27 Nisan 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 MAYIS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Dede Efendi Evi kurtuldu; Mollaoğlu Konağı yeniden yapılacak IstanlnıTda coşku, KayserTde mımtEski Kültür Bakanı Fikri Sağ- lar, ölümünün 150. yılı olması ne- deniyle 1996yı 'İsmaüDedeEfen- di Yıh' olarak ılan ederken. ünlü bestecimızın anısma Atatûrk Kül- tür Merkezi'nde (AKM) düzen- lenen toplantıyı da şu sözlerle aç- mıştı: "Dede Efendi Yıh'nda büyük Tfirk bestecisi Ismail Dede Efen- di'yi şükranla anarken. onun yo- lunda yürüyenleri ve ulusal miizi- ğimizi evrensel düzeye yükselte- celderine inandığım çağdaş Türk bestecilerini saygıyla selamlıyo- rum_."<3 Şubat" 1996) Sağlar'ın bu konuşmasından kı- sa bir süre sonra ANAYOL hükü- meti kuruldu; ardından güveno- yu alamaymca da, iktidan RE- FAHYOlfabıraktı. Böylece Dede Efendi yılı olan 1996. Agâh Ok- tay Güner ve İsmail kahraman gibi hem 'milliyetçi' hem de 'Os- manhcı' ıkı 'muhafazakâr' Kültür Bakanı'nın 'himayeteri' altında ta- mamlanmış oldu. Şimdi, geriye dönüp şu geçen yı- lı şöylebiranımsadığımızda; "Aca- ba Dede Efendi için neier yapıldı ve bu muhafazakâr bakanlar. ün- lü bestecinıizin anılannı yaşatmak. topluma yeniden sanatını tanıt- mak konusunda ne gibi çabalar gösterdüer" şeklindekı bır sorunun, kocaman bir 'hiç' şeklınde yanıt- lanabileceğini görüyoruz. Belki dar bır 'Ugili' kesim, o da çok az sayıdaki yazı ve etkinlik- le. asıl unvanı 'Hammamizade' olan İsmail Dede"yi andılar. Ne varkibumeraklılar 1996 yılı onun anısına aynlmasaydı bile yıne o ka- dar ilgi gösterirlerdı. Tıpkı yine ay- nı 1996 yılının UNESCO Genel Kurulu karanyla bütün dünvada 'lluslararası Nasrettin Hoca Yılı' olarak kutlandığırun da ancak 'çok azilgili'tarafındanbilindıği gibi... Sessiz sedasız restorasyon Koca bir yıl. ışte böylesıne bır düzevde ve sadece 'sövlem' ola- Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkan Yardımcısı ve İstanbul Mimariar Odası Başkanı Prof. Dr. Cengiz Eruzun, Dede Efendi Evi'nin iç mekân- lannı da 1. gnıp eski eser ilkeleriyle restore ettiklerini vurguluyor. Fotoğrafta üst kattaki eyvan ve selamlık giriş kapısı (solda)... Türk Müziği Müzesi işle- viyle restore edilen Dede Efendi Evi İstanbul'un Cankurtaran semtindeki Ahırkapı Sokak'ta (sağda).~ (Fotoğraflar: OKTAY EKLİNCİ) rak Dede Efendi Yılı adıyla artık gerilerde kalırken. tanhe olan 'du- yarukğından' başka hiçbır gücü \e olanağı bulunmayan gönüllü bir kuruluşumuz. ünlü bestecimı- zın anısını ve sanatının anlamını 'kabcı kılacak' saygın bır çabayı sonuçlandırdı bile. Ustelik. •sessiz sedasız' ve yine üstelık 1996 yılı- nın Dede Efendi Yılı olarak ilan edılmesınden çok daha önce baş- lanan özverili ve tümüyle kendi ka- rarlanna dayalı çalışmalarla... Yıllardır hemen tüm bahar a>- lannda ülkenin değişik bir ken- tindeki kültür mirasına sahip çıkan toplantı ve etkınliklerle 'Tarihi TürkEvleri Haftalan'nı düzenle- yen Türkiye Tarih Evleri Koru- ma Demeği,bu yıl 15. haftakap- samında Sultanahmet'tekı Dede Efendi Evi'nı de 'restorasyonu ta- mamlanmış olarak' hızmete açtı. Dahası. dernek bu çabasıv la 'iJd kültür hizmetini' de bir arada ger- çekleştırmiş oldu. Birincisi. 18. yüzyıldan kalan ve büyük bir bes- TA. UI ürkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği'nce restore edilen Cankurtaran'daki Dede Efendi Evi, Türk Müziği Müzesi olarak yaşama dönüyor. Kayseri'de geçen yaz belediyenin yıktığı Mollaoğlu Konağı için ise Koruma Kurulu yeniden yapım (restitüsyon) karan aldı... tecinin yaşam anılannı da taşıyan önemli bır sivil mimarlık örneğı bınay ı yıkılmaktan v e belkı de yok edilerek yerine apartman yapıl- ması olasılığından kurtardı. İkin- cisi ise. bu restorasyonla Akbryık semtınin yıpranmış tarihi doku- suna eşsiz ve umut verici bir ar- mağan olarak sunulan binayı ay- nı zamanda "Türk Müziği Müze- si' işlevıyle de donatarak mimar- lık ve müzık kültürümüzün ortak simgesı haline getirdi... Yıne 15. Tanhi Türk Evleri Haf- tası kapsamında 16 Mayıs 1997 günü (yann) Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel'in de ziy aret ede- ceği duyurulan Hammamizade Is- mail Dede Efendi Evi. Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği'ne 1984 yılında '33 yıl süreü" bir pro- tokolle tahsis edilmıştı. Dernek Başkanı Perihan BakVnın anlat- tığına göre. bu evle aslında 1978'de ılgılenmeye baştedıklan halde. hü- kümetlenn ilgili kurumlannı ve Kültür Bakanlığfnı 'iknaedebil- mek' için tam '6 yıl' uğraşmalan gerekmişti. 1984'te ev teslim alındığında ise yıllann bakımsızlığı nedeniy- le hem 'metnık', hem de 'harap' bır haldeymiş. Bır dönem Akbı- yık semtinın "polis karakolu' ola- rak da kullanılan eski binayı bır müze olarak restore etmek ıste- yen dernek yöneticılerıne: "Siz bunu başaramazsınız, masrafsız bir bina bulun" şeklınde akıl \e- ren kimi 'yetkililer' de varnıış... Şimdı. aradan yaklaşık '13 yıl' geçtıkten sonra. vaktıyle çökme tehlikesinden ötürü önünden ınsan- ların korkarak geçtikleri Dede Efendi Evi, bu kez eski görkemı- ne ve güzellığıne yeniden kavuş- muş olarak. bulunduğu sokağa ta- nhin kültür izlenni taşıyor. Restorasyonu hem yöneten, hem de proje müellıfi olarak mıman so- rumluluğunu üstlenen dernek ikın- ci başkanı Prof. Dr. Cengiz Eru- zun, vapının venilenmesınde 'I. gnıp bir eski eser gibi davrandık- lannı' ve özgünlüğünü korumak için büyük bır tıtızlik ıçınde çalış- tıklarını söylüyor. 1986'da ınşaata başlandıktan sonra ancak '11 yılda' tamamlana- bilmiş olması ise hemen anlaşıla- 'Tarihi konak yeniden yapılarak yaşatılacak, yıkanlara da yasal işlem yapılacak...' Mollaoğlu'na bakankktanyanitvar bıleceği gibi dev let yardımının ye- tersızliğinden ve tüm çabalann ağırlıklı olarak dernek olanakla- nna bağlı kalmasından kaynakla- nıyor. Neyse kı örneğin Nevzat Atuğ gibi kimı duyarlı sanatçıla- rın örgütledıği konserlerden ve bazı etkinliklerden elde edilen ge- lirlerle ve tüm aksamalara rağmen Kültür Bakanlığf ndan yapılan 'nadir' yardımlarla bu proje ger- çekleşebıliyor. Evi kurtuldu, 'tekkesP yandı 1778'de lstanbul'da doğan Ham- mamizade tsmail Efendi Yenika- pı Mevlevihanesi'nde 'çilesini' ta- mamladıktan sonra 'Dede' unva- nını almıştı. Yıllardır bakımsızlık ve ilgisiz- lık nedenıyle korumasız ve yıpran- mış bir şekilde duran Zeytinbur- nu'ndaki bu tarihi Mevlana Tek- kesi. geçen hafta çarşamba günü (7 Mayıs 1997) sabaha karşı ya- narak 400 yıllık varlığmı yitirdi. Oysa aynı bina 1961 'de de yangın tehlikesi atlatmıştı. Eğer Vakıflar Idaresi. mülkiye- tınde bulundurduğu bu kültür mi- rasının değerinı hiç değilse şu rürkiye Tarihi Evleri Koruma Der- neği, fstanbul'daki Hammamizade İsmail Dede Efendi Evi'ni yok ol- maktan kurtarıp bir Türk Müziği Müzesi olarak yeniden yaşama kavuştururken. Kayseri'de geçen yılın yaz aylannda yıkı- larak ortadan kaldınlan tarihi MoUaoğhı Konağı'nın da "aynı şekfiyte" ve "ayın yente"' kente geri kazandınlması yönün- de girişimler var. Cumhuriyet okurlan belki annnsarlar; uygarhkJann izinde koşarken Kayseri'de- ki kimı olumsuz uygulamalara da yer ver- tniş ve yerel yönetimın tarihsel mirasakar- şı duyarsızhgmın "donıktakiörneği" ola- rak da 18. yüzyıla aıt Mollaoğlu Konağı'nın Şok edü^aıi" sergilemiştik. 1784 yıİında yapılan ve birçok bölümü aynı adı taşıyan "tarihiçeşnıesiyle" birlik- te geçen yıla dek ayakta kalabilen Molla- oğlu Konağı, bir yaz günü ansızın yıkıl- mış ve yıkım ekiplerinin yarattığı tozu du- nıarudâ'iieJediyenmarazfeierisusıkarak" dindirmişti. Benzer şekilde yine Kayseri'de ve tüm Anadolu'da bugüne dek gelebüen en eski sivil mimarlık örnekleri arasında yer alan 1593 yılı yapımı Zennedoğulları Konağı da aynı eİciplerce ve aynı günlerde tarih- ten silinmişlerdi. Oysa ki her ikisi de mimarlık ve sanat tarihimiz açısından eşsiz birer kaynak ve. belgesel olarak vaktiyle koruma altına alınmış olan bu güzelim taş konaklardan, öraeğin Mollaoğlu Konağı 19. yüzyılda Kayseri'nin "Uk bekdiye binasT olarak da kullanılmış bir "yerel yönetim müzesi" niteliğindeydi. Nitekim bu nedenle bina- nın vârisleri de bu konağı bir •'kültür hiz- metinde kullanılmak'" üzere belediyeye bağışlamışlardı. 17. vüzvıla ait" Mollaoğlu Konağı, vıkıimadan birkac hafta öncebu durumdaydı. (Fotoğraf: OKTAY EKÎNCİ / Mayıs '96) ^seri'deki yıkımlar için CHP Hatay Milletvekili Atila Sav tarafindan TBMM Başkanlığı'na verilen soru önergesine Kültûr Bakanhğı'nca iletilen yanıtta, Mollaoğlu Konağı'nın aynı yerde ve özgün mimarisiyle yeniden yapımı karan alındığı bildirilirken, konağı geçen yaz yıkanlar hakkında da soruşturma açıldığı belirtiliyor... Ne var ki Kayseri'nin şu "çok bögBi" RP'li Belediye yönetimi. mimarlık kültü- rünc değil. "minibüskültüriine T> daha çok önem verdiklerini, bu iki tarihi konağı "minibüsler için park veri açmak" ûzere yıkarak göstermiş oldu. Çünkü tarihsel mirasın "oyn" yoktu, ama minibüs esna- fının oyu çoktu... Nitekim a>-nı kültür anlayışı, yine Kay- seri'nin ''tarihsel zarafeti" ile ünlübir es- ki Ermeni semti olan Tavukçu Mahalle- si'nde de kendini gösterdi ve 1996'nın Aralık aymda "sabaha karşı" bu semte saldıran "yol açma'" ekıpleri, SİT alanm- daki kentsel dokuyu yıkmaya başladılar. O kadar ki bazı eski evierde bulunan dük- kân sahipleri sabahleyin işyerlerine geldik- lerinde birer "enkazla'' karşılaştılar... Işte bütün bu gelişmeleri aynntılanyla yansıtan 31.12.1996 ve 23.1.1997 tarihli yazılanmız üzerine olaya ilgi göstererek TBMM Başkanlığı'na "soru öneiTgesi'' su- nan CHP Hatay Milleuekili AnJa Sav"a Kültür Bakanhğı'nca verilen yanıtlarda çarpıcı açıklamalar ve belgelenmesi gereken "sözter" var. Soru önergesinde ilk konu olan Molla- oğlu Konağı'nm "belediyeceizinsizytka- nld^mın tespitedildiği'' belirtilen 3.2j 997 tarih ve 25 sayılı "bakan imzah" yanıtta, aynı konağın 1976'da "eski eser" olarak tescil edildigi de vurgulanıyor. Buna bağlı olarak Kayseri Koruma Ku- rulu nun 25.6.1996 gûn ve 2068 sayılı ka- ranyla "yıkımdansorumlu olanlarhakkın- da yasal soruşturma başlanldıgı'" da açık- lanan bakanlık yanıtında, yok edilen tari- hi yapılann "dahaönce bulunduğu yerde" ve "eski cephe özelliginde. aynı gabaride ve aynı v-apım ve malzeme tekniği kullanı- larak" yeniden yapımı için gerekli "res- titüsyon" (eski şekliyle yapım) ve "re- konstrüksiyon" (yeniden inşa) çalışması- nın da "başianknasına" kararverildiğı bil- diriliyor. Atila Sav'ın soru önergesindeki ikinci konu olan Tavukçu Mahallesi'nin "gece- tari yıküması" olayında ise yine Kültür Bakanlığı'nmyanıtı "yıkmnn8Ocakl997 günü teigraftadurdurulduğu" ve aynca SİT alanındaki bu izinsiz tahribatı "yapan ve yapnranlar" hakkında da "soruşturma açılmasınuı istendiği" şeklınde. Bakanlık aynı yanıtında, bu soruşturma- lar için "gereğmin" ise Kayseri ValBigTnce yapılması gerektığinı bıldinyor ve hem belediyenin hem de valiliğin bu kararlara "nymakzorundaolduklanra"anımsatıyor... Evet. "TBMM düzeyinde" belgelenen bu karar \e sözlere eğer "hukukdevletin- dekiyetkilüer" uyarsa, tarihe karşı suç iş- leyenler hakkında yasal işlem yapılması bir yana. dahadaönemlisi. yok edilen kül- tür rmrası "Kayserikentineyeniden kazan- dırüacakr . Kuşkusuz arhk bir Mollaoğlu Konağı 18. yüzyıldan kalma taşduvarlanyla. ya da Zen- necioglu Konağı 16. yüzyıldan kalma ocak- larıyla restore edilemeyecek. Ne Y&T ki eğer kararuygulanırsa. "Hepyıkanveyağ- malayan kazanıyor'" şeklindeki talihsiz gözlemler hiç değılse Kayseri'deki bu ör- neklerde geçersiz kılınacak. Yani kısaca; "kültürel nıiras ve hukuk devleti"' birlikte korunmuş olacak. ç ç y gorebilseydi, belki şimdi o da Dede Efendi Evi gibi kurtanlmış olacaktı ve ikisi birden anlamlı bir restorasyon zinciri oluşturacak- lardı... Yine Prof. Dr. Eruzun'un be- lırttiğme göre. 1802'deevlendik- ten sonra Akbıyık semtine yerle- şen Dede Efendi. evliliğin ilk yıl- larını şimdi restore edilen evde geçırmişti. 1846'da68yaşındaöl- düğünde ise geride 500'den fazla beste bırakmıştı. Dede Efendi'nın bu besteler- den günümüze notalan ulaşan 268 yapıtının sadece 50 kadan dinsel ıçerıklı. diğer 218'i ise din dışı formlar ve anlamlar taşıyor Os- manlı sarayına 'müezzin-başı'olan. yaşamına 'hacda' veda eden, da- hası kimi kaynaklara göre vasiye- ti gereği 'Hazret-i Hatke'nin ayak ucunagömülen'bu ünlü'Dede'nın, üstün sanat yeteneğini ve üretken- liğini, büyük çoğunluğu 'dinsel olmavan y-apıtlarla' sürdürmüş ve zengınleştirmiş olması da günümü- zün laik kültür ve sanat anlayışı- na karşı çıkan kimi dincılerin 'ders almalan' gereken biruygarlık ör- neği değil midir?.. Evet. 1996 Dede Efendi Yı- lı'nda bu büyük sanatçıyı belkı yine yeterince tanıyamadınız, ama şimdi bir demeğimizin devletin yapmadığı ulusal bır görevi yen- ne getirmiş olması. bu eksikliği gi- dermek için eşsiz bir olanak sağ- lıyor. Sultanahimet'ten Cankurta- ran'a inıp 'Ahırkapı Sokak No: 17' adresini bulursanız, hem sivil mimarlık tarihimizle. hem de ulu- sal müzik kültürümüzle bir arada tanışmanın keyfıni yaşayabilir- siniz... Taksim'e bakan Koruma Kurulu'nun haftalık toplantılanna Van'dan uçakla üye taşmıyor Kahraman, Istanbul'u 'Van'dan koruyacak!..Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı, Re- fah Partisi'nin lstanbul'daki projelerini onaylatabilmek için bu kentteki üniver- sitelerden 'Refahçıuzman' bulamaymca. Koruma Kurullan'na "Anadolu'dan ata- ma' yapmaya başladı. Tarihi Yarunada'ya ve Beyoğlu-Taksmı bölgesine bakan 1 Numarah Kültürve Ta- biat Varhklannı Koruma Kurulu'na Van'daki 100. Yıl Üniversitesi "nden Yard. Doç. Dr. Osman Aytekin üye olarak ata- nırken gazetemiz yazan yüksek mimar Oktay Ekinci'nin uzaklaştınlması sonu- cunda boşalan 3 Numarah Koruma Ku- rulu üyeliği ise yaklaşık 3 aydır 'boş' tu- tulduğu için toplantılar 'eksik üyeli' ola- rak yapılıyor. Bu arada lstanbul Yıldız Teknik Üni- versitesi Scnatosu da bir bildiri yayımla- yarak Koruma Kurullan'nın bu tür ata- malarla 'politize edilmesini' kınadı. Kül- tür Bakanlığı'nın son tutumlanyla ku- rullardaki 'özerkçahşmaortamımengel- lediği' vurgulanan bıldiride, bılim- sel içerikli karar üretme ilkesınin de zedelendiği belirtiliyor... 2863 sayılı Koruma Yasası'nda öngörülen mimar, şehirci. arkeolog v e sanat tarihçi gibi uzmanlann Tür- kiye'de en çok sayıda bulunduğu İs- tanbul. Kültür Bakanlığı'nın yeni bir uygulamasıyla bundan böyle 'Anadolu'dan uçakla gelip giden' uz- manlar tarafindan 'korunacak'(i) 'Ödenek yokluğu' geıekçesiyle lstanbul'daki Koruma Kurulu üye- lerine 'oturum ücretleri' bile veril- mezken 1 Numarah Kurul'a Van'dan atanan Yard. Doç. Dr. Osman Ayte- kin'e her hafta gidiş-dönüş uçak bi- letı alınarak toplantılara katılması sağlanıyor. Geçen ay lstanbul'daki görevine son verilerek Erzurum Koruma Kurulu'na atanan Yük. Mimar Oktay Ekinci'ye Erzurum'da ayda bir yapılan top- lantılar için otobüs bileti bile göndernıe- • Kültür Bakanı tsmail Kahraman, Taksim'e cami projesine onay verecek yeterli sayıda uzman bulamayınca. tstanbul 1 Numarah Kültür ve Tabiat Varhklannı Koruma Kurulu'na Van'dan her hafta uçakla üye taşımaya başladı... li 'sevildiğini' göstenyor. Aytekin'ın atandığı 1 Numarah Koruma Kurulu'na daha önce de Re- fah Partisi kurmaylan arasında yer alan mimar KadirTopbaşgetirilmiş- ti. Böylece. Taksim Camisi konusu- nu da inceleyecek olan 5 kişilik ku- rulda, Arkeoloji Müzesi Müdürü Al- payPasinB'yle birlikte 'Kültür Bakan- lığı'ncasevilen'üyesayısı 3'eçıkmış oluyor. Kurulun diğer ıki üyesı Prof. Dr. Özcr Ercnman ile Doç. ZekiyeYe- nen ise yasadaki 'YÖK kontenjam' olarak üniversiteleri tarafindan görev- lendırilmiş durumdalar. Kapadok>a'da kulis yen Kültür Bakanlığı'nın. Istanbul'daki her hafta yapılan toplantıya katılması için Osman Aytekin'e ayda 4 kez gidiş-dönüş uçak bileti alması ise bu uzmanın ne den- RP'li Kültür Bakanı İsmail Kah- raman, Taksim'e bakan koruma ku- rulu üyeliklennde bu tür 'ayarlamalar' yaparken. bakanın güvenini kazanarak 10 aydır koltuğunu koruyan Koruma Genel Müdürü AltanAkat ise Kapadok- ya'ya çağırdığı kimı kurul üyeleriyle 'danışma toplantılan" yapıyor. Koruma Kurullan'ndan 'seçilerek' da- vet edilen üyelerin katıldığı bu toplan- tılara. örneğm yıne tstanbul'daki SlT ka- rarlannı savunan 3 Nurnaralı Kurul Baş- kam Prof. Dr. HakkıÖnel ile aynı kuru- lun üyesi Prof. Dr. Nuran Zeren Güler- soy çağnlmazken. toplantıda yaptığı ko- nuşmalarda Altan Akat'ın bu üyeler aley- hıne sözler söylediği de edinılen bilgi- ler arasında. Bütün bu gelişmeler üzerine geçen ay toplanan Yıldız Üniversitesi Senatosu ise Koruma Kurullan üzerindeki sıyasal operasyonlan kınayan bir bildiri yayım- ladı. Benzer bir bildiriyi daha önce İTÜ de yayımlamış, aynca ODTÜ Mimarlık Fa- kültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölü- mü de "bu siyasal yönetim amnda koru- ma kunıllanna üye olunamayacağı" yö- nünde bır karar almıştı... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kuşadası'mn Kimsesiz Ölüleri... Uçsuz bucaksız denilen bir dünyada, "insan- lann dünyası" diye adlandınlan bir dünyada. ken- dilerine yaşayacak bir toprak parçası bulmak için denize açılan on yedi Türkmenın yolculuğu, fırtınalı bir denizin dalgalarında noktalandı. Onlar, aradıkları toprağa ancak cansız beden- leri karaya vurduktan sonra, içine girmek, üstle- rini örtmek için kavuşabıldiler... Sanınm çok önce bir başka yazımda da söy- lemiştim: Yaşamı savunmayı birincil görev say- mayan bir canlılartopluluğu, kendine insanlık de- mek hakkına da sahip değildir. Son olayda ölenler Türkmen, öldükleri yer de Kuşadası yakınlarıydı. Ama onlar Yahudi, Japon, Arnavut, Afrikalı, Hırvat, Boşnak. Sırp vb. de ola- bilirdi; öldükleri yerler de Auschvvitz, Bergen- Belsen, Dachau, Bırkenau, Hiroşima, Nagazaki, Ruanda, Adriyatik, Gorajde vb. gibi adlar da ta- şıyabilirdi. Önemli olan, ölenlerin ırkları, milliyetlen, soy- ları değil; öldükleri yerlerin adları da değil. Önem- li olan, "Dünya" adlı gezegende "insan" soyun- dan olan kimilerinin kendilerine ötekı "insanlar- ca" yaşama hakkı tanınmayışından ötürü ölebil- meleri! Ve elbet bir de geride kalan "insanların" bütün bu ölümlerin ardından kendilerine hâlâ "insan" adıyla yaşamaya layık bulabilmeleri! Kı- mileri başkaca nedenlerle değil, yalnızcayaşa- yacak yer bulamadıkları için ölürlerken böylece de en doğal hak olan yaşama hakları tanınmaz- ken ötekilerin, gende kalanlann -ya da: İnsan ka- lıntılannın!- insan haklarını ağızlarına alma hak- kını kendilerinde bulabilmeleri... "lletişim çağı" diye adlandırılan çağımızda, in- sanlığın gerçekleştirdiği en büyük başarılardan biri, "başkalannın"ölümleri karşısındasergiledi- ği inanılmaz umursamazlık sayesinde, insanlık kav- ramıyla kurduğu iletişimsızlik oldu. Bu başarı sa- yesindedir ki "insanlık", bir "uygulama" olmak- tan çıkıp yalnızca konferans tutanaklarının ya da kitapların sayfalarında donup kalmış bir yazılı sözcüğe dönüşebildi. Ve elbet yine bu başarı sayesindedir ki "insanlığı"savunanlar, "insanlık" adına konuşmayı alışkanlığa dönüştürenler, iş etiyle, kemiğiyle, ruhuyla, tüm canlılığıyla "yaşa- yan insan"\ savunmaya, onun adına konuşma- ya geldiğinde, suskunluğu yeğlemeyi "insanlığa" aykın saymaz olabildiler... İnsan sıcaklığını, insan teninin dokunuşunda- ki inanılmaz büyüyü, türlü duygularla yüklü insan bakışlannın uzayınkini geride bırakan uçsuz bu- caksızlığını "insanlık" kavramının temel taşları saymayan bir insanlık anlayışıyla insanı savuna- bilmek, onun adına bir şeyler söyleyebilmek ola- naksızdır. Bütün bu temel taşlarından yoksun bır "ifi$anlık", ancak anlamını çoktan yitirmiş bir kavram olarak kalır ve daha da kötüsü, bundan böyle bu kavramın her ağza alınışı insanlığa yö- nelik bir aşağılama anlamını taşıyabilir. Kutsal kitaplarda hep "toyameften söz edil- miş, fakat o günün ayrıntılı biçımde tanımlanma- mış oluşunu, artık çokakılcı birtutum sayıyorum... Öyle anlaşılıyor ki, bütün eylemleri ve onların sonuçları gibi, kendi "kıyamet"\n\ nasıl hazırla- yacağı da insanoğlunun ıradesine bırakılmış. Ve yine öyle anlaşılıyor ki o insanoğlu, insanlığından giderek uzaklaşmayı kıyametin en "kendisine yakışan" biçimi olarak seçmiş! Artık havalar iyice ısınmaya başladı. Bır za- manlar kendilerine -henüz adını bilmedikleri- bir vatan bulmak için denize açılan on yedi Türkme- nin cansız bedenlerinin karaya vurduğu Kuşada- sı sahilleri, pek yakında denizin ve güneşın ni- metlerinden yararlanmaya koşanlarla dolacak. Ve o insanlar, daha kısa süre önce hemcınslerinden on yedisıni boğmuş olan bir denizin bu kez sa- kin dalgalannı neşeli kulaçlanylayararken, yaşa- manın ne kadar güzel olduğunu düşünecekler. Erkeklerden, kadınlardan veçocuklardan olu- şan on yedi kişinin bir zamanlarki acılarını, bek- lentilerini ve umutlannı hiç anımsamaksızın, bel- ki üzerinde durmaya bile değer görmeksizın, kendi beklentılerının ve umutlarının düşlerini ku- racaklar. Bir dizesinde: "Düşlerine layık olmayı bil..." demiş şair Octavio Paz. Bu dünyada kendilerine tatile gidecek değil, fa- kat yalnızca yaşayabilecek bır yer bulamadıkla- n için ölenler karşısında sergiledikleri umursamaz- lık yüzünden artık "insan" adına bile layık olama- yanların, insanca düşlere layık olabilecekleri dü- şünülebilir mi? Bıletler ı6 Mayıs Cuma gününden itibaren AKM Senfoni Cişesi ve Yapı Kredi Yayınları KitaJbevi, Galatasaray'da satışa sunulacaktır. Rezervasyon Tel: 252 47 00-322 (Dahili) Bılet Fiyatı. 500000 TL Balkon : 400 000 TL (mdırimsız) Oğrcncı, ÖğTetmen ve Etnekli indirimli fiyatı: 400 000 TL Italyan Kültür Merkezı WPINTKRED( P«z«rtest Konserleri Konser Salonu KOLTÛR SANAT ^«O"" 1 Kültür MeşruDyet Cad. YAYINCILIK Merkezı Ifbırlığı de No. 161 Tepebaşı ^-••-.r> ger çekleftırılmi}tır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear