06 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET • • 29 MAY1S 1997 PERŞEMBE 14 KULTUR 50. yılını kutlayan Piccolo Tiyatrosu, Giorgio Strehler'in yorumuyla "Köleler Adası"nı sahneliyor Uşak ûe Efendi yer değiştîrirse..• KüMrServisi-9. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'ne 'Köleler Adası" adh oyunuy la katılan Italya'nın en önemh tiyat- rolanndan PiccoloTiyatrosu,buyıl 50. yı- lını kutluyor. Önceki gün AKM ICültür Merkezi'nde gerçekleştırilen "Piccolo Ti- yatrosu'nun 50 Yıhr başlıklı konferansa katılan MarioMattiaGiorgetti,Piccolo Ti- yatrosu'nun bugüne dek sahneledıği oyun- lardan ömeklerle, tiyatronun tarihinı anlat- tı. Piccolo'nun kuruculanndan, festivalin onur ödülü sahıbı usta yönetmen Giorgio Strehler'ın oyunculanyla çalışma vönte- mi üzerinde de durdu. 1947'dekurulan Piccolo Tiyatrosu. ltal- ya"nın ılk ödenekli ve yerleşık tiyatrosu olma özelliğıni taşıyor. Çehov, Shakespe- are, Brecht Büchner, Goldoni gibı pek çok yazann >apıtlannı sahneleyen Piccolo Ti- yatrosu. kökenleri 16. yüzyıla dayanan Commedia DelTArte (doğaçlamaya daya- nan halk nyatrosu) geleneğinin günümüz- deki temsılcısı. Sabit karakterleri, maskla- n. doğaçlama komedilen ve geniş seyırci kıtlesiyle zengin bır tiyatro kültürünü ba- nndıran Commedia DeirArte. Piccolo Ti- yatrosu'nun yararlandığı kaynaklar arasm- da yer alıyor. Festıvalde de sergılenen. Ma- rivaıu'nun 'Köleler Adas' adlı oyunu, de- koru, kostümlen, dans ve müziğiy le bu ge- leneğın öğelenne yer veriyor. Festıval kapsamında bugün saat 21.30'da Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde ser- gilenecek'KölelerAdası' ve oyunun yaza- n Manvaux üzenne Strehler. şunlan söy- lüyor: "Marivaujı'nun tiyatrosu sosyalhak aravışı \a da toplumsal eleştiri çevresüıde yapılanmaz. Ben Martvaux'yu daha çok insanlann beürli bir toplum icindeki varo- luşun altında > atan mantığa, kadınlann ve erkeklerin vaşamak istedikleri, ancak hiç yaşamadıklan, >ine de sezgisel olarak içle- rinde taşıdıklan aşk %egerçegi gerçekleştir- melerine vönelik bir arayış içinde görüyo- rum_ Marivaux tiyatroyu yüceftir, keşfe- der. gücünü kutsar veonu kuşkuhı hale ge- tirir. Bir düşten bir bilinçlenme>e yolcuhı- ğu düşüncesinden.bir ütopyadanyolaçıkar \e onu içinde > aşadığı toplumun şartlanna uyariar. Onu neredeyse gerçege dönüştü- rür. l'çurumun kenanna vardığımızda. kalbimiz ve ruhumuzladurmakisebizebı- rakılmıştır." Tiyatro btçetnim geçmışe yaslanarak oluşturan Piccolo Tiyatrosu. 50. yılında hâlâ bürokratik ve mali sıkıntılar yaşıyor. Yönetmen Giorgio Strehler'in de basın toplantısında belırttıği gibi, son yıllarda yerel yönetim ile Piccolo Tiyatrosu arasın- da belirgin bir gerginlık var. Tiyatronun yeni bınası. gerekli para yardimi olmadığı için 20 yıldır yapılmayı bekliyor. Strehler, tiyatroyu ayakta tutmak için yalnız başına Piccolo Tiyatrosu, Marivaux'nun 'Köleler Adası*ru Giorgio Strehler'in rejisiyle bugün ve yann Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde sahneleyecek. mücadele etmek zorunda kaldığını belırtı- yor. Sonunda her şeyi bırakıp ıstıfa eden Strehler. eskı Fransız Kültür Bakanı Jack Lang'ın devreye girmesi üzenne. bir süre önce tıyatrosunun başına döndü ve 14 ma- yısta başlayan 50. yıl şenlıklerinı yönet- mek ıçın kollan sıvadı. Ancak. Strehler de geleceğm ne getıreceğini kestıremıyor Şenliklerhazıranda sona erecek ve Picco- lı, öğut veren bır öykü Oyunda, bır gemı kazası sonrasında (Strehler'in deyişıyle) bır fılozof-büyücü olan Trivellino tarafin- dan, insanlar arasindakı eşıtlik ve anlayış üzerine kurulu kanunlarla yönetilen adaya düşen iki efendi ve hizmetkârlannın psiko- lojilerı ırdelenıyor. Olayın başkişıleri erkek tarafında Mös- yö I Leonardo DeCoDe) ve uşak Arlecchı- fetnler" Amerıkan fılmlennden oldukça aşına olduğumuz yer değiştırme teması bu kez bir tiyatro oyununda karşımıza çıkıyor. Ama bu kez yer değiştirenler efendıler ve hizmetkârlar, üstelık ikısi arasında sosyal uçurumun çok daha derin olduğu bir za- manda. Pierre Carlet de Chambraın (kısa- ca Mariaux) tarafindan yazılmış, 1725 ta- rihli "Köteter AdasT adlı komedya, Ma- lSTMiByi TİYRTRO FESTİVUİ K omedya, Madam, Mösyö ve hizmetkarlan Arlecchino ile Silvia'nın bir deniz kazası sonrasmda bir filozof-büyücü olan Trivellincf nun. insanlar arasındaki eşitlik ve anlayış üzerine kurulu kanunlarla yönetttiği adaya sığınmalanyla başlıyor. Trivellino onlan kıyafetlerini, dolayısıyla rollerini değiştirmeye zorluyor. lo'nun yazgısı bu tanhten sonra bellı ola- cak. Milano'daki yerel yönetimin değiş- mesi ve yeni yönetimin Piccolo Tıyatro- su'na karşı daha ıhmlı bir tutum sergılıyor oluşu geleceğe yönelik umutlan yeşerti- yor. Giorgio Strehler'in rejisiyle sahnelenen "Köleler Adası" Aydınlanma çağı damga- no (Mattia Sbragia). kadm tarafında ise Madam (Laura Marinonİ) ve oda hizmet- çisı Sılvıa (Pamela Mlloresi). Bütün ko- medya Tnvellino'nun ısteği üzerine değiş- tirilen roller çevresınde oluşur. Tnvellino bu cezayı şu cümleyle özetler: "Siz onla- ' nn efendisiydiniz ve onlara kötii davrandı- nız. Onlar sizin efendiniz oldular ve sizi af- dam. Mösyö ve hizmetkarlan Arlecchino ile Silvia'nın, vahim bir deniz kazası son- rasında söz konusu adaya sığınmalanyla başlıyor. Adanınyöneticisı (Strehler'in de- yımiyle) filozof-büyücü Trivellino onlan kıyafetlerini. dolayısıyla rollerini değiştir- meye zorluyor. Artık eski hizmetkârlar efendi. efendiler ise hizmetkârdir Kaçınıl- maz tartışmalann sonucunda, taraflar bir- bırlennin özelliklennı tanımak ve ıçlenn- dekı ortak insanlık yönıinü görmek zorun- da kalırlar. Bu geçış erkeklerde hızla ger- çekleşirken. kadmlar için daha zorlu olur. Yıne de sonuçta her şey tatlıya bağlanır. "Köleler Adası' nda, hizmetkârlar efen- dilerinden daha bilgedir. Daha eglenceli ve gülünç göriinmeleru gülünçlüğün bilgelik- lerini özgüree ifade edebilmelerinin tek yo- luolmasından kaynaklanmaktadır. Efendi- ler istemeden hizmetkârlar ise bilerek gü- lünçleşir" dıyor yönetmen Giorgio Streh- ler, ustalıkla ışledığı karaktcrler için. Ko- medyanın tarihi eskı görunmesıne karşı. konusu hâlâ güncellığinı koruyor •"Köle- ler Adası" bir yönüyle Shakespeare'in "Fırüna"sını andınyor. Bubenzerlik yazar Man\aux'un bir Shakespeare hayranı ol- masından kaynaklanıyor Ez» Frigerio'nun dekoru. Luisa Spina- telli'nin kostümlen ve FiorenzoCarpi'nın müzığiyle Marivaux'un ince dıyalogları- nın yanı sıra. görsel öğeleri ustalıkla kul- lanmiş Strehler."Köleler Adası" tıyafrose- verkr için çağdaş Italyan tı\ atrosunu tam- mak açısından kaçinlmaz bır fırsat. Robert Wîison'la müthiş bir üç buçuk saat FATİH ÖZGÜYEN 9. Uluslararası Istanbul Tiyat- ro Festivali'nin belki de en önemli gösterisi Robert WB- son'ın kesintisiz üç buçuk saat süren konuşmasıydı. Robert Wilson, "konferans" ve "öğret- mek" kelimelerini hiç sevmedi- ği için -buna inanıyoruz da- in- san onun yaptvğı şeye ne diye- ceğinı bilemiyor. Teatraldi; nar- sisizm ve teatrallik dozu biraz fazla olsaydı, yaptığı şeye "tek kisüikgösteri" denebilirdi, ama değildi. Öğreticiydi: kuru ve öğ- retici olmaya ağırlık verseydi "konferans" denilip işin içinden çıkılabilirdi, ama o da değildi. Wilson bize sahnede, özenle seçtiği ve ağır ağır konuşarak bildiğimiz anlamda bir duygu- sal etki gözetmeden art arda diz- diği kelimeler aracılığıyla ko- nuşmak eylemine ve kelimele- re duyduğu güvensizliği ve be- denin diline olan inancını anlat- tı -gösterdi-, oynadı. îkisinden de hem kelımelerden hem be- denden yararlanarak. Çok ola- ğanüstü bir gösteriydi. Robert Wilson klasik anlamda etkiler elde etmeye. seyircisini kazan- maya. espnkr yapmaya, seyir- ci l dinleyicıyle arasında bir "Sev beni!" ilişkisi kurmaya ça- lışmadı. Konuştuğu kürsü gibi yerden. ara sıra öne doğru çıkıyor, bir durum ya da bir hareket veya bir olayı -bazen neredeyse bire bir uzunlukta- canlandınyordu, a- ma bu kendi başına bir gösteri olmuyor. sadece bir fikrin, bir noktanın açıklanmasına, izah edilmesıne yarayan bir "ara oyun" görevi görüyordu. Haya- tında tiyatro görmemiş büyü- kannesinin, ırkçı bir adamla ev- li Teksaslı ablasının, on üç ya- şında sağır bir zenci çocuk olan Raymond'ı evlat edınmesi sıra- smda konuşmak zorunda kaldı- ğı bir eyalet yargıcının kusur- suz taklitleri de aynı işe yaradı- lar. Hayatındaki önemli ikinci adarm" olan -otistik?- gene on üç yaşındaki Chris'ın doldurduğu bir ses kasetinın "aynısuu" yaptı -okudu-, oyna- dı. Chris'le Raymond'dan öğ- rendiklerini. bedenin kendine ait bir ses algılaması olduğu ger- çeğini bu kadar kusursuz bir bi- çimde gösterince. "beynin de sonuçta bir kastan başka bir şey olmadığı"nı söylemesi, bize hiç de aşın bir şey gibi gelmedi. Robert VVilson. hiç fark ettır- meden ünlü insanlarla ilgili anekdotlardaanlattı. Amabun- lar bizde ünlülerle dirsek tema- sı olan biraz sıkıcı bir tanıdığı- mızı dinliyormuşuz etkisi uyan- dırmadı. Mariene Dietrich sah- nede durmayı ve ekonomik ha- reket etmeyi bilmenin önemine örneklik etti, Jessye Norman oturmayı ve durmayı bilmesıy- le konu oldu, Madeleine Rena- ud ise VVilson'ın bizlere sahne- de nasıl ölünmesi gerektiğini göstemnesine yol açtı. Bu konuşma-oyunun tümü, VVilson'tn deyişiyle "teatral bir beden dfli" ya da *tiyatroya öz- gü bir beden dili" (a theatrical langııage of the body) bulmanın gerekliliğini anlatmak, göster- mek ve eşzamanlı olarak böyle bir dili bulmak üzerineydı dene- bilir. Bu bakımdan, sahnede olup bitenlerin dille, VVilson'ın de- diklerini anlamakla çok da ilgi- si var sayılmazdı. Herhalde. umulur ki, ilgili tiyatrocular, de- diklerinden hiçbir şey anlama- yanlar bile. Wılson'ın sahnede yaptıklanndan, yaptığından bir sürü şey kapmışlardır. Wilson*ın natüralist tiyatroya neden inanmadığını anlatırken söyledıği şu sözler belki de gös- terinin bir "program dergisi" ol- sa ahnıp aynen oraya konabilir- dı. Aklimda kaldığı kadanyla: "Yapıntıya inanınm. Sahne,bir sahnedeğilmiş gibi, oradaki ger- çektcn hayatmış gibi davran- mak yerine sahnenin bir yapın- tı olduğu nu kabul ederek sahne- ye çıkarsanız. o zaman dürüst olma ihtimaliniz v iizde yüz ar- tar." Robert VVılson'ın sahne- de(n) yaptığı, bır yanıyla elbet- te tiyatro, diğer yanıyla ise se- yirciyle sahnedeki insan arasın- da sonsuz alçakgönüllü bır ile- tişim gel-gitı sayılabilecek olan. adını koyamadığım bu *şey\ sahne sanatlarında aynı anda hem 'oyun' hem 'samimiyet' olabilecek bır şeyın mümkün olduğunun kanıtlanmasıydı de- nebilir. Belki de Antik Çağ Ti- yatrosu'yla birlıkte olüp gömü- len bir sırnn yenıden canlandı- nlması -eğer böyle bir şey \ar- sa- eğer böyle bir şeyden söz edilebılirse paylaşmacı bır 'egp trip'. Hasan Âü Yücel'i anma toplantısına Vedat Gönyol, Coşkun Özdemir, Oral Çalışlar, Mengü Ertel >e Canan Yücel Eronat kanldılar. 'Yeniinsanlaryaratmak istiyordu'Kültür Seryisi - UNESCO 1997 yılını Hasan Âli Yücel'i anma yılı olarak belırledi. Eski Beşiktaş Lions Klübü'nün hazırladığı anma toplan- rasında Kulüp Başkanı Sevinç Gü- naşu'mn açılış konuşmasmdan son- ra Oral Çalışlar, Yücel'in 'Köşkler, mabetkrveşehirter gibiinsanlar da bina olunur' sözünü anımsatarak 8 yılhk eğitim konusundaki tartışma- laradeğindi. Yücel'in 'eğftmenkon- feransçL öğrenci ezberci' dediğini ve bugün de bu sorunu hâlâ çöze- medığimizi, Türkiye'de 2. Dünya Savaşı sonrasında sol ve demokra- si karşıtı bir akım oluştugunu belir- ten Çalışlar "Türkiye'de sol ve de- mokrasi birleşmelidir'* dedi. Çalış- lar, aynca Hasan Âh Yücel'in çevir- diği klasikler ve Köy Enstıtülerin- de yaptıklanyla hâlâ yaşadığını be- lirterek Yücel'i anarken Mustafa Ekmekçi'yı de andı. Vedat Günyol konıışmasına baş- lamadan önce Yücel'in yüreğinde- ki dil ve tarih düşüncelerimn bugün bile bize yol gösterdiğını ve Türk- çenin, Türkkültürünü yayacak eser- lerle öğrenilebileceğini belirten ya- zısını okudu. Yücel'ın "Oztürkçe, Türkçedüşünmektir, bir ulusun bil- gryle anlaşmasınınen güzet şcklkür" dediğini anımsatan Günyol, Hasan Âli Yücel gibi bır insanı tanımaktan gurur duyduğunu. çeviri bürosu ve yaptığı klasik çev inlerle hâlâ yaşa- dığını söyledi. Coşkun Özdemir ise Köy Ensti- tülerini koruyamadıgımızı ve Tev- hid-i Tedrisat Kanunu'nun temelin- den sarsıldığına dıkkat çekerek "Yücel döneminde halkev lerinde halk vardı, her şey halkla buiikte>- di"dedi. Mengü Ertel de ılk kütüp- hanesini Yücet'in yaptığ\ klasik çe- viri kitaplanndan oluşturduğunu söyledi ve Yücel'in resim heykel sergilerinın açılmasında, konserva- tuvann ve tıyatrolann açılmasında önemli bir yeri olduğunu da v urguj ladı. Hasan Âli Yücel'in kızı Canan Yücel Eronat, Atatürk devnmcılı- ğini en iyi şekilde uygulamış olan Yücel dönemi çocuklan olduklan- nı belirtti ve bu dönemde Köy Ens- titülerinin kurulduğuna, çeviri ki- taplarm yaygınlaştığma ve güzel sa- natlann önem kazandığına dikkat çekti. Yücel döneminde Türk kül- türü ve egıtıminın ilk kez bır arada ele ahndığını, amacının da yepyeni bir ülkede yeni insanlar yaratmak olduğunusözlerineekledi.Yücel'in gazetecilik yönünden de söz eden Eronat, Yücel'in "CumhuriyetGa- zetesi'ne yazmazsam ölünJin. nefes alamam" dediğini belirtti. 4 Sen İşine Bak' Kültür Senisi - Eski ve yeni karikatür çalışmalan- nı 'Sen İşine Bak' adlı bir kitapta toplayan Mete Göktürk ilk kişısel sergisı- ni yarın Karikatür Müze- si'nde açıyor. 1939 yılında doğan Gök- türk, Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesı'ni bıtirdi. Halen cumhuriyet başsav - cısı olarak görev yapmak- ta. Yaklaşık otuz yıldır ama- tör olarak karikatür çizen Göktürk'ün ilk karikatür- leri 1970 yılında haftalık bir gazetede yayımlandı. 1985 yılında çahşmalannm bir bölümünü 'Çizgi Dili' adlı kitapta topladı ve son olarak da eski ve yeni çalış- malanndan seçtiği karika- türlerinden oluşan 'Sen tşi- ne Bak' adlı kıtabı yayım- landı. Semih Balcıoğlu kitabın önsözünde "Göktürk'ün grafik sanat anlayışıyla çiz- diği karikatürlerinde müt- hiş bir çizgi bütünlüğü var. "Öyie de çızerım böyle de..' dememiş. Sosyal ve si- yasal içerikli karikatürleri günümüz için olduğu ka- dar, aynı oranda yannlara da kalacak güçtedir..." di- yor Göktürk için. Turhan Selçuk da "...İlhan Sel- çuk'un karikatür sanatını üç beş kelime ile bir ö/etle- yişi var ki olağanüsrü.. Di- yor ki İlhan Selçuk: kari- katür. çizgilerin soyutlan- masında, mizahın geomet- risine varmaktır. Ben Mete Göktürk'ün bu kitaptaki yapıtlannı izlerken bu deyi- şi hatırladım.J' diye yaz- mış. Ferruh Doğan da "Mete Göktürk söyleyece- ğini çizgi diliyle anlatan bir karikatürcü. Karikatürle- rinde günümüzün sorunla- n gibi gözüken ama gecmiş- ten -belki- geleceğe uzana- cak çelişkilerin çizgi> le res- medilmesi var" diyor Gök- türk'ün kankatürleri hak- kında. IŞILDAK YE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE Aşk, İstanbul ve Ben , Bir ılkyaz günü, yine aklımı başımdan aldın, Is- tanbul. Yine yüreğimi çaldın, beni düşlerin, büyü- lerin içineattın. Her şeye karşın Istanbul'sun, yine... Uğruna ne çok kan dökülmüştür. Çok çok eski çağlardan günümüze kadar, savaşların, kardeş kavgalarının ve entrikanın içinden çıkıp gelen bir kenttir, Istanbul. Aşk kentidir. Büyünün ve görkemin her bir yana sindiği bir kenttir Istanbul. Bir rüya kentidir ve geç- mişi çok eskilere dayanır. Yedi bin yıl kadar önce- sine uzanır. Imparatorluklara başkentlik etmiştir... Kent, saldırılara, isyanlara, depremlere, yangın- lara maruz kalmıştır; yağmaya maruz kalmıştır da yine dünya uluslarının gözbebeğidir. Şairler, yazarlardır en çok Istanbul'un büyüsüne kapılan. Edebiyatımıza şöyle bir baktığımızda, Is- tanbul'un şiirlerde, öykülerde, romanlarda, dene- melerde, bir oya işler gibi betimlendiğini; bir sarra- fın elinden çıkmışçasına işlendiğini görürüz. Aslında şairler yalnızca Istanbul'a övgüler düz- memiş, aynı zamanda Istanbul'un doğasından ge- len ruhunu da dizeleştirmiştir, yüzyıllar boyunca. Is- tanbul'un bir büyüsü vardır. Mesela çoğu yabancıdan duymussunuzdur. Is- tanbul'u ilk gördüklerinde, hemen büyülendikleri- ni soylerter. Tanımlayamadıkları gızemli bir atmos- feri anlatmaya başlarlar sorulduğunda. Edebiyatta da bu büyü, bu atmosfer dizelerde, satırlarda açığa çıkar. Bu yaprtlann ve yazariann yal- nızca adlannı anmak bile saatler sürer. Yürek parçalayan bir durum vardır; şimdilerde. Istanbul'un görkeminin, büyüsünün, güzelliğinin yanı sıra acı bır gerçek var: Yağmalanmakta olan bir kent. Ellilerden beri süregelen bir yağmalama. Lirizmini öldürdüler kentin. Bir beton kent yap- mak için uğraşıp durdular. Dıkine yükseten bir be- ton kent... Üzülmemek, kahrolmamak elde mi? Kentin, o ta- rihin içinden gelen, Sinan'ın usta işi çizgileriyle oluşturduğu kentin siluetini yok ettiler. Nerde be- nim Istanbul'um? Doğduğum kent... Nerde? Layık mıydı Istanbul böylesi bir hakarete; böyle- sı bır vahşete. Bu bir intikam almamı? Istanbul'dan alınmak ıstenen, strası gelenın heveslendiği bir in- tıkam alma mı? Dertleri, sıkıntılan bitmez Istanbul'un; güzellikle- rinden söz ettiğimizde nasıl bitiremiyorsak. Siyasi çtkarlar, seçim yatırımları, oy avcılığı; paranın oluş- turduğu bencillik, görmemişlik, bılgisizlik, kenti çir- kinleştirdi. Eski, önceki mimari sanki birden yok olmuştu; sanki o güzelım yapılar ortadan birdenbire kalkmış- tı. Bakılacak, örnek alınacak, izi sürülecek yapılar yoktu etrafta... Yapılanlara bir bakın! Saraylann sağına soluna, önüne arkasına oteller yapıldı. Kentin olup olma- dık yerinde otel yapıldı. Birtakım yerlere gökdelen- ler dikıldi. Uzaktan bakıldığında kenti çirkinleştir- sin diye. Istanbul tüm bunlara karşın ayakta duruyor. Bo- ğaz'ın güzelliğt yine olağanüstü. Bir yanda çirkin- likler, öte yanda güzeiliği ve büyüsüyle buna dire- nen tarihi bır kent. Bır yanda kenti bozanlar, öte yanda korumaya ve güzelleştirmeye çalışanlar. Mücadele, bellı ki kolay kolay bitmeyecek: Sü- rüp gıdecek. Zaten, mücadele olmasaydı ne anla- mı kalırdı yaşamın? Ben istanbul'da doğdum, yıllar önce bugün. Is- tanbul'da âşık oldum, Istanbul'a âşık oldum. Aşk- larım bittı; ama Istanbul'a olan aşkım hiç bitmedi. Bitmeyecek de, şiirin hiç bitmeyecegi gibi... Erguvanlann kentinde aşkı yaşadım; aşkı yazdım. Hüznü yaşadım, hüznü yazdım. Bogaz'ı, martılan, laleleri yazdım. Gördüğüm güzellikleri unutama- dım. Güzellikleri yazdım. Ne olabilirdi ki başka? Yüregimde hep istanbul vardı; yüregim hep Istanbul için çarptı; yüreğim hep Istanbul için çarpacak. Büyük bir aşk bu. Is- tanbul kaldığı, ben yaşadığım sürece... Yeşilırmak'ta kültür şenliği • Kültür Senisi - Yeşılırmak Belediyesi'nce bu yıl dördüncüsü yapılan kültür ve sanat festivalınde bugün çızerimız Semıh Poroy'un karikatür sergisi açılıyor. Poroy'la saat 20.00'de bir söyleşi düzenlenecek. Şenlıkte yann saat 10.00 ve 14.00'te Tiyatro Tiyatro Çocuk Grubu'nun 'Palyaço ile Fınldak' ve 'İçinden Tramvay Geçen Şarkı' adlı oyunlar izlenebilir. Ortaoyuncular "Haldun Taner Kabare' ile cuma günü saat 18.00 ve 21 30'da seyircilerle buluşacak. Şenlik pazar günü saat 20.30'da Songül Karh'nın halk konseriyle sona erecek. Jane Peters'm keman resltali • Kültür Senisi - Keman sanatçısı Jane Peters. bugün saat 19.30'da İMKB lstınve'de bir konser verecek. Peters. 1986 Uluslararası Çaykovski yanşmasında bronz madalya aldıktan sonra 1994 yılında Pro Music Uluslararası Ödülü'nü aldı. Tüm Avrupa ülkelerinde konserler veren Peters. müzik eğitıminı Avustralya'da Lyndal Hendtıckson'dan aldı. tlk performansını 10 yaşında Mendelshonn'un 'Keman Konçertosu'yla yaptı. Jane Peters, Paris Avrupa Müzik Konservatuvan tarafmdan profesör unvanına layık görüldü. 'Halay' Anadolu turnesmde • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - "Büyük Anadolu Turnesi"ne çıkan Devlet Tıyatrolan (DT), "Halay" adlı oyunun ilk temsilini Kocaeli'nde verdi. Refik Erduran'ın yazdığı oyunda.Rahmi Dilligil. Erkan Alpago, Olcay Kav uzlu. Gülay Vkman Şar. Şeyda Akova ve Ebnı Nil Avdın rol alıyor. Yazar Erduran oyunu için şunlan söylüyor: "Hem Batılı. hem Doğulu. Hem dünya vatandaşı hem şoven mılliyetçı. Hem yenilıkçi hem gelenekçi. Hem Atatürkçü hem neo- Osmanlı. Hem demokrat hem zaptiye. Hem insancıl hem bencil. Hem kadm hayranı hem anü-femınist. Hem kibirli hem kompleksli." Oyun, 29 mayısta Sakarya'da, 30 mayısta Yalova'da, 31 mayısta Bılecik'te, 1 hazıranda Eskışehir'de, 3 haziranda Kütahya'da, 4 haziranda Afyon'da, 5 haziranda Uşak'ta. 6 haziranda Denizlı'de, 7 haziranda Muğla'da, 10 haziranda Bergama'da, 12 haziranda Marmans'te, 13 haziranda Köyceğız'de. 14 haziranda Datça'da, 16 haziranda Aydın'da sahnelenecek. Rıfat Dgaz'ı anma şöleni •Kültür Senisi - Rıfat llgaz Kültür Merkezi tarafindan baskısı yapılan, sıv il toplum örgütleri ve dığeT dernekler aracvhğıyla dağıtımı gerçekleştirilen "Aydın mısın' isimli afişlermin sergileneceği 'Rıfat İlgaz-Aydın mısın' adlı etkınlık 31 mayıs cumartesi günü saat 14.00'te Bostancı Eleştiri Kitabevı ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştinlecek. Aydın llgaz, Sunay Akın ve Akgün Akova'nın konuşmacı olarak katılacagı etkinlığe Hasan Karayol türkülenyle, Dr. Ahmet Yavuz ise beste ve "'' .v .„ v>ıık eüecek. (373 38 24)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear