25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 EYLÜL 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYC  EKONOMI BMraporunagöre, dünya 1929 global ekonomik krizine benzer bir krizle karşılaşabilir Globafleşme yoksuOuğıı artbrdı Kışın Vestino rüzgân esecek Haber Merkezi-Tiim giyim markalannı geride bırakacağı iddiasıyla kış sezonuna gıren Vestino, 97,98 Sonbahar-Kjş kreas- yonunu önceki gün Swis- sotel 'de gerçekleştirilen bir defıleyle tanıttı. Gecede bir konuşma yapan Şahınler Holding Yönetimi fCurulu Başkanı Kemal Şahin, 2000'li yıllarda dünyanın ilk sıralannda yer alacak- lannı söyledi. YenilObinlikler tedavülde ANKARA (AA) - Hazı- ne'ye bağlı Darphane ve Damga Matbaası Genel Mü- dûrlüğii'nce, bugün. 10 bin liralık madeni paralann "in- cesi" tedavüle çıkanlacak. Yeni paralar. hafen tedavül- de bulunan on bin liralık ma- deni paralarla birlikte dola- şımda olacak. Yeni madeni 10 bin lıralıklann ön yüzün- de Ay-Yıldız, karanfıl, teda- vril degen (10 bin lıra), bas- kı yılı yer alırken. arka yü- zünde "TürkiyeCuınhuriye- ti~ yazısı ıle Atatürkrölyefi bulunuyor. Otomotivde istihdam patlaması İZMİR (AA) - Izmir'de kurulu otomotn yan sanayı- ine yönelık üretim yapan ve aralannda BMC'nın de bu- lunduğu bırçok fabnkanın, özellikle kalifiye ejeman bulmada sıkıntı yaşadığı bil- dınldi. Sektörde örgütlü Türk Metal Sendikası İzmir Şube Başkanı YıhnazTuran, son aylarda otomobil yan sa- nayiinde yaşanan hareketli- lık'^onycu fabrikalann. i§çi sayjsını arftrrdığına işaret ederekTlzmır'de 7 fabrikada- ki işçi sayısında yüzde 100'ü aşan artış olduğunu belırtti. • Raporda, Türkiye'de en zengin yüzde 20'lik kesimin milli gelirden aldığı pay düşme trendindeyken, orta ve yoksul kesimin toplam milli gelirden aldığı payın artış eğilimine girdiği belirtildi. NEW YORK - ANKARA (AA) - Bir- leşmış Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nın (UNCTAD), 1997 Tica- ret ve Kalkınma Raporu'na göre, Tür- kiye'de toplumun yüzde 20'lik kesimı, toplam gelirin yûzde 50'sini alıyor. Bugün dünya başkentlerinde eşza- manlı olarak düzenlenecek basın top- lantılanyla açıklanacak UNCTAD 1997 Ticaret ve Kalkınma Raporu'ndan der- lenen bilgiye göre. Türkiye'de gelirada- letsizliği bulunmasına karşın. toplum- daki gelir gruplan arasındaki aşın fark- lıhklar azalmaya başladı. Rapora göre, Türkiye'de toplumun yüzde 20'lik kesiminin toplam milli ge- lirden aldığı pay düşme trendi içınde. Buna karşın, toplumun orta ve yoksul kesiminin toplam milli gelirden aldığı pay ise artış eğilıminde bulunuyor. Rapora göre. 1990'larda dünya ülke- lerinin birbiriyle bütünleşerek, toplum- lararası farklann azaltılması amacıyla başlayan globalleşme, dünyaya pek fay- da getirmedi. Globalleşme ile birlikte dünya gene- linde büyüme düşerken, gelir adaletsiz- liği artış gösterdi. Raporda. globalleşmenin bu trend içinde devam etmesi durumunda, dün- yanın yeniden 1929 global ekonomik knzine benzer bir kriz ile karşı karşıya kalabileceği uyansında bulunuldu. Raporda globalleşmenin 7 olumsuz- luğu bulunduğuna dikkat çekilerek. bu olumsuzluklar şöyle sıralandı: " Dünya ekonomisi çok yavaş büyüyor, bunun sonucu da global yoksulluk gide- rilemiyor. Kuzey ile Güney yanmküre arasındaki gelir dağüımı farkı gittikçe açılıvor. Orta direğin gelir durumu her ülkede gittikçe bozulmaya başladL Dün- ya genelinde, rant gclirleri büyümeyi ve istibdamı sağtayıcı reel yaünmlann ya- pılmasını önlüyor. Üretim faktörü ola- rak sermaye, emeğe oranla daha çok pay alıyor. İstihdam yapısının bozulmasıyla, iş güveneesi tehdit altına giriyor. Ccret düzeyleri arasındaki eşrtsizükler artrvor." Raporda globalleşmenin aksayan yönlerinin giderilmesi durumunda dün- ya refahma olumlu katkıda bulunulabi- leceği vıırgulandı. UNCTAD raporunda, "ekonomide B- beralleşmenin önemli olduğu, fakat hız- b liberaUeşmenin gelir dağılımını bozdu- ğu" belırtilerek, bu sorunlan çözmek için yapılması gerekenler şöyle sıralan- dı: "LiberaUeşme yavaş bir şekilde ger- çekleştirilmeli ve tüm toplum grup- Lannın gözetiendiği adil bir kalkın- manının sağlanması gerekiyor. Üretime yönelik olmayan rant sektörünü teşvik e- den politikalar yerine, reel üretim sek- törünü teşvik edici politikalar uygulan- malı. L Ikeler, özellikle ve sadece mukayeseli üstünlüğe sahip olduklan alanlarda liberalleşmeyi yoğun olarak uvgulamalı." Türkiye'de en yoksul yüzde 20'lik kesimin milli gelirden aldığı pay yükselme eğUiminde. Maliye Bakanı Zekeriya Temizel açıkladı 'Vergi oranları düşecek' FtLİZGÜMÜŞ ERZURLTV1-Maliye Bakanı ZekeriyaTe- mizeL gelir. kurumlar ve katma değer vergı- lennde ındınme gidileceğini açıkladı. Bakan Temizel, "Vergi yasalanmızdaki oranlar en dürüst yurttaşımızı vergi kaçırmaya teşvik edecek kadar yüksektir. Vergi oranlan yük- sekse vergi tahsilaö azahr. Tüm vergi mükrf- leflerimizin vergioranlannı indirmek suretiy- le vergi kaçakçısı konumundan çıkararak devlete aynı hasılavı sağtamak mümkündür" dedı. Temizel, devletın yurttaşıyla davalı ol- masını engellemek için de kendi bakanlıkla- n bünyesinde haksız yere açılmış davalan geri çekeceklerini bildirdi. Maliye Bakanı Temizel, dün Erzurum'da, ilin 1996 yılı vergi rekortmenleTİ ödül töre- ninde yaptığı konuşmada, vergi sistemi ko- nusunda iş dünyasıyla aynı dili konuştu. Te- mizel "Türk vergi sistemi Türkiye'nin gelir dağılımına olumlu etkilerde bulunacak bir yapna kav uşturulmahdır. H ükümet bu konu- daki olanaklann tamamını sağlama konıı- sunda çok yogun çalışmalar yürürüyor. Dev- let ilıtiyacı olan karvnağı ya borçlanıyor ya da para basıyor. Enflasyon yükseüyor. Bu neden- le mutiaka bir vergi reformu vapdmabdır" di- ye konuştu. Temizel şunlan söyledi: "Yurttaşımızla da\a sayımız 300 bin dolayında. Bu davalar- dan yüzde 55-70'ini devlet ka> bediyor. Mali- ye Bakanlığı olarak ilk aşamada şimdiye ka- dar süreklilik kazanmış olan \lali\e Bakan- hğı"nın haksız olduğu bütün da\alardan vaz- geçeceğiz.'1 Bakan Temizel, son olarak çıkanlan ver- ginin taksitlendirilmesi uygulamasını, "yurt- taşla devlet arasındaki banşın sağlanmasın- da önemli bir adım olarak" nıteledı. Çoğunluğu üç kişiye bakıyor ve sürekli borçlanıyor Işsizden sonra emekli geliyor İZMİR (AA) - Devrimci İşçi Sendikala- n Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Tüm Emekliler Sendikası' nın (EMEKÜ-SEN), 12 şehirdeki 718 emekli üzerinde yaptığı ankete göre emeklilerin yüzde 3.3'ü tasar- ruf yapabıliyor, yüzde 32.7'si ise sürekli borçlanıyor. EMEKLt-SEN Genel Başkanı İbrahim Şahin, Türkiye'de sayılan 5 milyonu bulan emeklilerin, işsizlerden sonra en zor du- rumdaki kesim olduğunu söyledi. Gazi Üniversitesi IlBF tktısat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Altıntaş. denekle- rinin önemli bölümünü 51 -60 yaş dilimınin oluşturduğunu belirterek "Bn buJgularla, Türtdye'ıün 'Genç Emekliler Cennetı' ot- duğuna ilişkin savın geçerli olmadığı ortava çıkn" diye konuştu. Emeklilik yaşının yeterliliğini ölçmek için yöneltılen soruya, kadın ve erkek de- neklerin yüzde 75'inin, "emekKlik yaşuun bugünkü biçimi ile konınması1 ' yönünde yanıt verdiğini bildiren Prof. Dr. Altıntaş, emeklilerin yüzde 67'sınm, tüm sosyal gü- venlik kuruluşlannın birleştinlmesinden yana olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Mustafa Altıntaş, emeklilerin yüzde 15.2'sinin ken- dileri ile birlikte tek kişiye, yüzde 23.9'u- nun 2 kişiye, yüzde 23.5'inin 3 kişiye, yüz- de 19'unun 4 kişiye, yüzde 10.7'sinin 5 ki- şiye, yüzde 7.7'sinin ise 5 kışiden fazla ki- şiye bakmak durumunda olduğunun ortaya çıktığını sövledi. 1996 yılı içinde aldıkları emekli maaşı- nın sorgulandığı böTütad&ise yüzde 40:5 'lik bölüm, 15 milyon lira aylık aldığını, yüzde 24'lük kesim ise 20 milyon lira ve üzerin- de paranın eline geçtiğini belirtmiş. DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Geçen perşembe gü- nü yapılan referandum- da iskoçya halkı, ayn bir partamentoya ve bu par- lamentonun vergi koyma hakkına sırasıyta yüzde 74 ve yüzde 63.5 çogun- lukla evet dedi. Böylece, İskoçya, 1707'den bu yana ilk defa İngilte- re'den ayn bir parlamen- toya sahip olma hakkını elde ediyor ve İskoçya Ulusal Partisi nin lıderi Alex Salmond'un söz- leriyle "tam bağımsızlık yolunda ilk adımı atıyor- du." Ancak halkın ilgisi bu olayın "anlamı ve önemine" uygun bir dü- zeyde değıl! Katılım düşüktü, ilgi de... Referanduma katılım yüzde 60 olurken, iskoç- ya'nın en büyük kenti Glasgovv'da bu oran yüzde 51 'e kadar düştü. Abardeen ve Dundee gibi kentlerde de benzer bir durum söz konusuy- du. Diana'nın ölümü re- feranduma olan ilgiyi da- ğıttı desek... Ama ilgi da- ha önce de düşüktü. Bir- çok gözlemcıye göre halk, bu pariamentonun, yaşamlannda önemli bir fark yaratacak kadar ge- niş yetkilere sahip olma- dığını ve bu yüzden de bir işe yaramayacağını düşünüyor. Diğer taraftan, "evet" oyu büyük sanayi mer- kezlerinde, diğer bölge- lerden daha yüksekti ve hatta, bu tür 12 merkez- den 5 tanesinde yüzde 80'in üstüne çıktı. Nüfus yoğunluğunun düşük ol- duğu kırsal bölgelerde her iki "evet" oyu da ge- nel ortalamanın çok al- tında kaldı. Bu ilginç bir durum. Çünkü gelenek- sel ilişkilerin. iskoçya özelinde hâlâ "klan" bağlarının egemen oldu- ğu kırsal bölgelerde ulu- sal kimliğin daha güçlü olması beklenirdi. Halbuki buralan, ba- ğımsızlığa en az ilgi gös- teren bölgeler oldular. Bu ilginçliğin arkasında, referandum sürecinde, sınıfsal kimliklerin en az ulusal kimlikler kadar önemli rol oynamış ol- ması yatıyor. Birleşik Krallığın en yoksul ve işsizlik oranı en yüksek olan bölgele- ri Iskoçya'da. Bunun baş sorumlusu 18 yıllık Muhafazakâr Parti hü- kümetlerınin neo-liberal politikaları. Glasgow'un nüfusunun yüzde 34'ü resmen yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Ortala- ma işsizlik yüzde 13 ve erkek nüfus arasında yüzde 19'u geçiyor. An- cak Muhafazakâr Par- ti'nin mali kesintilerini uygulamayı kabul eden İşçi Partili belediyelerin de işsizliğin bu kadar yüksek olmasmda önemli sorumlulukları var. Her şeye rağmen ge- nel seçimlerde işçilerin ve emekçilerin çoğunlu- ğu oylannı İskoçya Ulu- sal Partisi'ne değil, hep İşçi Partisi'ne verdiler. Muhafazakârtar ise ge- çen 18 yıl içinde bölge- den tümüyle süpürülüp atıldılar. Son seçimlerde muhafazakârlan terk e- den oylann ezici çoğun- luğu İşçi Partisi'ne gitti, Ulusal Parti'ye değil. Bu evrimci bir şekilde aynlma süreci (devoluti- on) ve bağımsız parla- mentotalebi, 1960'larda gündeme geldiğinden bu yana, hep güçlü bir sınıfsal özellik taşıdı. Geçen sene New Sta- tesmen birçok Iskoç si- yasetçiye bağımsız par- lamentodan ne bekle- diklerini sorduğunda, bir İşçi Partisi belediye meclis üyesi "Iskoç Par- lamentosu'nun hemen asgari saat ücretini 6 sterlin yapmasını, hafta- lık çalışma süresini 35 saate indirmesini ve Tri- dentgibi nükleersilahla- nn bölgeden çıkarılma- sına karar vermesini" beklediğini söyledi. Mu- hafazakâr hükümetin İs- koçya müsteşan Michel Forsyth'in tepkisi ise Iskoçya'da Referandum Iskoçya'da yapılan referendumla tam bağımsızlıkta ilk adım atıldı. "İşçi Partisi'nin ekose vergisi, Iskoçya'nınzen- ginlik yaratan kesimleri- ni kanatarak kansızlıktan öldürecek" şeklindeydi. Halkın, özellikle emek- çilerin büyük bir kısmı, kendi bölgelerinden, ta- nıdıklan ve yerel talepler temelinde seçilen tem- silcilerden oluşan bir pariamentonun daha demokratik olacağını düşünüyorlardı. Buna karşılık işveren kuruluşlannın temsilcile- ri ise, ıskoç ulusundan olmalarına rağmen, hem parlamentoya hem de bunun vergi koyma yet- kisine kesinlikle karşı çı- kıyorlar. Bahane her za- manki gibi uluslararası rekabet, küreselleşme, çokuluslu şirketlerın böl- geyi terk etmesi vb. Ko- yun can derdinde kasap mal... İş çevreleri iskoç işçi- lerinin ücretlerinin, Por- tekizli, Yunanlı, Kuzey Afrikalı vb. işçilerle re- kabet edecek kadar dü- şük bir düzeyde kalma- sını ve yerel kamu har- camalan için kendilerin- den yeni vergilerin alın- mamasını istiyorlar. Tony Blair ve İşçi Partisi... işçi Partisi, Liberal Parti ve İskoçya Ulusal Partisi'yle birlikte. Is- koçya'nın vergi koyma yetkisi olan bağımsız bir parlamentoya sahip ol- ması için kampanyasür- dürdü. İşçi Partisi ve Lı- beral Parti, bu yeni par- iamentonun, Birleşik Krallığın biıiiğini güçlen- direceğine ınanıyoriar. I- UP ise bu pariamento- nun tam bağımsızlık yo- lunda ilk önemli adım ol- duğuna inanıyor. Muha- fazakâr parti de IUP gi- bi düşündüğü için refa- randumda hem bağım- sız parlamentoya hem de vergi yetkisine sahip parlamentoya karşı bir tutum aldı. Siyasi tarafla- nn bu şekilde belirienmiş olmasına rağmen, refe- randumdan sonra, biraz da yukardan bakan bir ifadeyle "Aferin İskoçya" sözleriyle memnuniyetini ıfade eden Tony Blair ve "Yeni İşçi Partisinin" sa- mimiyetine inanmak ol- dukça zor. İşçi Partisi, Iskoç- ya'nın bağımsızlık isteği- ne başından beri, esas olarak iskoç Ulusal Par- tisi'nin oylannı çalmak perspektifinden yanaştı ve birçok diğer konuda olduğu gibi, bu konuda da muhafazakâr orta sı- nıfın istekleri doğrultu- sunda, sürekli taviz ver- di ve tutum değiştirdi. Tony Blair'den önceki parti lideri John Smith, ilk İşçi Partisi hükümeti- nin bir İskoç Parlamen- tosu kurulmasına izin ve- ren yasaları hemen çıka- racağına söz vermişti. Muhafazakâriardan ve iş çevrelerinden gelen iti- razları göz önüne alan Tony Blair, bu konumu hemen terk etti ve refe- randum önerisini benım- sedi. Bu da yetmemiş olacak ki Blair, başlan- gıçta iki referandum planladı. Eğer iskoç hal- kı, parlamentoya ve ver- gi hakkına evet derse bu hakkın kullanılıp kullanıl- mamasına ilişkin bir ikin- ci referandum daha ola- caktı. Ancak, İşçi Parti- si'nin bu tutumu alay ko- nusu olmaya başlayınca ikinci referandumdan vazgeçildi. İşçi Partisi, referandu- mu desteklemekle birlik- te, kampanyasını bu eği- lime uygun bir şekilde ve The Economist'in tes- pit ettıği gibi, bu yeni pariamento eğer geçer- seelini kolunu bağlamak için, "Yeni vergiyok" slo- ganıyla sürdürdü. Diğer taraftan, bu par- lamentoda en azından gelecek dönemde İşçi Partisi'nin egemen ola- cağı kesin. Buna ek ola- rak birçok gözlemci, Tony Blair'in işçi Parti- si'nin iskoçya kesimini tam bir "temizlik" yapa- rak "evet efendimcilen" kilit noktalara koyduğu- nu söylüyoriar. Özetle bu pariamento uzun süre için pek biryetkiye sahip olmayacak ve işçi Parti- si'nin tam kontrolü altın- da kalacak. Demokrasi ve referandum Önce Iskoçya'da mu- halefetin ulusal olduğu kadar, belki de daha çok sınıfsal temelde şekillen- diğini, sonra da paria- mentonun, gerçekte pek bir yetkisinin olmayaca- ğını tespit edince, "8u referandumun önemi nedir?" diye sorulabilir. Birincisi, referandumun yapılması ve evet oyu- nun kazanması, salt de- mokrasi vetercih sorunu açısından önemliydi. Eğer halkın çoğunluğu kendi parlamentolannı istiyorsa bunu almaları en doğal demokratik haklandır. Ikincisi, yerel olarak seçilmiş ve halka yakın temsilcileri denet- lemek, Londra'daki ve Birleşik Krallığın genel sorunlarını öne çıkaran bir parlamentoyu denet- lemekten (örneğin ço- ğunluğu sağlayarak ver- gi koymak) daha kolay- dır. İngiltere'de de emek- ten yana partiler ve grup- lar, iskoç emekçilerine çok sınırlı düzeyde de ol- sa biraz daha demokra- si getirecek olduğu için, iskoçların kendi paria- mentolannı ve vergi koy- ma hakkını desteklediler. Üçüncüsü Avrupa'da birçok bölge, Kuzey Italya, Katalonya, Fele- menkler ve dünyanın birçok bölgesinde ulu- sal/etnik azınlıklar, mer- kezi hükümetlerden, ida- ri otonomiden bağımsız- lığa kadar uzanan birçok istekte bulunuyoriar. Bu yüzden İskoçya ve Ingil- tere arasındaki bu yeni ilişkinin geleceği, her iki ülkenin ortak bir pazara, hatta ekonomıye sahip olduğu da düşünüldü- ğünde, özellikle büyük öneme sahip. İstinye'den En Taze Haberler Borsacı'da B HHFTALIK EKONOMI DEBGIS orsacı ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Bataklığın Çiçekleri Türkiye'de kimi güzellikleryaratılıyor. Kültür ve sanat etkinlikleri sergileniyor; her şeye kar- şın, dergiler, kitaplaryayımlanıyor; sinema ya- prtları üretiliyor. Ülkeyi ayakta tutan ve yann- lara taşıyacak olan bu güzelliklerdir. Bu tür olumlu girişimlerden biri, bu haftanın sonunda, 18-20 Eylül günleri yapılacak olan ODTÜ Ekonomi Kongresi'dir. Ülkemizin değişik üniversitelerinden ve ABD'den Hindistan'a uzanan çok sayıda ülke- den, 200'ün üzerinde bilim adamının katılaca- ğı kongrede, 50 dolayında oturum yapılıyor. Kongrede, tanm, bilim veteknoloji, sanayi, iş- gücü ve ücretler, ekonomik büyüme, parasal konular, dış ticaret, küreselleşme, gümrük bir- liği, özelleştirme, ekonometri ve ekonomik modelleme konulannda bildiriler sunulacak ve tartışılacak. Bildiri sunanlar ve tartışmacılar, yalnızca üniversite çevresinden değil; konu ile ilgili tüm kesimlerin, özellikle de kamu kuruluş- lannın üst düzey yetkilileri de toplantı/tartışma süreçlerine katılıyor. Kısaca, ekonomiye ilişkin çalışmalar, konu- nun başlıca öğelerini içeriyor, bu çerçevede kuşkusuz Türkiye ekonomisine özel bir yer ve- riliyor ve bunlar kuramsal ve uygulamalı yön- leriyle de bir bütünlük oluşturuyor. Ekonomik kuram ile uygulama, Türkiye ve dünya ekono- mileri bağlamında bir araya getirilmeye çalışı- lıyor. Türkiye üniversite düzeni, özellikle üç büyük kentin dışında kalanlar göz önüne alınırsa tam bir kopukluk içindedir. Bunlar arasında, ne derslerin içeriği ne de sağlanan olanaklar bir benzerlik gösterir. Büyük kentlerin gelişmiş üniversiteleri, ABD ve Avrupa üniversitelerıne, birçok bakımdan, Anadolu üniversitelerinden dahayakındır. Üniversitelerimiz, bilgi üretimi ve alışverişi yönünden birbirlerinden çok, ama çok uzak dunmaktadır. Bu durum bilimsel ça- lışmaları, daha doğrusu "yehi bilgi üretimini" çok olumsuz etkiliyor. Çünkü özellikle günü- müzde bilgi üretimi, "birbirinibesleyen" öğe- lerin bütünlüğü, karşılıklı etkileşimı ve bu amaçla işbiriiği içinde gerçekleştirilebiliniyor. Kongreye sunulacak bildirilerin önemli bir bölümü, ülkemizin "büyükkent dışı" üniversi- telerinin öğretim üyelerince hazırlanmıştır. Tek başına bu olgu, yani Anadolu'nun yoğun ka- tılımı, yükseköğretimde yaşanan kopukluğu, uzaklığı ve çok parçalılığı bir ölçüde de olsa azaltacak bir işlev görebilecektir. ••• ODTÜ Ekonomi Kongresi çerçevesinde de- ğinilmesi gereken kimi önemli noktalar var. Kongre, esas olarak üniversitenin olanakla- nyla gerçekleştiriliyor; dışandan sağlanan ku- rumsal katkılar çok sınırlı kalıyor. Devlet ola- naklannın yağmalandığı kimi kongrelere göre yalnız "bilimselliği" ile değil, bu yönüyle de büyük bir farklılık ya da üstünlük gösteriyor. Kongre, emek ürünüdür. ODTÜ Ekonomi Bölümü'nün çiçeği burnunda öğretim üyeleri, abecesel olarak, Dr. Alper Güzel, Dr. Erdal Özmen ve Dr. Erol Taymaz, genç asistanla- rın dayardımlarıylatoplantının yükünü taşıyor. Bu öğretim üyeleri ve -üniversitelerde görev yapan öbür genç öğretim elemanları- bu top- lumun gerçek çiçeklendir. Dünya Bankası ya da IMF'den uluslararası ya da ulusal dev or- taklıklara uzanan onca işte aldıkları ücretin en az "on katını" kazanabilecek olmalarına ve de tüm öbür olumsuzluklara, ayak oyunlanna ve yer yer baskılara karşın, bu toplumda "bilgi üretimine katkı yapmaya" uğraşıyorlar. Kovuşturulamayan hırsızlık ve yolsuzlukla- nyla, bulunmayan siyasal katilleriyle, canavar- laşan trafiği, düşürülemeyen enflasyonu ve sokağa dökülen gericiliğiyle, bu toplumun için- den geçmekte olduğu olumsuzlukları eninde sonunda ve de kesinlikle düzeltecek olan da bu ve benzeri çabalar olacaktır. Türkiye'nin, gelişmiş ülkelerle olan "bHgiaçığını" kapama- sının bir başka yolu yoktur. Yapılması gereken bu tür çabalann sayısını hızla çoğaltmaktır. B HAFTALIK EKONOMİ DERGİSİ orsacı FİYATLARI UCUZ KALMIS ALIM İÇİN UYGUN HİSSELER İSO'NÜH BORSA'DAKİ BÜYÜK ŞİRKETLERİ ÖZELLEŞTİRMELER İÇİN DÜĞMEYE BASILDI /y 2l. YÜZYIL KOBrLERİN OLACAK..." TOFAS 0T0 TİCARET, FENİŞ ALÖMİNYUM, ENKA HOLDİNG, KENTGIDA, MARDİN ÇİMENTO, UZEL MAKİNA, METAŞ, YKB YATIRIM, ÇBS BOYA, İNTEMA, AURKO SANAYİ, BOROVA YAPI, DÖKTAŞ DOÇ. DR. SADI UZUNOGLU: "CİDDİ EKONOMİK PAKET VE UYGULAMA GEREK" "BORSADAKİ REHBERİNİZ"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear