18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 1998 PERŞEMBE 12 KULTUR Hüseyin B. Alptekin'in 'Depresyon Nesneleri' sergisi yeni sanatçılann katılımıyla Galeri Nev'de Bir varotuş biçimi olarak depresyon AHU ANTMEN "Bvvana Şeytanı" filminin 1952 yı- lında Amerika'daki ilk gösterimi tarihe geçti. Iki vahşi aslanın öyküsünü anla- tan bu filmin tek özelliği, üçboyutlu ya- ni 'Doğal GörüntûHi' olmasıydı. Film şirketi, "Aslanlarkucağmızaoturacak" sloganıyla piyasaya sürmüştü "Bvvana Şeytanı'"nı. Bugün bu fılmi ya da Ro- bert Stack, Barbara Britton. Nigel Bru- ce gibi oyunculannı pek anımsayan yok. Üçboyutlu gözlüklerle söz konusu fil- mi izleyenlerin fotoğrafı ise yirminci yûzyılın unutulmaz görüntüleri arasın- da yer alıyor. Fransız düşünür Guy Debord'un, 197O'lı yıllarda yayımlandığında "Ye- ni kuşağın Kapital'i" olarak değerlen- dırilen "GösteriToplumu" kitabının ka- pağında da yer alan bu fotoğraf, "Eğ- İence tükethni" kavTamının anahtar gö- rüntülerinden biri olarak kabul ediliyor bugün. Görüntüde yer alan insanlara bir ba- kalım: Göstennin, görüntüler toplamı değil, görüntüler aracılığıyla insanlar arasında kurulan sosyal ılişkinın kendı- si olduğunu ılen süren Debord'un göz- lemledıği gıbi. sosyal bir mekânda bir arada bulunuyorlar. bakışlannın odak- landığı nokta 'aynılastınyor' onlan. O> - sa onlan birbınnden ayıran. birbırlerı- ne yabancı kılan. aralanndakı diyaloğu engelleyen de gösterinin ta kendisı. A\- nı noktaya bakıyorlar. omuzomuza otu- ruyorlar ama birbirlerinden olabildiğın- ce uzaklar. Her biri. yanındakının var- lığını unutacak kadar kapılmışbüyüsü- ne gösterinin... Çağdaş yaşamı sorgulama Son yıllarda depresyon temasına eği- len sanatçı Hüseyin B. Alptekin. Maç- ka Galeri Nev'deki "Objects of Depres- sion" (Depresyon Nesneleri) sergisini bu görüntü üzerine temellendırerek depresyonun sosyal nedenlenni günde- me getiren çeşıtlı sorular uyandınyor. Teknolojik gelişmelenn baş döndü- rücü hızına ayak uyduramayan, çağdaş yaşam tarzının getirdiği bireyselleşme. yabancılaşma ve yalnızlaşmayı kaldıra- mayan. içinde yaşadığı toplumla ıster • Hüseyin B. Alptekin'in sergisini asıl ilginç kılan, durağan bir yerleştirme değil, başka sanatçılann katılımıyla gelişen bir süreç olması. Sergi, son haftasında Macar sanatçı Hilda Kozari, Finlandiyalı sanatçı Esa Vesmanen ve Arhan Kayar'm işbirliğiyle farkh boyutlar kazandı. Depresyon temalı bir sergi çerçevesinde bir araya gelen bu sanatçılan birleştiren etkenin, Finlandiya'da gerçekleştirilen Işık Festivali olması ise başlı başına bir özelliği serginin... Hüseyin B. Alptekin, Esa Vesmanen, Hilda Kozari ve Arhan Kayar. (Fotoğraf: KAAN SAGANAK) istemez bir tür çatışma içine giren gü- nümüz insanının. artık neredeyse nez- le kadar sık kapıldığı bir hastalık dep- resyon \a da Turkçesiyle 'ruhsal çö- küntü'. Ve günümüzde. eğlenceyi tû- ketme biçimlenmiz bile bu ruhsal çö- kiintünün kaynağına ilişkin ipuçlan ve- riyor: Pek çok aile, yemek yerken bile birbirinin suratına bakacağına televiz- yona bakmıyor mu? Hüseyin B. Alpte- kin, pembe \e mavı neon ışıklan (Ka- ramsar düsüncelere kapılıvor musunuz sık sık?), tıbbi birteşhis divanı (Kpndı- nizi sürekli vorgun mu hissedivorsu- mc?) ve Baltık Denizi'nden çıkrnış bir balık (Herşe\' anlamsız mı gelivor ar- tık?) gibi nesneleri. eğlence tüketiminin simgesi haline gelmiş o fotoğrafın dev boyutlu görüntüsünün yanına yerleşti- rerek, izleyiciyi 'çağdaş' yaşamını sor- gulamaya çağınyor sanki... Hüseyin B. Alptekin'in sergisini asıl ilginç kılan ise, durağan bir yerleştirme değil. başka sanatçılann katılımıyla ge- lişen bir süreç olması. Sergi. son hafta- sında Macar sanatçı Hilda Kozari. Fin- landiyalı sanatçı Esa Vesmanen ve Ar- han Kayar'ın işbirliğiyle farklı boyut- lar kazandı. Depresyon temalı bir sergi çerçevesinde bir araya gelen bu sanat- çılan birleştiren etkenin, Finlandiya'da gerçekleştirilen Işık Festivali (güneş öz- lemini bu gibi çabalarla hafifletiyor Finliler!) olması ise başlı başına bir özelliği serginin... Arhan Kayar'ın sergi kapsamında iz- lenebilen beş saatlik videosu, bu dört- lünün söz konusu festival çerçevesinde Finlandiya'da buluşmalannı ve Nev'de- ki sergiyi tasarlamalannın görsel öykü- sünü anlatırken, o üçboyutlu film gös- teriminin fotoğrafiyla ilginç bir ilişki- ye giriyor. Yaşadıklanmızı belgelemek, geçmişe dönebilmek ve biraz da eğlen- mek için çekmiyor muyuz bu videola- n? Mutlu günlerde 'eğlenirken' çekil- miş video görüntüleriyle o eğlencenin görüntüsü sayısız kereler tüketilmiyor mu? Gösterinin, 'Zamanın sahte büin- ci' olduğunu söylüyor Debord... ilginç depresyon nesneleri Depresyonun, tipkı sanat gibi bir 'Bfl- me tara', bir bakış açısı hatta bir varo- luş biçimi olduğuna inanan Hüseyin B. Alptekin'in öteki sanatçılarla yaptığı iş- birliği sonucunda daha başka ilginç 'Depresyon nesneleri' katılmış sergiye: Sözgelimi, yaşadıklan uzun kış süre- cinde gündüzleri unutan Finlılerin dep- resyona girmesini engellemek için Phil- lips'in çıkardığı bir alet... Insanlann gü- neş eksikliğini gidermek için her sabah biraz karşısında durduklan. Finlandi- ya'da kimi sosyal mekânlarda da yer alan bir tür 'anti-depresan ekran' bu, bir Fin Prozac'ı! Sanatı ışık üzenne te- mellenen Hilda Kozari,değişen ay sim- geleriyle katılıyor sergiye. Esa Vesma- nen ise, çağımızda tüketimin simgesi haline gelen plastik torbalan malzeme olarak kullanarak mutlu olmak için tü- keten, tükettikçe kirleten, kirlettikçe de tükenen insanın depresif kısırdöngüsü- ne göndermede bulunuyor. Gazete sütunlanndan asla eksik ol- mayan depresyon temasma (her zaman okuru bulunuyor çünkü) ucuzbelirleyi- cı öğelerden kaçınarak ilginç yaklaşım- lar getiren sergi, Galeri Nev'de 4 Şu- bat'a dek sürüyor. Eskilerin melankoli dedikleri günümüzün pop hastahğına farklı gözlüklerle bakmak için bizce gidip görün. Kanımstuiığın içinden bir ışık ffecati TosunerHn yeni öyküleri 'Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi 'adlı kitabında yer alıyor ÖZLEM GÜLŞEN 'Kambur ve Öncesi', 'Sisli ve Sonrası'... Yapıtlanndaki karam- sarlık ve yalnızlık duygusuyla ta- nıdığımız Necati Tosuner'ın top- lam 7 övküsünün bulunduğu 'Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi' Yapı Kredı Yayınlan'ndan çıktı. Geçen yıl 'Armağan' adlı öykü- süyle Haldun Taner Öykü Odü- lü'nü alan Tosuner, uzun bir ara- dan sonra yenıden okurlarıyla bu- luşuyor. 20 yaşından bu yana ya- şadıklannı, acılannı. ıç çalkantı- lannı dile dökerek 'Kambur'unun verdığı ağırlığı hafifletmeve çalı- şıyor, Tosuner. Bugüne dek "Öz- gürlük Masalı", •Çıkmazda". 'Kambur', •Necati Tosuner Soka- ğı' ve 'Çügınsı' adlı öykü kı- taplannın >anı sıra 'Sancı Sancı' adlı romanı yayımla- nan Tosuner, anlatılmasını gereklı bulduğu her şeyi. kendi yaşamından esınlene- rek yazıyor. "Yazdıklanm elbette ka- ramsar olacak.'Yaşanan ha- yat' onu gerektiriyor." 'Ka- ramsar' bir şeyler yazmaz- sa öncelikle kendısine karşı yalancı durumuna düşeceğı- ni düşünüyor. Aktarmak ıs- tediklenni değil de bır "dans partisini' anlatan öyküler yazsa daha mı iyi olurdu? insanın bir eksiklıği olduğu- nu bile bile; onu değil de başka bır olayı anlatması lyimserlik mı olurdu? Hayır Bu yüzden de 'kara' onun yazdığı ö\ külenn temel ren- gi. Ancak bu 'kara'nın içın- de umuda olan inanç, sevgi- ye olan güven duygusu. kü- çük sevinçlerden büyük se- \ inçler yaratma becerisi hep var. Kitaplannda da bu öğe- leri ön plana çıkaran Tosuner, bu gelişimi şöyle anlatıyor: "Özgür- lük Masalı bir şeyler anlatmak is- teyen ve kendini ele veremeyen ö>- kuleri içerir.'Çıkmazda' ne anla- tacağına karar vermiş ama anlat- makta tedirginlik duyan bir insan vardır.' Kambur'da ise bu ikisinin toplamını da aşan ve ikisini ayrı ay- n içeren bir kitap ortaya çıkmıştır." 'Kambur'dakı 'tki Gün' adlı öyküsüyle de TRT 'Basarı Ödü- lü'nü alan Tosuner. bundan sonra- ki kitaplannda anlattığı temel so- runun daha değişik nitehkler ka- zandığına değınıyor. Yaşama kar- şı karamsarlık duyarken bile yaşa- ma sevincini yansıtabilen bir To- suner var. o öykülerde. Son kita- bında ise durum biraz daha farklı. Kısa öykülerde gölgeli de olsa kendini belli ediyor. Kitaba adını veren uzun övküde ise ''başrolde' olan o değil. Hep kendini anlatan bir yazar olmaktan korkmuyor mu, Tosuner? "Kendimi anlatır- ken başlangıçta bir tedirginlik ya- şadım. Benbunubir "amelışat" gi- bi görüyorum. Masada yatan da, ameliv atı >apan da si/siniz. Kendi- ni irdelemenin verdi0 acı duv gusu ve onu başkalarına \ansitabilme- nin verdiği mutluluk. İkisi bir ara- da. Bunu sev dim, sanıvorum. Yaz- mava başladığun dönemde 1%3- 64vıllannda değişikedebiy at anla- v ışları hâkimdi. Toplumcu gerçek- çiük. Benim vaşadıgım gerçek de toplumu ilgilendirhordu. Onlar toplumun geri kalan kısmını, ben- /kendimi anlatırken başlangıçta bir tedirginlik yaşadım. Ben bunu bir 'ameliyat' gibi görüyorum. Masada yatan da, amelıyatı yapan da sizsıniz. Kendini irdelemenin verdiği acı duygusu ve onu başkalanna yansıtabilmenin verdiği mutluluk.' se kendimi anlativordum. Bir tür görev pavlaşımı." Çe\ resinde. onu toplum dışı bır şev anlatıyormuş gıbi görenlerde olmuş tabiı. Oysa o bunu hiç önemsemeden kendi bıldiği yolda yavaş yavaş ilerle- mış. Bır araya getınlıp tekrar >a- yımlanan ö>külennı okumuş. "Onlan. bugün yeniden okudu- ğumda beğenmemiş olsay dım, >a- yımlanmalarını isteme/dim. Uzun bir süre oldu. 35 vıl. eskimek ve demlenmek için veterli bir süre." Tosuner ıçın 'tutku' nedır? Bu kı- tabı ele alırsak 'bir kaduı'. Öykü- lenn kıminde anlatıcının tam kar- şısında yer alan. kıminde de salt bılınçte v ar olan bır > a da pek çok 'kaduı'. Pekı tutkuvu varatan ne? "Yaşanan yakınlaşma-uzaklaş- ma. sevgi-gerilim gibi konumlama- lar. Bu gerilim, o 'tutku'yu yaratı- yor. Uzun öykü 'Bir Tutkunun Di- le Getirilme Biçımi'nin ise kitabı bütünleven bir yanı ve okuyucuv u son savfava kadar sürükleyen bir 'gizem'i var." Yazamadığı.'tıkandıgı" dönem- ler olmuş mu hiç? "Yazarken bir nkanmavla kar- şı karşıva kalmadım. Çünkü çok yazmak gibi bir kavgım hiç olma- dı. Toplam 80 öykü içinden 3-5 ta- nesi kalıcı olsa yeter. Hiç de az de- ğil. Bir yazarın ulaşmak istediği nokta budur. 800 tane de olsa aynı. 8 tane olsa da aynı bekkntivlc ya- zar ya/.ılarını insan. Toplumsal gerçekliğin bir baş- ka bovutu da onun fiziksel özelliği "Zayıflık' olarakad- landınlabilecek tüm öğeleri bir kazanım biçimine sok- ınayı başarabildim. Vazıyor olmanın verdiği bir rahatlık var. Birtakım komplekster- den kurtulabilivorsunuz. Ö/ellikle genç v aştay ken ya- şadığım bunalımı bugün ar- tık yaşamıyorum." Hayatında oluşan ikincı kamburu ise "Necati Tosu- ner Sokağı' \ e 'Çügınsı'da anlatıyor. Tosuner. Ancak o. tüm bunlardan uzakta haya- tına yeni renkler katmak ıçın yazıyor. Öykülerindekı yalınlık da bunun sonucun- da ortaya çıkıvor. Yalınlık, yazarın içinden gelen bir şey ona göre Hatta bazı an- layışlara göre bu. büyük bır kayıpbileolabılır. Yazdıkla- nnı kolay beğenen bırisi ol- madığı için de hepsını bir 'elek'ten geçirıyor önce. Sonra da en sade biçimine kav uşturuyor öykülerini. Okuyucusunu karşısına alıp. onunla konuşuvormuş gibi yazı- yor. Içten ve yalın. Yazdıklannın değerlendırilip. ödüllendinlmesı onu en mutlu kılan olaylardan bi- ri. "Ödüller beni sevindirdi. Bu arada katılıp kazanamadığun pek çok vanşnıa oldu. Kambur'da "Pencereler" adında bir öykü var- dır. Benim intihar etmevi düşündü- ğüm sıralarda \ aşadığım bunalımı anlatır. Cemal Süreya bir yazısın- da "Ödül aldı \e intihardan vaz- geçtı' der benim için. Bu anlamda hayatıma olumlu etki eden etmen- lerden biri ödüi." Şu sıralar yine yazmakla meşgul Tosuner. "Kara'nın yanına farklı renkler katarak 'havası' farklı öy- küler yazmakla... jfsane grubun geri planda kalmış bu genç yetenek şimdi ölümünden 36 yıl sonra adına açılan sergiyle yeniden keşfedilecek. Kardeşinin en büyük isteği ise Sutcliffe 'in isminin Oasis besteleriyle ölümsüzlüğe kavuşması. Beatles'in beşinci üyesiKüttür Servisi - L'nlü Beat- les Topluluğu'nun kuruluş aşa- mabindakı üvelennden Stuart Sutcliffe'nm onümüzdekı ay sergılenecek olan anı eşyaları- nm arasından henüz bestelen- memış Beatles parçalan çıktı. SutclıfFe'nın kız kardeşı Pauli- ne SutclifTe, parçalan Oasıs grubunun üyelerınden Noel Gallagher'inbestelemesıni is- tıyor. Beşinci Beatles üyesı olarak bılınen Sutcliffe. topluluğun ılk 'single'ı l Love Me Do'nun pıyasa>a çıkmasından altı a> önce, 1962 vılında. 21 yaşın- dayken \eda etmıştı hayata. Yeni bulunan şarkı sözlerının Sutcliffe \ e John Uennon tara- fından 1960-61 vıllarında ikı sanatçının Li\erpoorda a>nı e- \ i pa> laştığı dönemde > azıldı- ğı düşünülüvor. Stuart'ın kız kardeşı parça- lan Beatles"ın çızgisini en ıyı şekilde sürdüren grup olarak gördüğü Oasis'e vemıek için topluluğun Amenka turnesmı tamamlamabinı beklı>or. An- cak Beatles'ın >aşa>an ıkı üye- sı Paul McCartnev \e George Harrison, Oasıs konusunda av - nı görüşlen paylaşmıyor. Har- rison, genç grubu her fırsatta eleştırirken McCartnev de "Müzikleribanahiçbirşev ifa- de etmiyor. Kendilerini çok faz- la ön plana çtkanyorlar ve ta- vırlannı çok sapkın buluyo- rum" şeklinde açıklamalarda bulunuyor. Önümüzdeki ay Londra'da KDK Galerısfnde açılacak olan 'From Liverpool to Ham- burg' başlıklı sergıde Sutclıf- fe'ın fotoğraflan. anılan \e mektuplanndan bölümler. sa- nat okulunda kaleme aldığı makale müs\eddelen ve bır kısmı yarım kalmış beş şarkı sözü ver alıvor Sersmın en önemli bölümü de sanatçının 50 kadar çizım ve tablosuna aynlıyor. Yaşamı 1993 yılında 'Backbeat' adı altmda beyaz- perdeye aktanlan Sutcliffe'in tablolan daha önce de Was- hıngton'da Govinda Galeri- si'nde sergilenmıştı. Galerinin ortaklanndan Ka- te Deüa Kilroj bu sergi sayesin- de Sutcliffe'in çok yönlü sa- natçı kışılığinin ortaya çıkaca- ğını belirtiyor: "Stuart öune- sevdi çok ünlü bir müzisyen, yazar. ressam ya da film yönet- meııi olahilirdi." teneksizlığine karşın sergide yer alacak olan mektuplann- dan da anlaşıldığı üzere gru- bun felsefesınin belirlenme- sinde büyük etkisi vardı Sutc- liffe'in. Beatles'in en büyük ayncalıklanndan biri olan gi- yim tarzlan bile Sutcliffe'in et- kisiyle belirlenmişti. Kısa yaşamında en tutkulu aşkını fotoğraf sanatçısı Ast- rid Kircherr'le yaşayan Sutc- liffe, kardeşi Paula'ya yazdığı mektuplann birinde kız arka- daşmın kendisi için çizdiğı kı- yafeti şöyle anlatıyordu: Stuart Sutcliffe, kız arkadaşı Astrid Kircherr Ue. Sutcliffe, LennonTa sanat okulunda tanışmıştı. Ham- burg'daki Beatles günleri sıra- sında akşamlan grupla bırlık- te bas çalıyor, geceleri sabaha kadar da tablolannı çiziyordu. Sanatçının Hamburg Devlet Güzel Sanatlar Cniversite- sı'nden öğretmeni Eduardo Paolozzi genç yaşta vitirdığı öğrencısının yetenekleri üze- rine şunlan söylüvor. "Yaşa- saydi tek başına bile bir Beat- les ederdi." Sutcliffe dığer dallardakı başanlan nedenıyle ahnmıştı gruba Gıtar konusundakı ye- "Uzun bol paçah tek kumaş- tan vapılmış pantolon. Panto- londan farklı bir kumaştan di- kilmiş bir ceket Büyük düğ- meler ve piskopos yakah göm- lek." Paul McCartnev Sutclif- fe'in bu kıyafetıni ilk gördü- ğünde dalga geçmiştı genç sa- natçıyla. Ancak kısa süre son- ra bütün grup üyeleri benimse- mışlerdi bu giyim tarzını. Sutcliffe beyin damarlann- dakı bır rahatsızhk nedeniyle 10 Nisan 1962'de öldüğünde Beatles üyeleri bir gün sonra havaalanında Sutcliffe'ın kız arkadaşından aldılar haberi. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Yitirdiklepimiz... Yitirdiklerimiz, şimdi birer anı mıdır? Yoksa tüm anılanmız aslında yitirmış olduklanmız mıdır; biz bu "ac/"yı içimizde saklanz da onlara bırer anı m\ de- riz... Anılar, anılanmız geride kalan yılların basamak- larıdır; birer ikişer çıkmış olduğumuz. Bazen gü- lüp, bazen ağladığımız... Ama çok uzaktadırlar: "Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?" Hani yine yol göründü de bu acımasız yaşam se- rüveninde ve bu şehrin gizemli labirentinde... Henüz dudaklarında yitmediğiniz bir kadının saçlarında parmak uçlarınızın dolaşması gibi bu yedi tepeli şehirde yol almak. Tüm anılan bırakırken geride yenisine merhaba da demek var! Yenısinin, gelecekte olanın, mutlu olmasını dileyerek, umarak. Mutluluk, hep gördüğümüz, ama bir türlü ula- şamadığımızVenüs'ün bir başka adı, bir başka ta- nımıdır, bence. Değil mi? Değildir diyene ne mut- lu! Geceleyin bir karlı kayın ormanında yalnız başı- na yol almak da var, tabii ki: "Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin. Efkârlıyım, efkâhıyım, elini ver, nerde elin?" Son kez bakmak, son geceyi tüm köşelere ba- karak, uyumadan geçirmek; anılar her bir köşede asılı durmakta çünkü. Yeni bir gün doğduğunda da başka bir mekâna doğru yol almak... Yeni bir ya- şamın, ışıltısını umarak! Anılarınızı, bir başkasmın yaşayacağı başka anı- lar olarak duvartann suskun yüzünde bırakmak... Bir kez daha dönmemek üzere; bir kez daha güneşin doğuşunu, mehtabın yükselişini, mavi su- lardaki hüzünlü tekneleri görmemek üzere yol al- mak var, yeni bir günün aydınlığında... Başka biryerde de görmek olanaklı, güneşin do- ğuşunu ya da mehtabın yükselişini; ama başka bir tepenin karşısında, ama başka bir açıdan. Ne ka- dar baktığınız gözler sizin olsa da, bakılan nesne- ler aynı da olsa, açınız ister istemez değişir... Bu başka açı, insanın karşısına tüm yaşamı bo- yunca çıkmaz mı? Aslında başka açılardan bakmanın da yararları ve keyfi vardır, hiç kuşkusuz ki; ama yine de baş- ka açıdan bakmasını bilmek gerek; onun başka bir tepe, başka bir su olduğunun bilincinde olarak... Her ne kadar aynı güneş, aynı mehtapolsada... Yaşam kadar gerçek olan başka bir şey var mı? Ve de ayrı düşmek kadar acı veren başka bir şey var mı? Kurgusal da olsa, bir kahramanın, şarkısında di- lediği gibi: Ayrı düşmek kollanndan Ayrı düşmek dudaklanndan ' '• Ayn düşmek sevdiğinden Ey sevgili yalnızlık Daha ne kadar Ayrı düşmek, aşkımdan. Tüm y'rtirdiklerimizî, ama tüm yitirdiklerimizi: ay- nldığımız sevgilıleri, ölülerımizi, günü gelen ya da bizim ülkede sıkça tanık olduğumuz gibi, katledil- miş insanlanmızı, demem o demek ki tüm yitirdik- lerimizi bir unutsak, unutamayız ya hani bir unut- sak: Gelecekte olacakları, yaşayacaklanmızı, ye- ni anılarımızı hiç mi yitirmeyeceğiz? Belki de soruyu şöyle düzenlemek gerek: Yaşam kadar acı olan başka bir şey var mı? Yine hüzünden, yine umutsuzluktan söz ettik. Dostlarımızın dudaklarındaki sitemkâr gülümse- meyi, duyumsamak olanaklı... Ama ne yapalım zamanımız böyle. Bizim, kim bi- lir belki de benim yaşadığım zaman böyle... Olası mı şu dizeleri unutmak: "Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü. Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü." "Everest My Lord' Şehir Tıyatrolan'nda sahnelenecek • Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehır Belediyesı Şehir Tiyatrolan. konsept ve'yönetimi Naz Erayda ve Bülent Erkmen'e. yapımı Kumpanya'ya ait olan, Sevim Burak'ın 'Everest My Lord' adlı yapıtının tümünü 9 Şubat'tan itibaren her pazartesi saat 20.30'da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 8 kez sahneleyecek. Oyun. bir yazann yazdıklannı 'yeniden okuma' çahşmasını konu ediyor. Müziğini Babür Tongur'un yaptığı oyunda rolleri Ayla Algan, Beklan Algan, Bilge Arat, Övül Avkıran. Mustafa Avkıran, Sanem Oktar, Nadi Güler, Kerem Kurdoğlu, Burhan Ökmen, Cenk Telimen ve Neslihan Yurtsever paylaşıyor. bmit'te sokak çocukları yararına konser • KOCAELt (AA) - Türk pop müziği sanatçısı Alpay, gelıri sokak çocuklarına bağışlanmak üzere lzmit'te bir konser verecek. tzmit Ticaret Odası'na ait Venüs Restoran'da 7 Şubat Cumartesi akşamı gerçekleştirilecek olan konserden elde edilecek gelir, Kocaeli'deki 42 sokak çocuğunun ihtiyaçlannın giderilmesinde kullanılacak. Trabzon'da 'Black Voices' • Kültür Servisi - Ingilız müzik grubu "Black Voices' 3 Şubat'ta Trabzon'da bir konser verecek. The British Council'in davetlisi olarak gelen, 5 müzisyenden oluşan grubun konserı, Trabzon De\let Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek. İlka Knamer fotoğraf sergisi • Kültür Servisi-Fotoğraf sanatçısı İlka Kramer'in 'Ne Güzel Şey Hatırlamak Senı" başlıklı fotoğraf sergisi 4 Şubat'ta, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Kültür Merkezi'nde açılacak. Sergi, pazar günü hariç her gün 13.00-19.00 saatleri arasında görülebüir. (292 09 69) Yankı Erimtan'ın resim sepgisi • Kültür Servisi - İsv içre'nin Lozan kentınde ona ve lıse öğrenimini tamamlayarak Ecole Nouvelle'den mezun olan Yankı Erimtan. akademik resim çalışmalanna da burada başladı. Daha sonra çalışmalanna New York'ta 'Parsons School of Design'da tamamladı. Halen Nevv York'ta yaşayan sanatçı pek çok karma sergiye katıldı. Erimtan "ın ikınci kişisel sergisi 6 Şubat'ta Galeri Ne\ 'de açılacak. Sergi 3 Mart tarihine dek görülebilir/i'J/ 67 63)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear