23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 1998 CUVW OLAYLAR VE GORUŞLER Hep O Özlem: Yargı Bağımsızlığı FERİDUN TOKALP • • lkemizde yargı bağımsız- U lığı yıllardan beri tartış- ma konusu yapılmakta. ancak soruna çözüm ge- tırilememektedir. Yargı bağımsızlığının hâkim ve savcılann özlük ışlen hakkında Hâkim- ler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HS YK) tarafından \erilen kararlara karşı yargı yerine başvurma (dava açma) haklan- nın varlığıyla sağlanabileceğine ınan- maktayız (1). 14 Mayıs 1981 tarihli 2461 sa> 111 HSYK Kanunu'nun 12. \e daha sonra yürürlüğe giren 7 Kasım 1982 tarihli 2709 sayılı TC Anayasasf nın 159. mad- deleri kurallan uyannca hâkim ve sav- cılann, özlük ışlenne ılişkın karar ver- me yetkisi Hâkimler ve Savcılar Yük- sek Kurulu'na ait olup kurul kararlan- na karşı yargı mercilerıne başvurma- dava açma haklan bulunmamaktadır. Oysa anayasanın 2 maddesınde. Türki- ye Cumhunyeti 'nin insan haklanna say- gılı, başlangıçta belirtilen temel ilkele- re dayanan bir hukuk devleti olduğu ku- ralına yer verilmış. 36. maddesinde ise Bölge Idare Mahkemesi Başkanı herkesin yargı mercileri önünde davacı olarak iddia hakkına sahip bulunduğu hükme bağlanmıştır. 125. maddesinde de "idarenin her riirlii işlem ve eylemJe- rine yargıyolu açıkür" denılmektedir. Bu- rada bir ayraç (parantez) açarak 2. mad- de kuralında ifade edilen "hukuk dev- leti" tanımını anımsatmakta yarar gör- mekteyiz: "Hukukdevieti, insan hakla- nna saygı gösteren ve bu haklan konı- yucu adil bir hukuk diizeni kuran. bu- nu devam ettirmeye kendisini yükümlü sayan. bütiin eylem ve işlemleri yargı de- netimine bağlı bulunan devlet demektir" (An. Mah. 29.11.1966 günlü 44 sayılı karan). Kişilerin iddia ve savunma hak- lannın varlığı uluslararası sözfeşmeler- de de önemJe vurgulanmaktadır. Nitekim 10 Mart 1954 tarihli 6366 sayılı yasa ile onaylanarak yürürlüğe konulan "tnsan Haklannı ve Ana Hür- riyetleri Konımaya Dair Sözteşme"nin 6. maddesinde, her şahsa bağımsız ve yansız bir mahkemede kendinı savun- ma hakkı tanınmıştır. Anayasanın 90. maddesinde de usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalann kanun hükmünde olduğu kuralı yer al- mıştır. Anılan kurallann birlikte incelen- mesinden; öncelikle anayasanın hâkim ve savcılann özlük işleriyle ilgili HSYK tarafından verilen kararlara karşı yargı merciine başvurma haklannı sımrlayan 159. maddesi, hükmünün bizatihı 2,36, 90 ve 125'inci maddeleri kurallanyla çeliştiği, hiçbir duraksamaya yer ver- meyecek biçimde anlaşılmaktadır. Çe- lişkinin giderihnesinin, ancak 159. mad- de kuralının değiştirilmesiyle olabilece- ği kuşkusuzdur. Öteyandan 1961 Anayasası'nın 137. ve 144. maddeleri kurallan ile adli yar- gı hâkim ve savcılanna, özlük işleri hak- kında HâkimJer Yüksek Kurulu ile Sav- cılar Yüksek Kurulu tarafından verilen kararlara karşı tanınan dava açma hak- kının sonradan 20 Eylül 1971 günlü 1488 sayılı yasa ile geri alınması üzeri- ne açılan dava sonunda Anayasa Mah- kemesi, anılan yasanın "insan haklan- na, hukukdevieti ve eşittik ilketerine'" ay- kın olduğu gerekçesiyle iptaJıne hükmet- miştir. Yüksek Mahkeme aynı karannda Yük- sek HâkimJer Kurulu'nun idari bir or- gan kararlannın da idari karar olduğu- nu. böylece kuruluşun yüksek dereceli hâkimlerden oluşmasının, kararlannın yargı denetimi dışında bırakılmasını ge- rektirmeyeceğini açıkça vurgulamıştır (27. 1.1977 günlü 4 sayılı karar R.G. 21.4.1977,15916). Şu duruma göre ad- li ve idari yargı hâkim ve savcılan on al- tı yıldan beri "insan haklanna, hukuk devleti ve eşitlik Ukelerine" aykınlığı Yüksek Mahkeme karanyla saptanmış benzeri kurallar nedeniyle özlük işleri- ne yönelik HSYK'ce verilen kararlara karşı dava açma hakkından yoksundur- lar. Hâkim ve savcılann haklannda HSYK tarafından verilen kimi kararlann nede- nini (gerekçesini) öğrenmek istemele- rinin bazen üzücü ve düşündürücü du- rumlaroluşturması, bu yoksuniuğun ay- n bir görünümüdür (Yargıtay 4. C.D. 17.4.1990/1 karan Ankara B.f. Mah. 14.3.1995/1242 karan). Bu bağlamda yargı yerine başvurma dava açma yet- kisinin varhğmın hâkim ve savcılara sağlayacağı kişısel yarann, özellikle naklen atanmalan ya da yükseltilme- meleri yolunda yüksek kurulca verilen kararlann nedenlerini, gerekçelerini, öğ- renmelerine ve buna göre kendilerini savunabilmelerine yönelik olduğunu be- lirtmek isteriz. Sorunun çözümünün ancak anayasa- nın 159. maddesi kuralının değiştirile- rek adli ve idari yargı hâkim ve savcı- lannın tüm özlük işlerinin, Yargıtay ve Danıştay genel kurullannca adli ve ida- ri yargıda görevli birinci sınıf hâkim ve savcılardan yeterli sayıda seçilecek üye- lerden oluşacak kurullar tarafından, lağ- vedilen Yüksek Hâkimler Kurulu'nun çalışma usul ve esaslanna göre yürütül- mesinin, kurullann üyelerinin, kurul üyeliği görevine giren konulan yeterin- ce inceleme olanağına ve zamanına sa- hip olmalan bakımından, asli görevle- riyle ilişkilerinin fiilen kesılmesinin ve kurul üyeliği görevleri süresince başka hiçbir iş ve görev almamalannın, nıha- yet kurullann kararlanna karşı yargı mercilerine başvurulabileceğinin hük- me bağlanmasıyla. Adalet Bakanığı'n- ca başlatılan "hukuk reformu" çerçe- vesinde 1 Ekim'de başlayan yasamadö- neminde gerçekleştirilebileceği umut ve inancındayız. (1) "Yargılavanlara da Yargı Yolu Açümalı "F.T. Cumhuriyet 18.11.1993 Banş ve Türkiye Cumhuriyeti Denklemi RAHMİ K U M A Ş Bırleşmiş Milleüer Türk Derneği Başkanı B u sayfada 23 Temmuz 1998 günü çıkan LN'ye ginşte izlediği onurlu dış sıyaset, UN'ye gi- yazımın sonunda, Türkıye'nin UN (Uni- ted Natıons), NATO (North Atlantıc Tre- aty Organızation) ve EU (European Uni- on) ile ılişkilenni ıkincı yazıda ırdele- yeceğimı vazmıştım. Şimdı bu değerlendirmeyi su- nuyorum. LN (League of Natıons). Hatay sorununu 29 Ma- yıs 1937'de Hatay"a bağımsızlık vererek çözmüştü. O sıralar sorunu bu kuruma Fransa getirmış, ama bız karşı çıkmıştık sorunun burada çözülme önerisine. Çünkü Habeşıstan'ı koruyamayan Uluslar Kunımu (LN); Almanya, Italya ve Japonya'nın örgütten çe- kilmeleriyle sarsılmıştı. Bu ülkeler, saldırganlıklan içın engel tanımamışlardı. Sonunda da fkinci Dün- ya Savaşı çıkmıştı. Savaşın bitımınde yenen devletler yeni bir ulusla- rarası örgüt kurmayı düşündüler. Doğal olarak LN deneyinden yararlanılarak yola çıkıldı. Ancak bu ör- güte üve olabılmek ıçin Almanya, ttalya ve Japon- ya'dan oluşan faşıst cepheye savaş açılmış olması koşul olarak ileri sürüldü. Türkiye, bunun üzerine, çok zor koşullarda sürdürdüğü yansızlık siyasetıni bı- rakıp Almanya'ya biçimsel olarak savaş açtı. Böy- lece Türkiye United Nations (UN) admdaki yeni uluslararası kuruluşa üye olabildi. Üstelık kurucu olarak da üye oldu. Gerçı bazılan Türkıye'nın tek par- tili yaşamdan çok partıli yaşama geçışını Bırleşmiş Milletler'e kurucu olmak ıçın venlmış bir ödün ola- rak görürler. Ama gerçek böyle olamaz. Çünkü Fas. Suudı Arabistan gibi dev letler de kurucu oldular bu yeni örgüte; buralarda parti bile yoktu. Zengin ülkelerin yoksul ülkelere ekonomik ve top- lumsal alanlarda karşılıksız olarak yardım etme dü- şüncesi başlangıçta çok çekicı gelmıştı. Bu yönde Ata- türk'ün de önemli özdeyişleri olmuştu. Atatürk'ün rişte de izlendi. Yalnız Atatürk ve Inönü dönemle- rinde uluslararası banşa katkı için yeni Türkiye'nin bürün haklannı komyacak biçiaıde güçlii olması is- tenmiş ve bu uğurda gerekli özveriden kaçınılmamış- tır. îkinci Dünya Savaşı yıllannda bütçe gelinnin yüzde 60 dolayında ulusal savunmaya aynlmasının başka açıklaması olamaz. Gerçi 1937 yılında Dışiş- len Bakanı T.R. Aras'ın LN'de genel kurul başkan- lığı yapması gibı örneklere UN yaşamımızda bugü- ne dek rastlanmamıştır. Ne olursa olsun Türkiye'nin UN'ye girişte izlediği politika açıkça onur verici ol- muştur. Ama 1950-1960 arasında burada izlenen po- litika için bu olumluluk ne yazık ki görülmemiştir. Türkiye'nin UN'den sonra girdiği uluslararası ku- ruluş NATO'dur. Gerçekte Batı'ya karşı Kurtuluş Sa- vaşı veren Türkiye, Doğu'ya dönük politikayı ken- dine temel ilke seçmedi. Açıkçası savaştığı, yendiği devletlerle bir arada olmaktan kaçınmadı. Ama bu- gün ne görüyoruz? Türkiye'nin birlikte olmaktan kaçınmadığı AB devletleri, bızimle birlikte olmak- tan kaçınmaktadırlar. Oysa Batı, Türkiye'yi 1949'da Yunanistan'la bir- likte AvrupaKonseyi'nealdı. Daha sonra NATO'nun güneydoğusunun güvenliği için Türkiye ve Yuna- nistan'a NATO üyeliği verilmesini kabul etri 1951 'de, Ottavva'daki NATO Konseyi tolantısında. 18 Şubat 1952 'de Türkiye ve Yunanistan yasama kurumlan bu durumu aynı anda onayladılar. Gerçi NATO'ya gir- mek için Kore'ye asker göndermemiz dolaylı olarak istendi ve bu da elde edildi Batılılarca. Ama yine de Türkiye ve Yunanistan'a Batı aynı saygı ile davran- dı; iki ülkeyi aynı anda içine aldı. Bugün öyle mi? NATO ile başlayan Avrupa devletleri dayanışma- sı (Doğu Avrupa dışında) iîk önce 1951 yılında Pa- ris'te imzalanan Avrupa Kömür ve Çelik Birügi ile ileri bir boyut kazandı. Daha sonra Ortak Pazar, ar- dından Avrupa Ekonomik Toplnluğu gibi adlarla ge- nişleyen birlik sonunda Avrupa Birligrnde karar kı- lar. Bu süreçte biz. Avrupa'nın yaşadığı ekonomik ve siyasal bütünleşmenin dışında kalamazdık. Çün- kü onlar çağdaş uygarlığm görüntüleriydi. Bu neden- le 1959'da üyeliğe alınmak için başvurduk. 1963 yı- lında Ortak Pazar'la yaptığımız anlaşmaya göre aday üye olduk. 35 yıl sonra 1963'ten ilerde değiliz. Ni- çin? Oysa biz Ikinci Dünya Savaşf ndan sonra Av- rupa'da başlayan siyasal v e ekonomik bütünleşme sü- recinin dışında kalmamaya çalıştık. Balkanlar, Kaf- kasya, Ortadoğu üçgeninde bir geçit yeri konumun- da olan, Asya-Avrupa köprüsü işlevi de gören Tür- kiye ile birlikte başvuran Yunanistan 1981 'de AB'nin üyeliğine alındı. Şimdi ise Türkiye Yunanıstan'ın "hayır" demesi durumunda AB'ye giremeyecektir. Oysa aynı yıl yani 1981 yılında Türkiye "Hayır" de- seydi Yunanistan NATO'ya gıremezdi. "Gaflet ve dalâletve hatta hjyanet" içinde bulunan o günkü dev- let yöneticilerini tarihten önce bugün yargılayabil- me başansını gösteremedik. Ünlü faşist devletler, Isyanya ve Portekiz, 1970 son- rasında demokrasiye geçtiklerinden bu birliğin üye- si de oldular. Bizse yalvararak Gümriik Birliği'ne gi- rebildik. Bunu da başan diye gösterdık. Gerçekte bi- zi GB'ye sokanlarda "gaflet,dalâletvehrjanet" ıçin- de bulundular. Çünkü Türkiye'nin Gümriik Birli- ği'ne girmesi Türk ekonomisine zarar verdiği gibı. AB'ye gırmemızi de sağiayamadı. Türkiye'nin AB'ye üye devletlenn ortalamaölçü- lerini rutruramadığı durumlar var. Ama bu ölçülen tutturamayanlan bu birlığe alıyorlar. Bızi ise 1963 Antlaşması'na aykın olduğu halde aday ülke bile saymıyorlar. Ülkemizin ekonomik ve toplumsal du- rumunun yetersizliğı, demokrasisinin güçsüzlüğü gerekçe olsa insan üzülmeyecek... Gerçek neden ül- kemizin Hıristiyan olmayışı, Müslüman oluşu. Bu- nu değıştiremeyiz. Eski AB Komisyonu Başkanı Jac- ques Delors "Avrupa Topluluğu bir Hıristiyan kulii- büdür" dememış miydı yıllarca önce. Hollanda Dı- şişleri Bakanı Hans van Mierdo "Türkiye hakkında açık konuşalım. Biz, büyük bir Müslüman ülkeyi Av- rupa Biriiği"ne almak istfvornıuj uz?" dıv e sözler kul- lanmıştır Avrupa Parlamentosu'nda 1997 Şubatf nda yaptığı konuşmada. Oysa Türkiye Uluslar Kuru- mu'na oybirlığiyle kabul edildığinde Genel Kurul Baş- kanı M. Hymans "Avrupa'nın müntehasını teşkil eden Türkiye, medeniyetin bir ifadesidir" diyordu (19 Temmuz 1932 Cumhunyet s. 6). Görülüyor ki AB bize dönük politikasında tutarlı değildir. Nasıl tutarlı olsun ki... Bizimle a\Tiı yıl baş- vuru yapan Yunanistan'ı 17 yıl önce birlife alıyor, üstelik Güney Kıbns'ı da almaya hazırlanıyor. Slo- vakya gibi gen bir ülkeyi de içine katmaya çalışıyor. Türkiye Avrupa'nın asken düzlemınde bulunacak, GB ile ekonomik boyunduruğuna girecek, ama Avnı- pa'da özgür dolaşım hakkı Türklere geçmesin diye AB'ye aday ülke bile sayılmayacak. Işte çağdaş Av- rupa! Ama Kıbns'tan silahlı kuvvetlerimizi çekelım, oradaki Türkleri Rumlann anlayışma bırakalım; bi- raz daha ileri gidip güneydoğumuza özerklik vere- lim, o zaman Avrupa bunu demokrasi ve insanlan di- ye yorumlayıp bizi üye kabul edecek! Hele bir de Er- meni soykınm suçlamasını kabul eder, onlara toprak da verirsek değme Avrupa'nın, daha doğrusu emper- yalizmin keyfine! Demek kı Avrupa'nın demokrasi ve insan hakla- n anlayışı ülkemizi parçalamayla eşanlamlıdır. Ulus- çuluk diye diye Osmanlı Imparatorluğu'nu yıkan Avrupa şunu bilsin kı. demokrasi ve insan haklannı en ileri düzeyde gerçekleştirmek "Banşın dâhi ya- ptcısı" Atatürk Cumhuriyetfnin temel ülküsüdür. Avrupa istiyor diye biz bu kavTamlan savunmujo- ruz. PENCERE Etnih Savaş ve Anadolu nırınıIncredible Surround teknolojisini de yaratan Philips, en yeni keşfi G-Sound teknolojisi ile daha güçlü ve mükemmel bir ses kalitesine ulaştı. Şimdi, sevdiğiniz müzikleri bir kez de G-Sound ile dinlemeye hazır olun. Sadece Philips'te bulunan özel amplifikatör ve hoparlörler sayesinde, bugüne kadar hiç duymadığınız sesleri duyacaksınız. Hemen bir Philips Bayii'ne gelin, peşin fıyatına 4 taksit fırsatını kaçırmayın. •• Eskiden Anadolu'da Müslümanla Hıristiyan ka- pı komşuydu. Çoğu yerde Müslüman evi -kaç göç yüzünden- avluya bakardı; Hıristiyan evi sokağa açılırdı. Türk, Rum ve Ermenıler kuşaklar boyu or- tak kentlerde birlikte yaşadılar; etnik savaş çıkın- ca birbirlerinin boğazına sarıldılar. Ermeniler Birinci Dünya Savaşı'nda Doğu Ana- dolu'yu istila eden Rus ordusuna destek verdiler; Rumlar Batı Anadolu'yu işgal eden Yunan ordu- suyla bütünleşince Türklerle bir arada yaşamak ola- nakları ortadan kalktı; Anadolu'nun doğusundan da batısından da dışlandılar. Yazık oldu. • Etnik savaş, savaşların en acımasızı... Balkanlar'dan Kafkasya'ya, Ortadoğu'dan Kıb- ns'a dek koskoca bir coğrafyaya benek benek serpilmiş çeşitlı renklerden halklar ve soylar, dış- tan içten gelen körüklemelerle birbırlerine giriyor- lar; kan döküldükçe canavar kesiliyorlar; hiçbiri- nin kan içidlikte ötekinden farkı kalmıyor; konu kom- şu, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden kırım baş- lıyor; Arnavut, Sırp, Ermeni, Hırvat, Türk, Rum, Boşnak, vb.'nin yaşadıkları güzelim topraklarce- henneme dönüşüyor; insanlar insanlıktan çıkıyor. Etnik savaş, cephede askerın askerle savaş- masından ayrı bir tür... Anadolu'nun güneydoğusunda 1980'li yıllann or- tasında başlayan terör eylemlerini bir etnik sava- şa dönüştürmek için PKK yıllarca çabaladı... Başaramadı. Kapı komşu Kürt ile Türkü birbirine düşmanlaş- tırmak kolay değil; olanaksız gibi... Gönüllü ya da zorakı göç süreçleri Anadolu'nun doğusuyla ba- tısını harman etti; Türkiye etnik savaş kundakla- masının tuzağına düşmedi. Ve düşmeyecek... • Peki, neolacak?.. İnsan olanlar, ne yapıyorlar?.. Beyazzencinin, erkek kadının, patron işçinin, Türk Kürdün, Sünni Alevinin hakkını korumak zorunda- dır. Kişinin yalnız kendisinin değil, başkasının da hakkını savunması, ınsanlığının birinci koşuludur... Anadolu'da yaşayan Türklerle Kürtlerin, arala- rında hiçbir ayrılık bırakmayacak insan haklan po- tasında kaynaşmaları uygarlığımızın güncel tanı- mı olacaktır. Kadın haklannı korumak ve savun- mak için nasıl kadın olmak gerekmiyorsa, Kürtle- rin haklannı korumak için de Kürt olmak gerekmez; zencinin haklannı yalnız karaderili mi sorun yapı- yor?.. Çağdaş dünyada ezilenler yalnız değil... Ne diyor halk ozanı: "Küçük çöp büyükten hakkın alacak... Peki, bu iş yazıldığı ya da söylendiği kadar ko- lay mı?.. Hayır. Kürt sorununa sahip çıkan kişi, sorunun çözü- mü yolunda silahlı yönteme de karşı çıkmalı... PKK'nin ıçtiği kan hiçbir ışe yaramıyor; Anado- lu'da etnik savaş ginşimi tutmuyor; halkın sağdu- yusu banşı yeğliyor. Sa\ıaşçt yöntemler, yalnız Tür- kiye'deki değil, Ortadoğu'da dört ülkeye serpilmiş tüm Kürtleri çoluk çocuğuyla perişan edecektir; çünkü her devletin bu konuda bir başka hesabı vardır. PKK'nin Türkiye'de silaha sanlıp Avrupa'da dip- lomasiye yönelmesi, terör örgütünün Sevr'i hort- latmak amacı peşinde ol- duğunu vurguluyor. PKK Anadolu'da Kürtlerle ^ Türklerin kardeşlik ve ba- ^ rış içinde sorunlannı çöz- mesıne yardımcı olmu- yor; Kürt davasını balta- lıyor. Türk ya da Kürt, Ana- dolu insanının sorunları- nı çözmek için silaha ge- rek yok, sağduyu ve ak- la gerek var; kardeşlik ve sevgiye gerek var. G-SOUND ceknolojisi • 3000 W PMPO, ekstra 2 surround hoparlör • 2 x I30 W, 20 W, 20 W RMS scereo • Incredible Surround • 3 CD Degiîcincı • Dıjital ses kontrolu (Optimal, Jazz, Rock,Techno, Kişiscl) • 3 adımlı Dınamik bas kuvvedendirme (Beat, Punch, Blast) • Karaoke 1 CD CHANGER TEKNOLOJÎSÎ <7ff!THfflffT?IIffl>( o8oo 211 40 36 X osoo 41 1 i x oaoo 211 41 !a Hu)it'm k« Jtmin 13) Süper sınıf G-amplifikatbr Amplifikatöre dahil Gyros açma kapama mekanizması G-Cone hoparlbr sürücü G-Bass çıkışı Ferro-G sıvısı ile soğutulmuş tiz hoparlörler PHİLİPS İLAN T.C. BÜYÜKÇEKMECE .\SLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas: 1998/537 Karar: 1998,942 Davacı lsmail Kayış Kaçar vekıli tarafından davalı Mehpare Kaçar (Çiçek) aleyhine açı- lan terk nedenı ile bo- şanma davasının yapı- lan duruşması sonun- da: Mahkememızden venlen karar gereğin- ce; bulurtmayan davalı Mehpare Kaçar (Çi- çek) yönünden ilanen teblıgat yapılmasına karar venlmış olmak- la, Büyükçekmece As- liye Hukuk Mahkeme- si''nın 17.9.1998 tanh, 1998/537 esas, 1998'942 karar sayıG ılamı ile: tzmir, Gazi- emir. Sakarya Mah. c: 170-12, s: 25, k: 679'da nüfusa kayıtlı Alı ve Ayşe'den olma, 10.3.1935 doğumlu ls- mail Kayış Kaçar ile Cemal ve Kıymet'ten olma. 2.12.1936 do- ğumlu Mehpare Ka- çar' ın boşanmalanna karar venlmış olup; iş bu karann gazetede neşn tarihınden ıtıba- ren 7 gün geçtikten sonra davalı Mehpare Kaçar (Çiçek)'e teblığ edılerek 15 günlük ya- sal süresinin başlaya- cağı hususu ilanen teb- lığ olunur. Basın: 47417
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear