22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Özürlüler ve Toplumsal Sakatlık Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR 3 Aralık, Birleşmiş Milletler ta- rafından "Uluslararası Özür- lülerGünü" olarak ilan edilmiş- tir. Amaçlanan. şu ya da bu ne- denle doğuştan ya da yaşam sürecinde özürlü duruma düş- müş msanlann, insan haklanndan eşit ve eksiksiz olarak yararlanmalannı ve top- lumdaki her türlü etkinliğe katılmalannı sağlamaktır. 3 Aralık'ta tüm dünyada, toplumlan, özürlülerin varlığından ve so- runlanndan haberli kılmak, halkı bu ko- nuda bilinçlendirmek, yöneticilerin ve kararodaklannın ilgilerini çekmek ama- cı ile çeşitli gösteriler düzenleniyor. Hiç kuşkusuz Türkiye'de de bu türlü etkinlik- ler yer alacaktır. Ben bu yazıda "•ÖzürlüJer sağlıklı in- sanlarla eşithaklara,oianaklara ve firsat- lara kavuşmalıdırlar" öneri ve dilekleri- mi ileri sürmek yerine yurdumuzda bu- nun önündeki engelleri ele almayı ve ko- nuyu böyle işlemeyi yeğliyorum. Bilin- diği gibi yüzde 2'lere varan doğumsal sakatlıklar var. Yaşam sürecindeortayaçı- kan yüzlerce hastalık var. Bunlann için- de küçümsenmeyecek bir bölümü kalıcı bedensel, zihinsel özür yaratıyor ve pek çoğu teda\ i edilemiyor, iyileşemiyor. Ge- netık hastalıkJar bunlar arasmda yer alı- yorlar. Yurdumuzun bazı bölgeleriade yüzde 30'lara varan akraba evliliklen ge- netik hastalıkJann sayısını arttınyor. Ul- kemızde önlenemeyen hatta azaltılama- yan trafik kazalanndan arda kalan çok sa- yıda insan beden özürlülere katılıyor. Ge- nel olarak özürlülerin toplumun yûzde 10'unu oluşturduğu tahmin ediliyor. Bi- zim, bunun hayii üstüne çıktığımızı kes- tirmek (tahmin etmek) sanınm yerinde olur. Toplumsal (sosyal) sakatlık (socially disabled) kavTamını 30 yıl önce Danı- marka'da öğrenmiştim. Evlenmemiş an- nelere devlet ve toplum bu gerekçe ile sa- hip çıkıyor, sorunlannı, onlan banndıra- rak, iş bularak, çocuklanna bakarak çö- züyordu. Sosyal sakatlığın Türkiye'de iyice yaygın oiduğundan kuşku duyan olabilir mi? Geçim sıkıntısı, işsizlik, eği- timsizlik. sağlık hizmetlerinin yetersiz- liği, bağnazhk vegelişen. büyüyen, güç- lenen mafya ve çete egemenliği gibi so- runlarla boğuşan Türk halkının büyük çoğunluğunu sosyal özürlü kategonsine koymakta duraksar mısınız? Dünya lıderlerinin ve politikacılann özürlü oluşundan (disability) ve bunun so- nuçlanndan bu sütunlarda söz etmiştim (25Ekim 1997günlüCumhuriyet).Dün- yanın önde geien nörologlan bu konuya el atarak önemli bir girişimde bulundu- lar. Buna işaret etmeden geçmek istemi- yorum. Bedensel \e zihinsel özürlüler konusunu ele alırken sorunun bu yönü- nü görmezlikten gelebilir miyiz? Tüm dünyada, gelişmiş ülkelerde özürlüler için ortak hedef onlann yaşam nitelığini (kalitesini) yükseltmektir. Onlann insan- ca yaşamalannı sağlamaktır. Biz de elbet- te yurdumuzda bu hedefi benimsiyoruz. Kuralmuş. olan çeşitli dernekler bu doğ- rultuda övgüye değer çabalar gösteriyor- lar. Yazık ki önümüzde çok büyük engel- ler var. Türkiye'de gelir dağıhmındaki büyük adaletsızliği, sağlık sistemimiz- deİci yanlışlıkJan, eksıklikleri. plansız ve pervasız özelleştirme ginşimlerini birçır- pıda sayabiliriz. Sağlık hızmetlerindeki yetersizliğin yol açtığı çok sayıdaki tanı yanlışlıklan ya da yıllar süren gecikme- ler, üzerinde durulması gereken acıkJı bir gerçeğimiz. Tedavisi olmayan hastalıkla- ra yakalanmış insanlara öncelikle doğnı tanı konmalı, bunun ardından onlara ar- tık yaşam niteliğini yükseltmeyi amaçla- yan organizasyonlarel atabilmelidir. Oy- sa insanlanmızın büyük çoğunluğu has- talıkJaj konusunda bilgisiz ve bilinçsiz- dirler. Onlann bu yetersizliğini ıstismar eden çok sayıda şarlatan, denetımsiz ic- rayı habaset etmeyi sürdürüyorlar. Tür- kiye'deki sağlık ve sosya] güvenlik sis- temleri de özürlüleri tüm sorunlan ile kucaklayacak durumda olmaktan uzak- tır. Bugünkü Türkiye'nin içinde bulun- duğu koşullarda bedensel ve zihinsel özürlülerle ilgilenen demeklerin bu alan- da önemli roller oynayabileceğini düşü- nüyorum. Ama tüm dünyada olduğu gi- bi onlann devletin desteğine gereksinim- leri var. Devletle iyi ve verimli ışbirligi yapmalan zorunlu. Yönetimin gösteriş- ten, oy kaygısından ve popilizmden uzak gerçek bir özürlüler politikası oluştur- ması lazım. Yenı bir sosyal devlet anla- yışı ve yakJaşımı ile özürlü insanlann in- sanca yaşamlannı sağlayacak politikala- ra, ciddi projelere ihtiyaç var. Öyle ki.. şu kaldınmlan döşerken, çevre düzenle- mesi yapılırken, otelleri, tiyatro \e ope- ra bınalannın mimarisini planlarken, bü- yük marketleri ve alış-veriş merkezlen- ni hazırlarken oraya tekerlekli sandalye- de yaşamını sürdüren insanlann da girip çıkacağı unutulmasın. Onlann da eğitim gönneye. meslek edinmeye. yetenekleri- ni geliştırmeye, tiyatro. opera seyretme- ye haklan olduğu anımsansın. Sakatlığı, beden özürü yaratan nedenleri en aza in- direcek önlemler alınabilsin (25 yıl ön- ce Amerika 'da metropolıtan operasını iz- lerken ön sıralarda yer alan 20-25 kadar tekerlekli sandalyelı seyircıyi hiç unuta- mıyorum). Yakın bir tarihte yasa ile ku- njlan özürlüler yönetimı başkanhğının siyasal etkilerden, baskılardan, kayırma- lardan uzak gerçekçi ve verimli çalışma- lar yapmalannı dilerim. Türkıye'nin bilimin öncülüğünde, yol göstericiliğinde, bütünlük içinde kalkın- maya ihtiyacı var. Globalleşmenin, dün- yanın büyük güçlerinin empoze ettiği Ye- ni Dünya Düzeni'nin, sosyal devlet an- layışınıyok eden tehlikeli bir gelişmeol- duğunu Türkıye'deki yönetimin ve tüm toplumun çok iyi aniaması ve kavrama- sı gerekiyor. BÛZHTME Türkıye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. EraipOzgen'in dünkü 2. sayfamız- da yayımlanan yazısında elımize ula- şan mernin hazırlanışı sırasında atlanı- lan bölüm. anlam değişikJiğine yol aç- mıştır. 4. sütunun 20. satınndaki cüm- le şöyle olacaktır. Düzeltiriz. "Teklifte yer alan ve Anayasa Komis- yonu'nca da kabul edilen smırlamaya ne- den gereksinim duyulduğu ve örneğin cezası bir yıldan beş yıla kadarhapis olan hizmet nedeni ile inancı kötüye kullan- ma suçunda (TCK. md. 510) dokunul- mazlık söz konusu olmayacak iken ceza- sı 24 \ıl ağır hapisten başlayan ve suçiis- tü hali olmayan bir kasıtlı adam öldür- me suçunun (TCK. md. 448) failı oldu- ğu iddia edilen milletvekilinin dokunul- mazlığa sahip olmasının nedeni anlaşı- lamamaktadır." Felsefe Öğretimi ve Felsefi Eğitim II Prof. Dr. BETUL ÇOTUKSOKEN fst. Üniversitesi Felsefe Bölümü B ir önceki yazımda (28 Ekim) genel varolmasından söz edilebilir; ya da istenen budur.) çizgileriyle felsefe öğretiminden söz etmiş ve aslında tüm eğitim/öğretim düzeninde felsefi eğitimin ne denli önemli olduğu üzerinde durmuş- tum. Bu kez. felsefi eğitimin yay- gın bir biçimde, genel eğitim dizgesinın temelin- de yerinı almasının yanı sıra felsefe öğretiminin da- ha somut bir biçimde, özellikle yükseköğretimde nasıl örgütlenebileceği konusuna dikkat çekmek is- tiyorum. Felsefe öğretimi daha uzmanca bir biçimde. ede- biyat fakültelerinde, fen'edebiyat fakültelerinde ya da eğitim fakültelerinde yer alan felsefe bölüm- lerinde. felsefe grubu eğitimi bölümlerinde yapıl- maktadır. Ancak diğer alanlarda öğrenim görenler için de -küçük çaplı da olsa- bir felsefe öğretimi gerçekleştirilebilir. Nitekim bu türden uygulama- lara az sayıda da olsa, kimi yükseköğretim kurum- lannda rastlanmaktadır. Fakat bu öğretimin sürek- lilik kazanması ve kurumsallaşması gerekmekte- dir. Felsefe öğretiminın hemen tüm yükseköğretim kurumlannı kapsayacak biçimde^geoişletilmesj kimseyi ürkütmemelidir. Burada arrıaç)_felsefenin sınırlannın ötesine geçerek, her şeye hükmedecek bir konuma; eskilerin deyimiyle. 'bilimkrin, bilgi- lerin kraiiçesi' durumuna getirilmesi değildir. Böy- le bir düşünüş olsa olsa, varolanlar arasında bir sı- ra düzeni (hiyerarşi) olduğunu ve bu sıra düzeni- nin bilgı dallanna da yansıması gerektiğini ileri sü- ren görüşler için söz konusudur. Ancak ne varolan- lar arasında ne de bilgi dallan arasında böyle bir sıra düzeni vardır; ya da bir ast-üst ilişkisi vardır. (Tümüyle kurmaca olan sıra düzenlerinin insanla- rarası ilişkilerde, o da bilgiye dayalı olarak ancak Felsefe öğretimini bilinçli bir biçimde yaygın- laştırmada iki tür amaç söz konusudur. Tümüyle öğrenciyi hesaba katan birinci amaç doğrultusun- da. öğrenilen, eğitimi alınan uzmanlık alanının fel- sefi temellerini anlamak. kavramak son derece önemlidir. Bu yolla, öğrenim/öğretim konusunun kuramsal tabanmın ne olduğu üzerinde öğrencide bir bilinç uyanışı sağlanabilecektir. Herhangi bir bilgi dalı. böyle bir bilinç uyanışını. kendi iç yapısına sıkı sı- kıya bağlı kalarak gerçekleştiremez. Felsefi bakış. felsefenin sürekli eleştirici, yorumlayıcı ve araştı- ncı tutumu, bilgi dallannın 'akh, rehberi, yolgös- teridsi" olmak gibi bir işlevi üstlenebilır. Örneğin, en geniş anlamında bilim felsefesi böyle biretkin- liği gerçekleştirmektedir. Öyleyse, felsefe aracılığıyla, öğrenim/öğretim ko- nusunun kuramsa] yönü daha iyi kavranabilır ve öğ- renci konumundaki kişi, neyi, niçin öğrendiğini daha iyi kavTayabilir. Bu nedenle, öğrenimi görü- len alanın öznitelikJeri felsefi bir bağlamda veri- lebılir. Örneğin tarih öğrenimi gören bir öğrenci, tarihin neliği, sınırlan konusundaki genel bilgile- ri felsefi bir b'akiş açısı altında edinebilir lkinci amaç ise, hangi alanda öğrenim görülü- yorsa, bizzat o alana ilişkin felsefe disiplininin so- ru ve sorunlannın öğrenilmesinin, mesleki bilgi- leri edinmede ve içselleştirmede sağlayacağı ya- rarlarla ilgilıdir. Yine tarih örneği ahnacak olursa, daha derinlemesine bir çalışmayla, tarih felsefesi. tarih metafiziğı, tarih bilimi, tarih biliminin felse- fesi arasındaki ilişkiler üzerinde durmak, tarih ya da tarih bilimi öğrenimi gören bir öğrenci için son derece zihin açıcı olacak ve onun yaratıcılığını art- tıracaktır. Doğa bilimleri alanında öğrenim görenler için doğa felsefesi ya da daha aynntılı bir düşünüş bi- çimiyle, fizık felsefesi, biyoloji felsefesi büyük yararlar sağlayabilir. Dil/dilbilim alanında öğre- nim görenler için dil felsefesi. dilbilim felsefesi; sosyoloji. antropoloji öğrenimi görenler için insan felsefesi. kültür felsefesi ya da toplum felsefesi dersleri, onlann konulanna farklı açılardan yakJa- şabilmelerindebüyükölçüdeyardımcı olabilir. Hu- kuk öğrenimi görenler için, başta hukuk felsefesi olmak üzere, etik ve onun yanı sıra, felsefi temel- lere dayalı insan haklan dersi sanınm hukuk gibi toplumda son derece önemli rolü olan bir alanda çalışacak insanlann daha sağlıkh düşünmelerini: bu alana ilişkin sorulara çok farklı açılardan da ba- kabilmelerini sağlayabilecektir. Günümüzde olup bitenlerle ilgili yorumlann. anlama çabalannın büyük bir hızla bireylere, top- luma iletilmesi büyük bir önem taşımaktadır ve bu iletme çabalan kamuoyunun oluşmasında belirle- yicidir. Hatta tam da bu noktada. iletişim ortamın- da yer alan -daha doğrusu yer verilen- konulann bireylerin düşünme gündemlerini doğrudan etki- lediği açıkça görülmektedir. Çok sık kullanılan bir terimle 'medya' büyük ölçüde belirleyicidir. Bu nedenle, büyük bir,.sorumluluk üstlenen medya mensuplannın dil kullanımına özen göstermesi ge- rekmektedir; aynca "özel yaşam"la, "kamusal ya- şam"ın sınırlannı çizmede etiğin onlara sağlaya- cağı yararlar, yapacağı uyanlar son derece önem- lidir. Evrensel nitelikli etik değerlere ilişkin bilgı kuşkusuz sadece medya alanında çalışacak birey- ler için değil, başta politikacılar olmak üzere, tüm toplum bireyleri için gereldidir. Örnekleri çoğalt- mak mümkün; yukanda verilen örneklere ek ola- rak, sanat alanında öğrenim görenler için sanat fel- sefesinin; eğitim alanında öğrenim görenler için de eğitim felsefesinin taşıyacağı önemi kestirmek da- ha kolay olacaktır sanınm. Öyleyse, yükseköğretimdekj tüm öğrenciler, fel- sefi temellere dayalı genel öğretim programlannın yaru sıra, kendi meslek alanlanyla doğrudan bağ- lantılı bir felsefe disipliniyle tanıştıklan takdirde, dar uzmanlık kalıplannın dışına çıkabılirler: in- sanlığin bilgi birikiminin farkına varabilirler: da- ha yaratıcı olabilirler; olup bitene daha geniş bir görüngeden (perspektiften) bakma alışkanlığını edinebilirler. Somut örneklerle amaçlan sergilenen böyle bir öğrenim/öğretim modeli ilkin, bünyesinde felsefe bölümü bulunan ünıversitelerde başlayabilir ve za- manla, tüm ünıversiteler için programlar oluşruru- labilir. Yeter ki bu konularda gerçekten düşünme- yi, proje üretmeyi önemli bir etkınlik olarak gören bireyler. öğreticiler. karar verme yetkisini elinde bu- lunduran kışiler bir araya gelebilsinler. Toplumumuzdaki açmazlann giderilmesi için çoğun önerilen maddesel tabanlı çözümler kuşku- suz gerekli, ama yeterli değildir. Yeterli olanı sağ- layacak olan, bireyleri gerçek kişi ve yurttaş konu- muna>ükseltebilecek önJemlerdir. lnsanı ilkin bi- rey, ardından da kişi ve yurttaş kılmada. bilimsel doğrulan da hesaba katan felsefe öğretiminin ve felsefi eğitimin payj büyüktür. - • -ı > Böyle bir öğretim'eğitim ülküsü, her türiüaynm- cılığı aşarak birçok insanın ortak bir zeminde bir- leşmesini sağlayabilir; kısa enmli çözümlerin, bi- reysel kurtuluşlann, aslında çıkmazyollar olduğu- nu, başka bir deyişle 'Ş'olsuzluk'" olduğunu göste- rebilir. Böyle bir eğitim, *bireyselkuıtunış''un "sa- nal bir gerçekMk*'ten başka bir şey olmadığını; kur- tulduğunu sanan insanlann da, olsa olsa sanal bir gerçekliğin "özne"si olduklannı sergileyebilir. Öy- leyse daha fazla geç kalmadan yaşamın içınden çı- kan felsefeye eğitim'öğretim alanında yol açmayı deneyelim. PENCERE Bayram Yakın... Merkez sağda, üç parti var: ANAR DYR DTP... Merkez solda, iki parti var: CHR DSR.. Dinci bir parti var: RR. Türk-lslam sentezi üzerine sıyaset yapan bir kü- çük parti var. BBR. Meclis dışında kalmakla birlikte önemi azımsana- mayacak bir parti var: MHR. Solda pariamento dışındaki muhalefeti oluşturan iki parti daha var: İP ve ÖDP... • -: • MHP'den başlayalım. Bu partinin mayasında "Komünizmle Mücadele Demekieri" bulunuyor; Sovyetleryıkıldıktan sonra bu işlevin kıymet-i harbıyesi kalmadı; 'Irkçı Turancı'ya da 'şoven milliyetçi' ideolojiye dayanan MHR Orta Asya'daki Türk toplumlan bağımsızlıklannı kazanın- ca ne yapacağını şaşırdı. PKK'ye karşı köpüren öf- keyi kullanarak toplumda taban genişletmeye çalı- şan 'Ülkücü Parti'nin geleceği ÂJparslan Türkeş öldükten sonra soru işareti... • Merkez sağdaki üç partinin var oluş nedenleri- ni açıklamak kolay değil... Ne siyasal görüşleri arasında bir fark var, ne de ekonomide ayn düşünüyorlar; demokrasiye gelin- ce, üçü de maşallah faşizme göz kırpıyorlar; Avru- pa'daki merkez sağ partiler gibi özgürlükçü degil- ler. Ancak siyasal iktidar kavgasında pastayı bölüş- mek için birbirieriyle didişiyoriar. • Ya merkez soldaki iki parti?.. DSP ile CHP'nin merkez sol tabanı yukandan aşa- ğıya niçin böldüklerini anlatmaya çalışmanın hiçbtr yaran yok!.. Sonuçta sol, gücünü yitirip, ülke yöne- timinde etkinleşemiyor. • Dinci ya da Islamcı parti kimliğini meşaılaştır- maya çalışan Refah'ın hali pür melali ortada'.. Anayasa Mahkemesi, Refah Partisi'ni kapatırsa, Türkiye'de yeni bir süreç başlar... Refah kapatılmazsa?.. Anayasadaki açık seçik yasağa karşın Türkiye'de dinci siyaset meşrulaşır. Anayasa Mahkemesi'nin karan, şeriatçılann elin- de anayasal belgeye dönüşür. Türkiye, büyük bir dönüşümün arifesindedir. Ülkedışandan kuşatılmıştır; ekonomide bir parti- nin çözemeyeceğı sorunlaria yüklüdür. Çöküş nerede başladı?.. 12 Eylül rejimiyle tezgâhlanan "merkez partisi" tasanmı için bütün partiler kapatıldı; yıllar boyu sü- ren "depolitizasyon" işlemi uygulandı. "Merkezpar- tisiprojesi" çöktüğü zaman da toplumda her şey çök- müştü. Eski partiler açıldıkları zaman eski güçterine ka- vuşamadılar. • DYP lideri Tansu Çiller'in konuşmalannı izleyen kişi, ülkede yarı askeri birara rejim yaşandığına ken- disini inandırmak zorunda!.. Refah Partisi de bir as- keri müdahale ile iktidardan uzaklaştınldığını açık ya da kapalı söylüyor. Peki, ne olacak?.. Bir seçimde halk çoğunluğunun tepkisi Refah ile Tansu 'nun arkasına mı yığılacak.. O eskidendi... ••- - J U Geçti o günler... ^ XT3.'Î:.';-) Yeni bir seçimin gündeminde belki ne Refah Par- : ' tia olacak, ne de Çiller... • Türkiye'nin sorunlan büyük... Bölük pörçük partilerin ve liderterin hesaplan ise çok küçük... Evet, Türkiye büyük bir dönüşümün arifesindedir. Bayram yakın... AIDS, SEVMEKLE BULAŞMAZ. / j e r şeyden önce, AIDS ölüm değil, bir hastalıktır. Grip gibi, suçiçeği gibi, viral bir hastalık. AIDS bu hastahklara oranla daha ciddi olmasına rağmen, bulaşması da daha zordur. Çünkü AIDS v irüsü HIV'in, korunmasız cınsel ilişki ve kontrolsüz kan nakli veya teması dışında, hiçbir bulaşma riski yoktur. N T e aynı havayı soluma, ne sabahlara kadar konuşma, nc el şakalan yapma, ne de sanlıp işmei.. Dolayısıyla, bilinçli ıuz sürece, HI\T virüsü irla aynı ortamlarda bul'unmanızın fiîçbir tehlikesi yoktur. Unut- jmayın, AIDS hastası diye • insanı dışlamak, büyük îcjmasızhk olmakla kalmayacak, hastanın hayatla bağlarını koparacak ve tedavisini zorlaştıracaktır. Hep birlikte AIDS'e ve sebep olduğu mutsuzluklara çözüm bulabiliriz.* Lütfen, üstünüze düşe- ni yapın; AIDS'e karşı bilgilenin. Bunun için, (212) 23176 81, (212) 533 47 73 numarah telefonlardan îstanbul AIDS Savaşım Derneği'ni araya- bilirsiniz. * ıgçş'tegelijtirılen iiçlü ilaç tedavisi sayesinde AIDS, tamamıyla ortadan baldırılatnasa da, artıJ^ dur- durulabilen bir hastalık^ Kazamlan bu sürede, tıp dünyası \esin tedaviye htzla yaklajtyor. Kendlnizi AIDS'e, AIDS hattalannı cnyargılara kar$ı kcruvun. I S T A N B U L V A L L I Ğ I • , - *
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear