25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2ŞUBAT 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 V T ı ı r T i l r l r k ^ n ^ ^ m Oscar'ına aday olan "Shine", piyanist David Helfgott'un ilginç yaşamöyküsünü anlatıyor yeniden yaşama dönmek 'Shine'da hayaü anlablan piyanist David Hclfgott Kültür Servisi - Yakında onu daha iyi tanıyacağız: Yaşamını konu alan filmle yeniden gûndeme gelen es- ki bir 'harika çocuk' o. Ve, tıpkı o yaşlarda olağanüstü beklentileri karşılamak için yanşan öteki çocuklar gibi, bedelini agır ödemiş bir in- san. Bu yılki en iyi film Os- car'ına aday "Shine"da o- nun öyküsünü izleyeceğiz: tsmi, David Hetfgott Yönetmenligini Scott Hkksin üstlendiği "Shine", Avustralyalı piyanistin, çok genç yaşlarda yıldızının par- lamasının ardından uzun yıllar mücadele ettiği akıl hastalığından nasıl sıynldı- ğinı konu alıyor. Film. Os- car'a aday gösterilmeden önce de sinemaverlerin yo- ğun ilgisiyle karşılaşırken, 'gerçek' David Helfgort şu sıralar Sydney'de ikinci CD'sinin kayıtlanyla ugra- şıyor. Helfgott'un ilk CD'si, müzisyenler arasında zorlu- ğuyla nam salmış. Rahma- ninofun Üçüncü Piyano Konçertosu'ydu. Bu parça, bir anlamda, Helfgott'un trajik geçmişi- nin bir simgesı olarak da gö- rülüyordu. Filmin kazandığı başan, Helfgott'a yeni kon- ser teklifleri de getirdi. Mü- zisyen. mayıs ayından başla- yarak Ingiltere ve Ameri- ka'da çok sayıda konser ve- recek. The Independent gazete- sinde Robert Miiliken'in yazdığına göre, "David Helfgott iletaıuşmak, sıradı- şı bir deneyim"... Helf- gott'un müzikal dehasıyla, geçmişin agır yûkünü sırtm- da taşıyan insani yönü ara- sındaki bağdaşmazlıktan söz eden Milliken, "Odada kendi kendine söylenerek dolaşıyor, önüne çıkan her- kesi sarüıp öpüyor. Yaşamı- nı düzenleyen, eşi, astrolog Gillian Helfgott olmadan, kendi kendine bakabilecek bir adam izfcnimi vermiyor" diyor. David Helfgott'tan 15 eleceğe dönük ayrıcalıklı sinemafestivali Fransa'yı Claire Denis'in 'Nenette ile Boni' adh fılmi temsil ediyor. Güney Kore'den Jang Sun-VVoo, unutulmaması gereken bir yönetmen. Evrensel sînema Rotterdam'daGÖNLL DÖNMEZrCOLIN ROTTERDAM - Rotterdam Film Festıvalı'nin Avrupa festivalleri arasındaki a>Ticalıklı yen. geleceğe dönük bir sinemarun öncülüğünü benimsemiş olmasına dayanır. Çeyrek yüzyılı aşkın bir süre içinde, birkaç sinema merakhsının bir araya gelip film üzerine tartıştıklan aile toplantısını andıran bir olaydan, film çevrelerinde dalgalar yaratan uluslararası bir etkinlik kimlığıne ulaşmış olması, sık sık yönetici değiştirse bıle savından ödün vermemesrnin ürünüdür. Tam bir sinema şöleni Bueün dünya sinemasında önemli yer alan isimler sinemaya ilk atıldıklannda Rotterdam'ın gerek somut ve gerekse soyut yardımlanndan güç bulmuşlardı. Öte yandan Rotterdam, festivalın gerçek anlamının bir şenlik oldugunu hıç unutmaz. Film ertesi toplantılar. söyleşiler. ayak üstü partıler, balolar sabahın erken saatlerine dek bitmek bilmez. Bu yılki açılış başlı G başına bir sinema şöleniydi. Bir kere festival, bir film sarayına kav uştu. Genç Hollandalı mimar Koen Van Velsen'ın bir otoparkın üstüne kunılmak üzere tasanmladığı megaplex. yedi perde ve 2700 koltuk içeriyor. Hollandalılann 21. yüzyılın ilk sineması diye övündükleri cam. çelik ve ahşap kanşımından oluşan bu görkemli yapı, geceleri meydanın ortasmda sanki ışıklandınlmış bir gemi gibı duruyor. Gelelim açılış filmine: Ressam Julian SchnabeTin ilk filmı "Basquiat" seksenli yıllarda New York'un para ve gösteriş meraklısı sanat çevrelerinde, And>' VVarhol'un himayesi altında birden ünlenip aynı hızla gözden düşen graffiti sanatçısı genç karadenli Micbel Basquiat'ın bir portresini çizıyor. Başrolde ilk film rolünün üstesınden gelmeye çalışan Jeffrey W right'a. Warhol rolünde David Bowie ve diğer önemli rollerde Gary Oldman. Dennis Hopper ve Courney Love gibi tanınmış sanatçılar eşlik ediyor. Schnabel'in bu yeni el attığı ortamı yenilikçi, açık ve Mohsen Makhmalbaf. özgün bir açıdan kullanabilme yeteneğı, o de\ irdekı Andy Warhol çalışmalannın şaşırtıcı olduğu denli yakın ve kolay anlaşılabilır yanını andınyor. "Basquiat"in ardından ızleyıcıyle buluşan ise Rotterdam kentinin yeni Erasmus köprûsü nedeniyle Peter Greenaway'e verdiği görevin bır ürünü olan bir yapıt. "Köprü Kuttama"nın dünya prömiyeriydi. (Rotterdam Film Festivali ile yakın ilişkisini devamlı sürdüren Greenaway"ın son uzun konulu fılmi "Yasük Kitabı"da programda. Aynca sinemada en son yenilikleri içeren "Esptoding Cinema" bölümü de Greenaway'ın son multımedia tasanmı "Tulse Luper'ın Valia" ve ustanın multimedıa üzerine görüşleri ile açılıyor.) Asya da unutulmuyor Asya sınemasma en çok önem veren bir Avrupa festivali olarak bu yıl Hong Kong'un ünlü stüdyolanndan Golden Harvest'i yirmi film ile anıyor RotteTdam ve şu sıralarda Fransız fılmi "Irina \fep"te (Olivier Assayas) de oynayan yetenekli Maggie Cheungda anılıyor bu bölümde. Asya"dan söz ederken unutulmaması gereken iki isim: Güney Koreli Jang Sun-VVoo ile Japon Khano TakcshL Odak Noktasmda Yönetmenler bölümünde anılan bu ıki sanatçıya Fransa'dan Alain Cavaüer ile Rusya'dan Oleg Kovalov eşlik ediyor. Rotterdam yarışmalı bir festival değilse de her yıl üç film 10.000 dolar parasal yardımla ödüllendirilir. Çoğu kadınlardan oluşan (Chantal Akerman, Moufida Tlatlı, Ariane Schluter) jüri, bu yıl da dünyanın her bir bucağından gelen on beş yapıt arasından en üstünlerini seçmeye çalışıyor. Oy vermek ya da gazetelere haber yetıştırmek gibi derdi olmayan halk ıçin ise David Cronenburg'un çok tartışılan fılmi "CraslT tan tutun Alain Tanner'in son fılmi "Fourbi", Claire Denis'in Locarno'da baş ödül alan "Nenette ile Boni" yapitı, Mohsen Makhmalbafın ülkesinde yasaklanan son iki yapıtı, "Gabbeh" ve "Ekmek ve Çiçek", genç Çek yönetmen Jan Sverek'in Altın Küre En İyi Yabancı film Ödülü alan "Kolya" fiimi, Rus yönetmen Sergei Bodrov'un yine birçok festivalde ödül alan "Dağtann Tutsağı" yapıtı, bağımsız Amerikan sinemasından "Bound", "Lone Star"_ Lıste bitmek bilmiyor. enco ErkaTın yorumladığı "Insanlarım" Stockholm'de yoğun ilgi gördü GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Dışanda karakış kapı baca uçururken. bız içeride mutlu 500 kişiy- dık; 400 kışılik salona sığış- rnıştık. Sahnede Genco ErkaL "Ben yanmasam. sen yanma- san. nasıl çıkar karanlıklar ay- cinlığa" diyordu. îsveç'teki Türklenn kitle örgütü lsveç- "lürk Işçı Dernekleri'nin 20. yıl kutlamalannın kül- tûr bölümüne dahil ola- -*| rık aramıza getirilmişti H Cenco. Daha önce Mus- I trfa Balbay'ı, Doğu Er- J _ fjl'i aramızda görmüş- tik. Ben bu sevgili insani, Cenco Erkal'ı. yıllar önce An- Jarada izledığim "Kerem Gi- li"den sonra ilk kez karşım- <a görüyordum. Bir buçuk sa- ae bir yakın bizleri aldı götür- «ü: Bursa Cezae\i"ne, şoför ^hmet'ın kamyonunun şoför nahalline, kayıkçı tsmail'in sandalına ve sonunda Var- »a"ya... Evet. Genco Erkal. Stock- lolm'deydi ve yanında, bu .entı yıllar önce tanımış olan s'âzun Hikmet'i getirmıştı. Kent merkezindeki kültür ve eğitim kurumu ABF'in en bü- yük salonu, tıklım tıklım dol- muştu ve çok kişi ayakta kal- mıştı. Genco Erkal, böyle bir gös- teriye, geceye hasret kalmış olan bizleri güç duruma sok- tu! Nâzım'ın en sevdiğimiz dizelerini söylüyor, biz tam al- kışlayacakken. derhal başka bir dızeye, sahne- kacaksa çıksın istiyorum. Se- yirci oyunu arada kessin pek istemhonun anıa. gene de bu akşam çok tutkulu seyirciler kendilerini tutamadılar ve bil- dikleri bazı şiirlcrin sonuna ge- lince o sıcak tepkiyi verdikr." Yeni dolaşmıştı Avrupa'nın bazı büyûk yerleşim yerleri- ni. tsveç'eilkge- ye geçiyordu. Oyundan sonra küçücük bir odada konuştuğumuzda ilk bunu sordum. Yamtı şöyle ol- du: " Bu oyunda alkışlarla kesil- mek istemiyorum. Bir o> unda alkışlarla kesüecek çok yer vardır. Öbür oyunda öyle ya- pıyordum. Ben de kesiyor- dum, ışıkta karartma yapıyor- dum. Bu alkışı çağıran bir şey- dir. Bu oyunda bir bölünme ol- masın, başından sonuna dek akıp gitsin, insanlann içinde bir biriksin ve sonunda ne çı- lişiydi bu. Bil- miyorum, ne kadan nezake- ten ama, buradakı izleyecile- rini övdü: "Bu akşam, belki farkuıda değilsüıiz ya da benim hisset- tiğüni hissetmiyorsunuz ama, o kadar yetenekli bir seyirci vardı ki; o kadar leb demeden leblebiyi anlayan, şiirleri bi- len._ Belki yüksek sesle söyle- miyoriar. katılmıyorlar ama, zamanı gclince şiirin belli yer- lerinde küçük tepkilerle ne ka- dar onu bildiklerini, bana ka- tıklıklannu ne kadar aynı dü- şüncede olduklannı hissettiri- vorlar. Ov leolunca insan zaten çok büyük bir kevifle oynuyor. İşıkta, seste küçük küçük ak- samalar oluyor. Seyirci bunun pek farkına varmıyor ama, pekönemli değil. Ortada müt- hiş bir alışveriş var. Bu akşam ben biraz bana. İSazun'a bir öztem duyumsadım. Çok ho- şuma gitti. Beklemiyor- dum dogrusu. Çünkü faz- la politik ohnayan bir iz- 1 leykiyle karşdaşacagunı düşünüyordum. Fazla ' politik olmayan bir izle- >1ci de Nâzun'ı bilmez diye düşünüyordum. Daha mesafeli bakar, bu kadar için- den duymaz dhordum kendi kendime. Beklediğimin tam tersjne, çok yoğun bir ilgj gel- di. Öylesine yoğun, kesintisiz izlediler ki. bir an bile bir kop- ma olmadı. Enderdir bu nitc- lik." Genco Erkal. oyununu bi- tirdiğinde coşkuyla, uzun sü- re alkışlandı. Dayanamadı, bir şiir, bir şiir daha ekledi. Halk ayaktaydı. Kımse aynlmak is- temiyordu Genco'nun sıcaklı- ğından. dışandaki kara, buza gıtmek için. Bızlere, "Birta- kım Aziz'ülder" için söz ver- dı. Genco Erkal, •İnsanlarım'la İsveç'teydi. yaş büyük olan 65 yaşında- ki Gillian Helfgott'un, ünlü piyanistin 'hayata dönüş' macerasındaki yeri büyük gerçekten de. Polonya'dan kaçarak Perth'e yerleşen Yahudi göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1947 yılında dünya- ya gelen David Helfgott, da- ha 10 yaşındayken Chopin ve Liszt çalıyordu. 14 yaşındayken, Perth'i riyaret eden Isaac Stern'in Amerika'da müzik egitimi teklifıni babasının karşı çık- ması üzerine reddetmek du- rumunda kalan piyanist, bundan beş yıl sonra bir burs kazanarak - babasıy la arası- nın açılması pahasına - Kra- liyet Müzik Akademisi'nde eğitim görmek üzere Lond- ra'ya gitti. Londra'da geçirdiği dört yıl boyunca ruhsal sağlığı gittikçe kötüleşti. Beklenti- lennin aksine, uluslararası çapta bir 'harikaçocuk' ola- madan, 23 yaşında oldukça rahatsız bir durumda Avust- ralya'ya döndü. Yetmişli ve seksenli yıllarda, piyanosu- nun başında değil, akıl has- tanesindeydi. Yıldızlann aşla Derken bir gün, Riccar- do's adlı bir bann ortakla- nndan olan bir doktor, Helf- gott'a barda çalmak için teklifte bulundu. Helf- gott'un müzikal güvenini yeniden kazanmasınm yolu böyle açıldı, Gillıan'la dabu sayede tanıştı. Aslında ilk bakışta, bırbirlerin zıddı iki insandılar: Günde en az 125 sıgara ve 25 bardak kahve içen Da- vid Helfgott ile hayatında ağzına sigara, çay, kahve sürmeyen Gillian evlendi- ler. "Eviendiğimizde, şimdi oMuğundan da hiperaktif bir insaiKh. Son derece sinir- liydi. tnsanların kendisini kabul etmesini. beğenmesini istiyordu. Kimliğini yeniden kazannıa uğraşı içindeydT diyor Gillian. Helfgott'un, Gillian'a ta- nıştıklan gün evlenme tek- lif etmesi, astrolog olan Gil- lian' ın da 'yıldızlann sesini dinleyerek' bu teklifı hemen kabul etmesi, ikilinin yaşa- mındaki ilginç olaylardan biri olarak fılmde de anlatı- lıyor. "Astroloji fah, bir tür harita işlevi gördü yaşanu- nuzda. Yıknzlanmız uyma- saydı da onunla birUkte ola- caküm. L'yumlu bir çift ola- cağunızı biliyordum. Benim fahmda, birisivle tanışaca- ğun söylenhordu. Düşündü- ğüm gibi birisi değjldi, ama başka çare yoktu." Helfgotflar'dan itiraz" "Shine", Gıllian'ın Da- vid'i iyileştirmek ve kendi- ne olan güvenini yeniden kazanabilmesini sağlamak yolunda harcadığı çabayı ön planda tutarken, geri planda piyanistin babasıyla yaşadı- ğı sorunlu ilişkileri anlatı- yor. Doktoru Chris Reynolds ise, David Helfgott'un du- rumundan kimsenin sorum- lu olmadığı kanısmda: "Psi- kiyatristler. David'in dunı- muyla ilgili belli bir anlaş- maya v-aramryor. Onun du* rumu tam bir muamma. Bir etiket koymak gereksiz. Aş>- n ölçüde duyarlı bir insan oluşunun yanı sıra beyninde kimvasal bir dengescîik söz- konusu. Ama şizofren degiL asla da olmadL Depresif de degJl" diyor. "Shine"ın gösterimiyle bırlikte. Helfgott ailesi için- de çeşitli anlaşmazhklar da yaşanmış. David Helf- gott'un Israil'de yaşayan kız kardeşi Margaret, Avust- ralya'daki gazetelere gön- deTdiği mektuplarda, fılmde babalan Peter Helfgott'un "bir despot" gibi sunuldu- ğunu, ancak gerçekte bunun yalan oldugunu savunuyor. Helfgott'un kız kardeşi, "Babam, David'in müzikal veteneğini sonuna kadar destekledi, her zaman onun arkasındaydı" diyor. David Helfgott, bu gibi tartışmalardan habersiz ya- şıyor. Gillian ve müzik dı- şında bir şey yok yaşamın- da. Piyano deyince, "Haya- tunın anlanu" diyor. "Çok şansh bir insanım" diye ek- liyor. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Kırk Altı Yıl Sonra "Kötülük Çiçekleri" Eleştirmenler, 1870 öncesi kapitalizmin döl ya- tağında büyüttüğü pislikler karşısında tepkileri di- zelere yansıyan şairierin başında anıyorlar Char- les Baudetaire'i. Para hırsı, insansal ilişkilerdeki değer yitimi ve toplumun her kesiminde dışa vuran kopmalar.. Bu kopuşun kendisine yansıyan etkilerini anne- sine yazdiğı mektupların birinde şu iki tümceyle somutlar Baudelaire. "Hele şükür aybaşında insanlann iğrenç yüzle- rinden kurtulacağım. Paris halkının ne kadaralçal- dığına inanamazsın." Sabahattin Eyuboğlu'ndan sorarsanız sıradan bir kaçıp kurtulma isteği değil bu. İki olasılık düşünülebilir: Yargılama gücünü yalnızlığında aramak. Yabancılaşma korkusu. Kendisine, doğaya, bozulmamış seslere, koku- lara, renklere yabancı kalma korkusu. Bu nedenle uzaklaştığı yerde toplumsal olanla bütünleşmiş gibi yeni umut kapılan arar. Okuyacağtmız dizelerde görebiliriz bu arayışı: "Gelişir mi bilinmez bir güç bulur da Düşündüğüm o yeni çiçekler burda Kumsal gibi yıkanmış yerde kimbilir." (L'ennemi-Düşman, Sait Maden) Bu yenileşme isteğinin hangi olumsuzluklardan kaynaklandığını da görürüz Baudelaire şiirinde. "Çalıştık bugün! -Amansız bir dert kemiren Zihinleri akşam vaktidir dinlendiren, Başı gitgide düşen inatçı bilgini, Yatağa kavuşan yorgun kol işçisini. Öte yandan bozguncu şeytanlar havada Işadamlan gibi bir bir uyanmada Uçarken kapıya, pencereye çarparak." (Le Crepuscule du soir- Akşam Karanlığı, Sait Maden) • • • Sabahattin Eyuboğlu. Ahmet Muhip, Suut Ke- mal Yetkin, Cahrt Srtkı, Orhan Veli gibi 1940 ku- şağının önde gelen edebıyat adamlannı hangi özel- likleri yakınlaştırdı Baudelaıre'ın şiirine. Sabahattin Eyuboğlu şöyle yanıtlar bu soruyu: "Aldığı her konuda eskiyle hesaplaşıp yeniye yol açtığı" için. 194O'lı yıllar Ahmet Muhip, L'Horloge (Çalar Sa- at), L'ennemi (Düşman) ;Cahit Sıtkı , Le Balcon (Balkon); Sabahattin Eyuboğlu, Recueillement (Içe Kapanış) gibi yapıtlarını çevirdiler Baudelaire'in. Sonra Variık dergisınin düzenlediğı "Çeviri Şiir Yanşması"nüa (1951) Meesta at Errabunda (Hiizün ve Serseri) yorumuyla Sait Maden çıkageldi. Bulunmaz şiir tutkunu. Sözcüklerle savaşımında kendini esirgemeyen. Kırk altı yıl önce La chevelure (Saçlar), Sonnet d'automne (Sonbahar Şarkısı)... Kırk altı yıl sonra tüm Les Fleurs dumal. Bu sürecin getirdiği yaratılann güzelliğini ancak dizeler gösterebilir bize. "Kralı gibiyim yağmuriu bir ülkenin Zengin, ama gûçsüz, genç yine de çok geçkin Iğrenmiş yehere eğilen lalalardan Ne köpekleri var gözünde ne bir hayvan. Ne av eğlendihr onu, ne şahin artık, Ne balkonu altında ö/en kalabalık. Gözde soytannm gülünç baladı bile Amansız hastanın içini açmaz öyle; Çiçekle süslü yatağı sanki mezan, Ve herprensi hoş bilen o odalıklan Bulamazlar ne giysinler de açık saçık Gülümseyebilsin bu genç iskelet azcık. Ona altın çtkarmaya çalışan bilgin Bağnnda yerini bulamadı derdinin, Ve deneyip Roma tarzı kan banyosunu, Ki güçlüler kocayınca anımsar bunu, Kan yerine yeşil lata suyu dolaşan Canlı cenazeyi ısıtamadı bir an. Halk Sigorta desteğiyle Kuvay-ı Milfiye Kadmları' H Kültür Servisi - Reklam harcamalannın yüzde yirmi beşini sanata katkı için ayıran Halk Sigorta 'Kuvay-ı Milliye Kadmlan' adlı oyunun sahnelenmesine destek veriyor. Tiyatro Ayna prodüksiyonu olan Nezıhe Araz'ın yazıp Dilek Türker'in oynadıgı müzikli oyunu Şakir Gürzumar yönetiyor. Oyunda laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun en önemli aşaması olan Kurtuluş Savaşı'nda vatam ugruna savaşmış ve yaşamlannı vermiş Türk kadınlannın onurlu mücadelesi anlatılıyor. Yapıncak Gürenk'm New York konseri • >fEW YORK (AA) - Ankara'da ve Ingiltere'nin Manchester kentinde müzik egitimi gördükten sonra Amerika'ya gıderek Manhattan School of Music'te master yapan genç Türk piyanisti Yapıncak Gürerk. New York'taki Hubbard konser salonunda başanh bir konser verdi. Sanatçı kbnserinde Bela Bartok'un Macar Halk Danslan'nı, Schubertin VVanderer Fantasy'sini, Schuman'ın fantezi parçalanm ve Adnan Saygun'un aksak ritimde yazılmış üç etüdünü seslendırdı. 1995 yılından bu yana piyano dalındaki master'mı sürdüren Gürerk, 300 kişilik konser salonunu dolduran izleyicilerden büyük ilgi gördü. Ayakkabıcı ressamdan sergi • TRABZON (AA) - Trabzon'da 19 yıldır ayakkabı imalatçılıgı yapan 39 yaşındaki Abdülkadır Yıldınm, işyerinde yaptıgı resimlerden oluşan ilk sergısini açtı. Lise mezunu olan Yıldınm. resim yapmaya çocuklugundan beri eğilimi oldugunu belirtiyor. Yıldınm'm Kültür Müdürlügü salonunda açtıgı, 33 yaglıboya yapıttan oluşan sergi 1 marta kadar açık. hrahim Demiperm sinemacıları • ANKARA (ANKA) - Bu yıl 14-23 mart tarihleri arasında düzenlenecek 9. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında fotograf sanatçısı Ibrahim Demirel'in 'Sinemayı Yazanlar' adlı sergisi de sinemaseverlerin beğenisine sunulacak. Tlk bölümü geçen yıl yine Ankara Film Festivali'nde yer alan ve sinema yazarlan Nijat Ozon ile Giovanni Scognamillo'nun portrelerinin sunulduğu "'Sinemayı Yazanlar" sergisinde bu yıl Osman Şahin, Memduh Ün, Atıf Yılmaz, Deniz Türkali, Mustafa Altıoklar, Tevfık Başer, Fikret Kuşkan, Menderes Samancılar, Zeynep Oral, Atilla Dorsay, Şener Şen, Müjde Ar ve Kutluğ Ataman'ın fotograflan yer alacak. Festival kapsamında TRT Ankara Televizyonu'nun açacagı 'Kamera Arkası Fotograflan' adlı fotograf ser- gisi de Kavaklıdere Sinemasfnda görülebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear