Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 1998 PERŞEMBE
12 KULTUR
Hüseyin B. Alptekin'in 'Depresyon Nesneleri' sergisi yeni sanatçılann katılımıyla Galeri Nev'de
Bir varotuş biçimi olarak depresyon
AHU ANTMEN
"Bvvana Şeytanı" filminin 1952 yı-
lında Amerika'daki ilk gösterimi tarihe
geçti. Iki vahşi aslanın öyküsünü anla-
tan bu filmin tek özelliği, üçboyutlu ya-
ni 'Doğal GörüntûHi' olmasıydı. Film
şirketi, "Aslanlarkucağmızaoturacak"
sloganıyla piyasaya sürmüştü "Bvvana
Şeytanı'"nı. Bugün bu fılmi ya da Ro-
bert Stack, Barbara Britton. Nigel Bru-
ce gibi oyunculannı pek anımsayan yok.
Üçboyutlu gözlüklerle söz konusu fil-
mi izleyenlerin fotoğrafı ise yirminci
yûzyılın unutulmaz görüntüleri arasın-
da yer alıyor.
Fransız düşünür Guy Debord'un,
197O'lı yıllarda yayımlandığında "Ye-
ni kuşağın Kapital'i" olarak değerlen-
dırilen "GösteriToplumu" kitabının ka-
pağında da yer alan bu fotoğraf, "Eğ-
İence tükethni" kavTamının anahtar gö-
rüntülerinden biri olarak kabul ediliyor
bugün.
Görüntüde yer alan insanlara bir ba-
kalım: Göstennin, görüntüler toplamı
değil, görüntüler aracılığıyla insanlar
arasında kurulan sosyal ılişkinın kendı-
si olduğunu ılen süren Debord'un göz-
lemledıği gıbi. sosyal bir mekânda bir
arada bulunuyorlar. bakışlannın odak-
landığı nokta 'aynılastınyor' onlan. O> -
sa onlan birbınnden ayıran. birbırlerı-
ne yabancı kılan. aralanndakı diyaloğu
engelleyen de gösterinin ta kendisı. A\-
nı noktaya bakıyorlar. omuzomuza otu-
ruyorlar ama birbirlerinden olabildiğın-
ce uzaklar. Her biri. yanındakının var-
lığını unutacak kadar kapılmışbüyüsü-
ne gösterinin...
Çağdaş yaşamı sorgulama
Son yıllarda depresyon temasına eği-
len sanatçı Hüseyin B. Alptekin. Maç-
ka Galeri Nev'deki "Objects of Depres-
sion" (Depresyon Nesneleri) sergisini
bu görüntü üzerine temellendırerek
depresyonun sosyal nedenlenni günde-
me getiren çeşıtlı sorular uyandınyor.
Teknolojik gelişmelenn baş döndü-
rücü hızına ayak uyduramayan, çağdaş
yaşam tarzının getirdiği bireyselleşme.
yabancılaşma ve yalnızlaşmayı kaldıra-
mayan. içinde yaşadığı toplumla ıster
• Hüseyin B. Alptekin'in sergisini asıl ilginç kılan, durağan bir yerleştirme değil, başka
sanatçılann katılımıyla gelişen bir süreç olması. Sergi, son haftasında Macar sanatçı Hilda
Kozari, Finlandiyalı sanatçı Esa Vesmanen ve Arhan Kayar'm işbirliğiyle farkh boyutlar
kazandı. Depresyon temalı bir sergi çerçevesinde bir araya gelen
bu sanatçılan birleştiren etkenin, Finlandiya'da gerçekleştirilen Işık Festivali
olması ise başlı başına bir özelliği serginin...
Hüseyin B. Alptekin, Esa Vesmanen, Hilda Kozari ve Arhan Kayar. (Fotoğraf: KAAN SAGANAK)
istemez bir tür çatışma içine giren gü-
nümüz insanının. artık neredeyse nez-
le kadar sık kapıldığı bir hastalık dep-
resyon \a da Turkçesiyle 'ruhsal çö-
küntü'. Ve günümüzde. eğlenceyi tû-
ketme biçimlenmiz bile bu ruhsal çö-
kiintünün kaynağına ilişkin ipuçlan ve-
riyor: Pek çok aile, yemek yerken bile
birbirinin suratına bakacağına televiz-
yona bakmıyor mu? Hüseyin B. Alpte-
kin, pembe \e mavı neon ışıklan (Ka-
ramsar düsüncelere kapılıvor musunuz
sık sık?), tıbbi birteşhis divanı (Kpndı-
nizi sürekli vorgun mu hissedivorsu-
mc?) ve Baltık Denizi'nden çıkrnış bir
balık (Herşe\' anlamsız mı gelivor ar-
tık?) gibi nesneleri. eğlence tüketiminin
simgesi haline gelmiş o fotoğrafın dev
boyutlu görüntüsünün yanına yerleşti-
rerek, izleyiciyi 'çağdaş' yaşamını sor-
gulamaya çağınyor sanki...
Hüseyin B. Alptekin'in sergisini asıl
ilginç kılan ise, durağan bir yerleştirme
değil. başka sanatçılann katılımıyla ge-
lişen bir süreç olması. Sergi. son hafta-
sında Macar sanatçı Hilda Kozari. Fin-
landiyalı sanatçı Esa Vesmanen ve Ar-
han Kayar'ın işbirliğiyle farklı boyut-
lar kazandı. Depresyon temalı bir sergi
çerçevesinde bir araya gelen bu sanat-
çılan birleştiren etkenin, Finlandiya'da
gerçekleştirilen Işık Festivali (güneş öz-
lemini bu gibi çabalarla hafifletiyor
Finliler!) olması ise başlı başına bir
özelliği serginin...
Arhan Kayar'ın sergi kapsamında iz-
lenebilen beş saatlik videosu, bu dört-
lünün söz konusu festival çerçevesinde
Finlandiya'da buluşmalannı ve Nev'de-
ki sergiyi tasarlamalannın görsel öykü-
sünü anlatırken, o üçboyutlu film gös-
teriminin fotoğrafiyla ilginç bir ilişki-
ye giriyor. Yaşadıklanmızı belgelemek,
geçmişe dönebilmek ve biraz da eğlen-
mek için çekmiyor muyuz bu videola-
n? Mutlu günlerde 'eğlenirken' çekil-
miş video görüntüleriyle o eğlencenin
görüntüsü sayısız kereler tüketilmiyor
mu? Gösterinin, 'Zamanın sahte büin-
ci' olduğunu söylüyor Debord...
ilginç depresyon nesneleri
Depresyonun, tipkı sanat gibi bir 'Bfl-
me tara', bir bakış açısı hatta bir varo-
luş biçimi olduğuna inanan Hüseyin B.
Alptekin'in öteki sanatçılarla yaptığı iş-
birliği sonucunda daha başka ilginç
'Depresyon nesneleri' katılmış sergiye:
Sözgelimi, yaşadıklan uzun kış süre-
cinde gündüzleri unutan Finlılerin dep-
resyona girmesini engellemek için Phil-
lips'in çıkardığı bir alet... Insanlann gü-
neş eksikliğini gidermek için her sabah
biraz karşısında durduklan. Finlandi-
ya'da kimi sosyal mekânlarda da yer
alan bir tür 'anti-depresan ekran' bu,
bir Fin Prozac'ı! Sanatı ışık üzenne te-
mellenen Hilda Kozari,değişen ay sim-
geleriyle katılıyor sergiye. Esa Vesma-
nen ise, çağımızda tüketimin simgesi
haline gelen plastik torbalan malzeme
olarak kullanarak mutlu olmak için tü-
keten, tükettikçe kirleten, kirlettikçe de
tükenen insanın depresif kısırdöngüsü-
ne göndermede bulunuyor.
Gazete sütunlanndan asla eksik ol-
mayan depresyon temasma (her zaman
okuru bulunuyor çünkü) ucuzbelirleyi-
cı öğelerden kaçınarak ilginç yaklaşım-
lar getiren sergi, Galeri Nev'de 4 Şu-
bat'a dek sürüyor. Eskilerin melankoli
dedikleri günümüzün pop hastahğına
farklı gözlüklerle bakmak için bizce
gidip görün.
Kanımstuiığın içinden bir ışık
ffecati TosunerHn yeni öyküleri 'Bir Tutkunun
Dile Getirilme Biçimi 'adlı kitabında yer alıyor
ÖZLEM GÜLŞEN
'Kambur ve Öncesi', 'Sisli ve
Sonrası'... Yapıtlanndaki karam-
sarlık ve yalnızlık duygusuyla ta-
nıdığımız Necati Tosuner'ın top-
lam 7 övküsünün bulunduğu 'Bir
Tutkunun Dile Getirilme Biçimi'
Yapı Kredı Yayınlan'ndan çıktı.
Geçen yıl 'Armağan' adlı öykü-
süyle Haldun Taner Öykü Odü-
lü'nü alan Tosuner, uzun bir ara-
dan sonra yenıden okurlarıyla bu-
luşuyor. 20 yaşından bu yana ya-
şadıklannı, acılannı. ıç çalkantı-
lannı dile dökerek 'Kambur'unun
verdığı ağırlığı hafifletmeve çalı-
şıyor, Tosuner. Bugüne dek "Öz-
gürlük Masalı", •Çıkmazda".
'Kambur', •Necati Tosuner Soka-
ğı' ve 'Çügınsı' adlı öykü kı-
taplannın >anı sıra 'Sancı
Sancı' adlı romanı yayımla-
nan Tosuner, anlatılmasını
gereklı bulduğu her şeyi.
kendi yaşamından esınlene-
rek yazıyor.
"Yazdıklanm elbette ka-
ramsar olacak.'Yaşanan ha-
yat' onu gerektiriyor." 'Ka-
ramsar' bir şeyler yazmaz-
sa öncelikle kendısine karşı
yalancı durumuna düşeceğı-
ni düşünüyor. Aktarmak ıs-
tediklenni değil de bır "dans
partisini' anlatan öyküler
yazsa daha mı iyi olurdu?
insanın bir eksiklıği olduğu-
nu bile bile; onu değil de
başka bır olayı anlatması
lyimserlik mı olurdu? Hayır
Bu yüzden de 'kara' onun
yazdığı ö\ külenn temel ren-
gi. Ancak bu 'kara'nın içın-
de umuda olan inanç, sevgi-
ye olan güven duygusu. kü-
çük sevinçlerden büyük se-
\ inçler yaratma becerisi hep
var. Kitaplannda da bu öğe-
leri ön plana çıkaran Tosuner, bu
gelişimi şöyle anlatıyor: "Özgür-
lük Masalı bir şeyler anlatmak is-
teyen ve kendini ele veremeyen ö>-
kuleri içerir.'Çıkmazda' ne anla-
tacağına karar vermiş ama anlat-
makta tedirginlik duyan bir insan
vardır.' Kambur'da ise bu ikisinin
toplamını da aşan ve ikisini ayrı ay-
n içeren bir kitap ortaya çıkmıştır."
'Kambur'dakı 'tki Gün' adlı
öyküsüyle de TRT 'Basarı Ödü-
lü'nü alan Tosuner. bundan sonra-
ki kitaplannda anlattığı temel so-
runun daha değişik nitehkler ka-
zandığına değınıyor. Yaşama kar-
şı karamsarlık duyarken bile yaşa-
ma sevincini yansıtabilen bir To-
suner var. o öykülerde. Son kita-
bında ise durum biraz daha farklı.
Kısa öykülerde gölgeli de olsa
kendini belli ediyor. Kitaba adını
veren uzun övküde ise ''başrolde'
olan o değil. Hep kendini anlatan
bir yazar olmaktan korkmuyor
mu, Tosuner? "Kendimi anlatır-
ken başlangıçta bir tedirginlik ya-
şadım. Benbunubir "amelışat" gi-
bi görüyorum. Masada yatan da,
ameliv atı >apan da si/siniz. Kendi-
ni irdelemenin verdi0 acı duv gusu
ve onu başkalarına \ansitabilme-
nin verdiği mutluluk. İkisi bir ara-
da. Bunu sev dim, sanıvorum. Yaz-
mava başladığun dönemde 1%3-
64vıllannda değişikedebiy at anla-
v ışları hâkimdi. Toplumcu gerçek-
çiük. Benim vaşadıgım gerçek de
toplumu ilgilendirhordu. Onlar
toplumun geri kalan kısmını, ben-
/kendimi anlatırken başlangıçta
bir tedirginlik yaşadım. Ben bunu
bir 'ameliyat' gibi görüyorum.
