22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 1997 CUMARTESİ HABERLER Ders kitapları okullarda saülacak • İstanbul Haber Servisi - Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. sınıf geçme sistemine göre ders kitabı bulunmayan derslerde, kredili sistemde kullanılan kitaplardan yararlanılmasını kararlaştırdı. İstanbul Valiliği de yaptıgı açıklamada, ildeki yabancı dille eğitim yapan okullann hazırlık sınıflannda okutulan yabancı dil ders ve kaynak kıtaplannın zümre öğretmenler kurullannca seçılmesinin uygun görüldüğü belirtildi. Açıklamada. bu kitaplann okul kcıoperatıflen eliyle satılması istendı. Kadrolaşmaya Danıştaydan engel • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Devlette partizan kadrolaşma için yönetmelik değişiklıkJerine giden REFAHYOL hükümetinin istifa ettikten sonra gerçekleştirdiği son kadrolaşma yönetmeliği de Danıştay 5. Dairesi tarafından durduruldu. Karar Ankara Tabip Odası'nın başvurusu ûzerine alındı. Hükümette Bergama ayrılığı • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Yörelennde siyanürleme yoluyla altın üretılmemesi için yıllardır mücadele veren Bergama halkına. Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakanı tsmet Sezgin "den destek geldi. Sezgın, "Idarenin her eyleminin yargı denetimınde olduğu bir ülkede, Danıştay karannı uygulamayıp da ne yapacaksınız" dedi Demirel'in kabulü • İstanbul Haber Servisi - Yaz dönemi çalışmalannı Istanbul'da sürdüren Cumhurbaşkatu Süleyman Demırel, Diyanet Işleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'i Etiler'deki evinde kabul etti. Mehmet Nuri Yılmaz. yaklaşık yanm saat süren kabul sonrasında, gazetecılerin ziyaretle ilgili sorulannı yanıtsız bıraktı. Yılmaz. bir gazetecinin. "8 yıllık kesıntısiz eğitimi protesto için cuma namazı sonrası yapılan gösterilere" ilişkin sorusu üzerine, bugün bu konularla ilgili olarak tstanbul'da bir basın toplantısı yapacağmı söyledi. CHFden barış günü kutlaması • İstanbul Haber Servisi - CHP İstanbul 11 Başkanlığı. Dün>a Banş Günü'nü Fenerbahçe Stadı'nda kutlayacak. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da katılacağı şölene Bulutsuzluk Özlemı, Çelık, Mahsun Kırmızıgül, Songül Karlı, Murat Göğebakan. Kubat, Ercan Aydın ve Reflex katılacak. Ücretsiz olarak izlenebılecek şölene tüm banşseverlerin çağnlı olduğu bıldirildi. Esenler kattîamı davası • İstanbul Haber Servisi - Esenler'de 'namus' nedeniyle 5'i kadın 2'si çocuk, toplam 10 kışınin oîomatik silahla taranarak ö'dürülmesine ilişkin bin gıyabi tutuklu 4 sanığın yargılanmasına devam edildi. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dıiruşmada, sanıklardan Hüsamettin Aydın 'ın tahliye talebi reddedilirken duruşma ertelendı. Telefon zamları • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Telekom, teiefon konuşma ücretlerine ağustos ayında yapılan zanmın temmuz tahakkuk dinemine de yanlışlıkla y:nsıtıldığını açıkladı. Türk Tdekom'dan yapılan aoklamada, abonelerin bu dıneme ait borçlannın yaıiden hesaplandığı btlirtilerek. abone lehine oüşan farkJann takip eden ilı dönem borçlara rrahsup edileceği bıdirildi. Örgütünü kurtarmak isteyen DYP lideri, İzmir'de tam bir hayal kınklığma uğradı CfllerH ldmse umursamadı HAKANDtRtK SERDARKIZIK İZMİR - Tansu Çil- ler'in yitirdiği 7 Izmır millervekilmden biri olan DPT Grup Başkanı Meh- met Köstepen, hafta ba- şında şu saptamayı yap- mıştı: "Bftmiş bir genel baş- kan. panik içindeki örgü- tünü kurtarmak için ne yapabilir ki? İzmir'de ha- yal kınklığma uğrayacak. Bu gezi, çöken bir partiv i kurtarmaktan çok turis- tik gezi niteliginde ola- cak...'' Gezi öncesi. ülkenın üçüncü büyük kentindeki tüm milletvekillerini yiti- ren bir genel başkanın psi- kolojisinin ne olacağı me- rak ediliyordu? Diz boyu şaibe ve suçlamayla, akıl almaz tutarsızlıklanyla. karanlık güçlerle yapığı işbirliğiyle. boynundaki Susurluk tabelasıyla Iz- mirlinin yüzüne nasıl ba- kacaktı? Sahte tebessümleri ıyi tanıyan ve aslın- da bu sorulann yanıtlannı önceden bilen Izmirliler için gelişmeler sürpriz olmadı. Her ne kadar "Sanşın Güzel Bayan" ka- bul etmese de diğerleri gibi Köstepen'in öngörüsü de doğru çıktı. Hem de "hayal kınklığTndan öte, fazlasıyla... llk güne dönersek, havaalanında bele.- diye ve İZULAŞ araçlanyla kuşatılan ka- labalığın gönüllü değil. "taşuna oMuğu- nu"belki kendisi de anlamıştı. Sık sık "bir belediye başkanının işinin siyasetçi karşı- Ciller: Belgeler Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı'na gönderildi DYP lideri, Akşener'i savundu tZMİR- DYP Genel Başkanı Tan- suÇfller, orduda köstebek olayı ile il- gili olarak, eski İçişleri Bakanı Me- ral Akşener'in belgeleri Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na gönderdiğiııi belirterek, "ÖnemB olan o tstihbarat doğnıitusunda neyapdnuş? Bir yan- fcşhk var nu. acaba Ban Çanşma Gru- bu dttye bir şey kurulabilir mi bu le- gal midir, hukuka dayanıyor mu, ül- kenin bfltün insanlanfiştenebuırmi? Asıl sorgulanması gereken bu" dedi. Izmir gezisini sürdüren ve önceki gûn Torbalı'da "Ne Çillerci ne şeriat- çı,laikveAtatürkçü Torbah". "Sekiz yıfa evet, Çflkr'e hayır" pankartla- nyla protesto edilen, Bergama'da köylülerin "Atan nıadenineizni sizin çevre bakanınız verdi" sözlenyle karşılaşan, Alıağa'da da Atatûrkçü Düşünce Derneği üyelerince sırtlan dönülerek protesto edilen Çiller, dün sabah yaptığı basm toplantısmda ise ordudakı köstebek olayının açığa çı- kışıyla ilgili son gelişmelere değin- di. Akşener'in elindeki beigeleri Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na gönderdiğini vurgulayan Çiller şöy- le konuştu: "Onetnli olan o istihbarat doğrul- tusunda ne >apılmış. bir yanhşflk var nu, acaba Batı Çahşma Grubu diye bir şey kurulabilir mi, bu legal nıidir, hukuka dayanıyor mu_ asd sorgulan- ması gereken bu. Masada şu bırakü- (b, bu bırakıkü. bu büyük olay değil. Büyük olay, hukuk cerçevesinde ne yapddı? Başbakan, cumhurbaşkanı bu konuda ne yapnuşür? Acaba Ba- tı Çaüşma Grubu kurulur, ülkenin bütün insanlanfişlenebuirmi? Her- kes, aileler, bilgi toplamaya başlar mı? Bu, ülkeyi böler mi? Asıl sorul- ması gerekenler bunlardır. Bütün bunlar yanhşür." DYP lideri Tansu Çiîler, bir soru üzerine "Biz, insan haklannın her tûriusüne destek veririz. Bizim içm basın özgürlüğü esasür. Ama bagun- sız ve yansız basın esasür_. Ben baş- bakan olduğum zaman sadece TRT'nin kanattan vardı. Başka Mç- bir kanal yoktu. Bugün 16-18 tane ulusal yayın yapan kanal var. Biz bü- tün gazetecilerin hapse girmesine de karşı otduk. Ancak cağdaş basmda ne varsaTürk basını için degeçerii (*• mahdır, aksi takdirde demokraa iş- lemez. Kim ne derse desin biz basm özgürlüğünü savunmaya devam ede- riz. Yalan yazmalan için değil, farkh düşüncekridilegetinnekriiçin oob- ra her türlfi imkânı vermeyi savunu- ruz"dedi. lama olmadığını" söyleyen BurhanÖzfa- tura'nın çabalan yetmedi. İzmir'de Çil- ler'in tutunacak tek dalı olarak kalan Öz- fatura'nın düzdüğü övgüler de işe yara- madı. DYP'yi bırakıp giden Izmir milletvekil- leri için üzülmemesi gerektiğını söylü- yordu Çiller'e. Milletvekıli transferleri- nin yanlış olduğundan yakınıyordu. Bir zamanlar ANAP'tan DYP'ye transfer ol- duğunu unutmuş gibiydi... llk gün Buca, Gaziemir ve Karşıya- ka'da kimileri yüzüne bile bakmadı Çil- ler'in, kimileri başlannı çevirdi. Otobüs- ten kendilerini selamlayan sanşın bayana, el kol hareketleriyle tepkilerini gösteren- ler göze çarptı. Birkaç cılız alkjşla geçti bu semtleri. Anlamlı protestolardan bin Aliağa'da yaşandı. Konuştuğu alana bakan bir bina- daki Atatûrkçü Düşünce Demeğı'nden, sırtlar dönüldü Çiller'e. Atatürkçü genç- ler, "RP işbiriikçisi~ne, sırtlannı dönerek anlayacağı dilden yanıt veriyorlardı. Uyuşturucu kaçakçısına jet tahliye ENVERSEVtŞ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) - Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde jandarmanın gerçekleştirdiği bir operasyon sırasında belediyeye ait araçlarla eroin taşıdıklan ortaya çıkanlan çete ve bu çetenin içerisinde yer alan ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hurşit Han'ın kardeşi Reşit Han ve Yüksekova'nın Büyükçiftlik beldesi DYP'li Belediye Başkanı Hasan Taşel, gıyaben yargılandıklan Diyarbakır DGM'de jet hızıyla tahliye edildiler. Şubat ayında gerçekleştirilen bir operasyonda Yüksekova'nın Büyükçiftlik Beldesi Belediyesi'ne ait bir aracın gizlı bölmelerinde tam 84 kilogram eroin ele geçirilmişti. Gözaltına alınan sürücü Haa Binü sorgulamasında u>-uşturuculann Hasan Taşel ve eroin kaçakçısı Hurşit Han'ın kardeşi Reşıt Han'a ait olduğunu söylemişti. Operasyonun ardından kayıplara kanşan Hasan Taşel ve Reşit Han hakkında Diyarbakır DGM Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, söz konusu sanıklann çete kurduklan ve devlete ait araçlarla eroin taşıdıklan gerekçesiyle gıyabi tutuklama karan çıkanlmış ve yıne Diyarbakır 3 No'lu DGM'de 20'şer yıl ağır hapis ıstemiyle dava açılmıştı. DGM'de önceki gün görülen duruşmada, şoför Hacı Biraljandarmadaki sorgusunu kabul etmediğini ve eroinlerin kendisıne ait olduğunu belırterek Taşel ve Han'ın bu olayla hiçbir ilgisi bulunmadığını ileri sürdü. Mahkeme, haklannda gıyabi tutuklama karan çıkanlan Han \e Taşel'in gıyabi tutuklamalannı kaldırdı ve tahliyelerine karar verdi. Nurettin Sözen evlendi Eski İstanbul Büvükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen.dün akşam \ ıldı/ İ nh crsitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Müjgan Şerefhanoğlu ile evlendi İ İ Baltalimanı Sos>al lesisleri'nde Beşik- taş Belediye Başkanı Ayfer Atay 'm kıydığı nikâh töreninde Sözen'in şahitliğini CHP lideri Deniz Baykai, Şereflıanoğlu'nun şahitliğini de Erdal tnönü yapû. Nikâh törenine yazar Yaşar KemaL CHP milletvekilleri Adnan Keskin, Mustafa Kul, Ali Topuz, Mehmet Sevigen, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, DYP'li Hayri Kozakçıoğju, Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan, Sevinç İnönü, Ressam Bedri Bavkam, İL Rektörü Bü- lent Berkarda. TGC Başkanı Nail Güreli, Basın Konsevi Başkanı Oktay Ekşi, gazetemiz yönetim kurulu başkanı Alev Coşkun,gazetemiz yazaıian Oral Çalışlar, Şükran Soner, Prof. Dr. Tbktamış Ateş, Prof. Dr. Emre Kongar'ın da aralannda bu- lunduğu çok sayıda tanınmış politikacı, bilim adamu sanatçı \e gazeteci kaoJdı. Söylemez Kardeşler cetesi' Polislere tahliye karanİstanbul HaberServisi- "Söylemez Kardeşler çe- tesi" olarak da bilinen organize suç örgütü üyele- rine rüşvet karşılığı yardımcı olduldan öne sürii- len polis müdürlerinden "memuriyet sdaünı kul- lanarak menfaat sağtamak" suçundan yargılanan Sedat Demir ile Halim Apaydın tahliye oldu. Du- ruşmada yargılanan Mehmet Faysal Söylemez de tahliye karan olmasma karşın başka suçtan tutuk- lu olması nedeniyle cezaevinden çıkamadı. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndekı duruş- maya tutuklu sanıklar eski İstanbul Asayiş Şube Müdürü Sedat Demir ile Başkomiser Halim Apay- dın ve tutuksuz sanıklar eski İstanbul Emniyet Mü- dür Yardımcısı Deniz Gokçetin. eski Cinayet Bü- ro Amiri Erdal Durmaz katıldı. Duruşmada söz alan Sedat Demır'in avukatı Nusret Güler. 8 aydır cezaevinde olan müvekkili- nin tahliyesıni istedi. Medyada kendisi hakkında çıkan haberlerin doğru olmadığını öne süren De- mir ıse, "Ben, Söylemez Kardeşler cetesi ile tanık ya da sanık olarak ifade vermedim. IMedya bu ko- nuda yanlış yazıyor. Bundan sonraki duruşmalann basına kapalıyapüması vetahliyemi istiyonım" di- ye konuştu. Daha sonra söz alan savcı da tahliye istemlenne katıldığını belirtti. Verilen aradan sonra Sedat Demir. Halim Apay- dın ve Mehmet Faysal Söylemez'in tahJiyesine ka- rar veren mahkeme heyeti, daha önce verilen bi- lırkişi raporunun yetersiz olması nedeniyle dosya- nın yeniden 3 kişilik bilirkışi heyetine verilmesini kararlaştırdı. Mahkeme heyeti dava sonuçlanana kadar Sedat Demir'e yurtdışına çıkma yasağı koyarken duruş- mayı erteledi. Sıra gaflardaydı. Bu özelliği artık kanıksanan "genel başkan". Berga- ma'da rahat durmadı. San- ki onay veren kendisi de- ğilmiş gibi, "Topraklan- nızda siyanür kuüanüma- sını istemiyorsunuz. Son derecede hakhsınız. Uma- nm bu maden bir an önce kapatdır" diyordu. Siya- nüre karşı bölgeye gelen her politikacıya dert ya- nan Bergama köylüsü ise konuştuğu alanda yalnız bırakarak gösteriyordu tepkisini. Tıpkı 8 yıllık eğitımde olduğu gibi, siyanür ko- nusunda da dün başka, bu- gün daha başka tutum ser- gileyen güvenilmez politi- kacı tipine, bir kez daha örnek oluyordu Çiller. Bir tepki de kendisini izleyen gazetecilerden alacaktı. Partililerinin, muhabirlere yönelik söz- lü saldınlanna seyirci kal- ması yetmemiş, "Yalancı medyaya değil, bana ina- nın"diye, basın çalışanlannı hedef göster- mişti çevresine. Bunun üzerine kamera ve fotoğraf makineleri yere kondu. Çil- ler'in canı çok sıkılmıştı. çok... Ya Torbalı'daki tepkilere ne demeli? Kaldınmlardan kendisine gösterilen Ata- türk posterleri karşısında neler düşündü acaba? Hele önünde açılan "Ne şeriat ne darbe.Atatürkçüyüz" pankartı için ne gi- bi değerlendirmeler yapıyordu iç dünya- sında? Evinde çocuİdanna nasıl açıkla- yacaktı bu durumu? Bütün bunlara karşın dün sabahki basın toplantı- smda "bu kadan da ol- maz" dedirtecekti basın ça- lışanlanna. Doğruluk ve dürüstlüğün üstüne vicdan- lan da koyarak şunlan söy- lüyordu: "Günlerdir sokaklarda dolaşıyoruz. Burada, elini vkdanına koyan basm tem- sikileri var. Aslında gör- düklerini doğrudan yaz- dıklanna ben inanıyorum ama, gazetelerde, bomboş sokaklar. protestolar şek- Hndeyansıülıvor. Ben bunu ild yıldırher konudayaşıyo- rum. Böyle haber vermek. doğru haberle bağdaşır mı?" Bu sözlere "bir lusım medya"dan şaşıranlar ol- du. Bır genel başkan böy- lesine bir yanılsama içinde olabilir miydi? Biz ise hiç şaşırmadık. Aklımıza, gezi öncesi görüştüğumüz eski DYP milletvekili, sanşın bayanı yakından tanıyan Rıfat Serdaroğlu'nun söz- leri geldi. "Halkıdefalarca aldatan kadın" demiş ve eklemişti: •*İzmir'de tabanın tepki- sini gözteriyle görecek. Bek- lesin. Siyaseti iyi bilen İz- mirliler, halkı defalarca al- datan Çiller'e asıl cevabı 9 Eylül'de, İzmir'in kurtuluş gününde verecekler. DYP örgütleri boşalacak. Bıra- kın çözülmeyi, 9 eylülden sonra DYP İzmir'de 'tabe- la partisf konumuna gele- cek. Türk siyasetinin gele- ceğinde artık Tansu Çiller olma>acak._" Dün Balçova'da, Ko- nak'ta, Urla'da benzer tep- kilerle karşılandı Çiller. Urla'da kendisine, "Bura- da ne işin var uğursuz" di- ye bağıran kadını, ancak korumalan susturabiliyor- du. Turistik gezi bile olmadı sanşın bayan için. Değil moral, doğru dürüst selam bile alamadı. En acısı da umursanmamak olmalı... ŞlFIg-NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR Milli Savunma Bakanı is- met Sezgin, gazetecilere, "basının polisle birlikte çalış- ması gerektiğini" söylemiş. Aynı görüşmede Sezgin, bölü- cülükten kaynaklanan suçlan affetmenin mümkün olmadı- ğını eklemeyi de unutmamış. Bu görüşlerin, kendisinin mi yoksa ordunun mu görüşleri olduğunu ise belirtmemiş. Metin Göktepe'yi polisler öldürdü. Polis müffettişleri ta- rafından düzenlenen fezleke böyle söylüyor. Abdi Ipek- çi'nin öldürülmesi olayına ka- rışanlara Emniyet Genel Mü- dürü yeşil pasaport verdi. Bu- nu da devletin belgeleri söylü- yor. Metin Göktepe'yi öldür- mek suçu iddiasıyla aranan polisler bir buçuk yıla yakın süre yakalanamadı. Daha sonra polisin başındaki bakan isteyince iki gün içinde gelip teslim oldular. Birçok gazetecinin, polisler Cepten mi Arayalım 'tsmet Abi?' tarafından kaçınldığına ilişkin kuvvetli deliller ortaya kondu. Kaçınlan bu gazetecilerin bir kısmından hiç haber alınama- dı, bir kısmının ise cesetleri so- kaklarda bulundu. Bugüne ka- dar bu cinayetler konusunda bir adım bile atılmadı. İstanbul eski Emniyet Mü- dür yardımcılarından, şimdiki Niğde Emniyet Müdürü Reşat Altay'la ilgili olarak, 16 Mart katliamı davasında müdahil avukatlar, tanıklar ve belgeler ortaya koydular. Devlet, bu bil- gi ve iddialardan çok etkilen- miş olacak ki, 16 Mart katli- amında sıradan bir komiser yardımcısı olan Altay'ı sürekli terfi ettirdi ve sonunda Emni- yet Müdürlüğü görevine getir- di. Altay, Emniyet Genel Mü- dürü, sonra da İçişleri Bakanı olursa şaşırmayacağız. Niğde Emniyet Müdürü Re- şat Altay, Abdullah Çatiı'nın cep telefonuyla konuştuğu isimlerden birisi. İstanbul DGM Savcılığı böyle söylüyor. Istanbul'daki yargısız infazlar nedeniyle Reşat Altay hakkın- da çeşitli davalar ve suçlama- lar yer alıyor. Susurluk olayı patlak verdiği zaman 'çete'nin bir grup gazeteciyi öldürme karan aldığını öğrendik. Liste- ler ele geçirildi. Ismet Sezgin, Uğur Mum- cu öldürüldüğünde İçişleri Ba- kanı'ydı. Mumcu'nun katilleri- nih bulunmasının devletin na- mus borcu olduğunu söyle- yenlerdendi. Mumcu dosya- sından anlaşıldı ki polis, olayın üzerine gitmek yerine savsak- lamış. Katillerin ortaya çıkarıl- ması için gayret sarf etmediği gibi, engelleyici tutumlar al- mış. Sayın Sezgin, önce Mumcu dosyasını inceleyip kendi verdiği sözleri bir göz- den geçirse iyi olacak. Mumcu'nun öldürülmesin- den sonra Ismet Sezgin, İs- tanbul Valiliği'nde bir basın toplantısı düzenlemiş ve her şeyin ortaya çıkacağını iddia etmişti. Bu arada basının ver- diği bilgiler nedeniyle bazı sa- nıklann kaçtığını öne sürmüş- tü. Ben de kendisine, basının bu bilgileri ancak polislerden alabileceğini, başında bulun- duğu polis örgütünü denetle- mek yerine basını suçlaması- nın anlamsızlığını anlatmıştım. Ortaya çıkan birçok cina- yette Uzi marka silahın kulla- nıldığı açıklanıyor. Uzi marka silahın yalnızca Özel Harekât Tımi'nde olduğunu devlet yet- kilileri öne sürüyorlar. Gazete- ci Kutlu Adalı da Kıbrıs'ta Uzi marka bir silahla öldürülmüş- tü. Abdullah Çatlı, Kıbns'ta di- ğer ülkücü arkadaşlarıyla bir- likte faaliyet göstermişti. Ab- dullah Çatlı, o dönemde İstan- bul Emniyet Müdür Yardımcı- sı olan Reşat Altay'la cep te- lefonuyla uzun görüşmeler yapmış. Bütün bunlar devlet organlannın verdiği bilgiler. Eski İçişleri Bakanı, yeni Mil- li Savunma Bakanı Ismet Bey, 'basın polisle çalışmalı' bu- yurmuş. Sağolsun, bizler de ne zamandır böyle bir yönlen- dirme bekliyorduk. Cep tele- fonuyla mı arayalım, yoksa santraldan mı soralım? Zaten bazı meslektaşlanmız, Ba- kan'ın bu düşüncelerini yıllar- dır harfiyen uyguluyorlar. Uy- mayan birkaç bölücü! Zaten onlar da suçlannın affedilme- sinin mümkün olmadığı tür- den zarartı unsurlar. Allah on- ları ıslah eylesin.. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Kıbrıslılık 1950'li yıllarda ben yaştakilerin de ilkokul öğren- cileri olarak katıldığı Kıbns mitinglerinde "Kıbns Türktür, Türk kalacaktır" diye bağınlırken sokakta- ki bir insanın Kıbns hakkında bildikleri neler olabi- lirdi: Türkiye'nin hemen yanı başındaki bu adada Rum baskısı altında ırkdaş ve dindaşlanmızın bu- lunduğu, Kıbns'ın aslında Anadolu'nun doğal uzan- tsı bir "yavru vatan" olduğu vb.. Türkiye'de ortala- ma bir yurttaşın Kıbns'a ilişkin bilgi ve ilgisinin bu- gün de bu düzeyin çok fazla üstünde olduğu sanı- yorum ki söylenemez. • • • 196O'lı yıllarda bizim kuşak için Kıbns bir umut adasıydı. Gerçi bir din adamının devlet başkanı ol- ması biraz yadırgatıcıydı, ama başta AKEL olmak üzere sol partilerin yüksek oy oranına sahip olduğu bu küçük Akdeniz ülkesini yakın geleceğin mutlu bir sosyalist ülkesi, aynı zamanda daTürk ve Rum halk- ları, Türkiye ve Yunanistan arasında bir kardeşlik köprüsü olarak görüyorduk... Makarios'un güven uyandırmayan kişiliğine ve Yunanistan'daki albay- lar cuntası sonrasında Ada'da gerginleşen siyasal ortama rağmen Kıbns'taki faşist darbeye ve onu iz- leyen Türkiye müdahalesine kadar bu umutlanmız sürdü. Sonra Ada fiilen ikiye bölündü ve bu günle- re gelindi. • * • Kıbnslı Türkleri ilk kez tam da o dönemlerde, ZO'li yıllann başlannda tanıdım. Bunlar hemen hemen aynı yaşlarda olduğumuz üniversite öğrencileriydi. Yabancı bir ülke üniversitesinin öğrenci yurdunda bir süre birlikte yaşadığımız bu arkadaşlaiia aramızda bir kardeş yakınlığı oluşmuştu. "Kıbrıslılık" diyebi- leceğim olguyu da ilk kez böylece tanımış oluyor- dum. Kıbnslı Türkler, konuşmalanndaki kendine öz- gü tonlamalar, şive özellikleri ve özgün sözcükler- le, en durgun görünümlü olanlannda bile ansızın ışıldayıveren mizah duygusuyla, ortak ve belirgin özelliklere sahip, cana yakın, enerjik bir topluluktu. Kıbnslı Türklerle ve Kıbnslıhkla bu tanışıklığım Kıb- ns'a ilgimi, sevgimi arttırdı. Bu duygulanm bugün de, ne yazık ki kaygılaria gölgelenmiş olarak, canlılığını koaımaktadır. • • • Kıbns'a ilk kez, o sırada "mülteci" olarak yaşadı- ğım Paris'ten. Rum kesimindeki bir uluslararası ya- zarlar toplantısına katılmak üzere 1988'de grttim. Resmi politikanın tam tersine ve yaklaşık 15 yıl ön- ceki savaşın ınsanlardaki canlı izlerine rağmen, kar- şılaştığım gençlerde, sokaktaki insanda, Türkiye'ye ve Türklere karşı içten bir ilgi ve sevgi gördüm. Av- rupa ülkelerindeki birkaç yıllık sürgün yaşamından sonra Kıbns'ın coğrafyasına ve insanına bu yolcu- luk bende silinmez anılar, izlenimler bıraktı; öteki Akdeniz ülkelerinde, Ispanya'da, hatta Yunanis- tan'da bile hissettiklerimden daha farkh, daha sıcak duygular yaşattı. Kıbns'ın doğası, güneşi, insanı, yaşama kültünü, beni sanki, insan ilişkilerinde saflı- ğın ve içtenliğin henüz yok olmadığı bir Türkiye gi- bi kucaklamıştı... Kıbns'ın bugünkü Türk kesimine ilk yolculuğum ise 1991 yılındadır. Savaşın izleri bu^ 1 rada sanki daha belirgındi. Guney Kıbnsta YuraK nistan bayraklannı yadırgamıştım. Lefkoşa'nın Türk kesiminde ise adım başında askeri üniformaya rast- lanıyordu. Kıbnslı Türk arkadaşlanm bir ikilem için- deydi. 1974 askeri müdahalesinin kaçınılmazlığı tar- tışılmıyordu. Fakat müdahale sonrasında on binler- ce Türkiyeli Türkün Kıbns'a yerieştirilmesi, Kıbnslı Türk kimliğinin değişmesine yol açmıştı. Kıbnslı Türklerin Türkiye'ye, Ingiltere'ye, başka ülkelere gıt- tikçe artan yoğunlukta göçleri de bu kimlik erimesi sürecıni hızlandırmıştı... • • • Kıbns'ın Türk kesimine bu yıl şubat ayında ve ge- çen hafta içinde iki yolculuğum daha oldu. Kıbns'ı her seferinde daha küskün ve Kıbnslı Türkleri daha içe kapanık gördüm. Şubat ayında bir gece Lefko- şa'daki otelimden gezmeye çıktıktan bir süre son- ra iç darattısıyla geri döndüm. Lefkoşa çarşısında tek bir Kıbnslı Türk yoktu. Çarşıyı, Anadolu'nun çe- şitli kentlerinin adlannı taşıyan kahvehane, lokanta, berber vb. tabelalan, ve kahveleri de yine Anadolu kentlerinde, kasabalannda gördüğümüz neşesiz bir erkek kalabalığı doldurmuştu. Geçen hafta, Gir- ne'deki dinletimizden sonra, Rumca adı Ozanköy olarak değiştirilen bir Kıbns köyünde, Kıbnslı bir Türkün işlettiği sevimli bir lokantada, bizi Kıbns'a ça- ğıran Kıbnslı üniversite öğrencilerinin şarkılannı din- lerken derin bir keder duydum. Birbirlerine bir kuş sürüsü gibi sımsıkı kenetlenerek şarkılar söyleyen kızlı erkekli bu Kıbnslı gençlertopluluğu, sanki yitip gitmekte olan Kıbnslılıklannı korumak için çırpjn- maktalardı... Lefkoşa'daki dinletimiz öncesinde yaptığım konuşmada onlan "Kıbns'ın njhu" diye adlandırmıştım... Birkaç saat önce aldığım bir ha- berde ise UTK (Üniversite Temsilciler Kurulu) üyesi bu gençlerin, bizim Kıbns'tan aynlışımızın ertesi gü- nü düzenledikleri bir başka sanat gecesi sırasında gözaltına alındıklannı, yerlerde sürüklenerek kara- kollara götürülüp sorgulandıklannı öğrendim... ••• Kıbns sorununu nasıl bir çözüm bekliyor? Bunu bilmiyorum. Fakat eğer bu çözüme, orada bir kü- çük Yunanistan ve daha da küçük bir Türkiye yara- tılarak, bir başka deyişle Kıbnslılık yok edilerek ula- şılacaksa, böyle bir sonuç Türkiye için de Yunanis- tan için de kazanç değil, utanç verici, giderilmesi olanaksızbirkayıpolacaktır... > '{ Türk cift evlenecek 1 Eylül'de Kardak'ta banş nikâhma davet ÖZCAN ÖZGÜR MIIĞLA - Türkiye ile Yunanistan'ı savaşın eşi- ğine getiren Kardak ka- yahklan. 1 Eylül Dünya Banş Günü'nde bir Türk çiftin nikâhına sahne ola- cak. Bodrum Gönüllüleri Demegi Genel Sekreteri Saynur Gelendost aynı gün Yunanlı bir çifti de adada evlendirmek için çalışıyor. Gelendost, Kar- dak kayalıklannı "mutlu- luk kayalıklan'na dö- nüştürmek istediklerini söylüyor. Turgurreis açıklannda- ki Kardak kavalıklan, 1 Eylül 'de nikâha hazırlanı- yor. Bodrum Gönüllü- leri'nden Turgay Güneş ile Fatma Gökmen. Kar- dak'ta evlilik hazırlıklan- na başladılar. Kardak ka- yalıklannı "muHuluk ka- yalıklan'' haline dönüş- türmek istediklenni belir- ten çift, büyük destek gö- rüyor. Gelendost, aynı gün Yunanlı bir çiftin de Kar- dak'ta evlenmesi için ça- lıştıklannı bildirdi. Ge- lendost, "Eğer bu işi bece- rirsek Ali ile Aleko'oun düşlerini bir biçimde ger- çekleştirmenin de adımı- nı atmış oiacağızr ' diyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear