Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
) KASIM 1998 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
vlarksist yazın ve eleştirinin ünlü ismi Terry Eagleton TÜYAP Kitap Fuan'na konuk oldu
;
Marx bir romantik lıümanisttT
ECtRALPTEKÎN
Oxford Üniversitesi'nde Ingıliz Ede-
lyatı Profesörü olarak görcv yapan
erry Eagleton. Marksist teori çizgisin-
i gelişen 'Althusser-sonrasT adlı akı-
un önde gelen temsilcilennden biri. Bu
omın, toplumsal olaylann ekonomik
üzeye indirgenmesine karşı gelen gö-
işünü estetik alanda özgülleştiren ve
leolojinin maddiliğiru vurgulayan Eag-
:ton, Marksist teorinin estetiğe uygu-
ınmasma oldukça yeni bır yorum ge-
riyor.
Azizler ve Alimler, İdeoloji, Edebiyat
iuramı, Postmodernizmin Yanüsama-
ın adh yapıtlan Türkiye'de Aynntı
ayınlan tarafından yayımlanan, Mark-
st yazın ve eleştirinin en önemli isim-
-•rinden, postmodernizmin de en sert
leştirmenlerinden Eagleton, British
ouncil'ın konuğu olarak 17. Istanbul
ÜYAP Kitap Fuan'na konuk oldu.
- Marksist eleştirmen Raymond Wit-
ams'ın öğrencisiydiniz. VVilliams sizi
e teorinizi nasıl etkiledi?
- Williams'la Cambridge Üniversite-
ı'nde yükseköğrenimimi sürdürdü-
üm sırada tanıştım. Onunla uzun soh-
etlerimiz, fikır ahşverişlerimiz oldu.
/illiams, izlenmesi çok kolay birmo-
el değildi, ancak önümdeki seçenek-
;ri görebilmemi sagladı. Bunlar, kül-
ir, kültürün tarih kavramıyla bağlan-
lan, popüler kültür ve kültürün kul-
ırumlan gibi seçenekJerdi. Daha son-
ı düşüncelerimizın farklılas,tığı nok-
ılar olsa da, üzenmdekı en derin ve
nemli etkiyi Williams'ın oluşturdu-
una inanıyorum. O, sınıflandınlama-
acak kadar çok yönlü. Büyük bir dü-
iinür. sosyolog ve eleştirmen.
-Marksist teoriçizgisinde gelişen Alt-
usser-sonrası adlı akımın önemli tem-
ilcilerinden biri olarak değeriendirili-
• "Marksizmin, insan varoluşunun estetikliği ve estetize edilmesi fikrini içerdiğini düşünüyorum.
Bu, Marksizme bakmanın popüler olmayan, alışılmamış bir yolu. Marksizmin idealist felsefi
tabanına, Marksist politika, ekonomi ve toplum biçimlerinin estetik fikirlere dayandığına
inanıyorum. însarun estetikleşmesi, mümkün olan tüm enerji ve kapasitesini gerçekleştirmesi
anlamma geliyor. Sınıflann oldugu, insanın yararlar ve çıkarlar doğrultusunda otorite tarafından araç
olarak kullanıldığı bir toplumda ise bu olanaksız. Bilimsel ve sosyolojik anlamının dışında, Marx'ı
bir romantik hümanist olarak görmek gerektiğine inanıyorum."
yorsunuz. Bu akımla yakınlaşmanız-
dan söz eder misiniz biraz?
- 70'li yıllarda dünyada olup biten-
ier beni derinden etkiledi. Althusser'in
gösterdiği birden çok yön vardı ve bu
yönlerden biri de Marksizmin oldukça
dışındaydı. Ben Althusser'in çoğu dü-
şüncesine eleştirel yaklastım. Ancak
akımın, Marksizmin yeni kullanımla-
nna zemin hazırlayan entelektüel bir or-
tam yarattığına inanıyorum. Althus-
ser'i tarihi bir fıgür olarak yeniden keş-
fedeceğimiz zamanlar gelecektir.
- Marksizmin, "İnsan varoluşunun
estetikiiği veestetize edflmesTfikriniiçer-
diğûıi söylüyorsunuz...
- Evet bu, Marksizme bakmanın po-
püler olmayan, alışılmamış bir yolu.
Marksizmin idealist felsefi tabanına,
Marksist politika, ekonomi ve toplum
biçimlerinin estetik fikirlere dayandı-
ğına inanıyorum. İnsanın estetikleşme-
si, mümkün olan tüm enerji ve kapasi-
tesini gerçekleştirmesi anlamma geli-
yor.
Sınıflann oldugu, insanın yararlar ve
çıkarlar doğrultusunda otorite tarafın-
dan araç olarak kullanıldığı birtoplum-
da ise bu olanaksız. Bilimsel ve sosyo-
lojik anlamının dışında, Mant'ı bir ro-
mantik hümanist olarak görmek gerek-
tiğine inanıyorum, tabıi Marksizmi de
AJman romantik geleneğinin bir uzan-
tısı.
- Sosyaiizmin sonu, sosyaüst eleştiri-
nin önemini artürdı nu sizce?
- Bunu nedensel bağlamda değil de,
bir şeylerin kalıntısı olarak değerlendir-
meyi yeğliyorum. Sovyetler Birliği'nin
yıkıhşının, var olan inançlan altüsteden
bir entelektüel etki yarattığını düşün-
müyorum. Marksizm, günümüz sos-
yalizminden bağımsız, çok zengin bir
entelektüel gelenek. Hatta bugün Mark-
sizm, sosyaiizmin bir eleştirisi.
- 1989 olaylan ve Doğu Avrupa'daki
demokratik devrim, postmodernizmi
nasıl etkiledi sizce?
- Postmodernizm 1960'lar ve 70'le-
rin ilk yıllanndaki arayışlardan yeni bir
alternatifolarak ortaya çıktı. Ancak sol
düşünceyle rekabet edebilecek radikal
bir seçenek sunamadı. Bu yönüyle de
her zaman sosyalist eleştirinin hedefi
oldu. Postmodernizmi, parçalanmış
sosyaiizmin varisi olarak görmek hata
olur, ancak yaşayan bir sosyalist gele-
neğın bulunmadığı ülkelerde taraftar
bulması daha kolaydır.
- Modernizm tarafindan ûzeri örtü-
len bazı sorun ve çahşmalann postmo-
dernizmtarafindan aydınlaiıJdığını söy-
lüyorsunuz»
- Postmodernizmin, kendine özgü
saydığı birçok sorun ve kaygı aslında
modernizmin mirası. Modernizm dün-
yada istediği politik etkiyi yaratamadı,
sistemle işbirliği yaptı ve mahvoldu.
Posmodernizm ise, bu gerçeğe bir tep-
ki olarak ortaya çıktı. Modernizmin
doğuşu, I. Dünya Savaşı dönemine, kül-
türel devrim fikri çağına rastlar. Post-
modernizm ise kötümser bir tarih so-
nu döneminde doğmuştur.
- Postmodernizm kendini ticari güç-
lerden soyutiamayı başarmışsa da,post-
modern düşüncenin eleştirisi ticari ide-
olojinin sınırlan içinde yapüıyor.
- Modernizm, kültürün ticari olma-
yan değerlerinin altını çizmeye çalış-
mıştı. Ancak postmodernizm bu pro-
jeyi desteklemedi. Modernizmin, kül-
türü sosyal ve ekonomik yaşamdan
ayırma projesi, küJtürü sosyal ve eko-
nomik yaşamın bir eleştirisine dönüş-
türdü. Modernizm, kültürün ticarete
indirgenmesine karşı son başkaldınyı
gerçekleştirdi. Bugün külfürel üretim,
genel üretime ve ticarete entegre oldu.
Neden Tony Blair'i postmodern bir
fenomen olarak değeıiendiriyorsunuz?
- Sosyal demokrasinin, kapitalizmin
koşullanna bu denli uydurulduğu bir
gerçeklikte Blair'e sosyal demokrat bi-
le demek güç. Sakin bir dönemde ça-
hştığından başanlı gibi görünüyor, ama
zayıf ve iki boyutlu bir politika yapı-
yor bence. Ne entelektüel, ne de poli-
tik açıdan tarminkâr...
'GenişAçı'yla
gezivefotoğrafKültür Servisi - Fotoğraf dergisi 'Ge-
işAçı'nın 'Güz '98' başlıklı 5.sayısı çık-
. Her sayısında bir konuyu 'Dosya' baş-
ğı altında inceleyen derginin son sayı-
ndakı dosya konusu 'GezıveFotograF.
on yıllarda fotograf dünyasmda olduk-
Î sık tarnşılan gezi ve fotograf ikiüsi. der-
ide çeşitli yönleriyle ele alınıyor. Dos-
ada ilk olarak gezi fotoğrafi tanhinin kı-
j bir özeti yer alırken, bu alamn Türki-
e'de önde gelen isimleri Arif Asçı ve Iz-
et Keribar ile yapılan ıki ilginç söyleşi
eralıyor. Fotograflann farklı tarzlannı ve
akış açılannı yansıtan söyleşilerini. sa-
atçıİann birbmnden ilginç fotograflan süs-
iyor. Dosyada aynca National Geograp-
k Society'nın fotoğrafçılan ile ilgili bir
ıceleme, Yücel Tunca'nın 'Gezginler
'ürkü Söyler Sanırdım' başlıklı. Türki-
e'de gezi fotoğrafçıhğına farklı bir yo-
jm getiren yazısı ve Osmanlı Imparator-
ığu döneminde ülkemize gelen fotoğ-
ıfçılarla ilgili bir inceleme yazsı yer alı-
or. Dosyadaki son bölüm ise gezi fotoğ-
afinın önde gelen isimlerinden Arif Aş-
ı. Hüha Koç. Ali Borovah. Fanık Akbaş,
üha Derbent\e Vücel Tuncayı bır ara-
a getiren forumun geniş bir özeti.
'Ustalar' bölümünde bu sayuun konu-
ğu özellikle çingeneler üzerine yaptığı
çalışmalan ile tanınan Josef Koudelka.
'Fotograf Kurumlan' bölümünde ise
yuz yın aşkın bir süredir dünya insanl*-
nna coğrafya sevgisini aşılamaya çalışan
'National Geographic Society'nın ta-
rihçesi ve National Geographic Magazi-
ne'de yayımlanmış fotoğraflardan yapılan
seçki yer alıyor. Bunun dışında 'Balat'
semtinin incelendiği 'Semt', 'Geçmiş Za-
man Düşleri' adlı saydam gösterisinin öy-
küsüy|ebiriikteyeraİdığı 'BSrSa>damGas-
terisi Öyküsü' ve 'Camera Ludda' isim-
li kıtabın incelendiği 'Kitap'. derginin dı-
ğer bölümleri.
Geniş Açı'nın 'Güz '9İP sayısında iki
de sürpriz bulunuyor. Türk edebiyatının
genç isimlerinden Şebnem Işigüzel bun-
dan böyle 'Fotoğrafin Dışmdan' adlı kö-
şesinden fotoğrafseverlere seslenecek.
Ikınci sürpriz ise fotograf dünyasının ya-
kzndan tanıdığı bir isim: Orhan Cem Çe-
tin. Yaptıgı çalışmalar ve fotoğrafa getir-
diği farklı yorumlarla adından sıkça bah-
settiren Çetın, bu sayıdan itibaren 'Ma-
ym Tarlası' başlıklı köşesiyle okurlarla
buluşacak.
Oscar Ödüllü genç oyuncu Juliette Binoche 'un sonfilmi 'Alice ve Martin' Fransa 'da gösteriliyor
Juliette Binoche, George Sand olacak
Kültür Servisi -Normal yaşamında da beyazperde-
e canlandırdığı rolleri haörlatırcasına, ayaklan hep
erde ama başı yıldızlara değen ve sanİd gamlı, kas-
etli, ruh gibi içe dönük bir kişiliğe sahipmiş izleni-
u veren Juliette Binoche'un. Andre Techine'nin yö-
etiminde oynadığı son filmi 'Alice et Martin', Fran-
ı'da gösterime çıktı. Halen bu kez George Sand ro-
inüüstiendiği, kadın yönetmen DianeKurys'nın 'En-
uıts du Siecte-Yüzjilın Çocuklan' fılminin çekimle-
yle uğraşan ünlü yıldız. eleştırmenlerin pek tutma-
ığı Andre Techine'in 'Alice ve Martin'inde, kendin-
en on yaş genç, işsiz güçsüz bir delikanlı olan Mar-
n'e (Akds Loret) fena halde tutulan, 30 yaşlannda-
i kemancı Alice rolünde.
Hayatın hep yüzeyinde başıboş dolanarak amaçsız
; göçebe süregelen yaşamı. kendinden on yaş daha
mç bir erkeğe âşık olmasıyla değişiveren kemancı
lıce karakteri, çok etkilemış Juliette Binoche'u. Alı-
:, bütün ilişkilerine yönelik bır dostluk felsefesine
ığlı olarak günü gününe yaşayan, biraz şaşkın, bi-
z mutlu bir kadın. Martin'e rastlayınca yaşamı bir
ılam kazanan ve aşk deneyimiyle yolunu seçen Ali-
\, Martin'in karanlık geçmişiyle geleceği arasında ka-
kalırken şimdiki anı da üstleniyor. Binoche'a göre
lice ve Martin. gönül ilişkilerinin alabildiğine kınl-
ınlaştığı günümüzde çiftler arasındaki güven ve sü-
kliliğın devamı konusundada yüreklendirici bir film
nca. Tabii bu filmde rol almasının bir başka nede-
de 12 yıl önce 'Rendez-vous-Randevu' fılmiyle
ınnes'da en iyi yönetmen ödülünü kazanmış olan,
ıhiers du Onema eleştirmenliğinden kamera ardı-
ı geçmiş, 30 yıllık, deneyimli yönetmen Andre Tec-
tıe'yle birkez daha birlikte çalışabilme olanağını sağ-
ması. 1984 yapımı 'Randevu', gencecik Juliette Bi-
ıche'un yıldızını parlatan, ilk önemli filmiydi.
Binoche'a göre Techine, oyuncu yönetimini çok
lemseyen bir yönetmen, hatta bir oyuncu yönetme-
aden daha çok, ritim duygusuna sahip, tam bir ko-
jgrafo. Andre Techine'den sonra genç yönetmen De-
ıLavant önemli yer tutuyorJuliette Binoche'un ka-
r
erinde. Yıllar önce Istanbul Film Festivali'nde gös-
• Geçen yüzyılda 'Ne erkek, ne
kadınım, çocuğum ben' diyen George
Sand'i canlandıracak olan Juliette
Binoche bu ahntımn kendine
uyduğunu belirtiyor.
Şimdiye dek canlandırdığı tuhaf kadın
karakterlerle belirlediği parkurunda
şimdilik rakipsiz koşan, tanınmış bir
Fransız yıldızı o. Oyunculuğunda,
Techine'ye özgü bir 'şiddet'le başlayan
çıraklığı, ateşli ama sessiz ve derinden
gelen Carax'la suskun işbirliğinde
gelişip olgunlaşmış.
terilmiş 'Mauvais Sang-Kötü Kan' (1985) ve 'Les
Amants du Pont-Neuf-Köprüüsrü Âsıklan' (1988) gi-
bi namlı filmler, bir dönemde birlikte takılan' yönet-
men LeosCarax-oyuncu Juliette Binoche çiftüiin ün-
lenmesine yol açmıştı. Yolu tiyatro sahnesinden ve te-
levizyon ekranından geçerek sinemaya düşmüş, 1964
doğumluJuliette Binoche, yönetilirken arükyönetme-
nıni de yönetmeyi öğrenmiş, beyazperdede deneyim
kazandıkça oyunculuğunu da geliştirmiş bir yıldız.
'The Engfish Patient-tngüizHasta'nın çekimlerinde yö-
netmen Anthom MingheOa'yla teleparik bir ilişki kur-
duğunu belirten Binoche, ortak çalışma bilincine sa-
hip, epeyce sahne tozu yutmuş Anglosakson yönet-
menlerin oyuncunun ruh halini daha iyi anladıİdarını
vıırguluyor. Yönetmenınden sürekli ilgi ve titizlik is-
teyen, kolay tatmin olmaz, güç beğenir, çetin bir oyun-
cu oldugu konusunda ona yapıştınlan etikete çoktan
alışmış.
Şimdiye dek sürekli önemli yönetmenlerle çalışa-
rak bir dizi başanh filmde oynamanın yorgunluğuna
karşın bir Hollywood stan kadar güzel, alımlı ve uya-
nık bir genç anne gibi külyutmaz Binoche, dışanda-
ki zorlu hayatın pençelerinden her an koruyup kolla-
dığı, 5 yaşında bir oğlan çocuk annesi aynı zamanda.
Geçen yüzyılda, 'Ne erkek, ne kadınım. çocuğum
ben' diyen George Sand'in bu alıntısının kendine uy-
duğunu belirten Binoche. şimdiye dek canlandırdığı
tuhaf kadın karakterlerle belirlediği parkurunda şim-
dilik rakipsiz koşan. tanınmış bir Fransızyıldızı. Oyun-
culuğunda, Techine'ye özgü bir 'şiddet'le başlayan
çıraklığı. ateşli ama sessiz ve dennden giden Carax'la
suskun işbirliğinde gelişip olgunlaşmış. espri kazan-
mış.
Paradan çok filmin niteliği önde geliyor
Yönetmen Jean-Paul Rappeneau'yla ve son göz-
desiJönOlhierMartinez'le 1994'te yaptıgı 'LeHus-
sard sur le Toit- Damdaki Süvari'yse ondaki kadınlı-
ğın çok yönlülüğünü örnekleyen. kılıçlı kostümlü bir
tarihsel serüven fılmı eğlencehğiydı. Bu yılın mart ayın-
da tngiltere'de sahnelenen bir Pirandellooyununda da
oynayan aynı zamanda Lancome'un modeli de olan
Binoche'un Ingiliz Hasta'yla kazandığı en iyi yar-
dımcı kadın Oscar'ı, onu Hollywood'un pırltılı ışıltı-
lı âlemine taşımış. "İngilizce oynamak benim için ar-
ükgerekHliktcn çıku.zev1<e donuştü. Zaten bütünAme-
rikan fllmleri birbirine çok benzeşir. her zaman 'pa-
ra. şiddet, seks' üçgeninde dolanıp duran bu fümlere
senarv tnla başlanır, sonrao>uncularbeürlenir, en son-
radayönetmenseçüirgenelde.BuHoDy>wodtarzt,ön-
celeri çok ters gelirdi bana, İngiliz Hasta'dan sonra
altştun ama kökenlerimi asla vitinneden'' diyen Juli-
ette Binoche, parayı da çokça önemsemiyor, paradan
çok filmin niteliği önde geliyor onun için. Dayanıklı
ve uğraşını ciddiye alan güzel oyuncu, çoğu kez ka-
fasının basmadığı projeleri geri çevirmiş, önerilen üc-
retin vüksekliğine baİcmaksızın.
1960 da Jack Clajton'ın 'Tepedeld Oda'sıyla Os-
car kazanan Simone Signorefden yıllarca sonra bu
ödüle sahip olan ikinci Fransız oyuncu Binoche, me-
galomammsı ve isterik ve medyatik star numaralann-
dan hep kaçınmış. Ülkesinde gösterime sokulan 'AB-
ce veMartin'den sonra Diane Kurys'nin çekimini ya-
kında tamamlayacağı 'Les Enfants du SiecJe'den ol-
dukça umutlu Binoche. Les Enfants du Siecle-Yüz-
yılın Çocuklan. eski, soylu bir aileden gelen, .\lfred
du Musset,FredericChopin,vb. sanatçılarla aşklar ya-
şayıp farklı bir estetik, felsefi ve siyasal görüşlere sa-
hip çevrelerde yaşamış, kadın haklan konusunda ilk
kez sesini yükseltmiş. lezbiyenliğinden gocunmamış
ve asıl adı Aurore Dupin olan, geçen yüzyılrn ünlü Fran-
sız kadın roman yazan George Sand'in aynksı öykü-
sünü anlatıyor, bir kadın yönetmenin bakışıyla.
Geleceğe yönelik biryığın film önerisi alan Binoc-
he'la çalışmak isteyen yönettnenlenn adı genellikle K
harfiyle başlıyor nedense. Kansere vakitsiz kurban
giden Polonyalı Krysztof Kieskmld'nin Fransız bay-
rağuıın renklerinden esinlendiği unutıümaz 'ÜçRenk'
üçlemesinin 'Mavi'siyle 1993 Venedik Festivali'nde
en iyi kadın oyuncu seçilmiş Binoche, son yıllannı yo-
ğun biçimde roman yazmaya vermiş yaşlı sinema us-
tası EHaKazan'ın ne yazık ki çevrilemeyen son filmi
için on yıl kadar önce Türkiye'ye de gelip Ege kıyı-
lanndamekânbakmışnKazan'la birlikte. 'AkKedika-
ra Kedi'den sonra yine kollan sıvayan Emir Kusturi-
ca, ABD'de çekeceği yeni filmi 'White Hotel'in baş-
rolüne onu düşünürken nicedir hayranı kesilmiş, Iran-
lı yönetmen Abbas Kiarostami de Binoche'la çalış-
mak ıçın sırada.
FUARDA YENİ YAYINLAR...
Adorno'dan 'Minima Moralia'
Amacı "her noktası merkeze
a> nı uzakhktald bir vazıya" ulaş-
mak olan Theodor W. Adorno,
ilgilendiği bütün alanlan; felse-
fe, günlük yaşam, siyaset ve iş-
çi hareketinin tarihi, edebiyat.
müzik, psikoloji, faşizm. ırkçı-
lık ve savaşı bu kitaptabiraraya
getirmiş. Metis Yaymlan'ndan
Orhan Koçak, Ahmet Doğu-
kan'ın Türkçesiyle yayımlanan
'Minima Moralia - Sakadanmış Yaşamdan Yansıma-
lar' için sunuş yazısında Adorno şöyle diyor: "Kita-
bın her üç bölümünde de çdaş noktası, en dar halryie
özel alandır... Buradan toplumsal ve antropolojik bo-
yutlan daha belirgjn olan düşüncelere geçilir; bunlar,
psikoktji, estetik ve özneyle iUşkisi içinde bilimle Ugitt-
dir. Her bölümün sonundaki aforizmalar da bu düşün-
celeri felsefev e doğru genştirir."
Can Dündar'dan üç yeni !
CD-ROM/Kitap
Can Dündar'ın 'Göigedeldkr'
adlı belgesel dizisinin dördüncü
bölümü 'Seyir Defteri 1919', be-
şınci bölümü 'Kızıl Tepeü Katoak',
altıncı bölümü 'Kurban Üç usan
Üç İsyan' CD-ROM/ kitap olarak
AD Kitapçılık- Milliyet Yayınla-
n'ndan çıktı. 'Seyir Defteri 1919',
Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı için
bir dönüm noktası sayılan 19 Ma-
yıs'ın, Mustafa Kemal'in Sam-
sun'a çıkışının öncesinde ve yolculuk sırasuıda yaşanan
olaylann perde arkasını gözler önüne seriyor. Kızıl Tepe-
li Kalpak, Mustafa Kemal'in 1920 yılında kurdurdugu
Türkiye Komünist Partisi'nin öyküsünü, sosyalist müca-
delenin yükselişini, Mustafa Suphi'leri ve Yeşıl Ordu'yu
anlatıyor. Kurban-Üç İnsan Üç İsyan ise Türkiye'deki çok
partili hayata geçiş denemelerinı, bu sırada yaşanan olay-
lan kader bırliğı yapan Mustafa Kemal, Ismet Inönü ve
Ali Fethi Okyar' ın öyküsünü aktanyor.
Lavvrence'den şiirsel anlatımlı
farklı bir öykü: 'Tilki'
İngiliz roman yazan ve şair D. H. Lawrence'in uzun
öykülerinden oluşan Tilki adh kitabı, İyi Şeyler Ya-
ymcılık tarafindan yayımlandı. Lav/rence, Tilki adlı öy-
küsünde St. Mavvr, Captain's, Daughter ve The Wo-
man Who Rode Away öykülerinde oldugu gibi insan
ve doğa, kadın ve erkek, toplum ve birey arasındaki
ilişkileri şiirsel bir anlatımla dile getiriyor. Coşkun
Büktel'in çevirdiği Tilki adlı öyküde Lawrence, çift-
likte toplumdan bağımsız bir yaşam denemeye kalkan
iki genç kadımn başansızlığını ve sağlıklı ilişkilerin
nelere bağlı olduğunu açıklıyor.
'Yitik Koru' ve 'Lorca'nın
Öldürülüşü'
Kavram Yayınlan'dan Murat
Belge'nin çevirisiyle çıkan "Lor-
ca'nın ÖMürülüşû** adlı kitapta
Ian Gibson, şairin yaşamını, ya-
şadığı ortamı, iç savaşın kara göl-
gesinin, onun trajik sonunu hazır-
layış serüvenini an an yansıtıyor.
Kitapta, çağa tanıklığı, susturulan
bir şairin sesinin yüceliş öyküsü,
faşizmin karanlık, acımasız yüzû
aktanlıyor. Rafael Alberti, yaşa-
mının 1931 'e kadar olan dönemini kapsayan 'YitikKo-
ru'da, iç dünyasının derinliklerini, çocukluk anlanndan
başlayarak anlatıyor. Yapıtı dilimize kazandıran Ahmet
Cemalde YitikKoruiçinK
Ashndadfiz>'azıkahbnHİabir
uzun şür, şairin yaşamından kesitieri yine şairin kendi
ezgfleriyle yansıtan bir şür" diyor.
Böll'den 'Frankfurt Dersleri'
Heinrich Böll'ün 1963/64 kış
yan yılında Frankfurt Üniversite-
si'nde verdiği dört dersin ortak ko-
nusu, insana yakışır bir esteriğin
olanaklı olup olmadığı sorusu-
dur. Kasun Eğit'in çevirisiyle Can
Yaymlan'ndan yayımlanan
"Frankfurt Dersleri", dildeki ve
edebiyattaki 'mekanik' alışkanhk-
lann karşısında esteriği vurgula-
yan Böll'ün, alışılagelmiş 'ders'
havasından uzak, neredeyse sıcak bir söyleşi üslubu ta-
şıyan metinlerinden oluşuyor.
Nadir Paksoy'dan iki gezi kitabı
Gezmeyi bir yaşam biçimi ola-
rak benimseyen patoloji profe-
sörü Nadir Paksoy'un "SırtÇan-
tamda CoğrafyaJar" ve "Gözûm-
den Afrika" isimli kitaplan Bag-
lam Yayınlan 'ndan çıktı. Tıp öğ-
renciliğinin ilk yıllanndan bu ya-
na düşlediği Kara Kıta'yı, gö-
zünden damlayıp, yüreğinden sü^
zülen Afrika'yı anlatan Nadir
Paksoy, Sırt Çantamda Coğrafya-
lar'da Katmandu yollanndaki gezilerini, Kuzey Kutup
Dairesi'ndeki arayışlan. Kapadokya'dan Uzakdoğu'ya
uzanan yolculuklannı yazıyor.
(
1
Heinrich Böll
DERSI.ERİ
-
r
TÜYAPTA BUCÜN
A SALONU
• 12.00-14.00 Hayri Erdogan yönetimindeki
'Öykücülüğümüzde Emek Sorununun Işlenişi ve
Emekçi Bir Yazar Olarak Bekir Yıldız' konulu panele
Feridun Andaç, Adnan Özyalçmer, Osman Şahin ve
Atilla Ozse\f
er katılıyor.
• 14.00-16.00 Öna> Sözer ve Jacques Garem 'Şiir
Dünyayı Yaratır mı?-Yoksa Yeniden mi Bulur?'
konusunu tartışacak.
• 16.00-18.00 Felsefe-Edebıyat konulu panelın ilk
böliimünü Oruç Aruoba yönetirken panelde Hflmi <"
Yavuz ve Orhan Koçak söz alacak.
• 18.00-20.00 PautoCoeJbookurlanyla 'Edebiyann
Yönlendirici Etkisi' konusunda söyleşecek.
BSALONU
• 11.00-12.00 Kıbns Türk Halk Edebiyatı konulu
konferansa Mahmut Isbunoğlu ve Oğuz Yorganooğfaı -
katılacak.
• 12.00-14.00 Hulki Aktunç ve Fısun Akatü 'Bılge
Karasu'dan Kalan Mektuplar" konusunda söyleşecekler.
• 14.00-16.00 Pierre Assouüne Kamondolar'uı
Sonuncusu" konulu bir söyleşi gerçekleştirecek.
• 18.00-20.00 Orhan Koçak ve Vûs'at O Bener
'Otobiyografi ve Anlatı' konulu panelde bir araya
gelecekler. ,.