25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27NAY1S1997SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Martin Wuttke, Brecht'i yaşatabilmek için onu ve oyunlannı sorgulamak gerektiğini vurguluyor 'Esld Berliner Ensemble yok arbk!9 GÜNERYÜREKIİK BERLİN - Berfiner Ensemble, 9.UtusIararası Istanbul Tiyatro Fesnvali'nde Bertott Brecht'in "Aıtuv Ui'nin ÖnlenebiUr Yfik- selisi'' oyununu ilk kez elektronik âltyazı sistemiyle, anında Alman- ca'dan Türkçe'ye çeviriyle sahne- reyeeek. Eleştirmenlerin 'sahne- IUD tsçocuğu' olarak tanımladık- ran, Arturo Ui rolüyle yılın Al- manya'da yılın 'en iyioyuncuödü- lü'ni alan, bir süre Berliner En- semale'm yönetıcilığıni üstlenen Martin Wuttke ile topluluğun ge- leceği ve Brecht tiyatrosu üzerine konuştuk. - Beıüner EnsembJe'uı gelece- gini az nasıl görüyorsunuz? VTya- na Burg Tryatrosu'nun sanat yö- netmeni Claus Peymann 1999 y> lında Berliner EnsemMe'm başı- na gececek ve tiyatroyu o yönlen- direcek. Bugün de tiyatronun bir dizi sonınu var. Mali sorunlann yanı sa-a 1999'a kadar başınızda bir sanat yönetmeni otmadan ça- hşacaksuuz. Öte yandan Brecht tiyatrosu öldü" diyenlervar.Sizbu görüşe katibyor musunuz? MARTIN VVUTTKE - Bir ke- K Berliner Ensemble. Brecht'in ânladığı ve uyguladığı biçimde politık tiyatro olma özelliğini çok- tan yıtırmiş durumda. O eski Ber- Hner Ensemble, Brecht tiyatrosu yok artık. Heiner Mütter ile Brecht geleneği sürdürülebilirdi. ancak onun da ölümüyle bu gele- neği yaşatacak kimse kalmadı ar- tık Almanya'da. Ben bu görüşte- yim. 1999'da Berliner Ensemb- le'ın başına geçecek olan Claus Pleymann, sözünü ettiğimiz Brecht geleneğinden çok uzak bi- fi. Onun tiyatro anlayışı Brecht'ten de Heiner Müller'den de çok farklı. Zaten gelir gelmez yepyeni bir Ensemble kurmak, ti- yatronun yapısını kökten değiştir- mek ıstiyor. Onun niyeti yepyeni bir tiyatro oluşturmak. tsmi de değiştirilecek -Belki Berliner Ensemble ismi kalacak, ama yapılan iş Brecht ti- yatrosu olmayacak. VVUTTKE- Claus Peymann'ın gelmesiyle Berliner Ensemble is- mi de kşldınlacak. Onun tiyatro^ çânşrnalannı bu isim altında sür- düreceğini sanmıyorum. Belki de riyatronun ismi Brecht'ten önce olduğu gibi yine 'Theater am SchirTbauerdamm' olacak. - Neden Brecht geleneği yaşan- lamıyor? Brecht'in oyunlan artık seyirciye bekleneni vermiyor mu? VVlİtTKE - Hayır, Brecht ya- zar olarak ölmûş değil. Oyunlan bugûn de seyirciye çok şeyler ve- mm 'Arturo Ui'nin Onlenebilir Yükseiişi' festivakJe Hk kez elektronik ahtyazı sistemiyle, anında Almanca'dan Türkçe'ye çeviriyk sahneJenecek. rebilir. AnçaK, oyunıan gunun ko- şullanna göre yorumlanamıyorsa Brecht o zaman ölmûş demektır. Eğer Brecht'i yaşatmak istiyorsak ona acımasızca sorular yöneltile- bilmeli, onu ve oyunlannı sorgu- layabilmeliyiz. Fakat ne yazık ki kızı Barfoara Schall başta olmak üzere, Brecht'in mirasçılan buna imkân tanımıyorlar. Brecht'i do- kunulmazlıgı olan tannsal bir güç olarak görüyorlar. Bu bir yazara, _ _ _ _ _ J.ILOSLARARASI >erliner Ensemble, Brecht'in ânladığı ve P m W İŞTARBOL uyguladığı biçimde politik tiyatro olma •___• TİYATRO FESTİVALİ özelliğini çoktan yitirmiş durumda. O eski Berliner Ensemble, Brecht tiyatrosu yok artık. Eğer Brecht'i yaşatmak istiyorsak ona acımasızca sorular yöneltilebilmeli, onu ve oyunlannı sorgulayabilmeliyiz. Fakat ne yazık ki kızı Barbara Schall başta olmak üzere, Brecht'in mirasçılan buna imkân tanımıyorlar. Brecht'i dokunulmazlığı olan tannsal bir güç olarak görüyorlar. Bu bir yazara, bir sanatçıya yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bu koşullar altında bir Brecht Tiyatrosu'nun yaşaması çok güçtür. bir sanatçıya yapılabilecek en bü- yük kötülükîür. Bu koşullar altın- da bir Brecht Tiyatrosu'nun yaşa- ması çok güçtür. - Pek çok tiyatro gibi. örneğin Schaubühne Tiyatrosu da artık Brecht oynamak istemiyor. Tiyat- ro müdfirü Jürgen Schitthelm, " Yönetmenden oyuncuya dek her şeye müdahale eden Barbara Schall'ın bu katı turumu karşısın- da niye Brecht oynama zahmeti- ne girelim?" demişti. Fakatbu ko- nuda Helene VVeigel'in turumu da krzuunkinden pek farkh değfldi. Bugün artık 'epik tiyatro" kav- ramı pek kullanılmryor. ama sizce Brecht tiyatrosu demek epik tiyat- ro mu demektir? VVUTTKE - Bence epik tiyat- rodan anlaşılan şey artık değişti. Brecht'in tiyatro anJayışı tarihsel ve toplumsal sorunlar üzerinde kuruluydu. Içinde bulunduğu ta- rihsel koşullara göre oyunlannı yazdı. Fakatbugün bu koşullar ta- mamen değişmiştir. Bugün çok değişik bir dünyada yaşıyoruz. Değişen dünyaya göre tiyatro yap- mak zorundayız. 1930'lu yıllann tarihsel koşullanna göre yazılmış bir oyunu bugün aynen sahneye koyamazsınız. Saçmaolur. tştebu konuda Brecht'i ciddiye almamız, onu sorgulamamız ve ona günü- müz koşullanna uyacak yeni bir Uımıdunu yitirme, yüreğiııin sesini dinle FAKİYE ÖZSOYSAL ÇAVUŞ Bombalann baskısı altında yaşamaya zorlandığın bir dünyada olsan yine de umudunu kaybetme. Onu besle öyküler- le. Hem de öyle öykülerle ki sana acılar- la dolu savaşlarda bile yazgım kendinin yazabileceği gücünü versin ve idealleri- ni, düşlerini gerçekleştirmen, asla vaz- geçmemen, dışardaki gizli güçlere bo- yun egmemen için sana yüreğinin sesini duyursun. Çünkü gerçekten yürekten inanarak istersen tüm evren işbirliği ya- parak sana girdiğin yolda yardımcı olur. Tüm evreni çağır ki birlikten güç doğsun. Endülüslü çoban Santiago'nun düşün- de gördüğü gizemli bir hazinenin peşin- de çıktığı yolculuğu ve yaşadığı değişim sürecini konu alan romanuı, insanı duy- gusal özdeşleşmeye davet eden, olayla- nn içine çeken havası, verdiği dinginlik hissi, sahuelemede tam tersi bir durumu yaşatıyor izleyiciye. Bombalar altında bir sığınak ya da bir adada huzursuz ko- şuşturmalann arasında üçr insan, bir yan- dan yaşam mücadelesi verirken, bir yan- dan umutlannı ve insanlıklannı ayakta tutmak için birbirlerine 'Simyacı'nın öy- küsünü oynayarak her şeyle dalga geçi- yorlar, öyküde anlatılanlar onlann için- de yaşadığı durumlara da göndermeler- de bulunuyor. Bu yüzden bu öyküyü seç- mişler sanki. Gizli güçlere(!) boyun eğ- meden insanın düşlerini ve kendi yazgı- sını gerçekleştirmesinin bir yolu bu bel- ki de. Görsel imgekr dünyası Duygu Sağıroğlu'nun tasarladığı çınko görünümü veren panolarla çevrelenmiş sahne üzerinde üst üste çuvallar, eski giy- siler, bezler. paçavralar, metaller, hatta kamyon lastiği bile var. Ilk anda insana birhurdacı deposugibi görünüyorbütün bunlar. Sonra bomba seslerini duyuyor- sunuz ve sahnedeki üç kişinin hurdası çı- kanlmış bir dünyada olduğunu anlıyor- sunuz. Birisi yaralı bir asker olarak dü- şüycr bu mekâna, diğer ikisi yardım edi- yor ona. Hûzünle, kederle değil, umutla, neşeyle yardım ediyorlar yaralıya ve onu da önemli bir rolle oyunlanna katıyorlar. Büttn bunlar ince bir motif olarak fon- da yer alıyor. Yani ne bir asker üniforma- sı gcriiyorsunuz ne de silahlar, ama ışık efelcleri ve her sahne bitiminde duyulan bomba sesleri, bir de oyun içinde oyun oynaıması durumu size anlatıyor ince Dostiar Tiyatrosu'nun, 'Simyacı'sı bugün 21J0, yann 18J0'da Taksim Sahnesi'nde. nüanslan. Böylece oyunun bütününde üç boyut çıkıyor karşımıza. Bu üç insanın içinde bulunduğu dünya, Santiago'nun öyküsü olan Simyacı ve hareket, müzik, ışıkla örühnüş görsel imgeler dünyası. Romanın ders veren. öğretici ağırlığı, sahnelemede özünü yitirmeden hissetti- rilen bir biçime dönüş- müş. İzleyicinin söz- lerden etkilenmesin- den çok, yaratılan im- gelerle boğuşması ge- rekiyor. Romandaki gerilim ve aşın duygu- sallık sahnede mini- malize edilmiş, dozajı ayarh bir biçimde su- nulurken, öykü anlat- ma ön plana geçmiş. Çoğu zaman o de- rin, ağır sözler öyle ha- reketler arasında dökü- lüyor ki oyuncnnun ağ- zından, izleyicide duy- gusal bir etki bırakıp onu mistisizmin kollannda uçurmak ye- rine, müthiş bir yabancılaştırma içine so- kup şaşırhyor ve sözleri duygulany la de- ğil, düşûnerek anlamaya çalışmasını sağ- lıyor. Oyuncu, en ciddi sözü bile gülerek söyleyebiliyor. Sanki oyunculardan biri- si 'Ben bu sözleri eniyikoşaraksöylerim' demiş, öteki 'Takla atarken', bir diğeri, 'Panolardan saDanırken' ya da 'Yanım- dakini hırpalarken' ve öyle yapmışlar iriehmet Ulusoy'un Dostiar Tiyatrosu'yla sahnelediği 'Simyacı', Paola Coelho'nun aym adlı romanını, kendini gizemciliğin kollannda dünyadan uzaklaştıran bir gözle okuyanlan biraz şaşırtacak bir yorumla sunuluyor. hissine kapılabiliyorsunuz izlerken. Sahnede üç insan hem anlatıcı. hem izleyici hem de oyuncu konumundalar. Oyunda, izleme-izlenilme özellikle vur- gulanıyor. Bunu yaparken. Hacivat-Ka- ragöz tarzı atışmalar. meddahvari bir tarz, izleyiciye doğrudan seslenme ve esprili bir hava hâkim. Daha çok tiplemeler kullanılıyor. Oyuncu- ların bir arada duruşla- nyla oluşturduklan ge- omerrik biçimler, bu- nun yanı sıra ayn ayn, ama aynı anda farklı geometrilerle hareket etmeleri sahne üzerin- de daralan, sivrilen, çizgi gibi uzayabilen değişik derinlikte me- kânlar açıyor. Kudsi Erguner'in müziğin- deki ritm de bu deği- şimle iç içe ve Genco Erkal, Tülay Çimenser ve Emre Kınay'ın etkileyici performans- lanyla uyum halinde. Romanda olaylar kuru havada ve çö- lün sıcağında geçerken, sahnede su ve suyla oynama etkin bir biçimde kullanı- lıyor. Sadece Santiago'nun öyküsünde geldiği vahayı anlatırken değil, oyunun başında kız da bu mekâna sulann içinden geliyor. Zaman zaman oyuncularla bir- likte her yer suyla ıslanıyor. Bombaların yağdığı bu yer belki bir ada, belki de üç yanı denizle çevrili bir ülke. Zaten oyunu romanla karşılaştırarak izlememek gerektiği, şimdiye kadar an- latılanlardan anlaşılmıştır. Ama asıl olan, romanın özündeki umut, sevgi ve aşkın gücüyle düşleri, ideallen gerçekleştirme kararlılığı, Mevlana'dan alıntılarla derin- leşen oyunun özünde de yerini almış. Yalnızca bunu anlatış biçimi farklı. Oyun yabancılaştınp düşündürerek, ayaklan- mızı yere bastırarak, romansabizi gizem- li, mistik bir dünyanın içinde onunla öz- deşleştirip uçurarak bunu veriyor. Oyun günümüzün dünyasına göndermelerle özgürce yorumlamayı izleyiciye bırakır- ken, roman eski bir halk öyküsünü öğüt verircesine anlatıyor. Ama ortak bir yerde birleşiyorlar: Ce- maatler, aşiretler, yöreler ya da takımla- nn üyeleri olarak değil, önce birey ola- rak kendini gerçekleştirmek. Bireyin ve insanın hayatına önem vererek, saygı du- yarak onun düşlerini umutsuzluğa dö- nüştürmemek. Umuda ve insana dair.» Santiago düşunde gördüğü gizemli hazinenin peşinde teptiği onca yola rağ- men, vardığı noktada hazinenin aslında kendi evinin yakınında olduğunu öğ- renecek ve geri dönüp onu bulacaktır. Aslında insanın aradığı şey yanıbaşın- dadır. Belki de arayarak bulmaya çalışt- ğı kendisidir. İnsan kendisi olmadan an- cak gizli güçlerin yönettiği birisi olur. Roman şöyle diyor: "İnsan gençüğhı- de ne olacağını, ne yapmak istediğini bflir. Fakat zamanla birtakım gizli güçler, kişinin ideaUni gercekleştiremeyeceğini kanıtlarnaya çahşır ve insan da yavaş ya- vaş düşlerinden vazgeçer.7 ' Kitapta yazan bu satırlar belki bir ülkenin, bir ulusun yaşam süreci için de geçerli olabilir. Ve belki uluslann da gençlik ideallen gizli güçlerce engellenmeye çalışılabilir. Ama bizler önce kendi bireysel- liğimizin, kendi kararlılığımızın bilin- cine vanr ve her şeyden önemlisi içimiz- deki potansiyel gücün farkında olabilir- sek, belki bir ülkenin bile kaderini değiş- tirebilecek güç yoğunluğunu kendi gücümüzle birleştirebiliriz. Insanlann kendilerine ve her şeye inançlannı yitirdiği bir dönemde u- mudun ve insana inancın kapılannı ar- alayan bir oyun 'Simyacı'. şeyler katmarmz gerekir. Zaten ti- yatro her dönem yeni bir ıfade bi- çimi bulmak durumundadır. Kal- dı ki Brecht'in kendisi de böyle düşünüyordu. Tiyatronun dönü- şüm, değişim ve yeniliklerle yaşa- yabileceğini savunuyordu. Kalıcı kurallara karşıydı. Ornek olarak yabancılaşmayı rVerfremdung) ele alalım. Bugünkü yabancılaş- ma, 30 yıl önceki gibi olamaz. Eğer olur derseniz, Brecht gibi us- ta bir yazan, keyif verici masallar anlatan bir "dede" haline getinr- siniz. Brecht'i kimse zûnmetine geçirememeli - Beriner Ensembte'da çok la- sa bir süre sanat yönetmenliğiniz oJdu. Gecen yıl başında tiyatronun başına geçtiniz, sonra daha bir yıl dolmadan, 4 aralıkta bu görevden çeküdiniz. Tek neden Barbara Schall ile olan anlaşmazuğnuz nnydı? VVUTTKE - Tek neden o değil- di, ama önemli nedenlerden biriy- di. Yenılikçi olmadan, Brecht'i sorgulamadan Brecht tiyatrosu yapmak mümkün değil. Barbara Schall'ın koşullannı kabul ede- mezdim. Bu durumda görevden çekildim. Almanya'da miras hak- lanna dokunulamıyor. Barbara Schall da bu haktan sonuna dek yararlanıyor. Bence anayasaya karşı bir tutum bu. Brecht gibi tüm dünyaya mal olmuş bir yazan kimse kendi zimmetine geçireme- meli. O artık tüm dünyanın bir ya- zan. Yapıtlan tüm dünyanın malı. Bir kişi kalkjp bunun üzerinde is- tediği gibi bir yaptınm uygulaya- mamalı. Ama yasalar böyle, ne yapacaksınız? "En ryisi bir kena- ra çekileyim, ben bu işten vazgeçe- yim" dedim. Politikacılaria mücadele etmek benim işim değil -Siz kalıa bir kadro oluşturmak istiyordunuz. Tiyatro müdiirtüğü «se bütçedeki darhğı vc degişkenli- ği neden gostererek buna izin ver- medL Yanılmryorsanvdevletten al- dığınız sübvansiyon gecen yıl bir miKon mark azaJtılarak 22 miryon marka düşürüJdü. Sadece size de- gildigertiyatrolaradatasarrufon- lemleri çercevesinde büyük mali kıstüamalar getirildi Hükümetin bu tutumu 'ucuza kültür' yapma şeklinde eleştiriliyor, küKür-sanat çahşmalaruıuı baltalandığı öne sü- rülüyor. Bu koşullar alaoda that- ro yapmak çok güç olsa gerek. VVUTTKE - Gerçekten de öy- le. Benim görevden çekilmemin en başta gelen nedeni de buydu. Sanat yönetmenliği görevini üst- leneceğim zaman beş yıllık süb- vansiyon garantisı istemiştim. Kültür senatörü 2001 - 2002 yılı- na kadar sürecek böyle bir anlaş- ma sözü verdı bana. Işe başladık- tan sonra vazgeçtiler ve 1998 so- nuna kadar sütecek bir sübvansi- yon garantisi verebileceklerini söylediler. Brecht'i Anma Yılı et- kinlikleri düzenleyecektim, ama bu etkinlikler için para alıp ala- mayacagım belli değildi. Bu ko- şullarda çalışamazdım. Berlin'de yıllardır akılcı bir kültür politika- sı yapılmıyor. Bu tiyatroya karşı sürdürülen kültür polin'kası da ol- dukça vahim. Böyle bir kültür po- litikasıyla birlikte çalışmam mümkün değildi. Politikacılann yeteneksizliği ile mücadele etmek benim işim değil. Bu beni hiç il- gilendirmiyor. Yaptığım iş, oyun- culukbeni daha çok ilgilendiriyor ve kendimı tamamen bu işe ver- mek istiyorum. - Duvariann yılalıp Doğu Blo- kn'nun çökfişü Almanya'daki ti- yatro sanatını nasıl etkOedi? WUTTKE - Oh. çok zor bir soru. Başlı başına bir söyleşi ya- pılacak, tartışılacak bir konu. A- ma kısaca şunu söyleyeyim ki ti- yatro çok yavaş tepki gösteren bir kurum. Diğer bazı kurumlar gibi tepkisini hemen göstermez. O ne- denle. bu konuda bir şey söyleye- bilmemiz için en az 5-10 yıl daha beklememiz gerekecek. Fakat ılk dikkati çeken şu: 80'li yıllarda çok sayıda Doğu Almanyalı rejisör Bah Almanya'ya gelerek oyunlar sahneye koydu ve Bah Alman ti- yatro dünyasrnı derinden etkiledi. Şimdi bütün bu rejisörler tekrar Doğu Almanya'ya geldiler ve bu- ranm tiyatrosunu etkilemeye çalı- şıyorlar. - Duvarlar yılahnadan önce partinin desteği ve sendikalann öncûlüğûyle Doğu Alman seyirci- ler uka basa dolduruyoriardı ti- yarroyu. Bugün ise daha çok Ban Berlinlisejircflervar. Sizdebugö- rüşte nıisiııiz? VVUTTKE - Tam değil. Rosa Luksemburg meydanındaki Volksbühne Tiyatrosu'nun yüzde 70 seyircisi doğulu. Berliner En- semble'da ise bu oran yan yanya diyebilirim. Ama doğululann Ba- O Berlin'deki tiyatrolara gitmedik- leri doğru. Fakat genel olarak ti- yatro seyircilerinin büyük çoğun- luğubatıiı. • Kültür Servisi - İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında sanatçı Bülent Oktay'ın eserlerinden oluşan karikatür sergısi açtı. Sanatçı Bülent Oktay'm 64 karikatüründen oluşan ve içerisinde borsa ile ilgili karikatürlerin de yer aldığı sergi 14 haziran gününe kadar izlenebilecek. Orhan Kemal Roman Ödülü, Yıldınm Keskin'm • Kültür Servisi-1997 Orhan Kemal Roman Ödülü, "Öiümü Bekle>'en Kent' adlı yapıtıyla Yıldınm Keskınin oldu. Tank Dursun K., Prof. Dr. Tahsin Yücel, Konur Ertop, Nurer Uğurlu ve Kemali Öğütçü'den oluşan seçici kurul ödülü Keskin'e vermeyi kararlaştırdı. Ûdül, 2 haziran pazartesi günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlenecek törenle, Orhan Kemal'in eşi Nuriye Öğütçü tarafından sahibine sunulacak. HasanÂli Yücel 100 yaşmda • Kültür Servisi - Eski Beşiktaş Lions Kulübü Kültür ve Sanat Komitesi, Sevinç Günaştı başkanlığında '100. Yılında Hasan Âli Yücel' başlıklı birprogram düzenliyor. Bugün, 18.00-20.30 saatleri arasında ltalyan Kültür Merkezi'nde yapılacak olan programa Oral Çahşlar, Mengü Ertel, Vedat Günyol, Prof. Dr. Coşkun Özdemir ve Canan Yücel Eronat konuşmacı olarak katılacaklar. Program kapsamında aynca, Soner Olgun 'Geçmişten Günümüze Anadolu'dan Esintiler' başlıklı bir konser verecek. Yapı Kpedfden şan pesitaH • Kültür Servisi - Yapı Kredi pazartesi konserlen haziran programında şan resitali yer alacak. Italya'nın en ünlü bas'lanndan Bonaldo Gıaottı ve Yapı Kredi Uluslararası Leyla Gencer Şan Yanşması fınalistlennden Lınet Şaul'un katılacağı resital 2 haziran saat 19.00'da ltalyan Kültür Merkezi Konser Salonu'nda gerçekleştırilecek. Programda Rossini. Donizetti, Puccini, VeTdi ve Bellini'nin en ünlü operalanndan sevilen aryalar yer alıyor. Rengim Gökmen Apjantin'de ; • Kültür Servisi - lzmır Devlet Senfonı Orkestrası • Müzik Direktörü ve Sanat Yönetmeni Rengim Gökmen, Arjantinli sanatseverlerle buluşuyor. Rosairo Filarmoni Orkestrasrnın 5 haziran tarihli konserini yönetmek üzere davet edilen Gökmen, Arjantinli sanatseverlere bir müzik şöleni sunacak. Keman sanatçısı Rafael Gintoli'nin solist olarak katılacağı konserde şef Rengim Gökmen, Brahms'ın 'Keman Konçertosu' ile '4. Senfoni'sini yönetecek. Gökmen, geçen aylarda Köln'de Deutschewelle Salonu'nda seslendirilen ve yakmda CD olarak da çıkacak olan, Turgay Erdener'in 'Teo' isimli yapıtını da Arjantinli sanatseverlere sunacak. Darphane'tfe çocuklar için sanat atölyesi • Kültür Servisi- Tarih Vakfı tüm Istanbullu çocuklann hizmetine açık olan bir güzel sanatlar atölyesini, tarihi Darphane binalannda kuracak. Darphane-ı Amıre binalannda greçekleşecek atölye çeşitli malzeme ve teknikleri ziyaretçi-katılımcılann kullanımma sunarak bu özel mekânın çocuklarla kaynaşmasmı sağlayacak. Atölyenin pedagojik programında çocuklann içlerindeki yaratıcı potansiyeli ortaya çıkarmak amacı güdülüyor. Aynntılı bilgi için tel: 513 20 35'ten Ebru Salmaner. Piccolo Tiyatposu'nun 50 Yılı • Kültür Servisi-9. Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali kapsamında bugün saat 14.00'te AKM Oda Tiyatrosu'nda 'Piccolo Tiyatrosu'nun 50 Yılı' başlıklı bir konferans gerçekleştirilecek. Mario Mattia Giorgetti sunacağı konferansta, Giorgio Strehler'in oyunculanyla çalışma yöntemi açıklanacak. Festrvalde sahnelenecek 'Köleler Adası' için bir önsöz niteliği taşıyan konferans da aynca Piccolo Tiyatrosu'nun bugüne dek sahnelediği oyunlardan ömekler büyük ekrandan gösterilecek. Erfunen, Gutenberg Museum'da • Kültür Servisi- 1980'lerden ben katıldığı uluslararası sergilerde grafik tasanmlanyla birçok ödül kazanan ve çalışmalan dünyanın dört bir yanmdaki önemli müze koleksiyonuna kabul edilmiş olan Bülent Erkmen'in son kişisel sergisi Mainz kentindeki ünlü Gutenberg Museum'da 21 mayıs tarihinde açıldı. Necmi Sönmez'in yapımcılığını üstlendiği ve 30 ağustosa dek açık kalacak sergide sanatçının 1980-1996 yıllan arasında sadece kültürel ve sanatsal etkinlikler üzerine gerçekleştirdiği tasanm çalışmalan yer alıyor. 'Türk Edebiyatmda Statiiko Sorıınlam' I Kültür Servisi - Ankara'da yayımlanan Edebiyat ve Eleştıri dergisinin 30. sayısı Türk Edebiyatmda Statüko Sorunlan' tartışmasına aynldı. Dergide Taner Ay, VV.S. Burroughs'nun 'Bir Ahir Zaman Peygamberi' olarak portresini çizerken Yaşar Güneş 'Gelenek Tartışmalanndaki Niyet', Yılmaz Odabaşı 'Türkiye Edebiyatmda Statüko ve Eşkıya', Feridun Andaç "Peride Celal ve 'Kurtlar' Üzerine", Önder Otçu 'Şiirseme', Nil Kara 'Cumhuriyet Sonrası Öykücülüğümüz' başlıklı yazılarıyla yer alıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear