Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18OCAK1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Ata mirası
izmir'den Cem Koç, Ada
Yayınlan'ndan çıkan
Sencer Divitçioğ-
lu'nun "Kök Türk-
ler" kitabını okur-
) kenbirkaçsatınbi-
zimle paylaşmak is-
temiş: "Batı Kök Türk-
lerden oldukları bilinen
Şatolar, X. yüzyıl orta-
larında Çin'de kısa bir
süre imparatorluk kur-
dukları vakit, imparato-
run kişisel hazinesi ile
devletin hazinesi ara-
sındaki farkı ayırt ede-
miyorlardı. Savaşta ka-
zandığı ganimeti üleş-
tirmeye alışmış bir boz-
kır budunu olarak, dev-
let hazinesini de üleşti-
rip duruyorlardı."
Ordu'daRefah Partisi'nin kapa-
tılma gerekçelerinden
birinin iktidarın-
6a mesai saatle-
rini dini kuralla-
ra göre ayarla-
ma girişimi oldu-
ğunu biîiyoruz. Peki, Or-
duValisiKemalYazıcıoğ-
lu'nun "B 054 VLK
4520300" sayılı yazısıy-
la 1 Ramazan 1418 tari-
hinden 30 Ramazan 1418
tarihine kadar Ordu'da
mesai saatinin ezan sa-
atine göre düzenlediği-
ni biliyor muyuz?
. Ö M Ü R İ L İ K
Kopyanın serbest
olduğu tek okul:
Genetik Mühendisliği!
t ömür E. Kurum
Te): 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektromk posta: Deruz.Som«raksnetcom
- Erbakan'ın partisi
kapatılmış. Çiller'e Yüce
Divan volu açılmış.
"Eski ortaklara yeni kafive:
Hacı ile Bacıl Sonu pek acı!"
P
azar gününün yazılarından hiç olmazsa bi-
rini tatil keyfine uydurabilmenin telaşını ya-
şarken, "Artık yayın dünyasında biz de va-
nz" diyen dostumuz Yafvaç Ural'ın genel yö-
netmenliğini yaptığı Aksoy Yayıncılık'tan bir paket
çıkageldi. Paketin içinden ise "anti-stresdizisi"nin ilk
beş kitabı. Birj/ılda dünyada iki milyon satan kitap-
ların dördünü Ulkü Tamer, birini Belkıs Çorakçı di-
limize çevirmiş. "Yaşanmış Sıradışı Aşklar"dan bir
öykü ile buyrun pazar keyfine...
1991 'de, Stanford Üniversitesi'nde hukuk öğreni-
mi yapan 31 yaşındaki Neil Nathanson. San Fran-
cisco Examiner gazetesinden Merl Reagle'a bir mek-
tup yazdı. Reagle, gazetenin bulmaca köşesini ha-
zırlıyordu. Neil. 24 yaşındaki Leslie Hamilton'a bir
bulmacayla evlenme teklif etmek istiyordu. Acaba Re-
agle böyle bir bulmaca hazırlayıp gazetede yayımla-
yabilir miydi? Reagle, kendisinin bu işi yapamayaca-
ğını, ama Neil bir kare bulmaca hazırlayıp kendisine
Pazar keyfigönderirse, gazetenin pazar sayısında yayımlayabi-
leceğini söyledi. Neil dört ay çalıştıktan sonra bir bul-
maca hazırlayıp gazeteye gönderdi. Bulmaca, gaze-
tenin pazar ekindeyayımlandı. Leslie, bulmacayı çö-
zerken şaşkınlıktan şaşkınlığadüşüyordu. Sanki ken-
disi beliriyordu önünde:
Doğum yeri: Montana (bir eyalet); en sevdiği çal-
gı: Çello (bir müzik aleti); en sevdiği hayvan: Dach-
sund (bir cins köpek); ilk adı: Leslie (Caron soyadlı
oyuncunun ilk adı); sevgilisinin adı: Neil (astronot
Armstrong'un ilk adı).
Bunlan raslantı olarak nitelendirdi Leslie. Ama so-
nunda, bulmacanın rakamlı karesindeki harfleri yan
yana koyunca bir cümle belirdi:
"Leslie benimle evlenir misin - Neil."
Leslie tek sözcükle yanrt verdi seygilisine.
Bir keyif de "En Komik Hastane Öyküleri"nden:
Bir hastanenin başhekimi, stajlarını yeni bitirmiş iki
doktoru'çağırıp bir apandisit ameliyatını onların ya-
pacağını bildirdi. Doktorların kendi başlarına yapa-
caklan ilk ameliyat olacaktı bu. ikisi de heyecanlıy-
dı. Karşılannda olağanüstü şişman bir kadın vardı. Dok-
torlar, apandisitin olduğu bölgeyi kesmeye başladı-
lar. Kestikçe kesiyorlar, ama iç organlara ulaşamıyor-
lardı. Kadının yağlarıyla boğuşuyorlardı boyuna. En-
dişelenmeye başladılar. Karşılanna yeşil bir madde
çıkınca endişeleri korkuya dönüştü. Yeşil maddenin
ameliyat masasının sterilize edilmiş çarşafı olduğu-
nu anladılar. Kadını, iç organlarına rastlamadan, kar-
nından sırtına kadar kesmişlerdi. Hemen dikiş atıp neş-
tere yeniden davrandılar. Bu kere şanslan yaver git-
ti. Apandisiti bulup ameliyatı tamamladılar. Kadın kı-
sa sürede iyileşti. Ama hem karnında hem sırtında
bulunan dikişlerin nedenini hiçbir zaman sormadı.
SESSİZSEDASIZ(!) Robert Martinet'in mektubuna yanrt
Eurogold Madencilik A.Ş.'nin
muharahhas azası Robert Martinet
bir mektup göndermiş, siyanürlü
altın madeninin açılışından önce
bendenizi Bergama Ovacık'a davet
ederek "konuğumuz olup madeni
de ziyaret edebilirsiniz" diyor ve
altın madeni konusunda bir daha
düşünmemi rica ediyor...
Yanıtı, bu köşeden verelim:
"Mister Martinet,
Nazik davetinize teşekkür ederim.
Ancak, sanınm unuttuğunuz bir
husus var. O da, sizin Türkiye'de
ziyaretçi olarak bulunduğunuz ve
bizim konuğumuz olduğunuz.
Siyanürlü altın madeni konusunda
bir daha düşünmem yolundaki
ricanıza gelince.
Gerek uluslararası sabıkalan bilinen
şirketiniz ortakları gerekse ülkemde
işletmek istediğiniz siyanürlü altın
madeni konusundaki olumsuz
düşüncelerimi değiştireceğimi hiç
sanmıyorum. Sizin de çok iyi
bildiğiniz gibi, şirketinizin
faaliyetinin durdurulması yolunda
verilmiş yargı kararı var. Şahsınızda,
şirketinizi ülkemin yargı kararlarına
uymaya çağırıyor ve
misafirperverliğimizi daha
fazla istismar etmeyeceğinizi
umuyorum.
En derin saygılarımla.
Not: Daha sonra turistik
amaçla gelirseniz, mutlaka
görüşelim; Boğaz'da size bir rakı
ısmarlarnak isterim."
PALAS PANDIRAS
- Saatiniz kaç?
- Ikibine iki var! IMûfitBozacı
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKINCI
'Ormanlarm mühendisi'
olabilmek
Orman Bakanı Ersin Taranoğ-
lu, 10 Ocak 1998 günü Istanbul
Üniversitesi Orman Fakültesi'nde-
ki "Istanbul Ormanları Üzerin-
deki Baskılar ve Baskıların Gi-
derilmesi için Çevre ve Kültiir
Varlıklarını Koruma Platfor-
mu" tarafindan düzenlenen toplan-
tıda şunlan söylemiş:
"Sivil toplum örgütlerinden
yardım istiyorum. Çevre der-
nekleriyle ayda bir kez toplanıp
birbirimizi bilgilendirelim..."
TEMA Vakfı Başkanı Hayret-
tin Karaca 'nın da katiIdığı toplan-
tıda konuşmasını şöyle sürdür-
müş: "Ormanları ve fidanları
kesintikle özelleştireceğiz. Böy-
lece daha verimli hale gelecek-
ler..."(Sabah- 11 Ocak 1998)
Haberi okuduğumda düşündüm.
Acaba Orman Bakanı, sivil toplum
örgütlerinden 'ormanları pazar-
• lamak' için mi yardım istiyordu?
Aylık toplantılan da satılacak (ya
da kiralanacak) orman alanları
hakkında 'bilgi vermek' için mi
düzenleyecekti? Eğer böyleyse,
Sayın Bakan çevrecilerden değil,
'yatırımcılardan' yardım isteme-
li. danışma toplantılannı da 'ara-
zi komisyoncularıyla' yapmalıy-
dı...
Türkiye'de hangi sivil toplum
örgütü ormanlarm ve fıdanlıklann
özelleştirilmesini istiyor; bu he-
nüz resmen açıklanmadı. Ne var
lerimizi dinlemck bile istemi-
yorlar..."
Yıllardır ormanları 'imar bas-
kısına karşı' koruma savaşımı ve-
ren, ve tıpkı Rrof. Acun gibi 'top-
lantrya çağnlmayanlar' arasında
bulunan Mimarlar Odası da ör-
negin Beykoz'daki Saip Molla
özel ormanındakı 'Bakanlık izin-
li' villa yapılaşmasına ait rapo-
runda özetle diyor ki: "Bu tür
izinlerle gerçekleşen yasal tah-
ribat kaçak yağmanın da önü-
ne geçmiştir. Çünkü eline ruh-
sat verilen herkes. orman katli-
.amını daha da cesaretle yapı-
yor..."
Ormancıların seçimi
Nıtekim yine Prof. Acun'un bu
kez •Orman Vlühendisleri Oda-
sı Marmara Şubesi Genel Kuru-
lu' nedeniyle yaptığı yazılı açık-
lamayagöre. örnegin orman için-
de ruhsat alması, Koruma Kurulu
ve Mimarlar Odası'nca '4 yıldır
engellenen
1
Koç Üniversitesi, şim-
dı Bahçeköy Belediyesi'nın yıl-
dırım hızıyla düzenlediği bir ruh-
satla inşaatına başlamış durumda.
Bu ruhsatın 'yıldırım hızıyla'
verilmesinin nedeni ise Sanyer'den
Bahçeköy'e devredilen mücavir
alandaki imaryetkisinin 'mahke-
mece durdurulmadan önce1
ış-
lemin tamamlanması. Nitekim,
yargı bu sınır ve yetki devrini an-
Ormanları villalara tahsis edenlcr. şimdi de buna ses çıkart-
mayacak bir •'Orman Mühendisleri Odası" istiyorlar...
(Fotoğraf: MEHMET DEMİRKAYA)
ki Orman Fakültesi 'ndeki toplan-
tıyı düzenleyenlerin tercih ettıkle-
ri 'katılımcılara' bakılırsa. anla-
şılan bu iş için de •platformlar"
oluşturulmaya başlanmış.
Bakan'ın ve TEMA'cıların ya-
nı sıra sadece Orman Fakültesi
Dekanı'yla Bakanlık Müsteşa-
n'nm konuşmalanna olanak sağ-
lanan bu 'sivil' (!) platfoımdan
Orman Mühendisleri Odası
Marmara Şubesi'nin haben bile
yok.
Şube Başkanı ve aynı fakülte-
nin Ormancılık Hukuku Ana Bi-
lim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ertnğ-
rul Acun toplantmın yapıldığını
duyduktan sonra diyor ki:-
Orman
alanlarını vakıf üniversiteleri-
ne, villa sitelerine. turizm ve ma-
den işletmecilerine tahsis eden-
ler, bütün bunlara suskun ka-
lan sözde cevrecilerle platform
kurmuşlar; bizim karşı eleştiri-
cak "ruhsattan sonra' durdurdu-
ğu için de Koç Lnıversitesı artık
'yasal dayanakgüvencesiyle' (!)
ormanı ve orman hukukunu çiğ-
niyor...
Evet. Bugün Istanbul ve çevre
illerdeki orman mühendisleri.
'Marmara Şube yönetimini' ye-
niden seçiyorlar. Prof. Dr. Acun,
özelleştirmeye ve yağmaya yeşil
ışık yakan sözde ormancılann bu
kez yönetimi almak için 'plat-
form desteği' altında seçime gir-
dikleri uyansında bulunuyor.
Biz de gerçek ormancılan ve
rant yerine ülke ve toplum yaran-
nı gözeten duyarlı mühendisleri.
ormanlarla birlikte 'meslek oda-
larını" da bu 'yeni dünya diizeni
tutsaklarına' karşı korumaya ça-
gırı>oruz.
'Ormanlarm mühendisi' ola-
bilmek için. bugünkü tek görev
seçime katılmak...
HAYVANLAR ISMAIL GLLGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(« turk.net
ÇfZGİLİK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Ocak
WAGN£R HAYRANIBESTECİ CUABRIER..
1841' DE SoeÜAI, ÜKILÜ FKANStz BESTECİSİ EMMANUEİ. CHA&KlBZ
PO&MUÇTU. KÜÇÜK VAÇLAEJ>A PtrANO ve /CSM/9/V
yf SAŞLAM/Ş, ANCAK AİLESİUİH SAStCI-SIYLA
YÖHECAHİŞTİ- MÜZJK ÇAL/ÇA*4l-A&Mf OA S'Ü/BÛÜ-
/, Ç
StGA, VSJZLAIME YE A/MN£T'YL£ OaSnu/K Kt/GMuŞTU- /Z.-
LENİMCİU*:L£-(EMr*Ge£yoMr£frt) /£JGiC£MME£r BU S/teA-
AGA KASrt-AMA^TMOfK. 18?3'oA, U/AGMEG'İU '7KİS-
TAH ve İSOLDe'*'oPetSASINt /2LEMeSr,CH48e/Eg'H//t
ANAT YAÇAMINOA PÖNÜto NOKTASI OLMUÇTU.BES-
TECİ
BÜYÜK HAYBANLIĞINA &l£Ç>U, ILEKKİ ;
/<£MDİNE ÖZGÜ yAP/TZAff DA BESTEUYECEKTI':
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
'Kutsal Devlerten
'Erotik Devlefe
Öğrencilik yaşamımın başladığı 'Inönü llkokulu'nu
ve ilk öğretmenim Turhan Tansel'i heranımsadığım-
da içim ısınır, duygulanırım. Meclis-i Mebusan Cad-
desi'ni Fındıklı'dan Taksim Alanı'na bağlayan yoku-
şun başındaki okulum herhalde zamanının en modern
yapılanndan biriydi. Ön bahçesinde açan hercai me-
nekşeleri, aydınlık derslikleri, pınl pırıl yemekhanesi ve
kocaman kütüphanesiyle örnek bir okuldu. Adı son-
radan Namık Kemal'e çevrilen okulumuzun dış cep-
hesini 'Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'. iç duvarlannı 'Re-
is-i Cumhur Ismet Inönü'nün resimleri süslerdi. Öğ-
retmenimiz ise bizlere ABC'nin yanı sıra şiirler, şarkı-
larda öğretirdi. Çokgüzelkeman çalar, klasikBatımü-
ziği kadarklasik Türk müziğini de severdi. Keman ça-
larken, karşısındaki 'dinleyiciler'm yaşlan henüz yedi-
yi doldurmamış çocuklar olduğunu unutacak kadar
kendinden geçerdi. 1949 yılının sonuna geldiğimizde,
sınrfça Mozart'ın ünlü Türk Marşı'nı ıslıkla çalabiliyor,
ismail Dede'nin 'Yine bir gülhinal aldı bu gönlümü'
dizesıyle başlayan semai şarkısını ezbere soyleyebi-
liyorduk.
Öğle 'teneffüsleri'nde arkadaşlanm okulun bahçe-
sinde bağırış çağınş oynarlar, itişip kakışırlarken, ben
üst kattakı kütüphaneye 'kaçamak' yapar, duvarlar-
daki renkli harttaları seyrederdim. Beni en çok 'cana-
variı harita' eglendirirdi. Bu haritanın ortalannda bir ye-
rinden uyanan canavar, sayılamayacak kadar çok kol-
larıyla bütün dünyayı sanp sarmalar ve yutardı. Birgün
beni bu 'canavarlı harita 'nın karşısında yakalayan öğ-
retmenim, bunun bir tarih haritası, benim 'kollar'a
benzettiğim kalın renkli çizgilerin ise 'Türklerin göç yol-
lap' olduğunu uzun uzun anlatmıştı. Turhan öğretme-
nim bunlan anlatırken o güne kadar tanık olmadığım
ölçüde heyecanlanmış, sanki keman çalar gibi ken-
dinden geçmişti. Atalarımız Orta Asya'dan yola çık-
mışlar, yüzyıllar boyunca devletler yıkıp devletler ku-
rarak bugünlere kadar gelmişler ve 'son Türk devle-
t/'ni yaratmışlardı. Bütün bunlaraltıyaşında bir çocuk
için çok önemli bilgilerdi. O akşamüstü elımde çan-
tam eye dönerken öğrendiğim bu yeni şeyleri, -topar-
layabildiğim kadanyla-, kafamdan geçiriyor, öğret-
menimin büyük heyecanını gözümde canlandırıyor
ve bunlardan birtakım sonuçlar çıkartmaya çalışıyor-
dum. Tavukuçmaz Sokağı'ndan evimizin bulunduğu
SormagirSokağı'na saparken kararımı vermiştim: Bir
daha harita seyretmeyecektim!
Son Türfcdev/ef/'ninsımgelediğibu 'fan'h'vebuta-
rihin yansrttığı 'uzun ve büyük macera' gerçekten de
heyecan vericiydi!.. Fakat ne yalan söyleyeyim, ba-
şında inanmakta zorlandığım, daha sonra inanma-
maya karar verdiğim bu 'macera' beni hiçbir zaman
Turhan öğretmenim gibi heyecanlandırmadı. Belki bu
'inançsızlığım'dan ötürü, bu 'macera'ileözdeşleştir-
dtğim 'devlet'e de çoçukluk çağlanmdan bu yana pek
düzgün bakamadım. İlerideki yaşlanmda izlediğim ya
da katıldığım 'ciddi' tartışmalarda bile ne zaman 'ke-
rim devlef, 'ceberrut devlef gibi bir sözcük geçse,
sanki inönü llkokulu'nun kütüphanesindeymişim gi-
bi çocuklaşırdım. 'Kerim devlef\, yer tahtasında ha-
mur açan ak saçlı şişman bir kadına; 'ceberrut dev-
lef \, her Allah'ın günü karısını sopalayan kötü koca-
lara benzetirdim.
Geçenlerde bir dostumla bunlan konuşurken, dos-
tum "Peki, 'kutsal devlef/ neye benzetiyorsun?"diye
sordu. "ftahibelese!" diye yanıtladtm. Çok şaşırd».
Gerçekten de rahibelerin 'gizemi'n'ı ilk kez Saint Be-
noit Okulu'nun yanda bıraktığım hazırlık sınrfında 'keş-
fetmiştim.' Rahibeler bütün bir yaşam boyu kendile-
rini 'Tann'nın Oğlu Isa'ya adıyortar, 'KutsalGebe' Hz.
Meryem'in yaşamını kendilerine örnek alıyorlardı. Ki-
mi bir manastıra kapanıyor. kimi ise Katolik kiliseleri-
nin, misyoner okullarının sade, loş, soğuk müştemi-
latında ömür tüketiyordu. Bir süre önce 'Bir Rahibe-
nin Yaşamı'aü\\ kitabı okuduğumda yine çok etkilen-
miştim. Rahibe Maria, Fransa'nın Atlantik kıyılarında
kapandığı bir manastırda her gece çırılçıplak soyunup
yatağa giriyor, gözlerını kapatıp, 'KutsalRuh'un gel-
mesini ve 'bakireliğini' almasını bekliyordu. Otantik ve
erotik bir öyküydü. Rahibenin bu bekleyışi 33 yıl sür-
müş. Xufsa/fîuA)tanumudunukesincekendini bir ak-
şamüstü Bretagne kayalıkları üzerinde genç bir ço-
bana teslim etmişti. Bakireliği ile birlikte 'gizemi' de
yok olmuştu Rahibe Maria'nın.
Şu sıralar yeniden güncelleşen 'devlet sım' tartış-
maları bende bunlan çağnştınyor. Bir süredir 'kutsal
devlef \n gizemli yanlan aklıma geldikçe 'heyecanla-
nıyorum.' Hatta son günlerde bu gizemin kendine öz-
gü 'erotik' bir yanının olabileceğini düşünmeye baş-
İadığımı da burada söylemeliyim! Bu nedenle, eğerdev-
let sırları ortaya dökülecekse, bu dökülme 'gizem sı-
nın'r» asla aşmamalı, diyorum. Bunlan yazarken, bir
yaz günü Sicilya sahillerinin sıcak kumlannda yürür-
ken, birden eteklerinı dizlerine kadar sıyırarak denize
doğru koşan çıplak ayaklı genç rahibe Antonella'yı
düşlüyorum. Sonra, Kutsal devletimizin bu kadarcık
da 'erotizmV olmasın mı?" sorusu kafamdan geçi-
yor... Belki de ben, söylemeye pek dilim varmasa da,
-çünkü yazı bu nedenle uzuyor-, esasında 'bakirelik
derdi olmayan' oynak, fettan ve aşifte bir 'deWef'in öz-
lemini çekiyorum. Fakat itiraf etmeliyim ki, Rahibe
Maria'nmki gibi bir son, bana sanki olanaksızmış gi-
bi geliyor.
Oyle ya, koskoca devleti hangı kayalığa yatıracak-
sınız? Hem sonra, ya bir gören olursa?..
lletişim için faks: 0 216 418 84 10
BULMACA SEDAT YAŞAYAS
SOLDAN SAĞA:
I/Birgazeteman-
şetinınüstüneyer-
leştirilen özlü ve
çarpıcı başlık. 2/
Eskimolar"mken-
dılenneverdıkle-
riad.Muğla'nın
bir ilçesi. 3/ To-
hum ekme aygı-
tı...Utancduyma.
4/Soyundangeli-
nen kımse... işın.
5/DerebeylikJa-
ponya'sında en 8
aşağı sınıfı oluştu- g
ranhalk. Kars'ın "
doğusundakı ünlü antik
kent. 6/ Bölmeli göçebe ça-
dırı... "O yer" anlammda 1
kullanılan sözcük. 7/ Eski
Mısır'da güneş tanrısı...
Yolsuzyadaemeksizelde 3
edilen şey. 8/ Tecrübelı. us-
ta... Boğa güreşi yapılan c
alan. 9/ Pantolonun dızıne
ve arkasına konulan parca.
YLKARIDAN AŞAGI- 7
YA:I/Yüz.çehre...Me>-
ve ya da sebzeleri sıkarak °
suyunu ya da yağını çıkar- 9
maya yarayan aygıt. 2/ Bı-
rim... Motorlu taşıtlann elektriğini saglayan aygıt. 3/ Birpasa-
jın büyük bir ritm serbestliğiyle jorumlanacağını belirten mü-
zik terimı... Konut. 4/ "Sofra" anlamındaeski sözcük .."— \ar.
postvar.meydandaeryok"'(YahyaKemal). S/Vücutısısı...Sos-
yolojide bir kabilenın bölündüğü ıkı ya da daha çok parçadan
her biri. 6/ lskambılde bir kâğıt... Nazılerin polıtıkasında Ger-
men ırkından kımselere yakıştırılan ad. II Bir gösterme sıfatı...
Sıtma mikrobunu aşılayan sı\risinek 8/ Bir gözrengi... Edebi-
yatta etkiyi çoğaltmak için birşeyin tersinı söyleyerek edilen alay.
9/ Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta... "Çalma, hırsızhk" an-
lamındaargo sözcük.