14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 EKİM 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 35. Antalya Altın Portakal Ulusal Film Yanşması'nm ardmdan notlar: t Alüıı Portakaflar yeııi kuşağın 'Akdeniz'in incisi' Antalya'yla özdeşleşmiş. geleneksel, 35 yılhk, en eski ve köklü ulusal film fes- tivalini, sinemamızın bazı yönet- men, yapımcı, dışalımcı, dağıtım- cı ve oyunculannın yanı sıra bu yıl biz d e (çok sayıdaki smema yaza- n da) izledik cümbür cemaat, 1- 5 ekim arasında. Her yıl bin bırzor- lukla çevrilebildiğini ve üstelik kolayca salon bulabilip seyirci karşısına çıkmakta da çok zorluk çektigini artık sağır sultanın bile duyduğu Türk fılmlerinin bir kez daha vitrine çıkanldığı Antalya AJtın Portakal Film Festıvali bu yıl biraz olayb başladı. Coşkulu, renk- li birpanayıratmosferinı yansıtan açılış yürüyüşüyle başlayan festi- val sinemamızın eskileriyle yeni- lerini buluşturdu bu yıl. Çağdaş bir altyapıya kavuşan, bize özgü organizasyon bozuk- luklannın da zamanla giderilece- ğine inandığımız Antalya'da ge- leneksel ulusal yanşmamn dışın- da bu yıl Uluslararası Akdeniz Filmleri yanşması, Ken Loach ret- rospektifi, uluslararası özel gös- terimler ve kısa film yanşması vb. gıbi yan bölümler vardı. Sonuçlara dair kendi aramızda tahminlerde bulunup 'Pürtakal- Toto' oynayan biz sinema yazar- lannı bütünüyle şaşırtan ödülleri cesurca vererek yeni sinemacıla- nn yolunu açan jüri, 'ilk fihn'le- rin çoğunluğunu oluşturduğu An- talya 98'ı bütünüyle genç sine- maya koltuk çıkan bir festival ola- rak anılanmıza yerleştirdi sonuç- ta. Sinema yazarlannm gönlün- den geçirdiği, ama kesinlikle ger- çekleşeceğini ummadıklan sonuç- lanyla şimdiden festival tarihine geçti, Hüha Koçyiğit'in başkan- lıgındaki Altın Portakal jürisi. Yeşim Ustaoğhı'nun ve Reis Çe- Bk'in yeni fılmlerinı CGüneşeYol- culuk' v e 'Hoşçakal Yann') son an- da geri çektikleri 35. Altın Porta- kal Ulusal Film Yanşması'na, ni- cedir gösterilen 'Ağır Roman', 'Kanşık Pizza' ve 'Ava' gibi, doğ- rusu bir kez daha seyretmeyi gö- ze alamadığımız filmleri es ge- ;erek, JüMde Övür-Necef Uğurlu kilisinin imzasını taşıyan 'Elski FotöğWn'âr'la' başladik. ^ ESKİ FOTOĞRAFLAR Küçük taşra kentlerinin çadır iyatrosundan farksız, salaş pav- /onlannda göbek sallayan. yöre- ieki zengın ağalara da pazarla- ıan, artık yolun sonuna gelmek- eki hasta, zavallı, geçkince bir iansözle (Bennu Yıldınmlar). jnun ayak işlerine bakan ve ko- -umalığını yapan, yoksul bir ga- ibanın (Ahmet Uğurlu) hikâyesi- ıi anlatan 'EskiFotoğraflar'ın bir >aşka özelliği de, bütün karakter- erin, değişik makyaj ve kılüdar al- ında, Uğurlu - Yıldınmlar ikilisi arafindan canlandınlmasıydı. DinçerSümer'in ünlüoyunun- lan Ahmet Uğurlu eliyle uyar- anmış bir senaryodan çekilmiş ilm, birtakım geriye-ileriye dö- tüşlere ve kimi cuk oturmuş ge- işlere dayanarak anlatılmıştı.Bi- inen duyarlıkları yineleyen, iç nekânlann ağır bastığı, elı yüzü lüzgün, ancak fazla tiyatromsu açmış bir 'ilk film' olarak rahat- a izlenen 'Eski Fotoğraflar'ın ye- i bir şeyler söyleyen, çokça da nemsenecek bir film olmadıgı aapaçıkortadaydı. Sevtap'ı pav- ona götürüp getiren, Almanya'ya idebilmenin hayallerindeki ga- ban Seyyit'i her zamanki usta- ğıyla canlandıran Uğurlu'nun anı sıra Yıldınmlar da dikkati îkti. Tiyatro kokan havasma kar- n, birlıkte ortak bır televizyon eçmişleri bulunan Necef Uğur- ı-Jülide Övür yönetmen ikilisi iına yanm bir başan sayılabilir- ABUK VE ACISIZ Bu yıl Antalya'ya damgasını jran yeni sinemacılann 'Alaman- ' kanadından gelen. yoğun sine- ıa duygusu taşıyan. çarpıcı ve jgün bir 'ilk film' niteliğindeki Curz und Schmerztos-Çabuk ve cısz', son anda dahil edildiği stıvalde yanşma dışı gösterildi ; epeyce ses getirdi. Teknik dü- ^yiyle bir Alman filmi standart- nıdaki 'Çabuk veAasız' Ham- ırf-Altona yöresindeki, çok ya- n arkadaş olan, Türk, Sırp ve junnlıdan oluşan bir gençlik çe- si Jstüne gelişen bir başka 'ilk •n'denemesiydi festivalde. Ha- stm çıkmış, arük suçu, serseri- |i Jirakarak bir baltaya sap ol- ann, düzgün, namuslu bir ge- z&. kurmanın arayışı ıçindekj sbail (Mehmct Kurtuluş), ge- •\a? sahibi bir gangsterin emri- • gripparasını başkasma kaptır- feou gangster tarafından öldü- ]a ve Alman sevgilisı Alice'in jrail'e tutulmasını hazmede- ren Sırp Bobby ve Cebrail'in irdeşi Ceyda (tdfl Üner) ta- •fıdan terk edilmenin acısını Alün Pbrtakal'ı kazanan 'Yara'da Nur Sürer'le oynayan Yelda Ka>makçı Reynaud en iyi kadın oyuncu ödüiünü alırken 'Gemide'nin Erkan Can'ı da en iyi aktör seçüdL • 'îlk film'lerin ve genç kuşaktan yeni yönetmenlerin festivali olarak sinema tarihimize geçecek 35. Antalya Altın Portakal Ulusal Film Yanşması'nda Serdar Akar, Turgut Yasalar, Kudret Sabancı ve 'Alamancı' Fatih Akın, Yılmaz Arslan gibi umut ve gelecek vaat edilen, taze sinemacılan keşfedip tanıdık 1-5 Ekim arasında. SUNGU ÇAPAN içine gömen. Hz. Isa kılıldı Yunan- lı Kosta'nın giderek bozulan dost- luğunu aktaran 'Çabukve Acısız', Fatih Akın adındaki, on yıl önce- ki Tevfik Başer'in de yetiştiği Hamburg'dan çıkma. gelecegi par- lak bir başka Alamancı yönetme- ni müjdeliyordu. Sevgilisiyle yattığı arkadaşı Bobby'nin, su testisi su yolunda kınlır misali, vahşice öldürülme- sinden vicdan azabı duyarak kur- ruluşu dine sanlmakta ve Türkı- ye'ye dönmekte bulan Cebrail'in, Bobby'nin öcünü almaya çahşır- ken öldürûlen arkadaşı Kosta'nın katilini vurup Istanbul bileti al- masıyla sona eren hikâyesini nak- leden 'Çabuk ve Aasız', son dö- nemde 'LaHaine-Protesto','Tra- inspotting" gibi gençlik sorununa el atan bazı çagdaş esaslı fihnle- rin etkilerini yansıtan. aşın doz- da şiddet ıçeren, kahramanlannı derinlemesine işleyemeyen, bü- tününde genel bir yüzeyselliğin egemen olduğu, sürükJeyıci, di- namik ve samimi bir ilk film'di. Almanya'nın zencileri olan, kay- betmeye mahkûm ve suça bulaş- ması kaçınılmaz. göçmen çocuğu üç arkadaşın trajik öyküsünü 'ka- ra film' tadında anlatan bu film- deki üç arkadaşı oynayan üç oyun- cu geçen ay sona eren Locarno Festivali'nde en iyi aktör ödülü- nü ortaklaşa kazanmışlardı. LEOPARIN KUYRUĞU Kent genllacılığından kırsal ke- sime yönelen devrimci gençlerin, 1970'lerin başında, 12 Mart dö- nemindeki eylemlerinden ve ya- kın tarihimizin kimi tabulanndan hareket ederek kurmacayla ger- çekJeri harmanlayıp kaynaştırdı- ğı 'Leopann Kuynığu' da, yönet- men Turgut Yasalar'ın ilk film'iy- di. Çocuk gibi saf, idealist, siya- sal ögrencisi 5 gencin, vaktiyle (DenizGezmiş,YusufArslan, Hii- seyin Inan üçlüsünü çagnştınrca- sına) idama mahkûm edilmiş ar- kadaşlannı kurtannak için Ame- rikalı, zencı biraskeri (LamikBia- ke) kaçınp dağa kaldırdıklan ve kırsal kesimin labırentlerinde çır- pına çırpına tükendikleri 'Leopa- nn Kuyruğu', yer yer ilgiyle iz- lenen politik bir drama dönüşüyor- du. Yönetmenin adını bir Afrika atasözünden (Leopann kuyruğu- nu tutma. tutarsan da bırakma!) esinlenerek koyduğu ve silahlı ey- leme karşı bir mesaja bağladığı bu "ilk film' denemesi, naif yapı- sına, başıboş bırakılmış, karto- numsu oyunculuğuna ve ilk film'e özgü zaaflanna karşın. belirgin görsel düzeyi, nesnel, zaman za- man ironik yaklaşımı, gerilimli bir atmosfer sağlayan anlatımı, Y. Deniz Güven'in görüntüleri ve CengizOnural'm müzik çalışma- sıyla akılda kalıyordu. Kimi anek- dotlan hikâyesine ustaca yediren Yasalar, sigara sekansı ya da son- daki çıkmaz sokak sahnesi gibi bölümlerde bayağı etkileyici ola- biliyordu 'Leopann Kuynığu'nda. Yapacağı yeni filmleri merakla bekleteceğe benzeyen Yasalar'a en iyi senaryoödülü çıktıjüriden. Oysa alabildiğine özenti ve itici 'Kanşık Pizza'nın yerine, bu yıl yakınlarda kaybettiğimiz dene- kul Vural'ı Devrim Has, grubun ortalıgı hep yatıştınp ıkna edıci ko- nuşan, sakin lideri Rıfat'ı Hakan Pişkin ve arabayı süren, uyanık Ömer'i de ÜmitÇırak'm oynadı- ğı 'Leopar 5 , bizi çeyrek yüzyıl ön- cesinin hüzünlü karanlığına gö- türdü bir buçuk saatliğine. KAÇIKLIK DİPLOMASI Ayşe Nil'in feminist söylemli otobiyografik kitabından uyarla- SONUCLAR... SONUCLAR.. 'Gemide'nin yönetmeni ve senaristi Serdar Akar. • Osman Seden ödülü: Karışık Pizza. Umur Turagay • TRT özel ödülü: Eski Fotoğraflar / J. Övür, N. Uğurlu • En iyi laboratuvar ödülü: Kartsık Pizza / Sinefekt • En iyi kurgu ödülü: Gemide / Nevzat Dişiaçık ve Kanşık Pi^za / Bülent Özdemir • En iyi müzik ödülü: Uğur Dikmen / Eski Fotoğraflar • En iyi sanat yönetmeni: Mustafa Ziya Ülkenciler; Ağır Roman • En iyi görüntü yönetmeni: Ertunç Şenkay / Kaçıkhk Diploması • En iyi senaryo ödülü: Turjgut Yasalar' Leopann Kuyrugu • En iyi yardımcı kadın: Sevda Ferdağ. Ağır Roman • En iyi yardımcı erkek: Mustafa Uğurlu •' Ağır Roman • En iyi kadın oyuncu: Yelda Kaymakçı Reynaud / Yara • En iyi erkek oyuncu: Erkan Can / Gemide • En iyi yönetmen: Serdar Akar / Gemide • Behlül Dal ödülü: Kanşık Pizza • Avnı Dolunay ödülü: Kaçıkhk Diploması • En iyi ikinci film: Gemide • En iyi film: Yara / Yılmaz Arslan yimli yönetmenimizin anısına ko- nulan Osman Seden ödülü ya da jüri özel ödülü de uygun düşerdi 'Leopar'a bizce. Mahir'le arkadaşlannı çağnş- tıran Siyasal'lı 5 gençten kazayla arkadaş kurşununa kurban giden, ODTÜ'den uzaklaştınlmış, ltal- ya'da sürtüp Akademi'de ressam olmak, Polonya'da sinema eğitimi almak istemiş Ateş'i Tardu Flor- dun, çocukluk arkadaşını vurun- ca 'leopann kuyruğunu ruttuğu- mı' fark ederek tüm dengesini yi- tiren Serdar'ı Yetkin Diküıcüer. iyi tngilizce bilen. mantıklı. ma- nan 'KaçıkükDipk>ması'. çocuk- luğundan itibaren ailesinin, ya- kınlannın, toplumun baskısıyla aşama aşama kafayı yiyen, Ata- türkçülük tutkunu, manik depre- sif birkadının portresini çiziyor- du. Deneyimli yönetmen Tunç Başaran'ın çizgisinde 'farkh bir sıçrama' sayılacak film, delilikle kanşık, kasvetli bir çeşit 'Kaduun Adı Yok' çeşitlemesı gibi geldi bi- ze. Doğrusu bu fılme hiç de uy- gun düşmeyecek Türkân Şorav'ın yerine manik depresif Nur'u can- landıran Ayda Aksel'in başanlı performansıyla sürüklediği 'Ka- çıkhk Diploması', önceden favo- ri gösterilen, özenle çekilmiş, ama zor ve itici bir Fılmdi özetle. Ta- bii delilik konusunda, Samuei Ful- ler'in 'Şok Koridoru' ya da Milos Forman'ın 'GugukKuşu' gibi baş- yapıtlann yanında esamesi okun- mayacak cinsten filmin görüntü ve müzikleri. söz etmeye değer nite- likteydi. Nitekimödüllerden mon- taj (Nevzat Dişiaçık) ve en iyi gö- rüntü (Ertunç Şenkay) Altın Por- takallan bu filme gittı, her ne ka- dar Ayda Aksel'in en iyi kadın oyuncu ödüiündeki hakkı yense de... YARA tki farklı kültür arasında kala- kalmışvepşıkplojıksorunlaç ne- Seniyle carîil babasınca Turki- ye'ye getirilip Niğde'deki amca- sıyla yengesine (Halil Ergün, Fü- sun Demirel) teslim edilmiş 17 yaşındaki Hülya'nın (Yelda Kay- makçı Reynaud) öyküsünü bölüm bölüm karşımıza getiren 'Yara'da, 20 yıl kadar önce sağlık nedenle- riyle gittiği Almanya'da kalmış, bir başka 'Afcunana' yönetmenin, Y*- mazArsianın ikinci fılmiydi. Ve- nedık Festivalinin yan bölümle- rinde gösterildikten sonra Antal- ya'ya son anda yetiştirilen 'Ya- ra'da. yemek yemeyip habire si- gara ıçen ve Almanya'ya dönmek amacıyla amcaevinden kaçıp yol- lara düşen Hürya'ya sokak çocuk- lan yardım ediyordu. ancak polis yakalayıp geçici olarak bir tımar- haneye kapatıyordu sorunlu genç kızı. Beklediği yakınlığı başka bir kocaya varmış, Niğde'deki öz an- nesinden (Ozay Fecht) de bula- mayan Hülya. hapishaneden fark- sız tımarhanede delibozuk bir ka- dınla (Nur Sürer) dostluk kunıyor ve Almanya'dan çıkagelen arka- daşı Neriman (Miranda Kondiç) ve annesinin onayı sayesinde fe- ci koşullardaki akıl hastanesinden kurtulup Almanya'ya dönüyordu fınalde. Yönetmen Arslan'ın, bun- dan böyle Hülya'nın kendi ayak- lan üstünde durup duramayacağı konusunu yoruma açık bıraktığı fi- naline kadar, başrolde herkesi avu- cuna alıveren Yelda Kaymakçı'nuı etkileyici, içten \e doğal oyunu- nu ağzı açık seyredekalıyordu se- yirci 'Yara'da. Türkiye'yı tınıar- hane gibi gösterdiği' gıbisinden eblehçe eleştirilere kesinlikle ka- tılmadığımız 'Yara'. 3^t yıl kadar önce San Sebastian'da en iyi film seçilen ilk filmi 'Yollar'la dikka- ti çeken, Türk kökenli Alman si- nemacılannın parlak yönetmeni Yılmaz Arslan'ın egzotik bakışı- nı yansıtıyordu. Almanya'daki üçüncü kuşaktan Hülya'nın öy- küsünden kesitler veren 'Yara'. usta ışı çevre-mekân kullanımın- dan görsel düzeyine kadar altya- pısı sağlam, 1980'lerin sonunda- ki 'Uçurtmayı Vurmasınlar', 'Umuda Yolcunık' gibi toplumsal içeriklı fılmlerin çizgisinde sey- reden. dokunakh. insancıl birfılm- di. En önemli kozu da, unutulmaz bir Hülya'yı canlandıran Yelda Kaymakçfydı. LALELİDE BİR AZİ2E Günümüz Istanbulu'nun suç- fuhuş âlemı Laleli'de iş tutan ve paralannı donuna sıkıştırmaktan özel bir zevk alan pezevenk Aziz (Güven Kıraç) ve iki adamı (İştar Gökseven,CengizKüçükayvsz), 1 milyar TL karşıhğında bakire bir fahişe (Ella Manea) isteyen hatı- 'Leopar'ın Kuynığu'nda Devrim Has ve Lanıik Blake (solda), 'Çabuk ve Acısız'ın Locarno'da en iyi aktör seçilen üç kahramanı (üstte), 'Kaçıkhk Diploması'\la en iyi kadın oyuncu dalında herkesin, hakkının yendiğine inandığı Ayda Aksel (sağda). panşiniyennegetırmeküzerekol- lan sıvayıp sanşın bir Roman Na- taşasını diktirerek yola düşerler. Ancak yolda ansızın beliren 4 ki- şiye. aldıklan avansı ve kızı kap- tıracaklardır... Herkesin delikanlı takıldığı, yo- ğun bir maço muhabbetin ayyu- ka çıktığı, çamura bulaşmadan ha- yatta kalabilmenin çok zor oldu- ğu rezil bir çevrede geçen, üste- lik bol argolu-sövgülü 'Azize', dünya sinema literatürüne geçecek bir şekilde, hem 'Gemide'yle bir- birlerini tamamlayan hem de ba- ğımsız olarak seyredilebilecek cinsten ve günün geçerakçe mo- dası, Quentin Tarantino etkileri- ni basbayağı özümsemiş, okullu, genç yönetmenlerin elinden çık- ma, 'Yeni Sinemacüar' yapımı, farklı ve gerçekçi bir pohsiye-ma- ceradenemesiydi Antah/a'da. 1966 doğumlu, Dokuz Eylül Oniversi- tesi Sinema TV Bölümü mezunu KudretSabana'nın yönettiği 'La- ieU'de Bir Azize'nin Antalya'dan ödülsüz dönmesi, jürinin peze- venk bir kahramandan hazzerme- yişinden kaynaklandı herhalde. CEMİDE 'Azize'yle aynı ekibin eseri olan ve iç içe bağlantılı bir gerilim-ta- kip entrikasına dayanan, ustaca tasarlanıp kurulmuş 'Gemide', 'Azize'de bıraktığı yerden devam ediyoröyküye. Kendi küçük dün- yalannda, küçük bir kum tekne- sinde, sabah akşam esrar dumanı- na boğulmuş bir halde yaşayan tdris kaptanla (Erkan Can), Ka- mil (Haldun Boysan), Boksör (Na- d Taşdöğen) ve Ali'den (Yıkiray Şahinler) bütünlenen. 4 farklı, ye- ni kahramanı önümüze sürerek... 'Azize'de dayak yıyip soyularak kaptanınparalannı kaptırmış Bok- sör'ün çıkagelişi üstüne, hemen ka- raya intikam seferine çıkan kap- tanla adamlan, hem paralara ka- vuşmuş olarak hem de Boksör'ün kapıp sutladığı çok güzel, bakire (!) bir fahişeyle (EllaManea) bir- likte dönerler gemiye. Ve... MSÜ Sinema TV mezunuolup piyasada Erden Kıral, Mustafa Alüoklar gibi yönetmenlere asis- tanlık ettikten sonra yazıp yönet- tiği ilk uzun filmi 'Gemide'yle şimdiden özel hayranlar edinen SerdarAkar'ın yine Yeni Sinema- cılık yapımı 'Gemhk'si, neredey- se bütünüyle kapalı ıç mekânlar- da geçrnesıne karşın son derece iş- lek, akıcı ve sanki 40 yılhk bir yö- netmenin elinden çıkmış, taptaze bir 'yeni soiuk'. Antalya '98, en azından Ser- dar Akar, KudretSabancu Turgut Yasalarve 'Alamana' Fatih Akın, Yılmaz Arslan gibi yeni yönet- menleri sinemamıza kazandırma- sıyla anılacak herhalde. KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Tanıtım Keşmekeşi Sözcüğün anlamını bilmeyenler için sözlükteki kar- şılığını aktaralım önce: "Keşmekeş: Çekişme, kavga, mücadele, kararsızlık..." Biliyorum, gene olumsuz bir sözcükle başladı lafa, diyeceksiniz. Ama, ne yapayım, bu tanımlama benim değil ki... Emekli Büyükelçi Kaya Toperi kullandı bu sözcü- ğü, Türkiye'nin tanıtım politikasını tanımlarken. NTVde geçen hafta yayımlanan "Türkiye'nin Dtş Ta- nıtım Politikası" konulu tartışmaya katılan konuşma- cılann hepsi de, üç aşağı beş yukan bu tanımda bir- leşiyordu. Tanıtm alanında nasıl bir keşmekeş ya- şandığını, tüm soaımlular bir ağızdan ifade etmiş ol- dularböylelikle. (Ben, 'dış tanıtım'yerine 'tanıtım'de- mekte yetineceğim. 'İç Tanıtm'ın ne olduğunu pek kav- rayabilmiş değilim de... Herhalde, 'lcraatın Içinden' tarzı programlar ve "En bûyük Türitiye" mesajlan bu tanıma giriyordur)... Kuşkusuz, her biri bu alanda sorumlu mevkilerde bulunan konuşmacılann karamsarlığına katılmamak elde değil, ama acaba sorunun kökenlerine inebilme- yi başarabiliyor muyuz? En azından, bundan sonra- sı için doğru karaıiar verilmesjni sağlayacak doğru teş- /7/s'lerde buluşabiliyor muyuz? Panelin konuşmacıları arasında devtetin ilgili birim- lerinde yöneticilikyapanlar olduğu gibi, özel sektörterrt- silcileri de yer alıyordu: Dışişlerı Bakanlığı Dış Tanrt- ma Dairesi Başkanı Uğurtan Akıncı, Tunzm Bakan- lığı Tanıtım Genel Müdur Vekili Mustafa Siyahhan, Başbakanhk Basın Yayın ve Enformasyon Genel Mü- dürü Aydın Sezgin, şu sıra bir danışmanlık şirketinin başında olan emekli Büyükelçi Kaya Toperi, işada- mı (ve yanılmıyorsam, bir süre önce kurulan Dış Ta- nıtm Danışma Kunjlu'nun da üyesi) Üzeyir Garih, Ce- najans- Grey Reklam Şirketi'nin sahibi ve yeni kuru- lan TASİAD (Tanıtm Sektörü Eğitim veAraştırma Der- neği) Yönetm Kurulu Başkanı Nail Keçili ve gazete- ci Andrew Finkel. Konuşmacılann söylediklerine geçmeden önce, ak- lımatakılan bir soruyu sormadan edemeyeceğim, Dı- şişleri, Turizm ve Basın Yayın var da, Kültür Bakanlı- ğı niye yok katılımcılar arasında. Konuşmacılan bü- yük bir titizlikle seçen Nuri Çolakoğlu'nun bu nok- tayı atlayacağını sanmıyorum. Yoksa Kültür Bakanlı- ğı, tanıtım konusunu ilgi alanı içinde görmüyor mu? Zaten, konuşmacılar arasında da kültüre değinen yalnızca Toperi, Sezgin ve Akıncı oldu. O da birfcaç sözcükle... Ve gene hep birlikte gördük ki, "tanıtımın sistematik ve bilimsel olmadıgı", "pazar araştırmala- nnınyetersiziiği", "eşgüdüm"diye birkavramın bizim devlete hâlâ sızamamış olması gibi konularda herkes ittrfak halinde... Panelde konuşan özel sektör temsilcilerinin ortaya koyduğu ve geçen hafta toplanan 'Tanıtım Şûrası'nm da benimsediğı çözüm önerisi, bu işin özerk bir ku-- aımca üstlenilmesi gerektiği. Kuşkusuz, Bakanlıklar arası eşgüdüm komitelerinden çok daha sağlıklı bir çözüm olur bu. Ama, mesele bu kadaria bitmiyor. Tanıtımı neyle yapacağınız önemli. Bu noktada, sa- natn roJünün, mevcut uygulamalan eleştiren özel sek- tör yöneticilerince d© yeterince kavranabilmiş oldu- ö Çünkü, birtanesi bile "Türkiye'nin tanıtımını en iyi yapan sanatçılanmızdır. Ağırfığı bu yöne vermeHyiz" demedi. Yalnızca Andrevv Finkel, hangi otorite olursa olsun, bir 'ofonfe'nin belirleyeceği politikanın sonuç alıcı olamayacağını, asıl tanıtımı "vatandaşlar"\n ya- pacağını söyledi. Ve en önemli gerçeğe parmak bas- tı: "Imajgerçeğin yansımasıdır. Gerçekleri düzeltmek lazım..." Galiba övünerek dünyaya açabileceğimiz tek ger- çeğimiz de sanatımız. Belki, bir gün sanatçılanmız- dan da yararlanmayı akıl eder büyüklerimiz... Son bir not Antalya Film Festivali'nde ödül kaza- nan iki genç yönetmeni, Yılmaz Arslan ve Serdar Akar*ı yürekten kutluyorum. "Şûra"larda Bakanlık mensuplan tartşadursun, onlar Türkiye'nin tanrtmı- nı en iyi biçimde yapıyor. Venedik'te Yılmaz Arslan'ı alkışladık, şimdi sıra Akar'da. "Gemide"ye şanslı bir yolculuk diliyorum tüm kediler adına... 75. yılda Türk kadm ressamlarm sergisi • Kühür Servisi - Cumhuriyetin kuruluşunun 75. yılında Atatürk'ün çağdaş Türk kadırunın toplumdaki yerini bulma savaşı, Estet Sanat Galerisi'nde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu beş kadın sanatçının acacağı sergiyle vurgulanacak. Müfide Aksoy, Nilüfer Çile, Gülden Kut, Zeynep Selimoğlu Torun ve Demet Yersel'in eserlerinden oluşan resim-heykel sergisi, 15 Ekim Perşembe günü Estet Sanat Galerisi'nde açılacak. Sergi 7 Kasım'a dek izlenebilir. (225 46 77) Minik Picasso'lar tuval başına • Kültür Servisi - Pfizer'in, çocuklara "doktor sevgısini kazandırma ve küçük yaşlarda yaşanan doktor korkusunu silme" amacıyla düzenlediği, 2. Minik Picasso Resim Yanşması sürüyor. Sergi, 12 yaş ve aln çocuklann yeteneklerini ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Yanşmaya, muayeneye gittikleri doktorlan tarafından verilen kâğıtlara istedikleri sayıda resim yapan ve resimlerin altındaki "Doktorolsaydım..." cümlesini tamamlayan minik ressamlar katılabiliyor. Yanşmaya katılmak için kendi istediği boyayla yaptığı resimleri 15 Ekim'e kadar doktoruna teslim eden her çocuğa 'Zito, Pico ve Momo Piknikte' adlı öykü kitabı, çıkartma ve teşekkür sertifıkası verilecek. 15 Aralık'ta açıklanacak yanşma sonuçlanna göre dereceye giren on iki çocuğun resimleri çeşitli hastanelerde sergilenecek. BUGUN • AKSANATta saat 12.00'de Can Kozhı'nun katıldığı 'Davul Atöl)'esi' başlıklı seminer ve saat 18.30'da Swuıg'in 'The Best of the Big Bands Vbl. 1' caz konseri yerahyor. (252 35J0) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 13.3O*da Fehmi Akgün'ün 'Tango'nun Öyküsfl' adlı video belgeseli, saat 17.30'da Daniel Barenboün'in 'Dosnanmla Tango' başlıklı video belgeseli izlenebilir. (292 06 55) • 8. AKBANK CAZ FESThALİ Aksanat'ta saat 16.00'daOka>Temiz'inkatıldığı semıner,saat 12.30'da Chanie Parker'ın müzikleri, saat 18.30'da da Airto Moreiro ve Flora Purim konserleri videodan izlenebilir. UÇ KUSAK CUMHURİYET SERGİSİ ETKİNLİKLERİ BUGÜN • Tarihi Darphane Binalan'nda süren etkinlikler kapsamında saat 11.00'de yaratıcı drama ve belgesel gösterimi, saat 14.00'te 'Yaraöcı Drama' ve saat 21.00'de Izmit Şehir Tiyatrolan'nın sahnelediği 'Mutfak Kazalan' adlı oyun yer alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear