23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 1998 CUMARTESİ HABERLER Resmi Gazete'ye zamyapıldı • ANKARA (AA) - Resmi Gazete'nin gûnlük perakende satış fıyatı 50 bin liradan 90 bin liraya çıkartıldı. Zamla, 96 sayfaya kadarki Resmi Gazete'nin yurtiçi yıllık abone bedeli (KDV dahil, PTT dağıtım ücreti hariç) 30 milyon lira olarak belirlendi. Bunun üzerindeki her 32 sayfa için ise 30 bin lira ilave ücret ahnacak. Resmi Gazete'nin yurtdışı abone bedeli 275 ABD Dolan, 415 Alman Markı, 2 bin 920 Avusturya Şilini, 8 bin 550 Belçika Frankı olarak tespit edildi. Bu bedellere uçak posta ücreti ilave edilecek. Hepatit-B • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sağlık Bakanlığı, piyasada satılan ithal Hepatıt-B aşısı ile bakanlığın ihale yoluyla satm aldığı Hepatit-B aşısı arasında çok büyük fıyat farkı olmasının, piyasada satılan aşının ambalajlı ve enjektörlü oluşu, firma masraflan, ithalatçı, depocu, eczacı kârlan ve KDV girdisinin etkisiyle meydana geldiğini bildirdi. Yapılan yazıh açıklamada, bakanlıgın, en son ithalat izinlerini alan üç firmaya erişkinler için Hepatit-B aşılannı 2 milyon 790 bin lira ile 4 milyon 88 bin lira arasında satabilme yetkisi verdiğı belirtildi. Efkan Şeşen'den 'Merhaba' • Haber Merkezi - Sevilen folk şarkıcısı Efkan Şeşen'in dördüncü kaseti 'Merhaba' dün piyasaya çıktı. Şeşen, bu albümünde de daha önceki albümlerinde olduğu gibi halk müziği ezgilerini özgün tarzda yorumluyor ve kendi bestelerini miizikseverlerin beğenisine sunuyor. Kasetin yapımcı firması olan Anadölû Mûzik'in yetkilisi Cem Yılmaz, "Yoğun çalışma temposuyla üretilen ve Anadolu rock esintileri taşıyan Şeşen'in albümü, ülkemizın dört bucağının ezgi ve ritimlerini buluşturdu" dedi. Tekel ve BAT tanüşması • İstanbul Haber Servisi - Tekel'in Akhisar Sigara Fabrikası'nın yüzde 51 hissesi ile Samsun ve Yeni Harman sigara markalannın, British Amerikan Tobacco (BAT) Şirketi'ne 49 yıllığına kiralanması konusundaki tartışmalar devam ediyor. Tanm Gıda-Sen Genel Başkanı Vahit Genç, Tekel'in yıllık 400 tnlyon cirosuyla ülkenin en büyük üretim ve sanayi kuruluşlanndan biri olduğunu, üretici ve çalışanlanyla 4 milyon insana ekonomik katkı sağlayan bu büyük kuruluşun emperyalist güçlere peşkeş çekilmek istendiğini bildirdi. Ceza mahkemeleri • ANKARA (AA)- "Geciken adalet adalet değıldir" temel ilkesine rağmen, ceza mahkemelerine açılan davalann karara bağlanma sürecinin her geçen yıl daha da uzadığı görülüyor. Adli Sicil ve Istatistik Genel Müdürlüğü'nden edinilen bilgilere göre, devlet güvenlik mahkemelerine açılan davalann ortalama yargılama süresi 1986 yılında 127 gün iken. bu süre aradan geçen 10 yıl sonundal996'da2.7kat artış göstererek 341 güne ulaştı. Aynı durum 1988 yılında açılan çocuk mahkemelerinde de farklı değil. Çocuk mahkemelerinin açıldığı yıl 104 gün olan yargılama süresi, 1996 yılında 4.6 kat gibi büyük bİT artış göstererek 478 güne çıktı. îstanbul'da en zengin ailenin geliri, en yoksul aileden 1437 kat daha fazla • En zengin yüzde 10'luk grup gelirin yüzde 52'sini; en fakir yüzde 10, gelirin yüzde 2'sini alıyor. • Zenginlikte Ûdnci yüzde 10, İstanbul getirinden yüzde 12 pav ahyor. • En zengjn yüzde 20'tik grup geürin yüzde 46'sını; en fakir yüzde 20 gelirin yüzde 6'sını alıyor. • En zengin yüzde 10'lukgrup gelirin yüzde29'unu; en fa- kir yüzde 10, gelirinyüzde3'ünü alıyor. • En zengin yüzde 20'lik grup gelirin yüzde 48'ini; en fakir yüzde 20 gelirin yüzde 6'sını alıyor. • En zengin yüzde 10'luk grup gelirin yüzde 32'sini; en fa- kir yüzde 10, gelirinyüzde3'ünü ahyor. • En zengin yüzde 20'lik grup gelirin yüzde 39'unu; en fakir yüzde 20 getirin yüzde 7'sini alıyor. • En zengin yüzde 10'luk grup gelirin yüzde 25'ini; en fa- kir yüzde 10, gelirin yüzde3'ünü abyor. Zengm-yoksııL uçvurnnuİstanbul Haber Servisi - Îstanbul'da en yoksul aile ile en zengin aile arasındaki gelir farkının 1437 kat olduğu belirlendi. Gelirin en adaletsiz dağıtıldığı kentler sıralamasında istanbul, Adana ve Erzurum başı çekerken daha adil dağıtımın olduğu iller ise Zonguldak. Gaziantep ve Malatya olarak saptandı. Türkiye Odalar Borsalar Birliği'nin (TOBB) aylık dergisi Forum'da Mustafa Sönmez imzasıyla yer alan bir araştırmada, Türkiye'de gelir dağılımının ne kadar çarpık olduğu bir kez daha ortaya konuldu. En düşük gelir 700 dolar Devlet lstatıstik Enstitüsü'nce yapılan "1994 Hanehaüa Gelir Dağıhmı Anketi Sonuçlan"nın incelendiği araştırmaya göre îstanbul'da en düşük • Büyük kentlerdeki gelir uçurumu ürkütücü boyutlara ulaştı. En adaletsiz gelir dağılımmda İstanbul, Adana ve Erzurum ilk üçü paylaşırken Zonguldak, Gaziantep ve Malatya'da dağüımm daha adil olduğu belirlendi. gelirli ailenin yıllık 700. en yüksek gelirli ailenin de yıllık 1 milyon 6 bin dolarlık bir kazanca sahip olduğu ortaya çıktı. Araştırmada, 1994 verileriyle 7.5 milyon insanın yaşadığı tstanbul'un ülke gelirinin yüzde 27.5'ini paylaştığı ve bu kentte yüzde 1 'lik bir azınlığın tek başına gelirin yüzde 30'una el koyduğu belirtildi. Bundan 20 yıl önce Istanbul'un ülke gelirinden aldığı payın yüzde 14 olduğu anımsatılarak 19 ilin Türkiye toplam gelirinin yansına sahip olduğu vurgulandı. Araştırmada, "Ortalama haneye giren getirde İstanbul 11 bin 337 dolar ile ilk sırada yer alırken Antalya 7 bin 433 ve Adana 7 bin 333 dolar ile İstanbul'u izliyor. 19 D içinde en son sırada 3 bin 400 dolarla Gaziantep var. İstanbul ile Gaziantep hanelerinin ortalama gelirleri arasında yüzde 234 fark olduğu görülüyor" denildi. Çahşmada, 1994 yılında Türkiye gelirinden Ankara'nın yüzde 5.83, Izmir'in yüzde 3.83, Adana'nın yüzde 2.29. Bursa'nın yüzde 1.76 ve Antalya'nn yüzde 1.22'lik bir pay aldığı da belirtildi. Gelir dağılımının iyileştirilmesi için belirli kesimlerin elinde bulunan servetin yeniden dagıhmımn ve ekonomik büyüme ile artan gelirin daha dengeli dağıtımının sağlanması gerektiği kaydedildi. Çahşmada, gelir dağılımmda eşitliğin sağlanması için şu öneriler yer aldı: "Herkesin işi olmalı, istihdam arttıncı ve işsizliği önleyici poütikalara öncelik verÛmelidir. Çauşan tüm kesimlerin sendika ve toplusözleşme haklan tanınmahdır. Asgari ücret çağdaş bir geçim standartı sağlayacak ölçüde belirlenmelidir. Adil bir vergi ve harcama politikası izlenmelidir. Tüketki korunmalı. anti-tekekû siyasetler güdülmelidir. Sosyal güvenlik yay guüaşanlmah, işveren kesimi birtakun alışkanlıklannı terk ederek kısa görüşlülükten kurtulmaudır." 19 Büyük Kentte Celir uçurumu İstanbul Adana Erzurum Antalya Ankara Trabzon Bursa Konya Samsun içel Denizli izmir G.Antep Kayseri Eskişehir Malatya Zonguldak Kocaeli Diyarbakır En Düşük Gelirli Aile (VYılda) 700 450 240 996 143 585 287 280 553 315 520 622 189 683 370 564 545 * * EnYöksek Gelirli Aile (İ.Yılda) 1006000 626450 178000 498833 j 63333 175333 76055 63067 94987 48483 76826 91500 20600 67518 31522 34667 27395 53743 64600 Fark% 1437 1392 742 501 433 300 265 225 172 154 148 147 109 99 85 61 50 * * * Gnıbun en düşük ge/ın be/ırtı/mermjör. Gelirinyüzde 52'si zengine 19 Buyuk Kentın Gelır Payı İstanbul Ankara İzmir Adana Bursa Antalya lcel Konya Eskişehir Kayseri G.Antep Samsun Kocaeli Denizli Malatya Erzurum Diyarbakır Trabzon Zonquldak 19 ilin Top. Türkiye Top. Kentin Türkiye Gelirinden Aldığı Pav (%) 20251467 4293433 2822567 1684933 1297067 901533 616867 611667 607367 565267 464467 j 448367 357167 319200 296467 284167 256733 217333 132067 36428133 73645132 % 27.50 5.83 3.83 2.29 1.76 1.22 0.84 0.83 0.82 0.77 0.63 0.61 0.48 0.43 0.40 0.39 0.35 0.30 0.18 49.46 100 Ort. Hane Geliri ($) 11367 6667 5667 7333 5367 7433 4767 5000 4233 5733 3400 5900 5633 5233 4600 6067 3567 6867 4867 5774 5503 İstanbul Haber Servisi - Istanbul'daki en zengin yüzde 10'luk kesim, kent- teki gelirin yüzde 52'sini alıyor. Tepedeki yüzde 5'lik kesimi oluşturan 90 bin zengin aile gelirin yüz- de 42'sini alırken, geriye kalan yaklaşık bir milyon 700 bin aile gelirin yüzde 58'ini paylaşıyor. En tepe- deki yüzde birlik kesimi oluşturan 18 bin zengin ai- le ise gelirin yüzde 29'unu sahipleniyor. Türkiye Odalar Borsa- lar Birliği'nin yayın orga- nı Ekonomik Forum'un aralık ayı sayısında Musta- fa Sönmez'in yaptığı araş- tırmaya göre, lstanbul'da- ki en yoksul aile ileen zen- gin aile arasındaki gelir farkı 1437 kat. Türki- ye'nin en büyük 19 kenti için 1994 verilerine göre yapılan değerlendirmede, gelir dağılımı en adaletsiz olan kentlerin sıralaması şöyle: İstanbul, Adana, Er- zurum, Antalya, Ankara, Trabzon, Bursa, Konya, Samsun, İçel, Denizli, Iz- mir, Gaziantep, Kayseri, Eskişehir, Malatya, Zon- guldak, Kocaeli, Diyarba- kır. tstanburdaki en düşük gelirli ailenin yıllık geliri 700 dolar. En yüksek gelir- li ailenin yıllık geliri ise bir milyon 6 bin dolar. Ekonomik Forum'da yer alan araştırmada şu değer- lendirme yapılıyor: "tstanbul'un, araşur- manuı yapddığı 1994te bö- lüştüğü gelir, 6075 trilyon lira. Aynı yılın ortalama dolar kuru 30 bin lira ka- bul edilirse, İstanbul'un kullandığı gelir 20 miKar 251 milyondolardemektir. tstanbul'da yüzde 5'lik kesimi oluşturan 90 bin zengin aile gelirin viizde 42'sini ahrken,geriyekalanyaklaşıkbirmilyon700bin ailegefirinyüzde58'inipaylaşıyor. 1994te İstanbul'un en zen- gin yüzde 20'si bu gelirin yüzde64'ünedkoymuşgö- rünüyor. Ama İstanbul, dolayısiylaTürkiyepirami- dinin en zirvesindeld bu azınlığın da daha 'tuzu ku- ru' lan var. Yüzde 20'Bkde- ğO de yüzde 10'luk ne ka- dannaelkoyuyor diye bak- üğnuzda karşuuza getirin yüzde 52'si gibi çarpıcı bir yanıt çıkıyor. Vani İstan- bul'da yaşayan 1 milyon 780 bin ailenin yüzde 10'u, kentin 20 mityar 251 mü- yon dolarlık gelirinin yüz- de 52'sine el koyarken, ge- ri kalanlar yüzde 48'le ye- tiniyoriar. En tepede oru- ran yüzde 5 azuılık, pasta- nın ne kadannı yiyor diye soralım: Yanıtyüzde 42'si- ni. Yani İstanbul'un 90 bin zengin ailesi gelirin yüzde 42"si olan &5 mih-ar dolara e) koyarken 1 milyon 700 bine yalan aile yüzde 58'e talim ediyor. tstanbul'un yüzde buini oluşturan 18 bin aile gelirin yüzde 29'unu, yaklaşık 6 milyar dolan ahyor!" En zengin yüzde 5'lik kesim gelirin yüzde 42'si- ni ahrken, en yoksul yüz- de 5'lik kesim ise gelirin yüzde birini alabiliyor. En zengin yüzde 5'lik kesim 89 bin aileden oluşuyor. En zengin yüzde biri oluş- turan 18 bin aile ise 61 bin kişiden oluşuyor ve İstan- bul gelirinin yüzde 29'na elkoyuyor. ŞIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR oral.calislar(5 raksnet.com tÜ Işletme Fakültesi kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. SEHER MIZRAK "Liberal" görünümlü gazete- lerimızden birisinin dünkü man- şeti şöyleydi: "MGK'den irtica uyarısı". Yazının spotunda şun- lar yer alıyor: Din görevlileri grup- lar halinde MGK Genel Sekreter- liği'ne gelerek iç ve dış tehdttler konusunda subaylardan oluşa- cak bir ekip tarafından bilgilen- dirilecekler. Gazeteci ve işadam- lannın da davet edilmesi planla- nan dersler, mart ayında başla- yacak. Siyasi partilerin yönetbi kadrolanna da kurs verilmesi düşünülüyor. Refah Partısi'nin hükümette bulunduğu dönemde, siyasi Is- lamın gündelikyaşamı tehdit et- mesi, toplumda tedirginlik ve gerilim yarattı. Taksim'e cami, Refahlı belediyelerin modem ya- şamı kısıtlamayayönelikgirişim- leri, huzursuzluğu üst noktalara çıkannca, 28 Şubat Milli Güven- lik Kurulu karartan gündeme gel- di. Genelkurmay, 28 Şubat ka- rarlarının ardmdan REFAHYOL hükümetınin uygulamalarını he- def alan bir dizi brifing başlattı. Bu brifingler, toplumun, basının Çözümü Genelkurmay'a Havale Etmek ve bürokrasinin etkili kurumlan- nın desteğini sağladı ve Erba- kan hükümeti, bu süreç içinde devrildi. Yerine ANASOL-D hü- kümeti kuruldu. Ancak, askerin "irtica" duyartığı sürüyordu. Is- lamcı seımaye ve "şeriatçı ka- nai/ar" da MGK'nin gündemini beliriemeye devam etti. Genel- kurmay, bütün bu süreç içinde önemli bir inisiyatif kazandı. Demokrasinin yerleştiği bir ül- kede, askerin gündeltk yaşam ve siyasi yaşam içinde böyiesi- ne etkin olması kabul edilemez. Türkiye, yıllardır farklı bir yapı- lanma içinde. 12 Mart ve 12 Ey- lül askeri darbeleri, yaşamımızı eskisinden tazla otortterleştir- mişti. Türkiye, hâlâ 12 Eylül dö- neminin hukuki düzeni ile yöne- tiliyor. Pariamento, 12 Eylül dö- neminde şekillenen partilerin egemenlığinde. Hükümetlere hâkim olan anla- yış zaten otorıter yapılanmaya çok yatkın. Bu yüzden, demok- ratikleşme yönünde bir türlü adım atılamıyor. Türkiye, ınsan haklannı sürekli ihlal eden bir ül- ke görünümden kurtulamıyor. Siyasi İslamın yükselişi, Gü- neydoğu'da binlerce insanımı- zın yaşamına mal olan savaşın sürüp gitmesi, toplumdaki çare- sizliği arttınyor, buna çözüm üre- temeyen parlamentonun ise prestij kaybetmesine yol açıyor. Bu ortamda, toplumun belli ke- simleri, basının önemli bir ağırtı- ğı, askerin devreye girmesini bir kaçınılmazlık olarak görmeye başlıyor. Erbakan'ın Başbakanlığı dö- neminde kabul edilen "Kriz Vö- netimi Kararnamesi" Genelkur- may'ın yetki ve olanaklannı da- hada arttırdı. Yine dünkü bir ga- zetenin haberine göre, Milli Gü- venlik Akademisi tarafından üst düzey bürokratlar için, kriz dö- nemindeki sorumluluklarını an- latan sempozyumlar düzenleni- yor. Pariamento ve hükümet, iş- lerin içinden çıkamadıkça ve kriz derinleştikçe, askerierin inisiya- tıfı daha da artıyor. Bu gelışme ise birçok kesim tarafından doğal bir zorunluluk gibi kabul ediliyor ve içselleştiri- lıyor. Asker, güvenilir ve dısiplin- li bir kurum olarak daha fazla ön plana çıkıyor ve çözüm gücü olarak etkinliğini artınyor. Hatta, Ankara'da bazı bakanlann, çık- maza giren bakanlığına ait işleri çözebilmek amacıyla askerler- den yardım istediği söylentileri dolaşıyor. Askerin ağırlığının bu kadar artması ve her kilıtlenen sorunu çözecek güç olarak ortaya çık- ması normal birdurum mu? Tür- kiye, demokratik bir hukuk dev- leti haline bu yoldan ulaşabilir mi? Türkiye, siyasi Islamla bir mücadete yürütmeli. Kürt soru- nu bir çözüme ulaştınlmalı. Enf- lasyonun önüne geçilmeli, gelir dağtlımındaki adaletsizlik bir an önce düzeltilmeli. Bütün bunlar ancak demokrasi içinde çözü- lürse bir kalıcılık kazanır. Otoriter çözümlerin nelere yol açtığını 12 Eylül deneyıyle yaşamadık mı? Kürt sorununun bu kadar için- den çıkılmaz hale gelmesi, dev- let içinde çetelerin oluşması, yargısız infazlar, kara paranın en büyük güç haline dönüşmesi, katillere, uyuşturucu kaçakçıla- nna yeşil pasaportlar verilmesi, bu otoriter mantıkla oluşmadı mı? Birçok işi bugün askeriereha- vale etmek bizleri rahatlatabilir. Hiçbirgüç kendisine sunulan ik- tidar olanağını reddetmez. As- kerier bu durumdan kendilerine "vazife" de çıkarabilirier. Ya son- rası? Partamentosu tamamen saf dışı kalmış ye çökmüş, hü- kümetleri acız bir ülke, kendi ge- leceğini nasıl kuracak? "İrtica kurslar"\ da, Türkiye milli eğitimi- nin modernleştirilrnesi de parla- mentonun işi değil mi? Bütün bunlan, isterseniz ye- niden düşünelim. Kısavadeli he- saplar uzun vadede pahalı so- nuçlar yaratır. CUMARTESİ \AZELARI ATAOL BEHRAMOĞLU Yeni Bir Aşktan Önce Yeni bir yıl yeni yaşantılara başlangıç gibidir. Ömrünü tüketen eski ajandaların yenileriyle yer degiştirmesi, eski adres ve telefon defterlerinin gözden geçirilip yenilenmesi gibi eski yaşantılar da yeni bir yıl öncesinde bir kez daha gözden ge- çirilir. Geride kalanın geride kalmış olduğu belki en kolay yeni bir yıl öncesinde kabul edilir. Bu kabul- lenişte, geride kalan için duyulan hüzünle yeni ya- şantılann umut ettirdiği heyecanın çelişik birlikte- liği vardır... Yine de, geride kalanın tümüyle sona erdiği, ki- şiliğimizde, duygularımızda ondan hiçbir iz kal- madığı, kalmayacağı söylenebilir mi? Modern iliş- kilerin insanı, en güçlü duygusal yaşantılan da, sı- radan, günlükyaşantılar gibi, günübirlik yaşama- ya eğilimlidir. Bir aşk bitmişse vakit geçirmeksizin yenisi yaşanmalıdır. Tüketilmiş bir yaşantıyı kur- calamaya gerek yoktur. Göz açıp kapayasıya ge- çen hayatta duygusal aynntılaria zaman yitirmek anlamsızdır. Gittikçe daha sık rastlar olduğumuz bu tür düşünceler, insanı bir emrne-basma tulum- badüzeyine indirgeyen tüketim toplumu ideoloji- sinin dolaysız yansımasıdır. ••• Şairierin duygusal kimseler olduğu söylenir. Duygusallık bir yaşantıyı derinliğine algılamaksa bu tanım yerindedir. Yaşanmış olan şeylerin ger- çekten yaşanıp bitmiş olduğunu kabulde en çok şairierin (ve şiirin) zorlanması bu algılayış yoğun- luğuyla ilgili olabilir. Yeni bir yılın ilk günlerinde okurlarımla paylaşmak istediğim iki şiirden ilki, benim ilk gençlik yıllanmın çok sevgili bir şairinin, "Acı Su" adlı bir de kitabı olan Teoman Kara- hun'un, 1958tarihli birVartıkYıllığı'ndaokuduğum ve Ankara'daki üniversite öğrenciliği dönemimde nice yalnızhk gecelerime eşlik eden "Yeni Bir Aşk- tan Önce" adlı şiiridir: Senin için yazdığım şiiheri Dün teker teker okudum Nasıl sevmişim bir zamanlar Ûrneğin yüzen gemileri Bunca mavisini denizin Fark etmemişim şimdiye kadar Beni eski bir tanıdık diye hatıria Tut ki ölümsüz anılar yaşadık .. • Bana sevgiyi öğrettin, yalnızlığı Bir de uykusuz gecelerde çaldığım O acılı, umutsuz ıslığı. > Şimdi uzaksın, bir karanlık öte Ay '?'$?' yok, üryansın çınlçıplak Şu sokak başı konuştuğumuz '. •" "' Keçiören yolu tozlu ıslak Sanki aradan yıllar geçmemiş Beraberiz, mutluyuz, güven içre Öyte zor ki yokluğuna inanmak. 11 Bu aşk içimde aynı hızia - •><:•• ' . S T . ' ^ İ I ' ' Akarsa önteyemem diyonjm • ' •'•. Arafık kapıdan karanlıklar geliyor ' -" örtmeliyim kimsesizliğim duyulmasın ' ••" . Ben sana susadım, kadınlığına Vahşi parmaklanm saçlannı anyor Beni eski bir tanıdık diye hatıria. ••• Yeni bir yıl yeni yaşantılara gebedir. Eski, yaşa- nıp bitmiş, tıpkı geride kalan yılın -o sırada öyle- sine önemli- ajandası gibi artık anlamsızlaşmışttr. Yine de Pablo Neruda'nın, eski eşi Delia görüp üzülmesin diye, yeni eşi Mathilda için yazdığı aşk şiirieri kitabını, üzerinde şair adı olmaksızın ya- yımlatması, beni duygulandınyor. Ve 1883-1937 yıllan arasında yaşamış bir Macar şairinin, Gyula Juhasz'ın bir şiiri, gerçek aşkın ölümsüzlüğünü duyumsatarak, yeni bir yılın ilk günlerinde de göz- lerimi yaşla dolduruyor: Sanşınhğı nasıldı, bilmiyorum artık Ama bildiğim, kırlar da sanşındır. Sararan yaz zengin başaklaria geldiğinde Bu sanşınlıkta yeniden onu buluyorum. Gözlerinin mavisi nasıldı, bilmiyorvm artık Ama, güzle birlikte gökler açıldığında Eylülün o baygın aynlışında Gözlerinin rengine yeniden dalıyorum Sesinin ipeği nasıldı, artık bunu da bilmiyorum Ama, bahann başında çayır iç çekerken öyle sanıyorum ki Anna'nm sıcak söz/eri Gök kadar uzak bir bahardan bana sesleniyor. Batman'da operasyon Hizbullah militanı 14 kişi yakalandı BATMAN (Cumhuri- yet) - Batman'da 1994- 1996 yıllan arasında RP'li Belediye Başkanı Salih Gök'ün kardeşi Sel- man Cök ile gazeteci Sabri Daş'ın da aralann- da bulunduğu 12 kişıyi öldürdükleri, 3 kişiyi ya- raladıklan bildirilen Hiz- bullah örgürünün Ilim Grubu'na bağlı 14 mili- tan yakalandı. Batman Emniyet Mü- dürü M. Emin Körpe'nin verdiği bilgiye göre; kent merkezinde örgüt adına adam öldürdükleri ve eleman kazandırdıklan saptanan Fevzi Bademci, Seyiman Ekincl,Mehmet Keskin, Orhan İlçiıı. Ra- mazan Özdemir, Hasan Aslangiray, Sadettin As- langiray, M. Salih Aslan, Mehmet Güngör, Şeyh- mus Özer,ResulGüngör, Alaattin Basut, M.Salih Özcan, Masum Eroğlu adlı Hizbullahçılar dü- zenlenen seri operasyon- lar sonucu gözaltına alın- dılar. Emniyet Müdürü M. Emin Körpe, aralannda tetikçilerin de yeraldığı örgüt mensuplannın üze- rinde üç tabanca, şarjör, fişek ve örgütsel dokü- manlann da ele geçiril- diğini kaydetti. Yakalanan Hizbullah militanlannın gerçekleş- tirdiği öne sürülen ey- lemler arasında RP'li Batman Belediye Başka- nı Salih Gök'ün kardeşi Selman Gök ve Hürriyet gazetesinin Kozluk Mu- habiri Sabri Daş ile Za- hir Balan, M^dahartin Demir, İhsan Mebmetoğ- lu, Eyüp Taş, Reşh Gök, Fuat Suna, Medi Suna, Mehmet Sağlam, Ahmet Artık ve Hasan Topik'in tabancayla öldürülmesi, Selman Suna, Mehmet Değirmenci ve Aziz Öz- demir'in de satır ve bı- çakla yaralanması da bu- lunuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear