde
ise halkın arasına yerüden girerek kitap
imzalamaya, partilere ve ödül törenleri-
ne katılmaya başladı. Rüşdi, alışverişe,
sinemaya ya da yemek yemeye gittiğın-
de yan masasında, onu korumakla gö-
revli birilerinin oturduğunu söylüyor.
ancak bu süre içinde hiç kılık değiştır-
memiş. Bir defasinda peruk taktığını.
ancak arabadan indiğinde insanlann
kendisini tanıdığını ve dalga geçtikleri-
ni anlatıyor: "Kendimi aptal gibi hisset-
tim. Peruğu çıkardım ve bir daha da tak-
madım."
Fetva'nm açıldanmasıyla birlikte tn-
giltere, Iskoçya ve Galler'in büyük bo-
lümünde yaşadığını belirten Rüşdi, ev-
lerin belirli acenteler tarafindan doğal
Salman Rüşdi, şimdi esldye nranla daha az ev değiştiriyor, yaşamı daha yerleşik.
olarak kıralandığını söylüyor Yürümek
istediğinde birkaç mil öteye gitmek zo-
runda kalan Rüşdi. bırçok insanla tanış-
mış ve insanlann kendısıne yakın dav-
randıklannı söylüyor.
Dokuz yıl süresince hem kent mer-
kezlennde hem de kırsal alanlarda ya-
şamış yazar. "Şehirde karşüastığmız tek
proMetn evlerin birbirine vakın olnıasL
Kırsal alandaysa insanlar çok konuşuyor
ve yaşadıklan yerde olup biten her şe>i
biliyorlar. İnsanlann inanacaklan öykü-
ler uydurmak zorundasınız," Şimdıyse
eskiye oranla daha az e\ değiştiriyor ve
yaşamı daha yerleşik.
1989 yılında fetvanın açıklanmasın-
dan birkaç ay sonra Amerikalı yazar eşi
Marianne NVîggins onu terk etti. Salman
Rüşdi şimdi, yaymcı EHzabeth VVest'le
evli. Bundan yedi yıl öncetanışmışlar ve
geçen yıl New York"ta evlenmışler. Rüş-
dı'nın en küçük oğlu Milan sekiz aylık.
Yaşamının bu yönünün çok güzel oldu-
ğunu söyleyen Rüşdi. u
Ben bir sirkte
oyuncuyum. Ancak onlan sirkten ve spot
ısıklanndan uzak tutmak istiv-orum."
Fetvanın ilk günlerinde 'kıını temiz-
leme' Rüşdi'nın dış dünyayla ıletişimi-
nı sağlayan anahtar sözcüktü. Bu Rüş-
di'ninziyaretçilerinı.ailesıyleilışkileri-
nı kontrol etmek ve istenmeyen kişiler-
den kurtulmak için bir yoldu. Önceden
a\arlanan randevulara gelecek kişilerin
başkası tarafindan takıp edilip edilme-
diği izlenirdı. Peki.şuandadaböyle bir
korumaya ihtıyacı varmı? Rüşdi gerek-
lı olmadığını düşünüyor: "Hükümet
tranlı ajanlann fervayı uygulayacakla-
nndan korkruğu için bir koruma sağla-
dığını sö\ lüyor. Güvenlik senisleri tran-
luann köpeklerini geri çektiğine inanmı-
yor. Son uyan bundan birkaç hafta ön-
ce gekfi."
1991 yılında bombalanarak öldürü-
leceğini bildiren bir haberin geldiğini
belirten Rüşdi. "Ne oldu bilmhorum,
ama hâlâ buradayım. Yapacaklanna
inanmasak bile böyle bir şeyin olabilece-
ği ihtimalini göz önünde rutmalrvTz" di-
yor. Rüşdı korumalanyla ılişkisi iyi ol-
sa da ilk yıllarda zorluklar çektığini söy-
lüyor. Sıradan Müslümanlann bir şey
yapmayacağını, bütün işi politikacılann
ayarladığmı belirten Rüşdi'yi destekle-
yen Müslümanlarda var. Suudi Arabis-
tanlı bir gazeteci kendisini tebrik etmiş
v e onun gerçekten özgür bir insan oldu-
ğtınu söylemiş.
Salman Rüşdi, kendisine ölüm ceza-
sı verenlerin kitabı hiç okumadıklan dü-
şüncesinde."Kitaptaki her şey öykü. in-
sanlar başka dünyadan gelip başka bir
dûnyaya gidiyor. Her şey radikal bir sor-
gulama sürecine giriyor. Khabın kendi-
si radikal metamorfoza dönüşüyor" di-
yor.
FeUanın açıklanmasından sonra yaz-
dıği 'Harun ve Deniz Öyküleri' isimli ki-
tabında çocuklar ve yetişkinlerle ilgili
öyküler anlatarak ölüm cezasına tepki-
sini dile getiriyor. 'Gece yansı Çocuk-
lan', 'Şeyian Ayetleri' ya da 'Moor's Last
Sigh' güç ve insanlığı ele alıyor. Ana te-
maysa: 'Bırakın insanlar konuşsun.' Ha-
run ve Denız Öyküleri ile ilgili şunlan
söylüyor: "Hayali cümleler. Aylar^ıDar
sonra bile doğrulayaımyorsunuz. Oykü-
cü susturuluyor, çünkü şeytanın gücü
Deniz Öyküleri'ni zehirledL Bu güçler
sesi susturmayı istiyor, çünkü öykülerin
etkisini ve gü/elligini anlamryor ya da
anlayamrvor. Anlaöanın oğlu Harun her
zaman zehiıienerek öykülerin kaynağt-
nı kurtarmaya çalışryor. Bu da 'denızle-
nn tanrısı' babasının sihirii öyküler an-
latma göcünü artbrryor ve Harun un
kaybolan kasabasına yeni bir yaşam ge-
tiriyor."
Şu sıralar yeni kitabını bitirmek üze-
re olduğunu belirten Rüşdi şöyle anla-
tıyor: "Kitapta depremde ölen şarkıcı
bir kadının yaşamı anlanlryor. Kısaca
aşk, rtnrk'n roll ve depremkr hakkında
bir kitap. Kitabı eylülde bitirecegimi sa-
nıyorum." "Geceyansı Çocuklan" isim-
li kıtabının ise BBC tarafindan Sri Lan-
ka'da filme çekileceğini, ancak fılm çe-
kimleri başlamadan bir süre önce bu-
nun iptal edildiğini belirtiyor Rüşdi.
istiyor.
- Filmin üç başrol oyuncusu da
popüler isimier. Oyunculann se-
çiminde gişe kaygısıyı rol oyoadı
mı?
Filmdeki oyunculan ben seç-
medim, yapımcı seçti. Elbette ben
de o isimlerin kalitesine güven-
dim ve sonuçta da oyunculardan
memnun kaldım. Meltem Cum-
bul bence role tam olarak oturu-
yor. Cumbul'un role oturmadığı
şeklindeki söylentilerin kaynağı,
onun farklı biçimde tanınması.
Rolün alnndan çok iyi kalktı ba-
na göre. Ama bu çok şahsi bir dü-
şünce tabii.
Aynı insanlarız
- Kanşık Pizza, Tarantino film-
lerine benzerliği dolayısıyla ekşti-
rialdi-
Bu tür eleştiriler fılm göstenme
girmeden önce ortaya atıldı, Pulp
Fiction'dan esinlenilmiş gibi...
Böyle düşünen insanlan anlaya-
mıyorum. Önce fılmi görsünler.
Filmin senaryosunun Amenkan
fılmlerine benzetilmesini danga-
laklık olarak niteliyorum. Türki-
ye'de mafyadan bahsedilemeye-
cekse ve bu tip konuda film çekil-
diğinde böyle şeyler yazılacaksa
veya Amerikan sinemasına atıf
olarak gösterilecekse fazla söyle-
yecek bir şey yok. Türkiye uzun
zamandır çeteyle, mafyayla boğu-
şuyor. Öyle bir toplumda yaşıyo-
ruz ki "Amerikan sinemas tipin-
de" ne dernek çok merak ediyo-
rum. Hepimiz aynı dünyada > aşı-
yoruz. Bugün Türkiye, Chicago,
Londra veya New York'tan farklı
değil ki... Aynı müzikleri dinliyo-
ruz, aynı giysileri giyiyoruz, kısa-
ca aynı insanlanz.
- Klasik Türk filmlerine ve
80'den sonra çekilen karamsar ve
'entel' fflmlere bakış açınız nedir?
Bakış açım yok. Bir ınsana gi-
dip "Sen neden böyle bir şey yap-
nn" demek çok zor bir iş. Çünkü
herkesin kendine ait bir dünyası
var. İyi ki de öyle. Ben gidip bir
sinemacıya, neden böyle karam-
sar bir fılm yaptın, deme hakkını
kendimde bulmuyorum. Bu onun
kendi sorunu. Kendi ilgisini çe-
ken konu buysa yapar, neden yap-
masın.
- Türksinemasında tür yelpaze-
sinin genişlememesini, örnegin
korku \ç gençlik rılmlerinin çelö-
lememesini neye bağlıyorsunuz?
Türkiye çok çabuk değişen bir
ülke. Bundan dört beş yıl önce
doğru dürüst fılm yapılamıyordu.
Bugün daha çok film yapılıyor.
Fakat yıne de çok az. Yılda
400'den fazla film çekilen bir ül-
kede olsak, zaten çok fazla konu-
nun işlendiğini görürdük. Ama
her şeyin başındayız henüz. Türk
sineması kendisini toparlayıp so-
luk almaya başlarsa, nicelik anla-
mında da daha fazla bir üretim içi-
ne girerse konular da gittikçe ge-
nişleyecek.
Bir kadının öyküsü
- tkincifilminizyineaksiyon fil-
mi miolacak?
öyle bir şartlanmaya girmek is-
temiyorum. Ben sadece bu tarz
çalışıyorum demek çok zor. Ayn-
ca köy filmi çekmememin nede-
ni o dünyayı bilmiyor olmam. Bil-
diğim şeyden bahsediyorum. Şeh-
ri ve burada yaşayan insanlan iyi
tanıyorum. tkinci fılmim de tabii
ki bu eksen doğrultusunda olacak.
- Son on yılda Türk seyircisinin
izlediği filmlerin büvük bölümü
aksiyon sinemastnın örnekleri. On
yıl önce Yeşflçam'da yine aynı se-
naryoyu çekebilir miydiniz?
Tabii çekebılirdim. Ufak tefek
değişiklikler olabilirdi, ama yıne
de buna yakın bir film çıkardı. Si-
nema teknikleri çok fazla değiş-
medi çünkü.
- Kanşık Pizza'yı bir kadın fil-
mi olarak degeriendirebüir mhiz?
Keşke. Erkek yönermen olarak
bir kadın filmini becerebildim mi
bilmiyorum. Filmdeki kadın rolü
benim için çok önemli. Her ne ka-
dar erkek olarak baksam da kadın
rolünü kayırmayı denedim. Film-
deki bazı öğeler kadına yakın.
Film kadmlann değil, bir kadının
hikâyesi. Kanşık Pizza'nın gaze-
telerin üçüncü sayfa filmi oldu-
ğunu iddia ediyorum.
Devlet Sanatçısı şef Hikmet Şimşek, yetkililere ulaşamayınca çaresizliğini kitap yaptı
Bir konservatııvar müdürünün 'gerçek yüzü'nü yazdı
AÎVKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Dev-
let sanatçısı Hikmet Şimşek. 50 yıldır gö-
rev yaptığı Hacettepe Oniversitesi Anka-
ra Devlet Konservatuvan'ndan aynlması-
na neden olan Müdur Aö Doğan'ın baskı-
sını kitaplaştırdı. Ameliyarı için çıktığı
yolculuk öncesinde yazdığı kitapta, Do-
ğan'ın kurumda usulsüz işlemler yaptığı-
nı iddia eden Şimşek, "Ameliyaöan son-
ra ermeydanında tekrar kozlan bölüşmek
üzere" mesajını gönderdi.
Devlet sanatçısı Profesör Hikmet Şim-
şek, kıtabının adını "Hikmet Şimşek-AB
Doğan Ola>ı ve Bir Müdürün Bu Olaym
Arkasından Yansıyan GerçekYüzü" koy-
du. 35 sayfadan oluşan kitabm giriş bölü-
münden önceki önsözünde Şimşek. "Be-
nim naçiz kişiligimde 40 yüı aşkın onuıiu
hizmeti olan bir öğretim üjesine eşi az gö-
rülür çirkinlikte büyük birtıaksızlık yapıl-
nuştır. Ünhersite rektörlüğüne jazdığun
\aalara ve suç duyurusuna yanıt alama-
dun" dedi. Beyin operas>onu nedenıyle
"varhkla yokluk arasındaki dönemeçte"
olduğunu \-urgulayan Şimşek, yeru birola-
nak doğmaması yüzünden kamuoyuna
gerçekleri anlatmak istediğini kaydetti.
Kitapta, Doğan'la tanışmasına ve çalışma
sürecine de değinen Şimşek, Doğan "ın
kons.ervatuvar müdürü olduktan sonra an-
laşmalan yapılan tüm proje ve konserleri
askıya aldığına dikkat çekti.
Şimşek, Raks finnasının doldurmayı
ücretsiz kabul etmesine rağmen kompakt
dısk yapunmın engellendiğmi yazdı. Is-
tifasının nasıl gerçekleştirildiğini aynntı-
lı anlatan Şimşek, "Kurallan hicesayarak
diktatörce da\ranışlarda şu >t>la gitmiştir:
İstifaıun > ürürlüğe girmesi için önce okul,
sonra da ünhersite yönetim kurulunun
onayı gerekirken bunlan yapmamıştır. ts-
tife resmen yürürlüğe girmediği halde er-
tesi gün orkestra dersine bir öğretim üye-
sini göndererek 'Hikmet Şimşek ıstifa et-
ti. ders yapılmayacak" demiştir" dedi.
Doğan'ın, konservatuvann kuruluş yıl-
dönümü törenini gerekçesiz ertelediğini,
ardından da bu iptallerin tüm konserlere
kadar uzandığını, provalann yer ve saati-
nin belli olmaması nedeniyle yabancı sa-
natçılann düştükleri zorkoşullan sıralayan
Şimşek, "Acaba .Ali Doğan bu davranışla-
nyta'Devlet benim' mi demek istiyor" so-
rusunu yöneltti. Doğan'la ilgili yaptığı,
ancak karşılık alamadığı suç duyurulan-
na da yer veren Şimşek, kendisine yöne-
lik suçlamalara şu yanıtı verdi:
"Ben Hikmet Şimşek Ankara Devlet
Konservaruvan'nda öğrencüiğımden beri
yükümlü olmadığım işleri dahi yerine ge-
tirmiş bir kişiyim. Kız kardeşimi saat
15.00te mezara verip saat 16.00'da derse
gelme, bir ameliyaan 3. günü pıwa yapıp
5. günü konsere çtkmayı göze alan kişi mi
görevini ihmal edecektiıf
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇÎ
Cumhuriyet Çocuğu
Geçen hafta yitirdiğimiz Melahat Togar (1909-
1998), genç cumhuriyetimizin aydın öğretmenler ye-
tiştirmek için yurtdışına ögrenime gönderdiği ilk ku-
şaklardandı.
öğretmenliğiyle yetinmemiş, az sayıda, ama
önemli Alman klasiklerini de dilimize kazandırmış bir
çevirmendi.
1987'de Hölderlin'den çevirdiği Hyperion'un ye-
ni basımının yapılacağı sırada tanıştık. Sık sık Yeni-
köy tepelerindeki, önünde büyük bir bahçesi olan al-
çakgönüllü evine çağınrdı. Bu çağnlann pek azına
uyatMİsem de kısa sürede birbirini iyi tanıyan iki ya-
kın olmuştuk.
Çoğu yaşlı insan gibi geçmişinden söz etmekten
hoşlanırdı. fşte anımsadıklanm:
Güçlükler içinde geçen bir çocukluktan sonra Ça-
pa öğretmen Okulu'na yatıh girdiğinde, hayatındaki
ilk önemli değişiklik gerçekleşmişti, ardından yurtdı-
şında öğrenim sınavlannı kazanmasıyla da ikincisi. O
güne dek herkes Fransa'ya gönderiliyordu okuma-
ya. O da Fransa'ya gideceğini beklerken Almanya'ya
gideceği bildirilmişti.
Uzun tren yolculuğunda kendisi gibi Almanya'ya
ögrenime gönderilen Sabahattjn Ali ile tanışması, bu
yolculuğu da hayatının dönüm noktalarından biri ya-
par.
Aro ay sonra tüberkütoz olunca yurda geri gönde-
rilirse de sağaltımdan sonra yeniden Almanya'ya dö-
nüp dört yillık okulunu bitirir.
Yurda döndüğünde lise öğretmenliğine başlar. Bir
yandan da Sabahattin Ali'nin özendirmesiyle çeviri-
ye yönelir. İlk çalışması 1943'te Milli Eğitim Bakarriı-
ğı KJasikleri arasında basılan Hyperion ya da Yuna-
nistan'da Bir Yalnız'dır. Yunanistan'ın özgüriüğü için
savaşan, ancak düş kınklığına uğrayan kahramanın
şiir dolu öyküsünün anlatldığı kitap, Hölderlin gibi bü-
yük bir klasik şairi Türk okuruna tanrtmanın yanı sıra
Melahat Togar'a da çevirmenliğinin daha ilk adımın-
da başan kazandınr.
Öğretmenliği süresince derslerinin bir bölümünü
edebiyata ayırarak öğrencilerine edebiyat sevgisi aşı-
lar.
Emeklilik yıllanyla birlikte kendini tümüyle çeviriye
verir. Goethe'nin. Rilke'nin. Heine'nin Seçme Mek-
tuplan'r», Novalis'in Geceye Kas/de/er'ini, Doğu Al-
man Öyküleri Antolojisi'n\ yayımlar. Rilke çevirisi için
ilerlemiş yaşına karşın üç ay Almanya'daki Avrupa
Çevirmenler Evi'ne giderek burada çalışır.
• • *
Melahat Togar, doksan yıla yaklasan ömründe az
ya da çok, başanlı ya da başansız yaptığı çevirilerle
ülkesinin, insanının aydınlanabilmesine kendince bir
katkıda bulunabildi. Kendisini okutan yoksul devie-
tine ve halkına da borcunu böylelikle ödemiş oldu.
Dönüp önümüze bakarsak, son yıllarda devietimi-
zin yurtdışına eğitime gönderdiği gençler ne yapıyor
dersiniz?
Öğrenim gördükleri alanlarda bir başanlannı duyan
varmı?
'B Yantepı Emek Yazıları'
• Kültfir Servisl - Yazarlann, gazetecilerin el • *•
yazılanndaave imzalı kitapianndan oluşan 'El -_
Yazılan Emek Yazılan' başhklı sergi, Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi'nde açıldı.
Gazeteci Iskender Özsoy'un Basın Müzesi'ne
bağışladığı el yazılan arasında, çeşitli yazarlann
başyazılan, köşe yazılan, notlan, gazetecilerin sayfa
planlan. önemli haberlerin başlık tasanlan yer
alıyor. Sergide aynca çeşitli yazar ve şairlerin
okuyuculanna imzaladığı ancak kıymetleri
bilinmediği için kaldınmlara düştüğü ya da
düşürüldüğü sanılan imzalı kitaplar da yer alacak.
Sergi, 13 Mart'a dek görülebilir.
Osman Dinç'in heykel sergisi
• Kültür Servisi - Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfi,
'Tek YapıüTek Dizi' sergilerinin ikincisini Paris'te
yaşayan Osman Dinç'in heykellerine ayırdı.
Istanbul'da bugüne dek iki kişisel sergi açan
sanatçının 'BirGezegen Öyküsü' başhklı sergisi 14
Mart tarihine dek AEKV'de görülebilir. Sergide yer
alan bazı yapıtlar, sanatçının Arahk-1997'de Siyah-
Beyaz Galerisi'nde açtığı sergiden geliyor.
Çalışmalannı 1975'ten beri Paris'te sürdüren ve
Bourges Ulusal Gûzel Sanatlar Okulu'nda
eğitmenlık yapan Dinç. sanat eğitimini Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsü Resım Bölümü'nde ve Paris Güzel
Sanatlar Akademisi'nde tamaınladı. Yapıtlannda sık
sık demirle camı birlikte kullanan sanatçı, 'farklı,
birbirine zıt malzemelerin ortak noktalannı
birleştirmeye" çalışıyor. (245 02 70)
Türkiye Yazarlar Sendikası'ndan
pazartesi söyleşiteri
• Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası, her
on beş günde bir 'Pazartesi Söyleşileri' başlığı
altında. bu yıl içinde kitabı çıkan iki üyesini konuk
ediyor. Barbaros Bulvan Yıldız Sarayı Dış Karakol
Binası Genel Merkez Salonu'nda 2 Mart Pazartesi
günü saat 15.00'te başlayacak olan etkinliğin ilk
konuklan, şair Arife Kalender ile Bedrettin Aykın.
Nevra Bucak ve Tansu Bele'nin sunacaklan etkinlik
kapsarmnda 16 Mart'ta da Tekin Gönenç ve Güvenç
Elman konuk olacak.
K Ü L T Ü R » Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I