25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 1998 PA 12 PAZAR KONUGU Ekonomist Prof. Dr. Mithat Melen 'le 1991 seçimlerini ve Türkiye gündemini konuştuk 'Birileri seçim sonuçlannı değiştirtti'*>3 LJ1V C/^> Ülkemizde her geçen gün siyaset-çete-mafya ilişkileri çorap söküğü gi- bi birbiri ardından açığa çıkıyor. Bir yanda ekonomi bürokrasisi, onlarca yıldır başan- sızlık marifetlerini başan gibi göstermeye çalışarak gözbağcılık yapıyor. (Jyuşturucu tra- fiği ülkede başını almış gidiyor. Türkiye'den yılda geçen eroinin parasal değeri yüzler- ce milyar dolarlarla ifade ediliyor. Bu işlerden birileri nemalanıyor. Öte yandan nüfusun yüzde sekseni enflasyon-devalüasyon-durgunluk sarmalında inim inim inliyor. tşsizlik almış başını gidiyor. Seçilmiş sivillerin hiçbirisinden "gık" bile çıkmıyor. Her şeyin üs- tüne üstlük, seçimlerde hile yapıldığı bilinse de hukuk işletilemiyor. Çete başları, kendi- lerini eleştiren kişileri yazılı tehdit etmekten hiçbir şekilde çekinmiyorlar. Kimlerbu güç- lerini, nerelerden alıyorlar? Bütün bu noktalan, 1991 seçimlerine ANAP listesinden Van milJetvekili adayı olarak girip seçimi kazanan, ama ertesi günü seçim kaybettirilen eko- nomist Prof. Dr. Mithat Melen'le konuştuk. Eski başbakanlardan Ferit Melen'in oğlu olan Prof. Mithat Melen, "Birileri büyük paralar vererek seçim sonuçlannı değiştirtti" diyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU TürkiyeCumhuriyeti'nin kuruluşunun 75. yıldönümünü kutladığımız bugünlerde Tür- kiye 'nin geldiği noktayıya da daha açıkça sây- lemek gerekirse çete-siyaset-mafya ilişkilerini nasıl değeriendiriyorsunuz? MELEN - Bu 75. yılda herkesin ağzında Tür- kiye'nin önemli bir yol aldığı sözü var. Ben bu önemi küçümsemiyorum, ama iki noktayı da ha- tırlatmadan geçemeyeceğim. Birincisi, 1954'te İtalya'yla kişi başına düşen gelir bakımından ay- nı düzeydeydik. Yani Türkiye'de kişi başına yıl- da düşen gelir miktan 325 dolar, îtalya'nın da 350 dolardı. Şimdiyse Italya bizden altı kat iler- de. J 964 "te Güney Kore'yle aynı düzeydeydik. A- ma bugün Güney Kore de bizden 3-4 kat ılerde. Bir ülkenin görevi insan refahını arttırmaksa, in- sanını güvenlik. sağlık içinde daha iyi yaşatmak- sa, ekonomik olarak da belirli bir zenginlik düze- yine ulaştırmaksa Türkiye 75. yılında önemli bir yere gelmemiş demektir. Ikinci olarak siyasete gelelim. 75 yıl demokrasi için kısa bir süre değil. Ama bu ülkede bunca yıl sonra hâlâ demokrasi tartışması yapılıyorsa ve askerlerin iktidara el koymasından söz edilebiliyorsa siviller de politi- kayı beceremediklerini resmen ilan ediyorlarsa o zaman demek ki Türkiye'nin geldiği yer siyasi açıdan da doğru bir yer değıldir. Geçen gün Baş- bakan Yardımcısı devletin televizyonunda, "Siyn- set bkanmıştır. Politika kirienmiştir" diyebilmiş- tir. Cumhuriyetin 75. yıldönümünü kutJadığımız bugünlerde bize Cumhuriyeti armagan edenlere bir minnet borcumuz olduğunu düşünüyorum. Büyük Atatürkve 35 arkadaşının başanlan nasıl küçümsenebilir? Hele de Lozan Antlaşması'nın başansma imza atmışlardır. Dikkatiniziçekerim, Lozan, yetmiş beş yıldır değişmeyen tek ulusla- rarası antlaşmadır. • • • • Günümüzde Lozan'akarşıSevrçığırt- kanlığı yapanlar konusunda ne düşünüyorsu- nuz? - Ne kadar acı. Sevr çıgırtkanlığı yapmak bana çağdtşı bir davTanış olarak görünüyor. Hatta da- ha da öte. bu vatana ihanettir. 75 yıl önce bir grup insan Türkiye'nin kaderini tersine çevirmişken 75 yıl sonra siz hâlâ bunlan konuşuyorsanız ge- ride kalmışsınız demektir. Bu da gericiliğin bir başkatürlüsü. 1924'teki izmirlktisatKongresi'ni dikkatle incelerseniz 1930'larda Keynes'in yaz- dığı Genel Teori kitabıyla aralannda bağlantılar bulursunuz. Çünkü Atatürk'ün ekonomi politi- kası çağdaştı. Aynca 1923-38 yıllan arasında Tür- kiye"de enflasyon yoktu; döviz rezervi vardı. büt- çe açıgı yoktu. lstiklal Savaşı da bütçe açıksız ka- panmış bir savaştır ki eğer çağdaş ekonomidetı söz ediyorsak herkes çağdaş ekonomide de bun- lan söylüyor. • • • • 1980'liyıllann baştnda Türkiyebir enf- lasyon-devatüasyon-durgunluk sarmah içine girdi vebugüne kadargelindi. Dikkat çeken nok- ta bu süre içinde ekonomiyi düze çıkardıklannı sâyleyen ekonomi kurmaylan hep yerlerinde du- ruyorlar, ama bir arpa boyu da yol ahnmıyor. GaziErçel, Güneş Taner, Yener Dinçmen gibi ki- şiler hep ekonominin vefinansm başındalar. Or- tada bu başansızlıklar dururken başarısızlığı ba- şan gibi gösterme becerisini neye bağlıyorsu- nuz? - Hiçbir yere varamadığımız görülüyor. Biraz geriye gidelim. 1950'lerden itibaren Türkiye alt- yapısmı tamamlamadan bir açık ekonomik mo- dele giriyor. Tabii bu durum da arkasından ister istemez devalüasyonlan getiriyor. Döviz geliriniz olmadan dövizle harcama yaparsanız bu sorun- lar olacaktır. Önce açık. sonra karma ekonomik modelin ardından 1980'lerde liberal ekonomiye geçildi. ama Türkiye bunu da yanlış anladı. Libe- ral ekonomi tek başına bir şey demek değil, alt- yapıyı kurmak lazım. Piyasa kapitalizmi bir ah- lak unsurunu da beraberinde getirir. Ama bunla- rın hiçbirine uymadan aJtyapıyı tamamlamadan ve birdenbire, çok iyi yetiştiğini sanmadığım ki- şilerle devleti bölüşmek tarzında bir hamle yapıl- dı. Dolayısıyla devletten nemalanmayan hiç kim- se de sermaye biriktiremiyor. Işte, bu politikacı- bürokrat-işadamı ilişkisi gayri safi milli hasılayı biraz da tırtıklamakla zaman geçiriyor. Son za- manlarda bu tırtıklama biraz da finans ekonomi- sine dönmüş. • • • • 1 Nasıl oldu bu? > - Yani biz reel ekonomik tarafinı, mai-hizmet üretim tarafinı unutmuşuz, para ticareti yapıyo- ruz. Ama yine altyapısmı kurmadan... Bu para ti- caretini böyle yapınca da ikide bir krizler çıkıyor. Faiz çok yüksek. Faiz çok yüksek olunca da pi- yasada yatınm azalıyor. Devlet tarafından borç- lanma miktan çok yüksek. Sürekli olan kamu açıkları bir yandan enflasyonu, bir taraftan yük- sek faizi, bir taraftan iç ve dış borcu körüklüyor. Ama bunlardan yararlanan çok dar bir çevre var. Siz isimleri de saydınız. Bu çok dar çevrede ken- di ekonomik kurmaylannı, kendi ekonomistleri- ni, kendi ekonomik modeilerini kullanıyorlar. Bu durum değişmedikçe bu insanlann değişmesi de mümkün olmayacak. Gidiyorlar. yinegeliyorlar... Sizce bu insanlan kimler getiriyor? -Bu işlerden nemalanan beş bin kişilik dar bir çevre var. Beş yüz kişilik bunların bir iç çevresi var. Yani bir iç. bir dedış daire... Bakın. birözel- leştirme yapılıyor ve yüze göze bulaştırılıyor. Çünkü bundan aynı adamlar yararlanıyor. Ayrıca bu çeteleri ekonomik boyutuyla hiç kimse ince- lemek istemedi. Herkes bunu hep siyasi olarak gördü. Bu çeteler niye kuruluyor. hiç düşündünüz mü? Bu savaş başta bürokratın devletm ürettiği zenginlikten yararlanma savaşıdır. Bunun içinde, yine var olan. fakat I980'den beri de şiddetle ar- tan bir uyuşturucu ticareti var. Amerikan Drug Enforcement Agency (DEA) Türkiye üzerinden Amerikan piyasa değeny le 150 milyar dolarlık bir uyuşturucu trafiğinin geçtigini bildinyor. Önce- kı yıl Türkiye'nin ödemeler dengesıne 10 milyar dolarlık bir girdi olduğunu görüyoruz. Bu. geçen yıl biraz azaldı \e 8.5 milyar dolara düştü. Bunu bavul ticaretiyle açıklıyoruz. Böyle bir bavul ti- careti dünyanın neresindegöriilmüş? Türkiye'nin tekstil ticareti belli. 10 milyar yada 8.5 milyar do- larlık kaç tane tişört satabilirsiniz? Bakın, bir uyuşturucu ticareti yapılıyor ve bundan herkes, bu çeteler de dahil nemalanıyor. De\ let Planlama Teşkilatı (DPT) "Bu ülkede gayri safi milli hası- lanın yüzde 50'si kayıt dışıdır" derse ülke politi- kası ve ülke ekonomisine kayıt dışı güçlerin, hat- ta isterseniz. kanun dışı iş yapan kara paracılann hâkım olduğunu görürsünüz. •HHM^H Siz yıllardır uyuşturucu mafyaları, uyuşturucu patronlanyla mücadele veriyorsu- nuz. 1991 seçimlerinde,parlamento içinde uyuş- PROF. DR. MİTHAT MELEN 1947, Ankara doğumlu. Ortaöğrenimini Ankara Koleji nde tamamladı Londra daki West London College'da bir yıl Ingılcce öğrenimi gördü. Yükseköğrenimini Ankara tktisadi ve Tıcari tlimler Akademisi Işletme-Muhasebe Bölümü nde tamamladı. Helsınki'deki Postipankkide uluslararusı bankacılık stajı yaptı. XATO uluslararası sekretaryasmda mali asistanlıkyaparken Briiksel İ'niversitesi nde de AET'nin ekonomik vapısı konusunda lısansüsıü çalışması oldu. Daha sonra Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü nde AET Şube Mııdürü oldu. Bir süre Briiksel Büyükelçiliği Mali Mûşavirliği görevinde bıdundu. Hazine Kambiyo Grup Baskanlığı yaparken Hazine adına uluslararası ikili ekonomik ilişkileriyüriittü. OECD nezdinde Türkive Delegasvonu Ekonomik ve Ticari Müşaviriigigöre\inde bıdundu. !9S9da Hazine Dış Tıcarel Müsteşarlıgı Çokuluslu Kunıluşlar Daire Baskanlığı 'na getirildi. 1991'deANAP listesinden milletvekili adavı oldu. ancak seçilemedi. Seçimlerm ardından fÜ tktisat Fakültesi Iktisat Teorisi Kürsüsü 'ne doçent olarak atandı. 1996 da profesör oldu. Dünya Bankası 'nin bazı projelerine danışmanlıgm yani sıra Dünya gazetesinde de kö'şe yazarlıgı yapıyor. kes biliyor. Bunda bir gizlilik yok. Bundan de\- letin bakanlannın. Başbakan'ın haberi var. Bu ka- dar insanın haberi varsa. her gün bir araya geldi- ği insanlann da bu işin içinde olduklan görülü- \or. Siz böylesine düzmece olan seçim so- nuçlanna itiraz etmediniz mi? - Ettik. Önce Başkale Seçim Kurulu kabul et- medi bu itirazı. Sonra Van Seçim Kurulu reddet- ti. Bunun üzerine Ankara'ya, Yüksek Seçim Ku- rulu'na başvurduk. Yeniden sayım karan alacak- ken engellediler. Bu konuyu o zaman avukatım olan BüJent Ensari'den dinlemiştim. Sonucun de- ğişmemesini büyük insanlar istemiş. Bu noktada bir soru sormak istiyorum. Secdet Basa epeycetanınmtş bir isim. Basa uzun süreMesut Yılmaz'ın danışmanhğtnı yapn. MuS- tafa Kalemli döneminde Meclis Genel Sekreteri oldu. Meclis Genel Kurul Salonu yenilenmesi skandulı Kalemli veBasa 'nin başınapatiadı. Siz- ce neden tam o dönem bu skandal çıktı ve bu iki insanın başına patiadı? - Geçenlerde NecdetBasa'y la yaptığınız bir rö- portajıokudum. Satır aralannda çok açık bir atıf- ta bulunmuş. Bu: ben, Mesut Vılmaz ve kendisi- nin arasında geçen bir konuşmaydı. Necdet Ba- sa'yla ben o konuşmada açıkça Türkiye'de özel- likle uyuşturucu çetelerinin olduğu ve bu çetele- rin devietin içine. politikaya sızdığını. Yılmaz'ın bunlardan uzak durması gerektiğini anlattık. Bu konuşma 1994 başında oldu. O sırada Mustafa Bayram ANAP'ın Van (I Baskanı yapılmak iste- niyordu. Sonra da oldu zaten. Yılmaz'a bunun yanlış olduğunu anlattık. Bugün bütün olanlan, o zaman olacağını tahmin ederek Yılmaz'a söy- ledik ve onu uyardık. Türkiye"de, başbakanlık mevkiinde oturan birisinin bunlan bilmesi gerek- tiğini düşündük. Belki bu nedenle bugün Batı'dan dışlanıyoruz. Türkiye bunian hak etmiyor. Biz, bunlan anlatmaya çalıştık. Aynca, haklı olmak kadar acı veren bir duygu olamaz. Mesut Yılmaz sizi neden dinlemedi? - Bilmiyorum. » Ama o konuşmadan sonra \ecdet Ba- sa ve siziyanından uzaklaştırdu. turucuyla mücadele etmek içinASAP listesinden Van 'dan adaylığınızt koydunuz ve seçimleri ka- zandımz. Ama ertesigünü seçimleri kaybettiği- niz size bildirildi. Bu ilginç olay nasıl oldu? - Ben kazandığımı CNN'den öğrendim. O sıra- da ANAP Genel Başkanı Mesut Yümaz'dı. Za- ten ben onun isteğiyle politikaya girdim. Van'dan aday oldum ve gercekten de çok büyük bir oy, 51 bin küsur oy aldım. Benden sonra ANAP bir da- ha o oyu yakalayamadı. Son seçimlerde 36 bin oy aldı. Ben de o kadar oy aiacağımı ummuyordum. ama Melen soyadı özellikle Van yöresinde önem- li bir isim. Seçimin ertesi günü olan pazartesi gü- nü ben yanımda iki kişivie birlikte Seçim Kuru- lu'nagirtim. • • M i Yanınızdaki iki kişi kimdi? - Cafer Akköpriilü \ e Süleyman Orhan. Seçim Kurulu Başkanı aynı zamanda Ağır Ceza Reisi oian Vefa AJpaslan'dı. Orada en yüksek tercihin bende olduğunu gördük. 5.500 tercih aldığım, öbür adaylann hepsinin tercihlerinin benimkinin çok altında olduğu ve ANAP'ın da birinci parti geldiği bana bildirildi. • • ^ B Size en yakın tercih Mustafa Bay- ram 'ın mıydı? - Hayır, Mustafa Bayram o sırada seçime gir- memişti, çünkü hapisteydi. Vyuşturucu kaçakçüığından mı? - Hayır, o sırada adam öldürmekten. Ama Mustafa Bayram şimdiparlamen- toda Fazilet Partisi milletvekili değil mi? - Evet. Kusura bakmayın. kendimi tutamadan gülüyorum. Aslında gülmemek gerekir. Çünkü durum çok acı. Her neyse... Seçimi kazandığım anlaşılmıştı. Ben buna bir türlü inanamıyordum. Haklı olduğum da ortaya çıktı, çünkü güvenemi- yordum. Salı sabahı oldu. Benim tercihim 5.500'de kaldı. Aynı durum SHP'den seçime gi- ren Sabri Donat'ın da başına geldi. Benimle bir- likte seçime giren öbür adaylannki ise katlanarak arttı. Ömeğin Şeref Bedirhanoğhı'nun tercihi 9 bi- ne çıktı. Daha sonra yurtdışına. DEP'e gırmesi nedeniyle kaçan Remzi Kartal. SHP'den 10. sı- rada seçime girmişti. Hayret bir biçimde Remzi Kartal'ın birdenbire tercihinin 22 bine çıktığını gördük. DYP'den giren Nadir Kartal'ın tercihi de birdenbire 16 bine çıktı. DYP'den Mustafa Kaç- maz'ın o\ lan da garip bir biçimde yükseldi. ANAP bu durumda ıkinci parti oldu ve özetle ben seçimi kaybettim. I SizinyerinizeASAP'tan kim kazandı? -Şeret'Bedırhanoğlu. Bana açıkça. "Bizbuoy- lan değjştirdik" dediler. Geçen gün konuştuğu- muz birçok poiitikacı "Evet, böyle şeyler yaptık. Seçim bu" dediler. • • • • Yanipara mı almışlar? - Tabii. açıkça para almışlar. Böylece de so- nuçlan değiştirmişler. • • İ ^ H Bu paraları kim vermiş? - Seçimi kazanan o dört kişi vermiş. Bunda bir gizlilik yok. Şimdi. büyük bir rahathkla. "Seçim- lerde sizdeyapsaydınız. Seçimde böyleşeyler olur. Neden kendinizi üziiyorsunuz?" diye anlatıyorlar. • • • • Bedirhanoğlu soyadı Van 'da epeyce ta- nınmış bir soyadı değil mi? - Bir kardeşi müteahhittir. M M M ' an 'da ihale komisyonu işlerindeepey- ce adı geçiyordu... - thale konusunda en tanınmış isim Mustafa Bayram. Biliyorsunuz 1995 seçimlerinde ANAP'tan milletvekili seçildi. • • • • Mustafa Bayram 'ın dokuz cinayet ve uyuşturucu kaçakçıhğı nedeniyle dokunulmaz- lığı kaldırılmıştu Bu durumda cezası sizce hâlâ neden infaz edilmiyor? - Hakkında pek çok dosya var. Onun kayınbi- raderi şu anda ANAP II Başkanı ve Bedirhanoğ- lu'nun kardeşi ile ortak iş yapıyorlar. Doğu Ana- dolu'daki bütün ihaleleri vönlendirdiklerini her- - Evet. Ondan sonra Mustafa Bayram televiz- yonlara çıktı. "Ben ANAP'a,Turgut Yılmaz'a pa- ralar verdim" dedi. Bu tabii onun ispat etmesi ge- reken bir şey. Verdi mi, vermedi mi. bilmiyorum. Ama "VerdinT dedi. Seçim çok ilginç bir olay. Türkiye'de seçimin finansmanı da çok ilginç. Tür- kiye"de yeterü yasa olmadığı için seçim maliyeti ya da seçim muhasebesiyle ilgili hiçbir yaptınm- da bulunulamıyor. Dolayısıyla, "Bu paralân ner- den buldun" diye hiç kimseye sorulamıyor. Ör- neğin ABD'de seçim muhasebesi diye çok cıddi bir kavram var. • • • • Bundan aylardnce benim Türkiye Ga- zeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu 'na yeniden seçilmemi veyeniyönetim kurulu üyelerini kut- lamak için siz Cemiyet'e gelmiştiniz. Tam o an- da cep telefonunuz çaldu Sizi Yalım Erez 'in er- kek kardeşi aradı. \eden aramıştt sizi? -Evet, onun arkasından da TOBB Başkanı Fu- at Miras aradı ve ikisi de beni tehdit etti. Bu teh- ditlerın nedeni Dünya gazetesinde yayımlanan bir yazımdı. O yazıda, Türkiye'de başbakanlığa oynayan kişilerin çok temiz ve dürüst olmalan ge- rektiğini yazmıştım. Üstelik o yazıda hiçbir isim verilmemişti. •••İH Peki, o insanlar neden o yazıyı kendi üzerlerine aldılar? -Onu bilemiyorum. Bunu onlara sormak lazım. Yazıda, Türkiye'de başbakan olmak isteyenlerin çetelere bulaşmamaları, düzgün olmalan gerek- tiğini. banka satın almamalan, banka paylaşma- maları. devlet ihalesi paylaşmamalan, uyuşturu- cuya bulaşmamaları gerektiğinden söz ediyor- dum. Onlar ise bunu kendi üzerlerine almışlar. Siz yazıp çizmeye başlayınca tehditler gelmeye baş- lıyor, herkes her şeyi çok çabuk üzerine almaya başlıyor. O zaman "\'azdıklanm acaba doğru mu?" diye düşünmeye başlıyorum (Gülüyor). • • • • Siz bir de bir holdingin antetli kâğıdı- nayazılmış tehdit almıştınız... - (Gülüyor) Hep gülüyoruz. BaJcın, hukuk dev- letinde, yazılı tehdit alıyoruz. Hem de antetli kâ- ğıda ve altında kişmin imzası var. Daha açık söy- leyelim, Park Holding antetli kâğıda Kenan Tek- dağ imzalı yazılmış bir tehdit mektubuydu. \azida, hiçbirbölge. kişi ve yer adı verilmeden, Güney'de özelleştirme kapsamında ihaleye açılan bir marinanın birileri tarafından yüksek fiyatla ka- patıldığı, bu marinanın acaba uyuşturucu ticare- ti için gümrük kapısı olarak mı kullanılacağı ya- zılıydı. O marina ihalesine giren yirmi kişi vardı. Acaba o insan neden kendi üzerine alınıp bana o tehdit mektubunu gönderdi. diye uzun uzun dü- şündüm. Bilemiyorum. onlara sormak lazım. • • • • • BUdiğim.kadartyla o mektupta, size ko- nuyla ilgili bilgi veren kişi ve sizin için "Siz ve o alçak dostunuz bu alçakça iftiramzın ceıasım çok pahalı ödeyeceksiniz " ibaresi vardu Siz bu mektup üzerine bazı savcılar ve ağır cezayargıç- larınagittiniz. Ogörüşmelerin sonucu ne oldu? -Kimlere gittiğimi ismen tam olarak hatıriamı- yorum. Ama bunlardan birisi lstanbul eski DGM Başsavcısı ve şimdi Yargıtay Çeza Dairesi Baş- kanı Ahmet Köksal Ne yapabilirim, diye danış- mak için gitmiştim. Hepsi de bana çok kibarca "Bu bir ceza davası olamaz. Şahsi davadır. Zaten tehdit unsuru da yok. Savcıbğa başvurursanız da düşünühiz" gibisinden bir şeyler söylediler. Bakın. Türkiye de şu çok açık olarak görünü- yor. Siz bu ülkede birisini yazılı olarak tehdit ede- cek gücü kendinizde görüyorsunuz. Hukuk da ca- Iışmıyor. Bu çok acı. Batılılar, ikide bir bize "Siz hukuk devleti de- ğilsiniz. İnsan haklannı ihlal ediyorsunuz" dıyor- lar. Buna kızmamamız gerekir, diye düşünüyo- rum. Çünkü durum ortada. Bu insanlarla şahsi bir alıp veremediğim yok. Onlan tanımıyorumda. Benim o yazılarda yap- , tığım > orumlar bugün gelinen noktayı gösteriyor. O yazılarda gazete satın almalann nereye gelece- ği, bu paralann nereden geldiği gibi noktalar bi- limsel olarak inceleniyordu. Nasıl bir çırpıda bir milyar dolar çıkanlır? Üs- telik bu bir milyar dolardan Türk Maliyesi 'nin ha- beri bile yok. Böyle bir ekonomik yapı olabilir mi? Kişiler beni ilgilendirmiyor. ben bunlardan söz ediyorum. Demek ki orada da çok net biçim- de uyuşturucu ticareti yapılıyor. Ama bu eroini soktuğumuz ülkeler de akılsız değil. Onlar da size kokain sokuyorlar, silah so- kuyorlar. Ülkemizin düştüğü duruma bakın. San- ki bir savaş alanındayız. Ben yirmi yıldır bu işle uğraşıyorum. lnsanla- n zehirleyen unsurlara, uyuşturucuya, uyancıya ve silaha karşıyım. Hele de bunun politikanın içinde olmasını affedemiyorum. Aynca, siz kara parayı bu kadar legalleştirirseniz arsa spekülas- yonuna giriyor. oradan inşaat sektörüne, derken medyaya atlıyor. O kara parayla bankalar satın alı- nıyor. Türkiye"de bu kadar banka satın ahnırken Merkez Bankası 'nin, Hazine'nin bundan haberi "plmaoıası, yasal yetlrileri açısından mümkün'd^» -•• ğil. Geçen günlerde yasanan sıkıntıyı gördünüz. Herkes birbirini suçladı. Böyle şey olmaz. Bütün dünyada böyle bir skandal pat- lak verdiğinde ilgili herkes anında istifa etmez -Mutlaka eder. Buna başbakan da dahil. Batı 'da bu böyle oluyor. Ama Başbakan, "Ben bu çetelerin üze- rine gidiyorum. Her şeyi ortaya çıkaracağım " sözünü veriyor... - Keşke bu işlerin üzerine gitse. Ama o zaman ne Bakanlar Kurulu'nda ne de TBMM'de fazla ki- şi kalır. Bankalarda da, iş âleminde de adam kal- maz. Keşke bu işlerin üzerine gitse. Bakın. Batı toplumlan kendi içlerindeki bu cerahatleri akıtı- yorlar. ttalya'ya bakın. Fransa'da geçen yıl eski başbakan dahil 51 poiitikacı hapse girdi. Batı'da demokrasiler böyle işliyor. Biz, demokrasi de- mokrasi. diye yırtınıyoruz, ama demokrasinin en önemli kurumu olan hukukun üstünlügünü koru- muyoruz. Tansu Çiller'le ilgili soruşturmalar ne oldu? Komisyon "da hem Sayın Yılmaz hem de Sa- yın Çiller hakkmdaki soruşturmalar kapandı git- ti. Demek ki Türkiye'de böyle şeyler oluyor ve bunlan siyasi olarak kullanıyorsunuz, demektir. Bu ülkede hukukun üstünlüğü varsa hukuku ça- lıştınrsınız; siyasetöbürtaraftakalır. Hukukuça- Iıştırırsanız bu ülkede çete kalmaz, çetelere bu- laşmış poiitikacı kalmaz. O zaman ülke temizle- nir. .Ama bunlan siyasi olarak kuiianmaya başlar- sanız işte bugünkü durum yaşanır. İHHBH Ya da hiç durmadan ortaya Alaattin Çaktcı 'yla konuşanlartn kasetleri çıkanlır. An- laşıldığı kadanyla bu ülkede Çakıcı 'yla herkes konuşmuş... -Çok ilginç. Alaattin Çakıcıda bu durumda va- tan hizmeti yapıyor oluyor. Bir dönem Türkiye'yi anlaşılan Çakıcı yönetmiş, hâlâ da yönetmeye de- vam ediyor görünüyor. Bu da aslında bir devietin aczidir. Bugün medyamıza bir bakın, gazetelerin haline bir bakın. Sizin gazetenizden başka ba- ğımsız gazete mı var bu üîkede? Bir tek sizin ga- zetede sendika var. bir de birkaç ajansta. Böyle şey mi olur? Ayduı Doğan'ın sendikasızlaştırma harekâtında gazeteciler olarak ağzınızı bile aça- madınız. Bakın, 14 yılda teröre 100 milyar dolar harca- mışsınız. 35 bin insanımz ölmüş. Bu politikada bir yanlışlık var. Doğu'daki insaniar bana 51 bin oyu bir umut için verdiler. Demek ki o insanlar kendilerini bir uyuşturucu kaçakçısı ya da ihaJe mafyasının temsil etmesini istemiyorlardı. Onla- n kucaklayacak. haklannı verecek. Ankara'yla banştıracak liderlere ihtiyaçlan var. Bu insanlar uyuşturucu ticaretiyle geçinmekten artık bıkmış- lar. Bir taraftan PKK, bir taraftan da devîet adına kendilerini tehdit eden çetelerin zulmünden sıkıl- mışlar. Bugün gelir dağılımı adaletsiz. Milli ge- lirin >üzde 80'ini nüfusun yüzde 20'si paylaşır- ken milli gelirin yüzde 20'sini ise nüfusun yüzde 80'i alıyor. Bu ülkede sosyal gerilim oluyor. Eği- time aynlan pay gayri safi milli hasılamn yüzde 3'ü. Nüfusun ancak yüzde 4'ü yüksekokul bitir- miş; yansı ilkokul mezunu bile değil. Işsizlik bü- yük sorun. Bütün bunlan bırakmışsınız ve hâlâ nelerle uğraşıyorsunuz. Türkiye'de insanlann devletine güvenmesi, devletinin arkasında olma- sı lazım. Bugün halk Ankara'dan. devletten kop- muş.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear