25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
\ 3 C r LÛL 19S6 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Can Yücel'in 70. yaşı ve 50. sanat yılı yann Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir saygı gecesiyle kutlanıyor 1 ...Ve şnr sahneye çıkıyor! | 'Kr nevi rap yapacağız'! iirlerimden şarkı yapılıyor ama onlar bir nevı ölü metin gibi alıp şatnlaştınvorlar. Besteleme bile değil. Teklifim, besteciyle oturup ûo- ğa.ama biriikte yapmak bu işi. Müzikten anlasam ben yapacağım ama yo. Davulcu Can \ar. Uğur YüceTi de alacağız. Bir nev i rap yapma niytindeyiz. bakalım... I 'Şiir açık eksiltmedip' idipCanseverdevdık. Önümebirşişe viski koyupgitti yaftı. Kitap- Iarnlan binni aldım elime. kendime göre fazla gördüğüm. uzun gör- düümdizeleri çizdim. kırptım. Üstüne de "Şiir açık arttırma değil, açı «ksiltmedir" diye yazdım. lotzulmuş haklı olarak. Karşılaştık birgün. Benimle konuşmuyor. kırrnış Yanımda Giiler var. "*Edip yapma, sen Can'a küsemczsin. bakanaadınbileCansever"dedi. Bastık kahkahayı. sanldık. banştık. Snraoturdukbirdize osövledi. birdize ben. Örtakbirşiiryazdık. Uznca bir jiır oldu. Halil Ergün de vardı. "Hatıra olarak alabilirmi- yin"* dedi ve aldı, hâlâ getirmedi. Görmedim o şiiri bir daha. (srine bir denevdi. I İlk şiir Smdi **5fl.sanat yılı'" diyoruz ama 10 yaşında başladım şiiryazma- ya. !k şiirimde Beetho\en'la Mozartüstüneydi. Babanı Paris'ten plak- îar jetirmiştı. Onu dinledikten sonra yazmıştım. Şöyle birşeydi hatır- JadŞımkadartyla: Kuşlann sesini sever- di Beethoven Mozart'ın sevdiği ui- bi Dehalan geçti şahaser oldu Mozart'ın ıstediği adam oldu O zaman Peyami Safa Cumhuriyet'in çocuk sayfasını yönetiyordıı. orada çıktı bu *iir. I Başparmak ve Tanpınar Benim başparmağım kütçedir biraz. Onun için de bir şiir yazmış- tım. AhmetHamdi Tan- pınar. babamın arkada- $1 bize gelir giderdi. Okumuştum ona. "Ya- hu Ali, bu genç şairler bir tuhaf... herif başpar- mağına şiir yazıyor" (b | dedi babama. Tanpınar severdi be- ni. Çok da yardımını gördüm. Ince bir adam, iyi biröğretmen. sezdir- meden öğretirdi. Dra- gos'ta otururken babam perşembeleri toplantı düzenler. arkadaşlannı çağınrdı. Öyle kalabalık birakşam. Tanpınar geldi Masada boş sandalye kalmamıştı. ıçeriden sandalye getirdim. *• Bir tane daha getireceksin" dedi Tanpınar. Getiririm de. niye? ~Aya- ğımı burktum. onu ayrı bir şahsivet savmak zorundayım~ dedi. | Metin Bey şiir yapar satar' Be.oğlu'nda Bıırsa Sokağı'nda Metin Eloğlu'yla birodada beraber oturuyorduk. Para pul yok. Yeni Sabah'ta çalışıyorum. elime bir şey geçmiyor. Metin zaten çalışmaz. hayatı boyuncaiiaçalışmadı. Annem yardırn ediyor bize. Bir gün teyzemle gelmişler bizim odaya. ortalığı topariayıp temizleyecekler. Teyzem anneme sormuş. "Bu Metin Bey ne iş yapar" diye. annem de "Şiir yapar satar" demiş. Metin şiir ya- pardıda. satamazdı! | DDT'li daktilo Adana Çezaevi bataklığın üstündeydi. Feci sinek var. İnfaz Kanunu kitabı buldum. habire dilekçe döşeniyorum. Bir gün DDT yaptılar ce- zae\ ini: zelıir. Sineklerle beraber bizi de telefedecekler... Bize bir şey olmadı daolan benim zorbela içeri soktuğumdaktiloyaoldu. Üstüsil- me DDT. bembeyaz. Çıktıktan sonra Karaköy'de birtamirci vardı. Al- man. Götürdüm ona. Yaptı. "Fakat bu nasıl bu hale geldi anlayama- dım"dedi. Nasıl anlasın ki elin Almanı daktilova DDT stkıldtüım?.. ZEKİ COŞKl'N Dua edin yann bulutlar karar- masın. yağmuryağmasın. Açık- hava'da şiirle randevunuz varya- nn: Hayatımızdan epeydir çeki- len şiir 1 ekimde sahneye çıkı- yor... Epeydir teneffüs zorluğu çeken şiir "Can Baba'nınSO.Sa- nat Yılı" dolayısıyla Açıkha- va'ya, sokağa çıkıyor! Bakmayın ona "Baba" den- nıesine. "50. sanat yılı", "Saygı" gibi sözlere. Can Yücel. şiirin en genç. en diri. en canlı damarını. kanalını temsil ettiği için böyle bir randevuya. böyle bir buluş- maya.. sahneye çıkıyor. "En ba- ba şair" olduâu camiada tartış- masız kabul gördüğü için de "Baba" deniyor ona. 70 yaşın- dan dolayı değil. En genç şiır danıarının sahibi. ay- m zanıanda kendi kitapla- rından birine verdiği adla "Çok Bi Çocuk"uır her zaman. "Sayın" sözünün yarat- tığı ürkünıüden dolayı "saygı" bir ysna sevginin peşindedırhep. Sevgi Du- varı'nıaşınavaazmetmiş- tir ve aşmıştır. Bu yüzden soyadı silinır "Can Ba- ba" denır. Türkiye kültür tarı- hinde babadan oğula kalın ve de- rin birçizginin soyadı^Yücel. Ba- ba Yücel'in (Hasan Âli) künve- si,oğul(Can)tarafindan "Çağın en güzel gözlii maarif müfettişi" olarak çıkanlıyor. Mütettiş. ba- kan olacaktır sonra. Köy Ensti- tülen'nin kuruluşu. "Klasikler Dizisi". çeviri \e topyekûn kiil- tür seferberliği \ar o künyede. Oğula gelince baştan ayağa şi- ir!...Babadan sirayet etmiş siya- set de var ama. hep "diizen dışı". Onun için de her daim. her ko- şulda "sivil" bir siyaset. Yaşa- mında \e şiirinde olduğu gibi. \2 Mart'ta yıııe "kiiltiir/siya- set" cephesinden gelen-çe\iri bahane- mahkûmiyet var. Tabii Adana Cezaevi'nde tutulan şiir- günlük var: BirSiyasinin Şiirle- ri. 197ülerde romantizmle dağ türkülennin kırması haline gel- miş "devrimci şiire". içeriden epey derin: taze soluklar aldırır BirSiyasinin Şiirlen. Tabii hapishanede doğmuyor Can Yücel şiiri. Ondan önce Nazma var. 1950"de: Sevgi Duva- n \ar. 197.Vte. Hece'nin kıska- cında, Garip'in sokağa, küçük adama bakay ım derken > an lünı- penleşmiş. havaileşmiş iklimin- de. Nâzım Hikmefin gölgesinde tblklorikaçılımarayan40 Kuşa- ğı-De\ rinıci şiiri \ e nihayet ken- di deyinıiyle ">anlış çeviri hare- keti"nden doğan II. Yenı'nin or- tamında son derece otonom. ver- Bunun değişmesi gereki\or. Ekim Devrimi'nde şiirlerin okunduğu 10-15 bin kişilik top- lantılar düzenlenirmiş. Biz de okuma günleri yapardık. okul- larda. Şimdi yapsanız kimse gel- miyor. Orhan Veli'nin kürsüden şiir okudugunu hiç görmedim. Ok- tay (Rıfat) öyle. biraz Melih oku- du. Ondan öncekiler. örneğin Ahmet Muhipokurdu. CahitSıt- kı güzel okurdu. yalnız yarısın- da ağlardı. kendi şiirine ağlardı. Oysa Nâzım. -Mayakovski'den yararlanmış. yararlanmamış ay- n ama- etkilenmiş fütüristlerden. Yüksek sesle okunan şiirler onıınki. Sesi güzel olmamasına karşın nasıl yazıyorsa öyle okur- du şiirini. Şitrinin yapısını anla- T*jakmayın ona "Baba" denmesine, "50. sanat yılı", r\"Saygı" gibi sözlere. Can Yücel, şiirin en en genç, en JLJ diri, en canlı damarını, kanalını temsil ettiği için böyle bir randevuya, böyle bir buluşmaya... Sahneye çıkıyor. "En baba şair" olduğu camiada tartışmasız kabul gördüğü için de "Baba" deniyor ona, 70 yaşından dolayı değil. En genç şür damannın sahibi, aynı zamanda kendi kitaplanndan birine verdiği adla "Çok Bi Çocuk"tur her zaojan-,^^4••* li. lıarbi. devingen. kendine mah- sus ses taşıyan şiirlerdir bunlar. Bir Siyasinin Şiirleri. bütün kanallann yeniden yoğrulup ha- yat bulduğu bir açılım. Ondan sonra gürül gürül bir Can suyu gelir şiire. Ensondurak I995'te yayınılanan -eşi Giiler ^'üce^ın de dizelerini. kızı Su'nun desen- lerini taşıyan- Maile. Daha ne olsun istersiniz? Şimdi gelelim şu sokağa. sah- neye. açıkhavaya çıkma mesele- sine. Şöyle diyor şair: - Garip. II. Yeni kötü şiirlerdir anlamında söylemiyorum ama. meydanda okunmal-sızın çıktı. Şimdiki şiir de öy!,:. Masadan masaya. fısıl fısıl konulur oldu. mak için yararlanırdık onun şiir okuyuşundan. Şiirin içinekapa- nıp kalması "sesini yitirme- si"nden mi. yoksa kendini yitir- mesinden mi kaynaklanıyor'.' Onun yanıtı da şöyle: - Cumhuriyet şiiri. bütün tek parti devrindeki gayretlere rağ- men -Hececiler. şunlar bunlar- resmi şiirtutmadı. Şiirresmi ka- nalın dışında. siyasi olarak da onun dışında duranların inhisa- nndagelişti. Bu nedenlede men- fi bir şey olarak bakılmıştır şiire Türkiye'de. Şimdi otel yaptılar ya. Sultanahmet Cezaevi'nden geçmemiş şair yoktur o devirde. Menfi bakıldığına ve o damar da tuttuğuna göre. şiirin de olumsuzlayıcı mı olması gereki- yor? - Menfi'den kasıt öfkeyse. se\ giyle beraber olmalı bu. Nâ- zım'da da böyledir. Ama baskı- dan ciddi zarar görmüştür şiir. Gençlere seslenme bakımından ayağı bağlanmıştır. kösteklen- miştir. Kitleye intikali güçleş- miştir. Ondan dolayı da kendi içinekapanmıştır. Hele 1980"den sonra şiir ve şair kendine acır ha- le geldi. Bir insan için kendine acımaktan daha kötü bir şey yok- tur. Peki bu içe kapanmadan. ses- sizlikten. kendine acır'acınır ol- maktan çıkış? - Biraz umumi olacak ama. iki kanal var açılım için: folklorik şiir hariç tasavvuf ve solculuk benim görebildiğim. tkisi- nin ortak hareket noktası evrenin birliğine inanma- sıdır. lnsan-e\ ren anlayışı- nı dengeli ortaya koyan düşüncelerdir ikisi de. Sol- culuk, baskı nedeniyle gü- neş tutulmasına uğramış- tır. Şimdi o tutulmadan çıkmak lazım. Açıkhava- da teneffus etmekten bunu anlryorum. Işte böyle diyor. böyle bakıyor şiire Can Yücel. O. vakti zamanında, BirSiya- sinin Şiirleri'nde söylemişti: "Ben artık şiir dü/mek değil/şi- iri düzmek istiyorum" Şiir-Şair-Dünya üçlüsüne. do- layısıyla kendi konumuna. işine bakışını da açıklamışîı: "Şiir bir terlemedir/ Güneş güneş sözler- le/ Ve böyle böyle/ Şair eriyip gi- der." *** Ve böyle böyle... Şiir sahneye çıkar yeniden. hayatımıza girer yeniden dilimize düşer. yüreği- mizi, göğsümüzü kabartır. yeni- den. İyi ki dogdun Şiir... Açıkha- va'da buluşmak üzere. Ömer Kavur. yeni filmi Akrebin Yolculuğu'nda geçmiş ve geleceğin iç içe girdiği bir tutku öyküsünü aktarıyor Zaman ötesinde ölümcül bir tutkuDLA'Gt DURGLN Yönetmen Ömer KaMir, altı yıl aradan sonra yeni filmi "Akrebin Nblculuğu" için kamera arkasına geçti. Çekimleri Göynük ve Mudurnu'da gerçekleştirilecek tilmin senaryosu Omer Ka\ur ve Macit Koper tarafından kaleme alındı. Türkiye. Macaristan ve Çek Cumhuriyeti ortak yapımı olan til- min başrollerinde Mehmet Aslantuğ\e Şahika Tekand yer alıyor. Oyuncu kad- rosunundiğerisimlen ise Avtaç Arman, Tuncel Kurtiz, Macit Koper, Rana Cab- bar. Nüvid Özdoğru \e Arzu Kuyaj. Fil- min özgün müziklerini ise Atilla Ozde- miroğlu gerçekleştirecek. Kültür Bakan- lığı ile A\ rupa Konseyi (Eurimages) des- teği ve Efes Pilsen'in katkılarıyla çeki- lecek 'Akrebin Y'olculuğu", kasabaya sa- at onarmaya gelen bir saatçi ustasının evli birkadsnla. ölümcül derecedeki tut- kulu ilişkisini. geçmiş ve geleceğin iç İçe girdiği. zaman kav ramının olmadığı biruzamda anlatıvor. Film üzenne Ömer Kavur ve Macit Koper'le konuştuk. 'Birlikte çalışma bir e> lilik' -GızliYüz'den(1990)buyanaaltı>Tİ geçti. 'Akrebin Y'olculuğu'yla yeniden kamera arkasına geçmek için uzun bir süre savılabilir. Bu süre içinde yeni film üzerinde mi yoğunlaşmıştınız? KAVUR- Bu süre içinde hep sinemay- la yaşadım. Film yapıyor olmak insana ayn bir mutluluk veriyor. gerçekten ya- şadığını hi-ssetiriyorama film yapmıyor- ken bile kafamda birtakım konular dü- şünüyorum. Insanlara bakıyorum, onla- n çerçeveliyonım. Mekânîarı inceliyo- rum... Tabii altı yıl insan ömrü için uzun bir süre ama. sinema benim için hiçbir zaman yok olmuyor. Daha önce Onat Kutlar'İa başlamış oldufiunı bir çalışma vardı. Onun devamını Feride Çiçekoğlu ile getirdik. hatta senaryo ortaya çıktı.. ancak büyük yatınm imkânlan gerekti- O mer'in yaptığı filmlerde bir iç yolculuk vardır. Bu film o iç yolculuğu biraz daha dünyanm dışına taşıran, yaşayan insanın bir iç yolculuğunun ötesine götüren bir yolculuk filmi. Bir iç yolculuğun yanı sıra, yaşamlararası bir başka iç yolculuğu da içeriyor. >^~^f izli Yüzden buyanaaltı yıl geçti. Bu i -y süre içinde hep sinemayla yaşadım. V—/ Benim kafamda 'Akrebin Yolculuğu' filminin projesi oluşmuştu. Çok inandığım, yakm dostum olan Macit Koper'e önerdim, o da hemen kabul etti ve yaklaşık iki yıldır bu proje üzerinde çalıştık. ren bir projeydi. Ne Feride ne ben ne de Onat. ortaya çıkan projeden tam anla- mıyla memnun olmamıştık. İsterdim ki bu proje gerçekleşmiş olsun. ama her za- man düşündüğünüzü yapamıyorsunuz. Bu arada benim kafamda 'Akrebin Yol- culuğu' filminin projesi oluşmuştu. Cok inandığım. yakın dostum olan Macit Ko- per'e önerdim, o da hemen kabul etti ve yaklaşık iki yıldır bu proje üzerinde ça- îıştık. - Bu biriikte iiretim sürecinden söz eder misiniz? Senaryo nasıl doğdu, gelişim aşamalannda neler yaşandı? MACİT KOPER- Senaryo çalışması için ideal bir süre yaşadık. Gerçi Türki- ye şartları içinde uzun bir çalışmaydı. Biraz fazla ince eleyip sık dokuduk. Hâ- lâ 'Acaba doğru mu' dediğimiz noktalar var. Bu arada filmin gerçekleştirilmesi için gereken mali imkânlann bir araya getirilmesi de buna katkıda bulundu. Bir- iikte çalışmadan çok mutlu olduğumu belirtmek istiyorum. Ömer'le birbirimi- zi en çok tanıdığımız dönem oldu bu sa- nıyorum. Birbirimizi önceden de tanı- yorduk elbette. Ama bazı durumlarda aynı noktalara varabileceğimizi kavra- dık bu süreçte. K.4\'LIR - Biriikte çalışma bir evlilik. Mutlu. acılı. tatlı anları var. Ben genel- likle senaryo çalışmalanmı yazar arka- daşlanmla gerçekleştirdim. Bu insanla- rın kendi dünyaları, kişilikleri söz konu- suydu. Bazen bu kişiüklerden taviz v er- mek istemiyorkimi yazarlar. Dolayısıy- la bu. senaryoya yansıyor ve bazı güçlük- lerdoğuyor. Ama Macit'löolan çalışma- mızda bu anlamda hiçbir sıkıntımız ol- madı. Takıldığımız yerler. çok fazla üze- nndedurduğunıuzyerleroldu. Senaryo- yu üç kere yazdık. - Filme, başta Eurimages olmak üzere mali destek olan kuruluşlar var. Bu an- lamda maddi bir sıkıntı yaşanmamış gi- bi görünüyor... K.W'l!R- Eurimages desteği olmasa herhalde bu filmi yapmak mümkün ol- nıayacaktı. Bu destek filmin bütçesinin bir bölümü. Ancak Türkiye'deki koşul- lar bir filmin yapımı için gereken finans- manı sağlayacak düzeyde değil. Çünkü televizyonlanmız bu işe hiç yanaşmıyor- lar. Kamu ve özel televizyonlar. prog- ramlarının yüzde otuzu hatta kırkı sine- madan besîenmekle biriikte. sinemaya yeni yapılan filmleri aktarmıyorlar. Oy- sa dünyanın bütün ülkelerinde televiz- yonlann sinemaya ortaklık adına yap- mış olduklan çok ciddi destekler var. Bizde böyle bir anlayış maalesef hâkim değil. Sinemaya verilmesi gereken önem yerine. bir dizinin bir bölümüne hiç dü- şünmeden para veriliyor. Kültür Bakan- lığı ise hemen hemen bir yıldır destek vermiyor. Verdiği destek ise filmin on- da biri kadannı oluşturuyor. Efes Pil- sen'in bu alanda olumlu bir yaklaşımı var ama işler bir kurumla bitmiyor. - Filmin temasından sözedebilir miyiz? KOPER - Ömer'in yaptığı filmlerde bir iç yolculuk vardır. Bu film o iç yol- culuğu biraz daha dünyanın dışına taşı- ran. yaşayan insanın bir iç yolculuğunun ötesine götüren bir yolculuk filmi. Biriç yolculuğun yanı sıra. yaşamlararası bir başka iç yolculuğu da içeriyor. - Filmİerinizde mekân ve atmosferle biriikte görselliğin ön planda olduğunu görüyonız. Bu film için mekân seçerken aynı kaygıyı taşıdımz mı? K.4VL'R- Mekânın fiime çok şey kat- tığına inanıyorum. Bu film için çok gü- zel mekânlar seçtiğimi iddiaedebilirim. Umarrm o görsel zenginliği ekrana taşı- yabilirim. Sadece görsel açıdan zengin- likle değil, bazı mekânlann düzenlen- mesiyle de sizin o görsel dediğiniz yanı- na bir boyut kazandırmaya çalıştım. Çünkü film bana göre gerçekten görsel bir ifadedir. Mekânîarı, en az başrol oyunculan kadar önemlidir. Uzam duy- gusu mutlaka filmde kendisini hissetire- bilmedir. tnsan ilişkileri. mekân-insan arasındaki ilişki bence çok belirleyici bir filmde. Bu ilişkileri sadece oyunla. mi- zansenle değil, mekânlan iyi seçerek, iyi kullanarak sağlayabilirsiniz. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Yaşamın Doğruladığı Laik cumhuriyet karşıtları yok sayıyorlar kaç yüz- yılın kültür birikimini. Bu birikim ki, getirdikleri yaşamda doğrulanmış birevrim sürecinin ürünüdür, eski kurumlar düzeni- ni silip süpürmeyi başardı tarih sahnesinden. Ne kağşamış medrese. Ne padişah kulluğu. ne halife saltanatı. "Hurafe"den üniversite kafasına. Tespihten pergele, bilimsel bilgiye. Yaşam damarlarımızı yenilemenin özünde ulusal bilinç. Ulusal bilincin simgesi dilimiz Türkçe. • • • 1948'de Ord. Prof. Ali Fuat Başgil, kuşkusuz Mustafa Kemal'e söz atarak utanmadan şöyle ya- zabiliyordu: "Dil keşmekeşi, son sahnesi nasıl biteceği kes- tirilemeyen bir facia olmuştur. Öyle bir facia ki, va- tanın mukaddes topraklarını, Allah göstermesin, bir düşman ordusu işgal etseydi de bu ordunun ku- manda heyeti, Türk milletini, yanıp yavaş yavaş tü- kenen bir mum gibi sessizce söndürmek için bir şeytanlık düşünseydi bundan daha ihanetkâr bir tertip bulamazdı." (Sebilürreşad, sayı U. 1948) 1996'da laik cumhuriyet karşıtı başbakan, isten- ci dışında. sadeleşme akımının yarattığı sözcükleri kullan/yor. Getirdikleri yaşamda doğrulanan evrim sürecinin utkusu budur işte... Cumartesi günü, Doç.Dr. Ömer Demircan la bir- iikte katıldığım Çağdaş Yaşamı Destekleme Derne- ği Edirne örgütünün düzenlediği topiantıda anlat- maya çalıştım bu gerçeği. "Mai veSiyah" romanının dilini iki kezsadeleştir- me gereğini duyan Halit Ziya'ya, 62 yıl önce sor- muşlar: - Türk dilinin özleşmesi için ne düşünüyorsunuz? Sizce bu sahada nasıl çalışılmalıdır? Üstadın yanıtı kısa ve açık: "Her şeyden evvel yabancı kelimelerin müştak- lanndan, terkiplerinden, tabirattan, mürekkebattan lisanı kurtarmalıdır. Bu, yazı âleminde çalışanlann vazifesidir. Birgün gelecekyabancı kelimelerenaz bir miktara inecek ve bunlar da Türk sözlerinin yı- ğını altına gömülecektir." Bu konuşmanın yayımlandığı 1934 yılında orta- okul ve lise öğrencileri matematik öğrenebilmek için "müselles", "mütevaziüladla", "kaimzaviye" "mu- rabbai menşur" vb. sözcüklerle boğuşuyoriardı. Geçen 62 yılın ilk on yılında bilimsel terimler soru- nu çözülmüştür. Dr. Adnan Adıvar, Orhan Bey döneminde iznik ve Bursa'da açılan ilk iki medresede. zorunlu ola- rak Arapça öğretim yapıldığını yazar. (Osmanlı Türk- lerinde llim, I.Bas. 1940) XIV. yüzyılda arapçaya tanınan ayrıcalık, iki-üç yüzyıl içinde egemenliğe dönüşmüş, 1876'larda II. Abdülhamid'e "resmi dil olması"n\ düşündürecek ölçüde etki gücü kazanmıştır. Birincisi kuruluş, ikincisi gizli sömürge dönemi padişahlarının Türkçemiz karşısındaki duyarsızlığı- na mı değer vereceğiz, Mustafa Kemal Atatürk'ün dil bilincine mi... AKM'deki programda. Ataol Behramoğlu ve Haluk Çetin'e gitar ve %okalde İsmail Onancı eşlik etti. AKM'de Çetin ve Behramoğlu gecesi Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yararına düzenlenen. Yaşa- dıklanmdan öğrendiğim bir şev >ar' başlıklı Ataol Behra- moğlu - Haluk Çetin müzik dinîetisi. önceki akşam Ata- türk Kültür Merkezi Büyük Salon'da gerçekleştı. Dınleti öncesinde bir konuşma ya- pan. ÇYDD Başkanı Türkan Saylan. çağdaş bir toplum yaratabilmek için; daha çok eğitimin. daha çok eğitim için de daha çok sanatsal et- kinliğin vazgeçilemez oldu- ğunu söyledi. Saylan. aynca ÇYDD'nin. hiçbir siyasal kurumun ardına takılmadan, eğitim ve sanat için topium bireylerini bir araya getirme- yi amaçladığını vurguladı. Dirıleti öncesinde Ataol Behramoğlu da. öncelikle Afganistan'daki son geliş- meleri "canavarlik' olarakni- telediği konuşmasında. •Çağdaş yaşam düşmanlan ülkemizde de güçleniyoriar. Ben, Afganistan halkına ve a> dınlarına. hem Afganistan hem de kendi üikem için duy- duğum kaygıyı ve derin üzüntüvü bildiriyorum' de- di. İki yıldır. şiir ve müzik dinletıîerıni Türkıye'nın pek çok yerinde yineleyen Beh- ramoğlu ve Çetin'e AKM programında gitar ve vokal- de İsmail Onancı eşlik eder- ken. Behramoğiu ve Çetin ikilisi de. Zülfii Livaneli. Ti- mur Selçuk. Grup Çağn. Kumdan Kaleler ve Ezgınin Günlüğü'nün bestelediği Behramoğlu şiirlerini yo- rumiadılar. Dinleti de aynca, şairin Puşkin'in "Ey güzel ül- ke' şiiri çevirisi de müzikle biriikte sunuldu. AKM Bü- yük Salonu dolduran dinleyi- cilerin büyük beğenisi kaza- nan veyaklaşık bir buçuk sa- at süren gecede Behramoğlu 15'e yakın şiirini okudu. T.C. ANTALYA ASLİ\T 4. HLTOJK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1993/682 KararNo: 1994.538 Davacı S.S. Akdeniz Küçük Sanayi Sitesi vekili ta- rafından davalı Hasan Tuğ ve Murat fuğ aleyhine mah- kememizde açılan.el atmanın önlenmesi ve kal dava- sının yapılan yargılaması sonunda; Davalı Hasan Tuğ'a dava dilekçesinin ve duruşma gününün gazete ile ilanen tebliğ edildiğinden karann- da ilanen tebüğine karar verilmiş olmakla; MahkememTzin 1993/682 esas 1994 538 sayılı ka- ran ile davacı tarafın davasının kabulüne. davalı Ha- san Tuğ'un el atmasının önlenmesine ve kaline karar verilmiş olmakla karar tebliği yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 10.9.1996 Basın: 107974
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear