22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 EYLÜL 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFV 13 ANKARA kulis iIŞIK KANSU Dil bayramı kutlu olsun R esmı Türk Dil Kurumu, Dıl Bayramı yapıyormuş. Varsın yapsın. Bız de Atatürk'ün Dil Bayramı'nı kutladık. Dil Derneği'nın düzenlediğı törenle. Dil devriminı iyi özümsemek gerekiyor Tutuculara, gencilere ders vermek de. Öztürkçe'ye gönül vermiş Emin Özdemir. bıranısını akiarmıştı. Bırı tutturmuş, "Kelime varken, sözcük de neymiş?" diye. Özdemir. "Eğer" demış. "Kelimeyi kullanırsak, kelimede trkanıp kalırız. Oysa sözcükten, bir sözcük salkımı üretebiliriz." Sıralamaya başlamış Özdemir: "Örneğin; söz, sözcü, sözcülük, sözlük, sözlükçü, sözlükçülük, sözel, sözlü gibi." Özdemir'ın karşısındaki donmuş kalmış. Aynı, bugünkü resmi Türk Dil Kurumu gibi. Dil Derneği Genel Yazmanı Sevgi Ozel, resmi TDK'nin neler yaptığını şöyle özetliyor: "Hepsini Kenan Evren anlayışındakilerin atadığı akademisyenler, koruyucu kuruculan, Evren'e, hem de 'Uluslararası Atatürk Banş Ödülü' vermenin dışında, sözcük yasaklamaktan, yazım birliğini bozmaya, başkalarının çalışmalarını sahiplenmekten, yanlış sözcükler üretmeye değin neler yapmadılar ki... Atatürk'ün dilde devrimden caydığını kanıtlamaya çalışıyorlarsa da, ne şolukları yetiyor, ne bilgi birikimleri..." Özel, dıl devrimcilerınin yalnız olmadığını vurguluyor: "Eski Türk Dil Kurumu'nun amacını, ilkelerini yaşatmak için çalışan, yoluna bin bir engel çıkarmaya çalışılan Atatürk devrimciliğini yaşama biçimi edinmiş bir Dil Derneği var. Türkiye'nin övündüğü, Türkçenin sesini de, gücünü de dünyaya taşımış bilim ve sanat adamlarının omuz vermesiyle yaşayan Dil Derneği de dil bayramını kutluyor." Dil devrımı sözde kalmayacak, yaşayacak. Sözümüz söz olsun... Duyun bu çığlığı REFAHYOL, her alanda öylesine anlamsız ışler yapıyor. çağdaş toplumla ters, çocuklarımızın. ülkenın geleceğini olumsuz etkileyecek o kadar çok girışimi peşpeşe uygulamaya sokmaya çalışıyor ki, hangi birine yetişeceksinız. Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazalcı, Mılli Eğitım Bakanlığı'nın neredeyse önüne geleni öğretmen yapma uyguiaması karşısında şaşkına dönmüş durumda. Şaşırmamak elde değil çünkü. Gazalcı, Türkiye'nin 1848'den beri öğretmen yetıştirme geleneği bulunduğuna mı yansın: çocuk ruhbiliminden, ölçme değerlendirmeden, eğitbilimden anlamayanların öğretmen yapılmak istendiğine mi? Yoksa. şeriatçı üniversitelerden gelenlerin "sınrf öğretmeni"olarak atanmasına mı? Bir çift sözü var, "profesör" unvanlı Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'a: "Türkiye'de üniversiteyi bitirenler, az çok laik bir eğitimden geçmiştir, onları meslek içi eğitimden geçirerek mesleğe belki kazandırabiliriz. Ama, Mısır'daki El-Ezher Üniversitesi'ne nasıl girdiği, hangi diplomayla kabul edildiği belli olmayan, orada bilim değil, şeriat öğrendiği belli olan kişiler, laik cumhuriyetin sınıflanna öğretmen diye sokulamaz." Mehmet Sağlam'ın suç işlediğini savunan Gazalcı, bütün velileri, öğrencileri, demokratik kitle örgütlerini, laik eğitime duyarlı olan herkesı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu uygulamayı durdurması için demokratik tepkilerini göstermeye çağırıyor. Gazalcı'nın, yurtsever çığlığını duymak gerek. Sağırlık, doğal bir özürdür. Ancak, duyma yetisine sahip olup da sağır numarası yapmanın özürü yoktur. Kimin malını ki Şu çelişkiye bakın. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller SSK'ye ve Emeklı Sandığı'nın. yani işçinın ve memurlann ortak malları olan otellerin, binaların satılacagını açıkladıktan birkaç gün sonra ABD'ye gitmişken, malvarlıklannı denetledi. Satıp da, parasını yurda getireceğini vaat ettiğı malvarlıklannı. Çok tepkisız bir toplumuz. Ikincı ekonomik pakette bir tek üretime dönük yatırımdan söz etmeyen REFAHYOL'un mirasyedi gibi çalışanların mallarını satmasına göz göre göre boyun eğilecek neredeyse. işçi konfederasyoniarı, iktidarın bu açıklamalarına karşı bir-iki mırın kırın ettiler, sonra tıs. Sol kanatta eskiden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yapmış, şu anda CHP Milletvekili olan Mehmet Moğultay, Aydın Güven Gürkan, Nihad Matkap, kulaklarının üstüne yatmışlar. DSP'de de ne bir ses, ne bir nefes. SBFoğretım üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı. bu vurdumduymazlığa dayanamamış. bızı aradı: "Eğer amaç, sosyal güvenlik kurumlarım bataktan kurtarmaksa, yapılması gereken, söz konusu malları, bu kurumları ilaç tekellerinin, özel hastanelerin sömürüsünden kurtaracak yönde değerlendirmektir. Örneğin, SSK'nin yeni ilaç fabrikaları açmasıdır. RP'nin fanatik ideologlarından biri, geçenlerde sosyal güvenlik kurumlarının birer kara delik olarak nitelendirdi. Sosyal güvenlik kurumları kara ! delik değildir. Toplumun en ezilen kesimlerinin kara talihini bir ölçüde de olsa düzeltmeye yönelik kurumlardır. Kara delik, yıllardır bu kurumlara musallat olmuş olan sömürücü sermaye ve onun emrindeki politikacı işbiıiiği tarafından oluşturulmuştur. Kara delik deyince, ihtiyara, malule, yetime, dula yapılan harcamalann düşünülmesi hayret vericidir. Asıl kara delik yoksulun, yetimin, dulun sırtından trilyonluk faiz gelirleri oluşturanlar tarafından meydana getirilmektedir." Bınleri. menkul ve gayrimenkul zengini iktidar sahiplerine, SSK ve Emekli Sandığı'nın babalarının malı olmadığını anımsatmalı. Sorumluluk hepsînde ANAR iktidarı silkeleyecekmiş. Ilk sallayacağı da. Adalet Bakanı Şevket Kazan olacakm/ş. ANAP Genel Sekreteri Yaşar Okuyan'a. "Neden öncelikle Şevket Kazan?" diyecek olduk. Okuyan. "Biz" dedi, "aslında bütün bakanlaria ilgili çalışma yapıyoruz. Ama, Şevket Kazan, ağırlıklı olarak gündeme gelebifir." Şevket Kazan'ın üzerınde durmalarının nedenini Okuyan şöyle açıkladı: "Şevket Kazan'da odaklaşmış birkaç nokta var. Örneğin; hâkim, savcı nakil ve atamalarında kasıtlı davrandığı iddiaları var. Irak dönüşü, suçlular sure ezberlerse, cezalanndan indirim yapılabileceği gibi deli saçması, Türkiye'nin gerçeklerine uymayan bir yaklaşımdan dolayı tepkiyle karşılaştı. RP Milletvekili Fethullah Erbaş'ın PKK kampına gidişinden sonra onunla ilgili tahkikatı yürüten savcının elinden dosyası alındı. Dosya, başka bir savcıya verildi. Şevket Kazan'ın bu olaydaki aktif rolünü herkes biliyor. Bütün bunlar, Şevket Kazan ile ilgili böyle bir gensorunun öncelikli olarak gündeme gelmesini sağlayabilir." ANAP Genel Sekreteri, halkın REFAHYOL'a verdiğı avansın bittiği kanısında. Üç ayda üç kez elektriğe ve benzine zam gelmışse, ekmek 15 bin liradan 18 bin liraya çıkmışsa, bunların bir iktidarın neler yapıp yapmayacağının göstergeleri olduğunu vurguluyor. Muhalefete gelince. Verilecek olan gensoru ya da soruşturma. araştırma önergelerinde ANAP'ın tek başına yetmeyeceği gerçeğinin altını çiziyor Okuyan: "Özellikle BBP'nin önemli bir rolü var. DSP, CHP ve ANAP'ın oylan yetmiyor. Bir de DYP'nin içinde, muhtemelen birçok konuda rahatsızlık duyan milletvekilleri gündeme gelebilir. Bunlar sadece ANAP ve muhalefet partilerinin meselesi değil. Parlamentonun sağduyu sahibi milletvekillerine yönelik bir olay. Sorumluluk hepimize ait." Sorumluluk üstienmek isteyen olursa.... DSP. içinde onlarca çıçek ve otun büyüdüğü bahçeye döndü. Bir açıp. bir kapanan sabah sefaları var. Dokunduğunuzda yapraklarını ıçıne çeken küstüm çiçekleri var. Ayrık otları var. Tohumu. yaban bahçelerden savruk yellerle gelip, kök salan. Yanında verimli bir çıçek açıverse. onu kurutmaya çalışan. Bitkilerin asalağı olarak tanınan mantarlar var. Bir de, bildiğiniz gibi "çile çiçekleri." DSP Parti Meclisi'nden (PM) istifa ettiğını açıklayınca. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in "Zaten partimize üye değildi" dediği Faruk Sırakaya da bunlardan biriydi. Faruk Sırakaya, çok dolmuş. Içini. köşemize boşalttı: "Düşünün, atanmış, daha sonra seçilmiş il başkanı, seçilmiş kurultay delegesi, Ankara Anakent Belediye Başkanltğı adaylığı, parti meclisi üyesi, parti genel sekreteri, milletvekili aday adayı olabiliyorsunuz da, partiye üye gözükmüyorsunuz. Olacak iş mi?" Sırakaya'nın. DSP'deki öyküsü şöyle: DSP Genel Merkezi: "Partide birtakım olumsuzluklar var, biz bunlan aşmak, kabuğumuzu kıımak istiyoruz" diyerek. Sırakaya'yı 4 Aralık 1993 yılında Ankara il Başkanlığı'na atamış. O dönemde Polatlı ve Mamak'ın dışında Ankara'da DSP'nin başka ilçe örgütü yokmuş. Bir ayda bu örgütler tamamlanmış. 1994 yerel ara seçimleri gelmiş dayanmış. Sırakaya, "Genel başkanımız yetkin bir politikacı, büyükşehire bir aday bulur" diye beklemiş. Diğer partilerin adayları. kamuoyunda en azından bir aydır boy gösterirken. son gün Sırakaya'ya "Anakent belediye başkan adayı olacaksın" talimatı verilmiş. 300 milyonluk bir bütçeyle seçimi yürütmüşler. Yüzde 9 gibi, bir önceki seçimlere göre başarılı bir sonuç alınmış. Genel merkez yönetimi, Sırakaya'yı kutlamış Helva ve yeni bir görev vermiş: "Aman, Cumhuriyet Başsavcılığı bildirimde bulundu. Yasal olarak 4 ay içinde kurultaylan yapmamız gerekiyor." Sırakaya. Ankara İl Kurultayını hazırlamış. Kurultaya Bülent Ecevit gelip bir konuşma yapmış ve Sırakaya. \l Başkanlığı'na seçilmiş. Yıne kendisini kutlamışlar ve bu kez büyük kurultay için çalışma yapması istenmiş. Büyük kurultay da yapılmış. Sırakaya. PM'ye seçilmiş. Ardından da. Bülent Ecevit'in önerisi ve PM'de yapılan gizli oylama ile DSP Genel Sekreterliği'ne getirilmiş. Sırakaya, daha sonraki gelişmeleri şöyle özetliyor: "İlk 4-5 günlük o kutlama dönemi geçtikten sonra baktık ki, genel sekreterlik hiçbir yetkisi olmayan, içi boş bir makam. Sadece srfatı var. Orada oturacak, çay içip gazete okuyacaksımz, hiçbir şeye karışmayacaksınız. Eğer akıllarına gelir de bir görev verirlerse, yapacaksınız. Korkunç bir dedikodu mekanizması işliyor. Dedikoduya göre hüküm veriliyor. Bunlar, tahammül sınınnı aştığı için genel başkana, genel sekreterlikten istifa ettiğimi ilettim. Bugün anlattıklarımdan daha ötesinde, parti içi sıkıntıları da ifade ettim. Genel başkanım bana, 'Kim haklı kım haksız bilemiyorum. istıfanız ile benı çok rahatlattınız' sözcüklerinden başka hiçbir şey söylemedi." Sırakaya, DSP Genel Merkezi'nde, geçmişten gelme bir aşın "hizip fobisi" olduğunu ıleri sürüyor. Bu fobınin. bugun artık "hobi" haline geldigıni de vurguluyor. Bugünkü bozuk düzende sola enerji verecek helvayı yapmak için un hazır. şeker hazır, yağ hazır. Öyle de, solu temsil ettiği ıleri sürülen partiler. irmik helvası yapıyorlar. Ölü evinde yapılanlardan. HAYVANLAR İSUAÎL GÎLGEÇ KİM KİME DU>1 DUMA BEHIÇ AK ÇİZGİLİK KÂMIL msiiucı R 4 R B İ SEMlH POROY GADDAR DAVUT \TRI KLRTCEBE MIRMIRLAR IĞIRDIRAK TARİHTE BUGUN mm\z \RIK\S 28 EYLÜL BKIGIEEBAÇDOTBFSANESL 1334 "TEBUSÜN,UNLÜ £gAHSI2 £/A/£MA OYUAICU- ÇU SRIS/TTE S4G£>0r, PA&İS'rBOOĞPU. SİH PAHS BĞPİAAf GÖS GEÇTI. f9s6 'M, CA, Nİ 8İG SEKS SlM6£t/OUHJ. CJJKSU YÜ2Ü,OA5 J Ü , Ço- Şo f't£ PE6İŞIK &/e IMUPn. Ö/IES/AJE OÛCALDI Kİ ÛNLÜ yAZAfi SlMOHe O£ 8EAUVOH? ONUU İÇIH"&8. BÜYÜSACA*Q,mSLSAön£Oİ#.£OYU- NURKEM Bll£ ESRAtu $EyL£gt C£6İL, >S>llA/t2CA &CH/PESM/ GOSTERio!) Sİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear