Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 SUBAT1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
itekteıı
devamedecek
• ŞANLItRFA(AA)-
ÖKİleştnte Idaresı
BadcanLğı ÖİB) Başkan
Yariımcısı îlhan Baytan,
özdleştınrenin
televizyonhrdan naklen
ya\ımlanmısının halktan
büyük destek aldığını
söjiedi. Ba/tan,
Şarhurfa'da yaptığı
açıüamada, özelleştiıme
uygulamasnın sonuç
ihaJelerinm
televizyonUrdan canlı
olaıak \aymlanmasinin
düryada ilk kez Tûrkiye'de
uygulandığını, halkın
takdirinı alrnası nedeniyle
de sürdüriileceğini söyledi.
Bajtan, özdleştırmenin
yalnızca deviete gelir
sağiamak amacıyla
yapıldığının
düş.ünülmemesı gerektiğini
ifade etti.
Botaş 7.7 milyar
metreküp
doğalgaz sattı
• ANKARA (AA)-
Botaş'ın 1996 yılında 7.7
milyar metreküp doğalgaz
sattığı bıldinldi. Botaş
yetkililerinden edinilen
bilgıye göre, geçen yıl
satılaıı doğalgazın yüzde
53 'ü elektnk sektöründe,
yüzde 19'ukonutlarda
tüketildi. Doğalgazın yüzde
10'u gübre. yüzde 18'i ise
sanayi sektöründe
kullamldı. Doğalgaz
kullanımının illere göre
dağılimina bakıldığında en
fazla tüketim 2 milyar 663
milyon metreküp ile
tstanbul'da gerçekleşirken
Ankara'da doğalgaz
tüketimı 562 milyon
metreküp oldu.
KOBİ AŞ kupulma
aşamasında
• ANKARA (AA) - KOBİ
finansmanında piyasa
mekanizmalanna uygun
modellerin uygulamaya
konulması amacıyla
oluşturulan "KOBt
Yatınmlanna Ortakhk
AŞ"nin kurulması
çalışmalannın son aşamaya
geldiğı bıldinldi. Halkbank
Yönetim Kurulu üyesi Prof.
-Dt. Halıl Sanaslan,
TOBB'nin yanı sıra
tstanbul Ticaret Odası
Izmir Ticaret Borsası,
Ankara Sanayi Odası gibi
kuruluşlann katılımıyla
kurulma çalışması
başlatılan KOBl AŞ'ye
Halkbank'ın da katıhmı
için Yüksek Planlama
Kurulu'nun (YPK)
karannın beklendiğini
bildirdi. Prof. Dr. Sanaslan,
şirketin sermaye ağırlığının
büyük bir kısmının TOBB
ile odalara ait olacağını.
Halkbank'ın sermaye
ağırlığının yüzde 50'den az
gerçekleşeceğini anlattı.
KOBİ Halk Kurultayı'nda Demokratik Girişimciler Vakfı'nm kuruluşu ilan edilecek
ODP iriiçük'lerle büyüyecek• ÖDP kurucu üyesi Alaeddin Türkoğlu ve
ÖDP Meclis üyesi Özgür Ovacık, inisiyatifın
partililerin elinde olacağı Demokratik
Girişimciler Vakfi'yla ODP'nin ekonomik güç
kazanacağını belirtti.
SEDAOĞUZ
Geçen yılın şubat ayında "aş-
km ve özgürlüğün" partisı sloga-
nıyla kurulan Ozgürlük ve Daya-
nışma Partisi (ODP), emekten
yana küçük ve orta boy işletme-
leri (KOBl) arkasuıa alarak De-
mokratik Girişimcıler Vakn'nı
kuruyor. Partimn kurucu üyesi
Alaeddin Türkoğlu. mayıs veya
hazıran ayında yapılması planla-
nan KOBl Halk Kurultayı'nda
vakfin kuruluşunun ilan edilece-
ğini açıkladı. Kuruluşundan bu
yana üye sayısı 30 bine ulaşan ve
son yapılan ara yerel seçimlere
katılan Ozgürlük ve Dayanışma
Partisi, küçük aidat ve bağışlar-
dan oluşan mali yapısını, sayıla-
n milyonlarla ifade edilen KO-
Bl'lerle işbirliğine girerek güç-
lendirecek. ÖDP kurucu üyesi
AlaeddinTürkoğlu ve ÖDP Mec-
lis üyesi Özgür Ovacık, inisiyati-
fın partililerin elinde olacağı De-
mokratik Girişimcikr Vakfi'yla
ÖDP'nin ekonomik güç kazana-
cağını ifade ettiler.
Ankara'da 2 bin 700 üyeye sa-
hip OSTlM'e (Ortadoğu Sanayi
ve Ticaret Merkezi) bağlı KO-
Bl'lerin kurduğu OSYÖD'ün
(Ankara Küçük ve Orta Ölçekli
fşletmeler Serbest Meslek Men-
suplan ve Yöneticileri Derneği)
başkanlığını da yürüten Alaeddin
Türkoğlu, KOBl'leri Anadolu'da
örgütlemekle işe başladıklannı
söyledi. Türkiye'deki 6 milyon
KOBl'nüı yüzde 10'u olan 600
bininin örgütlenmesiyle ekono-
mide ciddi bir güç oluşturacakla-
nnı kaydeden Alaeddin Türkoğ-
lu "OSYÖD'ün y«niçıkardığımız
ayhk dergisiyle Anadolu'daki kü-
çiik-orta boy işletmeJere mesajla-
nmızı iletiyor ve olumlu tepkiler
ahyoruz. 1980 döneminden sonra
kamuda çalışamayıp; tüccar, es-
naf olan çok sayıda ilerici insan
var. Kimliklerini saklayan ilerici
esnaf kesim, örgütlenme ihtiya-
cmda. Bu boşluğu dolduracağız.
Aynca, Demokratik Girişimciler
Vakfı'na KOBt'ler dışında ser-
best meslek sahiplerini, yönetici-
leri de dahil edeceğiz'' dedi.
Danışman firma hazır
Demokratik Girişimciler Vak-
fı'nın, ekonomideki çoğunluk ve
ağırlıklanna rağmen, kredilerden
yeterince pay alamayan KOBl'le-
rin kredilendirilmesi dışmda,
yurtdışı kuruluşlardan bağış ala-
cağını da kaydeden Alaeddin
Türkoğlu, bu konuda TOŞYÖV
(Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayicileri ve Yöneticileri Vak-
fı) eski Dış Ticaret Danışmanı
Faik Ozgermi'yle birlikte çalışa-
cakJannı belirtti. TOSYÖV'den
aynldıktan sonra kurduğu Tekno
Tur şirketiyle teknoloji danış-
manlık hizmeti veren Faik Özger-
mi, vakfa uluslararası fon, kredi.
bağışlann bulunması dışmda
Türkiye dışından proje kredileri-
nin sağlanması ve spesifik bilgi-
lerin dünya ülkelerinden ulaştı-
nlmasına yönelik çalışmalannın
son aşamaya geldiğini söyledi.
İsrailli işadamlanndan değerli taş önerisi
• Israil Kıymetli Taş
Borsası Başkanı Moşe
Nissan, "Bize bürokiatik
engelleri kaldınn.
Hammaddenin girişinde,
ürünün çıkışında sıfir vergi
uygulayın, KDV'yi
almayın. Fabrikalanmızı
kuralım, ürünleri de
birlikte ihraç edelim" dedi.
MERtHAK
TEL AVTV - İsrailli işa-
damlan kıymetli taş sektö-
rünü Türkiye'ye taşımaya
hazırlanıyor. thracat ve itha-
latta sıfir vergi, KDV'nin uy-
gulanmamasını ve bürokra-
sinin kaldmlmasını isteyen
İsrailli işadamlan, Türki-
ye'ye yapacaklan yatınm-
larla; hem iç hem de Avrupa
pazanna girmeyi hedefliyor
İsrailli işadamlan, Türki-
ye'nin önüne yeni bir sektör
önerisiyle çıktı. Yıllardır
kıymetli taşta tüketici olan
Türkiye'ye bu işin sanayisi-
ni taşımayı hedefleyen İsra-
illi işadamlan, Türk hükü-
metinin bu konuda kendile-
rine yardımcı olması gerek-
tiğini belirtiyorlar.
Israil Kıymetli Taş Borsa-
sı Başkanı Moşe Nissan, İs-
railli sanayıcılerin bu konu-
da Türkiye'ye yatırun yap-
mak istediklerini söyledi. Bu
konuda bazı şartlannın bu-
lunduğunu belirten Nissan.
"Neden bu konuda sizinle
birlikte çahşmayalım? Sek-
törümüz çok geniş ve büyük
bir sektör. Bize bürokratik
engelleri kaldınru hammad-
denin girişinde, ürünün çıkı-
şuMİa sıfir vergi uygulayın ve
KDV'yi almayın. Gelip yaü-
nm yapalım. Fabrikalanmı-
n kuralım,ürünleride birlik-
te ihraç edelim'' dedi.
Kunılacak fabrikalarda
sadece teknisyenlerin Isra-
il'den getirileceğini ve çalı-
şacak insan gücünün yüzde
90'mın da Türkiye'den kar-
şılanacağını belirten Moşe
Nissan, şunlan söyledi:
"Önerimiz açık. Gettn
Tûrkiye'de yeni bir sanayi
kuralım diyoruz. Bu konuda
en büyük adunı Tayiand at-
b. Orada kurulan serbest
bölgeye ciddi yannmlar ya-
pıldı. Ancak Avnıpa pazan-
na çokuzak. Aynca Türkiye,
tüketici bir ülke. Biz hem Av-
nıpa pazanna hem de Türk
pazanna daha yakın olması
için ülkenizde böyle bir yao-
nm gerçekleştirmek istiyo-
ruz. Degerii taşla u&raşanlar
bürokrasi sevmez. İsteğimiz
şartlar yerine getirflsin. Bü-
yük adımlariayaünmlanmı-
n yapalun.'"
Izmir Ticaret Odası Yö-
netim Kurulu Üyesi Necmi
Çahşkan, tsraille, özellikle
kıymetli taş konusunda işbir-
liği yapmanın büyük ka-
zançlar sağlayacağı görü-
şünde. Türkiye'nin taş kulla-
nıcısı bir ülke konumunda
olduğunu belirten Çalışkan,
"tki ülke bu sektörde birbi-
rine rakip dep, birbirini ta-
mamlayan iki ülke konu-
munda. Biz kuyumcıuar oJa-
rak taşı genekk Belçika'dan
ahyoruz. Ama İsrail pazan-
m bümivoruz. Belki de İsrail
kesimitaşı ahyoruz. Türkiye,
bir taş kuüanıcısı pozisyo-
nunda. Işbirüği yapmanuz
gerddyor" dedi.
Tûrkiye'de kuyumculu-
ğun büyük atılım içinde ol-
duğunu bildiren Çalışkan,
"Altm borsası kurularak it-
halat ve ihracat liberaOeşti.
Teknolojik altyapı tazeleni-
yor. Kuyumcular bir araya
gelerek büyük organizasyon-
lar kuruluvor. Kuyıımculuk
gelecekte tekstil gibi atılım
>apacakve büyük kazançlar
getirecektir. Bu konuda söz
sahibi İtalyanlar da bizi ra-
kip olarak görüyor. Taş işle-
me sektörünün gelişmesi de
bu yüzden yararh" diye ko-
nuştu.
lsraillilerin, Türkiye'de
yaptıklan katma değer kadar
vergi ödemek istediğini be-
lirten Çalışkan, "Kuyumcu-
lar olarak bizim en büyük
hayalimiz bir serbest bölge
kundması. Bunun da tz-
mir'dc ohnasını istiyoruz. Bu
ekonomiyc büyük harekedi-
lik getirecektir. Dünyada
böyle bir örnek de var. Tay-
land, 30 bin kişinin yaşadıgı;
havaalanındaa otefine kadar
her şeyin bulunduğu bir ser-
best bolge kurdu.Tayland'ın
ikinci büyük ekonomik gücü
de burada böylece doğdu.
Türkiye de bunu yapabilir.
İsrailliler. bu işe oldukça sı-
cak bakıyor. Bu şansı iyi kui-
lanmak durumundayız."
Ülfet işçîsi parasımn peşine düştü
KEMALCAN
GAZİANTEP - Ülfet fabrikası yıllarca
atıl durduktan sonrabüyük ortak Güneydo-
ğubirlik'in hissenin yüzde 65'ini 310 mil-
yar lira karşılığında devretmesi, işçileri
ayağa kaldırdı. tşçiler paralanmn hemen
ödenmesini istediler.
Nizip'te ltalyan teknolojisiyle 1954'te
kurulan Ülfet Gıda ve Sabun Sanayii'nin
yüzde 89'la en büyük ortağı olan Güney-
doğubirlik, hissesinin yüzde 65'ini, tesisin
310 milyar lirasına karşılık devretmişti.
Devir işleminde "şaibe" olduğunu öne
süren CHP, RP, DYP ve ANAP Nizip ilce
başkanlan Abdullah Altunbaş, Ali Yıldı-
nm, \akup Yümaz, Hüseyin Vural ile ll Ge-
nel Meclisi üyesi Mehmet Çiçek (DYP),
Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan
Yardımcısı Tansu Çiller ve ilgili bakanlığa
yazı göndermiştı. Bunun üzerine Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı tarafmdan devir işlemini
denetlemek üzere iki müfettiş görevlendi-
rildi.
Ülfet'in büyük hissesinin sahibi olan Sü-
merler Gıda Sanayii Yönetim Kurulu Baş-
kanı Mehmet Sümer ise satış işleminde her-
hangi bir kayırma ya da şaibe bulunmadı-
ğını söyledi. Sümer. "Değeri neyseonu ver-
dik. İşçi alacaklan için 100 milyar lira Top-
rakbank'ta bloke edildi. Müfettiş inceleme-
sinden sonra bu para işçilere dağıtuacak"
dedi.
Ülfet'in 30'a yakın işçisi gelişmelere tep-
ki gösterdi.
Güneydoğubirlik'in kent merkezindekı
tesislerine gelen ve yetkılilerin uzun uğraş-
lanndan sonra güçlükle yatıştınlabilen iş-
çiler şöyle konuştular:
"Bizter yıllardan beri yan aç yan tok ge-
ziyoruz. HaMmizi soran olmadı. Bugün bu
tesis sadlmış ve yeni sahibi hem borcu hem
de bizlerin parasını vereceğini söylüyor. Biz
hem işimi/i hem de paramızı istiyoruz, İlce
başkanlan daha önce neredey di. Şimdi çık-
mış'şaibe var" diyoıiar.Şaibe>aryadayok.
Biz işimize dönmek istiyoruz. Biz par-
alanmızı jstivoruz."
DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ /ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA
NATO'yu Genişletmenin Ters Mantığı
Geçen hafta sonunda, ABD Dışişleri Bakanı
Albright, Rusya Dışişleri Bakanı Primakov'la gö-
rüşerek NATO'nun doğuya doğru genişlemesi
konusunda ikna etmeye çalıştı. Ancak başartlı
olamadı. Primakov, "Rusya bu konuda hâlâ
olumsuz düşünüyor" dedi. Albright ise NA-
TO'nun genişleme sürecinin, her şeye rağmen
NATO-Rusya ortak anlaşmasının imzalanması
beklenmeden, haziran ayında Madrid'de topla-
nacak olan toplantıda, Polonya, Çek Cumhuriye-
ti ve Macaristan'ın davet edilmesiyie fıilen baş-
lamış olacağını açıkladı.
Ruslar çok hoşnutsuz!
Albright, "Büyükbirbanşaracı olan NATO, ye-
ni dönemin getirdiklehne uyum sağiamak için
dönüştürülmüştür" (Fınancial Tımes, 22.2.97)
diyor. Ancak Ruslann NATO'yu, yeni dönemi ve
genişleme taleplerini algılayışlan oldukça farklı.
Uluslararası mali sermaye ile çok sıkı bağlan olan,
liberal ekonomi yanlısı, refonm sürecinin ve se-
çimlerde Yertsin'in destekçisi, Batı'ya çok yakın
biri olan banker ve sanayici Brezovski'nin NA-
TO'nun genişlemesine ilişkin görüşleri çok öğre-
tici: "Ikiyüzlülüğü bırakalım! Bu tamamıyla Rus-
ya'ya karşı sa/oVgan bir karardır" (FT). Batı'ya
yakın olan birdiğer politikacı da Gorbaçov. O da
Batı'nın NATO'nun genişlemesine ilişkin ileri sür-
düğü gerekçelerin gerçeği yansrtmadığı kanısın-
da. "NATO kimseyi hedef almıyorsa, neden ye-
ni katılacak ülkelerde askeri üstlerin en iyi nere-
lere kunılacağı tartışılıyor? Neden buralara nük-
leer silahlar konması olasılığı hükümetler düze-
yinde gündeme getihliyor?" (International He-
rald Tribune, 22.2.1997) diye soran Gorbaçov,
NATO'nun Batı'yagüvenlik sağlamayacağını, ak-
sine "Rusya 'yı Batı 'ya düşman bir toplum haline
getireceğini" de ileri sürüyor. Duma Savunma
Komitesi Başkan Yardımcısı Alexei Arbatov da
Gorbaçov'la aynı fikirde. Arbatov, "NATO'nun
genişlemesi halinde yeniden bir soğuk savaş
başlamaz, ama Rusya 'nın Batı ile ilişkileri Orta ve
Doğu Avrupa'da, Balkanlar'da, Karadeniz, Ha-
zar Denizi bölgesinde, Orta Asya'da ve Uzakdo-
ğu'da uyumsuz ve düşman bir hale gelebilir"
(Russain Security Agenda, Mayıs 19%) diye-
rek birçok analistin korktuğu bir gelişmeye de
değiniyor. Rusya, Iran ve Irak'la iyi ilişkiler içine
girebilir. Yugoslavya da uyumsuzluk yaratabilir.
Uzakdoğu'da Çin'le bir ortak savunma hartı ku-
rabilir ve Afrika'da soğuk savaştan kalma bağla-
nnı canlandırabilir.
Bunlar Rus-
ya'da Batı'ya yakın
olanlann kaygıla-
nysa, daha az
sempatik olanla-
nnkileri tahmin et-
mek zor değil. So-
ğuk savaşın bit-
mesi konusunda
Batı ile Rusya ara-
sındaönemlibiral-
gılama farkı var.
Batı soğuk savaşı
kazandığını düşü-
nürken, Rusya'da
gerek yönetim ge-
rekse halk soğuk
savaşın, Rusya'nın
onayı ve işbirliği ile
bitirildiğine inanı-
yor. Bu yüzden
Rusya kamuoyu.
NATO'nun geniş-
lemesiyle, Batı'nın
Rusya'nın sınırlan-
na dayanmasınır.
Baltık bölgesinde
yeni "güvenlik dü-
ğümleri" oluşturmakta olmasının, soğuk savaş
sonrası konsensüse uymadığı doğrultusunda.
Rusya tarafından hiçbir tehdit gelmediği halde
NATO'nun genişletilmesi için ısrar etmek "Rus-
ya'nın sanayisinin reformlarta tahrip edilmesin-
den, silahsızlandınlmasından vesavunulabilirje-
opolitik sınırlardan yoksun bırakılmasından son-
ra" şimdi Batı yörüngesine sokulmasına yönelik
bir adım olarak tepki çekiyor. Nitekim 1988'de
NATO-Varşova güçler dengesi 2.7'ye 1 iken ve
Rusya tek başına2'ye 1 üstünlüğe sahipken bu-
gün bu dengenin Rusya aleyhine 1 'e karşı 2.8 ola-
rak değişmiş olması ve NATO'nun genişlemesin-
den sonra da bu oranın 1 'e 4.5'e yükselecek ol-
ması büyük kaygı yaratıyor (Arbatov).
Gelişmenin gerekçeleri
Batı'da kamuoyunda hâkim görüşe göre "So-
ğuk savaş bitti! Silahlanma yarışı sona erdi. Rus-
ya artık askeri bir tehdit değil, Batı 'yla ekonomik
olarak bütünleşme süreci içinde. Yöneticileri ara-
sında piyasa eko-
nomisi fikri hâkim
hale gelen Rusya,
ideolojik olarak da
Batı'ya bir tehdit
oluşturmuyor. öy-
leyse NATO ne-
den hâlâ var ve
üstelik Rusya'da
bu kadar tedirgin-
lik yaratmasına
rağmen genişletil-
meye çalışılıyor?"
Devlet Bakanı
Yardımcısı ve
Rusya ile NATO
arasındaki yeni
anlaşmayı ABD
adına görüşecek
heyetin başkanı
Strobe Talbot'a
göre 1-Avrupa'da
ülkeler arasında
veya içinde ortaya
çıkabilecek olan
etnik ve diğer çe-
lişkilerden kay-
naklanan bölgesel
' ıstikrarsızlıklan 2-
Güneyden veya doğudan gelebilecek dış tehli-
keler, NATO'nun genişlemesi için temel gerekçe-
leri oluşturuyor (International Herald Tribune,
19.2.97). Avrupa içinde "çıkabilecek istikrarsız-
lıklar" ifadeleri hiç şüphesiz dünya savaşlan ve
Yugoslavya akılda olarak kurgulanmış ifadeler.
Avrupa'da oluşacak bir yerel güvenlik kuruluşu-
na değH de NATO gibi ABD kontrolündeki bir ku-
ruma, bu görevlerin verilmesi ise besbelli ABD'nin
Almanya ve Fransa gibi bölgesel güçlerin, ayn he-
gemonyaodaklan oluşturmasını engellemeyi he-
defliyor. Fransa'nın, NATO'nun genişlemesi ha-
linde, bir NATO Güney Komutanlığı kurulması is-
teğine ABD'nin çok soğuk bakmasının bir nede-
ni de bu. İkinci gerekçe de çok açıklayıcı. Bu da
bir taraftan Rusya'nın hâlâ bir tehlike oluşturdu-
ğunu kabul ediyor, ek olarak da güneyden gele-
cek bir tehlikeye dikkat çekiyor.
Bu tespit ise, II. Dünya Savaşı sonrasında hiç
sözü edilmeyen türden yeni bir "tehdit kavramı-
nı" gündeme getiriyor. Güneyde oluşması bek-
lenen bu tehdit, esas olarak Kuzey Afrika ve Or-
ta Doğu'da gelişmekte olan anti-ABD bir eksen-
den geliyor, Müslüman temelli kültürel siyasi ka-
barma içinde "Batı'ya karşı" şekilleniyor.
Ve tersine işleyen bir mantık—
Ancak burada garip ve ters bir mantık var. Bir
kere, NATO'nun genişlemekte ısrar etmesi, S-
TARTII ve anti-balistık füzeler anlaşma paketiy-
le, Avrupa'da konvansiyonel Silahlar ve Açık Ha-
va Sahalan anlaşmalarının Duma'da onaylanma-
sını çok zorlaştıracaktır. Her ne kadar Batı, Rus-
ya'nın yeni bir silahlanma yanşına kalkışamaya-
cağını düşünüyorsa da, Rusya Güvenlik Başka-
nı Rubykin'in uyardığı gibi "Rusya'nın yeni birilk
nükleervuruş doktrini" benimsemesi, NATO'nun
Rusya sınırianna dayanması ve Baltık Denizi kı-
yılannda oluşan "güvenlik düğümleriyle" Rus-
ya'yı kuşatması, havayı radikal bir şekilde değiş-
tirir. Sonra, Yeltsin'ın yerine kimin geçeceği so-
runu var. Batı'ya karşı düşman birtutum içine gi-
ren Rusya'da yeni devlet başkanı, bu özelliklere
uygun birisi olacak ve kutuplaşmayı pekiştire-
cektir.
Böylece NATO'nun genişlemesi Avrupa'da ba-
nşı garanti etmeyecek, aksine Rusya ile gergin-
liği arttırarak yeni bir güvenlik sorunu yaratacak-
tır. Bu Avrupa açısından tersine işleyen bir man-
tık. Ancak ABD için durum farklı. Avrupa'nın "açık
ve güncel" bir tehdit altına girmesi, ABD askeri
şemsiyesinin önemini arttınr.
Avrupa'nın doiara rakip olabilecek ortak bir pa-
ra birimine doğru ilerlediği, yeni bir birleşik siya-
si irade oluşturmaya çabaladığı; bu birleşik ira-
denin ise Almanya-Fransa eksenine oturarak, Ak-
deniz Bölgesi'nde ve Orta Avrupa'da ayn bir or-
tak hegemonya alanı oluşturabileceği düşünülür-
se ABD'nin nükleer şemsiyesini tekrar açması-
nın önemi anlaşılabilir. Yok eğer Avrupa Para Sis-
temi gerçekleşmez ve biriik dağılma sürecine gi-
rerse, ABD Orta Avrupa ülkelerini de kendi şem-
siyesi altındatutarak Rusya'nın ortamdan fayda-
lanmasını engelleyecektir. Görünen o ki, ABD,
NATO'nun genişlemesi sürecini, Batı Avrupa üze-
rinde hegemonyasını yeniden pekiştirmek için,
Körfez savaşından sonraki en önemli fırsat ola-
rak görüyor. ABD'nin bu hegemonya restorasyo-
nu çabasının uluslararası istikrarsızlığı şiddetli bir
şekilde arttıracak olması ise bir çelişki değil, biz-
zat bu projenin gereği.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Refah'ın Düşünsel Kimliği
Refah Partisi'nin (RP) gerçek kimliği, bilinmezli-
ğini koruyor. Özellikle son olaylar karşısındaki çeli-
şik yorumlar, bu bilinmezliği gidermek yerine daha
da karmaşık kılıyor.
RP, bir "yanlış anlamaya" mı konu oluyor, yoksa
tüm kimlik belirsizliğine karşın toplumsal "sağdu-
yu", gerçek yüzünü görerek RP'yi doğru yerine mi
oturtuyorsorulannın "doöni"yanrtlanması, ülkenin
siyasal geleceği açısından büyük önem taşıyor.
Son günlerde RP'yi haklı çıkarma girişimleri bu
partiyi, gerçekliği kuşkulu bir "olumluluk düzlemi-
ne" taşımaya dönüşmüş bulunuyor. Kimi gözlem-
ciler RP'nin başlıca dört özelliğini öne çıkanyor. On-
lara göre RP; kalkınmacı, bağımsızlıkçı, milliyetçi ve
devletçidir. Bu yaklaşımla, RP, yalnızca var olan si-
yasal "düzenin" parçası olmakla kalmıyor, ek ola-
rak da çok büyük ölçüde cumhuriyetin kuruluşunun
düşünsel yapısına yerleştiriliyor.
Gerçekten öyle mi? Sırasıyla irdeleyelim.
"Kalkınma", iki yönlüdür; ekonominin sayısal ola-
rak büyümesi ve buna koşut olarak toplumsal, kül-
türel ve siyasal gelişme anlamına gelir. Salt ekono-
mik anlamıyla, kalkınma, üretime dayalı belirli bir
"sermaye birikimi" yaklaşımını gerektirir. RP hükü-
metinin programladığı büyüme oranı yıllık yüzde
dörttür ve bu "kalkınmacı" bir yaklaşımı taşryama-
yacak kadar düşüktür. Oysa RP'nin ekonomik kal-
kınma adına yapabildiği, kentsel arsa, yapı ve pa-
ra "rantçılığı" ile "ticaret sermayesini" güçlendir-
mektir. RP, teknolojik gelişmelere dayalı yeni bir sa-
nayileşmeyi öngören sermaye birikimi atılımını üst-
lenecek yapısal öğelerden yoksundur.
Kalkınmanın siyasal, kültürel, toplumsal yönleri-
ne bakıldığında da RP, gerçekten yoksullan oynu-
yor. Sanatçı ve düşünürtere "teröre dayalı" sansür
uygulamalarına RP'nin açıkça destek çıktığı görü-
lüyor; Sıvas'ta "sanatçılanyakanlara sahip çıkan",
"sanatın içine tüküren", sinema fılmlennin "göste-
rimini yasaklayan" ve eski Yunan'dan kalma Efes
yontulannı "açık-saçık" (kendi sözcükleriyle müs-
tehcen) bularak sergilemekten kaçınan uygulama-
lanyla RP, hangi kültürel kalkınmadan söz edebilir?
Toplumu "geteceğe hazıriayacak" hiçbir olumlu kat-
kıyı gündeme getiremeyen, siyasal tıkanıklığın aşıl-
masındayeni açılımlaryapamayan birpartıden kal-
kınma adına ne beklenir?
"Bağımsızlıkçı RP" görüşü, gerçekten gülmece
düzeyinde kalıyor. Bağımsızlıkçı "olabilmek" için
ya "dünya düzeniyle" bağlann olabildiğince en aza
indirilmesi ve "bununla eşzamanlı olarak" üretken-
liğin artışı anlamında atılımcı bir süreci yakalamak
ya da küreselleşen dünyadan ileri teknolojıye da-
yalı üretim yaparak daha çok pay almak gerekir.
Türkiye tarihinde bağımsızlıkçı yaklaşım, Kurtuluş
Savaşı sonrasında, özellikle de 1930'lu yıllardaki sa-
nayileşme atılımıyla ve çok kısa bir süre geçerlı ol-
muştur. Tahran'dan VVashington'a uzanan bir "kul-
köle" olmayanşmın bağımsızlıkçılık kavramıyla ba-
ğı kurulamaz.
RP'nin "milliyetçi" olduğu savı da tarihsel ve top-
lumsal yönleriyle gercekleri yansıtmıyor. RP, niteli-
ği gereği ümmetçidir. ıslam ümmetçiliği ile Türk mil-
liyetçiliğınin "bağdaşmazlığı" konusundaki tartış-
malar geçen yüzyıla uzanır. Milliyetçiliğin en önem-
li öğelerinden biri "anadili" konusundaki tutumla
sergilenir. RP'nin Türkçe karşısındaki çok olumsuz
tutumu her gün açıkça görülüyor. Bir adım daha,
Islamcı RP, örneğin, Türklerin "kendi dillerinde d-
ua etmelerini" isteyemez. Ezanın, yani "duaya çağ-
nnın" bile Tün\çe okunmasına "hoşgörü" ile baka-
mayanların ve bu uygulamayı cumhuriyetin "büyük
zulmü" sayanların milliyetçiliği, Türk milliyetçilıği
değildir.
RP'nin sayılan özellikleri arasında en uygun dü-
şeni, bu. partinin "devletçi" olduğudur. Doğrudur,
RP "devleti e/e geçinnek" anlamında, yalnızca bu
anlamda devletçidir. Çünkü ancak böylelikle dev-
letin "iş bulma, alım-satım, kredi ve öbür parasal
olanaklannı kendi yandaşlanna" aktarabilir. RP, son
"oylamalann"' ve Susurluk olayıyla ilgili soruşturma-
ların da kanıtladığı gibi devlet yapısının temizlenme-
sini sağlamaktan da kaçınmaktadır. Bu nedenle
RP'nin "devlet sevg/s/n/n" niteliğinin bilinmesinde
yarar vardır.
•••
RP'nin, cumhuriyetin düşünsel temellerini be-
nimsediğini kanıtlamasının çok kolay ve yalın bir yo-
lu var: "Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim ve
tefrn/to/r"(Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir) il-
kesine sahip çıkmak.
RP'nin kimliğinin somutlaşması bir gereksinim-
dir; bunun için de özellikle, "düşünce ve anlatım öz-
gürlüğü" ile hukuk alanında "kadın-erkek eşitliği"
gibi çağdaş demokrasinin "olmazsa olmaz iki ön-
koşulu" konusundaki tutumu açıklık kazanmalıdır.
Bu yapılmadıkça, RP'nin "demokratik kimliği"
sürekli olarak sorgulanacaktır, bu bir. Ikincisi de RP
tartışılmaz, ancak ona inanılır, bu nedenle de kim-
liği sorgulanamaz deniyorsa, tartışılmaz "inançla-
n", demokrasi adına, demokrasinin öğeleri biçimin-
de sunmanın, var olan kavram kargaşasına katkı
yapmaktan başka bir anlamı yoktur.
Değişiklikle etkin yasal çerçeve
oluşturulması hedefleniyor
Bankalar, kara
paracılara kapamyor
ANKARA(AA)- Hazine
Müsteşarlığı tarafından ba-
zı yasal boşluklan gider-
mek amacıyla hazırlanan
Bankalar Kanunu'nda de-
ğişiklik tasansı taslağı bu
ay içinde Bakanlar Kuru-
lu'na sunulacak. Değişikli-
ğe göre. kara para aklamak-
tan hüküm giyenler, banka
kurucu ortağı olamayacak-
lan gibi, bir bankanın yüz-
de 5 ve daha fazla hissesi-
ne de sahip olamayacaklar.
Söz konusu taslakla.
mevcut Bankalar Kanu-
nu'nun, temelde üç ana ko-
nuda geliştirilmesi ve böy-
lece daha etkin ve sağlıklı
bir yasal çerçeve oluşturul-
ması hedefleniyor. Taslak-
la, bankalann üstlenecek-
leri risk sınırlanna dair ta-
nımlamalar ve düzenleme-
lerde geliştiriliyor. Aynca,
yakın gözetime alınan ban-
kalann sorunlannın daha
etkin bir şekilde çözülebil-
mesi için mevcut işlem ve
tedbirlerin, objektif kriter-
ler esas ahnarak geliştiril-
mesi ve detaylandınlması
sağlanıyor
Bunlann yanı sıra, mev-
duat toplama ve bankacılık
işlemleri yapma yetkileri
kaldmlan bankalarda uy-
gulanacak tasfıye sürecinin
hızlandınlması ve etkınleş-
tirilmesi için uygun birme-
kanizma getiriliyor.
Tasan taslağında. Tûrki-
ye'de kurulu bulunan ban-
kalann, yurtdışında faali-
yet gösteren bankalarla ger-
çekleştirdikleri işlemlere
ilişkin sınırlamalar da ta-
nımlanıyor. Bankalann
yurtdışındaki teşkilatlan
aracılığıyla gerçekleştır-
dikleri işlemler, daha sıkı
bir kontrole tabi tutuluyor.