25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 1996 PAZARTESİ 10 DIŞ HABERLER Italya'da binlerce kişinin düzenlediği "birlik" yürüyüşü, "Padanya Cumhuriyeti" düşüne son verdi Aynhkçılara soğuk duş• Bağımsız Padanya Cumhuriyeti'ni ilan edeceğini açıklayan Kuzey Ligi lideri Umberto Bossi'nin Venedik'teki mitingine yalnızca 3 bin kişi katıldı. Dıs, Haberler Servisi - ltalyada binlerce kişinin dün düzenleği "Birlik" yürüyüşü. "bağımsız bir Padanya Cumhuriyeti" kurmak ısteyen Kuzey Ligi lideri L'mberto Bossi'nin bağımsızlık açıklamasından önce düzenlediği 3 günlük şenliği gölgede bıraktı. Bossi'nin Venedık'te düzenlediği nıitinge katılim yalnız 3 bin kişiyle sınırlı kahrken, 150 binden fazla Italyan, ellerinde Italyan bayraklan ile Kuzey ltalya'nın en büyük kentlerinden biri olan Milano'da gö\de gösterisi yaptılar. "İtaiya asla bölünmeyecek" ltalya'nın aşırı sagci Ulusal Birlik Partisi lideri Gianfranco Fini, Milano'nun merkezınde toplanan kalabalığa "ftaha burada ve asla böliinmeyecek. Aynlma girişimi İtahan tarihi için onur kincıdır" şeklınde konuştu. Zengin Kuzey Italya topraklannın güney tarafından sömürüldüğünü iddia eden ve bu yüzden Roma yönetıminden aynlarak bağımsız bir Cumhuriyet kurmak isteyen Bossi, 3 bin kadar Padanyalının katıldığı mıtingte halka hitaben yaptığı konuşmasında Roma hükümetini "ırkçı" olmakla suçladı. 3 günlük şenligin son durağı olan Venedik'e küçük botlardan oluşan bir filo ile gelmeyi hedefleyen Bossi, başkent yapmayı planladığı Venedik'te kendisine destek verenlerin sayısının, umduğundan çok daha düşük olduğunu görünce medyaya karşı sertleşti ve medyanın Roma yönetiminin uşaklıgını yaptığını ileri sürdü. Bossi'nin bağımsız bir devlet kurma girişimi fazla ciddiye alınmıyor. Italya Başbakanı Romano Prodi, Bossi'nin "gülünç bir oyundan başka bir şey değil" şeklinde tanımladığı güç gösterisine, ifade özgürlüğü yasası kapsamında izin verildiğini açıklaınış ancak ttalya'da bir Yugoslavya felaketinin kesinlikle yaşanmayacağı konusunda da yargıda bulunmuşru. Nisan ayında yapılan son seçimlerde Bossi'nin Kuzey Ligi şaşırtıcı birçıkış yaparak oylann yüzde 10.6'sını almıştı Ancak daha sonra yapılan kamuoyu yoklamaları Italyanlann yalnızca yüzde 7.6'sının bağımsız Padanya devletine destek verdiklennı, yüzde 85'lik bir kesimın aynlığa karşı olduğunu ortaya koymuştu. Kuzey Ligi lideri Umberto Bossi'nin, bınük umutlaria dü/enlediği mitinge sadece3 bin kişi katıldı. (hotoğraf. REUTERS) ABDSEÇİMLERİ Ağırlık ahlaki değerlerde WASHINGTON (AA) - ABD'de 5 kasımda yapılacak seçimlerin başkan adaylan Bill Cünton \e Bob Dole. sık sık "yüce ve ahlaki" degerle- rin savunuculan olduklarını öne sürüyorlar. Her iki başkan adayı da aile, hoşgörülü top- lum, çocuklann iyı yetişmesi ve eğitilmesi, uyuşturucu ile mücadele gıbi konularda "seçmenler tarafından tercih edilmesi gereken kişi" olduk- lannı ilen sürüyorlar. Özellik- le Dole, "karakter ve kişffik" konusunu, kampanyasının te- mel .unsurlanndan bin yap- mak içın "çok yoğuo" çaba harcarken her ikı adayın gec- mişi, kamuoyu önündekı söy- lemleri ile çelişki gösteriyor. Ermeni yanlısı olarak tanı- nanDole'un, 1970 yılında 23 yıllık eşi Phyllis Holden ı "aniden" boşaması ve eski eşi ile tek çocuguna nafaka ver- memesi de gündeme geldi. Bill Clinton'ın ise ikinci kez seçilsin ya da seçilmesin, ki- şiliği ve ahlaki değerleri "en çok sorgulanan" başkan ola- rak Amerıkan tarihine geçe- ceği belirtıliyor. Cünton, Ka- sım 1992'de ABD Başkanı se- çildikten sonra, bir grup Ar- kansas eyalet polisi, eski va- linin yedi ayrı metresi olduğu- nu ve düzinelerce kadın ile seks ilişkisi yaşadıgmı ıleri sürdü. Bupolisler. Clinton'un otomobilde aşk yaptıgı sırada cevrede nöbet tuttuklannı bi- le iddia ettıler. Son kamuoyu yoklamaları. "yaşaımnun ba- na verdiği enguzelşev eşim ve ailemdir" diyen Clinton'u, Bob Dole'un 16 puan önünde gösteriyor. BDT'nin gözü Çeçenistan'da BEYAZ RUSYA Çeçenistan yenıden karıştı. Rusya Gü- venlik Konseyi Sekreteri General Alek- sandrLebed, "bavul diplomasisi"neara verir vermez barış sürecınde ilk çatlaklar beJirdi. Önce "uzlaşmaz" Çeçen direniş- çilennın yeniden silahlandığı haberi geldi. Sonra Rusya ordusunun Çeçenıstan'da- kı sertlik yanlısı komutanı Vyaçeslav Ti- homirov, Lebed'den izin almadan bırlık- lerın gerı çekılmesı emrini askıya aldı. Ar- dından Moskova yanlısı Çeçen yöneticisi Daku Zavgayev'e bağlı silahlı güçlenn bugünlerde Grozni'ye baskın yapacakla- rı ve savaşı yeniden başlatacaklan habe- ri yayıldı. Ve nihayet dırenişçi Çeçenlerin lideri Selimhan Yandarbryev, "şeriat ilke- lenne dayalı bir ceza yasası" kabul edil- diğinı açıklayarak açıkça güç gösterisine başladı. "Düzeni sağlamak için" yayım- landığı açıklanan söz konusu yasada, şe- İç savaş tehlikesi büyüyorBeyaz Rusya'da Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile parlamento arasındaki gergınlık, Rusya'da 1993 Ekımi'nde yaşanan kanlı olaylann gelişimini anımsatan bir tırmanış içine gırdi. Siyasal ıktidann bu iki temel gücü, neredeyse birbirini tümüyle reddetme aşamasına gelmış görünüyor. Lukaşenko'nun yayımladığı bir dızi karann yasadışı olduğunu ve ülkeyi dıktatörlüğe götürdüğünü savunan parlamento. pek çok siyasal partinin ve yargı iktidannın temsilcileri ile işbirtiği içinde dıreniş başlattı. Parlamentonun bazı yöneticilen, amaçlannın devlet başkanlığı makamını ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor. Yasama organının kendısını rahatsız ettığıni defalarca vurgulamış olan Lukaşenko ise 19 ekimde bölgelerden seçtiğı 5 bin temsilci ile Beyaz Rusya Halk Meclisi adında bir organ oluşturarak parlamentoyu tümüyle safdışı etmenin hesaplannı yapıyor. Bu arada Rusya'ya en yakın ülke olarak bilinen Beyaz Rusya'da, iç mücadelenin önemli bir hedefi de Moskova'nın desteğini alabtlmek. Rusya lideri Boris Yeltsin'le birkaç kez gerginlik yaşayan Lukaşenko'nun, son zamanlarda General Aleksandr Lebed'le yakınlaştığı öne sürülüyor. Lebed'in geçen günlerde düzenlediği Minsk ziyaretinin ardından, Lukaşenko'nun "dürüst ve yetenekli" olduğunu söylemesj, Beyaz Rusya'da önemli yankj uyandırdı. Başkent Gro/ni'de şeriat \asalarının hakimi\eti sürihor. Çeçen başkentinde içki içerek yasalan çiğnevenler, Şeriat mahkemesinde \argilanarak 40 değnek ceıasına çarptınlıyorlar. L Türk-Rus ilişkileri yol aynmmda Moskova'da Ingilizce olarak yayımlanan Moskovv Tımes gazetesinde siyaset bilim- cisi Dmitriy Trenin'in bir yazısı vardı. Yazı- da, Türkıye ile Rusya arasında geçmişin iz- lerini taşıyan yararsız bir hegemonya sava- şının sürdüğü, ancak Karadeniz'in bir ya- nını Rus Çan'nın, öteki yanını da Osmanlı Sultanı'nın kontrol ettiği zamanların geçti- ğinin artık anlaşılması gerektiği vurgulanı- yor. İki ülke arasında komşu devletlere yö- nelık rekabetin, "Rusya-Ermenistan-Gür- cistan" ve "Türkiye-Azerbaycan-lsrail" kamplaşmasına yol açtığı belirtiliyor. Ikili bağlann, tarihsel ılişkilerin şizofrenisinden kurtanlıp ortak formüller bulunması önen- len yazıda, Türkiye ve Rusya arasında bü- yük benzerlikler olduğu kaydediliyor. Rusya'da komünizmin, Türkiye'de de Atatürkçülüğün tarihe ait olduğu görüşünü savunan yazar, iki ülkenin de toprak bü- tünlüğüne yönelik tehditler bulunduğuna dikkat çekiyor. Rusya'yı ve Türkiye'yi, bır- birlerine karşı Kürt ve Çeçen kartlannı oy- namaktan vazgeçıp aynlıkçıhğı reddeden bir anlaşma imzalamaya çağıran Trenin, iki ülkenin dostluğunun hem kendileri hem de bölge ülkeleri açısından son derece yarar- lı olduğunu belirtıyor. riat hükümlerine göre kırbaçlama, el kes- me. taşlama, kelle uçurma gibi bir dizi çağdışı cezalandırma yöntemı yer alıyor. Çeçenistan'da kimin gerçek iktidar oldu- ğunu göstermeyı amaçlayan bu yasanın, aslında barış değil savaş yanlılannın işine geldığı açık. Çeçenistan'da kırbaçlanan ınsanlan defalarca gösteren Rusya tele- vizyonlannın yayını. doğal olarak Çeçen- lerin bağımsızlığına sıcak bakan bazı çev- relerı bile son derece olumsuz et- kıledı. Öteyandan Lebed'in ımzaladı- ğı banş anlaşması Kremlın'den bir türlü açık destek alamadı. En faz- la "genel çerçevesiyle 1 " veya "ana ilkeleriyle" doğru bulundu. Ancak bunun "bağlayıcı bir anlaşma ol- madığı" defalarca vurgulandı. Adalet Bakanlığı, anlaşmanın Rusya Anayasası'na aykın oldu- ğunu kanıtlamak ıçın neredeyse bir kampanya başlattı. Komünıst muhalefet, "ülkenin bölünmenın eşiğinde olduğu" gerekçesiyle Lebed'e ve Çeçen dırenişçılere karşı eleştirilerini iyicesertleştirdi. Devlet duması, Çeçen lıderlerden Aslan Mashadov'u oturumuna davet ettiği gerekçesiyle Avrupa Konseyi'nı kınadı. Bu arada Çeçen bunalımının gelişmesıni en dikkatli izleyenler arasında ılk sıralarda Bağımsız Devletler Topluluğu'nun benzer sorunlara sahip öteki üyeleri ge- liyor. En başta da şu sıralarda Ab- hazya veGüney Osetya ile görüş- me sürecıni hızlandıran Gürcıs- tan, gelişmelerin kendısi açısın- dan yapabileceği etkıyı hesapla- maya çalışıyor. Ayrıca Azerbay- can ve Ermenıstan Dağlık Kara- bağ açısından, Moldova ise Prednestrovye Rus azınlığı açı- sından, Çeçen örneğinden ders çıkarmaya hazırianıyor. Çeçenis- tan'ın bağımsızlığına kapı aralan- masının, Rusya'nın öteki özerk ulusal cumhuriyetlerini derin etkı- leyeceğini, hatta bu etkinin arala- nnda Türkiye'nin de bulunduğu etnik sorunlu bölge ülkeferindeki güç dengelerinı sarsacağını ön- görmek zor değil. TURNIKE SEMİH GÜNVER Kolay ve Zor Istanbul'datatil günleri çabuk geçti. Hasretimiz kur- sağımızda kaldı. Neyı özlemışsek, arzularımızı gidere- meden Ankara'nın yolunu tuttuk. Kalamış'a vardığımız gece, büyük bir fırtına çıktı. Ben uyuyakalmışım. Rü- yamda çakan şimşeklerin, yakınlara düşen yıldırımla- nn, gök gürültülerinin, sağanak yağmurunun seslerini duydum. Kendimi Amerika'da tayfuna tutulmuşum sandım. Yatak o kadar rahattı ki uyanmaya cesaret edemedim. Bulunduğumuz katı su basarsa, iki mer- diven çıkar, kasırganın dinmesini komşunun evinde beklerim diye düşündüm. Odaya eşim girdı, beni ya- tağımdan çıkardı. Yatak odasının penceresi açılmış, rüzgârdan pat pat vuruyormuş. Sokakta seller denize doğru akıyordu. Üşüdüm, üzerime yünlü bir hırka ge- çirdim. Kötü havalar bizı eve mahkûm etti. Köprüyü geçip Avrupatarafına geçemedik. Bu nedenle ne Taksim si- midi satın alabıldim ne Cağaloğlu'na uzanabildim. Sa- nyer poğaçaları bir hayal olarak kaldı. Anadolu Kava- ğı bile uzak geldi. Izgara balıklan ve midye tavalarını unuttuk. Bizim tarafta Pyramid var. Orada Big Mac hamburgerve Sultanahmet köftesi ile yetindik. Kardeş- ler manavında Kavak inciri 240 bin liraya satılıyor. Ger- çek çavuş üzümü henüz piyasaya çıkmamış. Cadde- bostan'daki Büyük Kulüp de oldukça tenhaydı. Her- kestatilde. Havuz başındaki lokantada palamut yedik. Rococo çikolatalı dondurmalı pastası da mükemmel. Bir milyon Türk Lirası'nın anlamını ne kadar kaybetmiş olduğunu daha iyi anladık. Emekli büyükelçi Ismail Soysal, bizi Harem'deki Ortadoğu ve Balkan incelemeleri Vakfı binasına götür- dü. Dışişleri Bakanlığı'nı ikna etmiş. Erdal Inönü Dı- şişleri Bakanı iken esasen Dışişleri'nin malı olan bina- nın ihtiyaçlan karşılayacak şekilde tadili için 90 bin do- lar vermiş. Ismail, 70'ini aşmış bir genç. ikı gözunden katarakt ameliyatı olmuş. Saçları bembeyaz. Ama o bıkmıyor, usanmıyor, durmadan çalışıyor. Büyük bir toplantı salonu yaptırmış, bahçeyi düzeltmiş, denize bakan kısmına bir gazebo ve bir barbekü yaptırmış. Cevız ağaçlarının kalın dallan, yerleri süpüruyor. incir- ler olmuş. Kulübelerinde zincirii iki köpek nöbet tutu- yor. Karşı kıyıda Galata Köprusü, Saraybumu, Topka- pı Sarayı, camiler, mınareler gorünüyor. Gemiler biraz açıkta demirlemışler. Haydarpaşa Limanı. Harem'e doğru ileriemış. Yan harap bir Şehir Hatlan gemısı bur- nundan karaya çekilmiş. Elli-attmış metre aşağıdakı sa- hil yolundan araçlar geçiyor. Büyükelçi Soysal, vakıf binasında Dışişleri Bakanlığı'nın yabancı konuklann da katılmaları ile toplantılartertip ettiğinı söylüyor. Vak- fın kuruculan arasında Vahit Halefoğlu. rahmetli bü- yükelçi Fuat Bayramoğlu, Ismail Soysal, Hamit Ba- tu, Nüzhet Kandemir, Mustafa Aşula, general Ihsan Gürkan, Mehmet Önder, Ahmet Aydın Bolak, Prof. Yılmaz Altuğ ve daha birçok değerli ve tanınmış ay- dın kışıler yer alıyor. Onlarla buluşmayı ne kadar ıster- dim. Hayatta bazı şeyler kolay başlıyor, zor bitıyor. Anka- ra'dan istanbul'a yokuş aşağıya gitmek kolay, dönüş- te yokuşlara tırmanmak. 1560 metre irtifaa ulaşarak başkente kavuşmak zor. Altı ayda bir Ziraat Bankası'na uğrayıp araç vergi pulunu almak kolay, fakat pulu ön cama yapıştırmak üzere sımsıkı bağlı olduğu kâğıttan çıkarmak çok zor. Bu yüzden trafik polisi ile başınız der- de kolaylıkla girebilir, anlaşmazlığı çözebilmek ise zor- luklann içinden sıynlabilmek kabiliyetinize bağlı. Ankara'yı bıraktığım gibi buldum. Siyaset adamlan- mız konuşmaya devam ediyorlardı. Konuştukları ko- nularla olaylar arasında irtibat kurmak kolay değildi. İki konu önemle ortaya çıkmıştı: Kuzey Irak ve Kıbns. Kıb- ns'ta Rum tahrıkleri sürüyordu. Sebep olarak Yunanis- tan'daki seçimler gösteriliyor. Olabılır. Fakat bu arada ağzında sigara, Türk bayrağının asılı olduğu direğe tır- manan Rum gencı ile sınırda nobet tutan masum Türk asker Allahverdi'nın günahlan neydi? Tansu Çiller, Batı ile iyi veya kötü giden ilişkilerde hep ön planda. Her yerde hazır, doğru yanlış konuşuyor. Kıbns'ta şov yapmaya bayılıyor. Necmettin Erbakan, şimdılik ikin- ci planda kalıyor. Başbakan, kaynak aramakla meşgul. Saddam, Erbil'e saldırdı, 27 füze yedi, geri çekildi. Barzani ile anlaştı. Butün Kuzey Irak'ı Barzani'nin em- rine verdi, af çıkardı, ticaret yollarını açtı. Celal Tala- bani İran'a, ABD askerleri ve Talabani taraftarlan Tür- kıye'ye kaçtılar. Ankara kararsız bekliyor. Saddam'la ticaret yapmak, petrol akıtmak istiyor. Apo, büyük be- la. Talabani'ye hiç sempatisı yok. Barzani'yi ileriye dö- nük endişe ile tercih ediyor. Fakat, dostu ve müttefiki ABD, Talabanı'yı tutuyor, Saddam'ı can düşmanı bili- yor. Erbakan pusuya yatmış, Çilter'ı ıleri sürüyor. Dip- lomaside de konuşmak olay. fakat söylenileni gerçek- leştirmek çok, çok daha zor. ABD de şaşkın. VVashing- ton konuşmuyor, bekliyor ve herkesi bekletiyor. Bu arada havada karşılıklı tehditler, F-117'ler, hayal uçak- lan ve füzeler dolaşıyor. Clinton'un parmağı düğmenın üzerindeymiş. Bas- sın bakalım. Kolay ve zor. VEFAT Merhum Mithat ve merhume Sabiha Çağlar'ın kızları, Talat Tunçalp'in biricik eşi, Ayşe Ünsal ve Kemal Tunçalp'in sevgili anneleri, Çetin Yüce'nin manevi annesi, Arzu Tunçalp ve Reha Ünsal'ın değerli kayınvalideleri, Secda Eldem ve Bülent Çağlar'ın kardeşleri, Girizan Tunçalp'in gelini, Engin ve Rengin'in anneanneleri, Eda'nın babaannesi, Ünsal ve Çimentepe ailelerinin dünürleri BETÜL TUNÇALP Hanımefendi elim bir trafik kazası sonucu bizleri sevgi ve ışıltısından yoksun bırakarak aramızdan ayrılmıştır. Cenazesi 16.9.1996 Pazartesi (bugün) Şişli Camii'nde kılınacak öğle namazını takiben Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ ÖRÜŞ/lSAZMİ AKLMAN EmeUİ Büyükelçi Yunanistan'da Erken Genel Seçim | DİKKAT! Yakında turistik uruluşlara ve fabrikalara, • 15 yıl TEMEL EGİTİMgören ülkelerden işçi - çöpçü - inşaatçı gelecek. Çocuklanmızı işsiz bırakmayınız. 8 yjllık TEMEL EĞÎTlM'i destekleyiniz. ÇYDD Romanlarınız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 1996 yılının ilk ayında Yunanistan'ın eski başbakanı Papandreu'dan başbakanlığı dev- ralan ve daha sonra haziran ayında PASOK'a başkan olarak seçilen Sayın Başbakan Simi- tis, bilindiği üzere, geçen ağustos ayının or- tasında erken genel seçim kararı aldı. iktidar- dakı PASOK hükümetinin bu karanyla kom- şumuz ve müttefikimiz Yunanistan'da, nor- mal olarak Ekim 1997'de yapılacak olan ge- nel seçimler, bu defa 22 Eylül 1996 tarihinde gerçekleşecektir. Büyük sürpriz Hükümetın bu beklenmedik kararı, özellik- le ana muhalefet partısı YDP'de büyük sürp- riz etkisi yarattı. Çünkü, Sayın Simitis, başba- kan olduktan hemen sonra verdiği demeçler- de erken seçime gitmeyeceklerine dair söz- ler sarf etmişti. Kaldı ki geçen on yıldır Yuna- nistan'da ilk kez erken genel seçim bu kadar az bir süre içinde gerçekleştirilecekti. Başba- kan Simitis yaptığı açıklamada, hedeflenen erken seçim yoluyla, bir yandan Avrupa Birli- ği'ne ekonomik açıdan ayak uydurabilmek için gerekli sert önlemleri alabilmek, öte yan- dan "Türkiye'ye karşı etkin diplomasi uygu- layabilmek ve savunmayı kuvvetlendirmek" amacıyla Yunan halkından yeni bir güç almak istediğini söylüyordu. Gerçekten Yunanistan, Avrupa Birliği'ne tam üye olduktan sonra büyük çoğunluğu çok zengin ülkelerden oluşan bu toplulukta, di- ğerlerine oranla mütevazı olan ımkânları do- layısıyla ekonomi ve fınans alanında ciddi güç- lüklerle mücadele etmeye başladı. Avrupa Bir- liği'nden gelen oldukça dolgun maddi yar- dımlara rağmen bu güçlükler devam etmek- tedir. Bunlar yetmiyormuş gibi 1999 yılında Avrupa Para Birliği'ne dahil olabilmek için ka- mu borçlarını azaltmak ve üyeler arasında en yüksek olan yüzde 8. 8'lik enflasyonu frenle- mek ve düşürmek amacıyla alınacak önlemler ek ekonomik sıkıntılar doğuracaktır. Yunanis- tan'ın nedense gıderek arttırmayı tercih ettiği savunma giderlerı ise başlı başına önemli bir yüktür. işte, öncelikle bu nedenlerle, PASOK hükümeti seçimleri bir an ewel yenilemeyi, si- yasi ve ekonomik açıdan sıkıntıh günleri ikti- dara daha bir güçle geleceği zamana bırak- mayı yeğlemektedir. Bu itibarla, başbakan Si- mitis'in erken genel seçim karannı açıklarken neden olarak ileri sürdükleri arasında, ekono- miyle ilişkili olanlar gerçekleri yansıtmaktadır. Buna karşın, ülkemizle ilgili olarak sarf etti- ği sözler, gerçek midir? Evvela. "Yunanistan'ın kendini Türkiye'ye karşı savunmak için ek gi- dere ihtiyaç duyduğu" savını ele alalım. Za- man zaman siyasi otoritenin bazı üyelerinin iç tüketime yönelik olarak sarf ettikleri "şu bay- rağı indirirız, bu bayrağı dikeriz" nevinden sozlerinı saymazsak. Türk hükümetlerinin Yu- nanistan'ı tehdit ettığini sanmıyorum. Bunu yapmak istese, her zaman rahatça yapabilir. Ama Yunanistan, yanı başında ekonomik açı- dan giderek gelişen ve önemli askeri gücünü kabul ettirmiş bulunan Türkiye'nin varlığını kendi kendine tehdit olarak görüyorsa, bu başka bir meseledır. Yunan hükümetleri de sanırım bunun bilincı içindedir. Sayın Simitis'in ülkemize ilişkin olarak sarf ettiği ve bence daha önemli olan asıl söz, "Türkiye 'ye karşı etkıh diplomasi uygulayabil- mek" amacıyla iktidara yeniden gelmeyi plan- ' ladıklarınadairsözleridir. Başbakan Simitis'in • de zaman zaman siyaset meydanlarında sarf j ettiği bazı sözleri saymazsak ve aynı meclis * kürsüsünden -onun için fevkalade müşgül ol-' makla beraber- "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne « katılmasının Yunanistan'ın yararma olduğu" l yolundaki sözlerini hatırlarsak, Yunan Başba- ^ kanı'nın "Türkiye'ye karşın etkin diplomasi" * yapmak arzusunu -başka şeyleri de aynı za- j manda uzaktan hatırlatsa bile- bence olumlu • telakki etmek gerekir. Nitekim, 1987 yılında İ Başbakan Papandreu en güçlü iktidannı sür-» dürürken- ciddi bir knzin neticesinde olsa da-', hi- Türkiye'ye karşı yıllardır inatla sürdürdüğü ; politikadan çark etmiş ve Başbakan Turgut; Özal'ın telkinlerine yanıt olarak Türkiye'yle ba- '• rışa doğru önemli bir adım atabilmiştir. I PASOK favori "~ I Seçim sathı mailine girmiş bulunan Yuna- j nistan'da günlük gazetelerin bugünlerde yü- rüttükleri kamuoyu araştırmalarına göre er-, ken genel seçimleri PASOK'un kazanacağı en, güçlü olasılıktır. Bu gerçekleşirse, yukarıdaki; tahminlerı doğrultusunda, iki ülkenin 1987-89; yıllarında olduğu gibi yeniden ciddi bir diya-i loğa ve ikili sorunları müzakere sürecine gir-J meleri beklenebilır. Bunun içın de hazırlıklı olunması ve zamanı gelınce özellikle Türk dı- şişlerinin yıpratılmak istenen geleneklerıne ye- niden sahıp çıkması ve ciddi ve tecrübeli bir liderin önderliğınde beş yüz yıl içerisınde ka-; zanılmış ve hak edilmiş üstün diplomatik tec-; rübenin ürünlerini inanarak sergilemesi gere-i kir. !
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear