Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26EYLUL1997CUA
12 KULTUR
YAPI KREDİ KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ 97
Cazuıkısatarilıi
YAVTJZBAYDAR
• John ScofieJd dinamit gibi bir beşliyle çıkjyor Açıkhava
Sahnesi'ne bu akşam. 0, hayatmı caza adamış bir müzisyendir.
Caz kavramınm tüm tarifelerine tutkundur. Karşısına çıkan her
müziği, o potaya sığdınr.
bulunuyor. Burada henüz tanınmayan
Blake, birkaç yıldır dünyanm jazz
sahnelerim kasıp kavuruyor. Köklen
derinlere inen. agdalı, ıniltili bir tona
sahip. Tekmği göz kamaştıncı. Joshua
Redman'ın yavanlıfı ona haylı uzak.
Blake e "inananlar" arasmda Pat
Metbem, Micbel Petnıcciani Eddie
Henderson. Herbie Hancock var.
Çok değil. 1992'demezunolmuş
Berklee'den. 11 yaşından ben saksofon
çalıyor. Konsere sadece onun için bıle
gıfmeye değer. Pıvanist Kevin Hays'i ilk
kez Stockholm'de. fihan Erşahin'in
"ük" konsennde tanımıştım. Eddie
Henderson'ın (trompet) biryanında
gencecik llhan. dığer yanında rüyu daha
bitmemiş Kevin vardı. O günden bu
yana çok şey oldu. Kevin 30 yaşına
ulaşmak üzere. Çarpıcı, karmaşık
bestelerini ıçeren bırkaç albüm çıkardı
Joe Henderson. Ro\ Havnes, Soıuıv
John Scofield için Türkiye sıkça geçilen
bir durak oldu artık. Gitann bu farklı,
alabıldığine üretken JaşiJiği, geçen
baharda Parliament Jazz çerçevesinde
tzmir'de belirmış, orglu triosu ıJe
hareketlı bir konser vermişti.
Scofield'in adını, Yapı Kredi'nin
listesınde gördüğümde, değişik bir
formatla gelrnesmi tercih edeceğimı
hissettım yine de. Kısa aralarla bırbirinı
izleyen tekrarlı konukluklar. jazz
âleminde makbul değildirpek. jazz
dinleyicısı hep yenıyi ister
Haber çok sevindırici: Scofield dinamit
gibi bir beşlıyle çıkıyor Açıkhava
Sahnesi'ne bu akşam.
Onun sayesınde. jazz dünyasını altüst
eden yepyeni. gepgenç, şımdıden kendi
tarzını ortaya koymuş bir saksofoncuyu.
Seamus BJake'ı tanıma fırsatı dogmuş
Rollins. Benm Golson, Donald Harrison
gibi "eskilerle" ruşlannı pariartı. Link,
son derece duyarlı bir piyanıst olarak
nam saldı
Son albümii "Andaiucia" üçlii
formatında. Kevin'e bu albümde Ron
Carter ve Jack DeJohnette eşlik ediyor.
BHIStewırt, baharda îzmır'ı hayli
etkılemıştı. Tasarruflu, süssüz, ama
olağanüstü dakik bir da\ ulcudur. Pat
Meiheny. onun, gözde davulcusu PauJ
Hertico'y la özdeş oldugunu
söyler.Charlie Haden. Jim Hall, Lee
Konitz ile çalmıştır ama. müthış bir
iletışim içinde oidugu Scofield'den bir
türlü kopamaz
Basçı Larry Grenadier, Garv Burton'ın
keşiflerındendir. 16 vaşmda müziksel
"rüştünü" ispatlamıştır. Müşkülpesent
Stan Getz ve ınce eleyip sık dokuyan
Betrv Carter tarafmdan seçilmıştır ki,
bunlar başiı baştna önemlı
göstergelerdir.
Gelelim Scofield'e. O. hayatmı jazz'a
adamış bır müzisyendir. Hem aibüm
üretimi bakimmdan hem de rume sıklığı
bakımından. Uzun yollan sever, dur
durak bilmeden dünvanın dört yanına
notalan yetiştirir. Herkesie çalmıştır.
ba^t-1
Toots ve Milesolmak üzere.
Akışkan, alışılmadık çağnşımlar ıçeren.
kendi özgün dünyasının
giiçlerinden gürül gürül
kopup gelen bır tarzdır
onunki.
Onu dinleyenlerin gitara
saygısı pekişir. aşklan
tazelenır. Scofield, jazz
kavramının tüm tarifelerine
tutkundur. Karşısına çıkan
her müzıği. o potaya
sıgdınr. Kişisel tanhinın
etkilenni.
dınlevenlennin
kişisel
tarihlenyle
bütûnieştirir
Dolu dolu bır
jazzşölenı ıçin
bu. yeterlı bir
neden
sayılmaîıdır
Bu beşliyı
kaçırmayın.
Deauville Film
Festivali
23. yılını kutladı
KültürServisi-Fransız sinema dünya-
sı için geleneksel hale gelen Deauville
Fiim Festivali, 23. yılını 5-14eylül tarih-
leri arasmda kutladı. Holyvvood dünya-
sından birçok filmin ilk Avrupa göste-
rimlerinin gerçekleştirildiği festivalde
yönetmenliğini VVolfgang Petersen'in
yaptığı 'Air Force One'. Joy Roach'ın
'Austin Powers\ Hong-Kong'lu aksiyon
ustası John \Vöo'nun ' Face'. başrolieri-
ni Nastassia Kinski ve Kyle MacLach-
lan'in paylaştığı 'One IVight Stand\e
Robert Zemeckis'in Jodie Foster'i yö-
nettıği 'Contsct' adlı filmleryeraldı.
Çok sayıda Amenkan filmıAvrupa
vitrinine çıktığı Deauville"de aynca 'Mi-
micVNowhere\ 'My Best Friends Wed-
ding' ,'Cop Land', 'Love! Valour! Com-
passionî','Tbe Real Blonde". Steven Spi-
eiberg yapımı 'The LostVVorid: Jurassic
Park', 'Georgeofthe JungleYJulianlV,
'The Hou.se of Yes' ve 'The Myth of Fîn-
gerprints' adJı fitmtegosterildi. Heryıl
çok sayıda Amerilcalı sinema sanatçısı-
nın katıldıgı festivalde bu yıl Gary Old-
man, Harrison Ford, Syfvester Stalione,
Robertde Niro,Robert Du vall, Elizabeth
Hurley, Chiara Mastroianni, Sophie
Vlarceau,AshleyJudd.Sean Peıuı gibi ta-
nınmış oyuncularla, Gregg Araki, Ro-
bert Rodriguez gibi yönermenler boy
gösterdı.
Festival kapsamında meraJdılan için
geçen yıllarda gösterilip beğenilmiş Da-
vid Fincber'in 'Seven', Clint Eastvvo-
od'un 'Unforghen-Affedilmeyen '. Ofr-
ver Stone'un 'Platoon'u, Joel Schumac-
her'in 'Falling Down". Orson VVefles'in
'Cıtizen Kane' ve RidlejScottun 'AJien'
gibi ünJü filmleri de ymelendi.
Yaşamını bir peri masalına benzeten ünlü bariton Hvorostovsky dinİeyicileri büyüledi
'Müziğiıı geleceğîııi düşünüyorunı'
• "'Şimdi büyük plak şirketleri
bütçelerini kısma karan aldıJar.
Bu yüzden ben de artık sadece
kendimi ve kariyerimi değil,
klasik müziğin geleceğini
düşünüyorum. Bu benim son
zamanlarda en önem verdiğim
sorun."
ASU]VfA.\ KAFAOĞLU BÜKE
AKM Büyük Salon. salı gecesi sanki
temelinden sarsıldı. ilk önce. dünyanm
şimdı en gözde baritonlanndan Dmitri
Hvorostmskj "nın sesıyle. sonrada az sa-
yıdaki müziksevenn canh alkışlanyla.
Hvorostovsky. resitalde iyı bir prog-
ramla dinle>icı karşısına çıktı. ".Antikar-
jalar" ile başlayan dinletı. Çaykovslri v e
RachmaninofFun Rus şarkılanyla sür-
dü. "Bir senedirdaha çok, başta Verdi^
mak üzere, İtahan besteciJerin eserlerini
söylü>oruın. Bu konserde Ru»(a sö'yle-
mek. dilime duyduğum açlığı ve öztemi
biraz okun giderecek. Aslında bir şancı-
nın hangidilde wi>lediği önemlı olmama-
b. Çince \eva Türkçe a>ıu duyarhuğı bu-
labiJmeti, ama tabii Rusça. yani anadi-
limdc. bu duyariüığı bulmam daha ko-
lay."
Anadilınde söylemenin bırbaşka key-
fi de Puşkin"in dizelerinı şarkıda soyie-
mek olmalı dedığimde çok hoşuma giden
bir yanıt verdi. "Rachmaninoff. Puş-
kin'in siirleriniçokkullanmış,Rus dib'nin
en muhteşem vegörkemli sürlerini şarkı-
lanna sözyapmış. Ama Çay ko\ ski,j aşa-
dığı villarda moda sa>ılan şairierin dize-
lerini kullanmış. Rachmaninoff'tan çok
farklı. Çaykovski, etküeyki dizelere ge-
Dmitri Hvorotovsky artık daha dramarik ve riskli rollere haar.
rek duvmamış, çünkü o Rus mûziğinin
Puşkin
1
i."Çaykovskrnin şarkılannı din-
lerken gerçekten de "mûağ^n $airi ol-
mak" sözünün bu besteci için ne denli
dogru tanımlama oldugunu akJımdan çı-
karamadım.
Hvorostovsky. yılda en az 3 kere Rus-
ya'ya gitmeyi sevdiğinı söylû'yor. Bu se-
ne de ilk kez doğduğu (ve 26 yaşına dek
yaşadığı) Siberya'nın küçük şehn Kras-
noyarsk'a gitmış ve verdiğı konserlerçok
genişyankı uyandırmış. "Kendimezaten
baskı yapanm \esıkı çalışınm. ama Rus-
.va'»agirögimde çokdahafazia baskı >ap-
tığımı fark ettim, çünkü bana en eleştirel
gözleorada bakjyortar. İıısanı sanınm en
çok evindekiler eleştiriyor. \argibyoriar
demek istemivorum, ama en ağır vargm
onlar veriyor. bu vüzden de iji olmak,
hatta vüzde 100 ivi olmak gereknor."
\aşamını bırperı masalına benzetıyor
Dmırn Hvorostovsky, "CardiffSingerof
theWjrld"yanşmasının binncısı olma-
sı (1989) ve bu olayın telev ızyondan nak-
len yayımlanması. ertesi sabah uyandı-
ğında bır şöhret yapmış onu. Aradan ge-
çen yıllar içinde de ünü hep artmış. Ar-
tık daha dramatik ve riskli rollere hazır
oldugunu, önümüzdeki sene "Don Gi-
manni", "Rigoletto" ve Rimski-Korsa-
kofTun "Senifia" operalannı seslendire-
cefıni ve \'erdı operalan kaydedeceğını
söylüyor "Artık sadece şarkı sö>lemek
yeterli olmu>or. Özeüikle Amerika gibi
büviik pazariarda phasava yeni bir ka>-
dınızsühildüğünde. sanatçının hazır bu-
lunnıası >c tarutım çalışmalan yapması
bekleniyor. Roportajlar,basın toplanbla-
n da en az şarkı so>lemek kadar \aktini-
n alıvor. Aynı durum sahneye çıktığınız-
da da geçerli. Günümüzde tanıtım ve pa-
zariama. sanatçının çok enerjisini alıvor.
Şimdi bmük plak şirketJeri bütçelerini
kısma karan aidılar. Klasik müziktcn.
harcadıklan paradan daha fazlasım ka-
zanamıvorlarmış. Bu \iizden ben de ar-
tık sadece kendimi ve kariyerimi dejjiL,
klasik müziğin geleceğini dü$üiui>orunt.
Bu benim son zamanlarda cn timm ver-
diğim sorun."
Neşelı varjdıhşta ve tanıdığım diğer
Ruslar gibi sözcüklerı mccazi anlamla-
nnda kullanmaktan hoşlanan bin Hvo-
rostovsky Kaçırmadığı bakışlan. bem-
bevaz uzun saçlarıjla (henüz 35 yaşın-
da!) ve en önemhsı denn sesiyJe çok et-
kileyici bin. Dünyanm heryerinde kapa-
lı gişe konserler veren bu baritonun salı
gecesi tek eksığı. tstanbui dinleyıcıleriy-
dı. Özellikle bis olarak sövledigi Rıgo-
letto'nun "Cortigiani. vil razza danna-
ta". Se>il Berberi'nden Figaro'nunana-
sı ve Pa\arotti ile ünlenen napolıten
"Core'ngrato" şarkısıyla dinİeyicileri
adeta büvüledı.
DINOZOR'DA
ŞENLİK VARL
Toronto Film Festivali, dünya edebiyatma ev sahipliği yaptı
Yazarlar filmlerde buluştuKültiir Senisi -22. Toronto
Film Festivali geçen hafta so-
na erdi. Dış kaynaklı film mar-
ketının Kuzev Amerıka'daki
çöküşü. farkh topraklann sine-
malarını tanımak isteyen in-
sanlan 10 gün ıçerisinde tam
284 filmin gösterildığı bu
renkfı festivalde buluşturdu yi-
ne. Toronto'da bu yıl ülkemizi
>önetmen Deniş2İaimin "Ta-
butta Rövçşata" adh filmı tem-
sil ettı. Zaım'in de katılımıyla
gerçekleştırilen göstenmde
film. ızleyicılerin yogun ılgi-
siyle karşılaştı.
Jamaika, Izlanda, Burkina
Faso ve Makedonya Cumhuri-
yeti gıbı 58 ülkenın yapımlan
bu yıl Toronto'da bir araya gel-
di. Sinema salonları. dünya
edebiyatmm önemli isimlerine
ev sahıplıgı yapmaktan geri
kalmadı, "Washington Squ-
are" v e "The \Vings of the Do-
ve" ile Henn James, "Mr, Dal-
lonay" ile Virginia VVoolf,
"Swept From the Sea" ile Joseph Con-
rad v e "Keep the Aspidistra Flying'' ile
George Orwell geçen hafta Toronto'da
sınemaya can verdıler.
Helena Bonhanı Carter'a ilgi
Festıvalin en çok göze çarpan kadın
oyuncusu Helena BonhamCarteroldu.
Carter, yönetmenliğini Iain Softlej'in
üstlendifı bir Henr>'James uyarlaması
olan "The Wings of the Dove" isimli
filmdeki roîüyle izleyicıyi büyüledı.
Carter'ın ikinci filmi iseyönetmen Ro-
bertBierman'ın George Orwell'in aynı
adlı romanından beyazperdeyeaktardı-
ğı "Keep the Aspidistra Fl>ing"ı oldu.
Bu yıl Toronto izleyicısinin hoşnut
kaldığı yapımlardan bin de 1995 yılın-
da "Antonia'nın Yazgısr adlı çalışma-
sıyla en iyı yabancı film dalında Oscar
ödülü alan yönetmen Marleen Dor-
ris'den geldi. Dorris'ın "Mrs. Dailo-
The Hings of the Dove"da Helena Bonham Carter ve Alison EHiott
wa>" ısımlı bu başanlı Virginia VVooîf di. Toronto bu yıl Hindistan. Iran ve
uyarlaması. başrol ojıınculan Vanessa Giiney Kore sınemalanndan başanlı ça-
Redgrave ve Michael Kitchen'ın vük-
sek performanslan ile göz doldurdu.
Edebiyattan beyazperdeye taşınan
yapımlann içinde beklenıleni vereme-
yenler de oldu tabıı. Joseph Conrad'ın
"Amy Foster
r
adlı esennden yönetmen
Beeban Kidron tarafından sinemaya
uyarlanan "Svvept From the Sea". izle-
yiciyi düş kırıkîtğma uğrattı. Filmin
ağırîığı, başrol oyuncusu Vmeent Pe-
rez'den çok kasaba doktoru tıplemesıy-
le beğeni kazanan Ian McKetlen'ın
omuzlanndaydı.
Toronto'da hissedilen bir diger ger-
çek de Venedik Film Festıvali'nde
oldugu gibi Asyalı sınemacılann eskı
biçımı yenıden yaratma çabalarıydı.
Yönetmen Zhang Yîmou'nun Gong
Li'sız çevirdıği ilk filmı olan "Keep Co-
ol*
1
, bol diyaloglu bır komedı örneğıv-
Iışmalara ev sahıplığı yaptı. Hintli yö-
netmen Mani Ratham'ın "The Duo"
isimli filmı. oldukça başanlı bırpolitik
dram örneğıydi. tranlı yönetmen Jafar
Paiavi'nın "TheMirror" filmi debuyıl
LocarnoFılm Festıvali'nde büyük ödü-
lü alan "The WWteBaloon"adİı basya-
pıtının bırdevamı nıteliğmdeydı.
Jidokahn Sararıg ın "TheirLastLo-
ve .Aifair'" adlı filmı. doğu esıntileri ta-
şıvan vvestern tarzı romantik bir kome-
diydı.
Yönetmen Agnes Merlet'ın "Arte-
misia"sı. Paul Thomas Anderson'ın
"Boogie .Nights"! v e Kirby Dick'in ge-
çen ay yapılan Edınburgh Festivali'nde
de göstenlen "The Life and the Oeath
of Bob Flanagan. Supermasoehist" ad-
lı fılmı de Toronto'da ızleyıcıyle bu-
luşan ılginç çahşmalardan bazılanydı.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
İstanbul'da Büyük Maç..,
Ocak'ın ilk haftasına rastlıyor olmalı. Öyleyse
yıllardan 1958.
Ama Aralık'ın son haftası da olabilir. O zaman
yıllardan 1957.
Şöyle deniyor çünkü: "Geçen pazar gûnü Fe-
nerbahçe ile Galatasaray takımlan arasmda yapı-
lan lig karşılaşmasını..." Dergi, Hayat mecmuası
10Ocaktarıhlı.
Bir dolu fotoğrafa bakakalıyorsunuz. Kırk yıl ön-
cesinin İstanbul'u. Inönü Stadyumu. Maçı,
"47.193 l/ra 50 kuruş duhuliye ücreti ödeyerek
26.787 kişi" seyretmış; "böylece stadın seyirci ve
hasılat rekorlan" kırılmış.
Yan yana iki fotoğraf: Bize göre sağdakinde Ga-
latasaray taraftarlan, soldakinde Fenerbahçeliler.
"Yukanda tezahürat yapan kulüp taraftariannı gö-
rüyorsunuz," deniyor.
"Galatasaray Kulübü Reisi" Sadık Giz eşiyle
birtikte şeref trıbününde. Sadık Bey kalın paltosu-
nun yakalarını kaldırmış. Eşi -eşı dedim ama, ya-
nındaki hanımı kastetmek için-... yanındaki hanı-
mın saçları meçli. O da dökümlü yünlü bir kumaş-
tan manto giymiş; objektife gülümsüyor.
Maçı seyredenler arasmda bır "filim artisti" var:
Belgin Doruk. Belgin Hanım'ın maça gelişi o yıl-
larda başlı başına olay olmuş. Zaten maçı izleyen
"çok tanınmış simalar" varmış. Belgin Doruk çok
genç; yanında iki hanım, şapkalı üç bey. Belgin Do-
ruk'un saçlannı uzun, beyaz bır kaşkol örtüyor.
Tribünlerdeki az sayıda hanıma karşılık, evlerde,
hanımlar radyo başındaymışlar. Üstelik, maç do-
layısıyla her şeyi unutmuşlarmış. Radyo başında,
saçlar yapılı, galiba permanatlı üç hanım, spikerin
anlattığı maçı dinlıyoriar. Yüzlerindeki ifadeye ka-
pılacak olsak, maç değil, savaş haberi dinledikle-
ri sanılabilir...
Galatasaray'la Fenerbahçe'nın maçı bütün
memleketi ilgilendirmesı nedeniyle Hayat mec-
muası muhabirini pek şaşırtmış. Şöyle yazmış fo-
toğraf altına: "Maç sanki Dolmabahçe'de değil,
taksi radyolanna kadar bütün memlekette oynan-
dı."
Fotoğrafı anlatayım: Taksinin arka koltuğundan
çekilmiş. Önde yüzü görülmeyen şoför, profilden
görebıldiğimiz iki bey. Beylerden biri, elini ağzına
götürmüş, ötekisi ağlamaklı.
"Menderes Stadda"; öyle yazıyor. Gerisini de
okuyalım:
"İki ezelîrakip arasmda yapılan bu mühim kar-
şılaşma çok büyük alâka topladı. Netekim bu ma-
çı seyreden merakhlar arasmda Başvekil Adnan
Menderes de bulunuyordu. Yukandakı fotoğraf-
ta Menderes'i Istanbul Vali ve Belediye Reisi
Mümtaz Tarhan ile maçı seyrederken görüyor-
sunuz."
Adnan Menderes şapkasını çıkarmış, dızlerı üs-
tüne koymuş. İki buçuk yıl sonrası, besbelli, aklı-
nın ucundan bile geçmıyor. Gülümsüyor. Tribünün
hemen altında iki de subay var; onlar da gülüm-
süyortar...
Maç galiba bir-bir berabere bitmiş. Galatasa-
ray'ın golünü Metin atmış. Fenerbahçeliler ıslık-
lamış, Galatasaraylılar sahaya 'çiçekler' atmışlar.
Fenerbahçe'den gol yirminci dakikada gelmış;
"Şirzat'Vn o/ratağr sımsında topu kapanKaptan
Şeref, TurgayVn ilen çıkmasından istifade ederek
golü" atmış.
Kırk yedınci dakika çok kritikmiş. İkinci devre
başlar başlamaz hücuma geçen Fenerbahçeli fut-
bolcular "şansızlık yüzünden büyük bir gol ftrsa-
tından mahrum " olmuşlar
Zira, Şerefin ortaladığı top Can'ın ayağına gel-
miş; "bu futbolcu önüne düşen topa güzelbirsol
vuruş yapmışsa da top Galatasaray kalesinin üst
direğine çarparak geri" dönmüş...
Kalabalık seyirci, maça gırerken kapılarda sıkı-
şıp kaldığı gibi, maç sona erdikten sonra da, çı-
kışta, kapılarda sıkışıp kalmış.
Fotoğraflarda kalelerin arkasında bir iki fotoğ-
rafçı görünüyor. Daha geri planda jandarma erle-
ri. Fotoğraflarda maç izleyicilerinin hemen tümü-
nün paltolu, şapkalı, kravatlı olduğu görülüyor.
Belgin Doruk'un yanındaki beylerden biri sigara iç-
mekte; başka sigara içen yok. Bir fotoğrafta, ba-
şına kukuletası geçirilmiş küçük erkek çocuğu. Ne
tuhaf: Hemen herkes gülümsüyor.
Galatasaray ve Fenerbahçe bayraklan dalga-
landınlıyor. Stadyumun dışında istanbul'un sonba-
har ağaçlan. Ne çok ağaç varmış! Bir fotoğrafta
da geri planda Taş Kışla görünüyor.
Demin inönü Stadyumu demıştim. Ama herhal-
de o yıllarda öyle denmıyordu. Inönü Gezisi den-
miyordu da, Taksim Gezisi deniyordu. Stadyuma
da galiba Dolmabahçe Stadyumu denirdi.
O kısır siyasal çekişme, muhakkak ki, bugünün
bedbaht, perişan maç seyircisıni yoğurdu.
Takvimde h Bırakan:
"Kum saatindeki zaman geçmişfe gefecek, iki
zaman dilimi arasmda, tam da melankoliklere öz-
gü, bir ara zaman dilimini simgeler. Geçmiş artık
yoktur. Geçmiştir. Gelecek, henüz gelememiştir.
Tüm kahrediciliğiyle ve bir türlü geçmek bilmeyen
taşlaşmışlığıyla şimdiki zaman yaşanmaktadır."
Serol Teber, Melankoli, Say Yayınlan, 1997.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
KÂMİL MASARACI