23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYTA CUMHURİYET 8 OCAK 1997 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Ünlü keman virîüözü Nigel Kennedy, genç müzisyenleri istismar ettikleri gerekçesiyleplak şirketlerine ateş püskürüyor Harika çjbcıd yaşamı berbatKültür Servisi- İlk profes- yonel sahnepertbrmansını 15 yaşırıda veren ünlü keman vir- tüözü Nigel Kennedy. genç müzisyenleri istismar ettik- leri gerekçesiyle plak şirket- lerine ateş püskürüyor. Genç yaşta şöhret olan Nigel Ken- nedy. CD ve konser bileti fi- yatlanndaki düşüşe karşı ha- rekete geçen plak şirketleri- nin genç müzısyenlere aşırı derecedeyüklendiğini. küçük yastaki bu 'harika çocuklan' kendi amaçlanna alet ettik- lenni. çocuklan intihara sü- riikleyecek denli baskj yaptık- lannı iddia ediyor. Ünlü caz kemancısı Step- hane Grapelli ıle birlikte ilk kez 15 yaşındayken sahneye çıkan Nigel Kennedy. -10-12 yaşındaki çocuklann çıkıpya- nş atlan gibi. kendilerine son derec ağır gelen koşullar için- de mitzik hayatma atılmalan zaten yeterince korkunç. Ço- cuklann ve gençlerin üzerie- rindeki bu baskıdan kurtula- bilmek için intihara kalkış- malan son derece doğal" di- yor. 1980Mİ yıllarda CD'lerin ucuz fıyatlarla piyasaya sürül- mesi, Pavarotti, Domingo, Carreras gibi tenorlann ön- cülüğünde başlatılan etkin- liklerin ve özel klasik müzik kanallannın popülaritesi üze- rine satışlannda düşüş olan plak şirketlerinin satış rakam- lannı arttırmak için giriştik- leri yeni pazarlama taktikle- rinin başında, her zaman iyi para getiren 'harika çocuk- İar'a yüklenmek geliyor. Bu stratejinin sonuçlan. Ni- gel Kennedy"yi haklı çıkarı- vor: Genç yaşta ün kazanan Ingiliz piyanist TerenceJudd, 22 yaş.ında bir uçurumdan at- ladığında müzik kariyennde lOyılı geride bırakmıştı... Yu- nanlı piyanist Dimitri Sgo- uros. yirmili yaşlanna gelme- den ateşi söndü. bunalıma gır- di... Avusturya'nın harika ço- cuklanndan David" Helfgott kendisine aşm derecede yük- lenen babasının etkisiyle. akıl hastanesine kaldınldı. (Helf- gott'un yaşamını konu alan film "Shine" şu sıralar Av- rupa sinemalannda eösteri- megirdi). 1980"li yıllarda Ye- hudi Menuhin'in lanse ettiğı 13 yaşındaki Jin Li'nin artık adını sanını duyan yok. Anne babalar sorumlu Bu yıl 40 yaşına basan Ni- gel Kennedy ise. şansh han- ka çocuklardan. Altı yaşın- dan onaltı yaşina dek Yehudi Menuhin'in keman okuluna de\am eden Nigel Kennedy. DEFNE GOLGESI TURGAY FİŞEKÇİ Kültiip Kentr VVeimar Ne\v York"taki ünlü müzik okulu Juilliard'da da ikı yıl eğitim gördü. Kennedy'nin 1990 yılında kaydettiği Vi- valdinin "Mevsimler"i. tüm zamanlann en çok satan kla- sik müzik kaydı olarak rekor- lar kırdı. Kennedy. gençken çok büy ük baskılar yaşama- dığını söy lüyor ama Juilliard o günleri anımsay ınca şöyie konuşuyor: "Juilliard'da her biri bir- birinden yetenekli bir sürii ço- eukokurdu.Onlarderslerini yaparken. anne babalan sınıf kapılannda bekleşir. ek ders saatleri koymalan için öğret- mcnlere baskı yapmaya çalı- şırlardı. Bu iş son derece tica- rîbir iş oldu. Yanşta birinci ol- nıak adına yürütülen bu ça- balar sonucunda müzik ikin- ci planda kalıvor." Nigel Kennedy. çocuklann çok küçük yaşjarda sahneye çıkanlmasınakarşr. "Eğerbir çocuk. müziğe yetenekliyse ona normal bir çocukluk va- şatıp. yirmi yaşında sahneve çıkarmaklakimsebirşeykay- betmez. Plak şirketleri. bu- gün artık gerçek müzisyenle- rin değil, harika çocuklann peşinde koşuyor. Bu harika çocuklann dörtdörtlük birer mü/is\tn olduğu söylenemez. Ama tabii plaklan çok iyi sa- tıyor. 30 yaşlannda, saçlan dökülmeye baslayan müzis- yenlerin plaklanndan daha çok satıyor tabii bunlar! Ay- nca bu çocuklarla kısa vade- li anlaşmalarim/alıyoriar.Ço- cukian harcıyorlar. tüketiyor- lar... sonrası ise umuriannda bile değil." Önce para, sonra müzik Birkaç yıl önce geçirdiği ıki boyun ameliyatından son- ra müzik çalışmalarına ara veren Nigel Kennedy. bu sü- reçte müzik kanyenni göz- den geçirmiş. Ticari kayıtlar yapmasını isteyen anlaşmalı plak şırketı EMI'nın istekle- rinı reddetmiş. "Ben. kendi istediklerimi yapmak istiyo- rum. Beni bir pazarlama for- mülü gibi kullanmaya başla- dılar. Kontrolü yitirdiğim duy- gusuna kapıldım. Müzik. ar- ka planda kalnıaya başlamtş- tı..." diyor. ~Mevsimler"den kazandığı parayı. kendi seçi- mi olan çok pahalı bir kema- na yatırmış Kennedy. Müzik endüstrisinde pek çok müzis- yen. ancak sponsorlannın ön- gördüğü müzik aletlerini kul- lanıyor. Nigel Kennedy'nin çocuk müzisyenler konusundaki du- yarlılığına müzik uzmanlan ve psikologlarda katılıyor. Mü- zıkolog Matthe» Bo\den. "Sirkltnle iki a>ağı üzerinde dans eden köpekler \ardır... Herkesin ilgisini çeker, çün- kü alışılagelmişin ötesinde bir görüntüdür bu. İşte harika çocuklar da bu yüzden insan- lann ilgisini çeki\or~ diyor. Müzik psikoterapisti Cathe- rine Butler-Smith ise. anne babalan suçluyor: "Çocukla- nna fazlasıyla yükleniyorlar. Kendi çocuklannın tann ver- »isi yeteneğini kıskamyoriar, onlar aracriığryla zaferkazan- ma>a çıkıyorlar" di\or. Juilliard Müzik Okulu. tar- tışmalann odak noktası. Ba- zı öğretmenler, genç öğrenci- lerinin plak şirketleriyle an- laşmalar imzalamasına ön ayak olurken. kimisi de öğren- cilerini korumak adına bu tav- ra karşı çıkıyor. r Deliliğin çarpıcı dehası: 'Shine' Şimdi40'ına girenNigel Renned) şanslı harika çocuklardan. KültürSenisi-Sınemaeleştirmen- leri için 1997 yılınadamgasını vuran film şimdıden belli oldu. Çünkü A\- rupa basını şimdilerde AvustraKalı yönetmen Scott Hicksın 'Shine" adlı son filmini konuşuyor. New \brk Rbn ElestirmenleriÖdiilü'hûkazanahfılm Oscar'ın güçlü adaylarından biri a>- nı zamanda. Hatta ünlü yönetmen Ste- ven Spielberg filmden öyle etkılen- mış ki. yönetmen Scott'u. birlikte ça- lışmak için iknaturlannabaşlamış bi- le. Gerçek bir öyküden yola çıkan Hicks. Avustralyalı konser pıyanısti Da\id Heögott'un delilik ile dahilik ara- sında gidıp gelen dramatik yaşamını beyazperdeye aktarmış. The Obser- ver gazetesinin film eleştirmeni Phi- lipFrench yeni yılın ilk günlerini he- nüz geride bırakmış olmamıza aldır- madan 'Shıne'ı 1997'nin en ivi filmi seçi\erdi. Film hakkındaki eleştiriler. "Shi- ne'ın başarısının özellikle gerçek bir ö\ künün son derece çarpıcı bir bıçını- de anlatılmasından ilen geldığinı ışa- ret ediyor. Filmin öyküsü kısaca şö\- lc: Da\ id Helfgort yeteneği çol< küçük- kenkeş.fedılenbırmüzis\endır. Ancak çocukluğu tam bir karabasan gibidir. Nazi kamplarından kurtulmayı başar- mış babasının otoriter tavırları karşı- sındaki ezikliği. babasının isteğine uyarak Londra Kraliyet Müzik Aka- demısı'ne gırişi ve akademide katıldı- ğı bir yarışmada gelen hüsran... Piyanist. Rachmaninm'un '3.Piya- no konçertosu'yla katıldığı yanşma- dan sonra tam bir çöküşe girer. Yıllar- ca sürecek acılı günler başlar... Film- de Da\ıd Helfgott'u canlandıran üç avrı aktör Geoffrev Rush. Noah Ta\- lor ve Alex Rafalovvicz'ın binncı sınıf oyunculukları filme çok şey katıyor. Film. \eteneklı ama 'kadersu' sa- natçıları konu alması bakımından. Ja- neCampion'ın yazar Janet Frame'in yaşaınöyküsünden uyarladığı filmiy- İe dt benzerlikler taşıyor. Her iki fil- me konu olan sanatçılar da üstün ye- tenekli insanlar ancak ortasınıfiangel- dıkleri için daiına yetersiz olan mad- di durumları yüzünden herkesten çok dahafazlayorulmak \ealdıklan bur- su hak etmek amacıyla bıtmek bılme- yen bir tempoda çalışmak zorunda ka- iıyorlar. Bu ınanılmaz tempo pek ço- ğu için sinır hastalığı va da benzen bir ruh sağlığı probleını ıle atbaşı gi- divor. 'Vağmur Adam' ve 'Forrest Gump' \e 'Shme'ın da aralarına ka- tıldığı filmler belkı de sinemada yep- yeni birtürün başlangıcını müjdeliyor... Weimar (Vaymar) Almanya'nın Thüringen Eyale- ti'nde altmış bin nüfuslu küçük bir kent. Bu küçük kenti. Almanya tarihinin en önemli mer- kezlerinden biri yapan olaylar zinciri, henüz yirmi altı yaşında ve Genç VVerther'in Acıları kitabıyla bir anda ünlenen Goetiie'nin, VVeimar Dükü kendisin- den daha da genç Carl August'ün çağnsı sonucu buraya gelmesiyle başlar. O yıllarda kent altı bin nüfuslu küçük ve sessii bir kasabaydı ama, aydın yöneticileri vardı. Almanr ya'nın başka kentlerinde görülmedik bir biçimde her- kesin haftada üç kez parasız tiyatroya gitme hak7 kı bulunuyordu. Goethe'yi kentte ilk etkileyen şey, kenti çevrele1 yen orman içinde yürürken rastladığı bir ev olur. Go- ethe'nin VVeimar'a yerleşmesini isteyen Dük, bü evi ona armağan eder. Ardından kente gelişinin da7 ha dokuzuncu ayında onu hükümete bakan olarak atar. On yıl boyunca Bayındırlık, Savunma ve MaT liye bakanlıkları yapar. ; Yazarlığa daha fazla zaman ayırabilmek için res- mi görevlerini bıraktığında gelirlerinde hiçbir azal- ma olmaz. Kent içinde bugün Goethe Evi olarak anı- lan ve kiracı olarak taşındığı ev de Dük tarafından satın alınıp Goethe'ye armağan edilir ve şair, öleT ne dek bu evde yaşar. Goethe'den başka pek çok sanatçı da bu dönenv de VVeimar'da kendilerine yaşama ve çalışma orf tamı buldular. Schiller çeşitli kentlerde uğradığfi hayal kırıklıklarından sonra 1787'de VVeimar'a geK di ve ölene dek burada yaşadı. Franz Liszt, 1843'te VVeimar sarayının müzik yöi netmenliğineatandı. Liszt'in VVeimar'ayerleşmesi; aralarında Hector Berlioz, Peter Cornelius, Heb- bel, Smetana, Rubinstein gibi dönemin ünlü bes- tecilerinin de olduğu pek çok müzikçiyi kente çekr ti. Müzikte Yeni Alman Okulu adlı akım burada doğ- du. Nietzsche, hayatının son üç yılını VVeimar'da ge- çirde ve burada öldü. Modern mimarinin önde gelen adlanndan Wal- ter Gropius 1918-1928 arası VVeimar'da çalıştı, Bauhaus akımıntn burada oluşmasına öncülük et-r ti. 1953'te kentte Klasik Alman Yazarları Ulusal Araşi- tırma Merkezi kuruldu. -: 1965'te elli iki ülkenin yazarlarını bir araya geti- ren Uluslararası Yazarlar Kongresi VVeimar'da top- 1 landı. Günümüzde, VVeimar'da yaşamış ünlü sanatçı- ların evleri müze olarak ziyarete açık tutuluyor. Ni- etzsche evi, düşünürün arşivi olarak korunuyor, Kentteki müzik okulu üszt'in adını taşıyor. Kent Meydanfnda 1919'da Alman Ulusal Meclisi'nin toplanıp VVeimar Cumhuriyeti'ni ilan ettiği Ulusal Ti* yatro'nun önünde Goethe ile Schiller'i birlikte gös- teren büyük bir heykel var. Çeşitli kültür etkinliklerinin merkezi olmasından dolayı VVeimar, 1999'da "Avrupa Kültür Kenti" ola- cak. 1999. aynı zamanda Goethe'nin 250. doğum ve Bauhaus akımının ortaya çıkışının 80. yılı. • • • ''• Bizler bugüne dek "kültür kenti" denebilecekfcıîr kent yaratamadık. Aydınlarımız çoğunluk hapis yat- tıkları kentlerin adını ünlendirdiler. Nâzım Hikmet Bursa'da, Sabahattin AN Sinop'ta. Kemal Tahir Çankırı'da yıllarını geçirdiler. Günümüzde de kimi kentler cezaevleriyle kulağımızda yer ediyor: Di- yarbakır, Eskişehir, Bayrampaşa, vb. Bakalım gelecek yüzyılda bizim de kültür kent- lerimiz olacak mı? Nâzım Hikmet'in hiç değilse bir heykeli Bursa'ya. Sabahattin Ali'nin Sinop'a, Ke- mal Tahir'in Çankın'ya dikilecek mi? Yazarlanmızın hapis yattıkları yerlerde onların adını taşıyan yazın- araştırma enstitüleri kurulacak mı? - 'fyiŞeyler'de sancılı günler • iyi Şeyler"in bağlı bulunduğu RPM Radar Reklam Şirketi yetkilisi Füsun Gençsu. "sımrlamaya' gittiklerini söylerken yayın koordinatörü lshak Reyna. yayın etkinliğinin tümden sıfırlandığını dile getirdi. Kültür Senisi - Yayın dünyasına 1991 yı- lında atılan ve bugüne dek 50'yi aşkın şiir çe- virisi. 30 düzyazı kitabı yayımlayan İyi Şey- ler'inyayın alanı "smırlandmldr. Konuylail- gili olarak. yayınevinin bağlı olduğu RPM Radar Reklamcılık Şirketi adına bilgi \ercn Füsun Gençsu. İyi Şeyler'in etkinliklerinin •daraltılmasf karannda. "unıulan verimin el- deedilememesi'nin etkili olduğunu söylerken İyi Şeyler'in yayın koordinatörü İshak Rey- na söz konusu uygulamanın adma 'daral't- ma'demenin mümkün olmayacağını. yayıne- vi faaliyetlennin tümden sıfırlandığını belirai. RPM reklam şirketinin aldığı bü^me karan uyarınca 1991 -95 yıllan arasmda yayın prog- ramını genişleten İyi Şeyler'in son altı ay için- de 30 kitap yayımladığını belirten Reyna. RPM tarafınd'an verilen söz uyannca. yayıne- vinin en az bir yıl daha varlığını devam ettir- mesi gerektiğine dikkat çekerek 'Üzücü olan verUmiş sözün tutulmanıasıdır" dedi. Reyna. tyi Şeyler'ın faalıyetine son \erme karannın kendisine 24.12.1996 tarihinde bil- dinldiğini söyleyerek karann yayınevinin kâr durumunu belirlemek açısından yanlış bir za- manlama sonucu almdığma dikkat çekti. Füsun Gençsu ise "Her yayınevinin belli hedefleri ve fizibUitesi vanür. Fakat bu hedef- lerde bir şaşma olduğu için yönetimi devral- dık. Sonuçlardan sapma olması bizi endişe- lendirdi. Vatuımı doğm yere mi yapıyonız di- yedüşündük" açıklamasını getirdi. Yaymcıhğa başlarken nitelık kaygısını ön piana aldıklannı söyle\en Gençsu, İyi Şeyler'in önümüzdeki yayın döneminde nitelik'li işin yanı sıra kazancı da hedeflediğini bildirdi. iyi Şeyler" in bu yıl daha az kitap yayımlanacağı- ni bildiren Gençsu. 'daha seçici ve nitelikli' ya- pıtlara öncelik verileceğini ve bu kapsamda şıir dizisinin ve düzyazı ürünlerinin süreceği- ' rn ekledi. Gençsu. İyi Şeyler bünyesinde kitaplan ya- ymlanan yazarlara yayınev inin kapsamının da- nlt\lacağı yönündeki karann bildirilmediğı- r.; anımsattığımızda ise 'Yazarlann endişeet- mesine gerekyok. Önümüzdeki günlerde ken- dleri ile temas edilecek. İlişkilerimiz sürecek. Ancak bu yda mahsus olmak üzere yayın pla- nmız sınırlı olacağı için baa projelerde erte- kmeolabilir" yanıtmı vererek; yayınevine yö- relik yatırımlann süreceğini söyledi. 2. Avrupa Filmleri Festivali'nin konuğu olarak Türkiye'ye gelen üç genç yönetmenle söyleşi Avrupa'dan geleceğîn ustaları BUGUN MURAT OZER Fransa'dan Thomas Briat, Almanya "dan VeitHelmer\e Macaristan'dan AttilaMis- pal. Avrupa sınemasının yeni isimleryetış- tiremeyeceği karamsarlığını bir yana atan, geleceğe umutla bakmamızı sağlayan üç genç yönetmen. Henüz kısa filmler çeki- yorlar. ama üçünün de uzun metraj proje- İen yolda... THOMAS BRİAT (Fransa) Fransa'dan gelen sempatik, bir o kadar da "tirlamaThomas Briat'nm (1962) "De- part Immediat - Ani Gidiş"inı AntaK a'da seyretmiş. belki fazlasıyla beğenmiştim Cnlü sinema okulu L'lnstitut des Hautes Etu- des Cinematographiquez IİDHEC) mezu- nuydu Thomas. Yılmaz Güney'in "\bl" fılminin nasıl çekildiği üzerine yaptığı bir çalışmaylagiımiştilDHEC'e.Güney'eyö- nelmesinin başlıca nedeni. "YoPun çekin- süreciydi. bir insanın hapıshaneden filır yönetme düşüncesi. Bu çalışmayı yapmak. "YbPun çekim sürecini kendi ağzındar dinlemek için Yılmaz Güney'le konuşma- sı gerekiyordu. James Bond filmlerindekı gibi sürekli onun peşinde\di. Cannes'da. Zü- rih'te kovaladı onu. sonunda Pans'te karşı karşıya gelebildi. Çok gizli ve uzun bir söy- leşi yapma şansını yakaladı Yılmaz Gü- ney'İe. Ve usta yönetmenden hiç bekleme- diği birteklif aldı; son filmi "Duvar"m se- tinde çalışma şansı. Tüm bunlar daha 19 ya- şındayken oluyordu. henüz okulabaşlama- mıştı bile. bir sinefildi o sadece. "Duvar"da çahşmayabaşladığısıralardalDHEC'eka- bul edil'diği bildinldı. Bu filmde çalışarak Yılmaz Güney sinemasını keşfetme şansı oldu Thomas'nın. İlk deneyimiydi. çok et- kilendı. Güney'in çok sertbır yönetmen ol- duğunu gördü. sette göz açtırmıyordu. An- cak onun büyük bir sinemacı olduğunu da biliyordu... Okuldan hemen sonra televizyon için çekilen "Yüz>ılın.Âşıklan"adlı belgeselin üç bölümünü çekti Thomas. Arşiv görün- tülerinden oluşan bir belgeseldi bu, Onun çektiği bölümlerde Federico Fellini-Giuli- etta Masina. Humphre> Bogart-Lauren Ba- call, Luis Aragon-Elsa Triolet aşklan \ar- dı. Sıra "Ani Gidiş"e gelmişti. Bir alışve- riş merkezinde rastlantı sonucu fotoğrafı- nı gördüğü kadının peşine düşen. uzun bir takipten sonra ona ulaşan, ancak ulaştığı an onu •"baştankaybettiğinranlayanbirada- mın öyküsüydü "Ani Gidiş". Karşı konul- maz bir "hüzün" vardı. avrıca bir tür "ça- resizlik duygusu" da kendini göstenyordu filmde. Thomas'yagöreysetasarlanmış bir hüzün yoktu. Ama ikımizin de birleştiği bir nokta vardı: bu bir "tutkıT filmiydi... Şimdilerde bir orta nıetrajlı film üzennde çahşıyor. uzun metrajlı film çalışması da şu sıralaT senaryo aşamasında. Kısa filmi uzun filmin bir parçası olarak görüyor: "Her kısa film, bitmemiş. bir parçadır. bü- tünün yalnızca küçük bir bolümüdür." VEIT HELMER (Almanya) Almanya'dan gelen Veit Helmer'se 11968.) bol ödüllü filmi -Surprise!-Sürpriz!"in\er- diği özgüvenle geleceğin ustalanndan bi- ri olacağına şimdiden inanmışgibi. 14 ya- şında film yapmaya başlamıştı \'eıt. Bir "dâhi" edasıyla söylüyordu bunu. Franço- isTnıffaut'nun "LaNuit Americaine-Gü- neşte Gece" adlı filmini izleyince kız kar- deşiyle birlikte bir video filmi çekmiştı. Veit. halenMünih Film Okulu öğrencisi. Ba- şanlı biröğrenci olduğuna kuşku yok. Fil- mi "Sürpriz!"i izledikten sonra bu kanıva \armak zorolmuyordoğrusu. Birçok film- de "küçük görevler" üstlenmiş. böylece okullulukla birlikte alaylılığı da aradan çı- kanvermiş. Cnlü Alman yönetmen VVim \Venders de öğretmenlennden biri Veit'ın. NVenders'den. bunun y ani sıra Truffaut. Jar- mush gibi daha birçok ustadan da etkılen- diğini saklamıyor. "Sürpriz!"e gelince... Sabah sev gılısınden once uyanrp ona "acf bir ^urp^z h. ı' ' n;n öyküsünü anlatmış . Oldukça karmaşık bir düzenek kurulmuş film için. Anlatımını Amerikan bağımsız yönetmenlennin anlaîım gelene- ğıne çok benzetınce. "Amerikan bağımsız- lan. A\ rupalı yönetmenler gibi çalışıyorlar. o yüzden seviyorum onlan. Doiayısıyla da etkilenmişolabilirirrr açıklaması geldi Ve- it Helmer'den. Altı kısa filmden sonra uzun metrajlı film çekme zamanının geldiğini dü- şünüyor ilginç sinemacı, ATTILA MISPAL (Macaristan) Macar sinemasınm son yıllarda yeni isimleryetiştıremediğini görüyoruz. Festi- \ale Macaristan'dan "Angst-Endişe" adlı filmiyle katılan Attila Mispal (1966), bu kısırdöngüyü kırmaya niyetli genç bir yö- netmen. Budapeşte Film ve Tiyatro Aka- demisi Yönetmenlik Bölümü'nde halen ögrenciliğmi süvdüren Attila. Macaristan'ın usta isimîeri Janos Hersko, Gyula Gazdag, lst>anSzabogibı isimlerden dersleralmış. Gazdag'ın şimdilerde ünlü UCLA'da eği- tim \erdîğıni söylüyor genç yaratıcı. ilk filmini okuldan önce yapmış Attila Mispal. "Karamsar~birsinemanın izlenni taşıyan "Endişe"ye gelcne kadar dört kısa film da- ha yapan yönetmen. çektiği filmlerin "de- nej'sel"diye nitelendinldiğini söylüyor. Çeşitli festivallerde filmleriyle birçok ödül kazanmış... Sözcüklerden çok görün- tülerle konuşmay ı se\ en sanatçı. Andre) Tar- ko\skLZoltan Huszarik. Federico FellinL, Lu- is BunueLStanley Kubrick gibi isimlerin pe- şınden gıdiy or. Orson NVelles'in "Citizen Ka- ne - Yurttaş kane"ı de onu çok etkileyen fimlerden biri... Macanstan'daki sinema endüstnsi hakkındaki soruyu şöyle yanıt- lıyor Attila: "İyibiröykünüzvarsa parabu- labiliyorsunuz. çünkü yapdanmaeskisi ka- dar kapalı' değil. Eskiden birkaç stüdyo ve bunun yanında bir tür de sansürvardı. Han- gifilm dev letedahayararlı olacaksaona pa- ra verilirdi. Diğer sosvalist ülkeler kadar "vahım' değildi dunım. ama bu baskı biz- de de hissediliyordu. Şimdi yeni prodüksi- yon şirketleri var ve film için para bulmak kolay değil. ama konu özgürlüğü üst sınır- da." Son olarak Macar sinemasının gelece- ğine umutla baktığını \urguluyor. Artık "eskitüfekler"in de\rinin kapandığını dü- şünüyor. Yeni bir kuşağın Macar sinema- sını şekıllendireceğınden emin. Filmi "En- dişe"yi izledikten sonra ona hak verme- mek olanaksız doğrusu... • BEKSAV'da saat 18.00'de Şergeı Eısenstein'ın ; "Potemkin Zırhlısı' adlı filmi izlenebilir. , • LEVENTÖGET saat 22.00'de Andon Dansing'te , izlenebilir. (251 02 22) , • İSTANBUL DEVLET OPER.\ VE BALESİ saat , 20.00"de L. Çoker'in "Hayal Yolculan" adlı yapıtını \ sahneleyecek. • N.ÂZIM KÜLTÜREVİ'nde saat 19.00'da E.Kıral'ın "Ayna" adlı filmi gösteriliyor. • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da 'Nothing but '•> Trouble" adlı film Ingilizce orijinal haliyle laser- disc'ten gösteriliyor. • CRR'de Ayla Erduran ve Ayşegül Şanca keman- : piyano ikilisi saat 19.30'da izlenebilir. ' • EVRENSEL KÜLTLR MERKEZİ de saat 17.00'de Alan Parker'ın "Missisipi Yanıyor" adlı filmi; izlenebilir. 1 • SAHAF CAFE KÜLTÜR MERKEZİ nde saat ] 18.30'da "Şiirin Nüfus Güzdanı* başlıklı söyleşi yer alıyor. K U L T U R Ç İ Z İ K KAMİL MASARACI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear