Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
DEĞİŞEN DÜNYADANHUSEYIN
'de savaş çıkaryoldeğilirleşik Devletler'in, 1991'deki "ÇölFırü-
nasTndan yedi yıl sonra. BM "denetimi-
ni" zora sokan ve bunda direnen Irak'ı
bir kez daha \-uracagini açıklamasmdan
bu yana. Ortadoğu'nun hassas petrol
bölgelerinde sürekli oynanan, ne var ki uzunca bir
süredir kanıksanıp unutulmaya terk edilen çok yönlü
oyun yeniden alevlenerek dünya gündemine yerleş-
miştir.
Körfez bölgesinde varlığı her gün biraz daha artan
silah gücü, savaşın önlenmesine yönelik diplomatik
çabalara karşın, ateşin kapıya dayandığını göstermek-
tedir.
Kapsamı ve sonuçlan kestirilemeyen savaş olasılı-
ğının şu ana değin varhğmı sürdürmesine karşm. son
krizin, ne denlı çelişkili görünse de küçümsenmeyecek
bir yaran olduğu söylenebilir. Birleşik Devletler'in
muazzam armadasıyla Körfez'in kapılanna dayanma-
sı, Irak'ın vunılmasının gerekli olduğununbölge ülke-
leri ve dünya kamuoyunda kabul görmesi için seferber
ettiği, bütünüy le yanlı ve manipüle edilmiş enformas-
yon destekli diplomatik girişimleri ve baskılarmm, ör-
neğin Tûrkıye gibı bu konuda temkinli olması için bir-
den fazla nedene ve deneyime sahip bir ülkede bile, bü-
yük medyayı ve her defasında güçlünün düdüğünü çal-
ma alışkanlığında olan kimi rüzgârgülünû. Ozal'ın "bir
koyup üç abna" düşünün peşinde savaş yandaşı konu-
muna getirmişse, bir haylı başanlı olduğunu teslim et-
mek gerekir. Washington'un bu girişimleri, Ankara'da,
örellikle iktidar ortaİdan arasında da "oddi" görüş ay-
nlıklan yaratmıştır. Ne var ki hiikümet ortaklan ara-
sında su üstüne çıkan görüş aynlıklanna karşm, görü-
len o ki Sayın Yümaz'ın. bu konuda kesin tavır koy-
mak yenne işi geçiştirmeye çalışması ve kuşkusuz
Washington'la Ankara arasında var olan ve kolay ko-
lay gözardı edilmesi olanağı bulunmayan ilişikler açı-
sından Amerika. "sıcak" bir savaşta istediğini almak-
ta zorlanmayacaktır. Buna karşılık ABD, Avrupa Bir-
liği ve Arap dünyasında, 1991 ölçüsünde sağladığı ge-
niş ve somut desteği bulamamıştır. lngiltere'nin Avru-
pa Birliği'nin dönem başkanı olmasına karşın, üye ül-
kelere danışma zahmetine bile katlanmadan, birliğin
ağır topu Almanya ile birlikte Washington'un yanın-
da yer alması ise AB'nin siyasal birliktelik konusun-
da bir kez daha yaya kaldığını ortaya koymuştur. Fran-
sa, diyalogdan yana olduğunu açıklamıştır. Bu yönde
yoğun çaba içindedir. Çin"in tutumu da bu yöndedir.
Rusya tüm gücüyle Washington'u, işe yarayacağı son
derecede kuşkulu güç kullanımı girişiminden vazgeç-
mesi için çabalannı son dakıkaya kadar sürdürme ka-
ranndadır. Bu yönde BM Genel Sekreteri K. Annan'ın
Bağdat'a gitmesini sağlamaya çahşmaktadır. Ancak,
Körfez'e yığılan onca silahın, an meselesi durumuna
gelen savaşın bölgede ve dünyada yaratüğı gerilimin
tozu dumanmda bu kez, 1991 'den bütünûyle farklı ola-
rak Birleşik Amerika'nın bin dereden su getirerek göz-
lerden saklamaya çalıştığı "asıl amacı" yani Ortado-
ğu'nun petrol bölgelerinde mutlak hâkimiyet tesisine
yönelik askeri ve diplomatik stratejisi artık sır olmak-
tan çıkmıştır. Buna. bırakınız uymayanı, uymayacağı
varsayılan her ülke, kimi zaman Birleşmiş Milletler, ki-
mi zaman NATO aracılığı ile hızaya getirilmekten kur-
tulamamaktadır. Ve ne yazık ki artık tek kutuplu olan
bir dünyada, Birleşik Dev letler'in başma buyruk dav-
ranışlanna karşı koyacak bir güç, en azından şimdılık,
oluşmuş değildir. Şu anda tek umut, Washington'un,
her şeyı herkese dayatmada ölçüyü kaçınp gerçek ni-
yetiyle ortaya çıkması, böylece de keskin sırke misa-
li, küpüne zarar vermesidir.
Saddam'ın Irak'ımn, bugün temel malzeme ve tek-
nolojisi büyük ölçüde bizzat Amerika, tngihereve Al-
manya tarafindan sağlandıgı ortaya çıkan muhternel
kımyasal ve bakteriyolojik kitle imha silahlanna ve
komşulannı tehdit eden uzun menzilli fuzelere sahip
olduğu için BM "denetimlerini" engellediği savmda-
kı gerçeklik payı ise kuşkuludur. Somut verilere dayan-
mamaktadır. Washington'un asıl amacı. birtehlikenin
önlenmesinden çok, Irak'ı köşeye sıkıştırmak, giderek
yeni silahlar sergilemek, dosta düşmana gücünü gös-
termek, dahası gerilimi tırmandırarak, artık kimsenin
yedi yıldır sürdürülen, salt kendi cebini doldurmasma
karşın Irak halkına ve komşulanna benzersiz zararlar
veren acımasız ambargosunu tanımayacağı ve bu du-
rumun, Başkan Clinton'un ifade ettiği gibi "sonsuza
kadar" sürdürülmesinin kolay olamayacağı korkusuy-
la Körfez'i bir kez daha ateşe atmaktır. Biraz da bu yüz-
den, Irak'ın denetim sorunu\la ılgilı tüm önenlennı,
temelde esasia çelişmeroesine karşın, Iafizda konseyin
kirarlanna "harfljsn" uymadığı bahâftesiyle geri çe-
vırmekte, böylece, sorunun güç kullanmak yenne dip-
lomatik yollardan çözülmesinin önünü tıkamak için
ipe un sermekte. en azından sorunun banşçı çözümü-
ne yol açabilecek diyaloğun başlamasını engellemek-
tedir. NVashington'un bu konudakı ısrarı şaşırtıcıdır.
Çünkü Güvenlik Konseyi'nin kararlannın hemen ve
eksiksiz uygulanmasında ısrarlı olan Birleşik Devlet-
ler'in. konseyin lsrail başta olmak üzere. düzineyle
uluslararası sorunda aldığı kararlan. bırakınız gerek-
tiğinde güç kullanarak harfiyen uygulanması ıçın güç
kullanmayı. bütünûyle rafa kaldınlmasında belirleyi-
ci olmuştur. Bu göz tırmalayan çifte standartlı yakla-
şım, BırleşıK Devletler'in Irak'ta "denetim" sorununu.
güç gösterisine bahane olarak kullandığının şaşmaz
kanıtları arasındadır. Aslında, Güvenlik Konseyi'nın
daımi üyelerinin çoğu. Irak'ın 1991 saldınsıveonuız-
leyen yedi yıHtk sıkıambargo dönemınde asken gücü-
nün önemli ölçüde yara aldığmı, dola> ısıyla da kom-
şulan için ciddi bir tehdit oluşturmadığmı pekala bil-
mektedir. Kendisine yasaklanan topraklara bile gıreme-
yen bir ülkenin, komşulanna saldıracağını öne sürmek,
inandıncı olmaktan uzaktır. Saddam'ın kanımızca sa-
vaş riskini de göze alarak, istediği tek şey, artık her tür-
lü tahammül sınırlannı aşan. ne zamana kadar sürece-
ği belirsiz. yıkıcı etkilerinden çoğu ülkenin habersiz.
dahası duyarsız olduğu yedi yıllık "ambargo'"dan bu
kez ne pahasına olursa olsun kurtulmak için saraylar
konusunda uzlaşmaz tutum sergileyerek, sorunu yeni-
den dünya gündemine yerleştirmektir. Bu açıdan ba-
kıldığında Saddam'ın. ateş bacayı sarmadan güç kul-
lanımını dayanıksız bırakacak adırnı atrnası şaşırtıcı ol-
mayacaktır. Krizin gerçek nedenı. kanımızca "bıçağın
arük kemiğe" dayanmasıdır. Gerçekten de BM Dün-
ya Gıda ve Tanm Örgütü FAO'nun son raporlanndan
birinde "ambargonun" yıkımı konusunda şu çarpıcı ör-
neklere yer venlıyor:
u
Bugiin kötü ve yetersiz beslen-
me yüzündenyakiaşıkbir milyonçocukkronik gelişme
yetersizüğine yakalannuştır. Bu kötüleşme, uzun süre-
de, gelecek nesilleri de etkileyecektir. Çocuk ölümleri
oraıu 1990'da bin doğumda altrnış birden, 19%'da bin-
de yüz on yedhe yükselmiştir. İçme suyunun yokluğu
sıtnıa vetifonunyeniden ortaya çıkmasına yol açmışür.
Güvenilir istatistikkr ambargonun bilançosunu, 320
bini beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere 800.000
ölü olarak tahmin etmektedir." "Yiyeceğe ve ilaca kar-
şı petrol" formülünden bınbır ezıyetle ve orası burası
kırpılarak gelen, adı her sömestr için 2 milyar dolar ol-
masına karşm. asla 1.3 milyar dolan geçmeyen para,
ambargonun neden olduğu yaranın bir ölçüde bile ol-
sa, sanlmasına yetmemektedir. Amerika'nm, dünya
kamuoyunun bu konudaki tepkisinı hafîfletmek için
"yiyecek ve ilaca karşılık petrol" kontenjanının iki ka-
tınaçıkanlacağını açıklaması ise uzmanlara göre uyut-
madır. Zıra Irak'm yedi yıllık ambargodan sonra dibe
vııran petrol çıkarma kapasitesınin altı aylık dönemde
5.2 milyar dolarhk petrolü satışa hazır hale getirmesi
olanaksızdır.
Amerika "vursa da \ urmasa da" sorun, "ambargo-
nun"kaldınlarak Irak'ın uluslartopluluğunda yeniden
yerinı alması ve petrol zenginliklerinı özgürce pazar-
lamasında düğümlenmektedir. Küba otuz yıldan, Lib-
ya seluz yıldan bu yana ambargo kıskacındadır. Bir ül-
ke, herkesın toprak bütünlüğünden söz etmesine kar-
şm. topraklannın yansının hâkımiyetinden çıkanlma-
sı. oralarda süflı tecimsel çıkar hesaplan için yeni uy-
du dev letler icat edilip yeni sınırlar çizilmesınin tasar-
lanması. örnegın 1980"deki 26 milyar dolarhk petrol
satışının bugün neredeyse sıfırlanması, halkmın, ço-
cuklannın en temel ihtiyaçlannı temin edemeyecek
duruma düşürülmesi karşısında, sessiz kalmaya daha
ne kadar dayanacaktır?
Bin türlü aldatmacanın hayı huyunda, asıl sorulma-
sı \ e yanıtlanması gereken soru budur.
Birleşik Devletler'in yangına körükle gitme konu-
sunda kimsenin eline su dökemeyeceği dışişleri baka-
nı Madefeine Albraigth'ın Saddam Hüseyin'in insan-
lık suçu ışlediği suçlamasıyla uluslararası mahkeme
önüne çıkanlması için belge topladığını açıklaması ise
ABD'nın onca masraf edip Körfez'e yığdığı silahlan
kullanma firsaü bulamadan hevesi kursağında geri dön-
me ihtimali karşısında paniğe kapıldığını göstermek-
tedir. Saddam Hüseyin'in "süttençıkmakasık" olma-
dığı kimsenin saklısı değil. .Ama önce "Bu zamana ka-
dar aklımzneredeydi" sorusu sorulabilır. Sonra da ha-
zır eli değmışken "pax-.\merikana"nın çağdaş temsil-
cısi olarak ortaya çıkan ülkesinin, arka bahçesi Latin
Amenka'da. Küba'dan Haıtı'ye. Salvador'dan Pana-
ma'ya, Vietnam'dan Ortadoğu'ya, yıllardan bu yana iş-
lediği insanlık suçlan ile de ilgilenmesi, savaş yandaş-
lan İngiltere ve Almanya'nın yakın geçmişteki sabı-
kalanna da şöylece bir göz atması salık verilir. Bu ko-
nuda belge toplanmakta. sanınz pek zorlanmayacak-
tır. Asıl insanlık suçu işleyenler, dünyanın üçüncü bin
yıla savaşla gırmesı için yangına körükle gidenlerdir.
Savaş çıkar yol değil. Hiçbir zaman da olmadı.
HÜSEYİNBAŞ
Kadın katliamcılannı
'itharn ediyorum'
IsraiVdelaikleıie, aşan dincüer 'savaşı'tanı gaz'tstedtğiniz eğer iç savaşsa, bu olacak.
- Parazit takımı, artık çalışmaya baş-
layın ve herkes gibi askerlik görevinizi
y«pın.
13 Ocak Salı günü, lsrail gazeteleri aşın
dinci MoşeGafhi ile laik sol parti Meretz'in
lideri Yossl Sarid arasında geçen bu 'sevim-
W aöşmayı sütunlannaböylece geçirmişler-
r
di. Bu çatışma, çoğunluğa sahip laik Yahu-
dilerle, azınhkt^ci aşın dincilerarasında gi-
derek yûkselen ve iktidan bir hayli endişc-
lendiren öîkeyi yansıtmaktadır. Bazen iki
kampa mensup gençler arasında şiddetin de
' yer aldığı aleni çatışmalar için 'iç savaş' ni-
telemesi abartıh ise de liberal Haaretz'in
yazdığı gibi 'tsrafl'de çok yoğun bir 'kfll-
tnr savaşının' başladığı söylenebilir. Ola-
Î
r
ın son aşamasmı ise Kudüs Enstitüsü'nün
srail üzerine yaptığı bir sosyo-ekonomik
araşürma oluşturmaktadır.
Laik kamuoyu tarafindan 'aydmhk düş-
manı', 'gerid' ve çoğunca da antidemokra-
tik olarak görüien 'kara cüppeli adarabu*',
yani haredimler ya da aşın dinciler, enstı-
tünün bu araştırmasını gerçek bir tokat'
olarak yorumlamışlardı. Cemaatin siyasal
temsilcileri ısearaştırmayı 'yatana'başvur-
makla suçlamışlardı. Söz konusu araştır-
maya göre nüfusun yüzde 10'unu oluştur-
malanna karşuı, aşın dinciler çalışmayı red-
detmekte, dahası iş aramaya bile yanaşma-
maktadır. Çoğu, yaşlan bir hayli ücri olan-
larda dahıl olmak üzere, kendilerini 'din öğ-
rendH' olarak göstermekte ve kamunun çe-
şitli yardımlanndan yararlanmaktadır.
Gerçekte. haredim olmayan ailelerin or-
talama gelirlerinin yüzde İ2'sini temsil e-
den sosyal yardım, iki kat daha fazla sayı-
daki 'kara cüppeli adamlarda' bu oran, or-
talama olarak yüzde 51 'e çıkmaktadır. So-
nuç; aşın dinci ailelerin -ki, bunlar beş mil-
yon altı yüz bin olan toplam nüfusun dört
yüz bini düzeyindedir- ortalama gelirleri,
diğerlerinin üçte ikisini oluşturmakta ve
devlete üç kez daha az dolaysız vergi öde-
mektedir.
Laik Yahudilerle, Israilli aşın dinciler
arasındakı karşıtlık Benyamin Netanya-
hu'nun iktidara gelişinden bu yana artmış-
ftr. David Lwy ve dört taraftannın istifala-
nyla iktidara Meclis'teki 61 sandalyeden
23'ünün kalması. Yahudi Yasası Torah'ı
egemen kılmayı isteyen üç siyasal formas-
yona hükümetin kaderini elinde tutma fır-
satı vermiş ve bunlar bu durumdan yararla-
narak sol partilere göre, bütçeden kendi si-
vil ve dinsel kuruluşlannı finanse etmek
için 'şimdiye kadar göriilmenıiş oranda'
pay almayı başarmışlardır.
Yargı erki, bazen son derecede şiddetli
saldınlara hedefolmakta. 'Yahudi düşma-
m' birorgan olarak görüien 'Yiiksek Mah-
keme' baskı altında tutulmaktadır. Aşın
dinci bakan tarafindan denetlenen 'eğitim',
yine bir haredim bakan yardımcısınca yö-
netilen kamu konut sektörü de keza, dinci-
lerin denetimi altındadır. Laik çoğunluğun
gözünde daha da tehlikeli olan, Meretz'in
'Yahudi ayetoUahlann dinci dayatmalan'
diye adlandırdıklan, özellikle birkaç aydan
bu yana yasalara aykın olarak cumartesi
günleri çahşan ticaret erbabına büyük ceza-
lar yağdıran 'Sabbat polisinin' yeniden or-
tahğa çıkmasıyla ivme kazanmıştır.
Geçen ay, SavunmaBakanlığı'runbirya-
yınına bakılırsa, gençlerin tümü için zorun-
lu olan üç yıllık askerlik görev inden (kadm-
larda iki yıl) sürekli olarak kaçan 'kara cüp-
peli gençlerin' sayılannın hızla artması iş-
leri daha da zora sokmaktadjr.
Dinsel seminerlerde Torah ve Talmud öğ-
rendikleri bahanesiyle devletten ayda yak-
laşık 45 milyon lira alan din öğrencilerinin
sayılan iki üç bini geçmemektedir. Buna
karşılık kışladan kaçanlann sayılan her yıl
otuz binin üzerindedir.
Çok sayıda yurttaş, 'Bu kadarı faria' di-
yerek öfkelenmektedir. Zira, Haaretz'in de
yazdığı gibı. günlük olaylann dışında, 'asıl
tehfikede' olan, Israil'in olmasını is-
tediğimiz geleceğidir.
Patrice Claude (LeMonde)
Bu satırlan yazdığım saatte ya da bu
satırlann okunduğu saatte, neredeyse hiç
kimsenin suçlamaya yanaşmadığı bir
katlıam sürdürülmektedir. Oysa bu
katliamın kurbanlarının sayılan şimdiden
onlarca milyona ulaşmış bulunuyor.
Bunu, uluslararası örgütler, hükümetler,
aramızdan birçoğu biliyor. Ama bu
konuda kural, gözlen başka tarafa
çevirmektir. Kurbanlar, yaşama haklan
ellerinden alınan tüm kadınlardır. Önce,
ailelere tek çocuk kuralı dayatıldığından
bu yana Çin kırsalında büyük ölçüde
uygulanan açık seçik "kendi çocuğunu
öldürme" olayı mevcuttur. tlk doğan eğer
kız çocuğu ise. genellikle yaşamı bir
kuyunun dıbınde sona ermektedir.
Bir Fransız nüfus araştırması. Çin
otontelerine dayanarak 1995'te Çin'in
tümünde 116 erkek çocuğun doğumuna
karşı 100 kız çocuğunun doğduğunu
saptamıştır. Oysa normal oran 105"e
karşı 100'dür. Böylece "kaybolup
gideıüerin
1
" sayısının yılda 1 rrulyonu
bulduğu tahmin edilmektedir. Bu
dengesizliğin etkileri şimdiden
hissedilmektedir. Le Monde gazetesinin
muhabirinin yakın bir süre önce hak
ettiği ölçüde yankı uyandırmayan
makalesınde, Çin'in bazı eyaletlerinde
evlenme çağında olan kızlann "az
bulunur" olmalan, genç kızlan kaçınp
zengin köylülere pazarlayan çetelerin
ortaya çıkmasına yol açtığından söz
etmektedir. Bu konuda bir başka
uygulama, aynmcı "çocuk aldırma"
olayıdır. Bazı ülkelerde doğacak çocuğun
cinsiyeti öğrenılir öğrenilmez, oturup
düşünme zahmetine bile katlanılmadan
eğer çocuk erkekse muhafaza edilmekte,
kız ise gözden çıkanlmaktadır. BBC,
evlendiklennde. geleneklere göre başlık
parası vennek zorunluluğu yüzünden
büyük yük sayılan kız çocuklanndan
kurtulunması için cinsiyet belirleyen
sofistike cihazlarla Hindistan kırsalında
cirit atan doktorlarla ılgili bir belgesel
gerçekleştirmiştir. UNICEF'in bir
raporuna göre bu yollarla "eksilen"
Hindistanlı kadınlann sayılan 40 ile 50
milyon arasındadır. A) nı derecede yıkıcı,
ama çok daha kurnaz, sinsi ve yaygın bir
başka uygulama ise "tedaviden >oksun"
bırakmadır. Bir erkek çocuk
hastalandığında hekim çağnlmaktadır.
Hasta eğer abla ise, sabırla iyileşmesi ya
da ölüp gitmesi beklenmektedir.
Burada tasarlanmış ya da ihmalden
kaynaklanan cinayetlerden, tehliicede
olan kişiye yardımdan kaçınmaya uzanan
bir suç yelpazesi söz konusudur. Ama
eğer suçlu, kızın ailesi ise ihmal ve
tehlikede olana yardımdan kaçınma,
kesinlikle, bir insanı boğarak ölcürmek
kadar iğrençtir. \'e eğer kurban. -astlantı
sonucu seçilme yenne. özellikle bir insan
gnıbuna mensup olduğu için seçılmişse -
örneğin kadın olduğu için- buraca söz
konusu olan "kent şiddeti" ya da **az
beslenme" türünde bir "afet" dejil,
tasarlanmış bir katliamdır. Şunuda
eklemem gerekiyor. Olaym belk de asıl
endişe verici yani da budur: Bütin bu
olup bitenler geçmişin artıklan cegildir.
Tam tersine çağımızın olgusuduı
Gerçekten de sözü edilenler çok yeni
olaylardır. Bu durumda tepkisiz
kalmamızı, entelektüel ve ahlakal
körlüğümüzü nasıl izah edebilire?
Kurnaz bir yaklaşım bunda, dün
7
amızın
çok kalabalık olduğu düşünülen
nüfusunun azaltılmasıyla ilgili itraf
edilemeyen bir istemin belirtisin
görebilir. Ben buna inanmıyorun.
Suskunluğumuzun gerçek nedenni, bam
göre, daha çok, öfkelenme meletemizin
\en ve zamam değişken işleyişiıde
aramak gerekmektedir. Bu işleyı
dalgalar halindedir. Bir olay ortaa
çıktığında onu ele alır. her yanıya karşı
çıkar, bıtkm düşene kadar tüm
uzantılannı saptanz. Sonra tüm igimizi
yitirir, bir başka olaya geçeriz.
Kaybolan milyonlarca kadının fcçbir
zaman "isimterT olmadı, olmaycak.
Hiçbiri sansasyon yaratan bir
kampanyanın yıldızı da olmayaoJc.
Ama. msanlığın ve onurun bir anamı
varsa eğer, sonunda gözlerimizi vacağız.
A M İ N M A L O U r
(Le Nouvel Obsrvateuı)