Masada yatan da, amelıyatı yapan
da sizsıniz. Kendini irdelemenin
verdiği acı duygusu ve onu
başkalanna yansıtabilmenin
verdiği mutluluk.'
se kendimi anlativordum. Bir tür
görev pavlaşımı." Çe\ resinde. onu
toplum dışı bır şev anlatıyormuş
gıbi görenlerde olmuş tabiı. Oysa
o bunu hiç önemsemeden kendi
bıldiği yolda yavaş yavaş ilerle-
mış. Bır araya getınlıp tekrar >a-
yımlanan ö>külennı okumuş.
"Onlan. bugün yeniden okudu-
ğumda beğenmemiş olsay dım, >a-
yımlanmalarını isteme/dim. Uzun
bir süre oldu. 35 vıl. eskimek ve
demlenmek için veterli bir süre."
Tosuner ıçın 'tutku' nedır? Bu kı-
tabı ele alırsak 'bir kaduı'. Öykü-
lenn kıminde anlatıcının tam kar-
şısında yer alan. kıminde de salt
bılınçte v ar olan bır > a da pek çok
'kaduı'.
Pekı tutkuvu varatan ne?
"Yaşanan yakınlaşma-uzaklaş-
ma. sevgi-gerilim gibi konumlama-
lar. Bu gerilim, o 'tutku'yu yaratı-
yor. Uzun öykü 'Bir Tutkunun Di-
le Getirilme Biçımi'nin ise kitabı
bütünleven bir yanı ve okuyucuv u
son savfava kadar sürükleyen bir
'gizem'i var."
Yazamadığı.'tıkandıgı" dönem-
ler olmuş mu hiç?
"Yazarken bir nkanmavla kar-
şı karşıva kalmadım. Çünkü çok
yazmak gibi bir kavgım hiç olma-
dı. Toplam 80 öykü içinden 3-5 ta-
nesi kalıcı olsa yeter. Hiç de az de-
ğil. Bir yazarın ulaşmak istediği
nokta budur. 800 tane de olsa aynı.
8 tane olsa da aynı bekkntivlc ya-
zar ya/.ılarını insan.
Toplumsal gerçekliğin bir baş-
ka bovutu da onun fiziksel
özelliği "Zayıflık' olarakad-
landınlabilecek tüm öğeleri
bir kazanım biçimine sok-
ınayı başarabildim. Vazıyor
olmanın verdiği bir rahatlık
var. Birtakım komplekster-
den kurtulabilivorsunuz.
Ö/ellikle genç v aştay ken ya-
şadığım bunalımı bugün ar-
tık yaşamıyorum."
Hayatında oluşan ikincı
kamburu ise "Necati Tosu-
ner Sokağı' \ e 'Çügınsı'da
anlatıyor. Tosuner. Ancak o.
tüm bunlardan uzakta haya-
tına yeni renkler katmak
ıçın yazıyor. Öykülerindekı
yalınlık da bunun sonucun-
da ortaya çıkıvor. Yalınlık,
yazarın içinden gelen bir
şey ona göre Hatta bazı an-
layışlara göre bu. büyük bır
kayıpbileolabılır. Yazdıkla-
nnı kolay beğenen bırisi ol-
madığı için de hepsını bir
'elek'ten geçirıyor önce.
Sonra da en sade biçimine
kav uşturuyor öykülerini.
Okuyucusunu karşısına alıp.
onunla konuşuvormuş gibi yazı-
yor. Içten ve yalın. Yazdıklannın
değerlendırilip. ödüllendinlmesı
onu en mutlu kılan olaylardan bi-
ri. "Ödüller beni sevindirdi. Bu
arada katılıp kazanamadığun pek
çok vanşnıa oldu. Kambur'da
"Pencereler" adında bir öykü var-
dır. Benim intihar etmevi düşündü-
ğüm sıralarda \ aşadığım bunalımı
anlatır. Cemal Süreya bir yazısın-
da "Ödül aldı \e intihardan vaz-
geçtı' der benim için. Bu anlamda
hayatıma olumlu etki eden etmen-
lerden biri ödüi."
Şu sıralar yine yazmakla meşgul
Tosuner. "Kara'nın yanına farklı
renkler katarak 'havası' farklı öy-
küler yazmakla...
jfsane
grubun geri
planda kalmış
bu genç
yetenek şimdi
ölümünden 36
yıl sonra adına
açılan sergiyle
yeniden
keşfedilecek.
Kardeşinin en
büyük isteği
ise Sutcliffe 'in
isminin Oasis
besteleriyle
ölümsüzlüğe
kavuşması.
Beatles'in beşinci üyesiKüttür Servisi - L'nlü Beat-
les Topluluğu'nun kuruluş aşa-
mabindakı üvelennden Stuart
Sutcliffe'nm onümüzdekı ay
sergılenecek olan anı eşyaları-
nm arasından henüz bestelen-
memış Beatles parçalan çıktı.
SutclıfFe'nın kız kardeşı Pauli-
ne SutclifTe, parçalan Oasıs
grubunun üyelerınden Noel
Gallagher'inbestelemesıni is-
tıyor.
Beşinci Beatles üyesı olarak
bılınen Sutcliffe. topluluğun
ılk 'single'ı l
Love Me Do'nun
pıyasa>a çıkmasından altı a>
önce, 1962 vılında. 21 yaşın-
dayken \eda etmıştı hayata.
Yeni bulunan şarkı sözlerının
Sutcliffe \ e John Uennon tara-
fından 1960-61 vıllarında ikı
sanatçının Li\erpoorda a>nı e-
\ i pa> laştığı dönemde > azıldı-
ğı düşünülüvor.
Stuart'ın kız kardeşı parça-
lan Beatles"ın çızgisini en ıyı
şekilde sürdüren grup olarak
gördüğü Oasis'e vemıek için
topluluğun Amenka turnesmı
tamamlamabinı beklı>or. An-
cak Beatles'ın >aşa>an ıkı üye-
sı Paul McCartnev \e George
Harrison, Oasıs konusunda av -
nı görüşlen paylaşmıyor. Har-
rison, genç grubu her fırsatta
eleştırirken McCartnev de
"Müzikleribanahiçbirşev ifa-
de etmiyor. Kendilerini çok faz-
la ön plana çtkanyorlar ve ta-
vırlannı çok sapkın buluyo-
rum" şeklinde açıklamalarda
bulunuyor.
Önümüzdeki ay Londra'da
KDK Galerısfnde açılacak
olan 'From Liverpool to Ham-
burg' başlıklı sergıde Sutclıf-
fe'ın fotoğraflan. anılan \e
mektuplanndan bölümler. sa-
nat okulunda kaleme aldığı
makale müs\eddelen ve bır
kısmı yarım kalmış beş şarkı
sözü ver alıvor Sersmın en
önemli bölümü de sanatçının
50 kadar çizım ve tablosuna
aynlıyor. Yaşamı 1993 yılında
'Backbeat' adı altmda beyaz-
perdeye aktanlan Sutcliffe'in
tablolan daha önce de Was-
hıngton'da Govinda Galeri-
si'nde sergilenmıştı.
Galerinin ortaklanndan Ka-
te Deüa Kilroj bu sergi sayesin-
de Sutcliffe'in çok yönlü sa-
natçı kışılığinin ortaya çıkaca-
ğını belirtiyor: "Stuart öune-
sevdi çok ünlü bir müzisyen,
yazar. ressam ya da film yönet-
meııi olahilirdi."
teneksizlığine karşın sergide
yer alacak olan mektuplann-
dan da anlaşıldığı üzere gru-
bun felsefesınin belirlenme-
sinde büyük etkisi vardı Sutc-
liffe'in. Beatles'in en büyük
ayncalıklanndan biri olan gi-
yim tarzlan bile Sutcliffe'in et-
kisiyle belirlenmişti.
Kısa yaşamında en tutkulu
aşkını fotoğraf sanatçısı Ast-
rid Kircherr'le yaşayan Sutc-
liffe, kardeşi Paula'ya yazdığı
mektuplann birinde kız arka-
daşmın kendisi için çizdiğı kı-
yafeti şöyle anlatıyordu:
Stuart Sutcliffe, kız arkadaşı Astrid Kircherr Ue.
Sutcliffe, LennonTa sanat
okulunda tanışmıştı. Ham-
burg'daki Beatles günleri sıra-
sında akşamlan grupla bırlık-
te bas çalıyor, geceleri sabaha
kadar da tablolannı çiziyordu.
Sanatçının Hamburg Devlet
Güzel Sanatlar Cniversite-
sı'nden öğretmeni Eduardo
Paolozzi genç yaşta vitirdığı
öğrencısının yetenekleri üze-
rine şunlan söylüvor. "Yaşa-
saydi tek başına bile bir Beat-
les ederdi."
Sutcliffe dığer dallardakı
başanlan nedenıyle ahnmıştı
gruba Gıtar konusundakı ye-
"Uzun bol paçah tek kumaş-
tan vapılmış pantolon. Panto-
londan farklı bir kumaştan di-
kilmiş bir ceket Büyük düğ-
meler ve piskopos yakah göm-
lek." Paul McCartnev Sutclif-
fe'in bu kıyafetıni ilk gördü-
ğünde dalga geçmiştı genç sa-
natçıyla. Ancak kısa süre son-
ra bütün grup üyeleri benimse-
mışlerdi bu giyim tarzını.
Sutcliffe beyin damarlann-
dakı bır rahatsızhk nedeniyle
10 Nisan 1962'de öldüğünde
Beatles üyeleri bir gün sonra
havaalanında Sutcliffe'ın kız
arkadaşından aldılar haberi.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Yitirdiklepimiz...
Yitirdiklerimiz, şimdi birer anı mıdır? Yoksa tüm
anılanmız aslında yitirmış olduklanmız mıdır; biz bu
"ac/"yı içimizde saklanz da onlara bırer anı m\ de-
riz...
Anılar, anılanmız geride kalan yılların basamak-
larıdır; birer ikişer çıkmış olduğumuz. Bazen gü-
lüp, bazen ağladığımız... Ama çok uzaktadırlar:
"Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?"
Hani yine yol göründü de bu acımasız yaşam se-
rüveninde ve bu şehrin gizemli labirentinde...
Henüz dudaklarında yitmediğiniz bir kadının
saçlarında parmak uçlarınızın dolaşması gibi bu
yedi tepeli şehirde yol almak.
Tüm anılan bırakırken geride yenisine merhaba
da demek var! Yenısinin, gelecekte olanın, mutlu
olmasını dileyerek, umarak.
Mutluluk, hep gördüğümüz, ama bir türlü ula-
şamadığımızVenüs'ün bir başka adı, bir başka ta-
nımıdır, bence. Değil mi? Değildir diyene ne mut-
lu!
Geceleyin bir karlı kayın ormanında yalnız başı-
na yol almak da var, tabii ki:
"Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkâhıyım,
elini ver, nerde elin?"
Son kez bakmak, son geceyi tüm köşelere ba-
karak, uyumadan geçirmek; anılar her bir köşede
asılı durmakta çünkü. Yeni bir gün doğduğunda da
başka bir mekâna doğru yol almak... Yeni bir ya-
şamın, ışıltısını umarak!
Anılarınızı, bir başkasmın yaşayacağı başka anı-
lar olarak duvartann suskun yüzünde bırakmak...
Bir kez daha dönmemek üzere; bir kez daha
güneşin doğuşunu, mehtabın yükselişini, mavi su-
lardaki hüzünlü tekneleri görmemek üzere yol al-
mak var, yeni bir günün aydınlığında...
Başka biryerde de görmek olanaklı, güneşin do-
ğuşunu ya da mehtabın yükselişini; ama başka bir
tepenin karşısında, ama başka bir açıdan. Ne ka-
dar baktığınız gözler sizin olsa da, bakılan nesne-
ler aynı da olsa, açınız ister istemez değişir...
Bu başka açı, insanın karşısına tüm yaşamı bo-
yunca çıkmaz mı?
Aslında başka açılardan bakmanın da yararları
ve keyfi vardır, hiç kuşkusuz ki; ama yine de baş-
ka açıdan bakmasını bilmek gerek; onun başka bir
tepe, başka bir su olduğunun bilincinde olarak...
Her ne kadar aynı güneş, aynı mehtapolsada...
Yaşam kadar gerçek olan başka bir şey var mı?
Ve de ayrı düşmek kadar acı veren başka bir şey
var mı?
Kurgusal da olsa, bir kahramanın, şarkısında di-
lediği gibi:
Ayrı düşmek kollanndan
Ayrı düşmek dudaklanndan ' '•
Ayn düşmek sevdiğinden
Ey sevgili yalnızlık
Daha ne kadar
Ayrı düşmek, aşkımdan.
Tüm y'rtirdiklerimizî, ama tüm yitirdiklerimizi: ay-
nldığımız sevgilıleri, ölülerımizi, günü gelen ya da
bizim ülkede sıkça tanık olduğumuz gibi, katledil-
miş insanlanmızı, demem o demek ki tüm yitirdik-
lerimizi bir unutsak, unutamayız ya hani bir unut-
sak: Gelecekte olacakları, yaşayacaklanmızı, ye-
ni anılarımızı hiç mi yitirmeyeceğiz?
Belki de soruyu şöyle düzenlemek gerek:
Yaşam kadar acı olan başka bir şey var mı?
Yine hüzünden, yine umutsuzluktan söz ettik.
Dostlarımızın dudaklarındaki sitemkâr gülümse-
meyi, duyumsamak olanaklı...
Ama ne yapalım zamanımız böyle. Bizim, kim bi-
lir belki de benim yaşadığım zaman böyle... Olası
mı şu dizeleri unutmak:
"Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü."
"Everest My Lord' Şehir
Tıyatrolan'nda sahnelenecek
• Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehır Belediyesı
Şehir Tiyatrolan. konsept ve'yönetimi Naz Erayda
ve Bülent Erkmen'e. yapımı Kumpanya'ya ait olan,
Sevim Burak'ın 'Everest My Lord' adlı yapıtının
tümünü 9 Şubat'tan itibaren her pazartesi saat
20.30'da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 8
kez sahneleyecek. Oyun. bir yazann yazdıklannı
'yeniden okuma' çahşmasını konu ediyor. Müziğini
Babür Tongur'un yaptığı oyunda rolleri Ayla Algan,
Beklan Algan, Bilge Arat, Övül Avkıran. Mustafa
Avkıran, Sanem Oktar, Nadi Güler, Kerem
Kurdoğlu, Burhan Ökmen, Cenk Telimen ve
Neslihan Yurtsever paylaşıyor.
bmit'te sokak çocukları
yararına konser
• KOCAELt (AA) - Türk pop müziği sanatçısı
Alpay, gelıri sokak çocuklarına bağışlanmak üzere
lzmit'te bir konser verecek.
tzmit Ticaret Odası'na ait Venüs Restoran'da 7
Şubat Cumartesi akşamı gerçekleştirilecek olan
konserden elde edilecek gelir, Kocaeli'deki 42 sokak
çocuğunun ihtiyaçlannın giderilmesinde
kullanılacak.
Trabzon'da 'Black Voices'
• Kültür Servisi - Ingilız müzik grubu "Black
Voices' 3 Şubat'ta Trabzon'da bir konser verecek.
The British Council'in davetlisi olarak gelen, 5
müzisyenden oluşan grubun konserı, Trabzon
De\let Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek.
İlka Knamer fotoğraf sergisi
• Kültür Servisi-Fotoğraf sanatçısı İlka Kramer'in
'Ne Güzel Şey Hatırlamak Senı" başlıklı fotoğraf
sergisi 4 Şubat'ta, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat
Vakfı Kültür Merkezi'nde açılacak. Sergi, pazar
günü hariç her gün 13.00-19.00 saatleri arasında
görülebüir. (292 09 69)
Yankı Erimtan'ın resim sepgisi
• Kültür Servisi - İsv içre'nin Lozan kentınde ona
ve lıse öğrenimini tamamlayarak Ecole
Nouvelle'den mezun olan Yankı Erimtan. akademik
resim çalışmalanna da burada başladı.
Daha sonra çalışmalanna New York'ta 'Parsons
School of Design'da tamamladı.
Halen Nevv York'ta yaşayan sanatçı pek çok karma
sergiye katıldı. Erimtan "ın ikınci kişisel
sergisi 6 Şubat'ta Galeri Ne\ 'de açılacak. Sergi 3
Mart tarihine dek görülebilir/i'J/ 67 63)