22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet tmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç # Genel Yayın Koordınatorü; Hikmet Çetinkava • Yazuşlen Mudürleri İbrahim Yıldız - Dinç Ta>anç # Sorumlu Mudur Fikret tlklz • "Haber Merkezı Müdüni Hakan Kara •Görsel Yönetmen; FTkret Eser Dı$ Haberler Şinasi Danışoğlu # lstıhbarat: Cengiz Yddınm • Ekonomı Metımel Saraç • Kültür Handan Şenköken 0 Spor \bdülkadir Yücebnan # Makaieler Sami Karaöraı 0 Duzetane \bdullah \ azıa# Fotograf. Erdoğan Köseoğtu •Bılgı-Belge Edibe Bağra • Yurt Haberlen: Mehmet Faraç Yavın ttunılu. İlhan Sdçuk(Başkan l Orhın Erinç. Okt»> Kurtböke. Hikmet Çednkay a, Şükmn Sooer. ErgunBalcı,DinçTa)anç, İbrahim V ıldız, Orhan Bursalı. Muslafa Balb», HaJuuı Kara. Ankara Temsılcisi Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No. 125,Kat:4,Bakanlddar-AnkaraTe! 4195020(7hat). Faks: 4195027 • Izmır Temsılcisı: Serdar Kızık, H. Ziva Blv 1352 S.2'3Tel.4411220. Faks-4419117* Adana Temsılcisi: Çetin Yiğenoğlu, Inonü Cd 119 S. No. 1 Kat: 1, Tel:363 12 11, Faks 363 12 15 Muessese Müdürü. l stün Akmen 9 Koordınator Ahmet Korulsan # Muhasete Büknt Yener^kfar.- Hûseviı Gürer • lşleüne ÖiKİcr Çelik • Bılgı- îşlem \aii toal # Bılgısayar Sıstem. Mürihel ÇUer#Saüs FazfletKuzı MEDYA C: • Yönetım Kurulu Başkanı - Genel Müdür Gûlbin Erduran # Koordınator Reha Işıtman # Genel Mûdıır Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-5138460-61,Faks 5138463 Ya>ımla>an *e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basın ve Yayıncılık A Ş TürkocağıCad 39 41 Cagaloglu 34334 ISL PK. 246 Istanbd fel (0 212ı 512 05 05 (20 hat» Faks- (0'212) 513 85 95 3ARALIK1997 İmsak: 5.32 Güneş: 7.04 Öğle: 12.01 İkindi: 14.22 Akşam: 16.43 Yatsı: 18.10 İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği • Haber Merkea - Türkiye'de kadınlann siyasal haklannı kazanmalannın 63. yıldönümü nedeniyle istanbul Kadın Kuruluşlan Birliği, "2000'li Yıllarda Türkiye'nın Eşitlik Politikalan. Program ve Stratejiler" konulu bir toplantı düzenleyecek. Atatürk Kültür Merkezi'nde cuma günü saat 11.00'de başlayacak toplantı Prof. Dr. Necla Arat'ın konuşmasıyla başlayacak. Oturum başkanlığını Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün yapacağı toplantıya Eski Devlet Bakanı Aysel Baykal, ANAP Aydın Milletvekili Yüksel Yalova. DTP İstanbul Milletvekili Yıldınm Aktuna, DYP Amasya Milletvekili Ahmet lyimaya konuşmacı olarak katılacak. Toplantıya tartışmacı olarak ıse İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr Aysel Çelikel ile Anadolu Üniversitesi tletışim Fakültesi Öğretim Üyesı Prof. Dr. Türker Alkan katılacak. Av komisyonu kararı • ANTALYA(AA)- Merkez Av Komisyonu'nun aldığı kararla, 1997-1998 av dönemınde ayı avlamanın bedeli 260 milyon, yaralamanın bedeli ise 130 milyon lıra olarak belırlendı. Kurallara aykın ayı a\ layanlann cezası da 500 milyon lira olarak açıklandı. Batı Akdeniz Orman Bölge Müdürlüğü'nden yapılan yazılı acıklamada, av mevsıminin devam ettiği hatırlatılarak av hayvanlannın gruplan itibanyla avlanma günlennin çarşamba, cumartesi ve pazar olduğu bildirildi. Okumak için her gün15dakika • İstanbul Haber Servisi - Beyaz Nokta Vakfi, Türk Kültür Vakfi ve Korkmaz Yiğit Eğıtim Vakfi tarafından, Türk insanına okuma ahşkanhğı kazandırabilmek amacıyla. ilköğretim okullan ve liselerde "Okumak tçin Her Gün 15 Dakika" kampanyası başlatıldı. Arnavutköy Korkmaz Yiğit Lisesi'nde dün düzenlenen toplantıda konuşan Beyaz Nokta Vakfi Başkanı Tınaz Titiz, kampanyavla Istanbul'daki Korkmaz Yiğit Lisesi'nde 1996-97 öğretim yılından bu yana sürdürülen okuma saati uygulamasının kademeli olarak tüm ülke çapında yaygmlaştınlmasını amaçladıklannı söyledi. BVIA ödülleri dağıtıldı • İstanbul Haber Servisi - Ermenegildo Zegna'nın sponsorluğunda Los Angeles'ta yapılan 7. EMA (Çevreci Medya) Ödülü'nü "Home Improvements" filmi aldı. Will Rogers Eyalet Parkı'nda düzenlenen törende sinema sanatçısı John Travolta'ya da çevTey i koruma çabalanndan dolayı Zegna Uluslararası Çevre Ödülü verildi. TB olağan kongresi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Eczacılan Birliği'nin (TEB) Olağan Büyük Kongresi, yann toplanacak. TEB'den yapılan açıklamaya göre kongrenın açılışına, Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy ile kitle örgütlerinin başkan ve temsilcileri katılacak. Türkive genelinde 39 eczacı odasının oluşturduğu 21 bin 500 üyesı bulunan TEB Olağan Büyük Kongresi, iki yılda birkasım ayında toplanıyor. Dünya Özürlüler Günü nedeniyle kamu kuruluşlannda çalışan özürlüler bugün idari izinli sayılacaklar • • • Ozürlüııüıı özleıııi insanca yaşam SAADET USLU • Dünya Özürlüler Günü nedeniyle bugün Türkiye'de yaşayan yaklaşık 7.5 milyon özürlü sorunlannı gündeme getirecek. Altyapının yalnızca normal insanlara göre düzenlendiği Türkiye'de sokağa bile çıkamayan özürlülerin tek isteği insanca yaşam hakkı. lanna gönderilen genelgeyle, özür- lü personelin düzenlecek törenlere ve aktivitelere katılımlanıu sağlamak üzere bugün idari izinli sayılmala- n konusunda gerekli duyarlılığın gösterilmesi istendi. Dünya Özürlüler Günü nedeniy- le bugün Türkiye'de yaşayan 7.5 milyon özürlü sorunlannı günde- me getirecek. Altyapının sadece normal insanlara göre düzenlendi- ği Türkiye'de sokağa bile çıkama- yan özürlülerin ilk isteği rehabili- tasyon merkezi. Bugün "DünyaOzürlülerGüııü''. Türkiye'de yaşayan özürlüler dev- letin kendileriyle yeterince ilgilen- medığıni belirterek altyapının özür- lülere göre düzenlenmesini ve reha- bilitasyon merkezleri istiyorlar. Dünya Özürlüler Günü nedeniy- le kamuda çalışan özürlüler bugün idari izinli sayılacaklar Başbakanlık Müstaşan Yaşar Ya- zKioğlu tarafından "Başbakan adı- na" tüm kamu kurum ve kuruluş- 18 yıldır kas hastası olan 35 ya- şındaki İbrahim Çipa, "Türkiye'de yaşamaktan utanç duyuyonım. Çün- kü bu ülkede bizim yaşayabilmemiz için hiçbir olanak yok" dedi. Çipa, milyonlarca özürlünün ortak isteği olan insanca yaşama hakkının ve- rilmesi gerektiğini vurgulayarak so- runlannı şöyle dile getirdı: "Benirn maddi olarak imkânlanm var. Şimdilik araba kullanabilryo- nım. Kendi ejyerimizde çahşryorum. Evime her hafta doktor geliyor. An- cak benim kadar şanslı olmavan o kadarçok arkadaşun var ki. İçlerin- de vapur, tren görmemiş olanlar bi- le var. Düşünün İstanbuTun en işlek yerlerinden biri olan Eminönü'nde özürlü bir insanın karşıya geçmesi için geçit yok. Aileler de çocuklan- na nasıl bakacaklannı bilmiyorlar. Aileler bilinçlendirilmeli. Hatta he- ldmler bile eğitilmelL Çünkü hekim- ler aileyle ilişki kuramıyor. Örne- ğin, biz kas hastalannın tedavisi yok. Hastahğın sonu belli. Bu durumda hekimlerin görevi psikolojik destek olmalı. Ama bunu yapamıyoriar. Doyasıya gezme özlemi Yine bir kas hastası olan Meh'ke Emre'nin en büyük isteği ise Bakır- köy sahilinde doyasıya gezebilmek. Olanaklan olmadığı için sokaklar- da gezemediklerini söyleyen Meli- ke Emre, çok üzüldüğü bir olayı şöyle anlattı: "Örneğin bir keresinde dernek bizi AKM'ye götürmüştü. Burada beni çok üzen bir şey oldu. Ön ka- pıdan girtş olmadığı için arka kapı- dan girmek zorunda kaldık. Atanu- zın adıru taşryan bir yere medeni bir şekilde girmek isterdik. Bir de ben şarkı söylemeyi ve tiyatroyu çok se- verim. Ama imkânım olmadığı için konservatuvara gidemedim." Emre'nin özürlü arkadaşlanna ve ailelere gönderdiği mesaj ise şöy- le: "Kendinizi evinize kapatmayuı. Dışanda yaşamak bizim de hakkı- mız. Ve devlet bu imkânı bize sağla- mak." Nüfüs sayımı sağüksız Nüfusun yüzde 10'undan fazla- sının özürlü olduğunu belirten Tür- kiye Kas Hastalan Derneği Başka- nı Prof. Dr. Coşkun Ozdemir,> 'Tür- kiye bu konuda hâlâ çok UkeC de- di. Pazar günü yapılan genel nüfüs sayımının sonuçlannın ne derece sağhklı olacağını bilmediğini be- lirten Özdemir, daha ciddi bir çalış- ma yapılması gerektiğini vurgula- dı. ' Sağlıkta özelleştirmeye de deği- nen Ozdemir, "Özelleştinne sosyal devlet anlayışını bozuyor. Bu Türki- ve için çok büyük bir yanhşlık. Özel hastaneler zengin insanlara hizmet veriyor. Oysa devlet hastanelerinin geliştirilmesi daha doğru bir hizmet olur" dıye konuştu. Prof. Ozdemir, özürlü insanlann eğitimden ulaşıma, sosyal aktivitelerden meslek edin- meye kadar çok sayıda sorunlan- nm ciddi politikalar sonucu halle- dilebileceğini söyledi. 'Los Angeles Sırlan'nda telekızı canlandınyor Bassinger'ın dönüşü Çeviri Servisi - 9.5 Hafta isimli erotik film ile adından yıllarca söz ettirmeyi başaran ancak uzun zamandır film çalışmalanndan uzak kalan Kim Bassinger, u Lynn Bracken" isimli bir telekızı canlandırdığı "L. A. Confıdentiar (Los Angeles Sırlan) isimli filmle yenı bir çıkış yapmaya hazırlanıyor. Kim Bassinger, Focus dergisi ile yaptığı söyleşide, sinemadan uzak kaldığı son bir yılın 7 ayını denizde geçirdiğini ve dinlenirken aynı zamanda küçük kızı Ireland'a da (trlanda) zaman ayırdığını söylüyor. Sinema oyuncusu Akc Bakhvin ile evli olan Bassinger, eşinin, küçük kızlannın 9.5 Hafta isimli filmi görmesinden son derece kaygılandığını belirtiyor. Ancak Bassinger, o filmi sanat anlayışı ve kariyeri için gerekli gördüğü için çevirdiğini, aynca o filmdeki başansıyla da gurur duyduğunu söylüyor. 9.5 Hafta filminden sonra ilk evliliği yıkılan güzel yıldız, bir daha böyle bir film çevirerek ikinci evliliğini tehlikeye atmayı asla göze alamayacağını ve arök ailesi ile arasına hiçbir şeyin giremeyeceğini de sözlerine ekliyor. "tnsan hayatuıın iniş ve çıkışlan \-ardir, insan düştüğü gibi tekrar ayağa kalkmasını da bilmeli. başka tüıiü yaşamak mümkün ofanaz" görüşünü savunan Kim Bassinger, Playboy için soyunduğu günler hatırlatıldığında, bugün aynı olayla karşı karşıya kalsaydı. çok farklı davranacağını açık yüreklilikle ıtiraf ediyor. Güzel yıldız "Bu iniş ve çıkışlan yaşamasaydım, bu hatalan yapmasavdım bugünkü bakış açımı elde edemezdim" diyor. t Sakin yaşamı seviyorum' Bassinger, Hollyvvood'a ait, ancak o ihtişamın çok dışında yaşayan, çok sık dışan çıkmayan ve üzerinde sürekli birtakım gözler hissetmekten hoşlanmayan bir insan olduğunu da özellikle belirtiyor. Kariyerini yaparken önüne dikilen en büyük engelin fizik görünümü olduğunu anlatan Bassinger, güzel olmanın yanı sıra seksı damgası da yedikten sonra, oyunculuk gücüyle kimsenin ilgilenmediğini, aslında biraz da bu imaj unutulana kadar sinemadan uzak kalmayı tercih ettiğini sözlerine eklıyor. e-posta : tan (â prizma.net tr Muazzez Ersoy'un işe gelmeden aldığı maaşları, verenler odeyecek Çalışmayanın cezası çalışana SÖYLEŞİ ATTİLA İLHAN CEMİLCİĞERİM SAMSLTN - Kültür Ba- kanlığı Samsun Devlet Kla- sik Türk Müziği Korosu kadrosunda olmasına kar- şın 2.5 yıl Samsun'a gel- meden maaş aldığı saptanan Türk Sanat Müziği "nin ün- Iü sesi Muazzez Ersoy'un faturası sayman ve tahakkuk memurlanna kesildi. Sayış- tay denetçileri Ersoy'a 1995 yılı içinde ödenen 416 mil- yon liranın 366 milyon li- rasmm koronun muhasebe müdürü ve tahakuk memur- lanndan geri alınmasını ka- rarlaştırdı. Ekstralarda milyarlarca lira para aldığı öne sürülen sanatçı Muazzez Ersoy, 1 Nisan 1993 tarihinde Sam- sun Devlet Klasik Türk Mü- ziği Korosu'nda görevlen- dirildi. Ancak Ersoy bu ta- rihten, 1995 yılı sonuna ka- dar koronun hiçbir çalış- masına katılmazken maaşı- nı da düzenli olarak banka- matik yoluyla çekti. Koro müdürlüğü bunun Muazzez Ersoy'a çahşınadan maaş Muazzez Ersoy'un çahşmadan maaş akugınaüişkin ha- ber Cumhuriyet'te böyle yer almışü. üzerine 10.6.1994 tarih 22/316 sayılı yazı ile Kül- tür Bakanlığı Güzel Sanat- lar Genel Müdürlüğü'ne başvurarak Ersoy' un göre- ve gelmediğini, bu neden- le sözleşmesinin feshedil- mesini istedi. Göreve devam Koro yetkililerinin tüm çabasına karşın Ersoy'un sözleşmesi feshedilmedi. Bu arada sürekli değişen kültür bakanlan da ünlü sa- natçıya farklı uygulama- larda bulundular. Ersoy'un sözleşmesi Ti- murçin Savaş'ın dönemin- de feshedilerek "müstafi" sayıldı. Ercan Karakaş'ın döneminde müstafi karan ıptal edildi. Sanatçı. İsma- ilCem'ın dönemınde yeni- den kadroya alındı ve 1996 yılı başından itibaren de ge- çici olarak Ankara"da gö- revlendirildi. Ersoy'un söz- leşmesi 15 Mayıs 1996'da Agâh Oktay Güner tarafın- dan feshedildi. Bu karann ardından dev - reye giren Sayıştay denet- çileri. Ersoy'dan işe gelme- den aldığı paralann geri alınması için işlem başlat- tı. Ancak bu işlemler so- nunda Ersoy yerine, koro- da görevli çahşanlar suçlu bulundu. Denetçıler 1050 sayılı Muhasebi Umumıye Kanunu'nun 22. maddesın- de yer alan, "tahakkuk me- murlan ödeneklerin zama- nında ve yerinde kufland- masmdan yükümlüdür" hükmüne dayanarak me- murlan cezalandırdı. De- netçilerin raporu üzerine Ersoy'a 1995 yılı içinde ödenen 416 milyon 347 bin liranın 366 milyon 342 bin lirası koronun muhasebe müdürü Sinan Yılmaz ile tahakkuk memurlan Emi- ne Güney, Nihat Gönül v e AB Gümüşten tahsil edi- lecek. Muaezez Ersoy'un yeri- ne cezalandınlan koro ça- lışanlan tepkilerini şöyle yansıttılar: "Maaşlann ödendiği dönemde kimin bakan olduğu bellidir. Ger- çek suçlu onlardır. Ama bu- rası Türkiye; suçu işleyen- lerle çilesini çekenlerdaima farkhdu-" dediler. ÇOCUKLAR KATE Eğitiııı yardımı yola çıktı Çocuk Vakn'nın "Çocuklar İçin Şefkate Çağrı Kampanva- sı" kapsamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde- ki çocuklar için topladığı 300 kolilik yardım paketi, dün Sultanahmet'ten yola çıkanldı. Kurşunkalem, def- ter, ayakkabı ve ders kitabı gibi malzemelerden oluşan yaklaşık 11 milyar lirahk yardun malzemesinin bu- lunduğu komoyu, aralarında İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey "in de bulunduğu bir grup, ge- mici feneıieriyle uğuriadı. Vakıf Başkanı Mustafa Ruhi Şirin. Türkiye'de sekiz mihon yoksul çocuk oldu- ğunu belirterek bu çocukların "ealınmıs olan" sağlıklı ve mutlu yaşama haklannın onlara geri verilmesi ge- rektiğini söyledi. Türkiye'de her 100 çocuktan sadece 15'ininmudu ve sağlıklı büyüyebildiğinedikkatçeken Şirin, "Yasalann çocuklara verdiği haklar muüaka sağlanmalıdır" dedi (Fotoğîaf: İPEK YEZDANl) Yanlış 'Nerede' Yapılmıştı? (I ıberal Sol Cephe' önerisine bakarsan, san- L. ki sosyalizm 'işçi sınıfı'ru hiç sorgulamamış; yeni yeni, gündeme alıyor. Halbuki, daha 6O'lı yıl- larda, kimileri 'devrimi namlunun ucunda' sanır- ken; aklı başında sosyalistler, gelişen teknolojinin yeni aşamaları içersinde, işçilenn 'işlevselliğini' çoktan tartışıyorlardı. Önce, işçi kesiminin kapitalist 'ranttan' 'payedi- nip' gittikçe 'yumuşaması' ele alınmıştı: Marcu- se, 'Batılı kapitalizm'de, işçi sınıfının 'Sistem'e karşı olmadığını, tam tersine, ona 'entegre oldu- ğunu' ,ondan 'payistediğini'yazm\şl\r. Dahason- ra, Andre Gorz ve Serge Mallet evcilleşmiş sen- dikacılığın, klasik anarcho/ sendikalizmle muka- yesesini denediler eskilerin talebi, sendikacının 'kâr payı' talebi değildi; üretim araçlarının ve üreti- min tamamının 'kontrolünü' eline geçirmekti; yeniler, üretim üstünde denetim mücadelesi yapmıyor, tüketim toplumundan daha çok ya- rarianabilmek amacıyla 'pay' talebinde bulu- nuyor bunun adı, 'economisme' değil de nedir? Mallet olayın, işçi sınrfının 'türdeş' (mütecânisi homogene) olmayışından doğduğunu belirtmiş- ti. Proudhon, ta o zaman, 'işçi sınıfı'ndan değil, 'işçi sınıflan'ndan söz etmemiş miydi? Gelenek- sel üretim (inşaat, yol, mağden, demir/çelik vs) iş- çilerine oranla; endüstri sonrası üretim işçileri (elektrik, elektronik, petro/kimya, uzay teknoloji- si) çok daha başka nitelikte görünmüyor mu? Da- ha geniş düşünüyorlar, daha da kapsamlı! Sanırım Çek düşünürü Radovan Richta'nın tezleri, işte burada kendini gösteriyor. Dubçek 'olayının' arkasındaki adam... Richta, sosyalist Çekovslovakya'da yaşamış- tır; bir bakıma, o devirde 'Doğu Bloku'nu al- tüst eden Dubçek ve Ota Şik 'hareketi'rim 'ru- hu'dur. Yüreğim kanasada, attını çizerek belirtmek zorundayım, 70'li yıllarda 68 Kuşağı'nın hummalı 'devrimcileri' bilmem hangi dağda foco' yarat- maya uğraşırken, şu satırlan yayımlıyordum: "...yok mu bir hayır sahibi şu Richta'yı Türk toplumculanna gerektiği gibi tanrtacak? Adı 'Dörtyolun Ağzında' diye Türkçeleştirilebilecek olan önemli kitabının, ingilizcesi de var, Fran- sızcası da(...) Toplumcu yayınevleri, koşullar de- ğiştiği için çoğu güncelliğini yitirmiş bir sürü eski metni bulup bulup çevirtiyor, basıp yayı- yorlan bu derece önemli ve güncel olanlann- dan ya haberleri yok, ya da bilinmez neden el- leri varmıyor..." ('Hangi Sol', 4. basım, s. 85, Bil- giYayınevi, 1996.) Affınıza sığınarak, Richta'nın, o yıllarda çıkar- dığım 'özetinı' -tavşanın suyunun suyu- aktaraca- ğım. Önce 'Sistem'in aşın endüstrileşmişliğine hangi eleştirileri yönelttiğine bir bakalım: "...bir kere, aşın işbölümü! işbölümü dedi- ğim, işçinin yaptığı işi bütünüyle kavramaktan çıkıp, ancak bir vidasını sıkışbnr duruma düş- mesi (Bak hele, bak!) El emekçisi, diyelim ki bütün pabucu yaparmış; şimdi fabrikadaki ayakkabı işçisi, yanız bağcık deliklerini açı- yor. Ikincisi, yönetimle uygulamanın, kesinlik- le aynlması: her ikisini, ayn ayn insanlann yap- ması, böylelikle birisi vazgeçilmez şekilde el- le, öteki kafayla çalışan iki tür insanın belirme- si! Üçüncüsü, bir önceki aynlıktan giderek top- lumsal katmanlann, ayncalıklı sınrMara dönüş- mesi; dördüncüsü, yığınlann tüketim arttşının, bir yerde, işgücü düzeyinde tutulması; beşin- cisi, endüstriyel üretim sağlayacağım diye do- ğanın kirletilmesi ve çevrenin doğal koşullan- nın duman edilmesi..." Pekı, kim çıkıp da bu 'eleştirilere' yanlış diyebi- lir? Yöntem aynı, sakıncalar da aynı... Radovan Richta'nın, üstünebastığı bu nokta- lar, aslında şu son derece gerçekçi gözleme dayanmaktadır: "...sosyalistim diyen toplumlarda görülen endüstrileşme, kapitalist toplumlarda görülen endüstrileşmenin yukardan beri saydığım bü- tün sakıncalannı aynen getirmiş, ya da koru- muştur; elli şu kadar yıl süren onca uygulama- dan sonra, bilinen odur ki, kendilerine sosya- listim diyen endüstrileşmiş ülkelerde de, işin görülmesi, tıpkı kapitalist ülkelerde olduğu gi- bi, işçiyi ahmaklaştıran küçük birimler halin- de yürütülmekte, yöneticilerle uygulayıcılar birbirinden tamamıyla ayn kategoriden insan- lan oluşturmakta, bu insanlar arasında basba- yağı sınrfsal farklar ve ayncahklar bulunmak- ta; tüketim artşının işgücü düzeyinde tutulma- sına dikkat edilmekte, çevre kirlenmesi so- runları aynen sürmektedir..." ('Hangi Sol', IV. basım, s. 80/84, Bilgi Yayınevi, 1996.) Richta'nın 'gözlemi'ni, şu 'tesbiti' üzerine otur- tuyor: Karl Marks'ın tahminleri hilâfına, ilk sos- yalizm uygulamalan, henüz endüstrileşememiş ülkelerde gerçekleştirilmek istenmiştir; bunlar da -SSCB dahil- gelişmiş endüstri ülkelerinden 'al- dıkları' yöntemlerle endüstrileşiyorlar; etiketi ister sosyalist, ister kapitalist olsun, aynı yöntem, fark- lı toplumlarda, aynı süreci doğuruyor; o süreç de aynı sakıncalan yaratıyor. Radovan Richta'ya gö- re, "...endüstri kapitalizminin temelini oluştu- ran 'şey' aşılmadıkça, bu üretimin ana çizgi- leri sosyalist toplumlarda da aynı kalacaktır." Peki, bu 'şey' teknolojinin gelişmesıyle, etiketi neolursa olsun, 'endüstri've 'endüstrisonrası'top- lumlarında, aşılabiliyor mu? Ya da, soruyu başka türlü soralım: üretim teknolojisinin, akla durgun- luk veren gelişmeleri; ya da. Richta'nın deyimiy- le, 'bilimlerin üretime dolaysız uygulanması' işçi- leri nasıl etkiliyor? Onlar, hâlâ, 'vida sıkmaktan'baş- ka bir işe yaramayan, atgözlüklü bir 'parya' ola- rak mı kalıyorlar; yoksa, başka ve yeni bir 'işçisı- nıfı' mı doğuyor? Ona da bir göz atacağız. Nasıl 'meraklı' değil mi? Üstelik bunlar, yirmi beş yıl önce söylenmiş lâflar! http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http://www.eda.tr/-bilgryay/yazar/ailhan.hrJm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear