Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Şeyhler, Ortaklar ve Seyircüer
Prof. Dr. CİHAN DVRA Erciyes Üniv. îktisadi ve îdari
Bilimler Fakültesi
Ş
eyh Sait lsyanı. "karşı-dev-
rimcUer"in ilk adımı olarak,
13 Şubat 1925'te başlamıştır.
Hızla genışlemiş. ancak Gazi
Paşa'nın duruma el koymasin-
dan sonra gerilemiş ve bastınl-
mıştır. Is^an, Nakşibendi şeyhlerinin ma-
rifetidir. Şeyhler, bu harekette yalnız olma-
yıp ıç ve cış odaklardan destek görmüştür
tktidarda Cumhuriyet Halk Fırkası
(CHF), muhalefette Kânm Karabekir in
Terakkıperver Cumhuriyet Fırkası (TCF)
vardır. Isyana karşı tutumu partisince eleş-
tirilen Başbakan Fethi Bey 2 martta çekil-
miş. yerine İsmetPaşagetırilmiştır. İsmet
Paşa, güvenoyu ahr almaz. Takrir-i Sükûn
Kanunu'vla, istikJal mahkemeleri kurul-
masını sağlar.
Hilafetın kaldınldığı 3 Mart 1924'ten
beri. "karşj-devriın" ıçın ülke çapında kış-
kmmalar yapılmaktaydı. K.ışkıttıcılann
başında, halk üzennde en etkili öğeler ola-
rak tarikat şeyhleri gelmektedir. Bin de
Şeyh Sah'tir. Nakşibendi şeyhi AM Sep-
ti'nin torunu, Şeyh Mahmut'un oğludur ve
damadı Şeyh Abdullah, Şeyh Hasan ve
Şeyh Şerifde komutanlandır. Propaganda
ve adam toplama işlerini Şeyh Ibrahim
yürütmektedir. Şeyh Şemsettin \e oğlu,
Şeyh lsmaü, Şeyh Afi, Şeyh Abdüllatif. kı-
mi molla ve ağalar, lstanbul'da Seyh Ab-
dülkadir ile oğlu Seyit Mehmet de ışın
içindedir. Şeyh Sait, vaazlannda halkı
Cumhunyet Hükümeti 'ne baş kaldırmaya
çağınyor: beyannamelennde "Halife sia
bekliyor. Hilafetsiz Müslümanlık olmaz.
Şeriat isteyiniz" diyor, okullarda dinsızlik
öğretildığini, kadınlann başı açık "fahişe-
ter" haline sokulduğunu söylüyordu. Da-
ğıttırdığı bıldirilerde Gazi'ye. orduya, me-
murlara küfredilmektedir. Adamlan sopa-
lanna. yeşil bayraklar ve Kuran'lar asmış,
"Sallallah Munammed!" diye bağnşmak-
tadır. Şeyh Sait'inhedefleri şunlardı: "Ba-
ğımsız bir Kürdistan kurulacakür. Şeriat
yeniden toplum yaşamına egemen olacak,
Halifegeridönecektir. DinsizolanCumhu-
riyet Hükümeti ortadan kaldırüacaktır."
Hareketin başında, Abdülhamit'in oğlu
Selim Efendi'nin bulunduğu haberi de ya-
yılmaktadır.
Şeyh Sait çok zengindi. Köylülerden
hediyeler almakta, ticaret yapmaktadır.
Aile çok "akdkca" evlılikJer yapıp kız alıp
vermektedir. Bu yollardan yalnız servetı
değil, nüfuzu da artmıştır. Bir mektubun-
da "Nefis, her şeyden üstündür. Bizöldük-
ten sonra dünya yıküsın" dıyordu. Seyit
Abdülkadır, Abdiilkadir Geylâni soyun-
dandır. Abdülhamifın gözde adamlann-
dandı. Kûrt Teali Cemıyetfnin başkanıdır.
Amacı "Bağunsız Kürdistan DevtetTnın
emıri olmaktı. Şeyh Sait'e göre, kendısı-
ni isyana sevk eden üç etmen şunlardı: Din
hükümlerinin uygulanmaması. basvnın et-
kisi ve Millet Meclisi'ndeki muhalefet...
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın
(TCF) adı, kendi felsefesiyle hiç uyuşmu-
yordu. Tutucu ve cumhuriyet karşıtıydı.
Partiye padişahçılar ve hilafetçiier sızmış,
örgütlerini bunun içinde kurmuşlar; alt ta-
bakalarda "Dinimizi kurtaralınr diyerek
kışkırtıcıhk yapıyorlardı. Gazi Paşa ve
devrimcı cephe; Şeyh Sait'in doğuda söy-
ledıklerini Meclis'te. başı sanklı muhalif
mılletvekillerinden dinliyordu. Bunlardan
Ziyaettin Efendi, Meclis'te şunlan söyle-
mıştır: "Yenilile işret, dans, plaj sefasından
başka bir şey değildir. Müslüman kadınlar
edeplerini yitirme yolundadır. Din duvdu-
lan incitilmektedir. Yenirejimyalnızca ah-
laksızuk getirmiştir. Bunlar. 'medeniyetçı-
lik' adına yapılıyor." TCF içindeki karşı-
devnmcıler, başan sağladıklan takdırde.
Terakkiperver liderl ;rini Cumhunyet Halk
Fırkası liderlerinden ayıracak değillerdi.
Ancak lıderler bu gerçeği görmüyor. oy
kaygısıyla cesaretli konum alamıyor,
"Tavşana kaç, tazıya tut" taktiği uygulu-
yorlardı. İrtica öğeleri basına da sızmıştır.
Yaptıklan yoğun eleştırilerde hep din öğe-
si vardır: "Basuı, hükümeti geiişigüzel eleş-
tirirken. halk yiğınlannı hain maksatlan-
na alet etmek üzere &rsat bekleyenlere bu
firsaü Ncrdiğinin, hükümet kudretioi sarv
bğuun farkında bile değüdL"
Başbakan Fethi Bey'e göre isyan "ba-
sit bir eşkıyalık olayTndan ibaretti; yerel
önlemler yeterliydı. Terakkiperver Cum-
huriyet Fırkası'mn "irtkaya göz kırpüğu
yobaz ktşkırtmalannın ardında bulundu-
ğu" suçlamalanna karşı. muhalefeti şöy-
le savunuyordu: "Türkiye Cumhume-
ti'nin dini, İslamdır. Ben de clhamdüüllah
Müslümanım ve diıüme saygüıyım. Dinsel
inançlara hanginizsaygılı değüsiniz?" Do-
ğuda, vali ve kaymakamlardaşeyhlereya-
ranmaya çalışmakta. hep alttan almakta-
dır. Bölge halkı yoksul ve cahildi; malı. ca-
nı. ırzı şeyhlerin keyfinebırakılmıştı. Halk
tekkelerde. şeyhlere adeta taptınlıyordu.
Şeyh Sait, lngılizlerin çıkarttığı Nastu-
rilsyanı'ndadarolalmıştı. Kendi isyanın-
da da Ingilizlerden teşvik ve yardım gör-
müştür. Şeyh Abdüllatif ve Şeyh tsmail
sorgulannda şunlan söylemiştir "Şeyh
Sait, Diyarbakır'ı ele geçirerek İngihzfcrlc
bağlanü sağlayacak ve onlann yardımıyla
bir Kürt dev leti kuracaktı."
Şimdi. \akırı tarihimizin bu gerçekleri
ışığında, günümûz Türkiyesi'ne bakalım:
Şeyh Saıt"ın bayrağı: bu kez biri şeriat bay-
rağı. öbürü PKK bayrağı olarak, ikı ayn
gönderdedir. Şeyhler veraltından çıkmış-
tır. Bunlar da -tıpkı öncekiler gibi- "sade
dindariar" olmayıp, dünvasal otorite ve
para sahibidir. İşlerine geldikçe. çağa da
uymuşlardır: Artıkceptelefonlan, Merce-
des'leri. holdınglen. T\' kanallan \ardir.
Kendi deyişleriyle "demokratik düzenin
Müslünıanlar lehine olan çürük kapılan-
nı değerlendirmek" ıçın. müritlerını polı-
tikaya sokmuş. partı kurdurmuşlardır.
Stratejılen aynıdır: Önce propaganda, son-
ra cıhat'. Taktiklen de aynı: •'JMneldengi-
divor! L'lu Hakan Abdülhamit Han! Tür-
ki\c"dc 2 miNon fahi^e var! Mustafa Kemal
tngilizlerin adamıvdı! Kim Türkive Cum-
huriyeti'ni savunursa, yü/ünc rükürün!
Müslümanlar, içinizden bu kinieksiketme-
«n!" Kuşkusuz, bir yandan da "cihat" ha-
zırhğı içindeler
Politikada ve basında, çok daha fa/Ja iş-
birükçileri var: Terakkiperver Cumhun-
yet Fırkası artık bir değil. bırkaç tanedır.
Slogan aynıdır: Dıne saygı'.. Ancak asd
amaç. dinsel inançlan sömiirerek ov top-
lamaktır. Karanükserûvenkri,Türkiye"vi
nereye götürür, ya düşünemezier ya da
umurlanndadeğildir. Şakşakçılan olan ga-
zeteler, dergiler, radvo ve telev i/yonlar. va-
zar ve konuşmacüar saymakla bittnez. Do-
lavlı işbirlikçileri. van-aydınlar, dönek sol-
cular. 2. cumhuriyetçilerdir. Bunlar sözde
düşünce özgürlüğünü ve demokrasıvi sa-
vunurlar; ne var ki özgürlük ve demokra-
si düşmanı olan din dogmatizmi karşısın-
da suspus olur. dut yemış bülbüle döner-
ler.
Irticayı büyüten bir faktör de, "Fethi
Bey politikasrnı sürdüren 1938 sonrası
hükümetleridir Özellıkle 1950Terin
DPsi. AP. CHP-MSP. 12 Eylül. ANAP.
DYP-SHP ve bugünkü REFAHYOL hü-
kümetleri; "dine saygı" kuramsal mantığı
içinde. pratıkte şeriatçı yayılmaya göz
yummuş, yardımcı olmuşlardır. Buna bağ-
lı olarak da ortalıkta kimi şeriatçı. kımı
suspus oturan kaymakam ve valilerden.
müdürlerden, savcılardan, yargıçlardan.
öğretmenlerden. rektörlerden. öğretım
elemanlanndan geçılmıyor. Halk, büyük
bölümüyle yıne eğitımsiz ve yoksul; v ine
kim daha güçlü ve etkıliyse ona koşmak-
tan başka çıkar yolu yok.
Sahnede yabancılar da hazır: Şeriatçılı-
ğm, başta ABD, Sngihere ve Almanya ol-
mak üzere, Batı emperyalizmi ile ışbirli-
ğı vıne sürüyor. "Yeşil Kuşak Projesi",
"Şeyh Kıbnsi" ve "Kara Ses" olaylan; bu-
nun en çok bilinen kanıtlandır. Bunlara.
geçmiştekinden farklı olarak. bir de İran.
Suudi ve Libya desteği eklenmış.
Demokratık düzende laiklik ilkesi: dev-
letçe içtenlikle korunmadıkça. vobazlarla
çıkarcılar "dine savgı"dan "din sömürii-
sü"ne -aralanndaki çok ınce çızgıyi kolay-
ca aşarak- geçmeyı sürdürecek. Şeyh Sa-
it'ler de eksik olmayacaktır.
Şeyh Sait isyanı "karşı-devrinı''in ilk
adımıvdı. Sonra da denendi. Yine sahne-
lenıyor. Oyun aynı oyun. karakterler aynı
karakterler... Yalnız aktörler değışmış.
Laikler, özgürlükçüler. demokratlar! Bu
sınsı oyun karşısında hâlâ seyırci mi kala-
caksınız? 1925'ı anımsayınız. Kalkınız ve
birleşiniz! Halkımız; bu yıkıcı cepheyi
akıl sahibi kılacak demokratık bir karşı
gücün varlığını. amk bütün ağırhğı ve gör-
kemivle hissetmek istivor.
(*) Metin Toker, "Şeyh Sait ve İsyanı'
Akıs Yavmlan. Ank., 1968. 136s. '
ARADABIR
NEŞET KILIÇARSLAN
Türkiye Ziraatçılar Derneği
Eğitim Yayın Sekreteri
Önce Kamyon,
Sonra Ekmekler, Sonra da...Suskun, asil ve necip Türk kavmine dönüştürül-
mek istenen ulusumuzun, dili çözülmese de med-
ya sayesinde gözleri görür oldu... Yıllardır ezan,
Kuran, bayrak diye dıye oy avcılığı yapan bezirgân-
lan, vatan, millet, sakarya hamasi nutuklanyla halk
dalkavukluğu yapan ucuz popülistleri ekranlarda
gördü ve tanımış oldu.
Vatan ve millet sevgisinden zerre kadar nasibini
almamış, birtek gün bile Türk bayrağının karşıan-
da yüreği yağ bağlayarak gururia selama cturma-
mış, bağımsızlık gibi ulusal onur kavramı ile tanış-
mamış, barış gibi evrensel insan sevgisinden yok-
sun, kaşarlanmış, müptezel kasaba eşrafı lafazan-
lann; Çatlı'ları ile çeteleriyle, cinayetlerıyle, esrar-
ları ve eroinleri ile ihanetlerine korumalarıyla, çem-
ber çember sakallanyla, yatlarıyla, yalılanyla, Mer-
cümekli kasalanyla, 148 ö'üzkırksekiz) kilogram al-
tıntarıyla, oğullarıyla kızlarıyla suçüstü yakalanıp
rezil rüsva olarak gerçek kımliklen ortaya çıkmış-
tır.
Ülkemizin Z takımı bu kasaba eşrafı lafazanlan;
demokrasiyle yönetilen dünyanın hiçbir ülkesinde
bırakın milletvekilliğini, bakanlığını, başbakan yar-
dımcılığını, başbakanlığını.. sokaklarda sıradan bi-
rer insan olarak bile gezdirmezler. Gelgelelim bu
asil ve necip Türk kavmi durumuna getirilmek is-
tenen ulusumuz, canından bezmiş olmalı ki bun-
ca başıbozukluğa, faili meçhullere, yokluğa yoksul-
luğa, işsizliğe, can güvensizliğine karşın ayaklan-
nın üstüne dikilerek bu kapkaççı, üçkâğıtçı düzen-
bazJara önce meydan meydan, ardından hemen ilk
seçimde sandık sandık dur demesinin zamanı ge-
lip geçmektedir. Bu millet bu treni de kaçınrsa vay
halimize. Çünkü bu son trendir. Birileri demokrasi-
mizin raylarını sökmeden bu trene binmeliyiz.
Gelelim ekmeğe. Adeta sandviçleşmiş, 15 bın li-
radan satılan ekmeği, halk ekmek kuyruklarında
birkaç bin lira ucuza alabilmek için sabah saat dört-
lerde kuyruğa giren tüketici ile buğdayı tüccar ve
simsarlarca tarlasında ucuza kapatılan üreticinin
derdi sorunu ortaktır. Her iki kesimin biletleri elle-
rinde son trene binerek hakça ve halkça bir düze-
ne doğru yol almaları zorunluluktur. Hal böyle ol-
masına karşın ne acıdır ki bu iki kesim sanki bir el-
leri yağda bir elleri baldaymış gibi duyarsızlıklan,
umursamazlıklan ve adil denilen rezil zulüm yöne-
timlerine oy vermelerinin mantıki, siyasi, ahlaki,
sosyolojik hiçbir boyutu ve izahı yoktur. Ekmeği-
mizle oynayanlann ekmekleriyle oynamalıyız. Unu-
tulmamalı ki zor oyunu bozar. Bizler böylesi bir uç
noktada "Ekmek bir milyon olsun da yiyen yeme-
yen belli olsun" gibi şablon sloganlar atamayız. Bu
millet bir kere daha dibe vurursa, yeniden bir Mus-
tafa Kemal bulamayız. Bize düşen fanteziler üret-
mek yerine hayını, hırsızı, düzenbazı, madrabazı..
kısaca ülkemizi bu duruma getirenleri teşhir et-
mek, üretenle tüketenin çıkariannın ve kurtuluşla-
rının ortaklığını savunarak sağlamak ve geniş halk
kitlelerinin yanında saf tutup bugüne kadar oldu-
ğundan daha sıkı yılmadan ve usanmadan yer al-
maktır. Şurası unutulmamalı ki örgütlenmemiş top-
lumlara toplum bile denemez.
Bizler kamyonla, "Önce ekmeğe uzanır elleri-
miz" diyen şair Hasan Hüseyin'in dizesiyle yoğ-
rulup mayalanırken hiç de beklenmedik bir zaman-
da bir de Fadime çıktı ortaya. Ülke gündemine
hoş geldin Fadime. Laik Cumhuriyet Türkiyesi'ne
70 bin cami ve yüzlerce imam-hatip okulu sanki az
gelmiş de uydurma tekkelere, tarikatlara ve onla-
nn sözde şeyhlerine, (güya) Allaha yakın olma adı-
na bekâretini teslim etmek, aldatmacasında kalan
Fadime, ben sana ne diyeyim... insana hiç sor-
mazlar mı? Boy bürüğünü bürünüp dini bütün biri
olmak uğruna çember sakallı AN Kalkancı'nın kol-
lanna niye atıldın, aklını niye kullanmadın? Ya sü-
pürge sakallı Aczmendi şeyhi Müslüm Gündüz'ün
koynuna girmek! Tanrım, insanımızı, verdiğin
akıl'üan ayırma!
Her şeye karşın her işte bir hayır vardır deyip, "Yi-
ğidi öldür hakkını yeme" özdeyişimızden yola çı-
karak vatan Fadımelere, Emirelere minnettardır di-
yelım: Pislikleri ortaya döküp halkımızı uyandırdılar,
din bezirgânlannı, şeyh taslaklarını tanıttılar.
Kahpeler, Dönekler, Yalancılar, Yalakalar!
ALİ NAMİ Emekli Fransızca Öğretmeni
ize. mutlulu- her gece "iştah hanlannday-
Bğu öğretme-
dıler. mutlu-
luğun resmi-
nı çızemeyi-
şımiz ondan-
dır. Bize, savaşmayı öğretti-
ler, at binmeyı öğrettiler. Bi-
limi, sanatı anlatmadılar. Bi-
ze, silahı öğrettiler. coşkula-
nmızı. sevinçlerimizi dile
getirmeyi beceremeyişimiz
ondandır. Bize, at sırtında
ülkeler fethetmeyi öğrettiler.
"Fatıh'in, Yavuz'un tonın-
lanyız" dediler.
Atatürk'ün. "Küıçla top-
rak alanlar sabanla toprak
işlevenlere yenilmek ve so-
nunda yerterini onlara bı-
rakmak zorundadıriar"
(Behçet Kemal Çağlar, Ata-
türk'ün Söylevleri, s.102)
sözünü hiç söylemediler. Bi-
ze, acı, yoksulluk ve yokluk
gösterdiler, adına da alınya-
zısı dediler. Kurtuluş Desta-
nı yazan bu dev halkın, gün
gelip kendi geleceğıni bir
kez daha kendisinin yarata-
bileceğini düşünemediler.
Bize, tarih dediler, Osman-
lıyı gösterip övündüler.
Atatürk'ün, "Osmanh ta-
rihi,baştan sona hakanlann.
padişahlann, kısacası kişüe-
rin, bir parça da mutlu azın-
hklann davranışlarını ve gi-
rişimlerini sayıp döken bir
destandan başka bir şey de-
ğildir" (B.K. Çağlar, â.&c
s.104) sözünü hiç söyleme-
diler. Bize. gözyaşını öğret-
tiler. Ağıtlaryaktırdılar, ara-
besk batağına ve karanhkla-
ra gömdüler. Banş ve kar-
deşlik türküleri söylemek
için halaylarla. samahlarla
toplandığımız Sıvas'ta, gün
oldu yaktılar. Kahramanma-
raş'ta ve Çorum'da katletti-
ler. Zemheri ayazında bom-
baladılar. Çığliklanmız tari-
he kara bir leke olarak geç-
ti. Anadolu'nun dağlannı.
pınarlannı, sulannı. ekme-
ğini. bize haram ve yasak et-
tiler. Ağaçtık, kuruttular,
sapsan eyledilerbizi. Yeşili-
mizı kıskandılar. Anado-
lu'nun ak, helal sütünü em-
mek istedik. pörsük memeli
Amerika'yı ve Iran'ı sundu-
lar. Binlerce yürektik, doğ-
radılar. Gençtik, gencecik-
tik, umut doluyduk. astılar.
Kendileri talan zihniyeriyle
ken (sofralannday ken)" kur-
saklanmıza her gün yeni dü-
ğümler attılar. adına da "ke-
mer sıkma" dediler.
Atatürk'ün. "Gerçekten
şunun bunun oyuncağı olabi-
len uluslar, haklannı bümi-
yorlar demektir. Şereflerini
korumuvorlar demektir ve
böyle uluslar başkalannın
denetimini de hak etmişler
demektir" (B.K. Çağlar,
a.g.e. s.20) sözünü hiç söyle-
mediler. Dostça. halkça
uzattığımız sıcak, temiz,
ama nasırlı. emekçı ellen-
mizi sevmediler. "baba"lık
. oyunlanylaoyaladılar. Halk
ve mutlu azınlık uçurumu
iyıce derinleştırilirken, eşit
gelır dağılımı. emeğin hak-
kı, hukuk. adalet. düşünce
özgürlüğü. insan haklan.
onur. erdem \ e ıdealizm de-
ğerleri için, "Güneş ufuktan
şimdi doğar" sözlenyle yü-
rüdük. çözümsüz, "YoUar
yürümekle aşınmaz" diye-
rek umursamadüar ve umut-
lanmızı kırdılar.
Düşlerimızde yarattığı-
mız mutluluğu bile kıskan-
dılar, yasakladılar. Öğret-
menlerimizin. öğrencileri-
mızin, işçilerimizın. me-
murlanmızın üstüne, tekme-
lerle, yumruklarla. coplarla.
çelik muştalarla ve silahlar-
la geldiler.
Atatürk'ün. "...Ulusumuz
da düşünce özgürlüğü bakı-
mından bütün dünyadaki
ilerleme ve gelişmelerle kı-
yaslanınca, biraz değiL çok
geridir" (B.K. Çağlar, a . ^
s.40) sözünü hiç söylemedi-
ler. Bize, özgürlüğü öğret-
mediler. Okumanın, yazma-
nın, düşünmenin, eleştirinin,
üretımin ve değiştırmeye ça-
lışmanın dışında, her şeyin,
hatta fahişeliğin, yavşaklı-
ğın ve her türlü ucuzluğu,
yozluğu yaşamanın özgür-
lük olduğu sanısını yerleş-
tirmeye çalıştılar. Içimizden,
onurlu insanlar çıkardık.
Dünya önlerinde eğilirken
vatan haini dediler. Maryay-
la kol kola, el elegezdiler. hat-
ta aynı odaları ve vataklan
paylaştılar. Pıslık kokan ne-
fesleri ve ığrenç ayaklanyla
bizi çiğnediler. Anlamadılar.
bilmediler. dinlemediler.
duymadılar, görmediler.
sevmediler... Vatanlannı.
başka uluslara peşkeş çekıp
yabancı uvruk pasaportla-
rıyla övünen \e "Türki-
ye'nin geleceğinde bir umut
görmediklerinden, yatınm-
lannı başka ülkelere aktar-
dıklannı" açıkça söyleyebı-
len cüretkâr vatansızlar (as-
lında üç beş pasaportlu çok
vatanlılar). mutluluğun, baş-
ka uluslann kucağına otur-
makla gerçekleşebileceği
gafına düştüler.
Atatürk'ün, "_.Meclisler-
le idare edilen memleketler-
de tse en tehlikelidurum, ba-
a millervckillerinin v abancı-
lar adına çalınmış ve satın
alınmış olmalarıdır. Millet
Meclisi'ne kadargirme volu-
nu bulabilen vatansızlara
her zaman rastlanabileceği-
ne tarihin bu konudaki ör-
neklerivle hükmetmek zaru-
ridir"(Nutuk,c.2. s.342) sö-
zünü hiç söylemediler. Oy
alabilmek için her türlü oyu-
nu deneyen "gaflet ve dala-
let" ıçerisindekiler, yıne ça-
pul (yağma. talan) zihniye-
tıyle. sahte Atatürkçü, sahte
cumhuriyetçi. sahte milli-
vetçı (Ataturk mılliyetçili-
ğinden uzak, farklı) sahte
halkçı. sahte devletçı. hatta
ilkel görüntülü kafalannda-
ki ilkel beyınlerinın. ilkel,
onaçağ karanhk düşüncele-
nvle (düşüncesızlikleriyle)
sözde yeniden yorumlaya-
rak. sahte laik bile olabildi-
ler. Ellerine geçen ilk fırsat-
ta bıreysel çıkarlannı. istek-
lerini. hırslannı. kın ve nef-
retlerıni. milli çıkar maske-
sı altında şehv et, heyecan ve
hezeyan içerısınde. ağızla-
nndan salyalar akarak kus-
tular. kanla ve sembolik işa-
retlerle yoğurdular.
O dönemlerde devlet
sembollüğüne kurt başı tek-
lif edenleri reddeden Ata-
türk'ün. "Bunlann hiçbirisi
bugünkü dünvanıızın içinde
kurulan yeni bir devletin ar-
ması olamaz. Devletin arma-
sınu sembolik bir insan başı
olarak simgeleştirmeli. Bu
dünyada her şey insan kafa-
sından çıkar. Bir insan başı-
nın ifade etmeyeceği hiçbir
şey düşünemiyorum" (Afet
Inan, Mustafa Kemal Ata-
türk'ten YaztbJdanm. s.37)
sözünü hiç söylemediler.
Biz, kırmızı zemin üzenn-
de beyaz ay yıldızlı tam ba-
ğımsız bayrağın altında ya-
şayan onurlu halk, neyi hak
etmediğimizi biliyoruz, söy-
lüyoruz ve Atatürk'ün sözü-
nü tüm ulusa haykırıyoruz:
"Hükümetlerin yaptıkla-
n yersiz olur, zaraıiı olur da
ulus sesini çıkarmaz ve ortla-
n düşürmezse bütün eksik-
liği benimsemiş. bütün suça
katılmış demektir." B.K.
Çağlar, a.g.e., s.20).
Kahpeler. yalancılar, dö-
nekler, çapukular, yalakalar
bizi yok saydılar. Becereme-
diler, aldandılar. Susturula-
bilir mi Anadolu'nun Tür-
küsü, "Hava kurşun gibi
ağır" olsa da artık biz. nice
yüzyıldan beri "ezflmışler"
değiliz
Biz rüzgânz, yağmuruz.
biz "mîlyon gemiyiz", biz
denizız. biz türküyüz, Ana-
dolu'yuz, biz halkız...
Bu kadar çok ürünü biz bu ilana
sığdıramadık. Ama Leitz-Manu, ofisinizîn
tüm ihtiyaçlarını bu kataloğa sığdırdı.
ARKADAŞ,
Şeker Bayramuuz
kutlu ola...
Ne olurduyaşam
hep bayram olsa.»
DOGAN KATIRCIpĞLU
"ARKADAŞ KULÜBÜ"
Yönetim Kurulu Başkanı
BAŞBAKANLIK GUMRÜK MÜSTCŞARLIGI
GÜMRÜKLER GENEL NltTDÜRLCĞlI
TSTANBUL GÜMRÜKLERI
BAŞMCDÜRLÜĞÜ
(Hukuk İşleri ve Kaçakçüık Şb. Md)
Konu- B.07.0.GUM.1.I0 00
Sayı:09'HtK 10 51970(34 U 1075) 11337
Isianbul İ Aslıye Ceza Mahkemesı'nın esas: 1993 188 ka-
rar 1993/211 sayılı, 09 12 1993 günlü karan uyannca idare-
mıze 18.989 000 TL para cezası ödemeye yukümlü Ahmet Ök-
süz kararda belırtılen adresınde bulunamadığından mezkûr pa-
ra cezası tahsıl edılemcmektedır. Tcblıgata esas olacak ba^ka-
cabıradresı bılinmedığınden. 7201 ^avılı Tebhgat Kanunu'nun
28 ve29 maddelennegöreılanenteblığınekararvenldı.Teb-
ligat yenne kaım olmak üzere teblığ olunur. Basın 5004
CUMHURIYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
'Kavmi Necibi Arap'tan
'Kavmi Necibi Acem'e
Yukandaki Arapça tamlamalar Cumhunyet'ın ilkelerine
uygun değil, ama bir anlayışın yansıtılması açısından önem
taşıyor.
Kavmı Necibi Arap'ın karşılığı Asil Arap Ulusu. İslam pey-
gamberinin Arap oluşu, bizım bağnaz dıncılerde Araplara
karşı aşın bir hayranlık yaratmıştır. Bu hayranlık, Osmanlı
imparatorluğu'nun son döneminde Araplann Osmanh'yı
arkasından vurmasına karşın bitmemiştir. Bu görüşün yan-
lışlığını. kızgınlıkla ortaya koyanlardan bın de şenatçılann
sait kendi şairlen ımış gibi göstermeye kalkıştıklan Meh-
met Akif'tir.
Refah Partisi'nin DYP'nin katılımıyla tek başına iktidara
gelmesınden sonra bu söyleme bıryenisi eklenmiştin "Soy-
lu Acem Ulusu". Acem kelımesi, Türkçe sözlüklerde Müs-
lüman iranlılar ıçın kullanılan ısim olarak tanımlanmaktadır.
Bu gelişmeyı sağlayan da Humeyni'nın Iran'da gerçek-
leştirdiğı şeriatçı duzenı ornek alan ve onun yolunda yürü-
meyi kendılenne ilke edınen Refah Partılılerdir. Sincan'da
düzenlenen Kudüs Gecesı'nde yaşananlar, bu ilkenin ya-
şama geçınlmesi ıçın atılan adımlardan sadece biri olmuş-
tur.
Dikkati çeken bir başka nokta, şenatçılann hınçlannı al-
mak için yine basın mensuplannı seçmiş olmalandır. Inters-
tar televizyonunun muhabıri meslektaşımız Işın Gürel'e
yapılan saldınyı ancak yeni bir kavram bularak değerlen-
direbiliriz. HBB'nın karneramanı da bu saldından nasibini
alanlardan bın olmuştur. Saldırganın TV kameralan karşı-
sında gerekçesinı açıklarken söylediklen sözler, Erbakan
Hoca ve özellıkle Bay Kazan'ın kendılerınden yana olma-
yan basın mensuplannı suçlamak için söyledikleri cümle-
lerin bir tekrandır. Bu saldınnın manevı tahnkçılen de RP
yöneticıleridır. Oynanmak istenen oyunun geri tepmesı bu
nedenle de önem taşımaktadır.
"Türban" ve "camı" temalannın, gerçekte şeriatçı görü-
şün yayılmasında ve kamuoyunun demokrası adına bu
yolla etkilenmeye çalışılmasında kullanılmakta oldugu. dün
bayram namazı öncesınde bir kez daha belgelenmıştir. La-
iklenn türbanı önleyerek ınanç özgürlügüne, cami yapılma-
sına karşı çıkarak ibadet özgürlüğüne engel olduğunu ve
"Müslümanlara zulum yaptığım" ileri sürenlerin foyası or-
tayaçıkmıştır. Bayram namazı kılmak ıçın Dolmabahçe Ca-
misı'ne gelen Endonezyalı bir bayan turist, camiye sokul-
mamıştır. Hem de "Benım ülkemde kadınlar bayram na-
mazı kılar" diye direnmesıne karşın, ibadet özgürlüğü elin-
den alınmıştır.
Şeriatçı tırmanışı "islamın siyasallaşması" olarak yorum-
lamaya çalışan kimi solcu ve demokrat aydınlanmız. Tür-
kiye'de hangı ülkenın şeriatının ornek alınacağını soruştur-
mayı da göz ardı etmezler artık sanınm.
•
Müessese Müdürümüz Erol Erkut, çok uzun yıllannı
verdıği Cumhuriyet'tekı eylemli çalışmasından aynldı. Ne-
redeyse kısa pantolonlu denebılecek bir yaşta Cumhuri-
yet'e girerek başanlı ve özvenlı bir çalışma dönemı geçi-
ren Erkut. bundan sonrakı katkılarını Cumhuriyet'ı yayım-
layan Yeni Gün'ün Yönetim Kurulu üyesi olarak sürdüre-
cek. Kendisine teşekkürtenmızi sunuyoruz.
•
"Aydınlık için bir dakıka karanlık çağnsı" sadece yurti-
çınde değil, Kıbns'ta da ıçtenlikle uygulanıyor. Dome
Otel'de hem tatıl hem de eğıtım yapan bir öğretmenler gru-
bunun katkısı ile eylem yurtdışında da uygulanma alam •
buldu. Dinozor'un "Işığı kapatamıyorsan bnrdakika gözle-
hnı kapa" çağnsı da TBMM'nin gece çalışmalan sırasında
tutanaklarageçti.
•
RP'nin türban kararnamesı, Taksim ve Çankaya'ya ca-
mi, Sincan Betediyesı'ndekt Kudüs Gecesı gibi antilaık çı-
kışlarının ardından, halktaveTürkSılahlı Kuvvetlen'ndear-
tan gerginlikle birlikte, hükümet içinde çıkan tartışmalar, ye-
ni hükümet modeli arayışlan. parlamento büromuzdan Tü-
rey Köse, Ayşe Sayın, Dürdane Kocaoğlu, Sebahat Ka-
rakoyun, Hülya Karabağlı tarafından kamuoyuna duyu-
ruldu.
• Arkası l ?. Sayfada
Ofiste Hıtiyaeınız olan h»r çe^it ûriin l«Hı-Manu
Kataloğu yte elinizin attında.
Östelik bu katalog ücretsiz.
Tek yapmanu gcntan Istek Fofmu'nu doMurap,
aşağKMri adıe*e yofamak.
MANU
»a# fcoJunu ı
" Leitz-Manu Katalog İstek Formu Q
• İsim: - --
• Kuruluş: -
\ Unvan:
* Adres'
, Işa'e'lı yerdAn kest
* (0212; 270 26 27 n
Yaş:
rek PK S9 80212 Tefvttuy» İstanbul adrea"« ya üa