25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 1997 SALI HABERLER İslamcı yazarlar 'Belgesiz imam nİkâhı geçersiz' SERPİLGÜNDLZ İslamcı yazarlar, "Mede- ni nikâh, bir evlenmenin oluşmasına yeterli mi?" so- rusuna karşı "Nikâh herke- sin gözü önünde ve bilgisi dahilindeoimalıdır" şeklın- deki görüşü sa\ unuyorlar. "İslami hayatgörüşünde di- ni ve dünyevi nikâh diye bir şey yoktûr" diyen bazı ya- zarlar. medeni nikâh adını kullanmadan nikâhın şahıt- ler huzurunda bir kayıt altı- na almması gerektı|inı sö\ - lüyorlar. Mehmet Metiner İsmail Nacar ise iki özgür insan kendisi- ni kan-koca ilan ediyor \e bunu topluma açıklıyorsa başka hiçbir şeye gerek ol- madığını sa\ unuyor. İslamcı yazar Ali Bulaç "Bu konuda bir şey söyle- mek istemiyonım" derk'en. tsmail Nacar "İslamiyette, İslamın hayat görüşünde di- ni ve dünyevi nikâh diye bir aynm yoktur" şeklinde ko- nuşuyor. İsmail Nacar'tn açıklamalan şöyle: "İslami- yettebir insanın eylemi ken- di dünvasıyla ilgiiidir. Kötiı bir şey yaparsanız da karşı- Uğı var. iyi bir şey de yapar- sanız karşılığı var. İyi şey >a- parsanı/ islamın bir emrini yerine getirmiş olursunuz. Kötü şey yaparsanız da İs- lamınreddettiğj.haram ka- bul ettiği bir şey yapmış olursunuz." insanın e\len- mesinın iyi bir şey oldıığu- nu savunan Nacar. "Bu meşru bir şeydir. Ancak İs- lam hukuku bir ölçü getir- miş. Bu nikâh aleni olacak ve kayıt altına almacak. Ya- ni herkcsin gözü önünde. i- ki şahit bulunacak. Bu iki şahitte birlikte belediye baş- kanı mı \apıyor. mahallenin muhtan mı. valilik mi y apı- yor, kim yapıyorsa yapsın bu nikâhı kayıt altına ala- cak. Odüzenin mahkemele- rinde yann herhangi bir so- run oİduğu zaman elinizde bir belge olacak. Şinıdi bu bakımdan şu andaki mede- ni nikâhla İslam hukuku- nun istediği nikâh şartlan aym. Bu hem dünyoi bir ni- kâhtır hem de insani bir ni- kâhtır. Bunun dışındakiler sahtekârlıktır. istisrnardır. İmam nikâhı diye bir kav- ram ne Kuran-ı Kerim"de var ne de Hazreti Muhanı- met'in uygulamalannda var" diyor Kan-koca olunması du- rumunda bir hukuk olması- nı da sa\unan Nacar. nikâ- hın kayıt altına almmasın- dan yana.*tnsanlann zaaf- lan var. Sevgilisiolur. Bir in- sanın böy le bir durumda bu benim nikâhlım diye sahte- kârhkyapmasına da lüzum yok"dıven Nacar "Eğerev- İenecekseniz kayıt altına alıoması lazım. Şahitler ol- ması gerekir. Aleniyet kes- betmesi lazım. İnsanlann. İslamın deyimiyle halkın. ümmetin gözü önünde ola- cak. Dörtduvararasuıdaol- mayacak. Manüklannı bir tarafa atmış. sizebağlanmış 17-18 yaşında iki çocuk ge- ririyorsunuz, onlann karşı- sında bu benim eşimdir di- ye kızı kandınyorsunuz. O kızcağız da zaten ay nı kafa- da. Hidayet bulmaya Müs- lüm'e geliyor" şeklinde ko- nuştu. "İki özgür insan birbiri- ni kan-koca kabul ediyorsa bunu da topluma deklare ediyorsa bence o nikâh meş- rudur" diyen İslamcı yazar- lardan Metiner. önemli ola- nın iki özgür insanın hiçbir baskı altında kalmaksızın birbirlerini kan-koca kabul etmeleri olduğunu savunu- vor. Metiner'in bu konuda- ki görüşleri şöyle: "Top- lumdan korkuyorlarsa hiç değilse 3-5 yakın dosdanna bunu deklare etmeleri zo- runluluktur. Bunun getirdi- ği bir hukuk vardır. Bu hu- kukta bir kadının kocasına. bir kocanın kadınına göster- mesigereken bütünyüküm- lülükler artık başlamış de- mektir. Bunlara da uymak kosuluyla böyle bir evlilik meşrudur. dinidir. İslamidir. Adına ister resmi nikâh den- sin. ister dini nikâh densin yani ne denilirse deniLsin so- nuçta nikâh iki özgür insani ilgilendiren bir olaydır." Nıkâhm da Allah adma yapılması gerektığini savu- nan Abdurrahman Dilipak ise bu konuda şunlan söv- ledı: Ali Bulaç - Kadının baştan talep et- tiği haklan ile ay nlma halin- de yükleneceği hakJarının belirtümesigerekir. Medeni nikâh medeni de öteki gay- ri medeni bir nikâh mı sayı- lıyor.Örneğin Beyoğlu Bele- diy e Başkanı Bismillahirah- manirrahinı diye bir nikâh kı>arken dini nikâh da kıy ı- yor. Medeni demek kentsel demek. Kentyasasımn bun- lan kapsaması lazım. Av ru- pa'da bu problem olmuyor daTürkiye'deniyeproblem oluyor. Sorundev letten kay - naklanıyor. Devlet şartlar ileri sürüyor. Nikâhın Al- lah'aadanması gerekir.İsla- mi hayatta dini ve dünyevi dive bir avnm vok." Abdurrahman Dilipak Tarikatlarda cinsel sömürü yeni değilHALtL NEBİLER Aczmendi lıderı Müsliim Gün- düz'ün bir müridınin kızıyla yarı çıp- lak durumda polis tarafından yakalan- ması. tarikatlann dini kullanarak genç kızlan. çocuklan harta genç erkekleri cinsel sömürü unsuru olarak kullan- malan sorunu güncelleştirdi. İnsanlann. tarikatlann önde gelenle- ri tarafından cinsel çıkar için kullanıl- ması olayı yeni değıl. Ticani tankatı H- deri Kemaİ Pilavoğlunun 70"lı yıllar- da erkek çocuk müntleriyle basilması. "Kara Ses" di\e bilınen Cemalettin Kaplan'ın zoruyla tankatın baş polısi Hasan Basri Kökbulut'un genç bir kıza medresede tecavüz etmesi bu re- zaletlerin çarpıcı ömeklerinı oluşturu- yor. Ticani tarikatı lideri Pıla%oğlu. • Ticani tarikatı lideri Kemal Pilavoğlu'nun 1970'li yıllarda erkek çocuk müritleriyle basılması. "Kara Ses'" diye bilinen Cemalettin Kaplan'm zoruyla tarikatın baş polisi Hasan Basri Kökbulut'un genç bir İcıza medresede tecavüz etmesi bu rezaletlerin en önemli örneklerini oluşturuyor. 1952 yılında Ankara'da kitapçılık \a- parken laikliğe aykırı hareket etmek. bildıri dağıtmak, Atatürk"ün büstleri- ni kırdırmak ve tarikatçılık yapmak suçlanyla yargılanarak mahkeme tara- fından yedi yıl hapıs. beş yıl sürgün. beş yıl da polis gözetimi cezasına çarp- tınldı. Pilavoğlu. cezasını tamamlay ın- ca ellınin üzerınde mündiyle Bozca- ada'ya geldı. Müritlerını boğaz toklu- ğuna çalıştıran Pilavoğlu. bırkaç yıl sonra Bozcaada'da 172 parça gayrı- menkule sahip olmuştu. Tarlalar. arsa- lar, bahçeler. bağlar. mandıralar. yüz- lerce. bmlerce küçük. büyükbaş ve kü- mes hayvanı Pılavoğlu'nun servetine müntlejinın emeğiyle katılmıştı. Pila- voğlu. müntlerine "Allah için çalışıyor- sunuz" dıyordu bu seneti edinirken. Bu kadarla da kalmıyor. bazı müritle- rinden "Benim dediklerimi yaparsan seni ben cennete koyaeağınr dı\erek başka şeyler istiyordu. Kemal Pılavoğlu'nun müridinı cen- nete götürmek için istekleri daha faz- la namaz. daha fazla onıç filan değil. İslami kesirn Gündüz olayını değerlendirdi Beyazıt Meydanı'nda kara çarşaflı bir kadın, Miislümanhğı kurtannak için hemen savunmaya ge^ip "Hacıva hocaya güvenmeyecek sin. Kuran"ı okuyabilseydik bunlar geunezdi başımıza işte" diye söyleniyor. Beyaat Meydanı, Siyaset Me\danı*na dönüştüğünde Urfah Ahmet \ıldınm bağınyor: "HakJa idamdır!" Aczmendi şeyhinin idammı isteyen de İnsandır yapar' diyen de var Halkın kafası karışıkECETEMELKURAN Aczmendi Şeyhi Müslüm Gündüz"ün FadimeŞahin'le polis baskınında yakalanmasından sonra "incinen kesim". ne söyleyeceğini bılmıyor. Sokakta türbanhlar ve çember sakallılar aralannda sürekli bu konuyu konuşsalar da dışandan gelen her soruyu kısa yoldan saMjşturmayı, "Olay muğlak. Biz haklınm y^nındayTz" demeyi seçiyorlar. Olayın. "mide bulandırdığınr kabul ediyorlar. ama İslami kesime zarar gelmemesi için de saMinmaya geçıyorlar: "Bize kim zarar verecek? Bizi koruyan Cenab-ı Allah." lstanbul"daki hemen bütün islami gösterilerin yapıldığı Beyazıt Meydanf nda kara çarşaflı Birsen Okutan'a soruyoruz ne düşündüğünü. Öncelikle ve kesinlikle Aczmendi tarikatıyia bir baglantısı olmadığını vurguluyor. Sonra da açıklıyor: "Basit insanlar, Müslümanlan rencide ediyor. İslamda genç kızlan aldatmak yokturr Güvercinler için yem satan türbanlı Ayşe Hanun'sa bu kadar sakin değil. Söylediklerine bakılırsa o "paçayı kaptırmak üzereymiş": "Saçh sakallı diye güvenip ben de gittim kapısına. şinıdi kocam bir şeyler kanştırmışımdır diye söyleniyor. Dünürüme söyledim, 'Gel gidelim, Müslümanlık öğreniriz. Allah'a yakın oluruz' dhe, "\bk" divor. "Oralarda bir de namus mu elden gitsin 1 ' Haklı tabii." Kara çarşaflı Birsen, Müslümanlann üzerine bu kadar gelinmesine kızıp İslami bir hoşgörüyle yanıtını verıyor: "Hacıya hocaya güvenmemek lazım değil mi teyzeciğim? Kuran'ı okuyabilseydik bunlar gelmezdi başımıza, değil mi? Bir tek Kuran'a inanacaksın." Daha sinirli bir başka kara çarşaflı araya girip kızıyor "Daha olayın ne olduğu belli değil. Bence kızın polislerle ilişkisi var." Yaklaşan yaşlı bir adam. Urfa şivesiyle bağırarak konuşuyor: "Hakkı idamdır. idam. Yar mı öyle kızlan kandırıp yatağa sokmak? İster zabıta olsun, ister normal vatandaş, hakkı idamdır, idam." Derken lafının üzerine zabıta gelip •çiğdem çitleyerek gorüşünü dıle getiriyor: "Kızı görmedin mi amca? Kim almaz o kızı? Ben de alacagım?" Amca. zabıtaya kızıyor. Şipşak fotoğrafçı çocuklar. "Kan kısmının topu şeytandır" diyor. Ayşe Hanım. "Bu erkeklerin topunu yaksan kurtulunız" diyor. Beyazıt Meydanı. Sivaset Meydanf na dönüşürken Istanbul Üniversitesi'ndeki mürekkep yalamış Müslümanlarla konuşuyoruz. Ünıversvtenın bahçesinde türbanlı kızlar gülüşüp konuşurken Cumhuriyefin sorulanyla bir gerilim yaşanıyor. Adını vermeyen ve "Ben bu konuda herhangi bir Müslüman gibi konuşuyorum" diyen türbanlı bir doktora öğrencisi. daha baştan Aczmendileri "kaalc almadığını" söyleyip devam ediyor: "İslamiyette 4 kadın almak vardır, ama bunun şartlan da vardır. Bu olay, bir şahsın olayıdır, topluluklan lekeleyemez. \Tne de söylemek gerek: sinek küçüktür, ama mide bulandınr. İslami öğrenmek isteyenlerin zihnini bulandırmaya çalışıyoriar. Asıl suçlu kadın. Olayın istemediği mecralara gittiğini anladığında ilişkisini kesmeliydi." Doktora öğrencisi, Müslüm Gündüz olayını HADEP kongresinde Türk bayrağının indirilmesine de benzetiyor: "Bir tek küçük olay, Güney doğu'da onca insanın eziyet çekmesine neden oldu. Müslüm Gündüz de Müslümanlann eziyet çekmesine neden olacak." Bir başka türbanlı üniversite öğrencisi, ayaküstü Aczmendilerin zaten "ciddiye alınmaması gcrektiğini" söylüyor. Koşup giderken ekliyor: "Fatih'te bir sürü hacı hoca var. Hangisi Müslüman?" İslami kesimin sokaklan tedirgin. "Düşmanlann" Müslüm Gündiiz'ü koz olarak kullanacağından korkuyor hepsi. Türbanlısı. kara çarşaflısı. açığı. kapalısı. hepsinin kafası kanşık gibi görünüyor. Belli ki onlar da. yanıtı çıkmaz sokaklarda olan o soruyu yineliyorlar: "Hangisi Müslüman?" Ne olduğu Çanakkale Ağırceza Mah- kemesfnin 1975 181 sayılıdosyasının sayfalan arasmda gizlı. Dava dosya- sında. tarikat lideri Pila\oğlu'nun 14- 17 yaşındaki erkek çocuk müntlerine kimi zaman elbise. saat gibi hediyeler vererek, kimi zaman cennet \aadıyle kandırarak. kimi zaman tehdıt ederek tecavüz ettiği. tanıklarla. kanıtlarla ve müritlerin itiraflany la saptanıyor. Mü- ritlerinden bazılan. ıfadelerinde şunla- n söylüyorlar: Mürit A.L.: "Ben sanık Kemal Pi- lavoğlu'nun yanında boğaz tokluğuna çalışıyordum. Sanık. küçük olduğum için bana muhtelif hediyeler vererek kandırdı ve anüs yoluyla yanında kal- dığım 3-4 sene içinde birçok defa e\i- nin yanında bulunan yazıhanesınde ır- zıma geçti." Mürit A-B.: "Sanık Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'dakı çiftliğine esk\ yazı okumak \e dini bilgiler öğrenmek üzere talebe olarak gitmiştim. Yazı- hanesınde bana. 'Benim de- diklerimi y apacaksın. seni ben cennete koyacağım. Resulul- lah'm yolundan doğru 0de- ceksin" dedi. Perdelerinı örttü. Kapılarını kapattı. Benim ırzı- raa geçti." Pila\oğlu hakkmda çok sa- yıda küçük çocuğun ırzına geçmekten dolay\ 1975 yılm- da Çanakkale'de açılan dava. Pilavoğlu'nun ölümü üzerine düştü. Davanın kararı öbür dünyaya. "mahkeme-i küb- ra~\akaldı. Medresede tecaviız Kamuo)iında uzun süre "Kara Ses" olarak tanınan ve geçen yıl ölen Cemalettin Kap- lan'ın, Almanya'nın Kölnken- tınde "Savaşcı kadrolanmızı yetiştiriyoruz" dedığı bir med- resesı bulunuyor. Burada. 16- 22 yaş grubundan 90 kadar Türk kızı ve 100'den fazla er- kek bulunuyor. Yurtta öğrenım gören kızlardan 18 yaşındaki Hatice Kıroğlu. Emır-ül U- mum Cemalettin Kaplan'ın "baş polis" (EmniyetGenel Mü- dürü) ilan ettiği Hasan Basri Kökbulut ıle zorla \e imam nı- kâhıyla ev lendinliyor. Hatice K;roğlu, bu ev liliği eviılik ola- rak kabul etmıyor. Namusuna -tnrsaldın olarak değeriendrri- yor ve ıntıhara kalkışıyor. Kı- roğlu. başına gelenlerı şöyle anîatıyor: "Şahit getirdiler. ya nikâh kıydınrsm ya elimizden kurtulamazsın dediler. Nikâha asla razı olmadım. Cemalettin Hoca'nın herşey den haberivar. 'Hocan senın için hıç kötü dü- şünür mü' dediler. Babamlara hiç bir şey söyleyemedim. Bu- nalım içinde yaşıyordum, inti- harı bile göze aldım." Kubilay'ın katilleri... Menemen'de 23 Aralık 1923'te yedeksubay öğretmen Kubilay'ınkatledılnıesı olayı- nı planlayan Nakşibendı tari- katı liden Şeyh Esat'ın Mani- sa bölgesindekı örgütlenme- sinden sorumlu halifelerinden Tevfik Hoca'nın benzeri ey- lemleri. Kubilay davasının tu- tanaklanna girmişti. Günümüzde de Aczmendi şeyhi MüslümGündüztek ör- nek değil. Istanbul'da Fatih. Beykoz. Zeytınbumu gibı böl- gelerde çeşitli tarikatlarda özellikle genç kızlann cinsel sömürüye uğradıkları bilinı- yor. İslamcı çev relerde öteden beri bilinen ve tartışılan bu ol- gu. son rezaletle birlikte yeni- den güncelleştı. İslamcı ke- simlerin olayı tarikatlara ma- letmeden. bireysel sapkınlık olaylan olarak gösteıme çaba- sına girdıkleri dıkkati çekiyor. Bu arada rakip tarikatlann. birbirlerini ihbar yanşına gir- dikleri de gözlenıyor. 7ZE4Z//ORHAN BİRGİT Siyasal yaşamımıza bu sabah, yeni bir parti daha giriyor. Hemen herkesin aklından geçen so- runun yanıtını arayalım: "Yeni birpartinin kuruluşu kolay mı- dır? Ve böyle bir partinin kök sa/ma şansı neolur?" Yeni bir partinin kuruluşu elbette ko- lay değildir; ama bu sabah kurucula- nnın Içişleri Bakanlığı Genel Sekreter- üği'ne yapacakları resmi başvuru ile Türk siyasi partiler kütüğünde yerini alacak olan "Demokratik Türkiye Par- tisi," (DTP) sıraaışı bir kulvardan yarı- şa katılmaktadır. DTP'yi, sıradışı yapan, kuşkusuz ku- rucularının özelliğidir. Ünlü siyaset bi- limci profesör Maurice Duverger'in, bir siyasal partide aradığı üç önemli öğeden yani "program+lider+kad- ro"dan ilk ikisi Demokratik Türkiye Partisi'nin kuruluşu sırasında öne çıkı- yor. DTP'nin kuruculan, bir üderler olu- şumu halinde ve siyaset yaşamımızın ünlü Demokrat Parti eyleminin izdü- şümünde yürüyegelen kimselerdir. Deneyimleri ile orta sağda önemli bi- rer kişiliğe sahip olmanın yani sıra, DTP'ye şimdiden sıradışı olma avan- tajını verenyanları. ülkenin 1997 yılına Şemsiyeli Parti taşan siyasetteki kirlilik, tıkanıklık ve çözümsüzlükten sorumlu tutulan Tan- su Çiller'in hegemonyasına sahip ol- duklan bütün mevkileri, sarf ettikleri bütün emek ve alınterini bir anda ar- kalannda bırakarak başkaldırmışlardır. DemokratikTüıkiye Partisi'nin üze- rine oturmakta olduğu "kadro" da bu bakımdan önemli ve ilginç bir görünü- me sahiptir. Türkiye'nin çokpartili ya- şama adım attığı günlerde, yani 7 O- cak 1946'da Anadolu'da Ba- yar+Menderes+Köprülü+Koraltan ile birlikte başlatılan "taşra// politikacı- lar"m üçüncü, dördüncü kuşaktan de- vamları. öyle görülüyor ki Sezgin + Cindoruk + Serdaroğlu + Şahin + Batallı + Göksoy + Üçpınarlar + Menzir ve arkadaşları taban kadro- sunda yer alıyor. 12 Eylül 1980'den sonra o günkü il sayısına göre 67 bel- deden 65'inde Büyük Türkiye Partisi ve daha sonra Doğru Yol Partisi safla- rında yer alanlann önemli bir bölümü- nün Demokratik Türkiye Partisi'nin "şemsiye"si altında toplandığı söyle- niyor... Bu, Yeniköy'deki yalısından eski bir CHP'Iİ babanın nazlı ve hafif şımarık kı- zı olarak politikaya atılan, daha sonra eşinin aklını uygulayarak lideri olduğu partinin tabanını eski MHP'lilere teslim eden Bayan Çiller'in bundan sonraki yaşamında 7 Ocak 1997 gününü. çok önemli bir kader günü olarak değerlen- direcektir. DTP'nin Genel Başkanı ola- cağı bildirilen Hüsamettin Cindo- ruk'un dünkü gazetemizde Leyla Tav- şanoğlu ile yaptığı söyleşi. böyle bir kader günü için adeta bir suç duyuru- su belgeselidir. • • • Bayan Çiller'in ve ona bugünkü ey- lemlerinde kılavuzluk edenlerin, ülke gündemine Türkiye haritası üzerine açılmış şemsiye işareti ile girmekte olan Demokratik Türkiye Partisi'nden nasıl ürktükleri görülüyor. Bırakınız bugünkü Osmaniye ilinin kurtuluş gününü, tüm Çukurova'dan getirilecek yurttaşlarla bir 7 ocak mi- tingine döndürme girişiminı, önceki akşam geç saatlerde başbakanı ha- berli kılmadan Özdemir Sabancı'nın katillerinden birisinin yakalandığını alel acele düzenlenen bir basın açıklama- sı ile bu haftanın gündemine sokmak çabası bile bu ürküntünün çapsız ve yeteneksiz bir tepkisi değil midir? Çapsız ve yeteneksizliğin bu yeni ör- neğinde. cinayet sanıklarından birisi yakalanmamış, henüz nedeni anlaşıl- mayacak bir biçimde kendi ayakları ile on gün önce getip Şam'daki büyükel- çiliğimize teslim olmuştur. Hanımefen- di. bu teslim oluşu, kendisinin 10 Ocak 1996'da başbakan olarak cinayetten sonra yaptığı açıklamalarda kullandı- ğı "Ne pahasına olursa olsun yakala- nacak" sözlennin bir sonucu olarak sunma cesaretini -Bülent Ecevit'in kulakları bir kez daha çınlasın- göster- mektedir. Böyle biraçıklamayı, Emniyet Genel Müdürü değil, içışleri Bakanı da değıl, şayet çok önem verdığini göstermek için üst düzeyde bir hükümet adamı yapacaksa, bu niçin Bakanlar Kurulu sözcüsü değildir? Ve niçin başbakana haber verilme- den, bu televizyonun canlı yayınında futbolcu deyişi ile Erbakan kontrpiye- de bırakılrnıştır? Çiller, kendisinden hesap soracağı- nı açık açık söyleyerek gelen bir yeni oluşumun huzursuzluğunu önümüz- deki günlerde daha da yakından du- yacaktır. Çünkü, kabine içinde bir de- ğişiklik bugünden başlayarak DYP grubunun gündemine girmiştir. Bayan Çiller, REFAHYOL koalisyonunda ba- kan yapamadığı bazı kimselere verdi- ği sözleri yerine getirmek zorunda ka- lırken kendisine isyan eden ve ağız do- lusu eleştirilerde bulunan, ama DTP'nin şemsiyesinin altına girmeyen Köksal Toptan'a da kollarını açıp, muhtemelen Sağlık Bakanlığı koltuğu- nu ikram edecektir. Özetle söyleyelim: Öyle anlaşılıyor ki günlük yaşamla- nndafırtınalı ve yağışlı havalarda şem- siye kullanmaya alışanlar için tama- men tersine bir politik meteoroloji, başkent havasını kaplıyor. Çünkü bu kez, politika atmosferine şemsiye ile katılan bir oluşum yüzün- den. yağış ve fırtınalı günler başlıyor. Yağışın. siyasal yaşamımızı çeteler- den ve mafya kirinden anndıracak bir rahmete dönüşmesini kim dilemez ki... GUNDUZ GOZUyLE MELİH CEVDET ANDAY Ad Değiştirmek Koyu bir Müslüman olduğu anlaşılan bir yurt- taşımız. Çankaya adının Ezankaya'ya çevrilme- sini önermiş; gazetelerde okudum. Neden der- seniz Çan, Hıristiyan tapınağının, kilisenin tapın- maya çağrı aracı imiş, Müslüman bir ülkede böy- le bir ada göz yumulamazmış, onu Müslüman- ca'ya çevirmeliymişiz. Oysa çan, sanıldığından çok eskidir. Ansiklo- pediye bakarsak diyor ki: "Çin çanlannın ağzı çoğunlukla lotus biçimindedir." Demek Hıristiyanlık'tan önce çan var. Ansiklo- pediden okumayı sürdürelim: "Dünya üstünde çok geniş bir alana yayıl- mış olan çaniann genellikle her kültürde iyi tanımlanmış bir yeri vardır. Söylencelere geç- miş, özel güçler taşıdıklarına, örneğin yag- mur yağdırabildiklerine, fırtına bulutlarını da- ğıttıklarına, muska gibi takılıp hayvanlara ya da taşıtlara iliştirildiklerinde cinleri ürkütüp kaçırdıklarına, büyü yapma ve bozmaya ya- radıklarına inanılmiştır. Arındırıcı etkilerine ilişkin anlayış çok eskidir. Özellikle Doğu ve Güney Asya'da dinsel ayinlerde kullanılmala- rı da eskilere dayanır. Çinliler ruhlarla doğru- dan ilişki kurmak için çan çalarlardı." Görüldüğü gibi, "Çan, Hıristiyanlara özgüdür" deyip işin içinden çıkmak kolay değil. Hem canım Hıristiyanlığa özgü oisa da, çan sözcügünden bunca korku neye! Bizim sofu Müslüman, Çankaya yerine "Ezan- kaya"y\ önermekle gerçekten dâhiyane bir buluş atıyor ortaya: "Ezan" ile "Çan" uyak oluşturduk- lan için kolayca alışabiliriz. Böylece dinsel bir ra- hatsızlıktan kurtulmuş oluruz. Peki, ezan nedir? İslam geleneğine göre ezan, Hicret'ten (622) sonra okunmaya başlandı. Kentteki Müslüman- ların her namaz vaktinde kendiliğinden camide toplanması güçleşince Muhammed peygamber belirli bir çağrı biçimi saptanması için Müslüman- larla görüştü. Ateş yakmak, çan ya da boru çal- mak, bayrak asmak gibi öneriler kabul göımedi. Sonunda ensardan Abdullah bin Zeyd kendisi- ne düşünde öğretilen ezanı anlatınca, bu çağn bi- çimi bütün Müslümanlarca benimsendi ve eza- nın sözleri Bilal-i Habeşi'ye öğretildi. Görüldüğü gibi, o zaman ortaya atılan öneriler içinde "çan"da vardı. Korkulacak bir şey yok. Şunu da ekleyeyim: Ben, "Çankaya" denildiğinde "çan"ı hiç dü- şünmemişimdir. Aklımın ucundan geçmez. Bu ne biçim bir duygusalhktır. izmir'in şimdi Güzelyalı denilen semtinin adı eskiden Kokaryah idi. Anlaşılan ince ruhlu biri bu- nu yadırgamış olacak: kokan bir yalı, ne iğrenç şey! Oysa ben Kokaryah adı geçtiğinde kokan bir yalıyı hiç de düşünmemişimdir. Şimdi istanbul'daki "Şaşkın Bakkal" semtinin adını "Zeki Bakkat'a çevirsek daha mı güzel olurt Nelerle uğraşıyoruz... . . Müslüm Gündüz ve Ali Kalkancı'ya suç duyurusu 'Fadimeler çok korkuyorlar' • Aczmendi lideri Gündüz'le basılan Fadime Şahin, kendisi gibi daha birçok kızın bulunduğunu ıfade ederek tarikat liderlerinin arkasında başka güçler olduğunu, bunlara kımsenin bir şey yapamayacağını söyledi. Şahin, "Bukızlar, insanlar korkuyorlar, ben bazı yerlere bazı isimler verdim" dedi. İstanbul Haber Servisi - Kadıköy "deki bir ev de basılan Fadime Şahin. Aczmendi tarikatı lideri Müslüm Gündüz ile kendısini ilk tuzağa düşürdüğünü iddia ettiği Ali Hoca Dergâhf nın şeyhi Ali Kalkancı hakkında, Fatih Cumhuriyet Başsavcıîığı'na suç duyurusunda bulundu. Şahin. kendisi gibi daha birçok kızın bulunduğunu ifade ederek tarikat liderlerinin arkasında başka güçler olduğunu. bunlara kımsenin bir şey yapamayacağını söyledi. Şahin. "Bu kızlar, insanlar korkuyorlar: ben bazı yerlere bazı isimler verdim" dedi. Avukatı Nuran Atahan'la birlikte dün saat 14.00 sıralannda Fatih Adliyesi'ne gelen Fadime Şahin. Ali Kalkancı hakkındaki ~Tekke ve Zaviyeler Yasasf na muhalefet". "Hile, tehdit. baskı ve kandırma yoluyla ırza geçmek" v e "Medeni Kanun'a göre ev lenme akdi olmaksızın dini nikâh yapmak" suçlanndan cezaı ışlem yapılmasını isteyen dilekçesini Fatih Nöbetçi Sa\cısı SelimLiaş'a \erdi. Gazetecilerin yoğun ilgisi altında Fatih Adliyesi'nden ayrılan Fadime Şahin ve avukatı Nuran Atahan. daha sonra halen kesinleşmiş 2 yıllık hapis cezası nedeniyle Metrıs Cezaevi'nde bulunan Aczmendi tarikatı lideri Müslüm Gündüz hakkında da suç duyurusunda bulunmak üzere Kadıköy Adliyesi'ne geldi. Burada gazetecilerin sorulannı ağlayarak yanıtlayan Fadime Şahin. kendisi gibi daha birçok kızın bulunduğunu ifade ederek tarikat liderlerinin arkasında başka güçler olduğunu. bunlara kimsenin bir şey yapamayacağını öne sürdü. Şahin "Bu insanlar, bu kızlar , korkuyoriar: ben ban yerlere bazı isimler ' verdim. Benim verdiğim; isimler, ailesi tarafından bilinen insanlann '; isimleridir. Onlan mağdur etmek ! istemiyorum" dedi. - Avukatı Murhan Atakan da dini istismar ederek j kullanan kişiler ( olduğunu söv ledi ve | Fadime'nin yalnızca bir j örnek olduğuna dikkat •, çekti. Atakan, •'Fadime . gibi birçok kız var. ama onlar korkuyorlar" diye konuştu. Adliye dışında bekleyenler. Fadime Şahin'e destek verdıklerini belirterek alkışladılar. • Fatih Cumhuriyet ı Başsavcısı Seyfettin ; Erdem. yaptığı , açıklamada. Ali Kalkancı hakkında , basında çıkan haberleri ıhbar kabul ettikleri için resen soruşturma 1 başlattıklarını. dün de I Fadime Şahin'in j ıfadesini alarak ı soruşturmayı j sürdürdüklerini bildirdi. |
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear