25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26EYLUL1997CUA 12 KULTUR YAPI KREDİ KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ 97 Cazuıkısatarilıi YAVTJZBAYDAR • John ScofieJd dinamit gibi bir beşliyle çıkjyor Açıkhava Sahnesi'ne bu akşam. 0, hayatmı caza adamış bir müzisyendir. Caz kavramınm tüm tarifelerine tutkundur. Karşısına çıkan her müziği, o potaya sığdınr. bulunuyor. Burada henüz tanınmayan Blake, birkaç yıldır dünyanm jazz sahnelerim kasıp kavuruyor. Köklen derinlere inen. agdalı, ıniltili bir tona sahip. Tekmği göz kamaştıncı. Joshua Redman'ın yavanlıfı ona haylı uzak. Blake e "inananlar" arasmda Pat Metbem, Micbel Petnıcciani Eddie Henderson. Herbie Hancock var. Çok değil. 1992'demezunolmuş Berklee'den. 11 yaşından ben saksofon çalıyor. Konsere sadece onun için bıle gıfmeye değer. Pıvanist Kevin Hays'i ilk kez Stockholm'de. fihan Erşahin'in "ük" konsennde tanımıştım. Eddie Henderson'ın (trompet) biryanında gencecik llhan. dığer yanında rüyu daha bitmemiş Kevin vardı. O günden bu yana çok şey oldu. Kevin 30 yaşına ulaşmak üzere. Çarpıcı, karmaşık bestelerini ıçeren bırkaç albüm çıkardı Joe Henderson. Ro\ Havnes, Soıuıv John Scofield için Türkiye sıkça geçilen bir durak oldu artık. Gitann bu farklı, alabıldığine üretken JaşiJiği, geçen baharda Parliament Jazz çerçevesinde tzmir'de belirmış, orglu triosu ıJe hareketlı bir konser vermişti. Scofield'in adını, Yapı Kredi'nin listesınde gördüğümde, değişik bir formatla gelrnesmi tercih edeceğimı hissettım yine de. Kısa aralarla bırbirinı izleyen tekrarlı konukluklar. jazz âleminde makbul değildirpek. jazz dinleyicısı hep yenıyi ister Haber çok sevindırici: Scofield dinamit gibi bir beşlıyle çıkıyor Açıkhava Sahnesi'ne bu akşam. Onun sayesınde. jazz dünyasını altüst eden yepyeni. gepgenç, şımdıden kendi tarzını ortaya koymuş bir saksofoncuyu. Seamus BJake'ı tanıma fırsatı dogmuş Rollins. Benm Golson, Donald Harrison gibi "eskilerle" ruşlannı pariartı. Link, son derece duyarlı bir piyanıst olarak nam saldı Son albümii "Andaiucia" üçlii formatında. Kevin'e bu albümde Ron Carter ve Jack DeJohnette eşlik ediyor. BHIStewırt, baharda îzmır'ı hayli etkılemıştı. Tasarruflu, süssüz, ama olağanüstü dakik bir da\ ulcudur. Pat Meiheny. onun, gözde davulcusu PauJ Hertico'y la özdeş oldugunu söyler.Charlie Haden. Jim Hall, Lee Konitz ile çalmıştır ama. müthış bir iletışim içinde oidugu Scofield'den bir türlü kopamaz Basçı Larry Grenadier, Garv Burton'ın keşiflerındendir. 16 vaşmda müziksel "rüştünü" ispatlamıştır. Müşkülpesent Stan Getz ve ınce eleyip sık dokuyan Betrv Carter tarafmdan seçilmıştır ki, bunlar başiı baştna önemlı göstergelerdir. Gelelim Scofield'e. O. hayatmı jazz'a adamış bır müzisyendir. Hem aibüm üretimi bakimmdan hem de rume sıklığı bakımından. Uzun yollan sever, dur durak bilmeden dünvanın dört yanına notalan yetiştirir. Herkesie çalmıştır. ba^t-1 Toots ve Milesolmak üzere. Akışkan, alışılmadık çağnşımlar ıçeren. kendi özgün dünyasının giiçlerinden gürül gürül kopup gelen bır tarzdır onunki. Onu dinleyenlerin gitara saygısı pekişir. aşklan tazelenır. Scofield, jazz kavramının tüm tarifelerine tutkundur. Karşısına çıkan her müzıği. o potaya sıgdınr. Kişisel tanhinın etkilenni. dınlevenlennin kişisel tarihlenyle bütûnieştirir Dolu dolu bır jazzşölenı ıçin bu. yeterlı bir neden sayılmaîıdır Bu beşliyı kaçırmayın. Deauville Film Festivali 23. yılını kutladı KültürServisi-Fransız sinema dünya- sı için geleneksel hale gelen Deauville Fiim Festivali, 23. yılını 5-14eylül tarih- leri arasmda kutladı. Holyvvood dünya- sından birçok filmin ilk Avrupa göste- rimlerinin gerçekleştirildiği festivalde yönetmenliğini VVolfgang Petersen'in yaptığı 'Air Force One'. Joy Roach'ın 'Austin Powers\ Hong-Kong'lu aksiyon ustası John \Vöo'nun ' Face'. başrolieri- ni Nastassia Kinski ve Kyle MacLach- lan'in paylaştığı 'One IVight Stand\e Robert Zemeckis'in Jodie Foster'i yö- nettıği 'Contsct' adlı filmleryeraldı. Çok sayıda Amenkan filmıAvrupa vitrinine çıktığı Deauville"de aynca 'Mi- micVNowhere\ 'My Best Friends Wed- ding' ,'Cop Land', 'Love! Valour! Com- passionî','Tbe Real Blonde". Steven Spi- eiberg yapımı 'The LostVVorid: Jurassic Park', 'Georgeofthe JungleYJulianlV, 'The Hou.se of Yes' ve 'The Myth of Fîn- gerprints' adJı fitmtegosterildi. Heryıl çok sayıda Amerilcalı sinema sanatçısı- nın katıldıgı festivalde bu yıl Gary Old- man, Harrison Ford, Syfvester Stalione, Robertde Niro,Robert Du vall, Elizabeth Hurley, Chiara Mastroianni, Sophie Vlarceau,AshleyJudd.Sean Peıuı gibi ta- nınmış oyuncularla, Gregg Araki, Ro- bert Rodriguez gibi yönermenler boy gösterdı. Festival kapsamında meraJdılan için geçen yıllarda gösterilip beğenilmiş Da- vid Fincber'in 'Seven', Clint Eastvvo- od'un 'Unforghen-Affedilmeyen '. Ofr- ver Stone'un 'Platoon'u, Joel Schumac- her'in 'Falling Down". Orson VVefles'in 'Cıtizen Kane' ve RidlejScottun 'AJien' gibi ünJü filmleri de ymelendi. Yaşamını bir peri masalına benzeten ünlü bariton Hvorostovsky dinİeyicileri büyüledi 'Müziğiıı geleceğîııi düşünüyorunı' • "'Şimdi büyük plak şirketleri bütçelerini kısma karan aldıJar. Bu yüzden ben de artık sadece kendimi ve kariyerimi değil, klasik müziğin geleceğini düşünüyorum. Bu benim son zamanlarda en önem verdiğim sorun." ASU]VfA.\ KAFAOĞLU BÜKE AKM Büyük Salon. salı gecesi sanki temelinden sarsıldı. ilk önce. dünyanm şimdı en gözde baritonlanndan Dmitri Hvorostmskj "nın sesıyle. sonrada az sa- yıdaki müziksevenn canh alkışlanyla. Hvorostovsky. resitalde iyı bir prog- ramla dinle>icı karşısına çıktı. ".Antikar- jalar" ile başlayan dinletı. Çaykovslri v e RachmaninofFun Rus şarkılanyla sür- dü. "Bir senedirdaha çok, başta Verdi^ mak üzere, İtahan besteciJerin eserlerini söylü>oruın. Bu konserde Ru»(a sö'yle- mek. dilime duyduğum açlığı ve öztemi biraz okun giderecek. Aslında bir şancı- nın hangidilde wi>lediği önemlı olmama- b. Çince \eva Türkçe a>ıu duyarhuğı bu- labiJmeti, ama tabii Rusça. yani anadi- limdc. bu duyariüığı bulmam daha ko- lay." Anadilınde söylemenin bırbaşka key- fi de Puşkin"in dizelerinı şarkıda soyie- mek olmalı dedığimde çok hoşuma giden bir yanıt verdi. "Rachmaninoff. Puş- kin'in siirleriniçokkullanmış,Rus dib'nin en muhteşem vegörkemli sürlerini şarkı- lanna sözyapmış. Ama Çay ko\ ski,j aşa- dığı villarda moda sa>ılan şairierin dize- lerini kullanmış. Rachmaninoff'tan çok farklı. Çaykovski, etküeyki dizelere ge- Dmitri Hvorotovsky artık daha dramarik ve riskli rollere haar. rek duvmamış, çünkü o Rus mûziğinin Puşkin 1 i."Çaykovskrnin şarkılannı din- lerken gerçekten de "mûağ^n $airi ol- mak" sözünün bu besteci için ne denli dogru tanımlama oldugunu akJımdan çı- karamadım. Hvorostovsky. yılda en az 3 kere Rus- ya'ya gitmeyi sevdiğinı söylû'yor. Bu se- ne de ilk kez doğduğu (ve 26 yaşına dek yaşadığı) Siberya'nın küçük şehn Kras- noyarsk'a gitmış ve verdiğı konserlerçok genişyankı uyandırmış. "Kendimezaten baskı yapanm \esıkı çalışınm. ama Rus- .va'»agirögimde çokdahafazia baskı >ap- tığımı fark ettim, çünkü bana en eleştirel gözleorada bakjyortar. İıısanı sanınm en çok evindekiler eleştiriyor. \argibyoriar demek istemivorum, ama en ağır vargm onlar veriyor. bu vüzden de iji olmak, hatta vüzde 100 ivi olmak gereknor." \aşamını bırperı masalına benzetıyor Dmırn Hvorostovsky, "CardiffSingerof theWjrld"yanşmasının binncısı olma- sı (1989) ve bu olayın telev ızyondan nak- len yayımlanması. ertesi sabah uyandı- ğında bır şöhret yapmış onu. Aradan ge- çen yıllar içinde de ünü hep artmış. Ar- tık daha dramatik ve riskli rollere hazır oldugunu, önümüzdeki sene "Don Gi- manni", "Rigoletto" ve Rimski-Korsa- kofTun "Senifia" operalannı seslendire- cefıni ve \'erdı operalan kaydedeceğını söylüyor "Artık sadece şarkı sö>lemek yeterli olmu>or. Özeüikle Amerika gibi büviik pazariarda phasava yeni bir ka>- dınızsühildüğünde. sanatçının hazır bu- lunnıası >c tarutım çalışmalan yapması bekleniyor. Roportajlar,basın toplanbla- n da en az şarkı so>lemek kadar \aktini- n alıvor. Aynı durum sahneye çıktığınız- da da geçerli. Günümüzde tanıtım ve pa- zariama. sanatçının çok enerjisini alıvor. Şimdi bmük plak şirketJeri bütçelerini kısma karan aidılar. Klasik müziktcn. harcadıklan paradan daha fazlasım ka- zanamıvorlarmış. Bu \iizden ben de ar- tık sadece kendimi ve kariyerimi dejjiL, klasik müziğin geleceğini dü$üiui>orunt. Bu benim son zamanlarda cn timm ver- diğim sorun." Neşelı varjdıhşta ve tanıdığım diğer Ruslar gibi sözcüklerı mccazi anlamla- nnda kullanmaktan hoşlanan bin Hvo- rostovsky Kaçırmadığı bakışlan. bem- bevaz uzun saçlarıjla (henüz 35 yaşın- da!) ve en önemhsı denn sesiyJe çok et- kileyici bin. Dünyanm heryerinde kapa- lı gişe konserler veren bu baritonun salı gecesi tek eksığı. tstanbui dinleyıcıleriy- dı. Özellikle bis olarak sövledigi Rıgo- letto'nun "Cortigiani. vil razza danna- ta". Se>il Berberi'nden Figaro'nunana- sı ve Pa\arotti ile ünlenen napolıten "Core'ngrato" şarkısıyla dinİeyicileri adeta büvüledı. DINOZOR'DA ŞENLİK VARL Toronto Film Festivali, dünya edebiyatma ev sahipliği yaptı Yazarlar filmlerde buluştuKültiir Senisi -22. Toronto Film Festivali geçen hafta so- na erdi. Dış kaynaklı film mar- ketının Kuzev Amerıka'daki çöküşü. farkh topraklann sine- malarını tanımak isteyen in- sanlan 10 gün ıçerisinde tam 284 filmin gösterildığı bu renkfı festivalde buluşturdu yi- ne. Toronto'da bu yıl ülkemizi >önetmen Deniş2İaimin "Ta- butta Rövçşata" adh filmı tem- sil ettı. Zaım'in de katılımıyla gerçekleştırilen göstenmde film. ızleyicılerin yogun ılgi- siyle karşılaştı. Jamaika, Izlanda, Burkina Faso ve Makedonya Cumhuri- yeti gıbı 58 ülkenın yapımlan bu yıl Toronto'da bir araya gel- di. Sinema salonları. dünya edebiyatmm önemli isimlerine ev sahıplıgı yapmaktan geri kalmadı, "Washington Squ- are" v e "The \Vings of the Do- ve" ile Henn James, "Mr, Dal- lonay" ile Virginia VVoolf, "Swept From the Sea" ile Joseph Con- rad v e "Keep the Aspidistra Flying'' ile George Orwell geçen hafta Toronto'da sınemaya can verdıler. Helena Bonhanı Carter'a ilgi Festıvalin en çok göze çarpan kadın oyuncusu Helena BonhamCarteroldu. Carter, yönetmenliğini Iain Softlej'in üstlendifı bir Henr>'James uyarlaması olan "The Wings of the Dove" isimli filmdeki roîüyle izleyicıyi büyüledı. Carter'ın ikinci filmi iseyönetmen Ro- bertBierman'ın George Orwell'in aynı adlı romanından beyazperdeyeaktardı- ğı "Keep the Aspidistra Fl>ing"ı oldu. Bu yıl Toronto izleyicısinin hoşnut kaldığı yapımlardan bin de 1995 yılın- da "Antonia'nın Yazgısr adlı çalışma- sıyla en iyı yabancı film dalında Oscar ödülü alan yönetmen Marleen Dor- ris'den geldi. Dorris'ın "Mrs. Dailo- The Hings of the Dove"da Helena Bonham Carter ve Alison EHiott wa>" ısımlı bu başanlı Virginia VVooîf di. Toronto bu yıl Hindistan. Iran ve uyarlaması. başrol ojıınculan Vanessa Giiney Kore sınemalanndan başanlı ça- Redgrave ve Michael Kitchen'ın vük- sek performanslan ile göz doldurdu. Edebiyattan beyazperdeye taşınan yapımlann içinde beklenıleni vereme- yenler de oldu tabıı. Joseph Conrad'ın "Amy Foster r adlı esennden yönetmen Beeban Kidron tarafından sinemaya uyarlanan "Svvept From the Sea". izle- yiciyi düş kırıkîtğma uğrattı. Filmin ağırîığı, başrol oyuncusu Vmeent Pe- rez'den çok kasaba doktoru tıplemesıy- le beğeni kazanan Ian McKetlen'ın omuzlanndaydı. Toronto'da hissedilen bir diger ger- çek de Venedik Film Festıvali'nde oldugu gibi Asyalı sınemacılann eskı biçımı yenıden yaratma çabalarıydı. Yönetmen Zhang Yîmou'nun Gong Li'sız çevirdıği ilk filmı olan "Keep Co- ol* 1 , bol diyaloglu bır komedı örneğıv- Iışmalara ev sahıplığı yaptı. Hintli yö- netmen Mani Ratham'ın "The Duo" isimli filmı. oldukça başanlı bırpolitik dram örneğıydi. tranlı yönetmen Jafar Paiavi'nın "TheMirror" filmi debuyıl LocarnoFılm Festıvali'nde büyük ödü- lü alan "The WWteBaloon"adİı basya- pıtının bırdevamı nıteliğmdeydı. Jidokahn Sararıg ın "TheirLastLo- ve .Aifair'" adlı filmı. doğu esıntileri ta- şıvan vvestern tarzı romantik bir kome- diydı. Yönetmen Agnes Merlet'ın "Arte- misia"sı. Paul Thomas Anderson'ın "Boogie .Nights"! v e Kirby Dick'in ge- çen ay yapılan Edınburgh Festivali'nde de göstenlen "The Life and the Oeath of Bob Flanagan. Supermasoehist" ad- lı fılmı de Toronto'da ızleyıcıyle bu- luşan ılginç çahşmalardan bazılanydı. YAZIODASI SELİM İLERİ İstanbul'da Büyük Maç.., Ocak'ın ilk haftasına rastlıyor olmalı. Öyleyse yıllardan 1958. Ama Aralık'ın son haftası da olabilir. O zaman yıllardan 1957. Şöyle deniyor çünkü: "Geçen pazar gûnü Fe- nerbahçe ile Galatasaray takımlan arasmda yapı- lan lig karşılaşmasını..." Dergi, Hayat mecmuası 10Ocaktarıhlı. Bir dolu fotoğrafa bakakalıyorsunuz. Kırk yıl ön- cesinin İstanbul'u. Inönü Stadyumu. Maçı, "47.193 l/ra 50 kuruş duhuliye ücreti ödeyerek 26.787 kişi" seyretmış; "böylece stadın seyirci ve hasılat rekorlan" kırılmış. Yan yana iki fotoğraf: Bize göre sağdakinde Ga- latasaray taraftarlan, soldakinde Fenerbahçeliler. "Yukanda tezahürat yapan kulüp taraftariannı gö- rüyorsunuz," deniyor. "Galatasaray Kulübü Reisi" Sadık Giz eşiyle birtikte şeref trıbününde. Sadık Bey kalın paltosu- nun yakalarını kaldırmış. Eşi -eşı dedim ama, ya- nındaki hanımı kastetmek için-... yanındaki hanı- mın saçları meçli. O da dökümlü yünlü bir kumaş- tan manto giymiş; objektife gülümsüyor. Maçı seyredenler arasmda bır "filim artisti" var: Belgin Doruk. Belgin Hanım'ın maça gelişi o yıl- larda başlı başına olay olmuş. Zaten maçı izleyen "çok tanınmış simalar" varmış. Belgin Doruk çok genç; yanında iki hanım, şapkalı üç bey. Belgin Do- ruk'un saçlannı uzun, beyaz bır kaşkol örtüyor. Tribünlerdeki az sayıda hanıma karşılık, evlerde, hanımlar radyo başındaymışlar. Üstelik, maç do- layısıyla her şeyi unutmuşlarmış. Radyo başında, saçlar yapılı, galiba permanatlı üç hanım, spikerin anlattığı maçı dinlıyoriar. Yüzlerindeki ifadeye ka- pılacak olsak, maç değil, savaş haberi dinledikle- ri sanılabilir... Galatasaray'la Fenerbahçe'nın maçı bütün memleketi ilgilendirmesı nedeniyle Hayat mec- muası muhabirini pek şaşırtmış. Şöyle yazmış fo- toğraf altına: "Maç sanki Dolmabahçe'de değil, taksi radyolanna kadar bütün memlekette oynan- dı." Fotoğrafı anlatayım: Taksinin arka koltuğundan çekilmiş. Önde yüzü görülmeyen şoför, profilden görebıldiğimiz iki bey. Beylerden biri, elini ağzına götürmüş, ötekisi ağlamaklı. "Menderes Stadda"; öyle yazıyor. Gerisini de okuyalım: "İki ezelîrakip arasmda yapılan bu mühim kar- şılaşma çok büyük alâka topladı. Netekim bu ma- çı seyreden merakhlar arasmda Başvekil Adnan Menderes de bulunuyordu. Yukandakı fotoğraf- ta Menderes'i Istanbul Vali ve Belediye Reisi Mümtaz Tarhan ile maçı seyrederken görüyor- sunuz." Adnan Menderes şapkasını çıkarmış, dızlerı üs- tüne koymuş. İki buçuk yıl sonrası, besbelli, aklı- nın ucundan bile geçmıyor. Gülümsüyor. Tribünün hemen altında iki de subay var; onlar da gülüm- süyortar... Maç galiba bir-bir berabere bitmiş. Galatasa- ray'ın golünü Metin atmış. Fenerbahçeliler ıslık- lamış, Galatasaraylılar sahaya 'çiçekler' atmışlar. Fenerbahçe'den gol yirminci dakikada gelmış; "Şirzat'Vn o/ratağr sımsında topu kapanKaptan Şeref, TurgayVn ilen çıkmasından istifade ederek golü" atmış. Kırk yedınci dakika çok kritikmiş. İkinci devre başlar başlamaz hücuma geçen Fenerbahçeli fut- bolcular "şansızlık yüzünden büyük bir gol ftrsa- tından mahrum " olmuşlar Zira, Şerefin ortaladığı top Can'ın ayağına gel- miş; "bu futbolcu önüne düşen topa güzelbirsol vuruş yapmışsa da top Galatasaray kalesinin üst direğine çarparak geri" dönmüş... Kalabalık seyirci, maça gırerken kapılarda sıkı- şıp kaldığı gibi, maç sona erdikten sonra da, çı- kışta, kapılarda sıkışıp kalmış. Fotoğraflarda kalelerin arkasında bir iki fotoğ- rafçı görünüyor. Daha geri planda jandarma erle- ri. Fotoğraflarda maç izleyicilerinin hemen tümü- nün paltolu, şapkalı, kravatlı olduğu görülüyor. Belgin Doruk'un yanındaki beylerden biri sigara iç- mekte; başka sigara içen yok. Bir fotoğrafta, ba- şına kukuletası geçirilmiş küçük erkek çocuğu. Ne tuhaf: Hemen herkes gülümsüyor. Galatasaray ve Fenerbahçe bayraklan dalga- landınlıyor. Stadyumun dışında istanbul'un sonba- har ağaçlan. Ne çok ağaç varmış! Bir fotoğrafta da geri planda Taş Kışla görünüyor. Demin inönü Stadyumu demıştim. Ama herhal- de o yıllarda öyle denmıyordu. Inönü Gezisi den- miyordu da, Taksim Gezisi deniyordu. Stadyuma da galiba Dolmabahçe Stadyumu denirdi. O kısır siyasal çekişme, muhakkak ki, bugünün bedbaht, perişan maç seyircisıni yoğurdu. Takvimde h Bırakan: "Kum saatindeki zaman geçmişfe gefecek, iki zaman dilimi arasmda, tam da melankoliklere öz- gü, bir ara zaman dilimini simgeler. Geçmiş artık yoktur. Geçmiştir. Gelecek, henüz gelememiştir. Tüm kahrediciliğiyle ve bir türlü geçmek bilmeyen taşlaşmışlığıyla şimdiki zaman yaşanmaktadır." Serol Teber, Melankoli, Say Yayınlan, 1997. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K KÂMİL MASARACI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear