23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 5 KLASIM1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Van'da katHam Tel; 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97ttektromk posta: someposta.cumhunyetcorn.tr - Dolar 300 bin lirayı aşmış.. "Enflasyon da Güneş Taner'in boyunu aştı!" Mustafa Taşar, Tanm ve f Köyişleri ~~ - Bakanı srfatıyla yaptığı yazılı açıklamada, Van Gölü'nde gırgır ve trolle inci kefalı avcılığının yasak olduğu ve bu yıl yapılan kontrollerde usulsüz avcılığa rastlanmadığını, Van ve Bitlis Tarım il Miidürlüklerine denetim için gerekli talimatların verildiğini bildirdi. Bakan bu açı klamayı yaparken Van'dan haber geldi. Hem de Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü öğretim üyelerinden: "Van Gölü'nde teknelerini grrgır ve trolle donatan balıkçılar dün herkesin gözünün içine baka baka Oağönü-Yeşilsu köyleri açığında gırgır ve ortasu trolü çekerek sezonu açtılar! Van Gölü'nde inci kefaiı katliamı başladı. Göz göre göre yapılan katliama duyarsız kalanların gözü aydın olsun! Bundan sonra Van Gölü'nde inci kefalı diye bir dertleri olmayacak." Katrandan olmaz şeker, olsa olsa cinsine çeker ürkiye'de siyasetin gerçek yüzü bu işte... Bir yandan Anavatan Partisi olarak DYP Ge- nel Başkanı Tansu Çiller'in haksız malvar- lığı edindiğı ıddiasını gündeme getirerek Yüce Divan'a sevki için Meclis'te araştırma komis- yonu kurduracaksınız, öte yandan Doğru Yol Parti- si olarak ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın da haksız malvarlığı edindiği iddiasını gündeme geti- rerek Yüce Divan'a sevki için Meclis'te bir araştır- ma komisyonu daha kurduracaksınız... Sonra, ANAP'lılann oyu ile Çiller'in, DYP'lilerin oyu ile de Yılmaz'ın Yüce Divan'a sevkine gerek ol- madığına karar vereceksiniz... Destekçiniz de Bülent Ecevit'in partisi ile Nec- mettin Erbakan tn fazilet sahibi yakın dostlarından birinin partisi olacak. Vatandaşlara aynı saatte toplanan komisyonların birbirinden habersiz karar aldığını ve ne denli temiz bir siyaset yaptığınızı açıklayınca biz de Özelleştir- me idaresi Başkanlığı'nın televizyonlardan naklen ya- yımlanan satışlarındaki gibi tertemiz olduğunuza inanacağız. Insan soyleyecek söz bulamayınca dönüp atala- nn ne dediğine bakıyor: Anamızı rüşvet ile işret ağlatır. Babası turp, ana- sı şalgam. Balık baştan kokar. Bana gelinceye ka- dar sabah olur. Baş nereye giderse ayak oraya gi- der. Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyen- den. Çarşambanın gelişinden perşembe bellidir. Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz. Çürük tah- ta çivi tırtmaz. Deli ile devletli bildiğini yapar. Dev- letin malı deniz yemeyen domuz. Fare deliğine sı- ğamamış bir de kuyruğuna kabak bağlamış. Görü- nen köy kılavuz istemez. Güneş balçıkla sıvanmaz. Hırsız evden olursa mandayı bacadan aşınr. Huylu huyundan vazgeçmez. Katrandan olmaz şeker, ol- sa olsa cinsine çeker. Kırk yıllık Kani olur mu Yani. Kişi refikinden azar. Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler. Körte yatan şa- şı kalkar. Meyhaneciden kefil istemişler, bozacıyı göstermiş. Mızrak çuvala sığmaz. Ne oldum deme- meli, ne oîacağım demeli. Otu çek köküne bak. Rüş- vet kapıdan girince insaf bacadarf çıkar. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Üç kuruşluk eşeğin, beş paralık sıpası olur. SESSİZ SEDASIZ (!) 3£>. OOO //VS4A///V i&T/'t-/ /!/l/////'"i/'iıılı/nîiıifJH7uTiMfl[/mmni(i/ııı/ıııııııijJiııı[lfnnrnll Kemal Soyer, hesabı ödemeden gitti Haber, Adıyaman'daki yerel gaze- telerde "Genel Müdürün böylesi gö- rülmedi: Yedi içti, hesabı ödemeden gitti" başlığıyla verilmiş. Yaklaşık iki aydır birsonuç alınama- mış ki, avukat Suphi Derviş Yılmaz, müvekkili adına, Kültür Bakanlığı Kül- tür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Ge- nel Müdürü Kemal Soyer'e mektup yazmak zorunda kalmış: "Sayın Genel Müdürüm. 1998 yılı eylül ayı başlannda •' Nemrut Dağı'na yaptığınız in- celeme ve gezi sırasında siz ve beraberinizdeki heyet, mü- vekkil.im Hicri Yıldınm'a ait Kahta il- çesi Barajyolu mevkiindeki Akropoli- en Restorant'ta öğle ve akşam yeme- ği yemiş bulunuyorsunuz. Heyetinizde masraflarla ilgili ödeme işlerine bakan kişinin yemek ve içe- cek bedellerinin valilik veya kayma- kamlıkça ödeneceğini müvekkilime belirtmeleri nedeniyle heyetinizden ücret alınmamıştır. Bilahare müvekkilimin vilayet ve kaymakamlık nezdinde yaptığı şifai ödeme isteği kabul edilmemiş ve öde- me yapılmamıştır. Dolayısıyla yiyecek ve içecek bede- li toplam 70 milyon 400 bin lirayı üzü- lerek ve istemiyerek sizlerden talep et- mek zorunda kaldık. Söz konusu meblağın müvekkilime ait banka hesabına gönderilmesini saygıyla arzederim." Mektup gideli 20 gün olmuş... Genel Müdür Kemal Soyer parayı hala göndermemiş ki, mektubun bir örneği bize ulaştı. Türkiye'de çok şeyler görüldü ama böylesi galiba pek görülmedi! Inceleme adına ye-iç sonra hesabı ödemeden çek grt! • OKUR MEKTUPLARI tletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95 ... Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu 34334 tstanbul Bizint maydanoz ne zamandan beri "Mydonose"oldu? Türkiye 1. basketbol liginde bir kulübün (Kolejliler) adının önüne bir süredır "mydonose" sözcüğünü görüyoruz ve ilgimi- "zi çek/ysr; biziramaydanoz ne za- mandan beri Ingilizce'yi çağnş- tıran biryazılımla yazılmaya baş- ladı. Özal dönemi sayesinde yitiri- len birçok ahlak değeri artık içe sindirilmeyebaşlandı. Basınımız "medya" oldu, parayı "dolar'Ma konuşur olduk. Hayır bu kadannı anlamak ola- Yasalar uygulamak içinyapılmıyor mu? 18yaşmdan küçükleri zararlı alışkanlıktan korumak için, bu yaş grubuna: sigara, içki, bali, esrar... gibi şeyierin satılması yasa ile yasaklandı! Yasamız var. Uygulamyor mu? klenimlerim bttnun uygulanmayan bir yasa olmakan öteye gitmedigi. Ölii bir yasa. 18yaşından küçük (6-7yaşında da olabilir) bir çocuğun elineparayı verin. Biraz sonra, onlara satılması yasak olan şeylerden istediğint kadannı alıpgetirir. Hiçbir satıcı bu yasaya saygı göstermiyor. Peki çıkaranlar saygı gösteriyor mu? Hayır. Yasayı çıkardım. Benim isim bitti, duyarsızlığı içindeler. Paket satanlaryanında, "tek tekçiler" de bollaştı. Bu yasanın uygulandığım görmek isiiyoruz. Çocuklanmızı tek tekle zehirlevenlere dur denilsin. naksız. Amerikalı ya da Ingiliz. maaydanozu kendı dılinde "pars- ley" olarak kullanıyor. Oysa Mydonose diye bir sözcük yok. Arnerikalıdan daha-çok Ameâka-, lı olmak. mandacılığı bu halka yutturmanın bir başka yolu değil de nedir? "Mydonose"cular; çocuğunu- zun adını nüfusa Ayse iken "I Sha" olarak yazdırmayı düşünür müsünüz? Yazdınn. yazdır... Na- sıl olsa böylece A> şe ya da Ayşa olarak okunacak. hem deaynca- lıklı birdilde: Amerikan- cada! Bu sızin çağdaşlık ve aydınhk düzeyinizin de yüksekliğini vurgulaya- caktırî Bu arada güzel di- limiz elden gidiyormuş ne gam! 75. yıl veonungibıdö- nüm noktalannı kutlarken Cumhuriyetimiz'in gelişi- mine ne gibi katkılarda bulunduğunuzu düşünüp "dilde Amerikanlaşmaya katkıda bulunduk" mu di- yeceksiniz?!! 75. yıda kazanılan siya- si, ekonomik. kültürel ba- ğımsızbgın bir parçası olan dilde. mandacılıktan ya- na olanlar. sakın ola ki 75. yıl kutlamalanna katılma- yınız. Ya acıkça mayda- nozu oldugu gibi kullan- maktan korkmamalı ya da 75 yilda dilimizdeki ge- lişmelerin sizin için bir- şey ifade etmediğini ifade etmelisiniz. Hüseyin Akarca / Alibey köy-Eyüp Müfit Sönmez / Mersin Üniversitesi Huzurevindeki huzursuzluklar 1950yılında kurulan TC Emek- i Sandığı'na bağlı olan ve Tür- jye'de sadece Istanbul Etiler'de ıulunan "Dinlenme Evi". bu ta- îhten 36 yıl sonra, yani 1986 yı- ında faaliyetine başlamıştır.Hu- urevi sözcüğünün toplumca kö- î anlaşılması nedeniyle bu ad Dinlenme Evi" olarak değişti- ilmiştir. Huzurevi adı altında hizmet eren kuruluşlann gerek Osman- Imparatorluğu, gerekse Cum- uriyet devrinde yoksul \ e muh- ıç kişileri banndırdığı herkes ırafından bilinmektedir. Bugün ,e söz konusu olan dinlenme kinden; mıüetvekilleri. valiler, meraller. profesörler. genel mü- iirler, sefirler ve bunlann eşle- yararlanmaktadırlar. Yıllarca devlete hizmet etmiş şılerin parası karşılığında TC mekli Sandığı'nın Denlenme u'nde ömrünün son günlerini ra- ıt ve huzurlu geçirmesi olanak- zgörülmektedır. Burada kalan ırlıklı kesimin varlıklan düşü- ilmemekte, sorulup araştınl- ımakta, torpilin. rüşvetin adı mtenjan olarak değiştirilmiş olup. istediklerini hemen kabul etmektedirler. TC Emekli Sandığı hiçbir işte başanlı olamamış. tican görüş ve bilgisi olmadığı için işlettiği otelleri (Tarabya, Çelikpalas) za- rarla kapatmış, batırmıştır. Emekli aylıklan dışında diğer varlıklara sahip olan insanlara. bu varlıklarını rant gelirine dönüş- türecek kaynaklar sağlamak ama- cıyla burasıru bannak olarak kul- landırmamalı, özetle hayatlan- nın sonuna yaklaşan bu insanla- nn paralanru çoğaltmalanna de- ğil"de parasmı bu hayat şartla- nnayetiştiremeyen insanlanmı- za bannak yeri olarak kullandır- malıyız burasını. Sıkıntılarla do- lu geçen bir hayatın ölüm önce- si son durağında birazcık sevgi, birazcık iigi bu insanlann hakla- n olsa gerek. Emekli Sandığı'na baglı halkımızın bilmesi ve yapılan haksızlığın giderilmesi umudunu taşıyarak böyle bir yazı yazmayı kendime görev, hal- kımıza borç bildim. Eski sakinlerden Sakine Sakin KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(a turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI - • HARBİ SEMİH POROY BULLT BEBEK MRAYÇİFTÇI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Kasım GENEL SEKRBTER U-IVANr.. G&JEİ- LOMAT U- iLt-ETLEfl. Ç LAU BURMAU ) 65 YAŞ(NDA ÖCOÛ. 196i'D Bi/S KAZAC* ÖUJMÛyLB G£- AIEL S£*X£7&Z SeÇİLMİÇTİ. UTHAAir, SCLEFİHPEN DA-\ HA yulUUŞAH 7AVtRM.t, SASfeU 8İR. KİŞİr&i. SAVAÇ SOAJ- KASI, DÜNyADA HASSAS £>£A/6£L£g 5ÜRBHKEU (SÖOEV YAPAN U-THMT'IN ILJSILBUDİĞİ KÜ8A ICtSJZİ, tf£7WM SAVAÇt, Sl 6GtME-tCr£YDİ- U-THAAfT, KÜ8A A8O ve SSCB AKASMDA <3ÖKÜÇMeLE&LE ÇÖZUL- M£Sİ İÇİM yogtlN ÇASA HAJSCAMIÇ, Y/E77VA4İ &4VA- ÇfA/W DU/ZCHjeULAMS/ KDMJSUMOA tS£,A8D'Y£ BAOCI YAPMIŞTT.. */V4»/. 'a' Sturma Jilı*Je 'd Sl.Ü-Thant iMmomnfitrk&BOıf&tr>Smlatm / PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU İmanıma Afyonlum' Boğaz Köprüsü'nün Asya ayağında taksiden indi- ğimde sırtım terden sırılsıklamdı. Selamiçeşme'den Beylerbeyı girişine kadar olan yoida en az üç kez ölüm- le burun buruna gelince, "Artık yeter!" deyip araba- dan inmiştim... Dikiz aynasına kırmızı plastik harflerle yazılmış, "İmanıma Afyonlum!" yazısından "Afyonlu" oiduğunu anladığım genç sürücü, yol boyunca ters yön- den gelen "üç hilalli" bayraklarla süslenmiş arabala- ra, sağ elı direksiyonda, camdan yan beline kadar sar- kıp, sol eliyle "kurtbaşlı selam" vermeye çalıştıkça, arabamız her defasında ölümcül zikzaklar yapmıştı. De- likanlıya, heyecanını biraz olsun yatıştırırım umuduy- la söylediğim her soz, bırakın yatıştırmayı, onun, gem- lennden boşalmış heyecanını daha da arttırıyordu. Arabasına bindiğimde, elindekı "Posta" gazetesinı sallayarak "Yakanz biz bu Roma'yı.." diye bağırdığını duyup, bana, sözlerinı onaylamamı ister gibi baktığı- nı görünce, Kızıltoprak'ta arabayı durdurup "Buraya Aadar"demem belki çok daha doğru olurdu... Ama ben, kolayı seçeceğime, her zamanki gibi, kendimi yine zora koşmuş, adama "Niyeyakmakistiyorsun"türün- den aptalca, evet çok aptalca, bir soru sormuştum... Delikanlı yüzüme şaşkın şaşkın bakmış, sonra gözle- rini gözlerime dikerek "Versinler ki, sokakta linç ede- lim köpeği.." diye yanıt vermişti. "İmanıma Afyonlum"un sinırlendiğini görünce, ona kendi gazetesınden Adalet Bakanı Sayın Hasan De- nizkurdu'nun sözlerinı yüksek sesle okumuştum. "Tek sûtun üç satır'da verilen bu sözler, gazetede yer alan aynı konuya ilişkin dığer haber ve yorumları "görece- leştihyor", ulusal "infîal"\, somut hukuksal bir hedefe doğru yönlendirmek ıstiyordu. Abdullah Öcalan'ın Roma Havalimanı'na ayak basmasından bu yana so- ğukkanhlığını koruyan, cıddi bir devlet adamı görün- tüsü sergıleyen Adalet Bakanfnın "ölüm cezası, Dev- let GüvenlikMahkemelerinin variığı veişkenceiddiala- n" nedeniyle Öcalan'ın Türkiye'ye ladesini "küçükbir olasılık" olarak görmesi, delikanlıyı, hiç mi hiç, ilgilen- dirmıyordu. 0, yalnızca "Apo"yu istiyordu. Bunun için hemen arabasından inebilir; çızme, kravat, meyve ka- sası, bayrak yakabilir; elçilik tabelası parçalayıp, kivi, mango, mandalina ezebilirdi. Ikide bir, "Katil herifi villalarda ağıriıyoriar.." diye yi- nelıyordu. Ne söylesem boşunaydı. O, sol elini "kurt- başt" yapıp, hızla gıden arabanın camından sarkarken, düşünüyordum. Avrupa'nın hangı ülkesinde olursa ol- sun, yargıç aksine karar vermedikçe, bir katil de olsa, "siyasal sığınma" başvurusunda bulunan kişinin baş- vurusunun önce "yürüf/7Te"tarafından ıncelenmesinin uluslararası hukuka bağlı bir zorunluluk oiduğunu, bu aşamada başvuru sahibinın, eğer "maddi yardıma muhtaçdeğilse", değıl villada, eğer kirasını ödeyebı- liyorsa, sarayda bile oturabileceğini ona nasıl anlata- bilirdim kı? 12 Eylül Darbesi'nden sonra Türkiye'den aynı ülkelere gidip "siyasisığınma" başvurusunda bu- lunan bınlerce insan da benzer uygulamalardan geç- memış miydi? "Parasmı komünistler, Yeşiller veriyor- muş..." diyor, başka bir şey demiyordu. "Kim bu ko- münistler?Hangi Yeşiller" diye sorsam, yanıt vereme- yecekti. Türkiye'dekı "insan haklan" için elınden ge- leni ardına koymayan "Yeş/7" Claudia Roth'un "oaş- ka" Yeşiller'in öcalan'ın "sığınma talebim"Avrupa Par- lamentosu'na onaylatarak "meşrulaştırma" girişimini aynı "cerbeze" ile, ama bu kez Türkiye'den yana gö- ğüslediğini elbette bilmıyordu. Hem onca kırli işten tril- yonlarca servet edinmiş bir örgütün başının bir ev ki- rası için komünistlerin, Yeşiller'in parasına gereksini- mi olur muydu? Oğlan, medyanın "tiraj gazı'na gel- i ^ ürkı'ye^nin, öcalan'ın Italya'dan iade talebini içe- ren dosya henüz Roma'ya ulaşmamıştı. \ade talebin- de bulunan bir diğer ülke, Almanya, daha son sözü- nü söylememişti. Kırk günlük süre henüz başlamıştı. Italya'da ilgili makam, çetebaşının "sığınma talebi'ni henüz bir karara bağlamamıştı. Karar bizim açımızdan "olumsuz" olacak olsa bile hukuk yolları açıktı. Ki, bu başvurunun daha ilk aşamada reddedileceği aşağı yukan kesindi. Üç seçenekte de konu yargıya henüz "intikal" etmemışti. Peki, her şey daha ortadayken, bu kalabalıklar neden sokaklara dökülmüştü? Gerçekte ne istiyorlardı? Niçin böyle çıldırmıştık? "Imanıma Af- yonlum'a bunlan sorsam, daha da sinirlenebilirdi. Sor- madım. Taksiden inince derin bir nefes almıştım. Asfaltta ya- vaş yavaş yürürken, deminki delikanlıya sormak iste- yip de soramadığım sorulann yanıtlarını düşünüyor- dum. Tuhaf bir dönemeçteydik. Garip şeyler yaşıyor- duk. Selim Edes, Engin Civan, Halil Bezmen, Ay- şegül Nadir bızi soyup soğana çevırmiş, sonra Ame- rika'yakaçmışlardı. Istıyorduk. Vermiyorlardı. "Baba" Alaatt'n Çakıcı Fransa'daydı. Istiyorduk. Vermiyorlar- dı. "Nevzuhur halife" Metin Kaplan Almanya'daydı. Istiyorduk. Vermiyorlardı. "Hırsızlar", "mafya babala- n", "şeriatçılar"derken, birdeterörcüçetebaşı "Apo" çıkınca, haklı olarak çılgına dönmüştük. En olmaya- cak ülkeyi, birden "düşman" ilan etmiştik. Bizim yeri- mizde belki kim olsa çıldınrdı. Ama kimsenin akl/na, bizim Türk Telekom gibi, o ülkenin televizyon yayınla- rını kesmek, o ülkenin b|r futbol takımıyla oynayaca- ğımız maçı "yirmi bin kişilik birinzibatgücüyle güven- lik altına alacağımızr söyteyip, dünyaya "dehşetsaç- mak" gelir miydi? Bilemiyorum. Eğer siz biliyorsanız, cehaletime verin... Lütfen!.. (Faks:0216-418 8410) BULMACA SEDAT YAŞAYAM 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/ Kirru giyecek- lere sertlik ver- j mek için kulla- nılan bir tür ku- 2 maş. Z/Fütûvvet 3 şeyhı...Rusuzay istasyonunun 4 adı. 3/ Şöhret... Sığ sularda agır yükleri taşımak için kullanılan. altı dûz bir çeşit tekne. 4/ Gece- leyin söylenen ağır ve feryath 9 türkûlerde uygu- lanan bir halk ezgisi... Bir bağlaç. 5/Tuzağa dü- şürülen şey... Dağlalesi dedenilenotsubirbıtki. 61 Savaş, vuruşma... Sat- rançtaözelbirharekeL7/ Karakter... Kanca, kopça. 8/ Eskiden hattatların kullandığı yan mat bir kâğıt türü... Bir nota. 91 Bir topluluğu siyasal alanda etküemek ve coş- 9 turmak amacıyla yapı- lan yoğun çalışma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Anadolu'da yaşayan kimi Aleviler'e verilen ad. II "Se- maya set çekti — ü figanım" (Karacaoğlan)... "Sayı farİu" anlamında kullanılan spor terimi. 3/ Dünya işle- rini hoş gören, kalender kimse... Didaktik şiirleriyle ta- nınmış XVII. yüzyıl divan şairi. 4/ Halk edebiyatında uya- ğa verilen ad... Satrançta bir taş. 5/ Bir Asya ülkesınin başkenti... Söreyya Duru'nun bir filmi. 6/ Boru sesi... Soğanlı bir süs bitkisi. 7/ Göklerin en yüksek katı... Bir renk. 8/Amerikanarmudu da denılen bir meyve. 9/ Kul- lanışı kolay bır tür makineli tüfek... Belirli bir ış için ay- nlan para.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear