Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 1998 CUMARTE
HABERLER
Bakan Uluğbay, 8 yıllık eğitimde gelinen aşamayı Cuinhuriyet 'e değerlendirdi
• 'Türbanm siyasete alet edilmesi, inanca
müdahale edenlerin zayıflığını gösterir.
Ancak, yaratılan türban meselesi ile farklı
bir görüntü yaratılmak isteniyor. Türban,
annemizin, kardeşimizin başörtüsü ile
kanştınlmasın.'
• 'Biz imam-hatipler ile diğer okullar
arasmda farklı tutumlar izlemiyoruz.
Imam-hatipleri, bazı partilerin arka
bahçesi olarak görmüyoruz. Çünkü
öğrenciler hepimizin çocukJan. Onlan
dışlanmış konuma getirmek istemiyoruz.'
Tırsat eşitliği sağlayacağızEBRU TOKTAR
ANKARA - 8 yıllık kesintisiz
eğitimde gelinen aşamayı anlatan
Milli Eğitim Bakanı Hikmet
Uluğbay, özellikle gecekondularda
yaşayan yurttaşlara götürülen
u
eğitim olanaklannı arttirarak"
fırsat eşitliği yelpazesini
genişleteceklennı belirtiyor. Dini
siyasete alet edenlere tepki gösteren
Uluğbay, "Türbanın; annemizin,
kardeşimizin başörtüsü ile ilgisi yok.
tnancı siyasete alet edenler, ülkeyi
zayıflaöyor" eleştınsınde bulundu.
Bakan Hikmet Uluğbay,
Cumhuriyet'ın, 8 yıllık kesintisiz
temel eğitim, bakanlığın 2000 yılı
hedefleri ve Talim Terbiye
Kurulu'nun tepkiyle karşılanan
uygulamalanna ilişkin sorulannı
yanıtladı.
- Son dönemde brmanan türban
olaylan hakkında ne
düşünüyorsunuz? Kılık kıyafet
yönetmeliğini uygulamakta karariı
mısınız?
- Türbanın siyasete alet edilmesi,
inanca müdahale edenlerin
zayıflığını gösterir. Kendisini
yetiştirmiş, Türkiye'nin sorunlanna
duyarlı, ülkentn ulusal çıkarlannı,
birlik ve bütünlüğünü gözeten
insanlara ihtiyaç var. Ancak,
yaratılan türban meselesi ile farklı
bir görüntü yaratılmak isteniyor.
Aslında kimsenin diğerinin
kıyafetine kanştığı yok. Türban,
annemizin, kardeşimizin başörtüsü
ile kanştınlmasın. Türban ile
Anadolu ınsanımızın asırlardır
kullandığı giyim-kuşam arasmda
irtibat yok.
Bugün halk danslanna bakarsanız,
dünden bugüne mesaj alırsınız. O
kıyafetler, yöresel zenginliğimizi
yansıtır, O danslarda kadm erkek
birlikteliğıni görürsünüz. Orada,
aynlık yok. Birlikte el ele sahncye
çikar ve performanslannl
gösterirler. Ama türban meselesi
farklı. Anadolu, tslamiyetin
kendimize özgü uyarlamasını
sergiler. Türban ise kültürel
zenginliğimizin bir parçası değil.
Türban, bizim ülkemizin dışında,
bizim ülkemize ait olmayan bir
olguyu, bizim insanımıza dayatma
çalışmasının bir üriinü. Türbanı
gündemde tutarak siyasetlerine araç
edinenler ıse ülkeye hizmet
götürmüyor, aslında Türkiye'yi
kendi sorunlanna mahkûm
ediyorlar. Şimdiye kadar, kılık
kıyafet yönetmeliğine uymayan
öğretmenler hakkında gereken
soruşturmalan yaptık. Stajyer
olanlar görevlerinden alınıyor.
100'e yakın stajyeri, uyanlan
dikkate almadığı ıçin görevden
aldık.
- Imam-hatip liselerinin kayıtlannda
büyük düşüş \ar. Bu, imam-
hatipleri meslek Hseleri içinde tutma
süreci mi?
- Biz imam-hatıpler ile dığer
okullar arasında farklı tutumlar
izlemiyoruz. Orada okuyan sizin
çocuklannız da olabilir. Yani,
imam-hatipleri, bazı partilerin arka
bahçesi olarak görmüyoruz. Çünkü
imam-hatip liseleri öğrencileri
hepimizin çocuklan. Onlan
psikolojik olarak dışlanmış konuma
getirmek istemiyoruz. O
çocuklann sağlıklı eğitim almasına
ve birtakım çevrelerin istismanna
uğramamalanna çahşıyonız. O
okuldan mezun olacak çocuklara
gereksinim duyanlar da var. Önemli
olan, sağlıklı eğitim almalan. kendi
özgüvenlerine sahip olmalan ve
diğer öğrencilerle birlikte
Cumhuriyetin gelişmesine katkıda
bulunmalan. Oradaki eğitimin daha
kaliteli olması içın çalışmalara
devam ediyoruz. Program içerikJeri
zenginleştiriliyor, iyileştiriliyor.
İmam-hatip okullannı, mesleğe
hazırlayan eğitim okullan yapmak
istiyoruz.
Bu yıl yapılan yönlendirme
çalışmalan ile lise 9. sınıflanna
kayıtta büyük düşüş var. Bu, büyük
oranda gözleniyor. Diğer meslek
liselerine de büyük yöneliş var.
Örneğin, geçen yıl Istanbul'daki
mesleki teknik okullara kayıt, 9.
sınıfa, 34 bin 172 idi. Bu yıl kayıt
oranı 51 bine çıktı.
- 8 yıllık kesintisiz temel eğitimde bu
yılki veriler, okullaşma oranındaki
arbşı yansıtacak. Sonuçlar belli oidu
mu?
- Geçen yıl okullaşma oranı yüzde
20 artmıştı. Bu yıl yüzde 100"e
yakın bir artış bekliyoruz. Bazı
yapılmış. Oysa biz yalnızca 15 ayda
34 bin derslik yapmış olacağız.
2000 yıhna kadar da 140 bin
dersliği hizmete sunmuş olacağız.
Bu, gerçekten büyük rakam. Halk
bağışlan da derslik miktannı
arttınyor. Parasal desteklerin yanı
sıra okul yaptıranlar, arazi
bağışlayanlar oldu. 3 bine yakın
okul, hayırseverlerin desteği ile '
yapılıyor. Halk bağışlanndan elde
edilen 3 trilyon 982 milyan da
illerin gereksinimini karşılamak
üzere gönderdik.
- Talim Terbiye Kurulu için 'Zalim
Terbi>e Kurulu' deniyor. Bu
yonımlar değişmeyecek mi?
- Kullanılan terminolojiye bir şey
diyemem. Bakanlık olarak
eleştirilere saygı duyuyoruz,
bunlardan yararlanıyoruz da.
Toplumun beklentisi çok olunca
kurumlardan da çok şey bekleniyor.
Ancak şunu anlamak lazım:
Kurumun yapısını değiştirmeden.
Yanlış icraatlan inceliyoruz. Fakat
sıfır hata ile çalışmak rnümkun
değil. Ama art niyetli, kasıtlı hata
varsa üzerine gidiliyor. Bu arada
hatayı yapana düzeltme şansı da
tanıyoruz. Talim Terbiye
Kurulu"nun noksanlan olabilir, ama
her geçen gün daha iyiye gidiyor.
- Kurula yönelik düzenlemeler
olacak mı?
- Kunılun mevcut yapısını
büyültmek yanlış olur. Ancak
sağlıklı karar almak için
yapılacaklan tartışmak lazım.
Mesela bir derste 78 kitap olması
sağlıklı mı?
- Sizin attjğınız adımlar, milli eğitim
hareketinin hangi aşamasında? Yeni
yüzyıla giderken, nasıl eğitim
gerçeği var, hayaliniz ne?
- Eğitim dahil tüm konular zaman
dinamizmi içinde incelenmeli. Köy
Enstitüleri, gerçekten çok büyük
hizmet gerçekleştirdi. O
okullanmızın içeriğinde, yapı
PoRTRE I HİKMET ULUĞBAY
Eğitmen bir
ekonomist...Hikmet Uluğbay 1939yüında Isparta 'da
doğdu. Ortaöğrenimini Ankara Atatürk
Lisesi'nde 1957yılmda tamamladı. 1961
yılında A Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve
tktisat Bölümü 'nden mezun oldu. Aynı yıl
Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü ve
Mületlerarası tktisadi Işbirliği Teşkilatı Genel
Sekreterliği 'nde kamu hizmetine girdi. Maliye
Bakanlığı tarafından 1966-1968 yıllan
arasmda yüksek lisans yapmak üzere ABD 'ye
gönderildi. Hazine Genel Müdürlüğü 'nün
yurtiçi kadrolarında çeşitli kademelerde çalıştı
ve Tokyo Büyükelçiliği 'nde (1971-1973) ve
NATO nezdinde Türkiye Daimi Temsilciligi'nde
Maliye ve Ekonomi Müsaviri olarak görev
yaptı. 1981-1984 döneminde, önce banka ve
kambiyo işlemlerinden sonra da dış ekonomik
ilişkilerden sorumlu Hazine Genel Müdürü
oldu. Arahk 1984 'te OECD nezdinde Türkiye
Daimi Temsilciliği Yardımcılığı 'na, Eylül 1985
tarjhinde fVashington Büyükelçiliği Ekonomi ve
Jlcaret Başmüşaviri kadrosuna atandı. Şubat
1989 da Hazine ve Dış Tıcaret
Müsteşarhğı 'nda müşavir kadrosuna atandı.
Mart 1992 tarihinde emekliye avrıldı. Ekim
1991-1 Kasım 1995 dönemindeBilkent
Üniversitesi Ekonomi Bölümü 'nde öğretim
görevlisi olarak Ekonomi Tarihi ve Kamu
Finansmanı derslerini verdi. 24 Arahk 1995
seçimlerinde DSP 'den Ankara Milletvekili
seçildi. "tmparatoriuktan Cumhuriyet'e
PetrapoHtik" ve "Kamu Harcamalanmn
EleştirelAnalizi" adlı kitapları 1995yılında
yayımlandı. 55. hükümetin kurulmasıyla Milli
Eğitim Bakanı olarak atandı.
illerde 6. sınıfa gitme oranı yüzde
100'ün üzerinde. Çocuğunu geçen
yıl okula yazdırmayan, bu yıl
yazdınyor. Ancak ülke geneline
ilişkin veriler henüz belirlenmedi.
- Eğirimdeki eksiklikler neier ve ne
tür çalışmalar yapacaksınız?
- Toplumun beklentıleri, dünya
dengeleri sürekli değişiyor. o
nedenle eğitim hizmetlerini geniş
ufukta değerlendirmelisiniz. Bugün
belirlenen 30 kişilik sınıflar. belki 8
sene sonra yetmeyecek, 20 kişilik
sınıflara gereksinim duyulacak. Bu
bakımdan sorunlar bitmiyor. Ama
biz göreve geldiğimizden bu yana
15 ayın sonunda 34 bin derslik
yapmış olacağız. 1975-1996
yıllanna baktığımızda, 21 yıllık
süreçte yalnızca 147 bin derslik
yükünü arttınrsanız, bazı yanlışlar
ortaya çıkar. Talim Terbiye Kurulu,
ilk oluşturulduğunda, program
içeriklenni ınceliyordu. Ancak,
daha sonra kitap yazımı serbest
bırakılınca, kurulun yükü artıyor.
Fiziki boyutu ve insan gücü aynı
tutuluyor. yükü arttınlıyor. Böyle
olunca incelenen kitaplarda gözden
kaçanlar olacak. Örneğin. bir ders
ıçin 47-78 kitap var. Ancak, nitelikli
hizmet vermek için çalışmalanmızı
sürdürüyoruz.
- Geçen dönemde, bazı kitaplan
'Atatürk şiiri fazla' diye reddeden
kurul üyeleri oldu. Bunlar için ne
yapacaksuuz?
- Ancak. bunun sonunda o arkadaş
hakkında inceleme yapılıp
yapılmadığına bakmak lazım.
ustalığı. tanm teknisyenliği, güzel
sanatlar var. Bir öğretmen birden
fazla alanda öğrenci yetiştirdi.
Ancak bugünkü koşullar değişti.
Öğretmenlik üniversite düzeyine
çekildi. Artık mastırlı, lisansüstü
eğitimli öğretmenliği
özendiriyonız. Bu konuda eğitim
fakülteleri yeniden yapılandınlarak
büyük adımlar atıldı. Bilgi çağına
girerken. gelişmeleri takip eden,
kendini yenileyen öğretmenler
istiyoruz.
- Bu atüımın aduu ne koymak
lazun? Köy Enstitüleri, nüfusun
yüzde 78'inin köylerde olması
nedeniyle köylerde yoğunlaşmıştı?
- Eğitimde karar alırken,
toplumdaki gelişmeleri incelemek
lazım. Köy Enstitüleri işlevsel
olduğu dönemde insanlann yüzde
78'i köyde yaşıyordu. Ama şimdi
farklı bir süreçteyiz. Şu anki
Türkiye'ye bakarsak, Türkiye'deki
hizmet sektöründe çalışanlar, tüm
çalışanlar içinde yüzde 50
dolayında. Sanayi sektöründe
çalışanlar yüzde 25-35 arasında.
Tanmdan kazanç yüzde 10
düzeyinde. Yani, tanm nüfusu
azalıyor, sanayi ve hizmet sektörüne
geçiş artıyor. Artık köyden kente
göç başhyor. O insanlara, şehre
geldiğinde üretken olmayı
sağlayacağız. O gidişe uygun
eğitim vermek istiyoruz. Bu
nedenle mesleki teknik eğitime
ağıriık verdik. Turizm, bilgisayar
programcılığı, yenı ve trend
kazanan meslekler. Artık, dünya
terminoloji dili değişti. Bilgisayar
okur-yazarlığından bahsediliyor.
Amaç, gençlere o beceriyi
kazandırmak. 21. yüzyıla girerken,
Türkiye bilgi çağı olmalı.
- Büyük kentlerin üçte ikisi
gecekondu. Gecekondulara ne
kadar hitap edebildiniz?
- Gecekondulara diğer alanlar kadar
hitap ediyoruz. Hatta, okullara
oralarda ağıriık veriyoruz. Program
ağırlığı gecekondular. Okul
ihaleleri de buralarda yoğunlaştı.
Kent merkezindeki okullar, 7-8
katlı binalann arasına hapsolmuş.
Bu nedenle şehirlerin gelişim
alanlannda aynı hatayı yapmamak
için okul yerlerini iyi belirlemek
gerekir. Kent planlannda bunlan
dikkate almak gerekiyor.
Belediyeler bu gerçeği görmeli ve
ıskân bölgelerini onlara göre
açmalı. Şehirlerin gelişme
alanlanndaki Hazine arazilerinin
okul arazisi olarak tahsis edilmesini
düşünüyoruz.
Orada endüstri meslek lisesi, güzel
sanatlar lisesi, fen lisesi, ilköğretim
okulu 10Ö dönümKÜc arazide bir
arada olacak.
Yüzme havuzlan, bilgisayarlar,
konferans sahalan, spor sahalan
olacak. Çocuklar, gençliklerini
sokakta olmak yerine burada
değerlendirecekler. Beton
kulvarlarda koşmak yerine, yeşil
alanlarda, çim bahçelerde, ağaçlann
gölgesinde koşacaklar.
Çocuklann hiçbiri, dünyaya gelmek
için anne babalanna dilekçe
vermedi. O nedenle anne baba ve
onlardan oluşan toplum, onlara en
iyi eğitim olanaklannı sunmak
zorunda.
- Tüm bunlar Ankara'da pişecek.
Anadolu'da okul müdürlerince
servise konuJacak. Peki okul
müdürleri nasıl belirlenecek?
- Okul müdürlerinde tayinleri
smava bağladım.
Bu nedenle uzun zamandır
eleştirildim. Yöneticilik için ayn
beceri gerekir. Toplumsal
kaynaklan harcamak, öğretmen ve
öğrencileri armoni içinde
yönetmek, özel beceriler ister. O
nedenle sınav uygulama karan
aldık. Sınavda başanlı olan,
hızmetiçi eğitime alınacak. Böylece
kurumsallaşmış bir süreç olacak.
Herkes, eşit koşullarda yanşacak,
yetenek ve bilgilerine göre
görevlendirilecek.
- Dershane enflasyonu bu kadar
yoğun olan ülke var mı?
- Sanmıyorum. Eskiden bizde de
yoktu. Bölgeler arası eğitim
eşitsizlikleri, velileri ve öğrencileri
cazibe merkezleri olan dershanelere
kaydırdı. Bu nedenle okul
olanaklannı ve kadrolanm
genişleteceğiz.
TIKNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR calislar@cumhuriyetcom.tr
Gazetecilik, fikir işçiliği. Gazeteci-
ler gerçeğin peşinde koşartar ya da
koşmalan gerekir; çünkü işleri halka
haber ulaştırmak. Gazeteciler gör-
düklerini, duyduklarını, izlediklerini
aynı zamanda yorumlar, kendi kav-
rayışları düzeyinde okuyuculara ak-
tarırîar.
Gerçeği halka aktarmak, kamu-
cyunu aydınlatmak, etkili sonuçlar
^aratacak bir potansiyel taşır. Bu ne-
oenle gazetecilerin yapacağı yorum-
lar, aktaracağı haberler takip altına
alınır. Otoritenin temsilcisi iktidarlar,
kendilerineyarayan 'gerçeWer'in ak-
önlmasından hoşlanırlar; farklı ses-
lerden, iktidarın uygulamalarını
olumsuz gösteren 'gerçeklerden'
toşlanmazlar. Bu ise gazetecinin ik-
tdarla, güçle olan ilişkisini sürekli
oJarak gözden geçirmesıni gerektirir.
Toplumun, dışarıdan büyük mis-
yonlar yüklediği gazeteciler, aslında
gerçekle iktidar arasındaki sıkışma-
Gazetecilerin Dramı...
nın dramını yaşarlar. İktidar, gazete-
ci için soyut bir kavram değil, tıpkı
haber gibi bir gerçeklik. İktidar, ga-
zetecinin patronuna kredi verir, eko-
nomik geleceğini belirleyecek gücü
elindetutar. İktidar, öncelikle ekono-
miyi belirier, ama daha önemlisi, ga-
zetecinin geleceğini belirleyecek iliş-
kilerin kurutduğu dünyaya yön verir.
Türkiye gibi henüz kurumları otur-
mamış ülkelerde gazetecinin işi da-
ha zor. Bir gün bir sermaye grubu
gelir, ertesi gün başkası. Bir gece sa-
baha karşı iktidar değişebilir. Ülkeyi
yönetenlerin siyasi tercihleri, 'vatan',
'millet' gürültüleri arasında kutsal-
laştırılabilir. O zaman gazeteci vic-
danıyla, geleceğini belirleyecek ter-
cihle yüzyüze gelir. Gazeteci, habe-
rin kokusunu almaktaki maharetini
bu kez, iktidarın tercihleri konusun-
daki kokuyu alma yeteneğiyle birleş-
tirir.
O zaman önüne iki seçenek gelir:
Gerçeklere sanlmak, gerçekte ısrar
etmek veya iktidar gerçeğini kavra-
yıp tercihini ona göre yapmak. Ga-
zeteci bu ikilemle, mesleğini yaptığı
sürece devamlı yüzyüze gelir. Eğer
biraz da yetenekliyse, iktidarın ter-
cihlerini zamanında kavrayıp manev-
ralannı da iyi denkleştirirse yaşamı
boyunca ona yollar açılır. Özellikle
büyük altüst oluşlarm yaşandığı dö-
nemlerde, sürekli yükselmek ve çok
para sahibi olmak fırsatını yakalar.
Çeşitli meslektaşlarımızın milyon-
larca dolar karşılığında transfer ol-
duklarını okuduğumda içimin bur-
kulduğunu hissediyorum. Para ve
ayakta kalma, gücü elinde tutma is-
teği onlan iktidarın bir parçası haline
getiriyor. Kendi içlerinde de zaman
zaman çelişmeleryaşadıklannı sanı-
yorum. Vicdan muhasebeleri yapa-
bileceklerini düşünüyorum.
Her mesleğin olduğu gibi bu mes-
leğin yeteneksizlerinin işi daha kolay.
Onlar, iktidarın değişmesini sıradan
yurttaştan biraz daha çabuk kavrar-
lar. Kasketlerini o tarafa çevirirler, ye-
ni misyonlar yüklenirler ve ayakta ka-
lırlar. Bir kısmı ise, değişimi çabuk
kavrayamayacak kadar kavrayışsız
da olabilir. Bu nedenle bir önceki du-
ruma fazla angaje olur, hızlı bir deği-
şimde arabadan aşağı yuvarlanabi-
lir.
Gazeteci ile iktidar arasındaki iliş-
ki aslında tehlikeli bir oyun. Gazete-
ci, bir bakarsınız iktidarın bir parça-
sı haline gelebilir. Kendisi bir iktidar
gücü olarak ortaya çıkabilir. Türki-
ye'de böyle örneklere çokça rastlı-
yoruz. Ancak oralarda durabilmek,
asıl iktidarla yürütülecek uyumlu iliş-
kiye bağlıdır. Merkezi tercihleri iyi
kavramak ve ona uygun yeni maske-
ler takınmak, başarının önemli şart-
larından biridir. Bunu bazı meslek-
taşlarımızın başarıylayaptığını kabul
etmek gerekir.
Bu meslekte bazı etik değerlere
bağlı kalmak, ayakta kalmak, bu ne-
denle kolay iş değil. Esen rüzgârlara
göğüs gerebilmek, majestelerinin
tercihleri dışında bir yerde durabil-
mek zordur. Zordur, ama imkânsız
değildir. Gazeteci, sürekli bu ikilem
içinde yaşamını sürdürür. Gazeteci-
lik mesleği toplumun önünde etkili
bir meslek. Ancak etkili olmanın da
bir bedeli olduğunu unutmamak
gerekir.
CUMARTESt
YAZ1LARI
ATAOL BEHRAMOĞLÜ
Cumhupiyet Bayramı
Bu yıl Cumhuriyet Bayramı uzun süredir alışıl
gelmiş olandan farklı bir coşkuyla kutlanıyor. KL
lamalar aylar önceden başladı, 29 Ekim günü \
akşamı doruğa ulaştı, yıl sonuna kadar da sün
cek. Cumhuriyetin 75. yılını kutluyoroluşumuz ku
lamalardaki coşkuyu açıklamaya yeter mi? Kitlı
leri saran bu ortak duyarlığı belki coşku sözü c
açıklamaya yeterli değil. Bir sevinç, kendini yen
den duyumsayış gibi bir duygu. Bu ortak duyarl
nereden kaynaklanıyor? Sorunun yanıtını do:
düşman herkes biliyor. Türkiye toplumu bir yc
oluşun eşiğine gelmişti. Sorunlar çözümlenm
değil. Fakat toplumun denebilir ki bütün kesimk
ri bu sorunlann neler olduğunu artık biliyor. Türk
ye toplumu bir uçurum kıyısında olmanın eşiğir
den bir sıçrama yapmanın eşiğine gelmiş gibi gc
rünüyor. Kendini, var olduğunu, Cumhuriyetin il
dönemlerini anımsatırcasına, bir kez daha duyurr
suyor. Bu yılki kutlamalann resmî kutlamalar olmj
nın çok ötesine geçerek bir halk şölenine dönüş
mesinin asıl nedeni bu olsa gerek.
• • •
Lozan Banş Antlaşması'nın 24 Temmuz 1923't
gerçekleşmesinden hemen sonra işgal güçleri k
tanbul'dan aynldılar. Bunu, birkaç ay sonra, 2
Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimine geçiş izle
di. 3 Mart 1924'te halifeliğin kaldınlmasıyla monaı
şi yönetimi tüm kurumlarıyla sona ermiş oldu. Biı
kaç cümlede özetlenebilen bu ansiklopedik bilg
ler Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini, var OIL
nedenlerini içeriyor.
Türkiye Cumhuriyeti, yabancı işgal güçlerin
karşı bir kurtuluş savaşı sonucunda kuruldu. B
zim cumhuriyetimizin en temel, benzersiz özellk
belki de budur. Başta ordu olmak üzere cumhur
yet kurumlannın mayasındaki bağımsızlıkçı, ant
emperyalist öz buradan kaynaklanıyor. Ne kad£
çaba harcansa da bu bağımsızlıkçı, antiemperye
list öz yok edilemiyor.
Tükiye Cumhuriyeti'nin bir başka temel özelliğ
Osmanlı Imparatorluğu'nun son yüzyılında güçle
nerek süren modemleşme akımlannın sonucu ol
masıdır. Bu anlamıyla da Türkiye Cumhuriyeti ar
timonarşik bir yönetim biçimi olmanın ötesind
bir modemleşme hareketidir. Toplumun bütün ku
rumlanyla yeniden yapılanmasıdır. Bu yeniden ya
pılanmada, kısaca laiklik dediğimiz, din işleriy)
devlet işlerinin birbirinden aynlması en ön sırad
yer alıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bu iki temel özelliği, ar
tiemperyalizm ve laiklik, onun var oluşunun ol
mazsa olmaz iki temel koşuludur.
•••
Mustafa Kemal'in yaşadığı yıllarda Türkiy
Cumhuriyeti'nin bu iki temel özelliğinden birsap
ma söz konusu olamazdt. Cumhuriyetin kurucu
su ve önderinin olağanüstü güçlü kişiliği böyle bı
sapmaya engeldi. Sonraki yıllarda, 1950'lere ka
dar yaşanan bir süreçte de cumhuriyetin temel H
kelerine esas olarak bağlı kalındı. 1950'lerde baş
layan bir süreçte ise, hızlanan bir ivmeyle, Türki
ye bütün kurumlarıyla dışa bağımlı ve laiklik ilke
sinden giderek daha çok ödün veren bir ülke du
rumuna getirildi. 1980'lerden günümüze kada
uzanan bir zaman diliminde cumhuriyetin temel il
kelerinin nasıl aşındınldığını, sonuçta ülkenin na
sıl bir parçalanma ve yok oluş eşiğine getirildiğir
hep birlikte yaşadık. Bugünlerde toplumca yaşa
makta olduğumuz ise, eşiğine kadar getirildiğimi:
uçurumun bütün dehşetiyle bilincine varma süre
cinin başlamasıdır...
•••
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilan edildiği 29 Ekim ta
rihi, 19 Nisan 1924'te çıkarılan 628 sayılı yasa il<
bayram olarak ilan edildi. Cumhuriyet Bayramı
Türkiye toplumu için, ulusal kurtuluş ve modern
leşme bayramıdır... Türkiye toplumu, her kuşak
tan ve her kesimden insanıyla, 75. yıl kutlamalan
na içten bir coşkuyla katılmakla, bilinçli ya da iç
güdüsel olarak, cumhuriyetin ve bayramının ger
çek anlamını benimsediğini, Türkiye Cumhuriye
ti'nin temel ilkelerini savunmaya karariı olduğunı
kanıtlamış olmaktadır. Cumhuriyetimizin 75. y
kutlamalan halkın büyük çoğunluğunun özlemle
riyle bugün ülkede egemen olan siyasal yapılan
ma arasındaki karşıtlığı sergilemekle de anlamlı
dır. Bu karşıtlık aşıldığında Cumhuriyet Bayramla
n asıl kimliğini kazanacak, her biri bundan böyk
de bütün ulusça kutlanan halk şölenlerine dönü
şebilecektir...
Kutan savunmasını aldı
Fazflet, Başaran'ı
partiden çıkarıyor
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - FP Genel
Başkanı Recai Kutan,
Atatürk'e "hain" diye-
rek hakaret ettiği gerek-
çesiyle görevinden uzak-
laştınlan Ağn Belediye
Başkanı Zeîd Başaran'ı
partiden çıkanlması iste-
miyle Yüksek Disiplin
Kurulu'na verdi.
Zeki Başaran'ın tele-
vizyon kanallannda ya-
yımlanan ve bütün ülİce-
de tepkilere neden olan
konuşmasından sonra FP
Genel Başkan Yardımcı-
sı Cemil Çiçek'i olayı
araştırmak üzere görev-
lendiren Kutan, Çiçek'in
hazırladığı rapor üzerine
Başaran'ın Ankara'ya
çağnlması talımanm ver-
di.
FP Genel Başkanı Ku-
tan ve diğer parti yöneti-
cileri televizyonlarda ya-
yımlanan kaseti izlediler
ve Ankara'ya gelen Zeki
Başaran'la görüştüler.
Ağn Cumhuriyet Savcı-
lığı'nca Başaran hakkın-
da "Atatürk'ün manevi
şahsiyetine hakaret" ve
Türk Ceza Kanunu'nuı
312/2 maddesindek
"halkı Idn vedüşmanlıgî
tahrik"ten iki ayn soruş
turma başlatıhnası nede
niyle kaygıya kapılan FI
yönetimi, partiye her
hangi bir zarar geleceğ
kuşkusuyla harekete ge
çilmesini kararlaştırdı.
Yüksek Disiplin
Kuruluna verildi
FP Tüzüğü gereği di
sipline verme yetkisin
elinde bulunduran Reca
Kutan'ın Başkanlık Di
vanı üyelerinin uyanlan
nı dikkate alarak. Zek
Başaran'ı, partiden çıka-
nhnası istemiyle Yüksel'
Disiplin Kurulu'na ver
diği bildirildi.
FP yönetiminin disip-
lin işlemini hemen baş-
latarak işin ucunun parti-
ye dokunmastnı önleme-
ye çalıştığı, ancak ihrac
konusunda kesin karanr
verilmesi için yargı süre-
cinin izlenilmesi ve ge-
lişmelere göre harekc
edilmesi eğiliminin ağn
bastığı öğrenildi.