Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 1998 PAZ
14 KULTUR
Şair Benno Barnard, şiirde mutlulukla mutsuzluğun bir arada olduğunu savunuyor
'Kalbimin ve aklııııııı sesi siirimde'
NURDAıN CİHANŞÜMUL
Piya Ya>ınlan"nın 17. Istanbul Kitap
Fuan kapsamındaki konuğu. 'BirSansk-
rit' adlı seçilmiş. şiirlerden oluşan kitabıy-
la ilk kez Türk okurlann karşısına çıkan
Benno Barnard oldu.
Amsterdam doğumlu Benno Barnard
gençligıni Rozendaal'da şair ve papaz
olan babasının yaninda geçirmiş.
Barnard ılk olarak 1981 yılında ya-
yımlanan 'Een engel van Rozetti' adlı şi-
ir kitabının ardından •Klein RozendaT ve
'Het meer in mij' adlı şiır kıtaplanyla
dikkat çektı. Şıır üzenne denemelerini
biraraya getirdığı Tijdverdrüfvoorenke-
lefijne luiden adlı kitabından sonra oto-
biyografısınin ilk bölümünü oluşturan
Uitgesteldparadijsadlı romanınj yayım-
ladı. 1993 yılında yayımlanan otobıyog-
rafik öğelerin buluştuğu Het Ggat in de
wereW'den sonra 1994 yılında Tijdgeno-
ten adlı şiir kitabıyla okurlann karşısına
çıktı.
'Yaşam yaandan önce geüyor'
Barnard şiirlerini Türk okuruyla bu-
luşrurma fıkrinin ilk olarak Mehmet Çe-
tin'den geldiğini söylüyor: "Mehmetbir
şiirimin Türkçe çevirisini okumuş ve kal-
bimin sesini hissetıniş. Bana bu fikri sun-
duğunda seve seve kabul ettim."
tstanbul'un tahmın ettığınden daha
farklı ve güzel olduğunu vurgulayan Bar-
nard bırbinnden hem coğrafi hem de ta-
rihsel açıdan farkiı olan iki ülkenin şiir-
sel anlamda buluşmasını sevinçle karşı-
lıyor.
Şiinn yanı sıra roman ve tiyatro oyun-
lan da yazan Barnard 20'li yaşlannda kı-
savelınkşıirleryazdığını anlatıyor: "20.
yüzydın nasıi olması gerektiği gibi konu-
iarda düzyazıiar da yazdım o dönemde.
Düzyazılann sonucunda daha uzun şiir-
ler yazma ihtiyacı duydum. Valnızca kal-
bimie hissettiklerimi değiL, aklımla dü-
şündüklerimi de yansrtmahydım. Meh-
met'in benim şürimde duy duğu ses de fcş-
te bu kalbimden >e aklımdan gelen ses-
ler. Yani şiirle hissediyorum."
Bundan bır ıkı yıl önce tiyatro oyun-
lan yazmaya başlayan Benno Barnard
oyunlarınışiirselbırdılleyazmayıtercıh
ediyor. Seyircınin şiirsel bırdili daha ko-
lay izleyebileceğine manıvor. Barnard'ın
bır baba, kız ve yabancı üçgenı ıçınde
geçen olaylann konu edildığı ov unu Hol-
landa'dasahneleniyor: "Oyunda,kızının
evlenmesini istemeyen bir babanın kızı-
nayaptığışantaj konu ediliyor. Buoy unu
yazmaya başladıktan kısa bir siire sonra
oğlıım dünyaya geldi. Belki de hayatta ilk
kez yazdığım, kurguladığıni bir şeyi, ba-
balık duygusunu yaşadım. Bu rür dene-
yimlersavcsjndedahakolayyazabiliyorum.
Yaşam her zaman y azından önce geliyor.
Mehmet Çetin oy unumun da Türkçeleş-
tirilmesini öneriyor."
Fransızjann. "MutluJuğuanlamıakzor-
dur' deyimıni anımsatan Benno Barnard
"Gerçekten de mutlu şiir yoktur. Mııüiı-
luğun ve mutsuzluğun bir arada kullanıi-
dığı şiirler çoğunlukta. Mutlu olmak için
para \e sağlığın yanı sıra aptal olnıan ge-
rekir derler. Mutlu şiir de bir siire sonra
aptal görünebilir. Örneğin aşk şiirlerinde
bile bir ka> betme hü/nü yansıtılırokuyu-
euya: mutsuzluk ve melankoli aynı za-
manda safbir ironi de taşır içinde. Ken-
dimden çok diğerinsanlarhakkında yaz-
mayı tercih ediyorum" dive anlatıyor.
'Hüzünlenince şiir okunur'
Benno Barnard "BirSanskrit" adlı kı-
tabında yer alan Deniz Kazazedesi adlı şı-
iri. tanıdığı bir denızcının ölümünden
sonra yazmış. Ya^amındakı bu ılk ölüm
ve ka> betme duv gusuyla oluşturduğu şı-
irinde kendı yaşam deneyımlerini temel
alarak denızciyı ve yaşadığı kent olan
Anvers'i metafor olarak kullanmıy
Özellıklebuşıırde ve diğer şıırJerinde
• 'Mutlu şiir
yoktur. Mutlu şiir
bir siire sonra aptal
görünebilir.
Örneğin aşk
şiirlerinde bile bir
kaybetme hüznü
yansıtılır
okuyucuya;
mutsuzluk ve
melankoli aynı
zamanda safbir
ironi de taşır içinde.'
Incil'e. Odysseus'a göndermeler yapan
Barnard sık sık T.S. Eliot "tan alıntılar su-
nuyor. Barnard bu şıırde yer alan kaybol-
muş kral figürünün. aynı zamanda ken-
dısine ve eşine gızemli çözümler sundu-
gunu sövlüvor: "Kahramanın ölmesiyle
birlikte daha insanişeyler ortaya çıkıyor.
Öykü Anvers'te geçiyor. Amers, gemile-
ri. içkileriyle yalnızlığın sembolü olan bir
liman kenti olduğu için belkide şiirde yer
alıyor."
Barnard denızcının ölümünden kısa
bır süre sonra da annesini kaybermiş: "ln-
sanlarkendilerini mutsuz,hüzünlü hisset-
tiğinde daha fazia şiirokur. Annem öldii-
ğünde bir y ıl boyunca sürekli şiir oku-
dum."
Annesi için Anadil adlı bir şiir yazan
Barnard "Annem için birşeyleryazmak
istedim. Vazdıkianmıdüma üzerinde in-
sanlarla paylaşmak istedim. Bir sihirbaz
gibi melankoüye ve hiizne karşı bir şey-
ler yapma isteği belki de bu. tnsanlarla bir
şeyleri pay laşarakbir bardak suda bile oJ-
safirtinakoparmak istiyordum" diyor.
Şıırlennde felsefi metaforlar kullan-
mıyor: "Şiirde, feisefede olmayan birdü-
şiince biçimiyJe düşünüyorsunuz. Şiiria-
sanlann duygulannı yansıOyor. Feisefede
çok fazla açıklama yapma gereksinimi
var. oysa şiirde böyle değü."
Fransa, Brüksel, tspanya ve Ameri-
ka'da bir süre yaşadıktan sonra Anverş'e
yerleşen Barnard tanıdığı farklı kültür-
İer sayesinde kendisıne ve diğer insanla-
radaha farklı gözlerle bakabildiğini söy-
lüyor.
'Küçük kültürier birbirine açtk1
Istanbul'da bulunmaktan dolayı mut-
lu: "Istanbulda olmak da. benim Avnı-
pa'yave insanlara bakışımıetkileyecek bi-
n'yonım. tstanbul tahminJerimin çok öte-
sinde ve çok güzel. Ülkeme döndiiğümde
Atatürk, tstanbul ve Türkiye hakkında
daha fazia bilgi edineceğim. Bana göre
tarihi anladığınızda bizi biz yapan etken-
leri de anlarsınız."
Yaşayan Türk şaırleri arasından yal-
nızca Mehmet Çetin'ın çevıri şıirlerini
okumuş: "Türk şiiri hakkında fazla bil-
gim yok. Tıpkı Hollanda'daki şiirin bura-
da çok fazla tanınmaması gibi. Farklı in-
sanlarla tanışryorsunuz ve böv lelikJe fark-
lı kültürieri tamma imkânı buluyorsu-
nuz. Küçük kültürier birbirine daha açık.
İngiltere. Fransa gibi ülkeler daha çok
kendi kültürleriyleUgik-niyor." Çevınnin,
şairin ifade etmek ıstedığini tam olarak
yansıtamayabileceğı görüşünde. "Özel-
likJe Flamanca ve Türkçe birbirinden oi-
dukça farklı. Dilbilgisi kurallanyüzünden
şiirin yapısı dcgjşcbilir. Çevirmenin şiir ko-
nusunda bilgili olması y a da şairyönünün
belirgin oJnıası gerekli.*"
Pıya Ya> ınlan ve Atlas Yayıncılık, Türk
ve Hollanda şiirinın tanınması için ortak
çalışmalar yapacak. Ilk olarak önümüz-
deki günlerde Hollanda'da Türkçe ve Fla-
manca olmak üzere '20. Yüzyıl Türk Şi-
iri Antolojisi okuyuculann beğenisine
sunuiacak.
Sağlar ve Özgönül yazdı
'KodAdı
Susurluk/
Derin Ilişkiler'
KümırServisi-
CHP Milletvekili
Fikri Sağlar.
'sisJer perdesi'
arasında ortaya
çıkarak kendisine
ulaşan ve
kamuoy una
açıkladığı
Korkmaz Yiğit-
Alaatön Çakıcı
telefon
görüşmesinin kasetinden Susurluk
olayının aynntılanna dek, yaşadığımız,
tanık olduğumuz günlerin perde
arkasını. sıcağı sıcağına belgeleriyle
birlikte sunuyor Emin Ozgönül ile
birlıkte yazdıklan "Kod Adı
Susuıiuk/Derin İlişkiler' adlı kıtabında.
Boyut Yayınlan'ndan yayımlanan 400
sayfalık kitapta. ASALA'ya karşı ilk
mücadele. dev let zirvesinde
konuşulanlar. Çakıcı-Yiğit kasetinın
nasıl geldiğine dair birçok konu yer
alıyor."Türkiye'nin hukuk devleti
olmaktan çıkânlmasuun nedenlerTmn
anlatıldıgı kitap. Fikri Sağlar'a ulaşan
kasetın öyküsüyle başlıyor. Bugünden
12 Eylül'e dönülüp 1950'lerden bu
yana Türkıye'de uygulanmaya çalışılan
birdüzen ve yakın tarihimizi
ilgilendıren konular anlatılıyor.
Devletin içıne sızmış olan çetelerin
kimler olduklan. yaptıklan, ortaya
çıkan kara paranın kullanılması,
1980'den sonra ASALA'yla
mücadelenın ılk noktasından
başiayarak terörün getirdiği ranta varan
süreç yansıtılıyor. Mümkün olduğu
kadar kamuoyunun bılmediği yeni
bilgıler ve bılinenlerin perde arkasının
venldiği, bır sıyasetçi ve bir
gazetecinin yazdığı 'günümüzün
belgesi' nıtelığındeki bu kitabın ikinci
cildınde ıse Susurluk Komisyonu'nun
çalışmalan yer alacak.
Kurt Masur, Londra Filarmoni Orkestrası 'nın daimi şefliğini üstleniyor
'Demokraûkruhusevtyorum
y
Kühür Servisi -1991 yıhndan beri
Nevv York Filarmoni Orkestrası'nın
müzik direktörlüğünü yürüten Kurt
Masur. Ağustos 2000'den itibaren
Londra Filarmoni Orkestrasrnın daimi
şefi olacak. Nevv York'taki sözleşme-
si 2002 y ılında sona erecek olan sanat-
çı Londra Filarmoni ile de 2005 yılına
kadar bir sözleşme imzaladı.
Kurt Masur'un Londra Filarmo-
ni'nin şefliğini üstlenecek olması, geç-
mişi 'iyi günler ve kötü günler' olarak
özetlenebilecek topluluk için büyük
moral kaynağı oldu. 1970'lerde ve
80'lerdeÖeorgeSom\Bernard Haitink
ve KlausTennstedt gibi şeflerin yöne-
timinde büyük başanlara imza atmış
olan topluluk 1990 lı yıllann onasın-
da geçirdiği krizın ardından iki yılı aş-
kın bir süredir de daimi şef arayışlan-
nı bir sonuca bağlayamamıştı. Bu sü-
reç içinde topluluğun en büyük ama-
cı, en büyük rakibi Londra Senfoni Or-
kestrası ile yanşabilmektı.
Hiçbir hata\i affetmiyor
71 yaşındakı Alman asıllı şef Kurt
\fasur ilk konsenni 16 yaşında yönet-
ti. kısa bir süre içinde de dünyanın en
ünlü şeflerinden biri haline geldi. Es-
, kinin otoriter. sert şeflennden Masur.
Müzisyenler kendisıyle tartışmaya bi-
le cesaret edemıyorlar. Yaşına karşın
keskin duyma ve görme duyulanyla
hiçbir hatayı affetmiyor. Yaşamının en
büyük trajedisı 1972 yılında ikinci eşi-
nin yaşamını vitirdigi. kendisinin deay-
larca felç kaldığı trafik kazasıydı. An-
cak bu trajedinin müzik yaşamını et-
kilemesine izın vermedı sanatçı ya da
teselliyi yine müzikte buldu.
Çalıştığı uluslararası orkestralardan
çok şey öğrendiğını söylüyor Kurt Ma-
sur: "İngÜizlerden pn)fesvonelliği İtal-
yanlardan sabırsızlık ve arzuyu, Rus-
İardan öfkeyi ve Alnıanlardan gelene-
ği öğrendim."
Sanatçı Nevv York Filarmoni'dekı
görevinden önce de 26 yıl boyunca Al-
AIğustos
2000'den
itibaren
Londra
Filarmoni
Orkestrasi'nın
daimi şefliğini
üstlenecek
olan Kurt
Masur,
Londra 'nın
müzik ortamını
New York
ya da
Leipzig Ue
karşılaştırdığında
karmaşık
buluyor.
Ama Londra
orkestralarındaki
demokratik
ruhu seviyor ve
izleyicilerle çok
yakın bağ
kurduğunu
söylüyor.
manya'nın en eski orkestralanndan Le-
ıpzıg Gevvandhaus'un müzik direktör-
lüğünü yürürmüştü. Almanv a"daki mü-
zik yaşamının son dönemlerinde
1989'un politık gelişmelen sırasında po-
litik bir ün de kazandı. Doğu ve Batı
Almanya'nın bırleşmesi sırasında bir-
leşmeden yana olan halk, kendisinden
cumhurbaşkanlığı için aday olmasını
istemişti. Oda "O kadar kötü bir mü-
zisyeninı ki politikacı olmak zorunda
kaJdını" vorumunu yapmıştı.
Sanatçı 1991 'de Mahkr, Toscani ve
Bernstein yapıtlanna ağırlık verdiğı
repertuvarla Nevv York'ta şaşkınlık ya-
ratmıştı önce. Ancak topluluğun disip-
linli provalar sonrasında Aviisturyalı-
Alman kökenli bestecilerin yapıtlann-
da gösterdiğı başan büyük beğeni top-
ladı. Direnciyle biryandan Nevv York'lu
müzisyenlerin kalıplaşmış repertuvar-
lannı koruma konusundaki inatlannı kır-
dı, bir yandan da müzisyenlerin yete-
neklerini ve ufuklannı genişletti.
'Güvenleri hoşuma gjdiyor'
Masur'un Londra'ya gelecek olma-
sı uzun süredir başkentın müzik çev-
releri üzerinde dolaşmakta olan kara bu-
lutlan dağıtacağa benzıyor. Aynı zaman-
da müzik piyasasında en düşük ücret-
lerin ödendiği Londra'nın, dünyanın
en ünlü şeflennden bırinın güvenini
kazandığını göstenyor.
Masur ise Londra'nın müzik ortamı-
nı şöyle değerlendinyor: "E\«t,Lond-
ra'nuı müzik ortamı Nen York ya da
Leipzig ile karşıiaştırdığımızda olduk-
ça karmaşık, ancak Londra orkestra-
larındaki demokratik ruhu seviyonım.
Bu orkestralann kendilerine güvenle-
ri hoşuma gidiyor."
Sanatçı seksen yaşına yaklaşırken
Londra Fılarmoni"nin şefliğini üstlen-
me karannı çok zor aldığını söylüyor:
"Doğal olarak artık çakşmamam gere-
kiyor, hele bu iş beni çok voracak. an-
cak 31 yıldırziyaretediyorum Londra'yı,
İngiliz izleyicilerle çok yakın bir bağ
kurdunı. Büyük kentlerde yaşamaıun
en güzel yanı bu külturel havayı solu-
yabilmekl"
Masur'un Londra Filarmoni Orkest-
rası 'yla çalışmasında dostu Tennstedt'e
duyduğu bağlılık ve onun çok sevdiği
orkestrayı iyi bir yere getirme isteği
de yatıyor. Londralı müzikseverler şim-
di kendilerini 2000 yıhndan itibaren
dinleyecekleri nıtelikli Alman repertu-
van için hazırlıyorlar.
FUARDA YENİ YAYINLAR... FUARDA YENİ YAYINLAR... FUARDA YENİ YAYINLAR... FUARDA YENİ YAYINLAR.
Marguerite Duras'tan
'İngiliz Sevgili'
Marguerite Duras'm yazar-
lık serüveninin ikinci dönemı
olan'Varohışçu' döneme ilişkin
ürünlerinden biri olarak değer-
lendirilen 'tngiliz Sevgili', Er-
tuğnıJ Efeoğlu'nun Türkçesiy-
le Can Yayınlan'ndan yayım-
landı. Temel izleği ileşimsiz-
lik olan ve karşılıklı konuşma-
lar biçiminde yazılan roman.
konusuyla ve kurgusuyla bu
dönemin en belirgin özellikle-
riniiçeriyor. Paris yakınlannda. Viorne'da bir ci-
nay;t işlenir. Öldürülen kişinin cesedi parçalanır.
parcalar oradan geçen trenlerin vagonlarına atılır,
böyiece bütün Fransa'ya dağılır. Kesilen baş dı-
şında cesedin bütün parçalan bulunup Paris"te bir
araya getinlir ve cesedin bir kadına ait olduğu or-
taya çıkar. O arada Viorne'da. Claire Lannes or-
taya çıkarak cinayeti kendisinin işlediğıni söyler
ve herkesi şaşırtır.
Nathalie Sarraute'un 'Şimdi'si
•Çocukluk' adlı anı-roma-
nından sonra Can Yayınla-
n'ndan Nathalie Sarraute'un
Aysd Bora'nın çev irisiyle 'Şim-
di' adlı romanı çıktı. Her kıta-
bında değişik bir izleğin peşın-
de gıden 98 yaşındaki yazar.
'Şimdi' adlı sıradışı çalışma-
sında insanlar yerine sözcükle-
n konuşturmayı yeğlemiş. Sa-
tırlann arasında zorlu bir yol-
culuğa çıkan okur. kendinı sözcüklerin, hecele-
rin oLuşturduğu olağanüstü bir dünyada buluyor
bu kitapta.
'Quinx ya da Kusursuzluk
Peşinde'
Lawrence DurreU'ın 'İsken-
deriye Dörflüsü' ile birlıkte baş-
yapıtı sayılan Monsieur ile baş-
layıp. Liv ia. Contance ve Sebas-
tian ile süren 'Avignon Beşltsi'nin
beşinci v e son kitabı 'Quinx' Can
Yayınlan "nda Gülçin .Aldemir'in
Türkçesivle yayımlandı. Con-
tance. Livia. Sutcliff ve Blan-
ford'un çarpıcı kışiliklerinin bir
kez daha sergılendiği, ilışkılerin
olgunlaştığı. kahramanlann yine aşk ile ölüm ara-
sında karmaşık yolculuklara çıktığı bu kitapta das
Doğu-Batı ekseni üzerinde tartışmaya açık gelip
girmeler ana izleklerden biri. Durrell. iç içe girmiş
Doğu-Batı ilişkisinı, aşkı ve ölümü de içerecek bi-
çimde irdelerken, özellikle Batı uygarlığını acıma-
sızca eleştiriyor.
Umberto Eco'dan
'Beş Ahlak Yazısı'
Ahlaksal hesaplaşma nite-
liği taşıyan beş yazısını 'Beş
AhlakYazısı' adı altında top-
layan Umberto Eco'nun ki-
tabında "Savaşı Düşünmek',
'Ebedi Faşizm', 'Basın Hak-
kuıda', -Öteki Sahneye Gir-
diginde", 'Göçler, Hoşgörü
ve Hoşgörülemezlik' gibi
Türk toplumunuda yakından
ilgilendiren beş soruna deği-
niliyor.
l nılxTt<ı l'co
AHLAK YAZISI
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Sevin Okyay
Yirmi beş yıllık "iş yaşamı"mın en zorlu işi, "A
rupa Ülkeleri Ansiklopedisi"n\n yayın sorumlul
ğunu üstlenmiş olmamdır. Milliyet. 1983'te bu ön
riyle kapımı çaldığında, ortada tek satırlık hazırlı
tek kişilik kadro yoktu. 15 Şubat günü kabul etti
öneriyi, mayıs sonunda ansıklopedi tamamlanı
Üç ay boyunca gün ışığını görmeden çalıştık k
avuç insan. 30 yaşındaydım, bugün kimse bu ç
gınlığı kabul ettiremez bana.
Ekip oluşturmak için tanıdıklarımdan yardım i:
temıştim. Selahattin Hilav, bir hanım arkadaşı
tavsiye etti, hemen randevu verdım: Ertesi sabc
karşıma gelen hanımefendiyi hiç gözüm tutmac
başımdan savmak için zor bir ingilizce metin tı
tuşturdum eline, çevirmesini istedim. Yandaki bc
masalardan binne ilişti, daktiloyu önüne çekti, me
ni yanına koyup akıl almaz bir hızla yazmaya ba=
layınca dayanamayıp uyardım: "Metni temıze çe/
menize gerek yok, ben sizden çevirisini istemiş
tim." Kendisinı aptal yenne koyduğum içın beni ap
tal yerine koyan bir bakışla "lyiya" dedı: "Ben d
çeviriyorum zaten."
On dakika sonra önüme koyduğu metin beni şaş
kınlıktan şaşkınlığa sürükledi: Onca süratle yazıl
masını bile aklım almazken, onca süratle çeviı
yapılmış olmasını nasıl anlayabılırdim? Beterin be
teri: Çeviri, tek kelimeyle, mükemmeldi: Hem öz
gün metne sadık kalmıştı, hem de pırıl pırıl bi
Türkçeyle işin altından kalkmıştı. Sevin Okyay'l;
dostluğumuz o gün, o an başlamış - bunu anla
mam da vakit almıştır!
Sevin'i gözüm tutmamıştı ya, çok da haksız sa
yılmazdım bu başlangıçta: Çok kötü bir dönemi
ni arkasında bırakmak üzereymiş o sıralar. Gerçi
on beş yıllık dostluğumuzda dönüp geçmışleri
mizde arkeolojık kazılar yapmaya gırışmedik pek
kaba hatlarıyla bırbirımizın tarıhiyle ilgılı bilgı de
ğiş-tokuşu yapmakla yetindik. Bunda, Sevin'ın ke
tumluğunun payı büyüktü: O gürültüyle yaşar, ya
şadıklarını sessızce atlatırdı.
Bu süre içinde beni dostluk ilişkimız açısındar
hiç düş kırıklığına uğratmadı; buna karşılık, bir ik
kez yanılttığını söylemek isterım. İyi kı de yanılttı
Onun dibe vurdugunu, kıyasıya yaşamayı seçtiğ
için vurgun yedığinı ve bır daha düzelemeyeceği
ni düşündüğüm anlarda bırden su yuzüne döndü
ğüne tanık oldum. Alabora olmayı göze alacak ka
dar gözüpek, son eşikte durmayı başarabılecek öl
çüde güçlü ve ıradeliymış. İşin ilginç yanı, herse
ferinde, zorlu deneyiminden kârlı dönmüş olması
kendisine katarak geri gelmesidir. Böyle bir insar
tanımadım: Uçlara doğru yaşamış, bütün öteki ta-
nıdıklarım maluldür, bir tek Sevin aşmıştır yaşama-
yı seçtiğı vartaları.
Yazarlık yaşamının başlamasına katkımı abart
tığını hemen söylemeliyim. Benimkisı, nefis yü-
zen, ama denizden boş yere korkan birıni iskele-
den itmiş olmaktan ibarettir. Hiçbir rısk almış de-
ğilim. Sevin'in dili, üslubu müthişti, yazıyla uğra-
şan pek çok kişinin erişmek için çırpınd(klar/,özel;
likler onda Allah vergisi vardı, rnasaya oturur otur-
maz düğüm çözüldü.
Romanı, denemeleri, sınema yazılan, çevirileri pe<
peşe geldi. Cevher ortaya çıktı. Bana öyle geliyoı
ki, bu aşamada onu bir başka suya. uçuz bucak-
sız okyanusa doğru itmek gerekıyor bır kez daha
Sevin Okyay'dan bundan sonra daha zorlu bir pro-
je bekliyorum ben: Proust'un romanı gibi soluk-
lu, derin, büyük bir yapıta yönelmeli o - kumaşı
yetileri, engin yaşantı deposu, eriştiği olgunluk hi-
zası. bu beklentiyi yaratıyor ıçimde.
Sıradışı roman kahramanı, haydi al eline kale-
mini, yeniden aynanın öbür yanına geç, soy ken-
dini!
TÜYAPTA BUGÜN
A SALONU
ll.0O-13.00 Suzan Bünül'ün yöneteceği Sukabağı
Cocuk Korosu konseri yer alıyor.
13.00-15.00 -Çağdaş Edebıyat'ımız v e Feisefe'
konulu panelin konuşmacılan Önay Sözer. Hasan
Bülent Kahraman. Afşar Timuçin ve Onıç Anıoba.
15.00-17.00 Murathan Mungan okurlany İa
söyleşecek.
17.00-19.00 Cezmi Ersöz okurlanyia buluşacak. -''
B SALONU
11.00-13.00 ÖmerFaruk'un sunacağı '10. Yıl 200.
Kitap' konulu etkiniik kapsamında Ender Ateşman
'Kitle ve tktidar" konulu bır konferans verecek.
13.00-15.00 SevgiÖzel'in yöneteceği 'Edebıyatın
Aydınlıgında Ankara Edebiyat Günlen" konulu
panele Ozcan Karabulut Sadık Aslankara ve Cemil
Kavukçu konuşmacı olarak kamlacak.
' L ^ kitap I
İMZA GMNli^P
TÜYAP 17. İSTAMBUL KİTAP HIARriUDA
5 Kastm Pazar
>Saat:16.00-18.00
Stand No:85-86 (Alt kat) Tüyap Sergı Salonu Tepebası-İstanbul