22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET HABERLER 11 Bugiin 10 aralık. Dünya Insan Hakları Günü kutlu olsun tnsanlık 300 yıldır lıak arıyor T~1 eodalizm içinde .£ palazlanan burjuvazinin ortaya attığı insan haklan kavramı, işçi sınıfınm mücadelesi ve Ekim Devrimi'nin ardından Batı'da verilen ödünlerle gelişti. Çevre kaygılan bu kavramı son zamanlarda genişleten en önemli etken oldu. ÖZGÜRULUSOY Insan haklan kavTam olarak, burju- vazinin feodalizme karşı verdiği sınıf mücadelesi sırasında 17. Yüzyıl Av- rupası'nda gelişti. Kilisenin ve devle- tin geleneksel otoritesine, ruhban sı- nıfınm ve toprak sahiplerinin "aynca- lıklanna" karşı herkesin sahip oldu- ğu "doğal haklar" kavramı ortaya atıldı. Burjuvazi, sınırlı bir devlet. din ve vıcdan hümyetı ıstiyordu. Yûkselen orta sınıf için haklar, soylularla yasa- lar önünde esitlik ve vönetimde söz sahibi olma yolunun açılmasıydı. tn- sanlann "doğal haklan" kuramcıla- nndan John Locke için "yaşam, öz- gürlük ve müuayet" üç temel hakkı oluşturuyordu. Bireylerin bir araya gelip, toplum- sal bir sözleşme içinde, bazı haklan- nın güvence altına alınması karşılı- ğında. kimi haklanndan feragat etrik- leri kuramı da yaygınlık kazandı. "Toplumsal'Sözleşıne"nin (1762) yazan Jean Jacques Rousseau'ya gö- re egemenhk ınsanlann kendilerine aitti ve bir hûkümete ya da yönetici- ve devTedilmemelivdi. tnsan haklannın evrensel olduğu inancı, Amerika'da 1776 yılmda im- zalanan Bağımsızlık Bildirisi ve Fran- sa'da kabul edilen 1789 İnsan Hakla- n Bildirisi ile ilk kez siyasi sahneye de taşmmış oluyordu. Ingütere'de vekıtaAvrupasında ve- rilen smıfsavaşımlan sonucu burjuva- zi oy hakkı, hûkûmette mülkiyet ora- nında temsil gıbi haklar kazandıkça, devrimci yanı datörpülenmeye başla- dı. Eşitlik, liberallere göre bireylerin eşit ohnayanbecerilerini geliştirmele- ri için verilen eşit firsattan ibaretti. Mûlk sahibi olabilmek için çok çalış- mak gerekiyordu. bu yüzden parası olanlartabiatıyla daha yetenekli olan- lardı ve toplumu da onlar yönetmeliy- di. 'YoksuDuk hakkı' Serbest piyasa ekonomisine daya- lı liberalizm, önce devletin ekonomi- den de elini ayağını çekmesini istedi. -Bırakın yapsuüar" ekonomisi, yok- sulluğu arttınp proletaryamn burju- vaziye karşı verdiği mücadeleyi bi- leylendirince işçi suufina da qy hak- kı verilebileceği gündeme geldi. tşçi- ler, bazı işleri kendi özgür secme hak- lanyla değıl. açlıktan ve yoksulluktan kabul ediyordu. 20. Yüzyıldaki iki büyük paylaşım savaşımı ve sağcı totaliter rejimler, li- berallerin dikkatini, hükümetlerin öz itibanyla tehlikeli olabileceğine çek- ti. İnsan haklan uluslarası bir güven- ceye kavuşturulmalıydı. Ekim Devri- mi ertesinde sosyalist ûlkelerin ku- rulması da, liberalizmin, taktik itiba- nyla, sosyal haklan gözetmesini ge- rektiriyordu. Böylece hem bireysel haklan hem kolektif haklan içeren İnsan Haklan Bildirisi 10 Aralık 1948'te ımzalandı. Bu tarih, dünya insan haklan günü olarak da kabul edildi. Herhangi etkin bir denetleme mekanizması getirmese de İnsan Haklan Evrensel Bildirisi'nedahil ol- mak, yıllar içinde devletler için en azından bir prestij meselesi oldu. Bugün, insan haklan listesi hayli uzun. Bireysel haklar, kolektif haklar derken, sağlıklı bir çevTede yaşama hakkı, kadın haklan, .çocuk haklan, hayvan haklanndan soz edilıyor. İn- san haklan listesi uzaya dursun, in- sanlar taraftndan yine insanlar için kunılduğu söylenen devletlerin insan haklan ihlallen de devam ediyor. Insan haklan ne kadarevrensel?tnsan haklan kavramının, Batı Avrupa toplumlanndan çıkması akla şu soruyu getiriyor: Liberal insan haklan doktnni ne kadar ev- renseldir? 1917'den sonra sosya- list toplumlann kunılması ve Afri- ka ve Asya ülkelerinin Batı Avru- pa sömürgeciliğine karşı ayaklan- ması insan haklan tanımını da ge- nişletti. Böylece düşünce, inanç özgürlüğü. yasal eşitlik, bireysel özgürlük. siyasi haklar ve mülkiyet haklannı içine alan "kişisel ve siya- si haklar" birinci kuşak haklar adı- nı aldı. Avrupa İnsan Haklan Söz- leşmesi. birinci kuşak haklann yer aldığı bir metindir. Proletaryamn verdiği sımf mü- Londra'nın yargısız infazı İngıltere Savunma Bakanlığı, üç IRA mili- tanının Cebelitank'ta bombalama eylemi ger- çekleştireceğini haberalır, aynntılarkonusun- da enformasyon yoktur. IRA rrülitanlan Mc- Cann,FarellveSavage,Cebelıtank'agelır. Ey- lemcileri etkisiz hale getirmek için terörle mü- cadelede uzmanlaşmış SAS komandolan seçi- lir. Olay günü şüphelilerin arabadan indikten sonra ellerini ceplerine veya çantalanna götür- meleri, SAS komandolannm ateş açmasına ye- ter. Yapılan aramada şüphelilerin silahsız oldu- ğu, arabada bomba bulunmadığı ortaya çıkar. Öldürülenlerin yakınlan, Ingiltere'de açtık- lan davadan bir sonuç çıkmayınca Avrupa tn- san Haklan Mahkemesi'ne başvurur. Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi'nin yaşa- ma hakkıyla ilgili ikinci maddesi, hiç kimse- nin kasten öldürülemeyeceğini de içerir. Olayı. askerlerin hareketleri ve olayın plan- lanması açısından inceleyen mahkeme, ailele- rin iddiasına karşın öldürmenin kasti olmadı- ğı görüşündedir. Mahkeme, kendilerine veri- len bilgiler ışığında askerlerin, şüphelileri bombayı patlatmaktan ahkojTnak üzere öldür- düğünü kabul eder. Bu açıdan, öldürme eyle- mi. sözleşmenin ikinci maddesinde öngörülen "mutiak zorunluluk" kriterini karşılar ve ihlal söz konusu değildir. Mahkeme daha çok talimatlar üzerinde yo- ğunlaşır. Eksik enformasyon üzerinden çıka- nlan varsayımlara "kesin" gözüyle bakılmış, farklı seçenekler göz ardı edilmiştir. Sonuçta militanlann Cebelitank'a gelmesi dışmda hiç- bir varsayım doğru çıkmamıştır. Mahkemeyi asıl şaşırtan. Cebelitank halkı için çok riskli ohnasma karşın üç şüphelinin Cebelitank'a girişinin engellenmemesidir. Mahkemeye göre SAS komandolannm ni- teliği göz önüne alındığında. militanlann öldü- rülmesi "öngorülebilir birolasılıktır" ve bu gi- dişin tersine döndürülmesi için yetkililer tara- fından hiçbir adım atılmamıştır. Mahkeme, 27 Eylül 1995 tarihli açıklama- sında, talimatlar açısından öldürme eyleminin "mutlak zorunluluk" kriterini karşılamadığı, Sözleşme'nin ikinci maddesinin ihlal edildiği, tngiliz hükümetinin aile yakınlanna tazminat ödemesi gerektiği sonucuna vanr. Mahkemenin öldürme eylemini kasti bul- maması da daha sonra sıkça eleştirilere hedef oldu. Uluslararası insan haklan sözlesmeleri ve Türkiye'nin yükümlülükleri 1. Kolelığın ve kole tıcaretının kaldıilmasına ılışkın sözleşme (25 Eylul 1926) 7 AraJık 1953*te bır protokolle deijıştınldı 2. Zoria çatıştmlmaya ılışkın sözleşme (28 Hazıran 1930) (ILO soztesmesi)QLO; Orgü3. ürgütlenme ozgürlüğüne ve orgutlenme hakkının korunmasına ıtrşkın sozleşme - 9 Temmuz 1948 (ILO sozieşmesı) Taraf 4. Soykjnm suçunun önlenmesıne ve cezalandınlmasına ılişkın sözleşme - 9 Aralık 1948 Taraf 5. Ürgütlenme hakkına ve toplu pazarlığa ılışkın sözleşme -1 Temnvjz 1949 (ILO sozieşmesı 98) Taraf 6. Savaş suçlulanna karşı davranışa ılışkın Cenevre Sozieşmesı - (12Ağustos1949j Savaş zamanında sıvıl halkın korunmasına ılışkın Cenevre Sozieşmesı -12 Ağustos 1949 Fahısetenn ve başkalannın sömurulmesıne ve ınsan tacırlığının kaldınlmasına ıhşkın sözleşme -21 Mart1950 Insan haklamın ve temel özgürlüklennin korunmasına ılışkın sözleşme - 4 Kasım 1950 (Avrupa Insan Haklan Sozleşmesi] 10. Kadınlann siyasi haklanna ılişkın sözleşme - 31 Mart 1953 11. Kolelığın, köle ticaretının ve kölelığe benzer ve uygulamalann kaldınlmasına ılışkın Ek Sözleşme - 7 Eylüt 1956 1 2 . Z o r l a çalıştınlmanın kaldınlmasına ılışkın sözleşme 25 Hazıran 1957 (ILO Sozleşmesı 105) Taraf Taraf 1S. Her çeşıt ırk aynmının ortadan kakjmlmasına ılışkın u'uslararası sözleşme - 21 Aralık 1965 Imzalandı 14. Kışısel ve sıyasal haklara ılişkın uluslararası sözleşme-16 Aralık 1966 15. Ekonomık, sosyal ve kutturel haklara ılışkın ulusiararası sözleşme -16 Aralık 1966 16. Multecılenn durumuna ilişkın sözleşme - 31 Ocak1967 17. Işe kabul edilmede en düşûk yaş sınınna ılışkın sozleşme - 26 Hazıran 1973 (ILO Sozieşmesı 138) 18. 12 Ağustos 1949 tanhlı Cenevre Sozleşmesı'ne ve uluslararası sılahlı çatışma (Protokol 1) kurbanlannın konjnmasına ılışkın Ek Protokol - 8 Hazıran 1977 19. 12 Ağustos 1949 tanhlı Cenevre Sozleşmesı'ne ve uluslararası olmayan sılahlı çatışma (Protokol 2) kurbanlannın korunmasına ılışkın Ek Protokol - 8 Hazıran 1977 20. Kadınlara *arşı her turlu aynmın ortadan kaldınlmasına ılışkır sözleşme 18 Aralık 1979 21. Işkenceye ve başka zalımce, ınsanlık dışı ve küçültücü ceza ve muameleye karşı sözleşme-10 Aralık 1984 Taraf Taraf 22. Çocuk Haklan Sozieşmesı - 20 Kasım 1989 > Taraf cadelesi sonunda kazanılan sendi- ka kurma, çalışma, adil ücret, sos- yal güvenlik, grev, sağlık, eğitim hakkı da ikinci kuşak olarak bıli- nen "ekonomik, sosyal ve kültürel haklan'" oluşturur. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan "kendi kaderini ta\in hakkı" gibi kavramlar da üçüncü kuşak haklan arasında yer alır. tnsan ve Halklann Hakla- nna tlişkin Afrika Anlaşma- sı, Afrika uluslannın anla- yış farkını göstermektedir. Anlaşma'nın girişinde "Af- rikanın özgürleştirilmesi" temel hedef olarak saptan- mıştır. Anlaşmarun "Afrika uygarlığının değerierini yan- srtûğını da" dikkat çekilir. Kadın haklan, çevrenin korunması, çocuk haklan, hatta hayvan haklan gibi 20. yüzyılın ikinci yansından sonra ortaya çıkan tanımla- malar da üçüncü kuşağa da- hil edilmektedir. Kûltûrel farklar İnsan haklannda evren- sellik vurgusuna karşı kül- türel farklann ön plana çı- kanlması da tartışmalara ne- den olmaktadır. 1993 'de im- zalanan ve bir uzlaşma met- ni niteliği taşıyan BM Viya- na Sozleşmesi, girişinde, in- san haklannın "evrenseJ" ol- duğunu kabul eder. Ancak hemen ardından kültürel farklılıklann gözetileceğini de teyit eder. Bu yaklaşımın, 3. Dünya ülkelerinin baskıcı hükü- metlerine bir anlamda yeşil ışık yaktığı doğrudur. Baskı- cı hükümetler, kültürel fark- lıhklara ve geleneklere sığı- narak, temel insan haklan ihlallerini sürdürebilmekte- dir. Peki sözgelimi işkence gerçekten Doğu'nun gele- neklerinde mi vardır? İnsan haklan kavramı, modern devletin ortaya çı- kışıyla paralel olduğuna ve modern devlet de tam bir Avrupa kavramı olduğuna göre sömürgeci ûlkelerin Afrika'ya ihraç ettiği devlet- lerin baskıcı politikalann- dan gelenekler mi suçlu tu- tulmalıdır? Reklamın dahi çocuğu Türkiye'de konferans verdi Jacques Seguela: Reklam demokrasînin sponsorudiır İstanbul HaberSer- visi - Dün- yaca ünlü reklamcı Jacques Seguela tüm geliş- melerin riskleri de beraberin- de taşıdığı- nı belirte- rek "tleti- şim Doğu ülkekrine demokrasinin gelmesini sağladı. Reklam demokra- sinin sponsorudur" dedi. Dünyanın önde gelen reklam ku- ruluşlanndan Havas Advertising ile EURO RSCG Yönetim Kurulu Baş- kan Yardımcısı ve Yaratıcı Kurul Başkanı Seguela, Lütfi KırdarUlus- lararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda "Reklamın İstikbaliVar'başliklı bir konferans verdi. Seguela, mesleğinin öykü anlat- mak olduğunu belirterek reklamcı- lann amacının tüketicinin ruhunda uyuyan çocuğu uyandırmak olduğu- nu söyledi. Dünyanın daha çok şeyi paylaşmak için tüketmek zorunda olduğunu savunan Seguela, bu duru- mun ekonomiyi yönlendirdiğini kaydetti. Seguela, aniden demokrasiye ge- çen ülkelerde, kapitalizmin tüm ku- surlanyla geldiğini ve bunun da in- sanlığın bir zaafi olduğunu savundu. Rusya'da orta sınıf ve girişimcilerin ağırlığı arttıkça, mafyr anın da gücü- nü yitireceğini öne süren Seguela, "ABD de ilk başlarda ko* boylar ve hırsular iilkesi olmasına karşın gü- nümüzde demokrasinin ve özgür- lûklerin beşiğidir. Reklam gelişirken olumsuz şeyler üretebilir. Fakat bun- dan reklamcüar değil, reklamı > apı- lan ürünler sorumludur" diye ko- nuştu. Lüksemburg zirvesi öncesinde Türkiye hakkında bir reklam filmi çekmesı istense, Türkiye'nin Avru- pa'dan farkı olmayan yönlerini öne çıkaracağını \Tirgulayan Seguela, iletişimin her şeye karşın 2000 yılm- da dünyanın önde gelen mesleğı ola- cağını \xirguladi Seguela "Uygarlı- ğın geüşmesi için reklamcüık daha çok kullanılacak. Reklamcüar ola- rak ya kendimizi \enileyeceğiz >a da öleceğiz. Reklamcılıkta her şeyi yeni baştan yaraüyorsunuz'' diye konuş- tu. Fransa'da Mitterrand, Chirac, Giscard d'Estaing. Bulganstan'da Gelio Gelev, Macaristan'da Joseph Antall. Avusturya'da Franz Vra- nitzky. Polonya"da Aleksander Kwasniewski ve ülkemizde de 1991 seçimlerinde Mesut Yümaz'ın se- çim kampanyalannı yürüten Segu- ela. yürüttüğü kampanyalarda başa- nsız olduğu 2 ülkenin Türkiye ve Yunanistan olduğunu belirtti. Anne- me Reklamcı Olduğumu Söyleme- yin, O Beni Genelevde Pivanist Saıu- yor. HoO>-»x)od Daha Beyaz Yıkar. Yann Daha ÇokStar Olacak gibi kı- taplanyla da tanınan Seguela, 2 bin- li yıllann en önemli markasının ha- va kirliliğine karşı savaşım verecek birarabaolacağını söyledi. Seguela, "Geçmişi, eskiyL tutuculuğu çöp se- petine aüp yeni baştan yaratmak zo- rundayız. At gözlüğü takmayıp gö- rüş alanlanmızı açmalıyız. Reklam- cılık fikir sahibi ve \aratıcı olmaktır. Markalar da insanlar gibidir ve ruh- lan vardır. Reklamcının göre\i bu markaya ruh kazandırmaktır. Rek- lamcılar kalıba giremez" dedi. Böyle gıderse dünyada 2050 yı- lında 1 milyar zengin, 11 milyar yoksul insan olacağını belirten Se- guela, bunun da dünyanın sonu ola- cağını kaydetti. Mesut Yılmaz'lada Yılmaz isterse yenıden çalışabilece- ğini söyleyen Seguela. "Fakat bu kez daha profesyonel kadrolarla ça- hşırım. O seçimi kazanamadığına göre kendisi benimle çalişmak iste- mevebiHr. O secimdeki paramı ver- meyebilirdi de ama verdi. Bu yüzden onabedavaçalışuım^dedı. Seguela, 2000 yılına ve reklamcılığa ılışkın olarak şunlan söyledi: "tngfliz reklamcılar kafadan kal- be, Akdenizli ve Latin reklamcüar kalpten beyne, Amerikalı reklamcı- lar ise kafadan cüzdana yöneUrier. Eskiden reklam kitleye giderdi, ama artık kişisel olacak. 2000'li yıllarda İnternet'in önemi artacak ve 2 alış- veristen l'i evden \apilacak. 2 kişi- den 1 'i evinde çahşacak. Dünyanın en büyük alışveriş ekranı T\' ve telefon olacak." i k ü l c i D ü l ^ a S a v a ş ı n d a R o m a n > a ' y a Antarya'da denize düşen B-24 Liberator "Hadley's Harem'' uçağı Rahmi Koç Müzesi'nde sergileniyor. De- nizden 20 yıl süren çalışmalar sonunda burun kısmı \e çeşitli parçalan çıkanlan uçakla ilgili olarak Hasköv'de bulunan Rahmi Koç Müzesi'nde bir basuı toplantısı düzenlendi. Muze Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, Koç Holding, Vehbi Koç V'akfi ve Müze yöneticileri, uçağın çıkardması ve onanlmasında emegi geçenlerle uçak mürettebatından Lero> Nevvton'ın da katıldığı toplantıda uçağın düşüşü bir kez daha anımsatıldı. \ew- ton \illar sonra denizden çıkanlan uçağın parçalannı >akından inceledi. Toplantıda uçağın diğer bölümlerinin de suaitmdan çıkarüması için çaüşmalann sürdüğü ifade edildL (Fotoğraf: 1CAAN SAGANAK.) ÖZEL FÎRMA TEMSİLCİLERİ JANDARMA EŞLİĞÎNDE GELDİ Santrallarda gerginlik • Muğla'daki Yeniköy, Gökova ve Kemerköy termik santrallannda özelleştirme gerginliği yaşanıyor. tşletme hakkını alan konsorsiyum temsilcilerinin santrallara jandarma eşliğinde girmesi işçilerin tepkisine yol açtı. çalıştığımız konsorsiyum yetkilileri,ÖZCANÖZGÜR YATAĞAN- Muğla'daki Yeniköy, Gökova ve Kemerköy termik sant- rallannın ışletme hakkını yirmi yıllı- ğina satm alan konsorsiyum temsil- cileri, önceki gece santrala jandarma eşliğinde girdiler. Temsilciler bura- larda işçilerin protestosuyla karşılaş- tılar. National Power, Bayındır Holding, Mimag ve Pasificorp fırmalanndan oluşan konsorsiyumun teknik heyeti Yatağan Termik Santralı'nda, finans heyeti de Yeniköy Termik Santra- lı'nda incelemelerde bulunuyor. Konsorsiyumun önceki gece yansı saat 05.OO'de jandarma ile santralla- ra girmesi üzenne işçıler ayağa kalk- tı Enerji işçileri üç santral girişinde toplanırken, 2 bin kadar maden işçı- si üretimi durdurarak Yatağan Ter- mik Santralı önündeki işçilerle birleşri. Santral- larda vardiya değişimi yapılamadı. Konsorsiyum temsil- cilerinin santrallara jan- darma desteğiyle girme- si üzerine üç santral ade- ta birer saatli bombaya dönüştü. Her an olay çı- kacağı beklentisi içinde olan yetkililerce santral- lara Muğla Jandarma Alay Komutanlığı ve 2. piyade Tabur Komutan- lığı askerleri yığıldı. As- kerlere Garnizon Komu- tanı Kd. Albay Taci Su- oar nezaret ederken, kendileriyle görüşmeve bu isteği reddettiler. 'Hainler dışarT Üç termik santraldan en gerilimli olanı Yatağan'da işçiler. santral yöne- ticilen \e içerideki bürokratlara ses- lenerek. "Hainler dışan" sloganı at- tılar. tşçilenn eylemleri sırasında santral önüne gelen CHP tl Başkanı AH Rıza Koca ve Yatağan Belediye Başkanı Sadi Özcan. askerle işçinin karşı karşıya getırilmesinin yanlış ol- duğunu vurgulayarak "Bu asker bi- zim askerimiz, konsorsiy umun emri- ne verüemez. Henüz özeüeştirme ta- mamlanmış değü. Şu anda santrallar Türkiye Cumhuriyeti'nindir. Asker- ler de öyle. Askerle işçivi karşı karşı- ya getirenler, çıkabilecek olayiardan sorumludur. bunun hesabını vere- mezler" dediler. Maden-lş Sendikası üyesi kömür ışletmelerinde çalışan iki bin işçi de üretimi durdurarak işyerlerini terk edip, santrallara geldiler. Maden-lş Sendikası Yatağan Şııbe Başkanı tb- rahim Kocabıyık, "Cretimi durdur- duk. Baştan beri birtikte hareket et- tiğimiz enerji işçisi arkadaşlanmızla dayanışmaya geldik" dedi. Öte yandan Tes-lş Sendikası Yata- ğan Şube başkanı Erol Soğancı. sen- dıkalannın ve Yatağan tşçılerinın özelleştirmenin önündeki en büjiik engellerden biri olarak görüldüğünü belirterek şunlan söyledi: "Henüzsantrallann özelleştirilme- si tamamlanmadı. tmtiyaz sozleşme- si için Danıştay 'evet' ya da 'hayır' demedi. Halen patronumuz de\ lettir. Konsorsiyum henüz sahip olamadığı bu tesislere giremez. Jandarma\ı da alet ederek işçiyi kışkırtı> orlar o\ una gelmejeceğiz. Ancak çüabilecek olay- lann sorumlusu da başta Yatağan Termik Santrah İşletme Müdürü Mehmet Hoşoğlu olmak üzere işbir- Ukçi bürokrarJar olacaknr."' r SeyaHat Acentası Taksim: (212) 249 52 11-249 52 17 Levenr: (2I2J 284 21 24-284 21 23 >6WEŞTE499$28 Aralık • 1 Ocak 5 gün - 4 gece M a l e v ' l e u l a ş ı m , T r a n s f e r l e r , OK K o n a k l a m a , Şehır T u r u , R e h b e r l i k H ı z m e t l e r i Dahıl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear