22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 EKİM 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Dorothy Cross, Aya İrini'deki enstalasyonunda 'bilim kurbanı' bir albino piton yılanı kullanıyor Teknoloji sonunda ydanı da kovdu AHÜ ANTMEN Ilgınç malzemeler kullandığı yapıtla- nnda kimlik, cınsiyet, cinsellik, ölüm gibitemalan ele alan ünlü lrlandalı sa- natçı Dorothy Cross, 5. Uhıslararası ts- tanbul Bienali çerçevesinde Aya Irini'de biri dışanda fbir borunun üzerinde), bi- ri içeride (video ekranında, bir borunım içinde), biri beyaz (albino piton yılanı), biri siyah (kara Rus yılanı), biri dişi, bi- ri erkek iki yılan aracılığıyla yaşam ve ölüme göndermelerde bulunuyor. Be- yaz yılanın ilginç bir öyküsü var: Tek- sas'ta genetik mûhendislerinin elinde özellikle "albino"lastmlmış dişi biryı- lan bu; ve bu nedenle yavnılarken öl- müş. Bilimin kurbanı. Yılanın birçok kûltûrde ve özellikle Hıristiyan dininde "kötülüğün" simgesi oluşu, yapıtın te- melini oluşturuyor. Gövdesinin içinden kalm bir boru geçiyor - işkence görûyor. Dorothy Cross'un eski Bizans kilisesi Aya Irini'de sergilediği albino yılanı, bu- gûn yurtdışında pek çok kjlisede mum yerine bozuk parayla yanan ampûl kul- lanan kiliseleri akJa getiriyor... Teknolo- ji, hemen her kültürde söylencelerin kö- tü kahramanı olan yılanı da alt ediyor. Kız Kulesi için ideal bir iştL. Bugün çağdaş sanat ortamının en il- ginç sanatçılanndan biri olarak nıtelen- dirilen Dorothy Cross'un yapıtlannda, trlandalılığınm izlerini sürmek müm- kûn. 1996"de Londra'da sergilenen "Gözlerinj kapat, ağzını aç, bak bakalım Tann ne sunacak" başlıklı çalışmasın- da lrlandalı ların sık sık kullandığı bir deyimden yola çıkarak 3-13 yaşları ara- smda çocuklann gözleri kapalı, ağızla- n açık fotoğraflannı çeken Cross, ken- dilenne söylenene inanan ve masumca gözlerinı kapatıp ağızlannı açan bu ço- cukJar aracılığıyla "gûven" temasını ele almış ve hem dinsel, hem cinsel cağn- şımlan olan çalışmasında insanın masu- miyetini nasıl yitirdiğini gözler önüne. sermişti. Özellikle "tnekMemesr adını verdi- ği serisiyle (inek memesi, Ingilizcede 'udder' ve söylenişiyle öteki anlamma gelen 'other'ı çağnştınyor; sanatçınm bilinçli olarak yaptığı sözcûk oyunu bu) cinsiyet aynmını irdeleyen ve erkeği, kadını, ineği buluşturduğu yapıtlanyla sanat dünyasında epey tartışma konusu olan Dorothy Cross, sorulanmızı yarut- ladı. - Yapıtlannız her biri. geçmişle bag- laıltılan olan birer öykü aslında... Ve git- tiğmiz her yeni yerde, yeni bir oyun sah- neliyorsunuz. Yaşadığım kentin dışında, özellikle de bilmediğim bir mekânda yapıtımı sergilediğimde genelde o mekânın geç- mişıyle de ihntili, mekâna özgü ensta- lasyonlaryapiyorum. Geçen mayıs ayın- da tstanbul'a geldim ve bienalin mekân- lannı gördüm. Başta Yerebatan Samıcı çok heyecanlandırdı beni. Ama son yıl- larda yapıtlanmda yılanlan birer simge olarak kiıllandığım için bir Boğaz gezi- (Fotoğraf: KADER TUĞLA) apıtlannda kimlik, cinsiyet, cinsellik, ölüm gibi temalan ele alan lrlandalı sanatçı Dorothy Cross, Aya Irini'de sergilenen enstalasyonunda biri beyaz, biri siyah iki yılan aracılığıyla yaşam ve ölüme göndermelerde bulunuyor. Yılanlardan biri, genetik mûhendislerinin 'eserT. tzleyiciye, teknolojinin vardığı boyutlan düşündürüyor... si sırasında gördüğüm Kız Kulesi'ne vu- ruldum! Yılanla ilgili öyküsünü de du- yunca... Ama sonuçta iş Aya Irini'de ser- gileniyor, ki buranın eski bir kilise olu- şu da işe farklı boyutlar katıyor. - Izkyicinin, beyaz yılanın öyküsünü bilmesi önemli mi yapıt açısından? Aslında değil. Onun için de anlatmı- yorum zaten. Yılanın dişi ya da erkek oluşu da pek önemli değil. Ama önem- li olan, biryılanın beyaz, diğerjnjn şiyah, oluşü. Izleyicıler. beyaz olduğu için za- ten borunun üzerindeki yılanın anor- malliğini fark edeceklerdir. Doğaylaoy- nanmış olduğunu göreceklerdir. . - Özellikle son yülarda gerçekleştirdi- ğiniz işlerde ölüm ve >okluk temalan dik- kat çekiyor. En sıradan, en olağan nes- nelere, olgulara o yokluk hissini kaöyor- stınuz. Geçen yıl yapöğınız "'Öpücük" sözgelimi, bir öpüşteki 'boş nokta'yı, var ohnayan noktayı gözler önüne seri- yordu. O yapıt, genelde kanıtı olmayan bir şeyin, bir öpücüğün, fiziksel bir kanıtıy- dı. tkı insanın dudakiannın bulustuğu nokta. yani aralanndaki fiziksel çekı- min en yoğun yaşandığı nokta öpücük, ama dillerinin birbirine değdiği nokta- da bir boşluk oluşuyor, bir delik var, ya- ni o en yoğun nokta aslında var değil, yok! Hüzünlü bir şey aslında!.. Ağızla- nn içinden alçı kalıp alarak yaptığım o jşi yaparkert£ok eglenmıştıru... ve ölüme nuz. Sanatuvinsanlara 'yaşam aşılama- sı' gerekfiğini söyleyen bir sanatçı ola- rak, bugün çağdaş sanatta yaşam ve sa- nat arasındaki sınuiann giderek yok ot- maya başladığına inamyor musunuz? Yazık kı inanmıyorum çünkü sanatçı- lar hâlâ bir aynm yapıyorlar, kendileri- ni yaşama karşı mesafeli tutuyorlar. çün- kü sanat pazannı düşünüyorlar ya da an- lasılmakaygısıtaşıyorlar... Beni sorar- sanız, geçenlerde okuduğum, yanılmı- yorsam Fluxus'çulara ait bir deyim var. bana çok yakın geldi: Sanat, yaşamı. sa- natlan daha ilgınç kılandır - Yapıtlannızda aslında gündelik ya- şamda hep gördüğümüz, bildik nesneler kuilaıuyorsunuz, ama onlan çok farklı birçerçeve içine koyduğunuz için anlam- lan çogalryor, değişiyor... Sözgelimi kbni vapıtlannızda. cinsel kimlikler birbirine kanşıyor. İzleyki şaşınp kalabüiyor! Bunu bılerek yapıyorum. Ama yine e hep.tarudıj^ olan, bir, şeyden yjpla çı- ıp^zieyıciyi tanımğf bir şey iletahrik edip, sonra o tanıdık olanın içinde tuhaf olanı göstermeye çalışıyorum. Başara- biliyorsam ne âlâ. - Aslında bu. bize yabancı görünen bir şeyde tanıdık bir yan gördüğümüz za- man hissettiğimiz 'rahatlığın' tamtersi: Rahatsızlık, güvensizlik_ Evet, yapıtlanma çok farklı tepkiler geliyor. Sözgelimi 'inek" serisinde, ki- misi kahkahalarla boğuldu, kimisi ise midesi bulanarak sergiyi terk etti. Bazı kadın izleyiciler, kadını inekle özdeş- leştirdiğim gerekçesiyle tepki gösterdi. Oysa benim tek yaptığım, kasapla plas- tik cerrah arasında bir şeydi, doğayı bi- razdeğiştirdim... - Sanatmız kadın kimligryk\ cinseüi- ğiyle yakından ilintili, ama özellikle ka- duılar için sanat yapan bir sanatçı ola- rak taıunmaktan hoşlanmadıgmtzı vnr- guluyorsunuz-. Ben aslında yapitlanmı gören insan- lann kadın ya da erkek olduğumu bil- memesini yeğlerim. Bence bu çok önemli. Aynca çok ilginç... Insanlarne- reden biliyor sanatçı beyaz mı siyah mı, kadın mı erkek mi? Hani Amerika'da bir yıldız sanatçılar geleneği var, Andy VVarhol'un suratmı yapıtından önce anımsarinsanlar.. Bence buzararlı... Bu nedenle yalnızca kadın sanatçılan bir araya getiren sergileri de pek sevmiyo- rum. Sanatta kadın-erkek eşMiği - Kadın sanatçılarson dereceetkin gü- nümüzde, bunu neye bağtryorsunuz? Benim bu konuda teorilerimden biri, 1980'lerde sanat pazannın çöküşünün, daha deneysel sanata yer açmış olması. Ticari kaygılar geri plana itilince, bir boşluk oluşmuştu. Bu boşluğu doldu- ranlann arasında kadın sanatçılar da var- dı. Ama sanatsal üretim ve kalite açısın- dan baktığım zaman bugün sanat dün- yasında kadın-erkek eşitliği olduğunu söyleyebilirim. Gerçekten her iki taraf- ta da çok iyi sanatçılar var. Tabii sanat pazan açısından baktığımzda erkek ege- men sistem hâlâ yürürlükte. - Kadın sanatçüann yapıtlannda içe- rikgeneldebiçimsel kaygüann önüne ge- çiyor_ Siz içeriğin ötesinde kaygılar his- sediyor musunuz? Evet, kesinlikJe biçimsel kaygılarun var kullandığım malzeme ne olursa ol- sun, izleyicinin göz zevkine hoş gelecek biçimde estetize etmeye çalışıyorum. Tabii kimi sanatçınm yapıtlannda bi- çimsel kaygı daha büyük rol oynuyor. A- ma ben bayılınm sözgelimi, Rothko'ya, Don Judda. Rkhard Serra'ya... Ama öyle sanat yapsam sıkıntıdan patlardım o da başka bir mesele. Hiçbir şey öğren- mezdim birkere. - Zaman zaman fotoğrafla da çahş> yorsunuz— Aslında başta fotoğrafin çok kolay ol- duğunu düşünüyordum. Bir şeyi fark edip ona objektifini çevirmek... Ama zaman içinde yanıldığımı anladım. # -Son olarak,yapıtlarmjzın mi/ahi »ce- riğine ffişkin bn- sonı: Korkuyla güldü- riinün arasında bırakryorsunuz hep iz- leykn>i!_ Biliyor musunuz, biri bana yapıtla- nmdan ne zaman söz etsem kahkahayı bastığım için sanatıma güvenmediğimi söylemişti. Duyduğum en komık şeydi bu. Ben güldürüyü çok severim, ama evet, dediğiniz gibi korku hissini de ve yapıtlanmın tam o sınırda olmasını yeğ- liyorum. Bazı yapıtlanm insanlan ür- kütüyor, ama ben gülmeyi ve güldürme- yi de çok seviyorum. Orhan Alkaya, Şehir Tiyatrolan'nda Beckett'in 'Godot'yu Beklerken' adlı yapıtını sahneliyor Her bekleyişin bir Godofsu varihr GLL ERÇETTN Modern dram sanatının klasik- leşmiş bir başyapıtı sahneleniyor bu sezon Istanbul Şehir Tiyatro- lan'nda. Orhan Alkaya, Samuel Beckett ın "Godot'yn Beklerken" adlı yapıtını yorumlayarak insa- nın var oluşumın anlamını bir kez daha tarnşmaya açıyor. Vladimir ve Estragon'un yasamlanna hem anlam hem de anlamsızhk katan bekleyışleri Alkaya'nın "koşeleri ortadan kaldnlmış" yorumuyla ulaşıyor Istanbullu izleyicilere. Trajilc, farsa, fantastik sahnelerin de ekJendiği oyunda Engin Alkan, Savaş DinçeL Burak Davutoğlu, Taner Baıias. e Murat Coşkuner rol alıyor. Yönermen Alkaya, korkunç komik, hem korkunç hem komik bir oyun olarak niteliyor Go- dot'yu Beklerken'i. Şehir Tiyat- rolan'nın bir Samuel Beckett oyununa yer vermesini değerlen- dirirken "Düma tiyatro tarihine mal olmuş bu tür oy unlar elbette Şehir ve Delet Tiyatrolan gibi ödenekli kunımlar tarafından sahrnlenecek' diyor. Popüler ala- run dışında kalan bu oyunlann bü- yük oyunculuk virtüöziteleri ge- rektirdiğine, ou nedenle risk taşı- dıklannade|men Alkaya, her şe- ye karşm ger.iş bir izleyici kitle- siylebuluşacaklanna inanıyor. G«dot'yu 3eklerken'in izleyi- ciyle buluşıra koşullan üzerine Şehiî Tıyatro'an Genel Sanat Yö- netmsni Keıan Işık'tan oldukça farkl bir yakJaşım sergiliyor Al- kaya Işık'm>aklaşık bir ay önce gerçt kleştircğimiz bir söyleşide, "Vevülik sonnumuzu asaraanu- za, Shakespeıre ve Beckettsahne- lerkjen bile yırli olmamız gerektt- ğirte^Vladimr ve Estragon'un bi- ze t>enzedikkri oranda izkyicnle buluşabileceUerine. bu bağlamda da îkiş geleıvğinin devamı nheli- ğinck sahneknebileceğine" değin- m e s r e karşn Orhan Alkaya oyu- nu hertürlii \erel unsurdan temiz- lemeyi amaçlıyor' " Klasikoyun- lar herkes kendi düny asından. ha- tıraündan bilicinden karşılıklar bulduğu oranda klasiktir ve ev- renseklir. Her gerçek yaratıa yö- netmen Godot'yu kendi dünyaa- na göre sahneler elbette, çünkü ti- yatro bir yorum alanıdır. Ancak bütün evrensel insan değerleri skalasmda sahenelenmesi daha doğru olur." Orhan Alkaya, dünyanın her yerinde ya da herhangi bir yerin- de herkes içm ya da belli iki kişi için geçerli olabilecek bir durum olarak değerlendirdiği oyunda özellikle bir coğrafyanın ya da et- nik kimliğin altını çizmekten ka- çınıyor. Yerelleştirmek bir yana olabilecek en üst evrensel boyuta sanın aleyhine kullanılmış olduğu korkunç bir faşizm serüvenin bi- linç kınlmasını yansıtıyor yönet- mene göre. "Bu savaşa kanlma- yan. dotayısryla bu savaşta ölüler vermeyen, Türkiye'de de bunun bir karşıbğı var. Çünkü bu ülke- nin insanlan dabu savaşa kanlma- manın bedelini gizli müttcfık ola- rak ödedi ve hâlâ ödüyor." tnsanlığın akıl dışı bir boyutta yaşadığı Ikinci Dünya Savaşı'nın ardından Beckett'in verili kural- lara teslım olan köle akıldan ka- çarak en kirletilmemiş haldeki in- san aklına yöneldiğini belirtiyor Alkaya. Akılda olduğu gibi dilde de böyle bir temızlik var. "Bec- kett'in serüveni dilin hayatımızuı önünde bir engel oluşturmaya 1 nsanlığm durumunu ortaya koymanın önemli olduğunu söyleyen Orhan Alkaya, 'izleyicinin oluşturması gereken bir serüven' diyor Godot için... Ve izleyicilerin bu serüveni sürdürmesini 'bekliyor'. taşımak istediğı oyunda, Bec- kett'in zaman ve kültürle ilgili olarak blraktığı ip uçlanru bile te- mizliyor. Vladimir ve Estra- gon'un Eyfel Kulesi 'nin yapımtn- dan bu yana elli yıldırbirlikte ol- duklannı belirten bölüm çıkan- lirken 'iki hırsız meseksi'nin iş- lendiği sahneyi kullanıp kullan- mayacağı uzun süre kurcahyor kafasını. Tam bir 20. yüzyıl oyunu ola- rak nitelendirdiği oyundaki bek- leyişi bütün insanlığın tıkanmış olan mental seviyesini aşıp yeni bir yaşam biçimi oluşturamama- sıyla, özellikle 20. yüzyılda çok belirgin olarak ortaya çıkan ütop- yasızlıkla açıklıyor Alkaya. Bir savaşta yirmi milyon insanın öl- düğünü gören, bu suça susarak or- tak olan ınsanlann; en büyük bi- limsel, teknolojik gelişmelerin in- başladığı andaortaya çıkan birya- zariık serüveni bence. Çok zor sa- nılan ya da öyle yansıülan diü çok gündelikrir aslında. İnsanlar ede- biyat dili olarak ya da dramatik dil olarak bir üst dil arayışına girdi- ler. Beckett bu yabancılaşmış dil yerine hayatın dilini tercih etti. Ha- yata ve akla en yakın vazarlardan "biridira" Bu bağlamda da Alkaya, kendi yorumunda izleyiciyle ve hayatla buluşma olanaklarını zorluyor. Vladimir ve Estragon sahnede mümkün olduğunca izleyicilere yakın konumlandınlıyor. Orhan Alkaya, metin çözümle- mesi aşamasında oyunu en ince harfine kadar kazıdıklannı, harta Beckett metninde otobiyografık izler aramanın yanlış olduğunu bilmelerine karşın metnin hangi duygularla yazıldığına kadar in- diklerini belirtiyor. Çözüm- Ienen yazar, metinlerindeki anahtar kelimenin 'belki' ol- duğunu söyleyen Beckett olunca metin çözümlenirken ekip içinde çok farklı yo- rumlarçıkmış elbette. "Ktsa sürede buhıştuk" diyor Al- kaya. "Metni hissederek an- lamanın getirdiği bir bulus- maydı bu. İnsanlan anlama. oyunun yazılmasına neden olan Beckett kayguannı an- lama ve Beckett'i taıuyarak sevmedrye özeöeyebileceğim bir masabaşı serüveni yaşan- dL Sonuçta köşeleri ortadan kalkmış, ama ne dediğini bt- len bir yorum." Suskun. içine kapanık ki- şiliği ve yapıtlan üzerine ko- nuşmamasıyla tanman Bec- kett'i, Godot'yu Beklerken'i yazdıktan sonra en çok sıkan konu Godot'nun kimliği üzerine sürdürülen araştır- malar ve yürütülen yorum- lar olmuştur sanınz. Oyunu sahneleyen her yönetmenin sıkıştırmalanndan sıkılan yazar en sonunda bu kelime- nin Fransızca çizme anlamı- na gelen 'godillots' ve 'go- dasses' sözcüklennden esin- lendiğini belirtmişti. Bu yorum elbette hiç kımseye tatmin edici gelmedi. 'Godot' sözcüğünün eti- molojık kökenlen araştırılırken Ingilizce Tann anlamına gelen God'dan türediği gibi nice görüş ortaya sürüldü. Bu doğrultuda da yazann 'belld'lerinden yola çıkı- larak nice Beckett yorumu sahne- lendi dünyanın dört bir yanında. Peki Orhan Alkaya, beklemek te>- masma ve beklenen Godot üzeri- ne neler düşünüyor? Bekleneni beklemenın öznesi olarak alıyor Alkaya: "Godot'nun beklenmesi değil, bekleme ejiemine bir özne katma zonınluğu önemli. Go- dot'yu bu aıüamda ele aldık yoru- mumuzda. Her bekleme eylemi- nin biröznesi vardır. Buradaki öz- ne deGodot Bundan sonra da her bekleyişin bir Godot'su olacak. Bu da insanlığın henüz iradesini ken- di smırlan içerisinde kullanmaya cesaret edemediğini anlaür." Orhan Alkaya Godot'nun kim- liği konusunda herkesın farklı gö- rüşlerini olabileceğini belirtiyor. Bu nedenle de çalışmalar sırasın- da herkesin Godot'yu istediği gi- bi değerlendirebıleceği belirtil- miş. Peki oyunun yönetmenine göre Godot var mı ya da kim? "Bana göre bir Godot var, çünkü onlar adını Godot koy muşlar. Bir Godot yok çünkü bir figür sahne- ye gelmiyorsa, sahnede yoksa yok- tur. Bu kurgusal bir iş. Sahnede oJ- saydı olurdu" diyor Alkaya. Sa- muel Beckett'in Godot'su aynı anda birçok niteliği içinde bann- dıran oldukça zengin bir karak- ter. Her yönetmen onda bugüne kadar görmek ıstediğini gördü ve aktardı. Ancak bugüne kadar Beckett'in aldatıcı ipuçlanna ta- kılan bu nedenle de oyundaki zen- gin yapıyı kısırlaştıran pek çok yorum da çıktı ortaya. Kimisi tra- jedi unsurunu kimisi komediyi ön plana çıkanrken birincil eregi Go- dot'nun sımnı çözmek olan, gö- ze parmak sokan nice oyun sah- nelendi. Alkaya'ya göre ise önemli olan insanlığın durumunu ortaya koymak. "meyicnıin oluş- turması gereken bir serüven Godot" diyor Alkaya. Şimdi de izleyicilerin bu serüveni sürdür- mesini 'bekfiyor'. 'Vücudum sanatımın tuvali' Kültür Servisi - Ge- çirdiği ilginç estetik ameliyatlarla 'carnal art' denilen yeni bir sa- nat türünün öncülüğü- nü yapan Fransız sanat- çı Orian, 5. Uluslarara- sı Istanbul Bienali kap- samında önceki gün Mimar Sinan Üniversi- tesi Oditoryumu'nda performanslannı içeren video fılm eşliğinde bir konferans verdi. Konferanslannda bayılan izleyicilere sık sık rastlandığını anlatan Or- lan, "tsteyen salonu terk edebilir'' uyansında bu- lundu. Sanatçınm geçırdi- ği ameliyatlan aynntılı bir biçimde gözler önüno se- ren video fılm eşliğindeki konferans, medyanın kan kokan sahnelerine alışık olan Türk izleyicisini bile ürpertti, salonu terk eden- ler oldu. *Saııatı''nın tüm aynntılannı izleme olana- ğını bulduğumuz Orlan; 1990 yılından itibaren ge- çirdiğı toplam 9 estetik ameliyat sonrasında alrunı Leonardoda Vmd' nin ün- lü yapıtı MonaLisa'nın al- nına, çenesini BoticeDi'nin Venüs'üne, gözlerini Ge- rard'ın 'Psyche'sine dö- nüştürerek klasik güzellik normlanna karşı çıkmayı amaçlıyor. Orlan, 10. ame- liyatını Japonya'da, kendi yüzü için olası en büyük burnu yaptırarak gerçek- leştirmeyi düşünüyor. 'MüzeHk' vflcud Vücuduna yapılan mü- dahaleleri lnternet aracılı- ğıyla canlı olarak yayımla- yan sanatçı, vücudunu sa- natının tuvali olarak ta- nımlıyor. Sanatın bugün tek işlevinin, dünyayı de- ğiştirmesi olması gerekti- ğini söyleyen Orlan, este- tik ameliyatlara tepkili yaklaşımlara şöyle yanıt verdi: "Dişlerimizi yapünyo- nız, organ nakilleri y apu- nyonız, protezlerle yaşıyo- ruz_ Benim yaptığım. bu- nun farklı bir boyutu. Bu- gün estetik ameliyata tep- ki duymak çağdışı bir yak- laşun. Çok hızh bir çağda yaşryoruz ve fiziksel >apı- nuz bu hızı kaldıramryor. Yaşlanıyoruz. Teknoloji, yaşlanma denilen şu deri hastahğmabir çare bulma- dığı sürece estetik ameli- yaüarsürecektir.7 ' Vücuduna lokal aneste- ziyle uygulanan müdaha- leler sırasında kitap oku- yan ya da konusan Orlan, amelıyatlar sırasında acı çekmedığıni. izleyicinin de acı çekmemesi gerekti- ğini söylerken; "Yaşasın morfin kahrolsun aa" di- yerek izleyicilerin şaşkın ve ürkek bakışlan arasın- da konuşmasını sürdürdü. Geçirdiği estetik ameliyat- larla Guinnes Rekorlarki- tabına girmek gibi bir amacı olmadığını söyle- yen sanatçı, kendısinin sa- natı şefTaf, kamuya açık bir hale getirdiğini de vur- guluyor. Orlan. "Ben vü- cudumu sanata \erdim, bana ait her şeyi, kaıunu, \aguni sanabmda kullaıu- yonım. Nasıl sanatyapıtta- n müzelerde senjileniyor- sa benim de \ücudumun müzede sergilenmcsjni isti- yorum" dedı. Orlan'ın performansı sonrasında düzenlenen pa- nele ise sosyolog ve sanat eleştirmeni AB.\kay. plas- tik cerrah Dr. Osman Oy- mak, felsefeci AhmetSoy- sal vepsikıyatnstProf.Dr. ŞahikaYüksel katıldılar. Ali Akay, Orlan'ın i^ini 1980'li yıllarda yasadığı- mız neoliberalizm saldın- sı altında çektiğimiz kim- lik problemine bir saldın olarak nitelendirirken. Dr. Osman Oymak cerrahinin ciddi bir iş olduğunu, en ufak bir yanlış sonucu has- tanın ölebileceğini söyler- ken Orlan'ın ameliyatı sı- rasında ameliyathanenın ve doktorlann ameliyata uygun oJmadığına değia.- di. Prot'Df ŞâTıik'a Yük'-*' sel ise ızleyenlerin bir kıs- mının düşüncelerine ter- cüman olarak, Orlan'nm estetik ameliyat olmak is- teyen kadınlara ders ver- mek için çağnlan bır has- ta sandığını ve çok şaşırdı- ğını sözlerine ekledi. 5. ULUSLARARASIISTANBUL BİENALİ'NDE BUGÜN PERFORMANSLAR lngıliz sanatçı TraceyEmin'in performansı Pera Palas 102 numaralı odada, saat 13.00- 15.00 arasında, Şükran Moral'ın performansı Aya trini'de 10.00, 11.00 ve 16.00'da. Japon sanatçı Mariko Mori'nin performansı Sultanahmet Camii önünde saat 12.00'de izlenebilir. ; PAINELLER Sosyolog-sanat eleştirmeni Ali Akay'm yöneteceği, Küba VVilfredo Lam Center yöneticisi LiUian Llanes Godoy, Montreal Çağdaş Sanat Merkezi yöneticisi Ciaude Gosseün, Alman sanat eleştirmeni ve küratör Kasper Konig, Amerikan Information Agency'den Rex Moser, Belçikalı sanat eleştirmeni ve küratör Barbara Vanderiinden'in katılacağı "Bienallerin ve Diğer Mega Sergi Modellerinin Eleştirisi ve Savunusu"' başlıklı panel saat 14.30-16.30 arasında, sanatçı ve sanat eleştirmeni Hüseyin Bahri Alptekin'in yöneteceği, Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'nden Prof. llte Meta Bauer, lsviçreli sanatçı Ursula Biemann, Slovenya'dan sanatçı Borut Vogehıik-IRWTJS, Boğaziçi Üniversitesi'nden Ferda Keskm, Makedonyalı sanat eleştirmeni Suzana Milevska'nın katılacağı "Çağdaş Metropolde Metinlerarasılık ve Yer Değistirme" başlıklı panel saat 17.00-19.00 arasında, sanat eleştirmeni Gregory Volk'un yöneteceği, Isviçre Çağdaş Sanat Merkezi yöneticisi Paok) Colombo, tngiliz sanatçı Tracey Emin, Belçikalı sanatçı Johan Creten. Bilkent Üniversitesi'nden Hasan Bülent Kahraman, Yünanlı sanatçı Sophia Kosmaoğlu ve lsviçreli sanat eleştirmeni Herald Szeemann'ın katılacağı "Sevgi, Dostlak ve Diğer Olasıhklar Üstüne" başlıklı panel saat 19.30-21.30 arasında Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu'nda izlenebilir. KEV'den klil Biret konseri • Kühür Servisi - Kültür Koleji Eğjtim Vakfı tarafından 1994 yılından itibaren düzenli bir şekilde sürdürülen 'KEV Salonu Konserleri' bu yıl yeni kurulan 'Istanbul Kültür Üniversitesi Konserleri' olarak devam ediyor. Bu konser kapsamında tdil Biret'in çarşamba günü saat 20.30'da Ataköy 9-10 Kısım'da vereceği resital izlenebilecek. 1 Bizi Bağlamaz' Zeytmburnu AKM'de • Kültür Servisi - Zeytinburnu Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi'nde sahnelenecek olan sezonun ilk tiyatro gösterisi 'Bizi Bağlamaz' Zeytinburnu'nda kahkaha fırtınası estirecek. Gökhan Semiz ile Uğur Uludağ'ın sahnelediği, Banş Dinçel'in dekorunu yaptığı 'Bizi Bağlamaz' adlı oyun on beş günde bir izlenebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear